• "uyusma etkisinin gitmesiyle ufak ufak agrimaya baslayan olay...oy oy"
  • "korkulacak bişey değil evet ama allah belasını versin onun."




Facebook Yorumları
  • comment image

    disin kanallarina rengarenk uclu uzun uzun igneleri batirarak curukleri temizlemek, ardindan herbir kanali oksijenli suyla yikamak, paperla kurulamak, disin icini kasindirip kivrandiran bi ilaci koyarak ustunu gecici dolguyla kapatmak islemlerinin tumune kanal tedavisi adi verilir, bundan sonrasi iyilesmeyi gozlemlemek ve disin ustune kaplama yapmak asamalariyla devam eder


    (cle - 1 Mart 2000 12:02)

  • comment image

    boşuna tırsmayın bundan.

    şu dünyada dişçiden en çok tırsan, nefret eden insan olabilirim. sırf bu yüzden ağzım yüzüm yamulmadan, ağrı kesiciler diş ağrımı geçirmekte etkisiz hale gelmeden gitmem dişçiye.
    ancak bilin ki bu kanal hadisesinde hiçbir şey olmuyor. en ufak bir acı söz konusu değil. yazılanlara itibar etmeyin, onlar ya beceriksiz bir dişçiye gitmişler ya apseleri geçmeden tedaviye başlamışlar ya da abartıyorlar.

    yine iğrenç bir işlem, bunu yadsıyan zaten yok. sonuçta ağzınıza çiviler giriyor iğneler çıkıyor, şantiye yerine dönüyor ağzınız, ama acı yok anladın mı rocky, acı yok. yine de olayda sevimsizlik söz konusu.

    size tavsiyem, son ana kadar kaçın gitmeyin, ancak zorunlu kaldığınızda da korkmayın.


    (theos ek mekhanes - 12 Şubat 2009 19:38)

  • comment image

    yillar yili ne oldugunu bilmeden feci sekilde tirstigim, ancak basima geldikten sonra pek aci vermedigini gordugum dis tedavisi cesidi. basina gelen arkadaslara tavsiyem gozlerini kapamalari ve iclerinden cesaret cesaret daha fazla cesaret seklinde cigirmalaridir. delikanli besiktas taraftari kanal manal iplemez ayrica.


    (kalashnikov - 26 Eylül 2002 18:46)

  • comment image

    "bir iğne de şakaklarıma vur doktor, düşünceler geceleri uyutmuyor."

    bana uzun süredir hayatı dar eden dişimin icabına baktırmak için sonunda bir dişçiye gittim. dişçi korkumun olup olmadığını bile daha önce dişçiye gitmediğim için bilmiyordum. yokmuş. vücudum, ilk 27 sene tıbbi müdahale olmadan gayet idare etmişti fakat özellikle bu sene sinyaller gelmeye başladı. artık yıldızlara bakmak için gözlük takıyorum, yıldız sayısı ve netliği direk iki katına çıkıyor. çok soğuk biralarda dişim epey sorun çıkartıyor, üçüncü biradan sonra acıyı duymadığım için hızlı hızlı içiyorum. fakat o zaman da sarhoş olup, kollarımı açarak ağaçlara doğru koşuyorum. her türlü şarttı dişçiye gitmek ve sonunda gittim.

    girdiğimde pink floyd çalıyordu, koltuğa uzandım. adam ağzıma türlü zımbırtılar sokup kanala girmemiz gerektiğini söyledi. hey you çalmaya başladı o sırada, askerde illegal yollardan müzik dinlerken duymuştum en son. dişetime ilk iğne saplandı, tepedeki beyaz floresanlara baktım. tepedeki beyaz floresanlara en son baktığımda kendi ordusunun döşediği mayına basan bir askere kan vermek için acil servisteydim. o günleri hatırladım, sanırım çocuk ölmüştü. münferit ölümler pek haber olmuyor malum. yan gelip yatma değil oralar, biraz tehlikeli. ilk iğnenin pek işe yaramadığı duyduğum tarifsiz acıdan belli oldu, bir iğne daha geldi incesinden. doktor iyi birisine benziyordu, en azından mükemmel bir müzik zevki vardı. evine gittiğinde gitar çaldığına emin olduğum pek insan yoktur, adam bunlardan biriydi. bio-uyumlu olduğunu söylediği zımbırtılarla dişimi oymaya başladı.

