Süre                : 2 Saat 10 dakika
Çıkış Tarihi     : 19 Ekim 2006 Perşembe, Yapım Yılı : 2006
Türü                : Drama,Gizemli,Bilim Kurgu,Heyecanlı
Taglar             : Rekabet,yanılsama,Takıntı,büyücü,gizli
Ülke                : ABD,İngiltere
Yapımcı          :  Touchstone Pictures , Warner Bros. , Newmarket Productions
Yönetmen       : Christopher Nolan (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Jonathan Nolan (IMDB)(ekşi),Christopher Nolan (IMDB)(ekşi),Christopher Priest (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Hugh Jackman (IMDB), Christian Bale (IMDB)(ekşi), Michael Caine (IMDB)(ekşi), Piper Perabo (IMDB), Rebecca Hall (IMDB)(ekşi), Scarlett Johansson (IMDB)(ekşi), David Bowie (IMDB), Andy Serkis (IMDB)(ekşi), Daniel Davis (IMDB), Jim Piddock (IMDB), Mark Ryan (IMDB), Roger Rees (IMDB), Jamie Harris (IMDB), Ron Perkins (IMDB), Ricky Jay (IMDB), Chao Li Chi (IMDB), John B. Crye (IMDB), William Morgan Sheppard (IMDB), Julia Sanford (IMDB), Ezra Buzzington (IMDB), James Lancaster (IMDB), Johnny Liska (IMDB), Russ Fega (IMDB), Kevin Will (IMDB), Edward Hibbert (IMDB), Christopher Judges (IMDB), James Otis (IMDB), Jodi Bianca Wise (IMDB), Nikki Glick (IMDB), Enn Reitel (IMDB), Rob Arbogast (IMDB), Chris Cleveland (IMDB), Erin Cipolletti (IMDB), Ernest Heinz (IMDB), Tim Pilleri (IMDB), Wendy Rosoff (IMDB), Gary Sievers (IMDB), Inna Swann (IMDB), Deanna Lynn Walsh (IMDB), Jesse Wilde (IMDB)

The Prestige (~ Prestij) ' Filminin Konusu :
Bu beklenmedik dönüşlerle dolu gizemli öyküde, Viktorya Devri’nde iki sahne sihirbazı, giderek şiddetlenen bir savaşa ve birbirlerinin mesleki sırlarını ortaya çıkartmak için doymaz bir susuzluğa dönüşen güçlü bir rekabete girişiyorlar. Bu iki görkemli adamın cüreti tutkuya, şovmenliği bilime ve hırsı dostluğa kırdırmalarının sonuçları tehlikeli, ölümcül ve hileli oluyor. Her şey yüzyılın başında, hızla değişen Londra’da başlıyor. Sihirbazların ünlü ve en üst mertebede idol olarak kabul edildikleri bir zamanda, iki genç sihirbaz şöhrete giden yolu çizmeye başlarlar. Gösterişli, sofistike Robert Angier (HUGH JACKMAN) tam bir şovmenken, yontulmamış ve gelenekçi Alfred Borden (CHRISTIAN BALE) sihirli fikirlerini gösterme yeteneğinden yoksun, yaratıcı bir dahidir. Birbirlerini takdir eden arkadaşlar ve ortaklar olarak yola çıkarlar. Ama en büyük numaraları ters gidince, aralarında ömür boyu sürecek bir düşmanlık başlar; ikisi de bir diğerini geçme ve altüst etme niyetindedir. Sürdürdükleri aşırı rekabet, her numarayla, her gösteriyle daha da büyür; ta ki sınır tanımayana, hatta elektriğin yeni ve inanılmaz güçlerini ve Nikola Tesla’nın bilimsel dehasını işin içine dahil edene dek...


