Süre                : 1 Saat 57 dakika
Çıkış Tarihi     : 25 Aralık 2013 Çarşamba, Yapım Yılı : 2013
Türü                : Drama
Taglar             : Anal seks,Cunnilingus,Kadın çıplakları,Kadın frontal çıplaklık,Oral seks
Ülke                : Danimarka,Almanya,Belçika,İngiltere,Fransa
Yapımcı          :  Zentropa Entertainments , Zentropa International Köln , Heimatfilm
Yönetmen       : Lars von Trier (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Lars von Trier (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Charlotte Gainsbourg (IMDB)(ekşi), Stellan Skarsgård (IMDB)(ekşi), Stacy Martin (IMDB)(ekşi), Shia LaBeouf (IMDB)(ekşi), Christian Slater (IMDB)(ekşi), Uma Thurman (IMDB), Sophie Kennedy Clark (IMDB)(ekşi), Connie Nielsen (IMDB)(ekşi), Ananya Berg (IMDB), Anders Hove (IMDB), James Northcote (IMDB), Clayton Nemrow (IMDB), Simon Böer (IMDB), Jeff Burrell (IMDB), Jens Albinus (IMDB), Tomas Spencer (IMDB), Christoph Schechinger (IMDB), Felicity Gilbert (IMDB), Jesper Christensen (IMDB), Hugo Speer (IMDB), Cyron Melville (IMDB), Saskia Reeves (IMDB), Nicolas Bro (IMDB), Christian Gade Bjerrum (IMDB), Udo Kier (IMDB), Kate Ashfield (IMDB), Jean-Marc Barr (IMDB), Jamie Bell (IMDB), Laura Christensen (IMDB), Christopher Craig (IMDB), Willem Dafoe (IMDB), Caroline Goodall (IMDB), Mia Goth (IMDB), Michael Pas (IMDB), Shanti Roney (IMDB), Lawrence Sheldon (IMDB)

Nymphomaniac: Vol. I ' Filminin Konusu :
Nymphomaniac: Vol. I is a movie starring Charlotte Gainsbourg, Stellan Skarsgård, and Stacy Martin. A self-diagnosed nymphomaniac recounts her erotic experiences to the man who saved her after a beating.


  • ""erkeğe doymaz", "erkek delisi" gibi türkçe anlamı olan ingilizce kelime."
  • "(bkz: yaraksever) ."
  • "(bkz: mokar hastası nihan)"
  • "prezervatifle birlikte izleyeceğim film. ay ben dayanamam."
  • "yasaklandığı için izlemeye karar verdiğim film.zihniyetinizi sikiyim."
  • "12 yaşında evlendirilip 13 yaşında hamile bırakılan onlarca vakayı ele alırsak, çocuk pornosunun kralının döndüğü ülkemde r18+ bile alamadan yasaklanan filmdir. aferin lan sana"
  • "trier bir de twitter'da filmlerimde türkiye'ye bir saygısızlık yapmadım ki hiç demiş. ah canım safım benim.."
  • "çıblak vicut üzerine fular takarak izlediğim film."
  • "uma thurman'ın perran kutman rolünde aldatan kocasını bastığı film. çocuklarına da tükür babanın suratına demiştir."




Facebook Yorumları
  • comment image

    -lars von trier severiz. filmlerini izleriz, etkisinde kalırız. bizdeki kredisi arada sırada saçmalamasına göz yumacak kadar yüksektir. "ah seni seni" der, burnuna pıt yapar, bağrımıza basarız.
    -charlotte gainsbourg severiz. güzel bir çirkinliği ve aromalı bir oyunculuğu vardır. ortalamanın bir tık üstündedir.
    -stellan skarsgård severiz. kuzeyli bir soğukluğu ve sakinleştirici bir suratı vardır, perdeye pek yaraşır, çok yönlüdür.
    -shia labeouf'u da -artık- severiz, her ne kadar kendisini (en azından ben) bu filmle tanımış olsak da, beğendik, sıradışı ve sevimli bulduk, çok güzel ağladığını düşündük.
    -stacy martin'i ise feci kıskanırız. burada da güzelliğini ve diriliğini hasetle izler, kamera karşısındaki rahatlığını ve duruluğunu da alkışlarız.