    yeterince uyuştuktan sonra kanal tedavisinin kötü bir tarafı yok, bir ipucu daha: yeterince uyuştuktan sonra yaşamanın da öyle bahsedilmeye değer bir kötülüğü kalmıyor. sadece dışarıdan izliyormuşsun gibi, ki lokal anesteziden sonra adam damağımı söküp ilerideki masada kanal tedavisini yapsa bile umrumda olmazdı. bilgisayara gidip müziklere bakardım, dişsiz ağzımla peltek cümleler kurardım. tek bir dişe ölümüne girdikten bir saat sonra ilk seans bitti, geçici dolguyu zerk ederken "lokum falan yeme" dedi. lanet olası lokumu en son ne zaman yediğimi bile bilmediğimden kafamı salladım. "mutlak surette lokum yemen lazım, yoksa dolgun düşer" dese bile lokum yemezdim. ki hayatımda bir kere yediğim tofita zıkkımı sayesinde üç dişimi aynı anda kaybetmiştim.

    ilk seans acısız ve müzik ziyafetiyle geçti. ortalama haftada bir randevulu ve dokturun söylediğine göre yeni aletler sayesinde gayet isabetli bir tedavisi olan bir şeymiş bu kanal tedavisi. çektiğim acıyı haybeden çekmekle kalmışım, en azından acı eşiğim arttı. koltuktan kalkarken "eloy da iyidir" dedim, bu sefer o kafa salladı. kanka frekansında bir adamdı, kanallardan sorumlu devlet bakanıydı.

    eve döndüm. ve tek isteğim bir paket çifte kavrulmuş lokum yemek. içinde fındık falan da olsun. aklımdan gitmiyor.


    (mies - 6 Temmuz 2010 17:18)

  • comment image

    kanal tedavisinde çekilen acıları bir yana bıraktım uyuşan ağzı toparlayamama hadisesi çok fenaymış. doktor uyuşturucuyu vurdu ve arkasını döndü; beni ucundan hava püskürten, testere sesi çıkaran birbirinden korkunç cihazlarla başbaşa bıraktı. sanki birazdan her biri canlanarak üzerime gelerek burnumdan ısırık, yanağımdan makas alacak gibi duruyordu. ben alet edavata bakışlarımla korku salmaya çalışırken kadın dedi ki, başlayalım mı?

    -beaslaööyeli...?%+&&/aözöm aekyööö golba. (başlayalım, (skym) ağzım akıyor galiba)

    o andan sonra bir süreliğine ağzım yoktu. tamamen doktorun insafına kalmıştım. keyfine göre dişleri çekse başka başka yerlere yerleştirse azı dişlerimi öne taksa benim hala tek derdim "ulan salyam neyin akıyor mu gosgoca toktorun yanında" olacaktı. ki zaten ucu karanfilli şeyleri yakmaya çalışırken dudağımın yandığını da farketmem hayli zaman aldı.

    eve geldiğimde inatla sağa doğru akan yüzümü toparlamaya çalışırken içimden yıldız tilbe'den binlerce kez özür diliyordum.


    (degmesin yagli boya - 7 Temmuz 2010 09:46)

  • comment image

    geçici dolguyu yaptıktan sonra "sakın lokum yeme" deyip, bir haftadır lokum diye kıvranmama neden olan dişçi sayesinde ya ikinci rounda biraz tedirgin çıkacağım ya da "bana ne yapamayacağımı söyleme" deyip ortalığı birbirine katan john locke gibi, ben de "bana ne yiyemeyeceğimi söyleme seni kahrolası" çığlığıyla muayenehanenin kapısını tekmeyle açacağım. lokum nedir bilmezdim, dilime pelesenk ettim. "içki nedir bilmezdim, şimdi bir ayyaş oldum" diyen ibrahim tatlıses'in bıyıksızı gibi kendimi oradan oraya attım. evde huzur bırakmadım, geçici dolgumu söküp o açıklığı lokumla geçmek istedim. misafirlerin çocuğunu rehin alıp çatıya bir kutu lokum istedim, bir haftadır ne bir saat uyudum ne de şehri uyuttum. 24 saat yaşayan metropol oldu eskiden mezarlıktan farkı olmayan küçük ilçemiz.

    tedavi sakat kalmasın diye yine de lokum yemedim, yedirdim. sünnet sünnet gezip olay anında çocukların ağzına lokum tıktım, son bir haftada katıldığım sünnet töreni bazında kemal özkan'ı bile geride bıraktım. sünnet sarayının padişahı oldum dişçimin yanlış yönlendirmesi yüzünden. bir elimde çocuğun birisinden çaldığım sünnet asası ile akşama kadar dolaşıyor ve büyü yapmaya çalışıyorum. ailecek mağdur olduk, kardeşim eve gelmiyor üç gündür.

    birazdan tüm bu süreci anlatacağım ve bir daha buna benzer davranışlarda bulunmaması için yemin ettireceğim. hayır, adam "sakın at kestanesi yeme" dese, bu hafta boyunca at kestanesi aramak için yılkı atımın üzerinde dağ tepe dolaşacağım, yine ben perişan olacağım. tedavi bitip kaplama yapılıncaya kadar yanlışlıkla dünya turu yapacağım.