  • "angier'ın herseferinde aynı karısı gibi kapalı bir kutuda boğulması ve borden'ın (hangisiyse artık, ama sanırım olivia'ya aşık olandı.) sarah gibi asılması güzel detaylarla dolu bir film."
  • "bordon'un dublörü klonu değil kardeşidir. klonlanmayı keşfetmiş olsa on kere angier'ın gösterisini izlemeye gidip o kadar kilometreyi nasıl koşuyo bu adam diyerekten kafayı yemezdi en basitinden."
  • "üçüncü seyredişimden şöyle bir sonuç çıkardığım film*: hırsının sınırı yoksa hayatın boyunca bir parçan ölür."
  • "tesla'nın cut&paste'i beceremeyip copy&paste'le yetindiğini anlatan filmdir."
  • "kendine veren filmdir. - hayır anne, o kuş onun kardeşiydi!"
  • "the dark knight'ın da, memento'nun da anasını avradını siker içinde barındırdığı ince detaylarıyla."
  • "filmdeki ana 2 karakter olan alfred borden ve robert angier isimlerinin baş harfleri aynı zamanda abracadabra kelimesinin ilk ve son 4 harfini oluşturuyor.."




Facebook Yorumları
  • comment image

    gün itibariyle aklımı çıkarmış filmdir. film sonrası filmi izleyen 4 kişinin aynı dilde konuşamamasına sebep olmuştur. en azından sadece, yıllar boyunca geri planda bırakılmış tesla'nın şerefi için bile saygı duyulmalı bu filme. christopher nolan da yönetmenlik kariyerine son verip hayatının sonuna kadar yan gelip yatabilir artık, zira bunu bir kendini gerçekleştirme kanıtı olarak görüyorum onun için.


    (unearth - 2 Kasım 2006 05:36)

  • comment image

    muhteşem bir senaryo, güzel oyunculuk, 1800'lerin sonu, gizem ve christopher nolan...

    filmin sadece adını ve kastı duymuş vaziyette[yönetmenin kim olduğunu bile bilmeden] ve haliyle çok şey beklemeden girdiğim, çıkarken ise böyle bir yapım ile karşılaştığım için adeta coşkulu olduğum film.

    ama avc ve beraber izlediğim arkadaşım ile de uzun uzun tartıştığım noktaları yazmadan edemeyeceğim:

    --- spoiler ---

    anlamadığım nokta makinenin çalışma prensibi. bu hem bir teleportasyon ve hem bir klonlama makinesi mi, yoksa sadece klonlama makinesi mi yoksa avc'nin savunduğu gibi tek nesneyi alıp iki özdeş nesne yaratan bir makine mi?...

    angier makineyi ilk defa denedikten sonra makinenin içindeki angier, teleportasyon noktasındaki angier'i öldürüyor.

    gösteri salonunda ise her bir gösteride makinenin içindeki angier su dolu kabine düşüp boğuluyor.

    makinenin çalışma prensibi orjinal nesneyi olduğu yerde bırakıp klonu ayarlanmış teleportasyon noktasında çıkarmak ise, bu piskopat herif intikam uğruna her seferinde orjinal hale gelen kendini öldürüyor, yani yeni oluşan klon orjinal hale geliyor.

    eğer tam tersi ise ilk denemede klon angier orjinal angier'i öldürüyor.

    eğer makine tek bir angier'i alıp saf enerjiye dönüştürüp iki tane özdeş angier yaratıyorsa, o zaman ne oluyor bilmiyorum. :p

    ayrıca angier ve cutter tiyatro sahibine gösteriyi tanıtırken makine direk bir teleportasyon aracı görüyor, çünkü makinenin içinde klon ya da orjinal hiçbir şey kalmıyor.

    velhasıl kelam, sonda borden'in vurduğu angier bizim en baştaki, orjinal angier ve söz ettiği bedel de kendisinden 100 tanesini öldürmesi mi[ya da kaç tane gösteri yaptıysa..] ve ya bu orjinal angier değil de söz ettiği bedel, her seferinde orjinalin ölmesi gibi sapıkça bir şey mi, anlamış değilim.

    ---
    spoiler ---


    (imperfection - 24 Aralık 2006 07:05)

  • comment image

    --- spoiler ---
    angier'ın herseferinde aynı karısı gibi kapalı bir kutuda boğulması ve borden'ın (hangisiyse artık, ama sanırım olivia'ya aşık olandı.) sarah gibi asılması güzel detaylarla dolu bir film.
    ---
    spoiler ---


    (tsubasakamisamamirai - 24 Aralık 2006 15:38)

  • comment image

    dikkatli bakılması gereken bir nolan harikası.