    --- spoiler ---

    filmi anlatacak değilim. en kısa cümleyle; seks bağımlısı bir kadının, yaşlı bir adamın evinde geçirdiği (nedeni nasılı burada önemsiz) tüm gece boyunca hayat hikâyesini bu adama anlatmasından oluşan sekiz ayrı sekans izlediğimizi söyleyebilirim. top bir kadında, bir adamda. kadın, kendi hayatını "chapter chapter" anlatırken, hakkında -aseksüel, ateist, atipik bir entelektüel olması dışında- pek az şey bildiğimiz bu yaşlı adam, olayları kendi penceresinden yorumluyor.

    çocuk joe'nun, genç kız joe'ya benzediğini söylemek mümkün, fakat yetişkin joe ikisine de benzemiyor. yönetmenin "mutlaka yetişkin joe'ya benzesinler" şeklinde özel bir çaba sarf etmediğini anlıyoruz ki bence de baş karakterin çocukluğunu ya da gençliğini oynayan diğer oyuncuların baş karaktere fiziksel olarak benzemesi çok da önemli bir şey değil. e niye bu kadar uzattım o zaman ben bunu? sizin için de önemli olmasın diye.

    filmde "twitter'da paylaşmalık", "facebook'ta like etmelik", "fw:fw:re:re:re:re" manyağı yapmalık süper replikler var. insanın aklında kalmayı başaran, filmden sonra düşündüren replikler. özellikle günbatımı (herkesin günbatımından beklediğinden biraz daha fazlasını beklemek), kuş (kanatlarını kullanamayan bir kuş), aşk tanımı (aşk, kıskançlık katılmış şehvettir, buna birazdan değinelim), ağaçlar (kışın dökülen yapraklarla iyice ortaya çıkan ağaç gövdelerinin, onların aslında ruhları olmasından tutun da bu dünyada her insanın bir ağacı olmasına -buna da geleceğim- kadar) gibi.

    replikler dışında filmin en güzel yanı seyirciyi yorması, düşündürmesi, ona bilgi yüklemesi. hem de öyle âfâki şeyler değil, fibonacci sayısından tutun, doğu-batı kiliselerinin ayrımına, babil orospusundan bach'a, mitolojiden edebiyata, ian fleming'ten biyolojiye kadar birçok detaylı bilgiyi bir de bakıyorsunuz öğrenivermişsiniz, bildikleriniz varsa da hınzır hınzır gülümsemekte ve kendinizi tartmaktasınız.

    aşkın tanımına biraz değinmek farz. "aşk, kıskançlık katılmış şehvettir." diyor. yanlışlığını ya da doğruluğunu bir tarafa bırakalım güzel bir tanım. yer yer aşkı küçümseyen bir bakış açısıyla yapılmış bir tanım olduğunu söyleyebiliriz ki bir nemfo için buna çok şaşırmamak gerekir. hatta aşkın seksten daha tehlikeli olduğu, aşk için işlenen cinayetlerin, seks için işlenen cinayetlerden yüz kat daha fazla olduğu gerçeğiyle bu savın desteklendiğini söylemek mümkün. yani seks aşktan daha masumdur. bak bu doğru işte.

    filmin adının türkçe'ye "itiraf" olarak çevrilmesini anlamsız bulduğum gibi, altyazılardaki "hiçte" ve "don" facialarını unutamayacağım. "knickers" kelimesinin "don" diye çevrilmesi böyle bir filmde pek sakil kaldı. "külot" olsun annem, "iç çamaşırı" olsun, olmaz mı? zaten genel olarak çevirinin çok sağlıklı yapılmadığını da söyleyeyim, arada kaynayan çok cümle vardı. (geleceğe not: ifistanbul gösteriminden bahsediyorum.)

