Süre                : 2 Saat 18 dakika
Çıkış Tarihi     : 18 Şubat 2010 Perşembe, Yapım Yılı : 2010
Türü                : Gizemli,Heyecanlı
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Paramount Pictures , Phoenix Pictures , Sikelia Productions
Yönetmen       : Martin Scorsese (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Laeta Kalogridis (IMDB),Dennis Lehane (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Leonardo DiCaprio (IMDB)(ekşi), Mark Ruffalo (IMDB), Ben Kingsley (IMDB)(ekşi), Max von Sydow (IMDB)(ekşi), Michelle Williams (IMDB), Emily Mortimer (IMDB), Patricia Clarkson (IMDB)(ekşi), Jackie Earle Haley (IMDB)(ekşi), Ted Levine (IMDB), John Carroll Lynch (IMDB), Elias Koteas (IMDB), Robin Bartlett (IMDB), Christopher Denham (IMDB), Nellie Sciutto (IMDB), Joseph Sikora (IMDB), Curtiss Cook (IMDB), Raymond Anthony Thomas (IMDB), Joseph McKenna (IMDB), Ruby Jerins (IMDB), Tom Kemp (IMDB), Chris Wilder (IMDB), Lars Gerhard (IMDB), Matthew Cowles (IMDB), Jill Larson (IMDB), Ziad Akl (IMDB), Dennis Lynch (IMDB), John Porell (IMDB), Aidan Cole mitchell (IMDB), Drew Beasley (IMDB), Joseph P. Reidy (IMDB), Bree Elrod (IMDB), Thomas B. Duffy (IMDB), Ken Cheeseman (IMDB), Steve Witting (IMDB), Michael E. Chapman (IMDB), Keith Fluker (IMDB), Darryl Wooten (IMDB), Michael Byron (IMDB), Gary Galone (IMDB), Gabriel Hansen (IMDB) >>devamı>>

Shutter Island (~ Zindan Adasi) ' Filminin Konusu :
“Departed-Köstebek” ile Oscar ödülü kazanan yönetmen Martin Scorsese’in yönettiği “Shutter Island-Zindan Adası”nda, Massachussets sahili açıklarındaki bir adada suç işlemiş akıl hastalarının tedavi edildiği hastanedeki bir katilin esrarengiz şekilde kayboluşunu soruşturmakla görevlendirilen Teddy Daniels (Leonardo DiCaprio) ve Chuck Aule (Mark Ruffalo) adlı iki polisin baş döndüren hikayesi konu ediliyor.


Dumur / 15
  • "filmin çok iyi olduğu hıncal uluç tarafından beğenilmemesiyle nazarımda bir kez daha onaylandı. izleyin izlettirin."
  • "daha ilk sahneden sonunu tahmin edebilmiştim, o kadar da abartmaya gerek yok...şaka lan şaka, film bittikten sonra bile anlamadım ne olduğunu da oturdum bi' defa daha izledim. evet."




Facebook Yorumları
  • comment image

    sözlük bünyesindeki lynchlerin, cameronların, tarkovskilerin yorumlarını okumadan bir an önce gidip görülmesi gereken güzel film. zira sözlük bünyesindeki lynchler, cameronlar, tarkovskilerin eli kulağında; her biri sinema sektörüne zirveden girip dahiyane senaryoları, eşi benzeri görülmemiş kompozisyonları ile dünya sinema tarihini değiştirecekler; işte o tarihe "değişmeden" tanıklık edin derim.


    (minca - 13 Mart 2010 02:09)

  • comment image

    --- spoiler ---

    filmi izlerken kafamda bir sürü kutu açıldı. bunlardan ilki alfred hitchcock tarzı çekimlerdi. özellikle filmin açılışındaki feribot sahnesi, büyük objelerin (mesela deniz feneri "ultimate truth" iması ile karşımıza çıkıyor) uzak planda gösterilmesi, kullanılan müziklerle tam bir hitchcock filmi havası veriyor. kameraların kullanımı da oldukça şahsi; karakterin ruh dünyasındaki karmaşa ve keskinlik baya iyi veriliyor. bir yandan da henüz filmin başında yaratılan dünyanın "fake" olduğunu bir sürü sebepten anlıyorsunuz. (bu önemli, zira film aslında izleyiciyi şaşırtmak için değil, zaten ilginç olan bir vakayı resmederken izleyiciye de tıpkı başroldeki abimize yaptığı gibi senaryoya katılma imkanı sunmak.)

