geçenlerde ingiliz guardian gazetesinde bir makalesi yayınlanmış aktör. öyle bir makaledir ki bu, günümüzde amerikan yönetimine karşıyazılmış bence en başarılı yazıdır dayanamıyorum ve aynen koyuyorum buraya.‘amerikan yalanlarından bıkmış bir amerikalıyım ben’17 ekim— beni işe götürüp getiren şoförün adı da woody. ismini unutma şansını en aza indirgediğinden rahatlatıcı bir durum benim için. ben ona woodman diyorum, o da bana wood. bira içmeyi bırakmama üzülse de, benim buradaki en iyi arkadaşım o. zeki ve komik biri ve siyah taksisinin direksiyonunda geçirdiği 33 yılda görmediği hiçbir şey kalmamış. benden hoşlandığından emin olmadan önce epey bir süre getirip götürdü beni; siyah taksileri durdurmak için kapısına vuran insanlardan hoşlanmıyor. woodman’la birçok konuda anlaşıyoruz, anlaşamadığımız tek konu irak.saddam’ın anladığı tek dilin kaba kuvvet olduğuna inanıyor. ben tek bir adam için kentleri bombalamaya inanmıyorum. körfez savaşı’nın başlangıcından bu yana, bir milyon iraklı öldürdük. çok şükür ki, savaştan bahsettiğim pek çok ingiliz bana woodman’dan daha yakın. sadece başbakanları bunu fark etmemiş görünüyor.‘savaşi devletler yaratiyor’west end’de bir tiyatro oyunu için üç aydır burdayım. hayatımın en güzel zamanını geçiriyorum. ingiltere’yi, insanları, parkları, tiyatroyu seviyorum. oyun güzel, seyirciler de rüya gibi. belki de rahatıma bakmalı, mutlu olmalı ve havadan sudan konuşmalıyım, ama savaş aklımdan hiç çıkmıyor -uykularımı kaçırıyor. 80’lerin sonunda, iran-irak savaşı devam ederken bir iraklıyla basketbol oynamıştık. o zamanlar abd ve inglitere’nin iki tarafa da silah sattığını bilmiyordum. ona neden sürekli birbirleriyle savaştıklarını sormuştum, hiç unutamadığım bir yanıt vermişti bana: “halklara kalmış olsa, barış olurdu. savaşı devletler yaratıyor.”ikinci bombardiman kampanyasişimdi benim devletim bir yıldan kısa bir süre içinde ikinci bir savaş yaratıyor. hayır, savaşmak için iki taraf olması lazım, onun için “ikinci bombardıman kampanyası” demem daha uygun düşüyor tabii. harvey weinstein benim de oynadığım saraybosna’ya hoşgeldiniz (wellcome to sarjevo) filmini clinton’a gösterdiğinde ben de gitmiştim beyaz saray’a. clinton’la birkaç dakika yalnız kalma fırsatım oldu. saddam’ın silah denetçilerini ülkeden attığına dair haberler gündemin bir numaralı maddesiydi, ben de ne yapacağını sordum. cevabı çok rahatlatıcıydı: “herkes onu bombalamamı söylüyor. askerlerin hepsi ‘bombalaman lazım’ diyor. ama tek bir masum insan dahi ölürse, bunun yükünü taşıyamam.” gözlerine baktım ve ona inandım. o zamanlar, clinton’ın tam da o sırada insani yardımları bloke ederek binlerce masum insanın ölmesine göz yumduğunu bilmiyordum. saddam hüseyin ‘bizim oğlan’ben bir babayım ve ne kadar çok, ne kadar yoğun olursa olsun hiçbir propaganda yarım milyon çocuğun ölümünü “zaiyat” olarak kabul etmeye ikna edemez beni. gerçek şu ki, saddam hüseyin bizim oğlan. onu iktidara getiren cia. iran şahı’nı ve noriega’yı ve marcos’u ve taliban’ı ve sayısız diğer acımasız tiranı