    küçükken oturduğumuz evin balkonu çok geniş bir manzaraya sahipti ve ben o balkondan uzaklardaki tepelere baktığımda, bir tepenin en üstünde rüzgar estikçe tek başına sallanan bir ağaç görürdüm. "bir gün o ağacın yanına gidicem" derdim çocuk hâlimle. gidip oradan oturduğumuz evi bulmaya çalışacaktım. o ağacı sahiplenmiştim, benim ağacımdı sanki o. filmdeki "her insanın bu dünyada bir ağacı vardır" fikrini o yüzden çok sevdim. hatta o konu geçtiğinde acayip şaşırdım. joe'nun dünya üstündeki kendi ağacını tesadüfen bulduğu sahneye bayıldım. rüzgârdan eğilmiş, deforme olmuş bir ağaçtı onunki. benimkiyse, çok uzaktaki o tepenin en ucunda bir başına duran o ağaçtı. ben o ağacın yanına hiç gidemedim hâlâ, o evden taşındık ama o ağaç hâlâ benim ağacım. bu da böyle bir anımdır, neden anlattıysam? ösym sınav klişelerinden biri olan konu bütünlüğünü bozan cümle gibi oldu bu paragraf. bunu seçin.

    filmde benim için üç sürpriz var. willem dafoe ve uma thurman. üçüncüsü ise bdsm sahnelerinin kahramanı jamie bell. yüz ifadeleri, gerçekliği ve canlandırdığı karakterle filmin en başarılı oyuncularından biriydi. uma thurman'a gelirsek, ne yalan söyleyeyim, en sevmediğim bölümdü. uma thurman kötü değil, muhteşemdi. ama sahneler, filmin genelini düşündüğümde "fazla komedi" geldi ve nedense rahatsız etti beni. yani bu filmde seyirciler o kadar gül(e)memeliydiler. pedofiliye ne zaman gelecekler diye düşünmüştüm ki fazla beklememe gerek kalmadı. ilginç bir ters açıyla girdiler pedofili konusuna, hikâyeye giriş şeklini sevdim fakat oradaki oral seksi aşırı gereksiz buldum. cuckold bekledim, göremedim, üzüldüm.

    filmde bol bol meme var, göt var ve pipi var. yani pipi dediysem pipi-lerrr var. halk arasında çük, mokar, büllük, malafat, babafingo diye tâbir edilen pipilerden irili ufaklı, kıllı-tıraşlı, estetikli-çirkinli bol bol görüyoruz. hele bir otuz saniye kadar çük fotoğraflarının gösterildiği sahne var ki dışardan nasıl göründüğümüzü düşünüp gülmemek için kendimi çok zor tuttum. amcalı, teyzeli, kızlı, erkekli yüzlerce insan oturmuş, dev ekrandaki zenci küreğine gözümüzü dikmiş bekliyoruz...derken bir pipi daha, bir tane daha, aha bu çok kıllıymış, ay bu minicikmiş, ohaa bu da neymiş... ay yeter ama...daha da mı var, e ne zaman bitecek bu...diye düşüne düşüne bir "mokar's parade" izliyoruz. seks sahnelerinin de olduğu gibi (son derece doğal) çekildiğini dikkate alırsak, film boyunca yaklaşık elli yarak, on kadar kuku, bissürü meme ve yüzlerce göt görüyoruz. yarı jinekolog yarı ürolog gibi çıkıyoruz filmden. artık bizden rektal tuşe falan isteseler yaparız yani. ama iki zencili kısım fazla rahatsız ediciydi, kabul. kamera açısı fazla saçmaydı.

    ve gelelim filmin finaline...

    filmin en "olmuş" yerlerinden biri finali. ilk izlediğimde çok küfrettim içimden, "hayır lütfen olamaz, yapmasın bunu" dedim. "iyi geceler" dileyip kapıyı kapatan adam odaya geri gelmesin istedim. joe yorganı üstüne çekip bir güzel uyusun, sabah beraber kahvaltı etsinler istedim. adamdan çok şeyler öğrenmeye devam edelim, tontonluğunu, gözümüzdeki bilgeliğini bozmasın istedim. ama olmadı. adam odaya eli şeyinde döndü ve kadını sikmeye kalktı. buna karşı koyan kadına söylediği "ne fark eder ki zaten binlerce erkekle yattın!" cümlesi de tüy dikti ve film boyunca gözümüzde yücelen o adam birdenbire hayvanlaştı, perdenin karardığı bu anlarda artık gözümüzle değil kulağımızla izlemeye başladık filmi. önce bir silah sesi duyduk, sonra da giyinip uzaklaşan bir kadının ayak seslerini. işte tam da buydu hayat, yüz cinayetten 99 tanesi aşk için işleniyordu ve biz o gece seks için işlenen o bir tanesine böylece şâhit yazıldık.