    (mies - 12 Temmuz 2010 14:35)

  • comment image

    bunca yıllık hayatımda ikinci defa dişçi koltuğuna oturduğumda ansızın yapılan müdahale.

    ilki sayılmazdı zaten, 6-7 yaşlarındaydım, 5. dakikada bayılıp eve dönmüştüm. 20 küsür sene sonra artık dayanılmaz hale gelen ağrılarla gece 11 de, belki ağrıyı geçirecek bir şeyler yapar umuduyla gittiğim dişçinin yaptığı operasyon. ben bi ağrı kesici verir ya da "önemli birşey yok, git yat sabah kalkınca geçer" demesini falan bekliyordum.

    "kanal tedavisi yapacağız" dedi. "tamam ne zaman geleyim?" dedim. asistanına dönüp "xyzqw'i verir misin?" dedi. abim yaptırmıştı yıllar evvel, çok büyük bir operasyon diye kalmış aklımda. ancak yıllardır beklediğim o an hazırlıksız geldiğinden midir nedir, çıkaramadım sesimi. ölmeyiz heralde dedim içimden.

    vesselam tıp çok ilerlemiş, yarım saatte halletti, 12 de evdeydim. ne ağrı ne sızı.

    yalnız çıkarken bir uyarıda bulundu; "1 hafta sol tarafınla yemek yeme, dişin şu an çok zayıf, kırılabilir."

    tıp çok ilerledi ama 1 hafta boyunca çorba içersen.


    (matahari - 26 Mart 2011 02:20)

  • comment image

    6 ay süren kanal tedavimde 23'üncü seans sırasında doktorum ispirto ocağında bi şeyleri yakıp yakıp ağzıma sokarken müjdeyi verdi: kanalları doldurmuş, 20 dk'lık son bir seansı da tamamladıktan sonra tedavi bitecekmiş. (alevli kısım tedavinin bi parçası mıydı yoksa gösteri amaçlı mıydı hiç bilmiyorum)

    bu uzun mu uzun süren kanal tedavisinden anladığım bi şey varsa o da diş hekimlerinin (yani çoğunun) cennetlik insanlar olduğudur. yahu nasıl bir sabırdır ki o, minicik dişe yüzlerce kez iğneler sokarsın, o kanalları tek tek temizlersin, geçici dolgusunu yapar yapar sökersin, üstüne benim öğürme refleksime katlanırsın, iltihap yüzünden oluşan kokuya hiç girmiyorum bile. be adam, ben o koku yüzünden kusacak gibi olmuşken sen yüzünü bile buruşturmadın! üstelik bunların hepsi minicik bi diş için: insan kör olur lan minicik bi dişle uğraşa uğraşa! neredeyse ilkokul öğretmenim kadar yüce bi insansın sen diş hekimi!

    bir de toplumsal mesaj vermem lazım sevgili gençler, ağzında hala diş olan insanlar: dişlerinizin kıymetini bilin. bilmiyorsanız gidin kanal tedavisi yapan bi diş hekimini ve hastasını gözlemleyin. "oha amk bu ne lan!" nidalarıyla diş fırçalarınıza sarılacaksınız. belki şirinleri bile görebileceksiniz.


    (dreamscape - 1 Kasım 2011 20:33)

  • comment image

    insana deli bi iskence gibi gelsede dis doktoru iyi uyusturursa ve yeterince beklenirse hic bir sey hissedilmiyo ben bunu yasadim bugun lakin iyi uyusturulma olayindan sonra insan salyalarina hakim olamiyor ve konusma yetisinde gariplik oluyor o ayri mevzu


    (nuitari - 5 Şubat 2001 19:31)

