Inception (~ Baslangiç) ' Filminin Konusu : Dom Cobb (Leonardo DiCaprio) çok yetenekli bir hırsızdır. Uzmanlık alanı, zihnin en savunmasız olduğu rüya görme anında, bilinçaltının derinliklerindeki değerli sırları çekip çıkarmak ve onları çalmaktır. Cobb’un bu ender mahareti, onu kurumsal casusluğun tehlikeli yeni dünyasında aranan bir oyuncu yapmıştır. Ancak, aynı zamanda bu durum onu uluslararası bir kaçak yapmış ve sevdiği herşeye malolmuştur. Cobb’a içinde bulunduğu durumdan kurtulmasını sağlayacak bir fırsat sunulur. Ona hayatını geri verebilecek son bir iş; tabi eğer imkansız başlangıçı tamamlayabilirse... Mükemmel soygun yerine, Cobb ve takımındaki profesyoneller bu sefer tam tersini yapmak zorundadır; görevleri bir fikri çalmak değil onu yerleştirmektir. Eğer başarırlarsa, mükemmel suç bu olacaktır. Ama ne dikkatle yapılan planlamalar, ne de uzmanlıkları, onları, her hareketlerini önceden tahmin ettiği anlaşılan tehlikeli düşmanlarına karşı hazırlıklı kılabilir. Bu, gelişini sadece Cobb’un görebildiği bir düşmandır.
Ödüller :
The Shawshank Redemption(1994)(9,3-2355681)
The Dark Knight(2008)(9,0-2162992)
The Lord of the Rings: The Return of the King(2003)(8,9-1550659)
Pulp Fiction(1994)(8,9-1662820)
Fight Club(1999)(8,8-1638377)
Forrest Gump(1994)(8,8-1812582)
The Lord of the Rings: The Fellowship of the Ring(2001)(8,8-1687286)
The Lord of the Rings: The Two Towers(2002)(8,7-1540621)
The Matrix(1999)(8,7-1584942)
Se7en(1995)(8,6-1253809)
Interstellar(2014)(8,6-1318646)
Gladiator(2000)(8,5-1205636)
Academy of Science Fiction, Fantasy & Horror Films : "Saturn Award-Best Director"
Academy of Science Fiction, Fantasy & Horror Films : "Saturn Award-Best Writing"
Academy Awards - Oscar : "En İyi Sinematografi"
Academy of Science Fiction, Fantasy & Horror Films : "Saturn Award-Best Music"
uzun zamandır iyi film hasreti çeken biz aciz kullara bir hediye olarak yollanmış filmdir. izleyiniz, izlettiriniz, bir daha izleyiniz...bence 3 nokta filmin sonunun mutlu son olduğuna işaret ediyor. bunları nacizane paylaşmak isterim.--- spoiler ---1-) filmde açıklama ile geçen bölümlerde cobb der ki herkesin bir totemi vardır. ayrıca mimarımıza iletilen bir başka bilgi de totemin başkasıyla paylaşılmaması gerektiği ki gerçeklik ayırt etme özelliği kaybolmasın. bütün bunların sonucunda insanın aklına gelen tek soru doğal olarak cobb'un toteminin ne olduğu, çünkü topaçın mal'un totemi olduğunu da öğreniyoruz. dolayısıyla adamımızın totemi yüzüğü ve de yüzüğünü eline aldığında gerçeklikte olduğunu anlayıp cebine atıyor. son sahnede yüzük olmadığını görüyoruz.2-) çocuklarının büyüdüğünü görüyoruz ki bunu imdb'de cast listesinden de kontrol edebiliyoruz. karakter listesinde çocukların 2 yaş büyümüş oldukları gözüküyor.3-) her ne kadar topaç totem mal'un olduğu için cobb tarafından çevrilmesi yanıltıcı olabilse de filmin önceki sahnelerinde gördüğümüz kusursuz dönüşü göremiyoruz son sahnede topaç için. topaç dönerken düşmese de hafif yalpalanıyor ve hareket ediyor.bütün bunlar eşliğinde ilk akla gelen yukarıda yazdığım gibi mutlu son.bütün bunlara ek olarak söylemeden geçemeyeceğim, bana göre filmin en bomba karakteri eames.--- spoiler ---