    --- spoiler ---

    öncelikle öyle bir kadro bir arada ki sadece michael caine ile david bowie 2 saat karşılıklı oturup birbirlerine baksalar, andy serkis de arasıra onlara çay kahve getirse oturur keyifle seyrederim. bu kadronun yanında finalinde biraz saçmalasa da iyi bir senaryo ve kurgu gelince gerçek anlamda bir şölen çıkmış ortaya.

    --- güncel
    spoiler ---
    öte yandan mr. nolan filmin hem başında, hem sonunda dikkatli bakmadığımızı ve kandırılmaya hazır olduğumuzu ifade edip durmuş bize. filmde sihirbazlarla ilgili herşey finalde açığa çıkıp ortaya dökülüyor dolayısıyla asıl gözden kaçırdığımız o değil. bu filmde - kendisi de bu dünyadan olmayan olağanüstü bir varlık tarafından oynanan - bir "büyücü" var. filmde de sihirbaz ile büyücü arasındaki farklara değinilmiş zaten. bu büyücünün yaptıklarıyla ilgili çok sayıda belge, döküman, kitap var ortada. ama biz kandırılmayı tercih ediyoruz, thomas edison'u birşey sanıyoruz çünkü en son kutudan çıkan o. the prestige aşamasında o vardı. filmde ise yerleşik düzene ait bir adam, o yüzden yerleşik düzene meydan okuyabilecek herşeyi bastırıp yakıp yıkmayı mübah gören birisi.
    --- güncel spoiler ---

    bu bir sembol. yerleşik düzende geçerli/doğru/mutlak kabul ettiğimiz ne kadar yalan/yanlış/illüzyon var? dikkatli bakıyor musunuz?

    ---
    spoiler ---


    (feritciva - 25 Aralık 2006 13:44)

  • comment image

    --- spoiler---

    bordon'un dublörü klonu değil kardeşidir. klonlanmayı keşfetmiş olsa on kere angier'ın gösterisini izlemeye gidip o kadar kilometreyi nasıl koşuyo bu adam diyerekten kafayı yemezdi en basitinden.

    ---
    spoiler---


    (chocuk - 25 Aralık 2006 15:46)

  • comment image

    --- spoiler ---

    filmin son sahnesinde, su dolu tankın içindeki kişiyi root olarak yorumlamanın inanılmaz bir hata olduğunu düşünüp, bunu yapanlara şiddetle filmi yeniden izlemelerini öneriyorum. hatta ben de izleyeyim, hep beraber izleyelim...

    tesla'nın makinesi çalışıyor. cillop gibi klon çıkarıyor, koca sahnede o klon gösterilmişken bunu inkar etmenin anlamı yok. ama çalışan her makine, düzgün çalışıyor anlamına da gelecek değil elbette.

    şimdi, tekrar son sahneye dönersek... the real teleported man 100 gösteriyle sınırlı, muhtemelen angier 100 tane tank sipariş etmiştir vs vs... hiçbir gösterinin sahne arkasına cutter'ı sokmuyor angier. sahne arkasında çalışan tek adam, kör.

    100 tane angier geberiyor orada. ya da kaç tane gösteri yapıldıysa final sahnesine kadar o sayıda. yönetmen ise toplam iki tane angier cesedi gösteriyor bize, biri otopside, diğeri ise sonda su dolu tankın içinde. o son sahnede tek bir boğulmuş angier'in gözükmesi ise [kamera dışa açılıyor, sıralanmış onlarca su tankı belirgin oluyor ve kamera yana kayıp tekinin içindeki angier'i gösteriyor] tamamen christopher nolan'ın tarzı olan bir anlatım biçimi. oradakini root zannetmek ve ya sadece tek bir boğulmuş angier var zannetmek, ölümcül bir hata kanımca, hatta başlı başına christopher nolan'ı anlamamış olmak demek.

    son olarak aklıma takılan konuda verdiğim kararı da yazıp çekip gidecek olursam; ilk baştaki angier'in çoktan mefta olduğu, diğer her gösteride ise şovu gerçekleştiren angier'in öldüğüdür. tesla makinesi burada çöküyor işte. angier ise intikam uğruna her seferinde intihar ediyor, yerini klon'a bırakıyor, klon orjinal oluyor. bedel budur...