  • comment image

    öncelikle hiç acıtmayan tedavi. kanal tedavisi olacak arkadaşlara nacizane tavsiyelerim olacak. korkacak bişey yok. azıdişimin içi yıllardır oyuk olmasına ragmen hiç agrımadıgı için dişçiye gitme ihtiyacı hissetmemiştim. arasıra agrıyor sonra geçiyordu. eski adı kadıköy agız ve dişhastanesi yeni adı atasehir agız ve diş hastanesi olan hastaneye randevu aldım. daha önce diş tedavisi yaptırmadığım için acaba özele mi gitseydim diye düşünmedim degil. ama inanın cok memnun kaldım. pazartesi günü randevum var ama cumadan diş agrısı başladı ve pazartesiye kadar hiç kesilmedi.agrıyı kesmek için dişin üstüne sakız yapıştırdım. agrı kesildi. vay be ne kadar zekice bi buluş dedim kendi kendime. bi arkadasa sordum dedim dişim felaket agrıyor. sakız yapıştır dedi. o kadar da zeki olmadığımı anladım. hastaneye gitmeden önce biraz arastırma yaptım kanal tedavisi hakkında, önce dişi oyuyor sonra bi hafta sonra yapıyor şeklinde bilgiler edindim.
    pazartesi hastaneye gittim. doktorun odasına girer girmez dedim ki doktor hanım öncelikle şunu belirteyim dişim çok agrıyor. (baska güne sallamasın diye. baska gün gel dese çektirecekdim.)
    dişe baktı. tak tak vurdu. acıyor mu dedi. yok dedim. şişti mi hiç dedi .yok dedim. ( doktor burda dişde apse olup olmadığını anlamaya çalışıyor. )
    doktor sana kanal tedavisi yapıcaz. ama uzun bir tedavi 1, 2 saat agzını hiç kapamıycaksın, yutkunmuyacaksın ve tükürmüyeceksin. dişini oydukdan sonra oraya tükürük gelirse dişin çürür benim de emegim zayi olur dedi. ama doktor hanım konuşmaya öyle cok ihtiyacım var ki cok yalnızım ben diyemedim.
    ya tükürme ihtiyacı hissedersem dedim. yok aletlerle biriken sıvıyı alıcam ben dedi. tamam dedim.
    aç agzını dedi. aslanlar gibi açtım agzımı. ama o esnada hani cok esnersin de cene kasları gerilir ya agzımı acınca cene kaslarım gerildi. bi dakka bi dakka dedim. ohooo daha basdan böyle yapıcaksan hiç başlamayalım dedi. yok yok geçti dedim. doktor tedavi esnasında ne yapıyorsa adım adım anlatmaya başladı. uyuşturucu igne yapıyorum dedi. yaptıkdan sonra dişim degil de dilim uyuştu sanki. peltekleştim. dedim dilim pi uyuptu yaplıplıkla. yok dedi normal o.şimdi dişinin içini oyuyorum. şimdi röntgen cekicez. şimdi sinirleri alıcam. genelde 3 kanallı olur sinirler ama senin dişinde 4 kanal varmış dedi. arasıra cıkabiliyor böyle dedi. her zaman özel biri olduğumu tahmin etmiştim bende diyecekdim ama konuşamadım. sinirleri alıyorum dedi. şimdi dolgu yapıyorum dedi. işlem bitti. 2 saat falan sürdü. daha sonra gel bi de dişlerini temizleyelim dedi. çop telekkül edelim doltol hanım dedim.
    pu anda bil dişti kadal bilki sahibilim. ipteyene üpretsiz kanal tedavti yapılıp. benim gibi konultmayacaktınız ben zaten peltektim


    (kingofcomedy - 18 Temmuz 2013 23:29)

  • comment image

    hayatımda kanal tedavisi yaptırmamıştım, geçen yıl rutin kontrolde, biricik doktorum çürüğümü fark edip "buna bakalım mı, ilerde sorun çıkarmasın" dediği halde, "ay boşver şimdi, uğraşmayalım, ağrı sızı yapmıyo" deyip üstünde durmamıştım. aradan geçti 12 ay, yine gittim rutin kontrole, "bu sefer alalım mı şu çürüğü, bak o kanal tedavisine giderse fena olur" dedi. kanal tedavisini de hep duyardım sağdan soldan, millet anlatırdı işte "şöyle kötü, böyle kötü, ay öldüm bittim" bilmem ne diye. kanal tedavisini duyunca bi ürker oldum nedense. irreversible filminde "abla o tünele girme, götünden sikecekler" deseler, haldır haldır girer miydi monica bellucci ablamız? girmezdi elbet. işte ben de "e madem öyle diyosun, yapalım da çıksın aradan" derken o tünele giren arkadan bâkire monica gibiydim, içim neşe ve mutlulukla doluydu, kıçım da sızlamıyodu. saat 3 müydü neydi, oturdum dişçi koltuğuna, biriciğim, sevgili doktorum sağolsun hemencecik çaktı 3 tane iğneyi, başladı dişimi oymaya, bızzzt sesini duydukça, dişimden sıvılar sıçradıkça benim üstüme ağırlık çöktü, bildiğin uyuklayayazdım oracıkta. nasıl hafif bir eli var kadının, nasıl rahatlıkla bitirdi, oya işler gibi ince ince yaptı işini, tam 2 saat sürdü o koltuktaki uzanışım. ama 2 saatin sonunda mükemmel bir dolgu, sıfır acı ve sola çeken bir ağızla kalktım koltuktan.