(undernick - 31 Temmuz 2010 00:44)
harika film.--- spoiler ---not: bir daha izlemekte fayda var, belki şu yazacaklarımı ikinci izleyişimde silebilirim. filmdeki belki en önemli metafor kimyager yusufun bizati hz. yusuf ile iliştirilmesi olmuş. birkaç gün sonra bunun kokusu çıkar, yahudi cemaatlerinden filme kınama gelebilir. çünkü kimyager yusuf'un dükkanının bodrum katında uyuyan daha doğrusu rüya görmek isteyen yaşlı insanlar israiloğullarından dışlanan pagan cemaatinin kıtlık yıllarında rüyaya dalıp bilindışı faaliyetleriyle 7 yıl süren "aydınlanma" sekansını temsil ediyor. buna kim yardımcı oluyor? hz. yusuf. ya ben yanılıyorumdur, yahut christoper nolan bu kafaya gelebilmek için bir şeyler içiyor.--- spoiler ---
(muhayyel - 31 Temmuz 2010 00:49)
6 sezonluk bir diziye her bölümünü manyak gibi takip ettirmeye yetecek kadar geniş bir konuyu bize 2,5 saat gibi bir sürede izlettirdiği için yönetmene teşekkürü bir borç bilirim.
(the ultimate driving machine - 31 Temmuz 2010 01:17)
garip bir filmdi.--- spoiler ---film de verilen en önemli bilgi normal yaşamda 5 dakika’nın birinci katmanda ki bir rüyada 60 dakikaya tekabül ettiğidir. ve bir katmandaki rüyadan uyanmak için bir tekmeye (kick) e yada ölmeye ihtiyacımız olduğudur. şimdi bu mantıkla bakarsak;cobb ve mal’ın bir katmandaki rüya da 50 yıl’ı birlikte geçirdiklerini biliyoruz. basit bir hesaplama ile (matematiğim beni yanıltmıyorsa) bu rüyanın 1. katmanda olması için bu iki arkadaşın gerçek hayatta 2.190.000 dk yani yaklaşık olarak 4.16 yıl uyuyor olması lazım. bu pek mantıklı gelmediği için bu 50 yılın 2. veya 3. katmanlarda yaşandığı sonucu çıkıyor. zaten cobb’un mal ile birlikte alt katmanlarda deneyler yaptığını söylemesi de bu teoriyi doğruluyor.peki 50 yıl 2. ve hatta 3. katmanda yaşandı ise birlikte trenin altında kalmaları ile yani birlikte yaşadıkları tek kick ile ikili bir üst katmana çıkmış oluyorlar. yani gerçek hayata değil. mal bunun farkına varıyor burası gerçek dünya değil diyerek ikinci bir kick ile yani intihar ile bir üst katmana çıkıyor. böylelikle bizim film boyunca izlediğimiz her şey esasında cobb’un bilmem kaçıncı katmandaki rüyasından ibaret oluyor.bu yüzden filmde mal mallık yapmıyor cobb mallık yapıyor. o yüzden cobb’un 4. katmandan saito ile birlikte çıkıp çıkmadığının bir önemi kalmıyor çünkü çıkmış olsa bile o topaç hiç durmadan dönmeye devam edecek. çünkü çıkmış olsa bile esasında cobb’un dünyası gerçek bir dünya değil sadece rüyadan ibaret.--- spoiler ---
(orient - 31 Temmuz 2010 13:17)
spoiler içeriyor olabilir, dikkatli okuyungerçek hayat ve rüyanın içiçe geçmesi, diğer yandan gerçekliğin kaybolması, diğer yandan da cobb'un mimar kıza rüyaları anlatırken bir rüyanın başının hatırlanmayacağını anlatması, sonra da kıza "biz bu cafeye nasıl geldik" diye sorması, ve kızın orada aslında bir rüyada olduklarını anlamasıben de soruyorum; hangimiz hayatımızın nasıl başladığını, ilk hatırladığımız anılarımıza nasıl geldiğimizi hatırlıyor? hangimiz hayatın başlangıcını hatırlıyor?
