Süre                : 1 Saat 52 dakika
Çıkış Tarihi     : 24 Kasım 1999 Çarşamba, Yapım Yılı : 1999
Türü                : Komedi,Drama,Fantazi
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Astralwerks , Gramercy Pictures (I) , Propaganda Films
Yönetmen       : Spike Jonze (IMDB)
Senarist          : Charlie Kaufman (IMDB)
Oyuncular      : John Cusack (IMDB), Cameron Diaz (IMDB), Ned Bellamy (IMDB)(ekşi), Eric Weinstein (IMDB)(ekşi), Octavia Spencer (IMDB)(ekşi), Mary Kay Place (IMDB)(ekşi), Orson Bean (IMDB), Catherine Keener (IMDB), Reginald C. Hayes (IMDB), John Malkovich (IMDB), Kevin Carroll (IMDB), Willie Garson (IMDB), W. Earl Brown (IMDB), Charlie Sheen (IMDB), Gerald Emerick (IMDB), Carlos Jacott (IMDB), Richard Fancy (IMDB), Patti Tippo (IMDB), Daniel Hansen (IMDB), Gregory Sporleder (IMDB), Mariah O'Brien (IMDB), Sylvester Jenkins (IMDB), Kristin Condon (IMDB), Pamela Hayden (IMDB), Neil Ross (IMDB), Lance Bangs (IMDB), Andy Dick (IMDB), David Fincher (IMDB), Isaac Hanson (IMDB), Taylor Hanson (IMDB), Zac Hanson (IMDB), Dustin Hoffman (IMDB), Spike Jonze (IMDB), James Murray (IMDB), Sean Penn (IMDB), Brad Pitt (IMDB), Winona Ryder (IMDB), Gary Sinise (IMDB), Trevor Lawrence Young (IMDB)

Being John Malkovich (~ John Malkovich olmak) ' Filminin Konusu :
Kuklacı Craig bir gün atölyesinde çalışırken Amerika'nın en ünlü aktörlerinden John Malkovich'in beynine açılan gizli bir yol bulur. Craig bu buluşu iş arkadaşı Maxine'i etkilemek için bir araç olarak kullanmak ister. Bu buluş sayesinde kişi John Malkovich'in beynine gidebiliyor... Fakat zamanla işler karışıyor ve ortaya karışık bir komedi filmi ortaya çıkıyor...

Ödüller      :

Venedik Film Festivali:FIPRESCI Prize-Parallel Sections
BAFTA:BAFTA Film Award-Best Screenplay - Original
Independent Spirit Awards:Independent Spirit Award-Best First Feature - Over $500,000, Independent Spirit Award-Best First Screenplay, Independent Spirit Award-Best First Feature - Over $500,000
Academy of Science Fiction, Fantasy & Horror Films:Saturn Award-Best Writer


Kara Mizah / 13
  • "craig in geçide ilk defa girerken elinde tuttuğu tahta parçasının, filmin sonunda otoban kenarına düştükten sonra da elinde olması düşündürücü bir ayrıntıdır."
  • "kukla manyaklarının keyif alacakları bir film... filmin en başarılı oyuncusu olan şempanzenin çocukluğunda geçirdiği travmayı hatırlama sahnesi şahanedir."
  • "koparıp geçiren süper senaryo..hayatımda ilk defa cameron diaz'ı rol yaparken gördüğüm filmüstüste izlenebilecek filmler kategorisinde"
  • "malkovich malkovich malkovich malkovich malkovich malkovich . malkovich malkovich malkovich malkovich malkovich malkovich malkovich . malkovich malkovich malkovich ."
  • "a:malkovichb:malkovich malkovich?a:malkovich!c: malkovich,malkovich malkovich...sekinde super bi diyaloga sahip keyifli film."
  • "hatta barda sarki soyleyen kadinin maaaalkoviiiccchhh sarkisini soylemesi ayri bi kopartici."
  • "daha güzel bir kukla gösterisi seyreden var mi?acilistaki umutsuzluk dansı, cok etkileyiciydi."