    ---
    spoiler ---


    (imperfection - 26 Aralık 2006 04:50)

  • comment image

    --- spoiler ---
    kanımca tesla'nın makinesi calısmakta, ve duygusuyla düşüncesiyle birebir insanı olduğu gibi kopyalamaktadır. bunu da angier 'nin hangisi benim sapkam dediğinde tesla 'nın hepsi sizin sapkanız demesinden anlayabiliriz.borden 'ın angier 'yi tesla ya yonlendirmesi ise borden 'ın tesla 'nın makinesinin aslında calısmadıgını dusunmesidir ki kedi kopyalayıncaya kadar kimse makinenin calıstıgının farkında değildi, borden'ın angier nin numarasını cozememesi bu yüzdendir.
    borden'ın kesinlikle makineye girdiğini dusunmuyorum ve cidden ikiziyle bu numarayı tasarlamıs olmaları cok daha akla yatkın cunku çinli sihirbazın gosterini sıp diye anlayan ve iste sihirbazlık bu adam hayatını buna adamıs diyen de borden'ın ta kendisiydi.
    angier ise kopyalandıkca hangisi oluyordu sorusuna cevap ise kanımca sag kalan klonlardı. cunku angier kendini ilk kopyalayıp silahla klonu vurdugunda kendisi kafeste kalmıstı, demek ki klonlanan uzaktan cıkandı diye dusunursek eger angier her gece karısının oldugu yontemle intihar etmektedir aslında ki bu ona olan askının buyuklugunu kanıtlar. kac gosteri yapmıssa o kadar kere cok sevdigi karısı gibi olmustur.
    (bkz: bir sevmek bin defa olmek demekmis)
    filmi inanılmaz bir heyecanla izledim sonra o makine ortaya cıkınca hayalkırıklıgına ugrasam da oturup dusununce oldukca hosuma giden bir film oldu the presitge
    ---
    spoiler ---


    (purplebee - 27 Aralık 2006 16:17)

  • comment image

    hani fotoğraf çekerken "gözüm kapalı çıktı", "objektife bakmıyordum", "peynir diyemedim", vs. diyerek insanın canını sıkan fotojenik arkadaşlar olur ya. işte o arkadaşlar için son anda "hiç bozmuyoruz" diyerek bir kare daha alınır. sanki christopher nolan da batman begins'den sonra aynen bu şekilde "beyler hiç bozmuyoruz" diyerek the prestige'i çekmiş.


    (parantez - 9 Ocak 2007 13:05)

  • comment image

    beyaz perdede izlenen mükemmel bir sihirbazlık şovu. christopher nolan burada mühendisimiz, filmin kendisi de en büyük şovudur kanımca.

    --- spoiler ---

    şimdi film ile ilgili sözde mantık hatalarına geliyoruz:

    1-nasıl oluyor da hep aynı 2 adam angie'nin karısına düğüm atıyor da seyirciler anlamıyor?
    filmi dikkatli izlerseniz ikinci gösteride ikisi de ağır makyaj yapmışlar. olur da bir seyirci ikinci kez gelirse göreceği muhtemelen iki ayrı insan olacaktır. ayrıca zamanında sihirbazların çok kullandığı bir numara olduğunu da unutmamak lazım bu yöntemin. rasgele gibi gözüken insanlar aslında rasgele değillerdi.

    2-nasıl oluyor da mühendisine sormamış hangi düğümü attığını?
    sormuş efenim. bunu angie ile konuşmalarında da duyuyoruz, ama inanmamış kardeşine bile. o yüzden "bilmiyorum" diyor.
    buyrun:(32. dakika)
    he came in to demand an answer, and i told him the truth. that i have fought with myself over that night, one half of me swearing blind that i tied a simple slipknot, the other half convinced that i tied the langford double. i can never know for sure.
    bir cevap talep ediyor ve ona doğruyu söyledim. o gece kendimle tartıştığım şey de buydu. bir tarafım basit bir düğüm attığıma yemin ediyor, diğeri beni langford çifte düğümü attığıma ikna ediyor. asla emin olamıyorum.

    3-makine nasıl oluyo da oluyo?
    tesla talep edildiği üzere ışınlama makinesi yerine, çoğaltma makinesi yapıyor. her gösteride angie kendini öldürüyor. onun ödediği bedel de bu.