(mumyn - 31 Temmuz 2010 13:44)
filmin soundtrack'i de zeki müren'den gelsin o zaman.aşk gülümüz solsa bile,zaman geçmiş olsa bilegözümüz yaş dolsa bilerüyalarda buluşuruz,bu şarkıyla kavuşuruz...
(apartman yoneticisi - 31 Temmuz 2010 16:10)
filmde cobb'un ortağı arthur rolunu canlandıran joseph gordon-levitt abimiz aşırı derecede ulvi'ye benzemektedir.--- spoiler ---sen rüyaya giriyorsan,ben her türlü girerim cevaaaa--- spoiler ---
(tantuni - 1 Ağustos 2010 20:03)
--- spoiler ---titanic'te "you jump, i jump" delikanlılığını yapabilen leonardo abi, inception' da "if you jump, you are going to die" demiştir karısına. gençken daha cesur oluyor insan.--- spoiler ---
(slevin kelevra - 2 Ağustos 2010 10:30)
adettendir söyleyeyim. son zamanlarda izlediğim en güzel film.--- spoiler ---kimse yazdı mı böyle bir ayrıntı bilmiyorum ama filmle ilgili benim en fazla hoşuma giden ayrıntılardan birisi cobb'un kızdan iki dakikada bir dakikada çözebileceği bir labirent çizmesini istediği sahneydi. kıza verdiği kareli kağıda çizdiği üç labirenti iki saniye içinde çözüp kıza uzatınca, kız sayfanın arkasını çevirip bom boş bir sayfaya çizdiği labirenti çözemeyince kıza gülümsüyor ve bu kızda iş var bakışı atıyor. bunun neresi ayrıntı falan diyebilirsiniz zaten ne kadar güzel bir sahne olsa da asıl ayrıntı sahne ve konuşmalar değil. asııl ayrıntı kareli kağıt ve boş sayfanın neyi simgelediği. kareli kağıt sınırlarıyla ve kızı ister istemez yapableceği şeyler hakkında yönlendirebilirliğiyle gerçeği simgelerken boş kağıt tamamen kızın hayal gücüyle istediği herşeyi yaratabileceği bir platform olarak rüyayı temsil ediyor. bu yüzden bu sahneden sonra biz de bu kızda iş var bakışı atıyoruz, ki kız da kimseyi hayal kırıklığına uğratmıyor sağ olsun.--- spoiler ---
(thebiggestloser - 2 Ağustos 2010 11:45)
acikcasi bundan daha iyi bir uyusturucu karsiti film yapilamazdi. filmin en buyuk basarisinin bu oldugunu, "gerceklik algisini yitirme" korkusunu yaratmak oldugunu dusunuyorum. sonunun rahatsiz ediciligi de bu mesajin vuruculugunu arttirmis.bunun haricinde bir insanin ve dolayisiyla bir kitlenin dusuncelerini degistirmek icin tahmin ettigimizden cok daha karmasik ve dolayli yontemler olabildigi konusunda da, nufuz ve "tohum ekme" kavramlari icin guzel bir toplu girizgah olmus. iyi olmus.
(ssg - 2 Ağustos 2010 14:43)
kadını cinsel obje olarak görmekten çok çok uzaklara gitmeyi başarmış filmdir aynı zamanda. ariadne i hiç bir şekilde bir arzu nesnesine dönüştürmemiş, kıyafetlerinde son derece sıradan seçimlerde bulunmuştur nolan. mal rolündeki marion cotillard aşık kadın güzelliği ile bizi etkilese de seksi bir sembol değildir. insani yanı ön plana çıkartılan bir kadındır. filmde hiçbir sevişme sahnesine yer verilmemiştir. saf aşk öne çıkarılmıştır ama basit hollywood tarzı ile asla aynı kefeye konamaz. yıllardır kadınların her yerini gözümüze gözümüze sokan filmlerden sonra bu yanı ile de alkışlamak istediğim filmdir.