    ---
    spoiler ---

    velhâsıl, sarsıcı, çarpıcı, düşündürücü bir filmdi. festivalde en fazla merak ettiğim filmdi ayrıca. bir an sıkılmadım, iki bölümü de ilgiyle izledim.
    filmle ilgili genellemeler ve güzellemeler bitti, biraz da değilleme yapıp gidelim.

    -kesinlikle bir porno film değil. zaten alman john thompson varken pornoda tercihim de lars von trier değil.
    -kesinlikle bir erotik film değil. zaten erotikten film mi olur? dünyanın en saçma şeyi muhtemelen erotik filmlerdir.
    -kesinlikle bir belgesel film değil. zaten belgesel olsa kimsenin ruhunun duymayacağı bir yerde gösterilirdi, beyoğlu fitaş'ın en büyük salonunda değil.
    -kesinlikle bir g rated film değil. ha tabi filmin +21 olduğunu da söylemeden geçemeyeceğim ama bu cümledeki "21"den kasıt da yaş değil. ;)


    (kirlikedi - 19 Şubat 2014 00:11)

  • comment image

    yasaklanması sonucu, birkaç saat önce sosyal medya sayesinde haberim olup, biraz araştırma yapıp konusunu çok beğendiğim film. sinemada olmayacağı için torrent'e düştüğü an blu-ray olarak indirip pipiler vajişlere girip çıkarken dev ekranda izleyebileceğim. tişikkirler tiyyip, sen olmasan haberimiz olmayacaktı ;)

    edit: izlendi. ahlakım çok bozuldu beyler yasaklanması iyi olmuş. tikrar tişikkirler tiyyip.


    (neil manke - 3 Mart 2014 22:59)

  • comment image

    ahlak dolu yurdumda yasaklanmış film.

    dost hayatı bizde,

    hırsızlık bizde*,

    iki yüzlülük bizde,

    terrör bizde,

    fakat nedense bu film vicdanımızı hepsinden fazla yaraladı.

    sıçayım sizin geri kalmış ahlakınıza!


    (cabin5 - 4 Mart 2014 00:13)

  • comment image

    ulan amınakoyim ya.
    madem yasaklandı dedik, torrent'te vardır bi bakalım diye atladım, yazdım, 4.37 gb'lık bi film çıktı, 2013 falan yazıyodu bakmadım budur herhalde diye indirdim.
    1 saat 25 dakika porno izledim. pür dikkat izledim hem de bi ayrıntı kaçmasın diye, mal gibi aq. ilk 5 dakika normaldi, oturdum izledim 1 saat 20 dakika dahil.

    çıktım bi kritiklere falan bakayım dedim, ne kritiği olucaksa, filmden bazı capsler vardı, siyahi oyuncular falan filmde yoktu, oradan çaktı ışık. o film değilmiş. başka bir nymphomaniac'mış. yapacağınız işi sikeyim. 80 dakika porno mu izlenir lan film gibi.


    (achtundsiebzug - 4 Mart 2014 00:54)

  • comment image

    12 yaşında evlendirilip 13 yaşında hamile bırakılan onlarca vakayı ele alırsak, çocuk pornosunun kralının döndüğü ülkemde r18+ bile alamadan yasaklanan filmdir. aferin lan sana


    (hansolo - 4 Mart 2014 08:52)

  • comment image

    trier bir de twitter'da filmlerimde türkiye'ye bir saygısızlık yapmadım ki hiç demiş. ah canım safım benim..


