Süre                : 2 Saat
Çıkış Tarihi     : 21 Kasım 2003 Cuma, Yapım Yılı : 2003
Türü                : Aksiyon,Drama,Gizemli,Heyecanlı
Ülke                : Güney Kore
Yapımcı          :  CJ Entertainment , Egg Films , Show East
Yönetmen       : Chan-wook Park (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Garon Tsuchiya (IMDB)(ekşi),Nobuaki Minegishi (IMDB)(ekşi),Chan-wook Park (IMDB)(ekşi),Chun-hyeong Lim (IMDB),Jo-yun Hwang (IMDB)(ekşi),Joon-hyung Lim (IMDB)
Oyuncular      : Min-sik Choi (IMDB)(ekşi), Ji-tae Yu (IMDB)(ekşi), Hye-jeong Kang (IMDB)(ekşi), Jin-seo Yoon (IMDB)(ekşi), Joe Cappelletti (IMDB), Crispin Freeman (IMDB)(ekşi), Michael McConnohie (IMDB)(ekşi), Stephanie Sheh (IMDB)(ekşi), Kari Wahlgren (IMDB)

Oldeuboi (~ Ihtiyar Delikanli) ' Filminin Konusu :
Karısı ve bebeğiyle mutlu bir hayat süren işadamı Oh Dae-su bir gün evinin önünden kaçırılır. Uyandığında kendini özel yapılmış bir hücrede bulur. Karısının öldürüldüğünü öğrenen Dae-su, 15 yıllık tutsaklığın ardından serbest bırakılır. Oh Dae-su yemin etmiştir. Mutlu hayatını yok eden adamdan intikam alacaktır. Bir Japon lokantasında tanıştığı Mido, intikamını alması için ona yardım sözü verir. Daha sonra ortaya çıkan Evergreen lakaplı bir adam ona 5 gün içinde neden hapsedildiğinin nedenini bulmasını aksi takdirde Mido'yu öldüreceğini söyler. Oh Dae-su, hapsedilmesinin ardındaki gerçeği bulur. Bununla beraber başka bir gerçeği de.

Ödüller      :

Cannes Film Festivali:Grand Prize of the Jury
Hong Kong Film Awards:Best Asian Film


Dumur / 15 İntikam / 27 Tüm Zamanların En İyi 10 Kore Filmi / 10
  • "dae-su'nun filmin sonlarında woo-jin'nin ayaklarına kapanıp af dilemesi, mido'nun o olay öncesinde ettiği duayı hatırlatır ''lütfen, woo-jin dae-su'nun önünde diz çöküp bağışlaması için yalvarsın.''"
  • "bir adamın tek başına 25 kişiyi dövmesine rağmen hayatımda izlediğim en gerçekçi dövüş sahnesinin olduğu film diyebilirim."
  • "kardeşi kardeşe vurduran bir film."
  • "tam olarak şu tepkiyi verdiren film."
  • "şimdiye kadar alınmış en muhteşem intikam.."
  • "vivaldi'nin kışı eşliğinde diş çeken bir intikam hikayesi."




Facebook Yorumları
  • comment image

    --- spoiler ---

    filmin sonunda, kızın oldboy'a sarılma sahnesinde adamın önce gülümser gibi başlayan mimiklerinin sonra ağlamaklı bir şekle büründüğü anda ağzımdan çıkan tek kelime "hatırlıyor" oldu. nedense hipnozun işe yaramadığını ve adamın gerçeği hala bildiğini düşündüm.

    ---
    spoiler ---


    (bonbonsekeri - 3 Ocak 2009 03:06)

  • comment image

    --- spoiler ---
    dae-su'nun filmin sonlarında woo-jin'nin ayaklarına kapanıp af dilemesi, mido'nun o olay öncesinde ettiği duayı hatırlatır ''lütfen, woo-jin dae-su'nun önünde diz çöküp bağışlaması için yalvarsın.''
    ---
    spoiler ---


    (alpergoker - 21 Mart 2009 14:15)