    4-root'a (angie'nin dublörü) ne oldu?
    hüsrana uğradıkları gösteriden sonra kovuldu. angie mühendisinin sözüne kulak verdi.

    5-borden neden angier'i tesla'ya yönlendirdi?
    ilüzyon dediğimiz şey bir kandırmaca değil midir? oyunların içindeki oyunların içindeki oyunlar.
    ayrıca iki sihirbazımızı da daha tesla ile tanışmadan bilim fuarında görüyoruz. borden angie'nin kendisini kıskaca alacağını ve bir şekilde hileyi öğrenmek isteyeceğini biliyordu. ona çok güzel bir yem verdi. ama teslanın böyle bir aygıt yapabileceğini düşünmemişti.

    6-nasıl oldu da angie borden'ın sahne arkasına geçtiğini anladı da cutter (angie'nin mühendisi) aşağıya indi ve olayı gördü? nasıl prestije çıkmadı?
    angie mühendisine sahne arkasında olmamasını tembihlemişti, ve kimsenin sahne arkasına geçmemesi gerektiğini. borden sahne arkasına gidince cutter da işkillenip onu takip etti. kapıdakö görevli karşı koysa da ikisine de izin vermesi tembihlenmiş olmalı. ve aynı eleman bir işaret vasıtasıyla prestijin önünü kesti. (prestij doğrudan halkın görebileceği yere gitmiyor, angie kendisi çıkıyor ışınlandıktan sonra. (bkz: #10434311)

    7-klonlama nasıl oluyor öyle? tesla nasıl yapmış ki? hiç inandırıcı değil!
    allah sizi nasıl biliyorsa öyle yapsın.

    8-borden nasıl koca su dolu tankı itti de angie'yi öldürdü?
    bence sen filmi bir daha izle. ya da bir insanın ancak kendini 100 defa öldürmeye gönlü dayanabiliyor diyim sen anla.

    9-neden 100 oyun sahneleniyor?
    angie'nın amacı para kazanmak, şan söhret yapmak değil. sadece daha iyi bir numarası olduğunu borden'a ispatlamak ve ondan çaldıklarının öcünü almak. 100 sefer boyunca merakını zapt edemeyeceğini biliyor borden'nin.

    10-angier, klonlarını su tankında boğmak suretiyle öldürüyorsa ve bu da karısının ölüm şekline istinaden bir intiharsa, bu cinayet midir intihar mıdır. intihar ise neden tanka düştüğü zaman boğulmamak için çırpınmaktadır?
    angie her seferinde kendisinin prestijdeki adam olduğunu umuyordu ama yanılıyordu, o aynı anda hem prestijdeydi hem de boğulandı. boğularak intihar etmek akciğerli deniz hayvanlarında ancak çırpınmadan gerçekleşebilir. kimse çırpınmadan boğulamaz, bu intihar dahi olsa.

    ---
    spoiler ---

    edit: bunlar benim fikrimdir, çok sağlam bir argümanla çıkmayacaksanız karşıma hiç çıkmayın.


    (kareem - 2 Nisan 2007 02:14)

  • comment image

    üçüncü seyredişimden şöyle bir sonuç çıkardığım film*:

    --- spoiler ---

    hırsının sınırı yoksa hayatın boyunca bir parçan ölür.

    ---
    spoiler ---


    (sui - 7 Kasım 2008 23:04)

  • comment image

    high dose spoiler !!

    --- spoiler ---

    borden'ın karısına her seni seviyorum dediğinde, aldığı tepkinin farklı olmasını final sahnesinde ikizini görünce anlıyoruz.
    ve borden kahve içerken kızının geldiği sahne;
    - bugün hayvanat bahçesine gidiyor muyuz ?
    - hayır. unuttun mu? babanın işleri var.
    -ama söz vermiştin!
    -öyle mi?
    (tek kelimeyle harika bi ayrıntı olmuş)

    ---
    spoiler ---


    (kumarvekadin - 15 Nisan 2011 12:13)