    (hansolo - 4 Mart 2014 15:48)

  • comment image

    filme malum ortamlarda altyazı ekleyen arkadaş en başta: "rahatsız edici derecede argo ve cinsellik içerir" uyarısı koymuş. doğrudur, sikiş-sokuş gırla. çoluklu çocuklu ortamlarda izlenmez. gel gelelim her iki bölümde de estetik görüntüler ve kültürel diyaloglar son derece doyurucu. demem o ki, "bu karı* da yarağa doymak bilmedi amk!" şeklinde sığ bir sığırlıkla izlenmezse, filmden başka türlü bir keyif almak da mümkün.

    şahsen ben bu filmin en çok finalinden rahatsız oldum; ki beni hayal kırıklığına uğratan:

    --- spoiler ---

    kadının hayat hikayesini asaletle dinleyen ve kendi kültürel birikiminden yola çıkarak çarpıcı yorumlar yapan, aseksüel, ateist, bilge bir entelektüel dayı izlenimi edindiğimiz seligman'ın: "yatmadan önce bir fırça darbesi de ben vurayım, zaten bin kişiye vermişsin" deyip; buruşuk çükünü çipelpet çipelpet diye sallayarak hatuna hallenmesi oldu.

    oldu mu bu şimdi seligman dayı? hani sen aseksüeldin? hadi diyelim hikayenin tesirinde kaldın ve tuhaf bir hareketlenme oldu sende, böylelikle uyuyamadın; o halde keşke osbirini çekip rahatlasaydın, bu derece düşmezdin gözümden, hem dahi bir anlık vuruş uğruna ölüp gitmezdin!

    -gerçek aseksüellik bu değil.

    ---
    spoiler ---


    (suret035 - 7 Nisan 2014 09:39)

  • comment image

    çok ilginizi çekmese de filmi izledim. sayfalarca yazdım ancak kopyalamadığım için yazdıklarım gitti.
    çok sinirliyim.
    filme gelince bence birinci bölümde nemfomaninin tanımı yapılıyor. çocukluğunda annesinin soğuk ve uzak olması ve sürekli kendisini engellemesi. babasıyla olan ilişkisi ve babası öldüğünde üzülmemesi, babası öldüğünde yan odada başka biriyle ağlayarak sevişmesi....
    duyduğu suçluluk duyguları işlenmiş.

    yaşadıgı onca sex ve sex algısı...

    birlikte olduğu her erkeğe bu benim ilkimdi diyor. benim için en özeli bu idi diyor. iki ihtimal var. ya en özel olan şey şimdiki zaman ve her erkeği çok etkilemek, hayatlarında öyle hatırlanmak istiyor. yada yalan konuşuyor. yada hiçbirini diğerinden ayıramıyor. hepsi bir yolculuk sadece... kim bilir.

    bence sex algısı en iyi bach üzerinden örneklendiriliyor. bach müziğini üc temel melodi üzerinden yapıyor ise,
    onunda hayatına giren kişileri müzikle tanımlaması muhteşemdi.
    birinci melodi onu sevmeye gelen ve ihtiyaçlarını düşünen, onu mutlu etmek isteyen(oral sex) biri.
    ikinci melodi ise sadece istediğinde onun yanına gelen ve kedi gibi olan ve sexte kendisini yöneten biri.
    sonuncusu ise ask.
    ask icin arkadaşı en iyi sex demişti.
    evet ask. jerome a asık. onunla seviliyor ve ve sevişiyor.
    ama bir şey eksik.
    aşkın içinde bu defa kendini kafese kapanmış bir aslan gibi hissetmeye başlıyor ve suçluluk duygusu tekrar onu ele geçirmeye başlıyor. bu yüzden finalde ı cant feel anything diyor.

    ikinci bölüm biraz sert diye adlandırılmış kimi yazarlarca fakat bence olması gerektiği gibiydi.
    askı ile evleniyor.
    çocuğu oluyor.
    çocuğu doğduğunda çocuğunu beğenmiyor.
    bugün bizlere her anne çocuğunu sever diye aşılanıyor fakat bir çok kadın boşanamadığı için bile içten içe çocuğunu suçlayıp çocuğu sevmediğini düşünüyor ve bu asla itiraf edilmiyor. yani aslında işlenen konular herkesin kendi yaşamına göndermeler yapabileceği bir film.