Facebook Yorumları
  • comment image

    craig in geçide ilk defa girerken elinde tuttuğu tahta parçasının, filmin sonunda otoban kenarına düştükten sonra da elinde olması düşündürücü bir ayrıntıdır.


    (weirdfishes - 15 Kasım 2007 23:00)

  • comment image

    filmin ilk sahnelerinde güzel bir ironi de yapılmıştır insanın farkındalık ıyla ilgili
    -maymun olduğun için ne kadar şanslısın bilemezsin
    -farkında olmak gerçekten çok büyük bir bela
    -düşünüyorum, hissediyorum ve acı çekiyorum


    (karajan - 17 Kasım 2007 16:19)

  • comment image

    garip, izlenmesi gereken bir film.

    --- spoiler ---

    film hakkında genelde insanlar "kuklacılık şöyle enteresan", "fikir böyle aşmış", "of malkovich efsane!" diye konuşmuşlar. bunlara katılmıyor değilim, o ayrı da filmde bana en çok dokunan, rahatsız eden, içimi karartan şey ne beynimin içine girilmesi, ne bilinçaltıma girilmesi, ne özgür olamama korkusu, ne iki gözün arkasında rehin kalma korkusuydu.

    beni kuklacı bitirdi.

    bir insan, aşık olduğu, hoşlandığı kadının onu sevmesi için, kendine ait olmayan bir bedene hapsolmayı, o kadının olmasını istediği kişi olmayı, olmadığı bir insanmış gibi davranmayı, kendinden vazgeçmeyi ne kadar kolay göze alıyormuş meğer. ne kadar meraklıymışız meğer... hepimiz yapıyoruz bunu yaşantılarımızın içinde. hoşlandığın kızın johnny depp hastası olduğunu biliyorsan, saçlarını johnny depp gibi tararken 1 saniye düşünür müsün?

    ben de.

    ürpertti bu film beni, kendimi ne kadar kolay gözden çıkardığımı gözüme soktu.

    ne olucaktı peki? yarın uyandığımda yine saçlarımı johnny depp gibi tarayacağım.
    ---
    spoiler ---


    (elephants in my head - 24 Nisan 2008 03:00)

  • comment image

    john malkovich'in, "o olmak neden bu kadar önemli olsun ki!" sorusunun cevabını kafamıza vura vura verdiği film. şaşkınlık ve ne yapacağını bilememe ifadeleri, bi kere en başta zaten o dans sahnesi... catherine keener'ın da kendini ağzı açık izlettirdiği film ayrıca. allam o çirkin kadın nasıl bu kadar çekici olabilmiş, hayretler içindeyim.

    -gerisi spoiler-

    maxine'in böyle gizemli, acayip havasının sırrını çözemedik bir türlü. bir de, neden o geçitten kendi de geçmedi ki acaba? yani ne bileyim, çok çabuk kabul etti bu gerçeği, craig'in cümlesi bitmeden "denemesi 200 dolar" işini ayarlamıştı bile.

    tabii bir de, maxine'in adı gerçekten maxine miydi, bunu da bilmiyoruz. craig bey, hatunun adını birkaç hece sayıklamasından sonra çat diye bildi. şimdi efendim, ortada iki ihtimal var. ya bu craig efendi gerçekten böyle zihinsel bir yetenek sahibi, neden o zaman bunu biz başka yerde hiç görmedik? bu muydu yani tek olayı? ya da böyle bir yetenek filan yok, craig kendini şekilli göstermek için "evet bileceğim..." ayağı yaptı ve attığı ismi de maxine onunla içmeyi zaten kabul edeceği için doğruladı. ama buna dair bir ipucumuz da yoktu. şimdi aklıma gelen üçüncü bir ihtimal, craig maxine'in adını zaten bir şekilde öğrenmişti ama nasıl? bunu da bilmiyoruz.

