A Beautiful Mind (~ Akıl Oyunları) ' Filminin Konusu : Akıl Oyunları, asosyal bir matematikçi olan John Nash'in hayatını konu ediyor. John Forbes Nash azandığı bir bursla Princeton Üniversitesi'nde öğrenim görmeye başlar. Bu süreçte parlak zekasını her daim hissettiren ve çevresindekilerle uyum sorunu yaşayan dahi Nash, inanılmaz bir teoriyi ortaya sürüp kanıtlama aşamasına kadar gelir. Böylece matematik çevrelerince ününü yayan dahi adam zamanla şizofrenik belirtilerle mücadele etmeye başlar. Nash artık kendi kurgusal gerçekliklerinden oluşturduğu dünyasıyla asıl gerçekleri ayırt edemeyecek bir aşamaya gelir. Önemli başarılarından uzunca yıllar sonra Nobel Ödülü'ne layık görülen ünlü matematikçi John Nash'in gerçek hayat hikayesine odaklanan 'Akıl Oyunları', iki önemli dalda kazandığı Oscar ödülüyle başarısını kanıtlamıştı.
Ödüller :
Forrest Gump(1994)(8,8-1812582)
The Green Mile(2000)(8,6-1203157)
Gladiator(2000)(8,5-1205636)
Django Unchained(2012)(8,4-1226187)
Inglourious Basterds(2009)(8,3-1112824)
American Beauty(2000)(8,3-1101128)
Requiem for a Dream(2000)(8,3-686563)
The Wolf of Wall Street(2013)(8,2-1049038)
Shutter Island(2010)(8,1-981539)
Catch Me If You Can(2002)(8,1-814135)
Kill Bill: Vol. 1(2004)(8,1-1043114)
The Truman Show(1998)(8,1-818726)
Golden Globe-Best Motion Picture - Drama
Academy Awards - Oscar : "En İyi Film"
Academy Awards - Oscar : "En İyi Yönetmen"
Academy Awards - Oscar : "En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu"
Academy Awards - Oscar : "En İyi Özgün Senaryo"
Golden Globes : "Golden Globe-Best Screenplay - Motion Picture"
russell crowe'u oscar heykelciği ile buluşturacak filmdir. sol elini alnına dayayıp, bakışlarını odaklayamayışını gayet tutarlı bir biçimde tüm film boyunca tekrar eden john nash, eşi alicia*'nın aşkıyla şizofreninin üstesinden, hem de salt aklını kullanarak gelir.şizofrenik sanrılardan kurtulmanın, modern psikiyatri tarafından kabul görmüş olan tedavilerin dışında bir yolu daha vardır: sanrılar içinde bir tek gerçek ya da gerçeğe aykırı bir tek ayrıntı yakalamak. filmde john nash*, "meleeche gerçek olamaz, o hiç büyümüyor" dediğinde, gereksindiği o gerçeği yakalamıştır işte. gerçeğinden şüphe etmemek kendini fazla önemsemek değil de nedir? kendi gerçeklerine bağımlı olmak, başkalarını hiçe saymak değil de ne? bir an "o"nun haklı olabileceğini düşünmekle başlar herşey, bazen zarflar dolusudur gerçek olduğunu sandığımız gerçek; ve onu yerine ulaşmayan postalar olarak yollarız sağa sola onların tek gerçek olduğuna inanarak; ta ki, biri çıkıp zarflarımızın her birini, postalanma sırasıyla bir poşetten çıkarıp "bak, hiç biri açılmamış!" diyene kadar. kendini karşısındakinin yerine koyarak* onun gerçeğini aramayı üstlenene duyulan aşkla başlar, "belki de o* haklıdır" düşüncesi.tüm denklemler aşkın sonsuz gücünü anlamak için kurulur, der nash. kimi (zaman) erkeklerin bunu anlaması için elli yıl süre ve bir nobel ödülü gerekir.
(mortimes - 11 Mart 2002 09:37)
kimilerine aksini düşünse de, russell crowe'un harika oyunculuk sergilediği film.ayrıca(bkz: nash equilibrium)(bkz: game theory)
(multiple - 18 Mart 2002 10:56)
ron howard'in abartip bokunu cikardigi, gercek hayattan sadece esinlenilmis bir film... john nash dahidir, mahidir filan ama, aslinda soyle biridir:filmde gordugumuz karisi alicia'dan john adinda bir oglu oldugu gibi, daha onceden beraber oldugu baska bir kadindan da john adinda bir oglu vardir ve onlari terketmis, omur boyunca bes kurus para da vermemistir. sizoid fantazileri sadece casuslukla sinirli olmayip, alien vs motifleriyle de susludur. ayrica hani umumi tuvaletlerle erkek fahiselerle filan basilmak gibi hobileri vardir bu amcamizin. zaten bunlara dayanamayan alicia'da onu yillar once bosamistir. yine filmde neredeyse arkadaslarina "takilmak" olarak gordugumuz tavirlarinin da aslinda son derece kaba oldugunu, asil bu yuzden cevresinde sevilmedigini belirtmek gerekir. son olarak nobeli tek basina almamis, simdi ismini unuttugum biriyle paylasmistir ve filmdeki dokunakli nobel toreninin aslinda, ortalikta alicia filan yoktur. alicia nash ile adam nobeli aldiktan ve bu film de yapildiktan sonra, yeniden evlenmistir. simdi kissadan hisse diyecegim sudur ki: bu film ozune sagdik kalinarak cekilseymis (yani filmin kahramani essoglessek bir deha olsaymis), yonetmen de ron howard yerine abel ferrara filan olsaymis, kult film olabilirmis rahatlikla. boyle sadece boyle bir film olmus iste...