    şunu söyleyebilirim ki hasta için olduğu kadar, diş hekimi için de acayip zorlayıcı bir uygulama bu. hasta için zorluğu şurda, uygulama sırasında ağzını kapatamıyosun, bölgeye tükürük girmemesi gerekiyomuş, dilin damağın kuruyo, çenen ağrıyo. ama doktorun işi hastadan daha zor, kızcağızın elleri hiç durmadı 2 saat boyunca. dişi oyuyor, kanallara giriyor, temizliyor, ilaçlıyor, yıkıyor, sonra kanalların boyuna göre renkli renkli milimetrik iğneler hazırlayıp onları bikbikbik yerleştiriyor dişe, bir de iğneyi ateşte bekletip bişiler yapıyo ama o sırada benim gözüm tepemdeki televizyonda verilen antrikot tarifine kaydığı için o iğnecikler nedir, ne değildir bilmiyorum. zaten şu hayatta bi doktorun bi de şoförün işine karışmam ben, bildiği gibi yapsın. işin kötüsü, normalde 2, hadi bilemedin 3 tane olan kanal sayısı, bende 4 çıkmasın mı!?!? çıkmasın, ama çıktı işte. bi dişte 4 kanal olur mu anasını satiym, büyüyünce kullanayım diye rabbim her şeyden fazla fazla koymuş. işte bunlar hep yüce yaratıcının ilâhi kudreti değil de nedir diye düşünüp oracıkta samanyolu belgeseline bağlayıverdim.

    velhâsıl, hastaneden çıkarken yamulmuş ağzım ve dudağımın kenarından sızan salyalarımla biricik doktoruma ve asistanına "şok teeekküyley, hayika oğmuş" derken hepimiz mutluyduk. 10 gün sonra kontrole gittim, geçici dolgumun yerine misler gibi bir dolgu takıldı, ince ince kaşıntıya benzer bi sızı hissettim birkaç gün boyunca, hepsi bu.

    kısacası kanal tedavisinin iyisi kötüsü yoktur, doktorun iyisi kötüsü vardır diyerek bitiriyorum.


    (kirlikedi - 1 Ocak 2014 15:48)

  • comment image

    korkulacak bir tedavi değildir, insanları korkuya yöneltmeyelim lütfen.

    altı üstü damağınıza vs. bir iğne vuracak hekiminiz. tek bir iğneyle zaten bütün kafanız uyuşacak, merak etmeyin. o uyuşmadan sonra da hiçbirşey hissetmeyeceksiniz. ha sadece ses duyabilirsiniz, o da sıkıntı değil.

    rahat olun, korkmayın böyle şeylerden. korkutmayın da.

    diş hekimleri dost'tur, canavar değil.


    (borderline cadi - 21 Nisan 2014 01:00)

  • comment image

    cogu halde dolgu yaptirmaktan bile daha az aci veren dis tedavisi.efsanevi bir sekilde "cok aciyor" söylencesinin sebebi büyük oranda yine hastalardir.
    genel olarak kanal tedavisi nekroze olmus yani ölmüs bir disi agizda tutma amaciyla yapilir,aci duyusunu beyine ileten sinir öldügü icin de cok aci duyulmaz.ancak yurdum insani "kanal tedavisi adami öldürür,öldürmezse süründürür" düsüncesiyle hekim koltuguna oturdugu zaman psikolojik olarak agri esigini o kadar düsürür ki,o an insana ne yaparsaniz yapin cok acidigini söyleyecektir.ikinci korku da "bana igne yapacaklar" seklinde kendini gösterir,cocuklugundan beri "seni disciye götürürüm,igne yapar" gibi sapikca korkutmalari duymus kisi,hekim koltugunda tip dünyasinda kullanilan en ince ignelerden birinden bile ölümüne korkar,ancak ayni insan kaba etine 5lik enjektörü yer,sesi cikmaz.
    ayrica kanal tedavisinden bu kadar korkan hastalar,o dislerini kanal tedavisi gerektirecek kadar cürütürken ne fircalamayi ne de hekime gitmeyi akil etmezler.
    kanal tedavisi olurken sakin olalim,korkmayalim,böylece hem siz rahat edersiniz hem hekiminiz rahat eder.