    o pelteklik mevzuunu da kaçırdım ben, sırrına eremedim.

    maymun türlerini bilmem, o yüzden cameron diaz'i kurtaran hayvana kısaca maymun diyeceğim. onun sahnesi çok damar bir sahneydi bence. hayvan hakları savunuculuğu gibi bir misyon yüklenmiş biri değilim, sadece severim kendilerini, üzülürüm onlar için filan. çok üzüldüm o sahnede. insan olmaktan nefret ettim hatta. hayvanları "orijinal deri ceket" olarak gören insan zihniyetinden nefret ettim. gerçi filmde ceket filan değil "insan eğlendiricisi" olarak görülüyordu ama bu ondan daha iyi mi, bilemiyorum. evde beslenen kedi köpeğe bile üzülüyorum düşününce, bir de doğal ortamından koparmak ne büyük vahşet... ("ama onlar ev türü zaten" diye geçiştiriyorum bu üzüntümü, ev türü diye bir tür varmış gibi)

    bir de, kadınlar ne ister sorusuna, bu isimle ve bu amaçla çekilmiş filmden bile çok daha güzel yanıt vermiş bu film. evet kadınlar erkek bedenindeki ince ruhu ister gerçekten. heteroseksüel olan, fiziksel olarak ona çekici gelen fakat ruhunu da anlayan birini ister. bir erkeğin gücünde kendi inceliğini arar. ama filmde de gördük, erkek milleti başkasının, üstelik de bir kadının adını sayıklayan bir kadınla sevişmekte hiçbir beis görmez. ya, kadın erkek ilişkilerinin en şahane anlatıldığı sahnelerdendir o sahne.

    ha ama ne oldu, maxine hanım bir yerlerde sattı lotte'sini. buradan ne çıkarmalıyım ben bir kadın olarak, para var huzur var mıdır meselenin aslı, ya da olay john malkovich'le beraber olmak mıdır... soraki geri dönüşünde bu sefer erkek bedeni de yoktu, gitti atladı lotte'nin kucağına. vallahi bu kadınları anlamıyorum ben... *


    (dagny taggart - 29 Haziran 2008 21:03)

  • comment image

    filmle ilgili nacizane yorumlarım.

    --- spoiler ---

    film craig in yanındaki maymuna bilinç hakkında söyledikleri sözle başlıyor ve filmin ana mesajı filmin en başında veriliyor.

    "-maymun olduğun için ne kadar şanslısın bilemezsin
    -farkında olmak gerçekten çok büyük bir bela
    -düşünüyorum, hissediyorum ve acı çekiyorum"

    bilincin -ve kuklacı olmanın- verdiği acı ortaya konuyor böylece. düşünüyor, hissediyor ve acı çekiyoruz. film temel olarak kuklacılığı -ve getirdiği yükü- kaldıramayan insanların kukla olmaya özenişini konu aldığı söylenebilir.

    john malkovich olmak için girilen kapı ve ulaştığımız ekranın televizyon/medya oluğunu düşünürsek maxine nin herkese mavi boncuk dağıtan medya patronu olduğu fikrine ulaşabiliriz. para işlerini maxine nin yönetmesi, ruhsuzluğu ve -filmde birkaç kere addedildiği üzre- şeytanlığı maxine'nin popüler ve seviyesiz haber/program yapan medya imgesi olduğunu görebiliriz. ayrıca john malkovich kuklacılar yani seyirciler tarafından yönlendirilen kukladır fikri çok yanlış olmayacaktır. özel hayatı tüm seyircilerin önünde yaşanmaktadır. bu arada craig in john malkovich i kukla olarak oynattığı sahne sinema tarihine geçmeye adaydır, muhteşemdir.