  • comment image

    --spoiler içeren tespitler, sorunsallar--

    - woo-jin, asansörde beynini dağıttıktan sonra bitmeliydi film. n'oluyo yeniden mi başlıyo dedik.
    - filmin sonunda dae-su hipnotize olup teras katta yaşadığı acı hatırasından -sevgilisinin kızı olduğunu öğrendiği bölüm- arındı, kız da (dea-su'nun woo-jin'e yalvarmalarıyla) bu bilgiden uzak tutuldu ve bir şey öğrenememiş oldu. bu durumda woo-jin'nin; o kadar kumpasa, plana, uğraşa rağmen “ennihayetinde” intikamını alamadığı gibi bir sonuç çıktı. çıkmadı mı? çıktı gibi. çıkmamış da olabilir. 15 senelik hapis var neticede.
    - mi-do, filmin sonunda dea-su'ya sarıldığında, dea-su'nun suratında önce "şükran" ifadesi oluştu, "şükürler olsun bilmiyor" gibilerinden; sonra ağlamaklı oldu. lakin hafızasındaki anılar gitmişti? bu iki duygu durumuna neyi hatırlayarak büründü? bunu ben mi bulmalıydım? her şeyi devletten mi bekliyorum?
    - dea-su hafızasının bir bölümünü sildirdikten sonra karlar ortasında dururken mi-do birden nerden çıktı? onla mı gelmişti? (ok bu o kadar önemli değil)

    pek ala, o halde filmin -bence asıl son olan- intihardan sonraki sürecinden ne anlamalıydık? bi görelim.

    * kızımı becerdim ama oh! neyse ki onun bundan haberi yok. haydi sevgiyle sarılalım. (bu olduğunu sanmıyorum)
    * kızımı becerdiğim bilgisi hafızamdan silindi ama ben yine de ona sarılırken hem üzülüyorum hem seviniyorum. (delirdim?)
    * mi-do'nun öz kızım olduğu bilgisini sildiriyorum ki onunla rahat rahat sevişebileyim. (burdan şöyle bir sonuç çıkarılması işten bile değil: eğer yeterince aşıksan, kızınla da olur. yeter ki bilmeyin)
    * mi-do'nun kızım olduğu ve onunla seviştiğim gerçeğiyle baş edemiyorum. ama ölmeyi de götüm yemiyo. en iyisi hafızayı resetliyim. (o hoo?)

    kızın öğrenmesine engel olmuşsun zaten. woo-jin -the hasta ruh- da öldü. ben senin yerinde olsam dea-su, kıza "sorun sende değil mi-do, bende... gidiyorum.. bunun iyi bir fikir olduğunu belki hiç anlayamayacaksın.. ama inan bana, bu iyi bir fikir.. ıssız adam'a gittin mi?" filan der uzardım. kızın izini kaybettiğimden ve ona kendimi unutturduğumdan emin olduğum bir sıra hafızayı komple sildirirdim. 16 sene önceye dönerdim. (madem bu iş bu kadar kolay?)

    velhasıl, bence hafıza-hipnoz vs. konularına hiç girilmemeliydi. özeti bu. ama kesin izlenmeli. ben biraz geç kaldım, kabul ediyorum.

    --spoiler içeren tespitler, sorunsallar--


    (odrade atreides - 20 Nisan 2009 15:07)

  • comment image

    bir adamın tek başına 25 kişiyi dövmesine rağmen hayatımda izlediğim en gerçekçi dövüş sahnesinin olduğu film diyebilirim.


    (bayermuhen - 21 Aralık 2009 10:46)

  • comment image

    izleyip çok beğendiğim filmler hakkında yazarım hep üç-beş satır. ama 14 sayfa yazılmış birader şimdi tutup şöyle mükemmel film, böyle hayran kaldım demenin manası yok. sadece şunu söylemeliyim, uzakdoğudan çıkan en kalburüstü filmleri seyredip vasat bile bulamamıştım. ve yaklaşık 10 yıldır geliştirdiğim şöyle iki önyargım oldu.

    1- bi filmde döner tekme varsa o film tırttır.
    2- çekik gözlü herhangi bi ırkın ana planda olduğu hiçbir film zaman harcamaya değmez.

    işte bu iki düşünceme rağmen, geldi oldboy, şimdiye dek izlediğim en sağlam filmlerden biri olmayı başardı. ha önyargılarımdan sıyrıldım mı?? hayır... bu filmin bi istisna olduğu kanaatıyla kendimi avutuyorum =)

    daha fazla övgü yazmıyım, ben film hakkında bulduğum garip bilgileri türkçeye çevirebildiğim kadar çevirip vereyim size, entrynin bi misyonu olmuş olsun, işinize yarasın...

    bu arada spoiler olabilir, dikkat edin izlemediyseniz.

    - nobuaki minegishi ve garon tsuchiya yazıp-çizdiği oldboy isimli bir manga dan yola çıkılmış.