da iktidara getiren cia. gerçek şu ki, baba george bush, saddam’a, saddam onu iran’a ve sonra da kürtlere karşı kullandıktan sonra bile sinir gazı ve teknoloji sağlamayı sürdürdü. uluslararası af örgütü amnesty international’ın, kürtlere karşı gaz kullanımı ve işkence uygulaması dahil olmak üzere saddam’ın sayısız katliamının dökümünü yaptığı rapor masasında beklerken, baba bush 2 milyar dolarlık “tarım” kredisi, thatcher da yüzbinlerce dolarlık ihraacat kredisi verdi saddam’a. baba bush o sıralarda amnesty raporlarından seçtiği bölümleri kendi petrol savaşı için kullanıyordu. 10 yıl sonra, shrub aynı çizgide ilerliyor: “irak halkıyla bir sorunumuz yok.” yarım milyon iraklı ana-babanın bu lafla içlerine su serpilmiştir, eminim. irkçi ve emperyalist savaşyalanlardan bıkmış bir amerikalıyım ben. ve bizim devlet deyince, söylediklerinin çoğu yalan. okullarımızda bize tarih diye öğrettikleri bir skandal. christof kolomb’un amerika’yı gerçekten keşfettiğine inanarak büyüdük. hala kolomb gününü kutluyoruz. kolomb’un peşinde olduğu tek şey vardı; altın. kızılderililer onu hediyelerle, türlü inceliklerle ağırlarken günlüğüne şöyle yazmıştı: “silahları yok. demir yok... sadece 50 adamla hepsini etkisiz hale getirebilir ve canımızın istediğini yaptırabiliriz.” kolomb bugünkü amerikan dış politikasının en mükemmel simgesi. bu ırkçı ve emperyalist bir savaş. beyaz saray’ı ele geçiren savaş tacirleri (siz onlara “şahinler” diyorsunuz, ama ben böyle güzel bir kuşu harcayamam), bir ulusun acısını alıp, terörist diye tanımlamayı seçtikleri beyaz olmayan her ülkeye karşı açılacak sonsuz bir savaşa dönüştürdüler. muhalefete meydan yokwashington’dakiler için dünya dev bir monopoly oyunu. işin tuhafı genel olarak amerikalılar devletin nasıl işlediğini de bilir. politikacılar onları iktidara getiren insanlar için, halk için ellerinden gelen herşeyi yapar. gezegenimizi kirleten, insan haklarını dünya çapında ihlal eden dev endüstriler amerikalı politikacıların canı ciğeri, en yakını. ama savaş dönemlerinde insanlar sağduyularını kaybeder. bayraklar, sarı kurdeleler, posterler var. medya kuruluşlarının herbiri savaş davulları çalıyor. en sağduyulu insanlar bile başka ses duyamaz hale geldi. abd’de, tanrı korusun, savaşın ya da bir şehre 30 bin fit yükseklikten misket bombaları atmanın adil olmadığını söylemeyegörün, hemen korkaklıkla suçlanırsınız. televizyonda hiciv programları yapan bill maher, afganistan bombardımanıyla ilgili yorumda bulununca, disney, fişini çekiverdi onun. ifade özgürlüğüyle övünen bir ülkede, tek bir muhalefet sözü işinizden olmanıza yetebiliyor.savaş vergisini reddetmekburadaki bir gazetede, kendisinden alınan vergiden savaş çabalarına gidecek kısmını ödemeyi reddeden bir kadından bahsediliyordu. yüzde 17 gibi bir orandı ödemeyi reddettiği. bu fikri çok beğendim, ama amerika’da ödemeyeceğiniz kısım yüzde 50’yi bulur. parayı bir tür enerji biçimi olarak düşünürseniz, amerikan yönetimi enerjisinin yüzde 50’sini savaşa ve kitle imha silahlarına harcıyor. son 30 yılda, bu 