    filmin etkileyiciliği burda ortaya çıkıyor. kuklacıların, yine kuklacılar tarafından yönlendirilen kukla olma isteği gözümüze sokuluyor. yöneten, bilinçli, hisseden olmak yerine yönetilen ve seyircileri etkileyen bir kukla olma isteği. magazinlerde gördüğümüz ve özendiğimiz kuklaların hayatlarına sahip olma isteği. kuklacılar kukla olmak için bedel ödeyedursun, kuklalar ise kendi bilinçleri ile hareket edememekten muzdarip.

    modern insanın içinde bulunduğu bu ironik ikilemi oldukça güzel bir şekilde ortaya koyuyor film.

    düşüncesini sınırlardan kurtarmış bilinçli insan için geliyor:

    " o son zinciri hiç kırmayacaktık hacı"

    ---
    spoiler ---


    (melanous - 28 Mart 2010 01:39)

  • comment image

    kukla manyaklarının keyif alacakları bir film... filmin en başarılı oyuncusu olan şempanzenin çocukluğunda geçirdiği travmayı hatırlama sahnesi şahanedir.


    (polyethylene - 26 Ocak 2003 01:35)

  • comment image

    bariz bir sex sembolu olan cameron diazi guzellik acisindan yerin dibine batirip gayet kocaman burunlu simone filminde oynayan hatunu bir seks sembolune ceviren film ayni zamanda. kadinin cameron diaz oldugunu cok sonra anladim ben o kadar cirkindi.


    (ayamik - 1 Mart 2003 22:25)

  • comment image

    bilinçaltı, cinsellik ve ölümsüzlük üzerine değişik bir film. " john’lardan cusack* mı malkovich* mi yoksa kuklalar mı başrolde ? ” sorusunu akla getiriyor. catherine keenergüzel değil ama seksi” nitelendirmesinin tanımını sunuyor sanki maxine rolü ile. hollywood’da kan, şiddet, polis, gerilim, uzaylılar ve savaş olmadan da güzel film yapılabiliyormuş demek ki.


    (comandante - 8 Nisan 2003 18:04)

  • comment image

    peki john malkovich, john malkovich olursa ne olur dediğimde olanlar olan... acaba bu senaryoyla john malkovich den başka kime gitmişlerdir diye merak edip filmin adını being jeremy irons, being robert de niro falan diye değiştirip değiştirip epeyce güldüğüm son derece rahatsız, cesur ve başarılı bir film.


    (catharsis - 8 Aralık 2000 01:42)

  • comment image

    yıllar önce vcdsini izleyip bir nevi sıkıcı buldugum ve tam anlayamadıgım, ancak üzerinden 10 yıl geçtikten ve izledigim onca film ile kendimi törpüledikten sonra dün akşam dönüp bir daha izledigimde bende inanılmaz hayranlık uyandırmış olan filmdir.

    american beauty için de aynı şeyi yapmış ve ondan da ayrı bir haz almıştım sonradan ancak being john malkovich' in etkisi öyle böyle degil. böyle senaryolar yazabilmek gerçekten de dahi adam işi. senaryo detayları ile ilgili hemen hersey yazılmış zaten burda.ben, kendi yorumlarımı, dikkat ettiklerimi freudyen bir acıyla belirtmek isterim.

    --- spoiler ---

    filmde, hemen her izleyiciyi rahatsız eden klostrofobik alanlar (gerek 7.5uncu kat gerekse de kucuk kapıdan john malkovich'e acılan tunel) aslında bizim anne karnındaki halimiz ve sonucundaki dogum olarak ele alabiliriz. senarist normal bir trans halinde iken ya da matrixde oldugu gibi telefon hattı üzerinden vs. benzer yollarla baska bedenlere geçişi verme şansı varken, kişileri böylesi bir klostrofobik ortamdan gecirme istegi , dogurmaya/doguma bir göndermedir. şöyleki 7.5uncu kat ara kattır,ortadadır-aynı anne karne gibi- ve insanlar resmen cenin pozisyonuna yakın bir pozisyonda bir yerden baska bir yere hareket edebilmektedir. o tünele gelindiginde de -ana rahim yolu- kişi birey olur- yani dogar. filmin başından beri verilen yeni bir hayat, baska bir beden, farklı bir birey olma süreci, bu şekilde yeniden dogum gibi ele alınmış.