    - dae-su nun canlı canlı ahtapot yeme sahnesinde tam 4 ahtapot yemiş adam. yönetmen beğenmemiş ilk 3 çekimi. güney kore dışında oldukça tartışılmış bu sahneler. canlı ahtapot yemek korede bir gelenekmiş ancak önce canlı canlı dilimlenir sonra yenirmiş. öyle koca ahtapot ağza sokulmazmış. bu arada cannes grand prix ini kazandığında, yönetmen konuşmasında tüm ekibi ve oyuncularıyla birlikte ahtapotlara da teşekkür etmiş.

    - dae-su yu oynayan min-sik choi bu rol için altı haftada yaklaşık 9 kilo verip role hazırlanmış. ayrıca dublör kullanılması beklenen pek çok sahneyi de kendisi oynamış.

    - "08-6600330" dae-su nun kızının olması gereken isveçteki telefon numarası, çok arandığı için kullanıcı tarafından kapatılmış ve 08-54589400 e yönlendirilmiş. bu numara da isveçteki kore büyükelçiliğinin numarasıymış. ( zekice =) )

    - oh dae su ve lee woo-jin in okulunun marşı aslında min-sik choi nin okul marşıymış. ( tamam gereksiz bilgi dedin, ama bu kadarı...)

    - mr han'ın tüm filmde tek bi repliği varmış.

    - filmde geçen ve woo-jin in evinin şifresi olan
    like the gazelle from the hand of the hunter,
    like the bird from the hand of the fowler,
    free yourself,
    (bir avcının elindeki ceylan gibi
    bir şahinin elindeki kuş gibi
    özgür bırak kendini)
    şeklindeki incil alıntısı, proverbs 6:4 te değil 6:5 te geçiyormuş. ancak yönetmen bunun bir hata olduğunu değil, bir aldatmaca olduğunu söylüyormuş.

    - filmin hemen başında, karakolda geçen dae-su nun sarhoş olduğu ve serserilik yaptığı kısım, filme en son eklenen sahnelerdenmiş. min-sik choi sarhoş sahnelerinin çoğunda doğaçlama yapmış. buna kızına aldığı oyuncak kanatlarla oynaması dahilmiş. ayrıca filmin sonlarında woo-jin e yalvarırken de çok doğaçlama yapmış. hatta o sırada söylediği eski okullarının marşı bile spontan gelişen bi durummuş.

    - dae-su nun mi-do nun kendi günlüğünü okuduğunu görüp elinden aldığı sahnede dae-su kafasını masaya belirgin bi şekilde çarpar. bu sahne senaryoda yokmuş. ancak hye-jeong kang (mi-do) bozuntuya vermeyip sahneye devam etmiş. bir röportajda yönetmen bu sahneyi sakladığını ve kullandığını, çünkü sahnenin hem komik hem de duygusal bir değeri bulunduğunu söylemiş.

    - filmin en sonundaki karlı sahne yeni zellanda da çekilmiş. film cast ı filmin sonunda geçtikten sonra bi süre bir rüzgar sesi duyulur. bu da yeni zellanda da kaydedilen gerçek rüzgar sesiymiş.

    - bu yönetmenin intikam üçlemesinin ikinci filmiymiş . ilk film boksuneun naui geot, üçüncü film chinjeolhan geumjassi.

    - min-sik choi kameramana kanatlarla oynarken ayaklarını çekmesini istemiş. adam orda aslında moon-walk yapmaya çalışıyormuş =)

    - restaurant ın ismi akira kurusawa ya atıfta bulunmak için akira yapılmış.

    - min-sik choi aslında budistmiş. ahtapotları yedikten sonra, ahtapotların ruhlarına dua etmiş.

    - internet cafe sahnesinde arkadan counter-strike ve star-craft oyunlarına ait sesler gelmekte.

    - gül ve dünya seninle birlikte gülsün, ağlarsan yalnız ağlarsın sözü (ki filmde bi kaç defa geçer) aslında ella wheeler wilcox ın ünlü şiiri solitude dan alıntıymış.

    - meşhur tek çekimlik koridor dövüşü sahnesi üç günde çekilmiş.

    - filmde yer alan büyük şiddete rağmen film boyunca sadece 7 kişi ölmüş...