10 trilyon dolardan fazla bir paraya tekabül ediyor. düşünsenize, bu para yağmur ormanlarını korumaya ya da sürdürülebilir bir ekonomi sağlamaya harcanabilirdi.bush’un yerinde olsam...woodman’a teslim oldum ve birkaç bardak bira içmek için durduk. bana “bush’un yerinde olsan ne yapardın” diye sordu. kolay: kyoto anlaşmasına uyardım. uluslararası ceza mahkemes’ine katılırdım. monsanto, dupont ve exxon gibi dünyayı mahveden şirketlere teşvik vermeyi keserdim. nükleer enerji fabrikalarını kapatırdım. bu kadarıyla şimdiden 200 milyar dolar tasarruf etmiş oldum bile. daha bir 100 milyar dolar da, küçük şirketlerin ilaç üretmemesi için verilen savaşı durdurarak tasarruf ederdim. savunma bütçesini de yarıya indirerek yılda 200 milyar dolar daha koyardım kenara. baksanıza sadece yeryüzünü kirletenlere ve savaş tacirlerine hayır diyerek 500 milyar dolar tasarruf etmiş oldum. sonra 300 milyar doları vergi mükelleflerine geri verirdim. geri kalanı alır, çocuklarımızın öğretmenlerine hakettiklerini ödemek için kullanırdım. 100 milyar doları alternatif yakıt ve yenilenebilir enerji üretimi için kullanırdım. çiftçiyi ekonominin kökü haline getiren chemurgy hareketini canlandırırırdım. buğday sapından, pirinç çeltiğinden kağıt ve yakıt üretirdim. dünya çevre zirvesi’ne katılmakla kalmaz, ona sponsor olurdum. a, tabii bir de kendime yüklü bir zam yapardım. woodman beni eve bırakırken, fikirlerimi beğenip beğenmediğini sordum. zoraki bir “evet” yanıtı aldım. tam yanımdan ayrılırken bağırdı, “ama günün sonunda birkaç bardak birayla sarhoş olan adama da asla oy vermem.”
(dikakana bey - 17 Ekim 2002 15:30)
evinde marijuana yetistirdigi icin mahkemeye cikarildiginda, marijuana'nin tibbi amacli olarak kullanilmasini yayginlastirmak icin boyle bir davranista bulundugunu soyleyen kisi... kanser hastasi bir genc evinde yetistirdigi 3.000 adet marijuana icin ciktigi davada suclu bulunmasindan sonra cocugun 500.000$'lik kefaletini odeyen adam...antik cam agaclarinin kesilmemesi icin kendisini golden gate koprusunun en yuksek yerine zincirleyen ve yaklasik 25 saat burada kalan super adam... texas'lidir.
(talentless jerk - 1 Aralık 2006 08:43)
pek az oyuncuya nasil olan "gordugu yerde gulumseten" adam sifatini hakkiyla tasimaktadir. buradaki gulumsetmek sadece komedi manasinda degil "adeta taniyormus gibi samimi bir hava doguran" manasinda. olmadik bir filmde olmadik bir sahnede ortaya cikinca artik o filmin kotu olmasi cok zordur. sahsi kanaatimce en iyi rollerini "saf redneck(amerikan koylusunun portekizcesi)" tarzinda sergiler. kafasinda kovboy sapkasi varsa is bitmistir. richard pryor ve john candy'den sonra iyice bosalmis "komik, degeri yeterince bilinmeyen adam" koltugunu hakkiyla doldurur. bill murray'yi haric tutarsak belki de tek adamdir bu konuda, zaten zombieland filminde bu ikisinin karsi karsiya gelmesi muhtesem bir sahnedir mutlaka izleyin.amerikan koylusu rollerini oynamaktaki dogustan gelen yetenegine ragmen dusunceleri hic de oyle degilmis, bu da isin diger enteresan tarafi.
