Süre                : 1 Saat 31 dakika
Çıkış Tarihi     : 29 Eylül 2007 Cumartesi, Yapım Yılı : 2007
Türü                : Macera,Komedi,Drama
Taglar             : tren,Hindistan,seyahat,mutabakat,Tren yolculuğu
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Fox Searchlight Pictures , Collage Cinemagraphique , American Empirical Pictures
Yönetmen       : Wes Anderson (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Wes Anderson (IMDB)(ekşi),Roman Coppola (IMDB)(ekşi),Jason Schwartzman (IMDB)
Oyuncular      : Owen Wilson (IMDB)(ekşi), Adrien Brody (IMDB), Jason Schwartzman (IMDB), Amara Karan (IMDB)(ekşi), Wallace Wolodarsky (IMDB), Waris Ahluwalia (IMDB)(ekşi), Irrfan Khan (IMDB)(ekşi), Barbet Schroeder (IMDB)(ekşi), Camilla Rutherford (IMDB), Bill Murray (IMDB), Anjelica Huston (IMDB), A.P. Singh (IMDB), Kumar Pallana (IMDB), Dalpat Singh (IMDB), Trudy Matthys (IMDB), Margot Gödrös (IMDB), Hitesh Sindi (IMDB), Kishen Lal (IMDB), Bhawani Sankar (IMDB), Mukhtiar Bhai (IMDB), Suraj Kumar (IMDB), Kapil Dubey (IMDB), Mulchand Dedhia (IMDB), Dinesh Bishnoi (IMDB), Mukesh Bishnoi (IMDB), Ramesh Bishnoi (IMDB), Sriharsh Sharma (IMDB), Chanduram Bishnoi (IMDB), Sajjanji Bishnoi (IMDB), Pukaram Bishnoi (IMDB), Shushila Devi (IMDB), Ratan Lal Ji (IMDB), Arun Bishnoi (IMDB), Jhalaram Bishnoi (IMDB), Mularam Bishnoi (IMDB), Anand Pathe (IMDB), Bhawar Lal (IMDB), Kaana Ram (IMDB), Rupa Ram (IMDB), Shava Ram (IMDB) >>devamı>>

The Darjeeling Limited (~ Küs Kardesler Limited Sirketi) ' Filminin Konusu :
Filmin hikayesi, birbirine yabancı üç kardeşin (Owen Wilson, Adrien Brody ve Jason Schwartzman) babalarının ölümünün ardından Hindistan'da bir tren turuna çıkmalarını anlatıyor. Hayal ürünü olan uzun mesafe treni 'Darjeeling Limited''ın ismi, belli ki Darjeeling Himalayan Railway'den alıntılanmış. Bu tren yolculuğu, birbirlerini tanıyıp yakınlaşmaya çalışan kardeşlerin çabalarının arka planını oluşturuyor. Filmde ayrıca Amara Karan, Anjelica Huston ve Natalie Portman da var.

Ödüller      :

Venedik Film Festivali:Little Golden Lion


  • "bu filmin yonetmeni film/milm yonetmeyi biraksin, dunyayi yonetsin. senaryo yazmayi biraksin, kaderimizi yazsin, tarih yazsin. film o kadar iyi yani, o derece."




Facebook Yorumları
  • comment image

    bu filmin yonetmeni film/milm yonetmeyi biraksin, dunyayi yonetsin. senaryo yazmayi biraksin, kaderimizi yazsin, tarih yazsin. film o kadar iyi yani, o derece.


    (otisabi - 10 Ekim 2007 07:12)

  • comment image

    tenenbaums kadar kendimden gecirmedi ama gayet zevkle izleniyor. senlikli bir film olmus. whitman biraderlere tek tek sarilasim ve hersey cok guzel olacak diyesim geldi serefsizim. o uc adamin kardes olma ihtimalleri nasil da dusuk yalniz. konuyla tamamen alakasiz olarak adrien brody'nin o kadar cirkin olup nasil o kadar yakisikli olabildigini merak ediyorum. bunun bir aciklamasi olmali.

    wes anderson satyajit ray'in filmlerinden, muziginden etkilendim buyurmus. hatta linki vereyim roportajina: http://www.avclub.com/…ntent/interview/wes_anderson
    guzelinden bir iki fotograf da var filmin setinden.