  • comment image

    --- spoiler ---
    ofisteyim, işler birikmiş, fakat dün seyrettiğim bu enfes filmin öyle etkisindeyim, ve yukarıda yazılmış yorumlarda takıldığım öyle bir nokta var ki kimsenin okumayacağını bilsem de yine de bunu yazmadan hayatıma devam edemeyeceğim gibi sanki. yazacağım ağır spoilerdır, filmi izlemeyenler lütfen devam etmesin. herkes kendince bir yolda aldansın filmin prestij sahnesinde.

    filmin ana duyguları, saplantılar ve aldatmak. ve yukarıda sözlükçü arkadaşlarımın 30-40 entrisini okuduğumda görüyorum ki, filmin sonundaki uyarıyı almalarına rağmen herkes aldanma kısmında filmin tuzağına düşmüş. filmimiz çok usta, neredeyse hatasız bir kurgu ile işleniyor, çünkü çok zor bir metot izlenmiş, 2 ana karakterin yani angier ver borden'in yaşadıklarını biz birbirlerini aldatmaya dair yazdıkları günlüklerinden öğreniyoruz. bu filmin bize gösterdiklerindeki gerçekliği mükemmel bir şekilde manipule ediyor. sadece aralarda filmin en masum karakteri bay cutter'in bizi uyandırmaya çalıştığı küçük yorumları var, ki kendisinin bu uyanışı yaşaması yıllarını alıyor.

    bahsetmek gereken diğer nokta bay nikola tesla. kendisini bu film vesile olarak tanımış kişiler bile hemen kısaca hayatını incelemeliler, dünyanın gördüğü en büyük dehalardan. alternatif akım, manyetik alanlar, elektrik enerjisinin hava yolu ile iletimi konularındaki icatların babası. filmde bahsedildiği gibi edison'un eski ortağı ama sonra baş düşmanı. çünkü edison, bilim adamından çok bir tüccardır ve tesla'nın hayal ettiği "bedava elektrik enerjisi" fikri onu çıldırtmaktadır, sonuçta muvaffak olmuş ve kendi doğru akımına dünyayı mecbur kılmayı başarmış bir manipulatördür. bu paragrafım tamamen gerçektir, hayal ürünü bir karakter ya da olay yoktur. nikola tesla, kanlı canlı bir adamdır, gerçekten yaşamıştır ve film de onun hayatından olayları konu eder. kendisinin evet "klonlama makinası" kadar vurucu olmasa da çok önemli bir icadı vardır. magnifying transmitter: http://en.wikipedia.org/…iki/magnifying_transmitter , linkten de okursanız, cihazın aynen filmdeki klonlama makinası gibi gözükmektedir. cihaz milyonlarca voltluk elektrik enerjisini gözle görülür 7 metreye varan arklarla belirli noktalara iletmektedir. görsel olarak çok etkileyici ve korkutucudur. bu korkutuculuk sayesinde edison halkı ondan korkutmuş ve kendi feri sönük rezistanslı ampullerine mecbur etmiştir.