    öte yandan, filmde muazzam bir salvador dali effect mevcut. rüya sahnelerinin (özellikle ilki; karısının kül olup ellerinden kaydığı sahne) harika estetiği ve absürtlük dozu, filme sürreal bir hava katmış. parçaların yavaş yavaş birleşmesi, karakterlerin bir araya gelmesi, 4 farklı kişiliğe bölünmüş bir olayın zamanla tek bir odak noktasına oturması, neredeyse hiçbir falso olmadan aktarılmış. sırf bunlar bile filmin ne kadar güçlü olduğunu vurguluyor.

    diyalogların estetiği ise bir başka mesele. adamımızın (leonardo di caprio; harika bir oyunculuk çıkarmış) adanın komutanı olan şahısla arabada yol boyunca yaptığı muhabbet ve sonunda komutanın, "birbirimizi asırlardır tanıyoruz." lafı, homo homini lupus gerçeğini (ya da öğretilmiş gerçekliğini) yaşatırken, özellikle fake bir gerçeklik olarak bütün hemşire ve doktorların toplandığı sorgu esnasında herkesin zorlanarak ciddiyetini koruması da ayrıca güzeldi. yani demem o ki; filme bütünlüklü bir yaklaşım sunan bilinçli açıklar vardı ve final süpriz değildi. olamazdı.

    bütün bunlara rağmen, film o fake gerçeklik içinde bile "kontrol" denen meseleyle insanın imtihanını güzel işlemiş. finalde aslında adadaki "akıl hastanesi" hadisesinin o kadar da "evil/kötücül" olmadığını algılıyoruz muhakkak, ama bu michel foucault'nun bahsettiği tarzda bir "delilik" algısının olmadığı anlamına gelmiyor. nasıl ki yahudi olmanın ontolojik olarak suç sayıldığı bir ortamda deney yapmak için en makul sübjeler yahudilerse, deliliğin illa ki suça meyilli olmakla eşdeğer olduğu bir ortamda deneklerin delilerden seçilmesi anlatılıyor.

    filmin, seyirciyi bu bakıştan kaçırmadığını, aksine kahramanın iç dünyasında yarattığı bir evren olarak da olsa, böyle bir ihtimalin hep canlı tutulduğunu gösterdiğini söyleyeceğim. evet, delilik ve tedavi meselesinin insanın bünyesindeki derin "kontrol" içgüdüsüne bağlantılandığını burada, mağaradaki konuşmada görmek mümkün. o konuşmanın çekimleri, sürekli kadrajın altından ateşin vurması ile birlikte okuduğumuzda, ne demek istediğim daha iyi anlaşılabilir.

    finaldeki replik bütün bu karmaşanın kilit cümlesi aslında. "canavar olarak yaşamaktansa, iyi bir adam olarak ölmeyi tercih ederim." diyen kahramanımız, aslında iyileşse bile nüksetmesini istediği o derin "iyi adam olma" içgüdüsüyle yaşayacaktır. doktorların ona "kabullen/itaat et" dediği şey, ailesinin yok olmasından sorumlu, çok sevdiği karısını öldürmekten hükümlü ve aynı zamanda bütün bu paradokslara eklenen dedektiflik görevi gibi şeylerin arasında gerçekten de canavara dönüşen bir kimliği bağrına basmak oluyor. bu sorgulamanın finalde böylesine somut verilmesi, tek bir cümleyle filmi katmanlara ayırması da ayrıca şahane.

    martin scorsese neden büyük yönetmendir sorusunun cevabını senaryoda ve hikayede ararsanız yanılırsınız, bu sorunun cevabı kurguda ve çekim tekniklerindedir...

    ---
    spoiler ---


    (cam irmagi tas gemi - 13 Mart 2010 15:22)

  • comment image

    uzun zamandır izlediğim en iyi film.

    --- spoiler ---
    göl sahnesinde, adam üç çocuğunun cesediyle otururken karısının gelip hadi gel onları kurutalım dediğinde verdiği cevap çok iyiydi: beni şimdiye kadar biraz sevdiysen lütfen sus, daha fazla konuşma. o acının, o şokun üzerine verilebilecek en iyi cevaptı.

    hastaneye ilk geldiğinde yaşlı kadının "sus" işareti yapmasına uyandınız mı bilmiyorum. herkesin, tüm hastaların bile önceden uyarılmış, öğretilmiş olduğunu ispatlıyordu.

    filmin sonunda adamın bu acıya daha fazla dayanamayacağına karar verip, kasten kendini şuursuzlaştırmak istemesi, beklenmeyen ve "klişe olmayan" bir sondu. sevinin.