    evli iken ve çocuk büyürken suçluluk duygusu o kadar onu boğuyor ki orgazm olamıyor. suçlu olduğuna inandığı içinde ceza çekmesi gerektiğini düşünüyor ve iki afrikalı ile aynı anda birlikte olmak istiyor. fakat bir şekilde işler rast gitmediğin bu koca penisli adamlarla birlikte olamıyor ve ve kendisini kırbaçlayacak bir terapist buluyor.
    filmde bu kurgu bizler için. çünkü sırada olan bizler kadın o afrika'lılarla defalarca birlikte olup cezasını çektiğine inandıktan sonra orgazm olsaydı, biz hemen durumu koca penislere yoracaktık. ben yorardım yani.
    sonunda kırk kırbaç darbesi yapılıyor. roma da ki en buyuk ceza. saligan bunu duyunca şaşırıyor. saligan itirafı dinleyen, kadınla ilgilenen kişi bu arada.
    ve diyor ki,
    isa 39 kırbaç darbesi almıştı.

    isa kadar suçlu, hatta daha suçlu!

    eve döndüğünde çocuğunu ihmal ettiği için kocası ile tartışıyor ve kocası ona git diyor özgürlük sunar gibi. ama çocuğu bir daha göremezsin.
    işte bugün boşanılırken bir çok kadının aldığı tehdit bu. kadınlar bu tehditle evlere kapatılıyor. ya da erteleniyor.
    kahramanımız kendisine özgürlükmüş gibi sunulan kafesin içinde boğulacağını düşünüp gidiyor.

    evi terk ediyor. beşiğin önünde ağlarken çektiği acıyla empati yapamadım. çok acı.
    terapiye yazılıyor. fakat çok fazla sürdüremiyor terapiyi ve ben sizler gibi olmayacağım diyerek dürüst olmayı seçiyor.

    giderken; ne isem oyum diyor.

    sonra yine herkesle olduğu günlere geri donuyor.
    bir iş adamı ile sex-santaj ikileminde tahsilat yapılıyor. beni en çok etkileyen sahnelerden biride buydu.
    bu bölümde tahsilat kişilerin sex zaafları ortaya çıkarılarak yapılıyor. bir tahsilatta para alınacak kişiyi bir türlü tahrik edemeyen joe adamın pedofil fantezileri olduğunu fark edip(aslında adamda bunu o an orada fark ediyor ve tahrik oluyor) adamı utandırmayı başarıyor. ve adama acıyıp oral sex yapıyor.

    işte burada düz insan yani bizler yani saligan,
    bunu yanlış buluyor. adam pedofildi ve sen ona oral sex yaptın. hayır diyor kadın. onlar sadece fanteziydi ve asla gerçeklesmeyecek. kendisi bile fark etmemiş ve bu hep bastırılacak. ve ona acıdım diyor. en az benim kadar yalnız sex yolculuğunda ve ona oral sex yaptım. işte bu çok cesurdu. çok cesur bir film.

    daha sonra bu iyi bildiği tahsilat işlerini küçük bir kıza öğretmesi isteniyor. kıza öğretmeyi istemese de deniyor fakat kızla aralarında duygusal bir ilişkide kuruluyor.
    birkaç tahsilatta kıza tüm bildiklerini öğrettikten sonra tesadüfen bir eve geliyorlar ve o evde eski eşi, eski aşkı oturuyor. kızı yalnız gönderiyor.eski aşkı ile karşılaşmaya korkuyor yada istemiyor.

    kız tahsilatı yapıyor. yani eski eşini azdırıp suçluluk duymasını sağlayabiliyor. kızı kıskanıyor ve annemi anladım diyor kahramanımız. bence burada trier daha fazla ileri gidememiş, yani kızı kendi kızı gibi sevdiği ve sex hayatını öğrettiği biri gibi işlemiş ama anlatılmak istenen anne-kız ilişkisi. bir çeşit anne kız çekişmesi, aşk-ı memnu=)
    kızı eski aşkı ile görüşmeye devam ediyor ve çok kıskanıp eski eşini öldürmek istiyor.
    eski eşine silah çekiyor fakat öldüremeyince eski eşi onu dövüp genç kızı onun gözünün önünde intikam alır gibi düzüyor.
    yani eski eşinin biten ilişkilerinde kırılan egosu onarılıyor.