(erdemle kirbaclanan kadin - 2 Ağustos 2010 15:06)
--- spoiler ---şimdi şöyle yüzeysel bir yorum yapmak istiyorum . son sahnede o topaç düşssün ya da düşmesin, çocuklarına kavuştuğu an rüya değil, çünkü rüyada hiçbir zaman oraya nasıl geldiğimizi hatırlamıyoduk ya. yağmurlu taksi sahnesine ortadan dalıveriyoruz, otele ortadan dalıveriyoruz, karlı dağlara ortadan dalıveriyoruz. ama adamcağızın çocuklarına kavuştuğu sahnenin bir öncesi sonrası oraya nasıl geldiğinin hikayesi var. bence bu yüzden rüya değil. arz ederim .saygılarımla. --- spoiler ---tanım : çok hoş bir film.
(sayinseyirciler - 6 Ağustos 2010 10:24)
açılış sahnesinde kıyıya vurmuş di caprio hakkında arkamda oturan yurdum genç kızının yaptıgı yorumu aynen aktarıyorum:"canım benimmm ölmemiş işte titanic batıncaaaa!!"
(insecticide - 7 Ağustos 2010 02:05)
--- spoiler ---film sonu tabi ruya lan. ismi yusuf olan arap bir kimyager siksen amerikan sinirindan gecemez gercekte.--- spoiler ---
(jwhat - 8 Ağustos 2010 00:58)
izlerken sıkıntıdan yarıda çıktım, amk sadece bir katman dışa çıkabilmişim. sikeyim böyle işi.
(alismadik gotte duran don - 9 Ağustos 2010 00:57)
inanılmaz mantık hatalarını bolca barındıran film.--- spoiler ---arkadaşım bir tanesi bile mi uyanınca sabah ereksiyonu yaşamaz..?--- spoiler ---
(long live rock n roll - 15 Eylül 2010 16:29)
nolan'ın yeni stanley kubrick olduğu yönündeki ithamları okudum ve çok komiğime gitti. uzuncadır tembellikten ertelediğim entrimi de bu sayede cortlatayım istedim. holivud'la hiç anlaşamayan kubrick ne kadar dikkafalı ve muhalif bir adamdıysa, holivud'un kucağında yeşeren holivud çocuğu nolan da o kadar muhafazakar bir yönetmen. eyes wide shut ile orta sınıfı, küçük burjuvaları ve aile kurumunu hiç acımadan yerle bir eden kubrick'in yanında, nolan sürekli aileyi kutsar. prestige'de de, inception'da da gerçeğin ancak aile ile yakalanacağını ve ailesi darmadağın olmuş insanın gerçeklik algısının da paramparça olduğunu gösterir. inception'daki elle tutulur tek "kubrickvari" gönderme american dream göndermesidir. yaşadığı amerikan rüyası, karısının ölümüyle parçalanmış sanatçı-işadamı-hırsız ve yersiz cobb'un tüm dünyayı dolaştıktan sonra, asıl meselesinin amerika'ya dönüş olmasının sebebi amerikan rüyasıdır diyorum ama çok mu zorluyorum bilmiyorum. keza mesele kavuşmak olsaydı, çocukları babalarını görmek için büyükbabalarıyla paris'e gelebilirlerdi bir ihtimal. ama hem amerika'ya dönmek konusundaki ısrar hem de asıl rüyanın orda devam ediyor olması akıllara en büyük ortak rüya, amerikan rüyası'nı da getiriyor tabi ki. yunan mitolojisinin sanatçı kişiliği orpheus, karısı eurydike'nin ölümünü kabullenemez ve onu geri getirmek için hades'e iner. hades'in karşılığı cehennemden çok araftır ve aynı zamanda o yerin adıdır. hades, orpheus'la bir anlaşma yapar ve mağaradan çıkana kadar arkasına bakmazsa eurydike'yi geri alabileceğini söyler. orpheus dayanamaz arkasına bakar ve "geriye/geçmişe bakmamalısın" dersiyle karısını sonsuza dek kaybeder. orpheus'un hatası ölümü kabul edememek, ölenle