    ---
    spoiler ---


    (benkendim - 13 Mart 2010 21:19)

  • comment image

    spoiler yok.

    film izleme eylemini "neresi klise", "nerede diger filmlerden arak var", "neresinde mantik hatasi var" amaciyla gerceklestiren arkadaslar tabii ki, her filmi oldugu gibi bu filmi de kliselerle, sacmaliklarla dolu bulmuslar. haklilar. tarih boyunca 1-2 tane film haric, hepsi birbirinden arak zaten. bu arkadaslarimin film cekecegi gunu bekliyorum sabirla.

    gelelim shutter island'a. yukaridaki niteliklerden uzak, hayatinizi asagilik kompleksi ve nefret ile yasamiyor, her seye kulp takip elestirmiyorsaniz, yani normal bir insansaniz, bu filmi buyuk ihtimalle begeneceksiniz. sunu bilin, cok ama cok gerileceksiniz. sinirleriniz bozulacak. gerilim filmi nedir diye soran olursa, bundan sonra shutter island diyecegim. hayatimda en cok gerildigim filmlerden biri oldu. hatta bir sahnede oyle bir sicradim ki, bacaklarim yere paralel olacak kadar havalandi.

    filmin atmosferi ve dusmeyen temposu insani acikcasi yoruyor. filmde komik olan hicbir sey yok. salt dram. hani boks maci izlersiniz, hayvan boksor rakibine defalarca ve farkli noktalardan deli gibi vurur ya, iste o rakip siz oluyorsunuz bu filmde. yonetmen bircok noktadan vuruyor seyirciyi, ve her attigi yumruk oldukca saglam. salondan ciktigimda ellerim bembeyaz, vucut isim biraz dusmus, sinirlerim alt ust olmustu. acikcasi ikinciye izlemem bu filmi. cunku cok gercekciydi. leonardo'yu pek sevmezdim (bir sebebi yok), ama bu filmde adam resmen oyunculuk dersi vermis. adam oynarken, filmin her anini yasamis. hicbir yerden kacamiyorsunuz, ilginizi filmden cekemiyorsunuz cunku konu cok surukleyici.

    bu filmi izlerken veya izledikten sonra eglenmemis olacak/eglenmeyeceksiniz. sadece etkilenmis ve uzulmus olacaksiniz. bunu bilerek gidin.

    psikolojik gerilim sevenlere siddetle tavsiye ediyorum.

    ek: yonetmeni bilmesem, kubrick mi cekti bunu acaba derdim acikcasi.


    (hayatin anlamini arayan adam - 14 Mart 2010 00:44)

  • comment image

    --- spoiler ---

    içinde gelmiş geçmiş en aşmış rüya sahnesini bulunduran, güzel film. dokunaklı film. oyunculukların kaliteli olduğu film.

    bir film, sadece sonu tahmin ediliyor diye kötü müdür bre pezemenkler?
    yönetmenin senaristin işi gücü yok size çözülemeyen bulmaca mı hazırlayacak?
    ziktirin gidin bir çay koyun.

    ---
    spoiler ---


    (black wings gray eyes - 16 Mart 2010 13:26)

  • comment image

    filmin çok iyi olduğu hıncal uluç tarafından beğenilmemesiyle nazarımda bir kez daha onaylandı. izleyin izlettirin.


    (dolphinizmir - 17 Mart 2010 15:45)

  • comment image

    --- spoiler ---

    finalinde leo'nun, düzelmesine rağmen, adadan çıkmamak adına şizofren karakterini devam ettirdiği film olmuştur.
    merdivende otururlarken, doktor(chuck) ona sigara verdiğinde, marshal'ın ağzından dökülen:

    -buradan çıkmamızı engelleyemezler chuck..
    +haklısın patron, onlar için fazla zekiyiz...

    sözleri beni benden öyle bir almıştır ki, eşi benzeri olmamıştır. bu sözlerin ardından chuck'ın doktorlara bakıp başını "olmadı" anlamında iki yana sallaması, çok net söylüyorum, sinema tarihinin unutulmaz anlarından biri sayılacaktır.
    "bunu neden yaptı?" sorusuna gelince; kulede kafası yerine geldiğinde de söylediği gibi, karısına öyle büyük bir aşkla bağlıdır ki, onun çocuklarını öldürdüğü gerçeğini asla kabullenemeyeceğinin farkındadır. üstelik karısının "beynimin içinde bir böcek yaşıyor, sırf bana işkence etmek için sinirlerimi koparıyor" sözlerine gereken önemi vermediği için, kendini cinayetin en önemli suçlusu olarak görmektedir.