    ---
    spoiler ---


    (craigslist - 16 Mayıs 2012 21:13)

  • comment image

    ilginç senaryosunun bir takım şebeklikler toplamı olarak görmenin ötesinde, başka şekillerde de değerlendirilebilecek bir film. john malkovich'in kişiliğini ele alalım mesela. tüm bu içine girme-çıkma olayları neden malkovich'in başına geliyor? neden craig ya da lotte değil de john malkovich "mağdur" oluyor?

    --- spoiler ---

    filmin bir sahnesinde maxine malkovich'in kapısına geldiğinde malkovich onu kovacakken içine craig giriyor ve önce kapıyı açıp içeri buyur ediyor, sonra da malkovich'in tüm itirazlarına rağmen malkovich'in bedeni ve maxine malkovich'in yemek masasını bazı işleri için kullanıyorlar. bu sahneden önceki sahnelerde ise malkovich bir takım gariplikleri sezse de bunun kendi içinden gelen, kendisinin de anlam veremediği bir takım istekler olduğunu düşünüp içinden geleni yapıyordu, ama bu sahneyle beraber artık kontrol kendisinden tamamen çıkıyor ve bir süre sonra craig malkovich'in içine uzun bir süre çıkmamacasına yerleştiği zaman malkovich'in sesini duymuyoruz ya da iradesinin varolduğuna dair herhangi bir belirtiye rastlamıyoruz, craig malum olaylar sonucu maxine için malkovich'in bedeninden çıktığı zaman malkovich'in sadece bir an için kendine geldiğini, sonrasında içine doluşan insan sürüsü ile birlikte tekrar, ama bu defa farklı bir rol üstlenen bir kuklaya dönüştüğünü görüyoruz.

    ---
    spoiler ---

    yani john malkovich karakteri içine girilip çıkılan ve bunun gayet basit mekanik kurallarla yapıldığı, karakteri ve ruhu olmayan karton bir karakter olmanın ötesinde bir karakter kesinlikle. malkovich'in çocukluğuna dair aklında kalan olayların anlatıldığı sahneler de bunu destekler nitelikte kanımca. malkovich herkesin maddi ya da manevi çıkar sağlamak için saldırıda olduğu ve karakterlerini belli kabullerle bir nevi buzluk içinde tutup önemsemediği, sadece istediği ve elde etmeye çalıştığı bir dünyada kendi evrenini nasıl koruyacağını bilmekten bile muzdarip pasiflikte bir adam; diğer bütün karakterler para, kadın, ölümsüzlük vs peşinde koşarken bir şey peşinde koşmayan, sanki yenilgiyi kabullenip köşesine çekilmiş bir insan. bir nevi duverger'in lafına çıkıyor durum: siyasetle uğraşmazsan siyaset seninle uğraşır. insanların ayaklı birer meta yığınına dönüştüğü günümüzde bu insanlarla nasıl yaşayacağını bilemeyen, kendini koruyamayan, bunun da ötesinde "kendini bilmeyen" bir adamın dramı olarak ya da malkovich dışındaki karakterleri kapitalizmin özendirip ideal konumuna getirdiği metalar (aşk,para,güzel kadın,ölümsüzlük,vs) , malkovich'i ise bu metalar karşısında ne yapacağını bilmeyen, kendini, devraldığı ya da kendi üretip geliştirdiği değerleri koruyamayan, kendi karakterini ve hayatını bu metalar karşısında konumlandıramayan ve eriyip giden günümüz insanı olarak okumak da mümkün.konuyu buradan alıp malkovich üzerine çok daha başka yazılar yazmak,daha başka filmler çekmek de mümkün.