    (candywarhols - 21 Mayıs 2004 20:06)

  • comment image

    sanırım ağrı eşiği yüksek bir insan olduğum için ne bir ağrı sızı, ne bir tuhaflık* hissetmeden "ulan 2 sene oldu şu dolguları bir değiştirtelim artık" diye lay lay gittiğim ama 1 hafta içinde 4 tanesine maruz kaldığım eylemdir, ki olayım devam etmekte...

    makul ölçüde dişçi korkusu olan biriyim.. ama dişçi korkusuna asıl neyin nesi olduğunu göremediğiniz bir takım aletlerin ağzınızın içinde çıkardığı berbat seslerin neden olduğunu sanıyorum...

    öncelikle benim doktorum yanağımın içine tek bir iğne yapmakla olaya başladı, 15 dakika kadar havadan sudan konuştuk, bu 15 dakikanın sonlarına doğru ben konuşmalarıma hakim olamamaya başladığımda, "tamam" dedi, oturduk koltuğa... önce üstteki dolgum çıktı, altından yeni çürüklerimi ağzıma ayna tutup gösterdi ki diplerde derinlerde minik bir nokta bana göre.. onu temizledi ve kanalımın açık olduğunu gördü, artık bir teknik terim olsa gerek bu... yine aynayla gösterdi ama anlamadım tabii ki...

    15, 30 vs şeklinde numaralanmış oyucu aletlerle kanalları açtı bir şekilde... acı falan yok elbette... tüy gibi minicik beyaz sinirleri çıkarıp gösterdi, o ana kadar metanetimi koruduysam da dişimin sinirini dişimin dışında görmek sinirimi bozdu diyebilirim...

    ilaçla temizleyip üstünü doldurdu ve ertesi gün de üst dolgusunu yapıp olayı bitirdi... ne acıdı, ne ağrıdı, ne de herhangi bir yasak koydu yeme içme konusunda... tek sakıncası insanı uyuşturucuya alıştırma olasılığı.. çünkü bariz şekilde günün yarısını leyla geçiriyorsunuz...

    bu arada ağzıma sokulan aletlerden en masumu olduğunu düşündüğüm hatta ağzımdaki tükürüğü kurutmaya yaradığını sandığım hava üfleme aparatının, dişetini dalgalandırıp altını görmeye yaradığını yine ağzıma tutulan bir ayna sayesinde görünce bayılıyordum diyebilirim... oha lan oha...


    (yul - 8 Mart 2005 19:14)

  • comment image

    eskiyen dolgu icin gidilen dis hekiminin oyarken birden "kanala girdik!" sozleri ve bu jargondan birsey anlamayan hastanin [ben] "nasil yani, noldu ki simdi?" unlemesine sebep olan hadise. "top bahceye kacti" der gibi "kanala girdik!". ee? yani ezcumle "igne yapacagiz, disini oyacagiz, icine raptiye batiracagiz, sen zipladikca da 'aaa igne etkilemiyor, bir tane daha yapalim' diyecegiz"! pespese yedigin ignelerden agzin uyusacak, sol tarafi asagi kayip yamulacak, salyalarini zor toplayacaksin. of ki off!

    - ucuncu kanali bulamadim, nerde?
    * ne bileyim ben nerde?!

    izdirap...


    (kacin kurbagasi - 3 Nisan 2005 12:53)