ölmek ve geçmişine bakarak ilerlemektir. hades'e indikten sonra tekrar çıktığı yeryüzünde yaşayamaz ve 3 cadı bakkhalar tarafından paramparça edilerek eti yenir. bunu lacan a göre çok kabaca yorumlayacak olursak hades le reel, yeryüzü ise simgesel'dir. doğumdan itibaren sırasıyla le reel -imgesel ve simgesel olması ve böyle sonlanması gereken evre orpheus'ta şöyle olmuştur; le reel -imgesel- simgesel-(tekrar) le reel- simgesel. bir kere sembolikten le reel'e gitmişsen, ordan tekrar sembolik dünyaya gelemezsin. semboliğin paramparça olur, deliler aleminde seyredersin. ki zaten orpheus da hades'e gidip geldikten sonra tekrar semboliğe geçememiş ve paramparça olmuştur. yunan mitleri, hades'i spiral şeklinde bir labirent olarak tarif eder. labirent hades demektir. bu labirente gitmek için geçmeniz gereken bazı engeller vardır ki bunların en başında pazarlık edilmesi gereken bir kayıkçı ve bazı dereler (su) gelir. sinemada su, ana rahmini anlattığı gibi bilinçaltına yapılan yolculukları da anlatır.eurydike'sinin ölümünü kabullenemeyen dom cobb'un filmin açılış sahnesinde bizi sudan selamlayışı da onu geri getirmek için arafa/hadese (bilinçdışına) yaptığı ziyaretleri anlatır ve bu ziyaretler yüzünden tıpkı orpheus gibi gerçeklik algısı (semboliği) paramparçadır. gerçeklik ispatı olarak kullandığı totem ise objektifliğini kaybetmiş ve ona, gerçeklik algısı paramparça başka birisi tarafından kalmış totemdir. filmin başında mal'ı ilk gördüğü yerde "sana bundan sonra güvenemem" der; 2 dakika sonra mal'ı ip bağladığı bir sandalyeye oturtur ve kımıldama diye tembihleyecek kadar güvenir. böylelikle filmde anlattıklarına güvenilmeyecek kişi mal değil cobb olarak kodlanır.uyandırma müziği olarak kullanılan edith piaf şarkısı (bkz: non je ne regrette rien) , uyanmak için geçmişi geride bırakmak ve onunla barışmak gerektiğini anlatırken, geçmişte takılıp kalmış cobb, şarkının tersi bir hayatla uykusuna devam eder. cobb, kendisi gibi sanatçı birisinden yardım ister. theseus'u labirentten kurtaran ariadne, ona hades'i anlatan yuvarlak bir labirent çizer ve labirente (hades'e) vakıf olabileceğini gösterir. ilk rüya eğitiminde cobb'u köprüden geçiren kişi de odur. köprü aşılması gereken bir eşiktir fakat önü parmaklıklarla kapalıdır, ilerleyemezler. çünkü dom cobb, imgeler/imajlar/yansımalar dolu bir labirentte sıkışıp kalmıştır, eşiği aşmak için bundan kurtulması gerekir. bunu ariadne, köprüden geçerken 2 aynayı karşılıklı getirip cobb'un içinde sıkıştığı bir imge labirenti yaparak bize de gösterir. labirenti eliyle kırar ve köprünün yolunu açarak cobb'u bu eşikten geçirirken en büyük engelin mal olduğunu farkeder. köprüyü geçmek için mal'den kurtulmak lazım gelir. ariadne önce kaçar fakat sonra "saf yaratıcılık" dediği rüya aleminin cazibesine karşı koyamayıp geri döner. ne de olsa bu dünyada tanrıdır(sanatçı/mimar) ve paris'i bile istediği gibi değiştirir. nolan'ın filminde sanat uyandırıcı ve uyarıcı bir araç değil, aksine insanı gerçeklerden koparan ve uyutan bir araçtır. zaten kendisi de