    "bir hayvan gibi yaşamaktansa, insan gibi ölmek" dedi di caprio kendinden bahsederken. zindan adası'nda kalarak. ölümü seçmiş oldu.

    ---
    spoiler ---


    (naledossun - 17 Mart 2010 18:51)

  • comment image

    çok sağlam bir scorsese filmi olmuş.

    --- spoiler ---

    filmle ilgili en hoşuma giden ayrıntı ise; teddy daniels'ın sorguya çektiği kadın su istediğinde, ortağı kalkıp kadına su getiriyor. ve çok kısa bir an için kadını su içerken görüyoruz. kadın suyu içerken elinde bir bardak yok. sadece bir bardak tutarmış gibi yapıyor. hemen ardından teddy'nin bakış açısından gördüğümüzde masada bir bardak var. lakin kadının suyu içerken elinde bir bardak olmadığını gördüğümüz bu kısa an aslında filmin sonuyla ilgili çok şey söylüyor bize.

    ---
    spoiler ---


    (oldtimer - 21 Mart 2010 01:36)

  • comment image

    sonunu izlemeden tahmin ettim. spesifik olursak bundan 8 sene önce bir mayıs ayında filmin çekileceğini öngörüp sonunu da tahmin etmiştim. ilgili yerlere sordurunuz. bu bağlamda çok cheesy, ultra klişe, dandik ötesi bi skorsizi filmi, raging bull'un felan yanına yaklaşamaz yane.

    --- spoiler ---

    "sonu istediğiniz şekilde yorumlanabilir" argümanı doğru değil. bu arkadaşların filmin bir kaç sahnesinde uyuduklarını düşünüyorum. karakter net bir şekilde hasta, zira karısının çocuklarını boğarak öldürmesini ve kendisinin de karısını öldürdüğü gerçeğini bastırabilmek için kurgusal bir gerçeklik yaratmış orada takılıyor, doktorlar the game tarzı bir mekanizma düzenleyip geri getirmeye çalışıyorlar elemanı, sonunda geri geliyor ama "sikerim böyle bir gerçekle yaşamayı yiğen" diyerek hastalığı yeniden nüksetmiş taklidi yapıp beyni aldırmaya karar veriyor. net. aksini iddia eden varsa iddiaya da girerim, scripti internete düşerse parasını alırım.

    ---
    spoiler ---


    (stargazer - 22 Mart 2010 02:22)

  • comment image

    bu filmin sonunu en geç tahmin eden insan benim zannediyorum. öyle ki bütün taşlar yerine oturduğunda bile "yok lan, kandırıyorlar garibanı" dedim. sanırım gerizekalının hasıyım. ya da herkes "genius" olmuş. bilemedim şimdi.


    (sprinter tosbaga - 25 Mart 2010 05:20)

  • comment image

    --- spoiler ---

    gecenin bir yarısı izlemenizi tavsiye etmediğim film zira geriliyorsunuz ama filmi merak ettiğiniz için yarım bırakamıyorsunuz ve filmin ucu açık olduğu için psikopata bağlayıp bütün gece film hakkında ki entryleri okumaya kasıyorsunuz.

    ---
    spoiler ---


    (meltu - 25 Mayıs 2010 15:27)

  • comment image

    ilginç bir film.

    --- spoiler ---
    başta film başlıyo, diyosun aha leo - "ibrahim"lere "ibo" deme kafası - yarraa yedi. bi' ada dolusu delinin içine düştü. sonra biraz geçiyor, diyosun bu kel tohtor deli, yok efendim bu güvenlikler deli. herkese " deli " boku atıyosun. sonra filmin sonlarına doğru; yok efendim kaçan kadın deli, yok efendim chuck deli falan.. bi' yerden sonra şalter iniyo aga. leo deli diyosun. sonra şahsen ben vazgeçtim, yok lan dedim. hepsi normal ben delirdim amınagoyin. kapattım sonra. sikerim dedim ya. 100 gr aklımız var. siktiniz attınız afedersiniz.

    ---
    spoiler ---

    bu filmin yaşattığı hissiyat, tâbiri câizse , kesinlikle " beyin amcıklaması " dır.


    (dooukan - 23 Temmuz 2010 13:42)

  • comment image

    --- spoiler ---

    şöyle bir düşüncem var, adanın hava durumuyla teddy'nin ruhsal durumu da birbirine paralellik gösteriyor. film boyunca teddy'nin deliliğinin zirvede olduğu sıralarda ada kasırga kıyamet modundayken, filmin sonunda teddy deli olduğunu anladığında (kabullendiğinde) güllük gülistanlık bi yer olması, şairin (bkz: martin scorsese) burada seyirciye seslendiğini gösteriyor

    ---
    spoiler ---


    (yalicapkini - 11 Ağustos 2010 10:46)

  • comment image

    daha ilk sahneden sonunu tahmin edebilmiştim, o kadar da abartmaya gerek yok...