    bazı yorumlarım, hatta yazının tümü kelalaka ya da zorlama gelebilir, "senarist hikayeyi böyle düşünerek kurgulamamıştır" denebilir. senaristin senaryoyu yazarken böyle düşünüp düşünmemesinin önemli olduğunu düşünmüyorum, sonuç olarak ortaya koyduğu şey üç boyutlu bir yapıt ise her açıdan farklı şekillerde yorumlanabilir, senaristin vurgulamadığı ya da sadece detay olarak gördüğü şeylere mercek tutulduğunda bu yapının ayrı bir yüzü daha ortaya çıkabilir, bu da yapının kendisine ya da yapanın yorumuna zarar vermez, aksine yapının zenginliğinin ve mükemmmeliğinin bir göstergesidir.


    (rasseneur - 21 Aralık 2012 00:36)

  • comment image

    filmde oynayan şempanzenin kendi geçmişini hatırladığı bir sahne vardır ki... film izlerken keyif almanın, hayvansal bir bakış açısının aslında olağan durumun yüzeyselliğini bir kenara bırakarak, bir bakıma at gözlüklerinden kurtularak hayata bakabilmenin zevkini yaşatır, geniş açı görmenin şaşkınlığına sebebiyet verir.

    film o kadar başarılı, senaryo o kadar ayrıntı ve felsefik yaklaşımlarla doludur ki, her bir karakterin üzerinde uzun uzun düşünülmesi gerekir. dr. lester'in her şeyi yanlış anlayan sekreterindeki o duruş bile filme güzellik katar. cameron diaz hollywood’da gerçek anlamda on dört tane senaryo olduğu, bu senaryonun da on beşinci olduğunu söyler. doğru der.

    elbette o herkesi büyüleyen malkovich'in kendi benliğine girdiği ve gördüğü sahneler filmin can alıcı noktasıdır.

    birer kukla sahnesindeyiz ve görünmez ipler dolanıyor beynimizde. irade dediğimiz saydam ipliklere bağlanmış gerçeklik, kararlar alıyor yerimize . adına kader diyoruz. oysa nasıl yetiştirildiysek, nasıl büyütüldüysek ve nasıl uyutulduysak seçimimiz o oluyor.

    bilinçaltı denen bölge, şempanze kafesi. kapıyı açarsalar çıkarız. ve korkar, geri döneriz.


    (magicalbronze - 27 Aralık 2012 23:08)

  • comment image

    malkovich malkovich malkovich malkovich malkovich malkovich . malkovich malkovich malkovich malkovich malkovich malkovich malkovich . malkovich malkovich malkovich .


    (set - 8 Şubat 2001 00:11)

  • comment image

    a:malkovich
    b:malkovich malkovich?
    a:malkovich!
    c: malkovich,malkovich malkovich...
    sekinde super bi diyaloga sahip keyifli film.


    (bwh - 1 Mart 2001 05:31)

  • comment image

    hatta barda sarki soyleyen kadinin maaaalkoviiiccchhh sarkisini soylemesi ayri bi kopartici.


    (dementia - 1 Mart 2001 17:16)

  • comment image

    ağızda the matrix, donnie darko ve inception karışımı bir tat bırakan film. tabi bu tat için, bieng john malkovich'i hepsinden sonra izlemek gerek.

    film, kukla gösterisi ile başlar. işte bu andan itibaren seyircidir kukla olan, yönetmenin hızlı ellerinde. önce lotte'ye acır seyirci, sonra craig'e, sonra da maxine için üzülürüz. sonra hepsi john malkovich'e.