(lemre - 28 Ocak 2012 19:51)
çağımızın en yetenekli oyuncularından biridir. vasat bir oyuncu olduğunu düşünen kişi, şayet sinemadan ve oyunculuktan bir zerre anlıyorsa önce seven pounds'u, hemen arkasından da seven psychopaths'i seyretmelidir. kendisi bir yanda dünyanın en naif adamını müthiş bir performansla oynarken - ki koca filmde ufacık bir rolü vardır ama bu ufacık rol ile hikayeyi olduğundan on kat daha dramatik hale getirir - diğer yanda görüp görebileceğiniz en kaba, en vicdansız ve fakat en eğlenceli herifine dönüşür. sadece bu iki film bile woody harrelson'ı şahane oyuncu yapar diye düşünüyorum. hadi sen şimdi git otuz sekizinci kez scarface seyredip hayallere dal sümüklü.
(fuckleberry linn - 12 Kasım 2013 00:26)
açık alınlı, açık kafalı, sarışın-amarkan aktör. yüzündeki gamzeli gülümsemesi ile tavlar yönetmenleri, genelde yardımcı oyuncudur ama iyi niyetlidir en azından.ilk ewwela; white man cant jump ile, direkt sevdik bu delikannıyı, daha sonra indecent proposal ve ardından natural born killers'taki, mickey knox rolü ile tarihe geçti. the thin red line'da ve tek başına kotardığı edtv'de de rastlamak mümkün. yine de, en unutulmaz hali, sanırım "natural born killers" afişindeki, kel kafalı duruşu... şahika; bi de larry flynt'da da coşmuştur bi nebze...
(cyrano - 14 Nisan 2000 17:20)
the guardian'da onunla yapılmış söyleşi var:okula giden bir çocukken kiralık katil olan babasının yakalandığını radyodan duyuşu, babasının bir kere daha yargılanması için gençlik yıllarındaki mücadelesi.gençliğinde reagen'a oy veren ve onun için kampanyaya katılan bir "republican" iken daha sonra adamdan tiksinişi; ted danson sonrası ağır ağır "liberal-sola" meyledişi falan... neden bu röportaj yapılmış?rampart'ta psikopat, ırkçı, cinsiyetçi, ruh hastası bir polisi oynarken gösterdiği inandırıcı performans şeysinden ötürü. http://www.guardian.co.uk/…-contract-killer-rampart
(daldurdap - 18 Şubat 2012 11:03)
çok iyi oyuncu. tıpkı peter stormare gibi hollywood'u hollywood yapan gizli kahramanlardandır. oyunculuğunun hak ettiği gerçek değeri görememesi üzücü tabii.
(ma lazi vore - 19 Mayıs 2013 02:35)
vegan olmasının hikayesi çok ilginç olan aktör. bir gün otobüste giderken bir kız ona seslenmiş. o zaman 24 yaşındaymış ve bütün yüzü akne kaplıymış. kız bunun laktoz intoleransı belirtisi olduğunu ve süt ürünlerini bırakırsa geçeceğini söylemiş. woody buna pek inanmasa da denemiş ve gerçekten 3 gün sonra bir şeyi kalmamış. daha önce de bir yerde sivilceye yolaçan şeyin çikolata değil içindeki süt olduğunu okumuştum ama bunu okuduktan sonra ciddi bir aydınlanma yaşadım. bir süredir zaten laktozsuz süt kullanıyordum ve gerçekten de cildim eskisinden iyi durumda. sanırım peynir vb. diğer süt ürünlerini de bıraksam iyi olacak gibi.