(benedicta - 27 Nisan 2003 10:22)
dolma kalem'lerin saygı gösterisi olarak masaya bırakıldığı sahneyle insanı büyüleyen oldukça güzel bir film.
(dragonlady - 16 Ekim 2012 03:28)
şizofreniden bahsedildiğinde aklıma gelecek ilk imgeler, diyaloglar, görüntüler her zaman bu filmin karelerinden oldu. birkaç yıl arayla tekrar tekrar izlenecek filmlerdendir.--- spoiler ----bir kızla tanıştım.-insan mı?-evet homo sapiens.--- spoiler ---diyaloğuyla tebessüm ettirir.
(azulpajaro - 24 Ocak 2013 21:38)
"şimdi benim seni etkilemem gerek, böyle dans falan etmemiz, sana şiir okumam, mum ışığında yemek yememiz, sonra sevişmemiz gerek.. ancak gözlemliyorum ki ikimizin de hedefi seks yapmak ve aramızda sıvı aktarımı, kimyasal madde transferi gerçekleştirmek.. neden bütün bu zaman kayıplarını es geçip de direk sevişme olayına girmiyoruz.. aslına bakarsan sana ne söylemem gerektiğini tam olarak da bilmiyorum.. bu tip ortamlara, muhabbete çok uzağım.."
(yeshua - 27 Haziran 2013 15:46)
her izlediğimde beni ağlatmayı başaran film. öyle ota boka da ağlamam. hatta dangoz bile sayılabilirim bu konuda. bazı filmler vardır sonunu bildiğinizde izleyesiniz gelmez. bu film onlardan değil. bile bile izlettiriyor kendini. içinde bir şeyler buluyorum kendime ait.--- spoiler ---bu filmin sadece tek bir yerinde gözlerim sulanıyor ağlama ihtiyacı duyuyorum. ama filmin sonunda ki o duygu yüklü konuşmasında değil. kaç kere izledim bilmiyorum bu filmi. ama o çay muhabbetiyle başlayan yürüyüş de içim ısınıyor. girmeye çekindiğim bütün o yerler aklıma geliyor. inatla da açıp öğrenmiyorum masaya kalem bırakma olayını. ama ben o kadar derin anlamlar yüklüyorum ki bu filmi izlerken o masaya bırakılan kalemlere. her kalemde gözümden bir damla yaş daha süzülüyor. sevdiğini belli edebilen tiplerden hiç olmadım. gidip omzuna yumruk atasım sonra da gözlerinin içine bakasım geliyor profesör nash'in. anladın sen onu der gibi kafamı iki kere sallayıp geriye çekilesim geliyor.--- spoiler ---uykusuz kaldım ama bu film zaten bana insanın sınırlarının istenildiğinde çok ama çok esneyebildiğini hatırlatıyor. bir de matematiği sevdiğimi..
(meriandree - 23 Ağustos 2013 01:30)
filmin bir sahnesinde, universitenin onundeki yesil alanda kucuk kiz yerde dolasan guvercinler arasinda "ucun kuslar, ucun kuslar" diye bagirarak kosustururken kuslarin hicbirinin yerden havalanmamasi ile bende, adamlar yapmis kardesim, boyle ufak bir ayrintiyi bile atlamamislar mirildanmalarina sebep olmustur. (bkz: film hatalari)(bkz: filmlerde hata bulma kulubu)
(sado - 25 Ocak 2005 16:15)
"yalnız yaşayabilmek için, hem tanrı hem vahşi hayvan hem de filozof olmak gerekir." diyen nietzsche’yi haklı çıkaran bir film...john forbes nash’in gerçek hayatından ilham alınarak yapılmış hikayede russel crowe, "ikinci el bilgilerle" yetinmeyen bir dehayı canlandırıyor: evreni yöneten yasalar ve matematik söz konusu olduğunda, önce var olanı seyrediyor, sonra gidip kendi teorisini kendisi kuruyor.zeka ile delilik arasındaki ince çizgide geçen film, aslında yalnızlıklarla örülü bir aşk öyküsünün üzerinde yükseliyor.(bkz: oyun teorisi)
(aynadakileke - 11 Aralık 2001 10:31)
dr. rosen'in; john nash'in durumunu ve şizofreni'nin dinamiğini tek cümleyle açıkladığı film.--- spoiler ---"tanıdığınız kişilerin, bildiğiniz yerlerin, sizin için en önemli anların hiç bir zaman sizi terk etmediğini, ölmediğini fakat zaten hiçbir zaman da varolmadığını aniden öğrendiğinizi hayal edin. bu nasıl bir cehennem olurdu?" --- spoiler ---
(thorn pyros - 22 Mayıs 2006 23:15)
Yorum Kaynak Link : a beautiful mind