filmle ilgili bir roportajda rüya ekibinin işinin film yapmaya benzediğini söylemiştir. nolan'ın yönlendirmesiyle (ve yönetmeni aynalayan di caprio'nun nolan'a benzerliğiyle) yapılan sanatın bir sinema filmi olduğunu ve bu takımda cobb'un yönetmen, ariadne'nin sanat yönetmeni, "hayalgücünden yoksun ama çalışkan" arthur'un prodüksiyon, yusuf'un teknik eleman, eames'in oyuncu, her denilene inanan fischer'in seyirci, saito'nun ise yönetmenin işine karışan yapımcı olduğunu anlıyoruz. saito'nun film boyunca çektiği ceza, yönetmeni ve yaratıcı takımı rahat bırakmamasındandır. bir yapımcı, bir yönetmenin işine bu kadar burnunu sokarsa mükafatı bu olur denmiştir. yusuf'un bir rolü de, ölüleri sıkı pazarlıkla hades'e götüren kayıkçı olmasıdır. kayıkçının yaptığı gibi cobb'la pazarlığa oturmuş ve paranın tamamı karşılığında onları bu yolculuğa çıkarmıştır. kalpazan olarak tanıtılan eames'in aynı zamanda bir psikoloğu oynamasını ise nolan'ın psikologlara bir "iltifatı" olarak okuyabiliriz. bu sanatçıların çoğunun işadamı gibi kodlanması ise sanat-business ortaklığından kaynaklansa gerek. entrilerde kesin bir sonuca varma gayreti çok görülse de, film=rüya eşleşmesiyle izlediğimiz filmin kesin gerçeklik gibi bir derdi yok.matrix'le ilk ayrıldığı yer burası. matrix her ne kadar gerçeklik tanımını postyapısalcılar desteğiyle açıklama hezimetine girse de bunu söylüyordu. bu dünya, matrix (latince ana rahmi demektir) sanal/yalan, burda uyutuluyorsunuz. gerçek burdan başka yerde diyordu. oysa inception'da gerçek ve rüya ayrımı o kadar belirsiz ve o kadar içiçe ki, yönetmenin hiç de "bu gerçek, bu değil" gibi bir iddiası yok. tam tersine "ne gerçek, ne değil" gibi gerçeğin ve rüyanın belirsizliğini anlatmak gibi bir derdi var. film boyunca ellipsis kurguyla, nasıl geldiğimizi anlamadığımız sahnelerle bizi bir rüyanın içine çekmiş, o rüyayı gördürmüş ve filmin sonunu da bile-isteye açık bırakarak bizi cobb'un yerine koymuş ve onun yaşadıklarını bize yaşatmıştır. oysa matrix, en basitinden bizi, bir rüyadan uyandırma ve tanımadığımız bir gerçekliği bize tanıtma gibi bir iddia taşıyordu. inception'da böyle değil. insanların ve bizzat seyircinin gerçeklik algısıyla oynanıyor. jung'un kolektif bilinçaltı dediği yerde, sanat yoluyla yaratılan ve mombasa'daki ihtiyarın dediği gibi "the dream became their reality" (rüyaları, onların gerçekliği oldu) olan ve neyin gerçek neyin rüya olduğu ayırdedilmeyen bir dünyayı izliyoruz.yönetmenin filmin sonunu open-ended bitirmesinden cesaretle ben filmin sonunun bir rüya olduğunu savunuyorum. cobb'un rüyadan uyandığını varsayacağımız göstergeler de var. mesela mal'ın bir hayal oldugunu ve aslında öldüğünü kabul etmesi, geçmişiyle hesaplaşması, film boyunca "buraya nasıl geldik" denilip gezilen rüyaların aksine filmin sonunda abd'ye nasıl geldiğini görmemiz gibi şeyler cobb'un aslında uyandığına inanmak isteyenleri tatmin edebilir. ama zaten bunlar, cobb'un bilerek yaptığı şeyler, çünkü bu döngüden kurtulabilmek için rüyasını gerçeğe benzetmeliydi ve rüyadan uyandığına