(gri balikcil - 21 Kasım 2012 12:29)
halihazırda yetenekli bir aktör ve sevdiğim bir abimiz olmasının yanında, seven pounds filminin girişinde telefon sahnesindeki oyunculuğu ile aşmış, bitirmiş ve bir güzel ağzıma sıçmış adamdır. film bitene kadar o sahnenin etkisiyle izledim, kısacık rolüne rağmen bir oyuncu bir filme ancak bu kadar damgasını vurabilir. hatırlamak isteyenler için (spoiler): http://www.youtube.com/watch?v=oyo7pu4kjw8"it's blue, sir"
(bruce parkus - 11 Eylül 2013 17:33)
true detective'i mcconaughey'den çok kendisi götürüyor aslında, çünkü çok iyi bi' aktördür, fazla iyi.bi' de şunun getirdiği bir sempati var tabii:(bkz: mickey knox)
(shannonmcfarland - 2 Eylül 2014 16:24)
--- spoiler ---seven pounds'ta canlandırdığı ezra turner karakterinin hakkını fazlasıyla vermiştir. filmin başında ben thomas'ın, telefonda ezra'yı aşağıladığı, hayatının tüm zorluklarını yüzüne vurduğu sahnede öyle gerçekçi oynamıştır ki insanın içine garip bir acıma duygusu yerleştirmiştir. filmin sonunda mavi gözlerinin yerini ben thomas'ın kahverengi gözleri aldığında o masum ve büyük bakışlar kaybolmuştur ama o görebilmenin mutluluğunu da en iyi şekilde oynamıştır.--- spoiler ---
(marley - 23 Mart 2009 17:12)
ilk ciddi tv calismasi cheers olan delikanli oyuncu..
(talentless jerk - 5 Ocak 2007 11:11)
reddit'te yaptığı ama'da (basitçe; kendisine sorulan soruları yanıtlıyor) bir kullanıcının, kendi lise mezuniyet partisine harrelson'ın geldiğini ve roseanna isimli bir kızın bekaretini alıp ertesi gün yüzüne bile bakmadığını, duygularıyla oynadığını vs. iddia etmesi üzerine rezalet çıktı. gelişmelerle karşınızda olabilirim ama başka bir gelişme yaşanacağa benzemiyor, o yüzden kendinize iyi bakın.
(moroff - 3 Şubat 2012 21:49)
kanımca "hangi rolü verirsen ver inanılmaz oynuyor" övgüsünü yeryüzünde gerçekten hak eden çok az oyuncudan biridir.
(weeping guitar - 5 Temmuz 2010 12:43)
her gördüğümde alt dişlerimi öne çıkarıp "shit" diyesimi getiren süper oyuncu.
(dylan bob - 14 Temmuz 2015 00:36)
yönetmen olsam ve imkanım olsa kendisi oynasın diye film yapardım, öyle hayranım aktörlüğüne. birkaç seneye alıştıkları yardımcı oyunculuktan çıkarıp yaşına da uygun hakkını verecekleri bir rol alacak diye tahmin ediyorum, sonra heykelcik falan, neden olmasın? birdman'de bile laf arasında övülüyor iyi oyuncu diye -sonrasında hunger games kısmına giydirilse de- neyse efendim. değerini bilsinler woody'nin artık.
(shannonmcfarland - 31 Ocak 2015 15:43)
müthiş yetenekli bir oyuncudur. asla seyirciyi kasmaz yapaylığı ile. büyük büyük de oynamaz. sevilesi, seyredilesi insan.
(yazarium - 2 Ekim 2014 14:47)
the people vs. larry flynt, ındecent proposal, ed tv, palmetto, natural born killers gibi mühim filmlerin mühim oyuncusu. larry flynt rolünde harikalar yaratmış, aklımıza kazınmıştır. gölgede kalmış olsa da büyük oyuncudur.
(597 - 29 Ağustos 2013 17:39)
ne zaman nerden çıkacağı belli olmayan, çıktığı her yerde harikalar yaratan aktör. sırf medyatik olmadığı için underrated olduğunu düşünüyorum..
(the patient - 2 Ocak 2010 02:16)
the hunger games film uyarlamasında kendisini haymitch olarak izleyeceğiz.