    (charlie brown - 20 Ekim 2007 01:36)

  • comment image

    sadece acilis sahnesini bile izlemek okulu, pesinden kostugum kivir zivir isleri ve kisileri birakip bir wes anderson filminin kablo tasiyan elemani, kostum getir-goturucusu olmaya karar vermeme neden olmus film.


    (contexere - 21 Ekim 2007 05:29)

  • comment image

    absürd ama son derece merak uyandırıcı. sanki bir çimdik yakalamış da bırakmıyor misali...
    ve derken 'çatt!' bir tokat... hüzün kapar yan masayı, bir çay ısmarlar insana... kafalar yan yatmış, 'canım benim' ekolü...
    böyle salıncak gibi sallar bu film insanı... o denli keyif vericidir. içi hoş edicidir.
    ayrıca seyirciye bu kadar saygı duyan bir yönetmene rastlamadım daha.
    çok önemli bir diyaloğu bile uçak pervanesi sesiyle gölgeleyip, konuşulanları dinleyicinin düş dünyasına bırakmak nasıl bir jesttir.*


    (yedek ruh - 25 Nisan 2008 00:03)

  • comment image

    bu ayki sinema dergisinin dvd rehberinde, filmin dvdsinin türkiyede çıktığı haberini görünce sevindim. ben daha önceden izlemiş olsam da izleyemeyen ve izlemesini istediğim arkadaşlara filmi tavsiye ederken, filmi bulmaları konusunda artık bir sıkıntı çekmezler diye düşünürken bir de baktım ki filmin türkçe adı ne olmuş: (bkz: küs kardeşler limited şirketi)
    şaka değil, ne yazık ki değil.

    ne şirketi, ne limitedi amına koyim ya. ayrıca ne küslüğü. kim bu ismi koyup, yaptığı işten memnun kaldıysa umarım ölür. valla, ölsün lan. nedir yani, ne sikime yaşıyorsun ki sen. filmi izlememiş besbelli, birisi anlatmış 'böle 3 gardaş var, araları bozuk, tren var, falan filan' diye o da bakmış orjinal isimde limited görmüş, büyük ihtimalle açık öğretim işletme okumuş bir dönem, kobiler, amortisman, mikro iktisat falan diye kafasından bir hesap yapıp filmin ismini koymuş. amına koymuş veya, öyle de söylenebilir.

    hayır süt kardeşler koysaydın, kimse karışmıyor besbelli sana. hatta sütten çıkmış ak kaşık kardeşler anonim şirketi koysaydın. geç daşşağını abi, rahat ol anasını satayım. bekliyorum senden bir daha ki film ismi koymanda böyle muzip hareketler.


    (rpmcmurphy - 8 Eylül 2008 14:16)

  • comment image

    bir türlü yerinde duramayan, kompartmanın içinde dahi sürekli hareket halinde olan, aralıksız ilaç içen, takıntılı, huyu suyu birbiriyle alakasız, gıcık görünen ama aslında üç çocuğu kurtarmak için hayatlarını bir an bile düşünmeden tehlikeye atan üç kardeşin babalarının ölümünden sonra hindistan'a veya hindistan'da yaptıkları yolculuğu anlatan absürd film. aslında filmin teması yolculuk olsa da, film yüzlerce küçük olaydan oluştuğu için, bunun çok da bir önemi yok. kardeşlerin karakterleri ve birbirleriyle ileteşememeleri o kadar komik ki, başka bir yolculukta da bu kadar eğlenceli bir iş çıkarabilirlerdi ama o zaman belki de batılı turist gözüyle hindistan gibi süper bir oryantalizm eleştirisi filmde bulunmazdı. özellikle dini ayinden önce pazar yerinde yaşadıkları ve yaptıkları alışveriş örnek vaka niteliğinde.

    --- spoiler ---

    filmin açılış sahnesi muhteşem, adrian brody'nin koşarken bill murray'e dönüp bakışı, filme zaten gülümseyerek başlamanızı sağlıyor.
    müzikler çok yerinde, diyaloglar kimi yerde kahkaha attıracak cinsten, mekanların renkleri cıvıl cıvıl, trendeki her işten sorumlu hintli vagon görevlisi tam bir karizma bombası, küçük kardeşin yazdığı "otobiyografik olmayan" öykülere kardeşlerin verdiği tepkiler seyirlik ve anne kardeşlerden de beter.