    duygu karmaşasıdır amaçlanan, duyguların kukla edilmesidir. bir o yana, bir bu yana. başı döner izleyicinin. aidiyet duygusundan uzaklaşır. taraf tutamaz izleyici. herkes o kapıdan geçip john malkovich olur. hani filmde ara ara, 15 dakkalığına john malkovich olan "başkaları" var ya, işte onlar izleyicinin ta kendisidir aslında.

    rüzgarda savrulan naylon torba gibi şuursuzca kayar o yapışkan geçitte, heyecan kıvılcımlaşır merak ile. john malkovich'e uzanan kapı, insan tenindeki porlar gibidir. başka bir diyara açılır açılmasına ama odunu yakan ateşten çıkan is gibi yayılır ve siner bütün benliklere. iz bırakır, dokunduğu zihnin kenarında. bu izler anılara dönüşür benliklerde. yek-pare bir tebessümdür ıslak dudakta, kazımak istersin ancak nafiledir. bağımlılıktır bunun adı. alışkanlıkların insandaki izleri. işte filmdeki karakterler o kapıdan geçtikleri andan itibaren soluksuz kalırlar bu değişim diyarında.

    aynı bedende iki kişi. biri ben, biri john malkovich. sen tenasul uzvu gibi dışarda kalırsın ama o bedenin bir parçasısındır. eğer cinsel haz ile compozit olursan, ki buna filmde aşk denmiş, john malkovich sen olursun. insan tabiatı gereği, kaz görür komşunun tavuğunu. ikincil benlikte bu aç gözlülükle saldırır john malkovich'e ve onu, onun vücudunda ekarte eder. dedim ya başta, kukla gibi savaşır adeta. benlik yoksa eğer savaş kazanılmıştır çoktan.

    farkındalık en güçlü işkencedir. çünkü farkında olmayan mutludur. maymun ise farkında olduğu tek anda, sahibini kurtarır. ama bu ona hüzündür. maymun olmak, farkında olmamak, yani avuç içinde dondurma tutmaktır. gerçekler, tenin sıcaklığında sürrealleşir erir gider zihin parmaklıklarından. tutamazsın.

    john malkovich içinde john malkovich inception'a, portlardan geçip başka diyarlara yolculuk the matrix'e, mistik havası da donnie darko'ya yakınsamadır.

    bu film, ikinci plana atılan brad pitt gibi gülümser. çünkü asıl yeri orasıdır. göz önünde olmamayı o seçmiştir. düşler diyarındaki kelebeğin sırtına binmiş bir karınca gibi yarı gerçek, yarı süspanse ama her şeyden önemlisi zihinler ötesi.


    (tek hortumlu fil - 9 Temmuz 2013 22:10)

  • comment image

    ne tamamen akla yatkın ne de çok mantıklı bir hikaye ama kaufman ve jonze’in şaşırtıcı yaratıcılıklarını gösteren, komedi ve sürrealizmin bir araya gelişiyle ne de hoş şeyler çıkarmış dedirten, bunu yaparken de çok yerinde noktalara değinen hoş film. bu arada spoiler olarak algılanmış kısımlar vardır, izlemeyen bunu bilerek okusun ya da okumasın, kendi bilir.

    film temelde başka biri olmak üzerine kurulu. bu başka birineyse, ki kendisi yüzyılın en iyi aktörlerinden john malkovich, bir plazanın 7.5uncu katındaki sihirli bir kapıyla ulaşılıyor. başka biri olmak filmdeki haliyle oldukça çekici bir deneyim çünkü dünyayı 15 dakika boyunca başka birinin gözlerinden algılıyorsunuz, üstelik işin sonunda tekrar güvenli beninize dönme şansınız var. fakat filme baktığımızda yolculuklardan üç tanesi ayrı bir parlıyor, filmi anlamlandırıp başka bir bedenin kime neden cazibeli gelebileceğini gösteriyor. craig’in yolculuğu gösteriyor ki eğer ünlü değilsen- popstar topstar olamamak- sen ve yeteneklerinin hiçbir değeri yok. lotte’nin yolculuğundan çıkardığımız olası sonuç kadının meylinin kadın ruhuna olduğu. malkovich’in kendine yolculuğunda görünense kendi derinliklerine girip tamamen seninle dolu bir dünya bulmak.