(elijah snow - 11 Mayıs 2011 10:03)
Yorum Kaynak Link : woody harrelson
Adında Ara Konuda Ara Ekşi Yorumda Ara
Puan (En Az) Oy Sayısı (En Az) Yıl (Aralık) Süre-Dakika (En Çok)
Adı
-Hepsi- Aile Aksiyon Animasyon Bilim Kurgu Biyografi Cinayet Döküman Drama Fantazi Film Noir Gerçekçilik-Tv Gizemli Heyecanlı Kısa Film Komedi Korku Macera Müzik Müzikal Romantik Savaş Spor Tarih Western
-Hepsi- ABD Afganistan Almanya American Samoası Andorra Angola Antartika Arjantin Arnavutluk Aruba Avustralya Avusturya Azerbeycan Bahamalar Bahreyn Bangladeş Barbados Batı Almanya Belçika Belize Bermuda Beyaz Rusya Birleşik Arap Emirlikleri Bolivya Bosna-Hersek Botsvana Brezilya Brunei Bulgaristan Burkina Faso Burma Butan Cape Verde Cezayir Chad Congo Costa Rica Croatia Czech Republic Çad Çek Çekoslovakya Çin Danimarka Djibouti Doğu Almanya Dominican Republic Dominik Ecuador Ekvador El Salvador Endonezya Eritrea Ermenistan Estonia Estonya Ethiopia Etiyopya Faroe Islands Fas Federal Republic of Yugoslavia Fiji Filipinler Filistin Finland Finlandiya Fransa French Polynesia Gabon Gana Georgia Gine-Bissau Greece Greenland Guadeloupe Guam Guatemala Guinea-Bissau Güney Afrika Güney Kore Gürcistan Haiti Hırvatistan Hint Hollanda Hollanda Antilleri Holy See (Vatican City State) Honduras Hong Kong Hungary Iceland Irak Iran Isle Of Man Israel Italy İngiltere İran İrlanda İspanya İsrail İsveç İsviçre İtalya İzlanda Jamaica Jamaika Japan Japon Jordan Kamboçya Kamerun Kanada Katar Kazakhstan Kazakistan Kenya Kıbrıs Kolombia Korea Kosova Kosovo Kuveyt Kuwait Kuzey Kore Küba Kyrgyzstan Laos Latvia Letonya Liberia Liberya Libya Liechtenstein Lihtenştayn Litvanya Luxembourg Lübnan Lüksemburg Macao Macaristan Makao Makedonya Maldives Malezya Mali Malta Man Adası Marshall Islands Martinique Mauritania Meksika Mısır Micronesia Moğolistan Moldova Monaco Monako Mongolia Montenegro Moritanya Morocco Mozambik Myanmar Namibia Nepal Netherlands Antilles New Zealand Nicaragua Nigeria Nijer Nikaragua Norveç Pakistan Panama Papua New Guinea Paraguay Peru Polonya Portekiz Porto Riko Puerto Rico Qatar Republic of Macedonia Romanya Ruanda Rusya Rwanda Samoa Saudi Arabia Senegal Serbia and Montenegro Seychelles Sırbistan Sırbistan-Karadağ Sierra Leone Singapur Slovakia Slovakya Slovenya Solomon Islands Somali Somalia South Africa Soviet Union Sri Lanka SSCB Sudan Suriname Suriye Suudi Arabistan Şili Tacikistan Taiwan Tajikistan Tanzania Tanzanya Tayland Tayvan Thailand The Democratic Republic Of Congo Togo Trinidad and Tobago Trinidad ve Tobago Tunisia Tunus Türkiye U.S. Virgin Islands Uganda Ukrayna United Arab Emirates Uruguay Uzbekistan Ürdün Vanuatu Venezüella Vietnam Yemen Yeni Zelanda Yugoslavya Yunanistan Zambia Zimbabve
Çıkış Tarihi Azalan Puan+Oy Azalan Oy+Puan Azalan Puan Azalan Oy Azalan Yıl Azalan Eklenme Tarihi Azalan Son 1 Hafta Popüler Son 1 Ay Popüler Son 3 Ay Popüler Son 6 Ay Popüler Son 1 Yıl Popüler Son 2 Yıl Popüler Son 3 Yıl Popüler Son 5 Yıl Popüler Son 8 Yıl Popüler Son 10 Yıl Popüler Son 15 Yıl Popüler Son 20 Yıl Popüler Son 25 Yıl Popüler En Popülerler
Sadece Diziler Ödüllü Filmler Hint Hariç