    şimdilik bu kadar arkadaşlar.

    edit: olumsuzkebelek in mesajından sonra açıklama ihtiyacı duydum, o ölen 7 kişi film karakterleri. gerçek hayatta ölen 7 kişi değil yani =)


    (theselfish - 15 Şubat 2010 16:06)

  • comment image

    --- spoiler ---

    gördüğüm en anlamlı sevişme sahnesine sahip film. oh dae-sunun filmin sonlarında yaşayacağı acının büyüklüğünü, woo-jin leenin intikam kelimesine kattığı tüm anlamı olduğu gibi hissedebilmemiz için, gerekli bir sevişme sahnesi. kesinlikle meme görmek için koyulmamış, kesinlikle "diğer birçok filmde olduğu gibi" izleyicinin salyası düşünülerek yapılmamış, "hikayeyi seyirciye yaşatmak" için koyulmuş bir sevişme sahnesine sahiptir..

    oh dae-su'nun intikam apartmanında herifin dişlerini söktükten sonra asansörden çıkan onlarca kişiyi dövdüğü sahne var ya, amerikan filmlerinin aksine tek seferde çekilmiş, salakça dövüş sahnelerinden aksiyonlardan kaçılmış, doğal ve "olabileceğine inandığım" bir dövüş sahnesi lezzeti sunmuştur. öyle hayt huylar, titreyen kafalar çıtırdayan yumruklar falan yoktur. yüzlerce yıl sonra bruce lee nin etkisinden kurtulmuş ilk dövüş sahnesidir. zira amerikanın en büyük hatası, matrix bile çekse bruce lee den öteye gidememesidir. yok deme yani, sayıları bücürttüğü o holdeki ayak hareketi var ya neonun, aynı bruce lee yapmadı mı 500 sene evvel onu..
    kore hep böyle yönetmenler çıkartsın. hep ağzımızın balıyla izleyelim sevişmeleri de dövüşmeleri de. içinden anlam çıkaralım.

    ayrıca, bir de woo-jin lee nin son sahnelere yakın, intihar olayı var ya. işte o bir başka olmuş efenim. kardeşini, sevdiğini, kollarını bırakıp ölümün kollarına bırakırken, elini silah yapar, alnına götürür, işte o sahnede o ana döneriz, o silah ateşlenir duvara yapışır woo-jin lee..

    sadece sahnelerin birleşmesi değil, sadece verdiği duygu değil, teknik açıdan da muhteşemdir o sahne. çünkü ilk kez doğru yapılmıştır amerikan filmlerinin aksine. şimdiye kadar ateşleyince kazık gibi duran kafalar, ilk kez fizik kanunlarına uymuş karşı duvara uçmuştur. helal olsun chan-wook park
    helal olsun arkadaşım sana. bir çağı yıktın. yeni bir çağ başlattın. kafaya ateş edersen, o kafa karşı duvara yapışır arkadaş. fizik diye bir şey var.

    ve işte bir güzel sahne daha.. oh dae-su dilini keser ve woo-jin lee der ki

    "and now... now, what joy will i have left to live for?"

    intikamını aldıktan sonra, artık yaşamasının ne anlamı kalmıştır ki? işte budur filmin anlatmak istediği... işte ana noktası budur bence.

    intikam, tüm sevdiklerini kaybettiğinde seni hayata bağlayan tek iptir...

    ve bence bu film bunu çok guzel anlatır..

    he bir de, bir sahne daha.. hafıza kaybetme olayında. camda kendine bakar ya oh dae-su.. biri tüm bu olayları bırakır ilerler.. geçmişi orada bırakır ve unutur.. öbürü oh dae-su ise, orada kalır.. o gün, o an, orada kalacaktır sonsuza kadar... sevdiği kişinin kızı olduğu an, hep orada yaşayacaktır sadece..

    bilinç, çok güzel anlatılmıştır. bundan daha iyi tasvir ederim diyen çıksın karşıma döveyim. chan-wook park emmimdir bundan sonra.

    ayrıca, ben bu filmi 2005 yılında akdeniz ünversitesi, sinema kulübü katkılarıyla olbia a salonda izledim. teşekkür ederim.