    ---
    spoiler ---

    film bitince belki geriye çok fazla bir şey kalmıyor ama izlerken umurunuzuda bile değil. son derece absürd bir çerçevede geçen, ama garip bir şekilde de çok gerçekçi film. sanırım bunu da oyuncularına ve hiç açık vermeyen senaryosuna borçlu.


    (amaninbe - 20 Ocak 2009 01:10)

  • comment image

    bir bucuk saat boyunca guncel diyaloglarla ilerleyip, canli renklerle yapilmis yagli boya resimleri incelermis gibi hissettiren ve filmin ortalarinda jack rolündeki rolundeki adamım jason schwartzman'ın kardeslerine filmin en can alici cumlesini sarfettigi filmdir:

    "i wonder if the three of us would have been friends in real life. not as brothers, but as people."


    (bioluminicence - 14 Nisan 2009 00:12)

  • comment image

    wes anderson öyle bir film çekmiş ki, ya bu yol filmini çok severek her dakikasına hayran bakarak kameranın dolandığı yerleri izlersiniz veya ilk yirmi dakikada "of bunlar ne konuşuyor" sıkıntısından patlayarak izlemek istemez hale gelirsiniz.

    bizler, ne arayıp bulacağını bilmeden bir trenin peşine takılmaya meyilli olanlar elbette hayranlığımızı gizleyemeden izledik. birine tavsiye etmeye kalkarsanız filmi bu bilgiyi referans alabilirsiniz gönül rahatlığıyla.


    (bezdim - 30 Kasım 2013 18:35)

  • comment image

    uzun uzun üzerine düşündükten, bir çok eleştiri okuduktan sonra hepsini kafamda birleştirdim. aşağıda yazdıklarım çok ağır spoiler içeriyor, filmi izlemeyen birisi okursa, bir daha izlemesine gerek kalmaz, o kadar.

    o kadar çok metafor var ki, yönetmenin seçtiği şarkıların bile ayrı ayrı anlamı var. hepsi özenle döşenmiş. sıradan bir yol ya da macera filmi olarak izleyen birisi için hayal kırıklığı olması kaçınılmaz. ya da ara sıra tebessüm etmek için harcayacağınız yaklaşık 1,5 saat son derece ızdırap verici ya da sıkıcı olabilir. oysa kabaca olay örgüsü çözüldüğünde dahi tam bir drama olduğunu hissetmek mümkün. tüm karakterleri ayrı hüzünlü.

    o kadar çok metafor var ki, herkes bazı bölümlerinden farklı anlamlar çıkarabilir. tıpkı bir şiir gibi. film bittikten sonra bıraktığı asıl duygu hissizlikti. sahneleri düşünmeye başladıkça, etkilenmeye başladım. biraz daha hazmettikten sonra ikinci defa izleyeceğim. yakaladığınız her metafor, her ilişki, her gönderme ayrı keyif almanızı sağlıyor.

    ---
    spoiler ---

    1) film bill murray ile başlıyor. kendisi bir iş adamı ve taksi ile alal acele tren istasyonuna geliyor ve akabinde treni yakalamak için peşinden koştuğunu görüyoruz. açılış sahnesinden film onun etrafında dönecek sanıyoruz fakat sondaki ufak sahne hariç bir daha görülmüyor. adam koşarken sahneye peter, andrien brody giriyor. ve iş adamını geçip treni yakalıyor. iş adamı ise treni yakalayamıyor. ilerleyen sahnelerde peter'ın ölürken babasının yanında olduğu ve onu kurtaramadığını ve taksi çarptığını söylüyor. peter'ın trene bindikten sonraki üzgün tavırları ve trene yetişemeyen iş adamına mahsun bakışlarından aslında bill murray'in 3 kardeşin babası olduğunu ve bu sahnenin babanın öldüğü sahneyi temsil ettiğini söyleyebiliriz. dolayısıyla treni de hayat olarak yorumlayabiliriz belki. baba bill murray trene binemiyor, bedeni geride kalıyor ve son sahneye kadar onu göremiyoruz. ama aslında film tamamen onun çevresinde geçiyor. olay örgüsü gibi film de babanın ölümü ile başlıyor aslında.

