Ayşe Hür, Tarihin Öteki Yüzü programıyla, her hafta gündemdeki bir olayı, siyasal tarih ışığında ele alıyor.Web Sitesi iTunes
kendi ifadesiyle birincil kaynakları okumadığından, yarım yamalak bir bilgiyle atıp tuttuğundan ve salt anılar, nine - dede hikayeleri vb. ile yol aldığından her defasında ayarı dalı ve budağı ile alan bilgisiz kişi. yayının tümünü izlerseniz bu gerçeği fark edebilirsiniz: (youtube) öte yandan ilber ortaylı da bu kişiyi şöyle tanımlamış: "boş verin onu, etraflı bir araştırmacı değil."~~hulki cevizoğlu: izleyicilerimiz, benim habertürk tv'de katıldığım bir programda tarihçi ayşe hür ile tartışmamızı hatırlatarak soruyorlar. ayşe hür, "atatürk'ün kadınlara hak vermediğini, kadınların kendisinin bu hakkı aldığını" ileri sürmüştü.prof. dr. ilber ortaylı: boş verin onu, hiç zikretmeyin. hiç tartışmıyorum. etraflı bir araştırmacı değil o. 1930'ların dünyasında kadın hakkı çok sınırlı. amerika'da kadının seçme hakkı yok. sovyetler birliği'nde kadına hak verilmiş de ne olmuş yani? traktöre binme hakkı verilmiş, o da proleterler arasında alay konusu olmuş. o tarihte türkiye'de kızlar okutuluyordu. bir devletin evin içine kadar girmesi hiç kolay değil. ama, o sloganı atıp, işin başlaması bile çok önemli. hulki cevizoğlu: ayşe hür, kadınlar haklarını kendisi aldı, diyor.prof. dr. ilber ortaylı: yok canım, yok canım. allah aşkına yani. o tarihte hiçbir ciddi kadın hareketi yoktu. halide edip'i bile herkes küçümser bu memlekette. sağcılar, solcular. biz aldık. ne aldınız siz ya? bunlar küçümsenecek şeyler değil. kadına hakları verilmiştir. tarihi olguları çarpıtmanın veya abartmanın hiçbir yeri yoktur. bunun böyle olduğunu biliyoruz... kaynak: (ayşe hür araştırmacı değil)~~(bkz: project democrasy)(bkz: sivil örümceğin ağında)
(altay - 11 Şubat 2013 14:17)
geçen sene evini taşımış olduğunu öğrendiğimiz tarihçidir. çok önemli bilgi.
(insan donuna girmis telli turna - 23 Nisan 2015 22:31)
bugün radikal gazetesindeki hocalı katliamı ile ilgili yazısına denk geldim.özetle, hocalı katliamına giden süreci anlatmış, olayların nedenini tarihi bir süreçte analiz ederek aslında katliama giden süreçte azeri milliyetçilerinin, ve ayşe hür'ün ifadesiyle faşist elçibey'in milislerinin, ezcümle azerilerin ermenilere yaptıklarının sebep sonuç anlamında ne kadar etkili olduğunu anlatmış,akabinde hocalı'da yaşanan katliamının sorumlusunun kim olduğunun belli olmadığına bağlamış, hatta ermenilerin "azeriler hocalı'yı abartıyor" ifadelerine yer vermiş, bu katliamın azeriler ve türkler tarafından propaganda amaçlı kullanıldığını, basında çıkan kimi vahşet fotoğraflarının sahte olduğunu yazmıştır.aynı ayşe hür 1915 olaylarına hiç de bu geniş perspektiften bakmaz. 1915'e nasıl gelindiği önemli değildir. hocalı katliamını yapanların "hocalı'da milisler vardı, sivillerle ayırmak mümkün değildi" ifadelerine yer verirken, ermeni komitacıların yaptıklarına pek değinmez. doğru ya, üçbeş çetecinin yaptıkları ermeni sivillerine yapılanlara gerekçe olamaz. hem o çeteciler de durduk yerde çeteci olmamıştır.ama söz konusu olan türkler, azeriler olunca, kurallar farklıdır. türkler soykırım yapmıştır. hiçbir abartı yoktur, 1915 bir anda olmuştur, öncesi yoktur.kısacası ayşe hür'ün hocalı katliamı perspektifi şöyle:- hocalı katliamı abartılmıştır. o kadar da kötü şeyler olmamıştır.- olduysa bile, ilk ateşi kimin açtığı belli değildir. ilk ateşi açan katliamın da sorumlusudur. (bu kural 1915'de anadolu'da geçerli değildir)- ilk ateşi ermeniler açmış ve katliam yapmışsa bile, bir sor bakalım niye yapmıştır. azerilerin ermenilere yaptıklarından sonra gayet haklı olarak katliam yapmışlardır.- sonuç olarak hocalı katliamında katledilen azerilerden bizzat azeri milliyetçileri faşistleri sorumludur.evet, hocalı katliamında bile dönüp dolaşıp azeri ve türkleri sorumlu tutan bir hastalıklı zihniyete sahiptir ayşe hür. yazık.
(quadra - 22 Şubat 2015 11:26)
"gerçek tarih bu değil" yazarı. kadir mısıroğlu 'nun fessiz hali. tamam tamam o kadar değil ama yakın...edit: evini taşımış...