    filmimize dönelim, angier, borden tarafından kandırılmış ve tesla'nın huzuruna colorado springs'e kadar gitmiştir, kendisine bir sürü paralar bayılmış ve magnifying transmitter'ını almıştır. fakat aletin filmde bay cutter'ın bile korktuğu kadar cadıvari, mucizevi bir klonlama işlevi yoktur, bunu yukarda "amaan tesla madem klonlamayı buldu, ne diye para klonlamıyor da parasız kalıyor, ne mantıksız" diyen arkadaşlara söylüyorum. angier'de aldığı bu yeni görselliği ile insanları büyüleyecek hatta hipnotize edecek oyuncağını kullanacak ve buna yeni bir özelliğini ekleyerek muhteşem bir ilüzyona imza atacak, öyle muhteşem ki borden bile sırrını çözemeyecek. yeni özelliği artık angier'in de gözünü kırpmadan ellerini kirletebilmesi. klonlama diye bir şey yok, filmin son cümlelerine dikkat ediniz, bay cutter kapanışta diyor ki: "şu an siz de filmin sırrını düşünüyorsunuz, ama bulamayacaksınız, çünkü dikkatli bakmıyorsunuz, çünkü aldatılmak (fooled) istiyorsunuz!". bu vurucu cümleyi duyduğum halde, filmi sinemada izleseydim, ben de çoğu kişi gibi tesla'nın klonlama aletini icat ettiğini düşünürdüm. öyle bir alet yok angier'in de aldatması işte bu; sadece 100 gecelik ve kör işçilerin çalıştığı bir oyun sergilemesi. angier 100 gece boyunca 100 benzerini öldürecek ve prestij anında 50 metre öteden çıkarak bu kez alkışı bir dublörü değil bizzat kendisi alacaktır. borden son hesaplaşma sahnesinde der ki, "angier, dünyayı gezdin ve servet harcadın, ne için?", sebep manevi açıdan her şeyini kaybetmiş, kendini işine adamış bir adam olarak insanları aldatmanın keyfini alabilmek ve 100 adet benzerini bulup bay cutter'ı bile bu korkunç vahşetine şahit etmeden 100 gecelik bu oyunu hazırlayabilmek içindir. sırrı anlamak içinse bir gün borden'in mutlaka sahne arkasına geçeceğini bilir, bunu çok iyi gözlemler ve borden'in ölen dublörlerden birini keşfettiği gece prestij anında sahneye çıkmaz, gerçekten ölmüş olduğu aldatmasını yaratır ve yıllardır sakladığı lord caldlow kimliğine bürünerek hayatına devam eder, filmin başında anne ve babasını utandırmamak için gerçek adını kullanmadığını söyler zaten, keza sonda da anlıyoruz ki kendisi bir lord ve varlıklı bir adammış, tüm yaşantısını sihir ile aldatma tutkusuna harcamış, saplantılının şahbazı bir kişi imiş. ve borden'in cinayet suçu ile de hapse düşeceğini biliyordu, bunu kurgulamış, günlüğüne çok önceden yazmıştı, işte gerçek intikam ve şah mat. eski arkadaşının dar ağacına kendisinin muhteşem numarasının sırrını öğrenemeden gitmesine, ve diğer yandan 100 masum kişinin ölmesine göz yumabilecek kadar ellerini kirletebilen angier'in tek düşünemediği borden'in ikiz kardeşi idi. bundan sonrası sanırım kolayca anlaşılabilir.
    ---
    spoiler ---

    daha çok yazasım var ama üzülüyorum da çünkü bu kadar uzun yazdığım için kimse okumayacak. ama bir kaç kişi için bile aydınlatıcı olursa epeyce keyfe geleceğim. böyle vurucu senaryolu, son dakika gollü süslü filmlere elbet saygı duymamak mümkün değil, senede bir ya da iki kez seyretmek bünyeye ilaç gibi gelse de, aslında uzak durmaya çalışıp daha sade anlatımlı filmlere yönelmeye çalışırım. ama the prestige ufak tefek kusurları olsa da muhteşem bir film. cristopher nolan, tüm oyuncular, emeği geçenler ve david bowie'nin ellerinden, gözlerinden öpüyorum, helal olsun.


    (cameltosis - 29 Temmuz 2011 10:30)

  • comment image

    bazı sözlük yazarının '' ay öyle de çok abartılcak bi film değil, kötü de değil ama iyi bi film de değil'' triplerinde olmasını nedense kendime yapılan hakaret gibi görüyorum. bu film nası beğenilmez. aceba benim hayal dünyam çok küçük, yazarlar farklı evrenlerde yaşıyor da inanılmaz olaylar mı görüyorlar da ben bu filme bu kadar hayranken onlar bu film çok rererö diyor anlamıyorum. benim ilk üçüme giren bir film. çok başarılı senaryo, çok başarılı dekor kostüm, çok başarılı oyunculuklar. prestij çok çok çok başarılı bi film.

    beğenmeyen yazarlara sesleniyorum are you watching closely


    (exelance06 - 13 Kasım 2011 21:04)

  • comment image

    --- spoiler ---

    şu ikiz mevzuunu bi açıklığa kavuşturalım. borden'ın doğumdan itibaren bir ikizi vardı. makineyle olmuş falan değil. zaten borden'ın tesla'dan bi klonlama yahut ışınlama aygıtı istediğine dair bir veri yok elimizde. velevki borden'ın ikizi bir makine mahsulü olsun, bu durumda aynı ihtirasları paylaşmaları gerekirdi fakat ikizlerin arzuları arasında belirgin bir fark olduğunu son sahnede alfred'in konuşmalarından net bir biçimde anlıyoruz.