    ---
    spoiler ---


    (princess carya - 20 Ocak 2011 15:15)

  • comment image

    ben bu filmi birkaç ay önce falan izlemiştim sanırım, "aa ne kadar ilginç, çok orijinal konu" falan diyerek öyle beğenip geçmiştim. bugün bilgisayarımdaki filmleri harici diske atarken farkettim ki filmin içinde birkaç ses dosyası gömülü, bunlardan biri de yönetmen yorumu. yorumla beraber açtım filmi, yönetmen "bu sahnede bunu demek istedim", "kamera açısının değişmesi bunu anlatıyordu" diye harıl harıl anlatmaya başladı. o kadar manyak şeyler ki filmi izlerken anlayan olduysa tebrik ederim. benim yorumlarını izlediğim kısımlar şunlar: (devamında ufak tefek spoiler'lar olabilir)

    başroldeki kızın önünde mor bir kutuyla durduğu bir sahne var ( http://i.imgur.com/fwjx2wd.jpg ). burada kutudan kızın yüzüne yansıyan hafif mor ışık sahneye tek başına bakıldığında kızı daha güzel gösteriyormuş. ama hikayenin tamamını takip eden biri farketmeliymiş ki aslında güzel görünmüyormuş. buradan anlamalıymışız ki aslında güzel gözüken şeyler kötü veya itici anlamlara gelebilirmiş, anlam ve görüntü farklı şeyler anlatabilirmiş.
    başroldeki adamın dizlerinin üzerine çöküp yalvardığı kısımda ( http://i.imgur.com/y5mwiio.png ) adamın burnu kandan kırmızı gözüküyormuş, burada kırmızı burunlu bir palyaçoya benziyormuş, bu da demek oluyormuş ki adam bir palyaço gibi acınası ve gülünecek durumdaymış. oha?
    en sonuncu en azından biraz daha anlaşılabilir: adamın sadece televizyonla 15 yıl yalnız yaşadıktan sonra suratına yapışan o ahtapotu yemesinin ( http://i.imgur.com/y2xjugu.jpg ) sebebi de canlı bir varlığa hasret olmasıymış, o da bu tutkusunu yiyecekle göstermiş.

    yönetmen aklımı aldı ya, ben mal gibi "ehe nasıl intikam alıyo" diye izlemişim, adam ne yapmaya kasmış. ben zaten genelde "yönetmen kamerayı oraya çevirerek umutsuzluğu anlattı", "orada yeşil eşarp insanoğlunun yalnızlığı anlatıyordu" gibi şeyleri pek anlamam, ama yönetmenin anlamamızı beklediği şeyler çok ekstrem değil mi ya, kızın aslında güzel görünmesi gerekirken kötü görünmesi ne demek?!


    (water drop - 16 Mayıs 2012 23:10)

  • comment image

    --- spoiler ---

    sinema tarihinin muhtemelen en şerefsiz, en ciğersiz, en dalaksız, en en en orospu çocuğu karakteri bu filmde yer alır. bu puşt, lisede sevgili olduğu kız kardeşiyle buluşurken "bir gören olur mu" diye hiç düşünmeden kızı soyup mıncıklar, sonra bu olayı bir gencin görüp etrafa yayması üzerine gerizekalı kız kardeşi intihar eder, bu kardeşimiz de bu olayı görüp yayan gençten, yani dae-su'dan intikam almaya yemin eder (sanki kendisi o yaşta böyle bir şey görse yaymayacakmış gibi). gencin büyüyüp, evlenmesi ve çocuk sahibi olmasını sabırla bekleyen manyağımız, kızı olduktan sonra adamı kaçırıp 14 sene boyunca bir odada hapseder. bu sırada dae su'nun kızını (mido) kendisi yetiştirir.

    bu da yetmezmiş gibi, hipnozla onu 14 senedir göremediği kızına, kızını da ona aşık edip, dae su'yu serbest bırakır, sırf dae su kızıyla cinsel ilişkiye girsin diye. bu amacına ulaşır ama bununla da doymaz, önce bütün yaptıklarını halt etmiş gibi dae su'ya anlatıp adamı sinir krizine sokar, üstüne de bütün olan biteni mido'ya anlatmakla tehdit eder. çaresiz kalan dae-su, sırf kızı babasıyla seviştiğini öğrenmesin diye dilini keser. manyağımız bununla intikamını almış sanıyorsanız yanılıyorsunuz. amacına ulaştığı için intihar ederken bile rahat durmaz, dae su kızıyla sevişirken çıkan inlemelerini kaydetmiştir, gider ayak bir de onu dinletir, öyle ölür, unuttuğumuz bir küfür kaldıysa onu da edelim diye.

    woo-jin lee, şu dünyada ne kadar küfür varsa hak eden az sayıdaki insandan biridir. keşke anası onu doğuracağına taş doğursaymış hakkaten.