    şaka lan şaka, film bittikten sonra bile anlamadım ne olduğunu da oturdum bi' defa daha izledim. evet.


    (syd - 22 Ekim 2011 14:37)

  • comment image

    bir cerrah olarak hakkında acıklama yapma ihtiyacı hissettigim film. ince ayrıntılarıyla kesinlikle beni benden almıstır, birkacından bahsetmek istiyorum;

    --- spoiler ---
    lobotomi yapılan bir insan olmez, ki zaten filmde bahsi geçen transorbital lobotomi. yani göz yuvarının bulundugu yer olan orbitadan ince bir cubukla, orbita ust duvarını delerek beyne ulasmak ve tam da orbitanın uzerinde bulunan frontal lobu hasarlamak. yani beyin dogru duzgun acılmıyor bile, ufak bir cubukla harap ediliyor. filmin sonunda, personelin elinde gorulen metal cubuk da bu ise yarıyor işte. peki nedir bu frontal lob? kabaca anlatmak gerekirse,beyindeki benligimizi, kisiligimizi, sosyal iliskilerimizi duzenleyen bolge. harap edilince de kendi kisiligi olmayan, sessiz sedasız bir kosede oturan, onune yemek koyarsanız yiyen, yargılama ve karar verme yetenegi olmayan bir organizmaya donusur insan. iyi bir insan olarak olmek de budur işte; lobotomi sonrasında kisi ister istemez iyi birisi olur, aslında iyi degil bunun tam karsılıgı, nötr bir insan olur. bir insanı kuklaya cevirmek, canlı bir kuklaya cevirmek kesinlikle savunulabilir bir sey degil. lobotomi de iste bu yuzden uygulanmıyor.

    bir diger ayrıntı da somine karsısında oturan gozluklu, alman asıllı doktor. savunma mekanizmalarını hastanın yuzune yuzune vuruyor, neden hic dusundunuz mu? cunku o bir beyin cerrahı, psikiyatristlerin suslu psikoterapilerinden pek anlamadıgı aşikar, meslektasının yıllardır psikoterapi ile tedavi etmek icin ugrastıgı hastasının yuzune gercekleri sakınmadan vuruyor aslında.

    ---
    spoiler ---


    (uzumlu kek - 22 Ekim 2011 18:43)

  • comment image

    insanların "sonunu çözdüm", "aga ben anladım beyaa", "olm daha ilk yarım saatte çözdüm ben olayı" diyerek nasıl film izlediklerini ayyuka çıkarmış.sizin ben film izleyişinizi sikeyim.her filmi böyle izliyorsanız yazık lan size.martin scorsese 40 yılın başı film yapmış, adam sonunu bildim diye karizma kasmaya çalışıo.amına kodumunun varoş beyinlileri sizi.


    (tazafacan - 30 Ekim 2011 01:32)

  • comment image

    psikopatlık seviyemi her seferinde katlayarak arttıran bir film. başlarda eğlence amaçlı arkadaşlar üzerinde bir şey deniyordum. bunu kime izlettiysem hep aynı sahnede durduruyordum ve çok uykum geldi yarın devam edelim mi gibisinden bir şeyler diyordum. o dumur anında insanların davranışlarını gözlemlemek eğlenceli geliyordu. yanınızdaki insan filmin devamını izlemek için öyle şekillere giriyordu ki şaşırırsınız. yanınızdaki insana, filmin devamını izlemesi karşılığında inanılmaz isteklerde bulunabilir, akla hayale gelmeyecek şeyler yaptırabilirsiniz. tabi bu biraz da sizin hayal gücünüze bağlı :)

    gelelim o sahneye; filmin 01:55:00'daki sahne.. eline silahı aldığı ve....