    ikizlerin illüzyon arzusuna gelince. borden derken hepimiz alfred'den bahsediyoruz sanırım. alfred, sarah'a âşık olan, daha yufka yürekli olan kardeş. hâlbuki asıl baskın karakter alfred'in ikizi. asıl illüzyon sevdalısı, asıl hırslı olan ve kardeşlerin dahi olanı o. angier'nin karısının düğümlerini farklı atan o. çinli illüzyonistin numarasını ilk bakışta çözen o. mühim bir illüzyonistle sahneye çıkma ödülünü ise alfred'e veriyor çünkü pratiğe ihtiyacı olan alfred. sarah'yla evin kapısına kadar gelen alfred ancak içeri giren ikizi. zaten filmi ikinci kez izlediğinizde tavırlarından falan hangisinin alfred, hangisinin ikizi olduğunu en başından itibaren fark edebiliyorsunuz. kısacası bunlar özbeöz ikiz kardeş işte ve ikisinin de karakteri birbirinden çok farklı... alfred sarah gibi naif, fedakâr bir kadına âşık olurken, ikizi olivia gibi açıkgöz, fettan bi kadına gönlünü kaptırıyor misâl...

    ---
    spoiler ---


    (yerli mal - 13 Ağustos 2012 21:39)

  • comment image

    the dark knight'ın da, memento'nun da anasını avradını siker içinde barındırdığı ince detaylarıyla.


    (kamera motor - 3 Ocak 2013 18:26)

  • comment image

    kesinlikle overrated olmayan film. epey zaman sonra tekrar izledim, kim ne demiş diye bakarken kafam karıştı yeminle. çok da güzel anlamıştım oysa. dur toparlayacağım şimdi.

    --- spoiler ---

    ısrarla angier'ın klonlanmadığını iddia etmenin mantığını çözemedim. şöyle bir hatırlayalım şimdi. filmin sonunda angier tanklardan birini okşarken "kutudaki adam kimsenin umrunda olmaz" diyor kendi kendine. vurulduktan sonra borden'la konuşurken de "bana neye mal olduğunu görmek ister misin?" diyerek o tankı gösteriyor. o tanklardan bir sürü var orada, içlerinde de ölü angier'lar var. her gösteriden sonra ölüyor işte adam. illa tek tek bütün tankların içini açıp ölüleri gözümüze mi soksaydı nolan dayı?

    angier'ın makineyi ilk kullandığı zaman klonu tarafından öldürüldüğü de söylenmiş. dikkatli izlenirse angier'ın makineyi çalıştırmadan önce silahı yanına koyduğu görülebilir. orijinal angier klonunu öldürüyor yani orada. klonuna neden renksiz fotokopi muamelesi yapıldığını da anlamadım zaten. makine insanları duygularıyla, düşünceleriyle aynen kopyalıyor. bu sebepten borden'ın klonu değil ikizi olduğunu da anlayabiliriz. tamamen farklı duyguları taşıyor borden kardeşler.

    madem aksi söylenmiş, şunu da açıkça söyleyelim; angier'ı öldüren sarah'ı seven borden. olivia'yı seven borden ise idam ediliyor. ikizlerin son görüşmesinden ve angier vurulduktan sonra borden'ın söylediklerinden çok rahat anlaşılıyor bu durum. hayır kusura bakmayın da bunu kaçırmak için filmi izlerken uyumak falan lazım yani.

    bu cutter denen ihtiyara gelirsek, bana göre götün önde gideni. ikizlik durumunu bildiğini sanmıyorum. borden'ın angier'i kurtarmaya çalıştığını görmesine rağmen mahkemede aleyhine ifade vererek idama yolladı herifi. sonra da angier'a celallenip vicdan yapınca onun da ölümüne sebep oldu. gavat işte.

    son olarak sikimsonik gösteriler için o kuşlara kıyanlara çok acayip küfürler hazırladım. yatacak yeriniz yok lan sizin!

    ---
    spoiler ---

    ha siz şimdi "sen sırrı çözmek değil, kandırılmak istiyorsun" diyebilirsiniz. oturup bi daha izlerim valla öyle bi şey yaparsanız. yormayın beni lütfen.


    (carliii - 26 Ocak 2014 17:27)

Yorum Kaynak Link : the prestige