    ---
    spoiler ---


    (buturkcheilenereye - 5 Haziran 2013 20:03)

  • comment image

    chan-wook park'in yazip yonettigi, 2004 yili cannes film festivalinde grand prix odulunu kazanmis guney kore filmi. hayatimda izledigim belki de en huzursuz edici filmlerden biriydi diyebilirim. bu kadar iyi yonetilmis, karakterlerin bu kadar kendilerini bulduklari ve gercekci oynadiklari, goruntuleri, ve degisik cekim stiliyle ve her sey den onemlisi alisilmisin disinda yazilmis oykusuyle seyircileri koltuklarinda donduran bir film. izledikten uzun bir sure sonra bile etkisinden cikmasi zor, hakkinda konustukca tuyleri urperten bir eser. tam tarantino tarzi bir film oldugu icin grand prix'yi almasinda populer yonetmenin onemli bir yeri oldugu dusunuluyor. ama kesinlikle filmin kendisi de oldukca basarili ve orjinal. kisaca film bir gece telefon kulubesinin onunden kacirilan ve 15 sene boyunca kucuk bir odaya tek basina hapsedilen bir adamin, kendisine bu tuzagi kuran insandan intikam almasinin hikayesi.


    (ningyo - 1 Haziran 2004 21:11)

  • comment image

    en rahatsiz edici, en hasta, en asap bozan, ama izlemesi bir o kadar zevkli olan, muthis gorselligi, hasta edici kurgusu ile tek kelime ile buyuleyici bir filmdir. filmin moralist giden kurgusu fakat buna nazaran filmin tum beklentileri yikan anti-moralist sonu arasinda sikisip kalmis seyirci, sinema salonunu sanki suratina tekme yemis bir sekilde terkediyor, ama filmin etkisi ise insanda uzun zaman cikmak bilmiyor. filmin son derece rahatsiz edici sahnelerle dayali doseli olmasida nitekim filmin halen dunyanin cogu yerinde gosterime girmemesinin nedenidir. film bu yilki cannes film festivalinde dagitici bir firma bulunmasi umudu ile gosterime sunuldu, fekat festivaldeki en buyuk odullerden birini almis olmasina ragmen hic bir film sirketi daha filmin dagitim haklarini satin almadi. nitekim filmin region 3dvd si coktan cikti, birde ustune ustelik yakin bir zamanda da region 0 dvd ( tum dvd playerlarda calisan bir region bu) si piyasaya surulerek tum dunyadaki sinema severleri az buz sevindirmedi. kesinlikle, herkese hitap eden bir film olmamakla birlikte; steven spielberg tarzi mutlu sonlarla cosan, sinemaya eglenmek hos vakit gecirmek icin giden, fazla vahset-kan goremeyen sinema seyircisinide nitekim timarhanelik edebilir bu film. lakin, herseye ragmen defalarca izlenmesi gereken bir saheser olmus, emegi gecen herkesi tebrik etmek isterim.


    (eternity4ever - 14 Temmuz 2004 23:22)

  • comment image

    tahminen tarantino'nun cabalariyla cannes'da buyuk juri odulunu kazanan, bu odulu fazlasiyla hak etmenin yaninda, altin palmiye'yi de belki fahrenheit 9/11den bile daha fazla hak eden guney kore filmi. karlovy vary film festivali'nde filme giderken, sadece kultlesme potansiyeli olan bir uzakdogu dovus filmi gorecegimi zannediyordum. oysa film kitano, miike, nakata isimlerinin hatirlattigi her seyi teker teker asti, bambaska yerlere gitti, neye ugradigimi sasirdim. tarantino'nun filmi tanitmasina gerek bile yokmus cunku bu filmin ileride kult olmamasi gibi bir ihtimal yok. aska dair her turlu tabuyu yikan, kill bill'i solda sifir birakan, gercek bir "sinemada sinir tanimama" sahaseri. yaraticiligin doruk noktalarindan.