inandırmalıydı kendisini. tek bir şey dışında; çocukları. çocuklarını gerçekte hiç göremediği için, onları en son gördüğü halleriyle rüyaya katabildi.yani bence cobb hiç uyanmadı. bi kere tüm film "sözüne güvenilmez" cobb'un anısı. ilk sahnede saito'yla konuşmalarıyla başlayan flashback'le film bize cobb'un bakış açısıyla verildi. ihtiyarlamış saito ile ikinci karşılaşmaları, ilk karşılaşmanın tekrarı değil, bambaşka ikinci bir karşılaşmaydı. bir de aslında uyandı mı uyanmadı mı diye merak edilmesi gereken ilk yer, cobb'un yusuf'un yatıştırıcısını denediği ilk yerdi. saito onu tuvalette yakaladı ve cobb totemi çeviremeyip apar topar cebine koydu. filmin sonuna gelmeden, ortalarında bile uyanıp uyanmadığından emin olmadığımız yerler oldu. sonuçta bu insanlar, elden ele geçerek mal-cobb ve saito arasında metonimik bağ kuran totem gibi, bir cycle'ın içinde dönüp dolaşan ve rüyada kaybolmuş insanlar. saito ve cobb'un son sahnede buluştukları o mekanın filmin başında arthur'un rüyası ve arthur'un mekanı olduğu ısrarla vurgulanmışken, onlar başka bir mekanda değil, aynı mekanda buluştular. cobb, filmin sonunda, artık gerçekliği haline gelmiş rüyasının kusurlarını temizlemek için ne yapması gerektiğini biliyor. rüya ortaklığını bitirmek ve ariadne'nin yardımıyla mal'ı (latince hastalık demek) devre dışı bırakmak rüyasını kusursuz bir gerçek yapacak ve çocuklarıyla arasındaki tüm engelleri kaldıracak. filmin sonunda bunu yapıyor. önce mal'i sonra rüya ortaklığını mutlu bir sonla, pürüzsüz ve acelece ortadan kaldırıyor ve kendi rüyasına(ya da gerçekliğine) devam ediyor. bu yüzden çocuklarını yeni halleriyle değil de, en son gördüğü halleriyle görüyor ve ailesinin kalan kırıntılarını toparlayarak ve (amerikan rüyasına uygun biçimde) "yuva"sına dönerek mal ile bölünen rüyasını devam ettiriyor. filmin sonunda düşüp düşmediğini bilmediğimiz totem ise rüyanın sonunu bizim "gerçekliğimize" bırakıyor. çünkü seyirci olarak biz de bir rüya paylaşımına davet ediliyoruz ve cobb gibi "rüya mı gerçek mi" şüphesini yaşıyoruz. rüyaya ortak edildiğimiz için filmin sonundaki bilgi, yani rüya mı gerçek mi olduğu bize bırakılıyor. filmin sonunu asıl belirleyen şey ise bence ne yüzük ne de totem; mombasa'daki ihtiyarın cobb'un gözlerinin içine baka baka söylediği şey. bu fim, rüyası, gerçekliği olmuş bir adamın filmi.
(zenizedi - 4 Kasım 2010 00:02)
filmin hakkını yiyen akademi elemanlarının malum diyaloğu;…-abi inception’ı aday göstermiyor muyuz?+yok olum ben bi bok anlamadım lan.-neresini anlamadın?+2. katmandan sonra yok bende. ne kadar saçma film-ee napıcağız şimdi?+müziklerine dayayın ödülü kendilerini bi bok sansınlar.-abi sıçarlar ağzımıza+kim sıçıyo lan!? kim sıçıyo!? koskoca akademiyiz.-peki abi+hans ibnesine de verme o çok aldı göt.-peki abi kime veriyoz?+daya facebook filmine. fan grubumuz açılır lan.-haklısın abi.
(jigsawer - 28 Şubat 2011 05:32)
(bkz: (bkz: (bkz: bkz)))
(caglayanli - 27 Nisan 2012 18:34)
http://i.imgur.com/env5p1r.jpg
(no avalon - 15 Mart 2013 13:14)
Yorum Kaynak Link : inception