  • comment image

    gunumuzde canli di$te uygulanacaksa, di$ uyu$turulmadan yapilmayan tedavidir. lakin eger dis nekroz* ise o zaman uyu$turulmasa da zaten canli olmadigindan hissedilmez.
    tedavi esasi soyledir:
    di$in kokunde pulpa denilen kisim, damar ve sinir demetlerinden olusan disin canli kismidir. di$in pupasinda bir iltihap oldugu zaman disin damar-sinir paketi olmu$* olur. bu olu dokuyu vucuttan cikartmak gereklidir. cunku vucuttaki her olu doku yabanci cisim gibi algilanmaktadir, ve vucut yabanci cismi di$ari atmak istemektedir. bu di$ari atim iltihap ile gercekle$ir ve di$in icinde olu$an iltihap, di$ten di$ariya cikamayinca basinc yaparak $iddetli agriya neden olmaktadir. bu a$amada hicbir agri kesici etki etmeyecektir. zira o di$in artik canli olmayan pulpa dokusunun cikarilmasi ve iltihabin bo$almasina izin verilmesi gereklidir.
    di$hekimi olu olan di$in icindeki olu sinir dokusunu cikartmak icin di$in pulpa kismini cikarir. fakat o damar-sinir paketi cok ince bir sahada konumlanmi$tir disin icerisinde. yine de yerinden cikarilan damar-sinir paketinin bulundugu bolge bo$ kalirsa, o bolgeye kok kanali yoluyla, bakteriler yine yerle$erek tekrar iltihaba neden olabilmektedirler. bu nedenle, o damar-sinir paketinin bo$altildigi bolge doldurulmalidir. cok ince olan bu kok kanalinin geni$letilmesi gerekir doldurulmaya musait olabilmesi icin. o yuzden de tirnak torpusune benzeyen, kok kanalini geni$letme amaciyla kullanilan kanal aletleri devreye girer. bu a$amada hasta bir$ey hissetmez, sadece kanal geni$letilir, bu i$leme kanal egeleme denilir. kanal egeleme i$lemi esnasinda ortaya cikan birikintileri uzakla$tirmak amaciyla kok kanali ici temizleyici solusyonlar yardimi ile yikanir. bu yikama islemi, ince olan kok kanalina sadece enjektor girebilecegi icin, enjektore solusyonun cekilmesi ve enjektorun ucunun uygun $ekilde kivrilmasi ile gercekle$tirilir. iyice geni$letilen ve yikanan kok kanalinin doldurulmadan once kuru olmasi gereklidir. bu amacla ise siki$tirilmis kagittan olu$an yine kanal egelerine benzeyen fakat beyaz renkte ve kagittan yapilmis kagit konlar kullanilmaktadir. kuru olan kok kanali yine kagit konlara benzeyen fakat bunlarin daha plastik gorunumunde olup portakal renkli guta-percha denilen konlar ile doldurulur. guta-percha tum kok kanalina yerle$emezse diye de bir toz ve sivi kari$imi, bu guta-percha nin cevresine surulur ve kanal sizdirmayacak sekilde tikanir. daha sonra boyu uzun gelen guta-perchalar isi* yardimi ile kesilir. yine sizdirmayacak sekilde bir kaide maddesi ile kapatilan kanal agzinin uzerine daha sonra daimi dolgu uygulanir. bu daimi dolgu ise, di$in konumuna ve harabiyetine gore beyaz renkli estekik dolgu* veya amalgam dolgu olabilmektedir.

    not: korkulacak bir tedavi degildir. sizin 32 di$inizin 32si kanal tedavisi gormu$ olabilir. fakat takdir edersiniz ki di$hekiminiz sizin agzinizdaki di$ sayisindan daha fazla sayida yapmi$tir bu tedaviyi.
    agri ve aci acisindan korku olmasi yersizdir. fakat tedavi illa ba$ari ile sonuclanacak ve o di$ bir daha iltihap yapmicak diye garanti verilemez. tipki hicbir hastaligin tedavisinin bir garantisinin verilemedigi gibi..
    *


    (psalme - 16 Mayıs 2005 05:42)

  • comment image

    okuduklarımdan sonra doktorumun beni kandırdığından şüphelediğim uygulama.. allahtan dişçiye gitmeden bu başlığı okumamışım. dişçiye gittim çürüğün sinirlere geldiği anlaşıldı. dakikalarca dişim delindi. içinden sinirler alındı bi ton şey sokuldu çıkarıldı. 10 metre kadar beynime girildi ancak acı macı hissetmedim. bi ara uykum bile geldi. sadece dişimden takır tukur sesler geliyodu bazen o rahatsızlık vericiydi. gerçi yalan söylemiim bi kere anlık bi iğne batmamsı bişey yaşadım. bugün git yarın gel de demedi. alemin gördüğü en derin diş köküne sahip olduğum için işlemler 1 saati buldu. işlem üzerinden saatler geçti. hala ağrının başlamasını bekliyorum.. şu başlığa da ilk "canım acımadı" yazan olduğum için haftanın en kötü entryleri arasına girmesini beklemekteyim.