    --- spoiler ---
    +kımıldamayın, kımıldamayın
    -andrew, hayır
    +adım edward daniels
    +bu silah dolu
    +ağırlığından anlıyorum
    -onun kendi silahınız olduğuna emin misiniz şerif?
    +yanında ismimin baş harfleri ve namlusunda philip stacks'in kurşun izi var. bu kez kafamı karıştıramayacaksın doktor.
    -o zaman çek tetiği çünkü bu adadan ancak o şekilde çıkabilirsin
    ---
    spoiler ---

    dediği an... işte burada durdurun filmi. buradan sonra filmi izlettirmediğiniz kişilerden filmin sonunu yazmasını isteyin ve inanılmaz ama müthiş sonlar yazıldığına tanık olun.

    bu bahsettiğim olayı benden görüp öğrencilerine psikoloji dersinde uygulayan bir arkadaşım öğrencilerinin türettiği senaryolara göre bilinçaltının yaşlara göre gelişimi üzerine bir araştırma yapıyor şu an. misal; 15-18 yaş grubu ile 18-21 yaş grubunda üretilen senaryoların birbirlerinden çok farklı ve hayal gücünün yaşa bağlı olarak çok fazla karmaşık hale geldiğini söylüyor. kızların erkeklere oranla daha fazla mutlu son yazdığını söylüyor falan. araştırmanın tam detaylarını bilmiyorum ama o kadar eğlenceli ki tanıdığım tüm insanlara yapıyorum.

    tamam kabul, psikopatım.

    geceleri edward daniels'la bile konuşuyorum!


    (forzamakine - 5 Kasım 2012 22:56)

  • comment image

    bence gayet güzel film. hem görüntüler, hem oyuncular, hem müzikler çok tatmin edici. gerilim duygusunu da iyi veriyor. e daha ne isterim ki?

    --- spoiler ---
    ---
    spoiler ---

    filmin sonunda bariz bir şekilde tedy aslında iyileşiyor. bunu nerden anlıyoruz? son sahnede tedy doktor'a

    "burası beni düşündürüyor, hangisi daha kötü? canavar gibi yaşamak mı, iyi bir insan olarak ölmek mi?"

    diye soruyor ve ayağa kalkıp kendisini lobotomi ameliyatına götürmeye gelenlere doğru yürümeye başlıyor. tam bu esnada doktor tedy'nin arkasından "tedy" diye sesleniyor. çünkü yukarıdaki soruda tedy'nin ne dediğini tam anlamadı ve bunu sormak istiyor. fakat tedy dönüp bakmıyor. çünkü andrew olduğunun farkına vardı. tedy'nin kendi kafasında yarattığı bir karakter olduğunu biliyor. ve doktor kendisine "tedy" diye seslendiğinde aldırış etmiyor. çünkü tedy olmadığını biliyor.

    peki madem tedavi oldu, ne diye lobotomi ameliyatına gidiyor? bunun sebebi de şu; gerçeğin farkına vardı ama bu gerçekle yaşamak istemiyor. beyninde yapılacak bir operasyonla ruhsuz, kişiliksiz, kuzu gibi bir insana dönüşmeyi bilinçi olarak istiyor. çünkü canavar gibi yaşamaktansa, iyi bir insan olarak ölmeyi tercih ediyor. buradaki ölmek te zaten fiziksel olarak ölmek değil, beyne yapılan lobotomi ameliyatı ile kişiliğinin silinmesi.

    --- spoiler ---
    ---
    spoiler ---


    (cbe - 23 Aralık 2013 11:50)

  • comment image

    --- spoiler ---

    filmi izlemediyseniz, ya da kitabı okumadıysanız lütfen yazdıklarımı okumayın....

    lütfen dedim bak.

    karakterin asıl isminin teddy mi, andrew mi olduğu hakkında tartışmaya gerek yok.

    adamımızın adı andrew laeddis. kendisi bir u.s. marshal'ı. savaşta bir çok insan öldürmüş ve bunların baya etkisinde kalmış. bu savaş ortamı, karısı dolores'i de ister istemez etkilemiş. kadın aşırı paranoyak. zamanında evin içindeki hayaletleri kovalamak için evi ateşe verimiş. ama andrew, karısının bu durumunu hiçbir zaman kabul etmemiş. doktor yardımı almamış. iyi gelir belki diye bir göl evine taşınmışlar. kadını rahatlatıcı bir takım ilaçlar bulmuş. kadının kız kardeşleri ziyaretlerine falan gelmiş. böyle idare etmişler. fakat kadında herhangi bir düzelme olmamış. çocukları da annelerinden korkar hale gelmiş. hatta bundan babalarına bahsediyorlar (kitapta) ama babaları ciddiye almıyor pek.

    her neyse, sonra, andrew görev gereği bir süre evden uzan kalmak zorunda kalıyor. geri döndüğünde, dolores'i sırılsıklam biçimde karşısında buluyor. dolores'ten saklamayı unuttuğu yedek ilaç kutusunun çoktan dolores tarafından bulunup, bitirildiğini farkediyor. sonra gölün yüzeyinde yüzen ağaç kütüğüne benzeyen ama ağaç kütüğü olmadığını bildiği, çocuklarının cansız bedenlerini farkediyor. buna dayanamayıp, dolores'i de bu azaptan kurtarmak için, onu öldürüyor.