(corona borealis - 23 Nisan 2015 23:02)
amerikancı, kürt milliyetçisi, islamcı ama sorsan anti-emperyalist, halkların kardeşliğine inanan ateist bir kişilik. olur da bana sorsaydı kendisi için kafan çok güzelmiş güle güle kullan derdim sorostan iyi para geliyor mu diye de sorardım.eklemeden geçemeyeceğim idris'i bitlisi denen herifi çok güzel yaladığı bir yazısı vardır mutlaka okuyun okuyun ki esas yüzünü görün bu kadının.
(acalculia - 30 Ağustos 2016 13:24)
kırık çıkıkcı ne kadar tıp doktoruysa kendisi o kadar tarihçidir.
(kelemvor - 23 Nisan 2015 23:23)
1956 doğumluymuş kendisi..ittihatçı trionun * tek sivil üyesi olan talat paşa'yı subay zannederek 53 yaşında neden hala doktora yaptığı hakkındaki merakı gidermiştir.. öyle böyle değil hani,böyle bir akademik kariyer de yetenek ister.edi büdü: götünden anlayanlar olmuş. burda eleştirilen fi tarihinde ne yaptığı, neden bitiremediği değil, anadolu lisesi sınavlarına giren çocukların bildiği şeyi bilmemesidir. bak mesela bir de şu var ki evlere şenlik. ayşe hanıma göre 1920 de sarıkamışı ruslardan almışız. halbuki o tarihte sarıkamış ermeni işgali altında iken , türk-sscb ilişkileri gayet iyi durumdaydı. dolayısıyla kazım karabekirin kızıl orduyla savaşması gibi bir durum yok.
(reginleif - 27 Mart 2009 15:14)
aynı kitapları okuyoruz kendisiyle sanırım, ama çok farklı anlıyoruz okuduğumuzu. son yazısında, türk ırkçılığına göndeme yaparken şevket süreyya aydemir'in suyu arayan adam kitabına gönderme yapmış bu kez:***şevket süreyya aydemir, suyu arayan adam adlı otobiyografik eserinde, birinci dünya savaşı sırasında, kafkas cephesi’nde yaşadığı bir anısını anlatır. savaş patladığında 17 yaşında bir muallim mektebi öğrencisi olan yazar, cephede anadolu köylülerinden oluşan bir grup askerle konuşurken onlara sorar: “bizim dinimiz nedir?” her kafadan bir ses çıkar: kimi “hazreti ali dinindeniz” der, kimi “imam-ı azam dininden” aydemir sorar: “peygamberimiz kimdir?” yine karışık sesler çıkar. “enver paşa” diyen bile vardır. aydemir bir adım daha ileri gider: “hangi millete mensupsunuz?” yine her kafadan bir ses çıkar. aydemir işi kolaylaştırmayı dener: “biz türk değil miyiz?” askerler hep bir ağızdan cevap verirler: “estağfurullah!” ***bu kısa altıntıdan da anlaşılabileceği üzere, aydemir, anadolu köylüsünden oluşan askerlerin milli konulardaki bilinçsizliğine değil, genel olarak her konudaki cahilliğine vurgu yapmaktadır, kitabının -ayşe hanım'ın yazısına almadığı- bölümünde de bunun altını iyice çizer.ama asıl önemli nokta, ayşe hanım'ın aydemir'den yaptığı alıntıyı kestikten sonrasındadır. aydemir'in (sohbet ettiği değil) ders verdiği askerlerin türklüğe karşı çıkmaları milli bir nedenden değil, dini bir nedenden dolayıdır. aydemir de buna özellikle dikkat çeker. çünkü türk kelimesi, o gün kızılbaş anlamına gelmektedir. türk=türkmen=kızılbaş=alevi kelimeleri o zamanlar içiçe geçmiştir. özetle, aydemir'in bahsettiği anadolu köylüsü, milliyet olarak türk ırkından addedilmeye değil, kızılbaş olarak nitelendirilmeye karşı tepki vermişlerdir. ancak ayşe hanım, okuduğu kitabı -yine- farklı yorumlamış olacak ki, kendi kafasına göre alıntı yapmış, yine doğrunun sadece bir kısmını vererek okuyucusunu isediği gibi yönlendirmeye çalışmış. aydemir'in 100 yıl önceki olayları, 60 yıl önce yazarken daha sağlıklı kavradığını düşünen biri olarak, yine de siz ayşe hanım'ı okumakla kalmayın, manipüle edilmemiş bilgiye, yani bilginin kaynağına, kitabın kende ulaşın tavsiyesiyle yazıma son veriyorum. iyi geceler. selamlar.kaynak: suyu arayan adam / şevket süreyya aydemir / remzi kitabevi / 17, basım / sayfa 102-104
(dikakana bey - 23 Temmuz 2010 02:23)
son açıklamasında saçmalayan yazar."allah istese kızların başını örtülü yaratırdı. halbuki çırılçıplak yaratmış. örtünme ile ilgili her şey insanların seçimleri..."cümlenin sonu tamam.başı ise evlere şenlik. ablacım allah istese bizi pantolonlu da yaratabilirdi, ne yapalım şimdi?
(usturasizkemall - 24 Eylül 2014 10:43)
soykırımı filan bilmem ama, kendisinin bir tarihçi ile programa çıkartılması çok net insanlık suçudur. izlerken acıyorum valla kendisine.(bkz: başkası için utanmak)
(temir - 23 Nisan 2015 23:35)
Yorum Kaynak Link : ayşe hür