    (favez - 17 Temmuz 2004 02:55)

  • comment image

    tekrar tekrar izledikce etkisi daha da artiyor. bir film her izlenildiginde sonunu bilmenize ragmen bu kadar etkiler mi insani, ellerini titretir mi, gozlerini yasartir mi, ter icinde birakir mi?? kim ne derse desin bu film kesinlikle film tarihinde yapilmis en basarili filmlerden biri. lumiere abiler filmlerini ilk defa bir sinema salonunda seyirciye gosterdiklerinde, trenin istasyona yaklasma sahnesinde seyirciler nasil korkudan yerlerinden firliyorlarsa, oldboy da seyicide boyle bir etki birakiyor cunku bir belgesel olmamasina ve tamamen kurgulanmis bir film olmasina ragmen, gercek bir olay gozlerimizin onunde gerceklesiyormus etkisinden kurtulamiyoruz. kendime defalarca "yok boyle bir sey hepsi kurgu hepsi kurgu, kurgu, kurgu.." desem de film bir orumcek agina hapsolmusum gibi beni hapsediyor kendine her izledigimde, mazosist miyim neyim hala da izliyorum, cunku film mukemmel gercekci aktorluk -min-sik choi'un egilip ayakkabilarini yalamak istiyorum basarilarindan dolayi- ve senaryo, yonetmenlik haricinde ayni zamanda da super sinematik anlara sahip, gecmisle simdiki zamanin birlesimi, birbiri uzerindeki etkisi film teknikleriyle o kadar guzel gosterilmis ki hiroshima mon amour'dan beri gordugum en guzel flashback sahneleri - gecmisle simdiyi duygusal ve psikolojik olarak birlestiren kurgular oldboy'da beni buldu. sinema tarihindeki en guzel flashbacklerden biri de sanirim dae-su'nun lise caglarini hatirladigi ve okulun merdivenlerinde woo-jin'i takip ederken hem gecmisteki dae-su'yu hem simdi ki yasli dae-su' u takip esnasinda gordugumuz sahnedir. ayni teknik bir cok yerde daha kullanilmis, hatta sonlara dogru filmi izleyenlerin buyuk ihtimalle hatirliyacaklari tetik sahnesinde kendisini asmistir. filmi yapan dahi beyinler ve oynayan hicbir pozitif sifatin tanimlayamayacagi kadar basarili oyuncularin onunde egiliyorum-eternity4ever'la beraber.


    (ningyo - 21 Ağustos 2004 07:45)

  • comment image

    revenge is a dish best served cold temalı filmlerden çarpıcı bir örnek..belki de en psikopat intikam şeklini ihtiva eden film..hipnozun ne kadar etkili bir şey olduğunu görüyoruz..koridorda kahramanımız dhae su nun elinde çekiçle 50 kişiyi harcadığı sahnelerde kendimden gectim..vuruyor, vuruluyor, dovuyor, dovuluyor, yere düşüyor, başına üşüşenlerin ayaklarına çekiçle vura vura yerden kalıyor..filmden çıkardığımız üç önemli ders: 1-öyle milletin dedikodusunu yapmayacaksın..2- önüne gelenle de cima etmeyeceksin..3- tv izlemek o kadar da kotu bişi deil..

    ayrica fim boyunca işlenen

    "gülersen, bütün dünya seninle birlikte güler..ağlarsan tek başına ağlarsın..." ve

    "hayalin senin en büyük düşmanındır..hayalin olmadığı zaman en cesur sen olursun.."

    şeklindeki veciz ifadeleri de çok tuttum..


    (cool boy eddie - 13 Ekim 2004 14:29)

  • comment image

    filmin daha olayını çözememişken dayadıkları ahtapot sahnesi nefesleri kesiyor. zira canlı ahtapot yemeği geleneksel kore mutfağının olmazsa olmazlarındanmış: san nakji. her yıl ülkede 8-9 kişi bu yemek uğruna ölüyor. ahtapotun kafasını tam olarak çiğnemedikleri yada çiğneyemedikleri için hayvan vantuzlarını yemek borusuna yapıştırarak öldürüyor. bir filmde intikam olgusu böyle ince işlenir.


    (darkshine - 24 Ekim 2004 21:33)

  • comment image

    sonunu tahmin ettirmeme basarısını yakalayan süper bi film olmus.öyle iyi bi kurgu yapılmıs ki,yoksa sonunda böyle mi olacak süphesinin basladıgı yerde gelişen olaylarla yok öyle degilmiş düsünceleri geciyor insanın aklında ve hic tahmin edilmeyen sonla insanı oldugu yerde donduruyor bu film.