    aslında, andrew'ün shutter island'daki akıl hastanesine yollanma hikayesi bu. film, (ya da kitap) andrew akıl hastanesine geldikten 2 sene sonra başlıyor. andrew yaşadıklarının ağırlığını taşıyamadığı için, kendisine alternatif bir gerçeklik yaratmış. kendisini, yarattığı bu hikayenin gerçekliğine inandırmış. zaten, iki yıldır da shutter island'da bu hikayeyi oynamakta. bütün hastane çalışanları, doktorlar, korumalar bunun farkında.

    dr. cawley, andrew gibi hastaların lobotomi ile robotlaştırılmasındansa, gerçekle yüzleştirilerek tedavi edilebileceklerini düşünüyor. bu uğurda savaşıyor. cawley'in ajandasında, hikayenin geçtiği dört günün üzerinin siyah bant çekilmiş olması aslında bütün bu hikayede geçenlerin bir oyun olduğunun sinyallerini veriyor. adam resmen kendi programını ve emrindeki herkesin programını, sadece andrew'ün tedavisi için gerekli atmosferi yaratmak için ayırmış. amacı ise, bu gibi hastaların onları dinleyerek, onlarla konuşarak, onları gerçekle yüzleştirerek tedavi edilebileceğini dr. naehring'e gösterebilmek.

    gerçekle yüzleştirmenin bir adımı olarak, andrew'ün, hastaneye giriş formunu alıp okumasını istiyorlar. chuck bu formu teddy'e okutmaya çalışıyor ama farkettiyseniz, teddy(yani andrew) bunu sürekli erteliyor. sonunda ummadıkları bir şey oluyor ve, bu kağıdı rüzgar alıp uçuruyor. kitapta bu olaydan daha detaylıca bahsediyorlar. hatta andrew sonra uçurumdan aşağı inerken bu kağıdı buluyor. ama yine son ana kadar okumuyor.

    neyse, sonra lighthouse'ta herşey açıklığa kavuşyor. chuck'ın dr. sheanan olduğu anlaşılıyor. ve sonra, sheanan'ın pürüzsüz elleri, belindeki silahı çıkarırken yaşadığı sıkıntı vs. anlam kazanıyor.

    hikedeki tek soru işareti, hikayenin sonu olabilir... andrew acaba bilerek mi ölüme gitti, yoksa bir gecede tedavisinde gerileme mi yaşandı.

    cawley, andrew'ün tedavisinde geldikleri son noktaya, yani asıl kimliğini, karısının ve çocuklarının kimliklerini kabul ettiği noktaya, en son 9 ay önce gelmiş olduklarını, fakat o zaman andrew'ün bir anda büyük bir gerileme gösterip, eski haline döndüğünden bahsediyor. aynı gerileme, pekala tekrar yaşanmış olabilir.

    fakat kitapta, andrew'ün o sabahki hali ve duyguları anlatılırken, içtiği sigaranın bile hiç bu kadar zevk vermediğinden falan bahsedilmesi, andrew'ün etrafındaki insanlarla ilişkisindeki farklılık, andrew'ün zihnindeki duruluk bence aslında herşeyin farkında olduğunu gösteriyor, yani bence ölüme bile bile gidiyor.

    filmin sonunda geçen, "is it better to live like a monster or die a good man ?" cümlesinin kitapta olmadığını da belirtmek isterim. sanırım bunu filmin sonunu daha etkileyici yapmak için koymuşlar.

    kitapta ayrıca teddy'nin (yani andrew'ün) bulduğu, filmde geçmeyen bir kod var ki, çözüldüğünde açık açık "teddy ve andrew aynı kişiler" diyor. andrew bu kodu çözmeyi de, giriş formunu okumayı ertelediği gibi, erteliyor. kod çözüldüğünde yazan şey ise şu:

    "you are him"
    ---
    spoiler ---


    (17 panda gucu - 25 Şubat 2014 17:08)

  • comment image

    leonardo di caprio'ya bu filmde oscar getirmediyse daha da beklemesin. sacha baron cohen denen herifin altın küre alabildiği bir ülkeden bahsediyoruz nihayetinde. her neyse; leonardo'nun yine oscar alamadığını görünce aklıma geldi shutter island ve ekşiciler ne demiş bi' bakayım dedim. piiii! bakmaz olaydım. bir sürü beyin fırtınaları, fikir yürütmeler ve çoğu filmle alakasız yorumlar. amme hizmeti yapmak için filmden
    -kronolojisine bağlı kalarak- bazı detaylar vereceğim.