    (kambu - 2 Şubat 2006 00:39)

  • comment image

    sahip olduğum 4 derin korkudan üçüncüsü

    neşe içinde hayatıma devam etmekteyken içmiş olduğum bir bardak soğuk su sonucu “ehehehe anne verdiğin suda amma soğukmuş dişlerim sızlıyor valla” gibi bir cümle kurmuş daha sonra yaşantıma devam etmiştim. aradan gecen 2 gün sonucunda “ anne yaw hani gecen su vermiştin ya hakikaten amma soğuk muş bak hala dişim sızlıyor heheehe” dediğimde ve annemin “ senin dışın ağrıyor a salak oğlum” şeklindeki onur kırıcı cevabı üzerine yüzleşmek zorunda kaldığım fobim.

    telkin yolu ile ağrıdan kurtulmaya çalıştığım 4 gün içerisinde git gide artan ağrılar çekme nedenim. tam da dünya da yapılmış en süper buluşun elektrik, internet yada ne bileyim suyun kaldırma kuvveti değil de apranax fort olduğunu insanlara ballandıra ballandıra anlatırken yaşadığım acıların en vakitsizini (gece 1:30) en şerefsizini ve güzel kafamı duvarlara vurdurmama neden olan en büyüğünü bana yaşatmış, babamın bile benden nasıl nefret ettiğini “oğlum dur çivi koyayım da ona kafa at bari boşa gitmesin ha ha ha” cümlesi ile bana öğretmiş diş hastalığının tek çözümü.

    inat etmeme neden olan 9 gün boyunca tüm iç ve dış baskılara (bkz: içimizdeki irlandalılar) rağmen dişçiye gitmememe, “nede olsa diş, en kötü ihtimalle tamimiyle çürüyecek bakalım kaç gün daha çekeceğim” dememe neden olan, gecenin bir vakti altımda çizgili pijamam, topuk ve burun takviyeli çoraplarımın üstüne giydiğim üstünde malibu yazılı terliklerim, ağzımda birkaç parça buz (soğuk - sıcak duyarlılığı değişmektedir) ile acil serviste diş doktoru arayıp bulduğumda da “doktor bu dişi çekmezsen önce senin sonrada o hipokratın anasını avradını .... “ ile başlayan cümle kurdurtan sinsi yaratık. doktor hanımın halden anlaması ve ağzıma yapılan uyuşturucu iğne etkisi ile sakinleşip “beyaz önlüğünüz size ne kadar yakışıyor adeta bu köhne hastaneye doğan bir güneşsiniz” gibi yalakalıklarım sonucu o gün operasyondan kurtulmama neden olan terbiyesiz şey.

    sonuç olarak ağrıya dayanamayıp tıpış tıpış dişçiye gitmeme, gözlerimden yaş gelerek “esasında hiç acımıyor ama bu işin uzmanı sizsiniz birde sizin bakış açınızdan bakıp durum değerlendirmesi yapalım” gibi babacan bir cümle söylemek sureti ile tedaviye başladığım, geç kaldığım için riskli bir operasyon geçirdiğim, bir ara doktor hanıma dönüp “ ne zaman bitecek bu işlemler kuzum? bak bizimle aynı anda başlayan s.s. kooperatifler anahtar teslim etti ama olmaz ki” dediğim, bir müddet dişimden umudu kestiğim, ağzımın içinde çalışan pancar motorunun sesinden dolayı doktor hanımın hayatını kurtarma fantezimi dahi bitiremediğim (bkz: hoslanilan kişinin hayatini kurtarma fantezisi), ağzıma girmeyen delici, kesici, yontucu, tuzlu (bir ara kuru pasta ikram etti doktor hanım) şeyin kalmadığı, gene geç gittiğim için ikinci güne sarkan, ikinci gün tedaviye başladığımızda doktor hanıma “biliyor musunuz süveyş kanalı 10 yılda yapılmış ne kadar ilginç değil mi ? bizim kanal duble mi oluyor ? bir de dişten mideye uzanıyor herhalde” dedirten, ağzımı açmaktan yorulduğum, bir ara karayolları genel müdürlüğü imzalı “çevreye verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz” tabelası asmak istediğim ama tüm bu işlemler boyunca asla ama asla acı çekmediğim operasyonun lanet olası adı.

    kıssadan hisse : acımıyor, geç kalmayın, çektiğiniz acıya değmez.


    (orient - 20 Mart 2006 09:11)

Yorum Kaynak Link : kanal tedavisi