    --- spoiler ---
    bu arada filmdeki dil kesme sahnesi klişe olmaktan çok,(eger çeviride bir hata yoksa) lee'nin kız kardeşimi hamile bırakan benim s.kim degil senin dilindi diyerek sucladıgı oh deasu'nun affedilmek için verdigi diyetti.
    ---
    spoiler ---


    (antikpatik - 7 Aralık 2004 04:58)

  • comment image

    (bu yazi spoiler icermektedir).

    uzun zamandir izledigim en sarsici filmlerden biri oldugu icin, cikar cikmaz "eve geldigimde eksi sozluk'te bunun hakkinda uzun uzun birseyler yazarim" diye dusundum. genelde boyle birsey basima geldigi zaman yolda hep arkadaslarimlan filmi konusurum, ya da herkes konusurken ben sessizlik icinde filmi tartarim, olaylari, durumlari, sahneleri teker teker suzerim.

    ancak bu sefer bu olmadi. genelde tek maksadi guldurmek olan komedi filmlerinden veya hakikaten begenmedigim filmlerden ciktiktan sonra bir sessizlige burunur, genelde bu tur filmler arkadaslarimi da etkilememis oldugu icin bir daha bahsini bile acmam. nedense bu sefer, bu filmi hakikaten cok begendigim halde soyleyecek pek birsey bulamadim. kafamda sadece tek bir soru vardi, o da bu hikayenin bana kismen tanidik gelmesiydi.

    hayir, calinti, apartma, esinlenme oldugunu soylemeyecegim tam olarak, ancak uzun uzadiya dusundukten sonra tek bir sonuca varabildim. bu filmi, yuzyillarin yunan tragedyasinin, kore sinemasi tarafindan gunumuz kore'sine uyarlanmis hali diye ozetliyebilirim, ancak tam olarak da "uyarlama" kelimesini kullanabilecegimi de sanmiyorum.

    hepimiz mutlaka lise hayatimizin bir doneminde oedipus ile karsilasmisizdir. herhalde yunan tragedyasinin en bilindik orneklerinden biri olan bu eserde, ana karakter bilmeden, intikam ugruna bir kadinla yatar. ancak bu kadinin daha sonra kendi annesi oldugunu ogrenir. bu gercek uzerine kendi gozlerini oyar.

    bu filmde de gordugum olgu buna benzer. ancak hikaye tam olarak uyarlanmamis, yalnizca benzerlikler tasiyor. ana karakter, intikam almak icin yanip tutusmaktadir, ancak bu sefer intikam almak istedigi kisinin kendisi, ona bir oyun hazirlamistir. ana karakterimizin kendi kizi ile cinsel iliskiye girmesini saglamis, en sonunda da bu gercegi yuzune vurmustur. intikam atesi ile yanip tutusan ana karakter ise, hayatinin bir doneminde bilmeden bir hata yapmis oldugu, "fazla konusmus oldugu" icin ve sirf kendisinin degil, etrafindakilerinin hayatini da karartmis oldugu icin bu hataya bir daha dusmemek ugruna, sevistigi kendi kizina "sen benim kizimsin" dememek ve zaten cidden bir zindan olan hayatini daha da bir zindan haline getirmemek icin kendi dilini kesmistir.

    biz ise o dili aslinda "ben senin kopeginim" diyerek yalvardigi dusmanini memnun etmek icin kesiyor sanmaktaydik. halbuki gercek, daha fazla konusmamak icin dilini kesmis olmasidir. bu, oedipus'un daha fazla gormemek icin kendi gozlerini oymasina benzer. iki hikaye arasindaki bir diger benzerlikse, oedipus'un kendi annesi ile ensest iliskiye girmesinin ve bu filmdeki ana karakterin kendi kiziyla iliskiye girmesinin tamamiylen bilincsiz olusu, ancak iki karakterin de intikam pesinde kostuklari icin etrafindaki gercekleri goremez olusudur. tek farkli kisim, oedipus'un cinsel iliskiye girme sebebinin intikam, digerininse ask olmasidir (ancak dolayli yoldan intikam almak istedigi adamin kendisine bir oyunu oldugu icin, yine bunun sebebini intikam olarak gorebiliriz saniyorum ki).

    ayriyeten bir baska entry'de de zaten kore kulturunun, yuz mimikleri, el hareketleri ve benzeri seylere uyarlanis tarzi olarak gayet iyi yansitilmis oldugu ve filmdeki karakterlere bir koreli kimligi kazandirmis oldugunu da soylemek lazim sanirim. ben sahsen ayni hikayeyi bir baska yere uygularsak bile, filmdeki oyuncularin performanslarinin bu kadar basarili kopya edilemeyecegi taraftariyim.

    basariliydi.


    (spincrus - 24 Nisan 2005 05:20)

Yorum Kaynak Link : oldeuboi