    --- spoiler ---

    öncelikle her şey açık ve net, yaşananların tamamı doktor tarafından daha önceden kurgulanmış bir deney:

    1.filmin başında teddy'nin suyla bir sorunu anlayabiliyoruz. ''ı just can not stand on water''-suya katlanamıyorum- diyor. öehh artık. daha ne desin?

    2.karısının hediye ettiği o bok gibi kravattan bahsetmek istemiyorum bu arada. ne güzel yaktı ama, çok iyi oldu çok da güzel iyi oldu.

    3.ted ve chuck adaya gelir gelmez güvenliklerde deneyin gerginliği var. silahlarına yapışıyor herifler. ne de olsa adanın en tehlikeli, en eğitimli suçlusu geldi.

    4.hastaneye girerken elektrikli telleri hatırlıyor aslında. ama nerede gördüğü üzerinde durmuyor hiç. bu bize ted'in daha önce orada olduğunda dair bir ipucuydu aslında.

    5.o kadar çok detay var ki; c koğuşuna yalnız giremezsiniz diyor güvenlik şefi. hatta yazılı izin almanız lazım diyor ki sonra telefonun asla çalışmamasından! mesela, bu iznin de asla alınamayacağını anlıyoruz. yalnız girememesinin sebebi; c koğuşuna kontrollü bir şekilde sokmak istemeleri. çünkü oradaki mahkumları, özellikle noyce ve orayı biliyor, tanıyor.

    6.yine aynı şekilde silahları ellerinden alınıyor. alınmasa ve ola ki o oyuncak silahı kullanmaya kalksa deney bitebilir.

    7.bir sürü detay var hangi birini anlatayım? kadının kaçtığı odaya girdiklerinde iki çift erkek ayakkabısı var. bu oda o kadına ait değil. bu arada doktor delilik seçim değildir diyor ama ted her şeyi hatırladıktan sonra o seçimi yapıyor.

    8.peki ya kadını arama çalışmaları denen, güvenlikçilerin pineklediği ortama ne demeli? kayıp kadın falan yok, takılıyorlar garibanlar rol icabı.

    9.ayrıca o sorguda, çalışanlar bizim dedektifle epey taşak geçiyorlar.

    10.ilk doktor sheehan cümlesinde kamera chuck'a döner. -hatta içinde her sheehan cümleden kamera chuck'a döner.- muhteşem oyunculuk; chuck tamam amk çaktırmayın havasında. bu arada ted nasıl anlamadı bilmiyorum ama feribot bunları bırakır bırakmaz kaçtı zaten, giden birisi olsa görürdü. buradan anlıyoruz ki ted'in mesleği olan dedektifliği bok gibiymiş.

    11.alman doktordan sheehan'ın çalışmalarını istiyor bir de utanmadan. hacım adamın birinci hastası sensin, nasıl versinler o çalışmaları sana?

    12.karısını ilk gördüğünde pencereden görünen manzara aslında yaşadığı göl evi.

    13.yine aynı şekilde karısını ilk gördüğü sahnede, önce kendi senaryosunu yani kül olan karısını görüyor; sonra unutmak istediği su ve kanı.

    14.sahte rachel bulunduktan sonra ted'in etkileneceği bir oyun oynuyor ve en son soruyor. ''who are you'' burası ted için kırılma anı diyebiliriz. gölü, çocukları, evi hatırlıyor ama yanlış kadınla, niye derseniz telkin derim.

    15.bazı şeyleri hatırlaması artık c koğuşuna geçebilmesi anlamına da geliyor.

    16.ve erken final. noyce itiraf eder. ''sen bir deney faresisin ve her şey kurgu.'' ve noyce'un senin yüzünden burdayım demesi bu kurgu için c koğuşuna alınması muhtemelen.

    17.farenin çok belirgin bir halüsinasyon nesnesi olduğunu herkes bilir sanırım. özellikle alkoliklerin beyaz fare görmesi mesela.

    18.doktorla kolkola giren kadın, kocasını baltayla öldürdüğünü iddia eden kadın. hemşirenin yüzünü parçaladığını söyleyen adam da orada. aslında o hasta dedikleri kişiler çalışanlar, muhtemelen de doktorlar.

    19.doktor deniz fenerinde ''why are you all wet, baby?'' diyor. hatırla artık amk der gibi.

    ---
    spoiler ---


    (asdasfasf - 3 Mart 2014 10:10)

Yorum Kaynak Link : shutter island