    craig'in yolculuğu hepimiz için cazibeli çünkü malkovich’in beynine yaptığı yolculukla craig yeni ve daha iyi(!) bir hayat buluyor. hayatındaki eksiklikleri daha bir net gören craig malkovich olmakla büyük bir kitlenin saygısını, kuklalarını gösterme, takdir toplama ve hayallerinin kadının ilgisini çekme fırsatını buluyor. isteklerine ulaşmaya çok uzak olan, yaptığı kuklalar ilgi görmeyen, evde maymun delisi bir çirkinle yaşayan, tek amacı iyi bir kuklacı olmak olan craig’in elbetteki yapacağı tek şey malkovich olmayı seçmek, başarıya, kendine güvene ve hayallerinin kadınına kavuşmak olur, bu noktadan sonra da bu yolculuğun vazgeçilmez bir tutku olması kaçınılmazdır.

    lotte içinse bu deneyim farklı anlamlar kazanıyor. hayvanlara olan tutkusuyla kendini açığa vuran yalnızlığının mutsuzluğunun malkovich’in bedeninde son bulduğunu gördüğünde lotte için ne kuklacı kocası ne de gelecek kaygıları kalıyor. kadın erkeğin bedenine ilk defa girdiğinde, erkek olmayı hissettiğinde ve seksin tadını o bedende yaşadığında onun için kadın olmanın pek de cazibesi kalmıyor. üstelik erkek bedeni içindeyken bir kadına aşık olmak ve bir kadın tarafından arzulanmak gayet hoşuna gidiyor. aslında bu noktada ilginç bir şey daha var ki o da lotte’nin maxine tarafından da erkek bedeni içinde cazip bulunması, acaba kadının aradığı erkek bedeni içindeki kadın ruhu mudur dedirtiyor. belki de maxine gibi bir femme fatale’in, kendini hiçbir erkeğe açmayan ama cazibesiyle onları çıldırtan bir kadının, korktuğu tek şey kırılmak ve anlaşılamamak. böyle bir kadını anlayabilecek onu iyi edecek tek şey bir kadın ruhu üstelik buna ulaşmak için ne seksten ne de erkek bedeninden vazgeçmek yok.

    3. ilginç yolculuksa herkesin beynine girmesinden hatta üstüne bir de kontrolü ele geçirmeye başlamasından bıkan malkovich’in yeter artık diyerek kendi kapısından kendine girmesi. kendi kişiliğinin karanlık dehlizlerine girmek olarak içkarartıcı bir tanımla anlatabileceğimiz bu yolculuk jonze dehasıyla öyle güzel anlatılmış öyle renklendirilmiş ki malkovichlerin bitmediği bir malkovich malkovich döngüsü içinde buluyoruz kendimizi. öyle bir dünya ki malkovich’ten başkası yok, çevresindeki herkes ve her sözcük malkovich’e dönüşüyor ve anlıyoruz ki sadece senden oluşan bir dünya pek çekilmez pek bir katlanılmaz.

    muhteşem kukla görüntüleri, başka bir bedene geçiş, bedenler mi ruhlar mı daha çekicinin sorgulanması, seçilen bedenin john malkovich gibi başka ruhları yansıtmayı çok iyi beceren bir aktör olması, hiçbir vakit güzel bulmadığım cameron diaz hanımın varolduğu güzellik ölçütlerinde yansıtılması ve bir kadının gerçekte aradığının erkek bedenindeki kadın* olma ihtimalini göstermesi bakımından çok başarılı saydığım, güzel film.


    (liawrizas - 25 Mart 2004 11:45)

Yorum Kaynak Link : being john malkovich