    2) hikaye babalarının ölümünden bir sene sonra geçiyor ve taşıdıkları valizler, babalarının ölümün ardından atlatamadıkları duygusal buhran aslında. nereye giderlerse gitsinler valizleri de peşlerinden sürüklüyorlar. valizleri atıp tekrar trene bindikleri sahne ise yüklerinden kurtulup tekrar hayata tutunmalarını temsil ediyor aslında.

    3) trenden atılmalarını çöküş noktası olarak düşünüyorum. tamamen hayattan kopuyorlar ve hiç bilmedikleri bir yerde kalıyorlar. dibe vuruşları... zaten toparlanma süreci de bu safhadan sonra başlıyor. bir de sadece raylarda giden trenin kaybolma hikayesi var öncesinde. gerçekten inanılmaz keyifli betimleme. ray zaman, tren hayat.

    4) peter, yaşadığı sorunlu aile hayatından dolayı baba olmaktan ve aile kurmaktan çok korkuyor. tıpkı babası gibi başarısız bir aile kuracağından endişeleniyor ve bu babasının eski -demode- eşyalarını kullanması ile anlatılıyor. karısını çok sevmesine rağmen, baba olmaktan korkuyor. hamile eşinden kaçıyor. nehirde boğulmak üzere kendileri gibi üç kardeş görüyorlar ve hepsi bir kardeşi kurtarmak için suya atlıyor. francis ve jack çocukları kurtarıyor fakat peter'ın kurtardığı çocuk ölüyor. bu sahnede peter'ı çocuğu kucağında tutarken, üzeri başı kan içersinde görüyoruz. bu sahnede çocuk sahibi olmak istememesi ve kürtaj ya da henüz doğmamış çocuğunu bırakıp kaçması resmediliyor.

    5) kontrol manyağı francis'in (owen wilson) da intihar ettiğini de ekleyelim. bandajlarını kestiği sahnede yüzündeki yaralar aynı zamanda ruhundaki yaraları da temsil ediyor. bandajı kesip, aynada kendine baktığı an kendi ile yüzleşip, kendisini ve iyileşmek için zamana ihtiyacı olduğunu kabul ediyor.

    6) jack'in hikayesi hakkında kısa film hotel chevalier biraz ipucu veriyor zaten. kontrolü kaybettiği, ne birlikte olabildiği ne de terk edebildiği bir sevgilisi var. sevgilisi kardeşleri tarafından onaylanmıyor ve bu ilişki onu depresyona sokmuş durumda. ben bir adım ileri gidip hotel chevalier'de natalie portman'ın tenindeki çürüklerinden ve sevişirsek ertesi gün bok gibi hissedeceğim lafından, evli olduğunu ve kocası tarafından dayak yediğini düşünüyorum.

    7) vagonların hızlıca geçtiği sahnede 3 kardeşin hayatına giren insanları görüyoruz. son vagonda ise babaları görünüyor ve hemen ardından da önceki sahnelerde adam yiyen olarak betimlenen kaplan.

    --- spoiler ---

    - filmdeki 3 kardeşin filmin senaristlerini temsil ettiği söyleniyor bir de; wes anderson, roman coppola ,jason schwartzman...

    - yine bu 3 kardeşin, the royal tenenbaums filmindeki üç kardeşin de simetriği olduğunu söylüyorlar, benzer karakteristik özellikleri taşıdıklarını...


    (pilavustu bilgisayar - 18 Kasım 2014 01:17)

  • comment image

    her sene; kışlıkları kaldırıp yazlıkları çıkarır çıkarmaz, bu filmi anma seansı da düzenliyorum. çünkü kalın kalın kazakları, hırkaları, atkıları, bereleri, kabanları, botları kaldırdığımda, hafiflediğimi ve yüklerimden kurtulduğumu hissetmek gibi bu filmi izlemek. bu yüzden, kışlıklardan geriye kalan boşluğa bir de bu filmi yerleştiriyorum. o da yerini hiç yadırgamıyor.

    http://youtu.be/a8j4uczyrhu


    (dolls - 17 Haziran 2015 22:21)

Yorum Kaynak Link : the darjeeling limited