    bütün bunları itiraf ettiği saligan ona nedenleri sorguluyor.
    insan olmak istedim diyor.
    bu bendim ve başka biri olamadım diyor.
    toplum beni korkutuyor diyor.
    ağlıyor.
    sen belkide ilk ve tek dostumsun diyor. ağlıyor.
    iyi geceler dileyen saligan odaya tekrar dönüyor ve kadın hayır dediğinde yapma binlerce kişiyle sikiştin diyor.
    evet,
    saligan biziz.
    anlatılan hikayede tüm hikayeyi merak edip, kadını dinleyip, filmi merak edip, izleyip, sonra kadının çektiği acıları zerre anlamayan, anlamasa da üzülmeyen ve hiçbir şeye üzülmeyen, sadece kimle ne kadar ne yaptı diye düşünen, hükümleri peşin bizleriz. buraya gelip çirkin penisler gördüm diye entryler giren bizleriz. tüm dünyadan bahsediyorum...

    kişi fahişede olsa bu bizim onunla birlikte olmamızda bir sakınca olmadığını düşünmemize nasıl bir sebep olabilir?
    yani böyle yaşayan biri tecavüzü hak eder.
    böyle yaşamak!!!!

    saligan biziz.
    ve
    eski aşkını öldüremeyen kadın saligan ı öldürüyor.

    o istemediği hiç kimseyle olmadı. umarım doğru anlayabilmişimdir. aslında çok daha ayrıntılı bahsetmek isterdim kendimce...

    bence muhteşem bir filmdi...


    (unutulan replik - 9 Nisan 2014 00:11)

  • comment image

    bu filmde salinger'i oynayan stellan skarsgard film boyunca tipiyle, aksanıyla olsun böyle bilimsel gibi yorumlar yapmaya çalışmasıyla olsun richard dawkins'i andırıyordu bence.

    ayrıca filmdeki seks sahnelerinde porno oyuncuları oynatılmış.

    bir de büyütülecek bi film değil. oo fibonacci, vay altın oran, oo edgar allan poe vay göndermelere bak bilmem ne. yapmayın böyle.


    (tepedeki psychedelic adam - 14 Nisan 2014 22:51)

  • comment image

    bir nemfomanyak üzerine yapılan inceleme ve övgü.

    --- spoiler ---

    bu kadın kendi de açıkladığı gibi bir seks bağımlısı değil. zevk bağımlısıydı. ilgiye ihtiyacı olduğu için sevişmiyordu. zevke ihtiyacı olduğu için sevişiyordu. zevk için dünyaya gelmişti.

    en önemli olan şey kendi zevkiydi. ve bunun için bir şey yapacak da değildi. çirkin ve bakımsızdı küçük memeleri ve kıllı bir şeyi vardı. hep neden böyle bir kadın seçildiğini düşündüm. gerçek bir zevk delisi oluşturabilmek namına.

    babasıyla sorunu yoktu. erkeklerle sorunlu ilişkiler kuran her kızın baba problemleri vardır. oysa onun babasıyla arası müthişti. çünkü onun sorunlu ilişkileri yoktu. onun sadece zevk isteği vardı.

    ve filmin sonu gerçek bir şaheserdi. 'binlerce kişiyle yatmışsın' dedi ve vurularak öldü adam. çünkü bizim zevk delisi hatun için kaç erkekle yattığı önemli falan değildi. zevk almazsa yapmazdı. ipler kendi elindeydi. bir orospu değildi. istediğini alırdı.

    bazıları buna seks am göt falan demiş. zevk verecek bir seks yok zaten filmde. sanatsal bir cinsellik var. görüntüler bile farklı çok farklı. bambaşka bir dünyadan gelmiş gibi. ve hatunun sakin sesiyle birleşiyor.

    bazen kadın seks üzerine demokrasi üzerine bağımlılığı üzerine negro lafı üzerine katılmamanın elde olmadığı sözler söylüyor.

    bazen o salak yüzüyle etrafa bakıyor. her halinden dünyalı olmadığı belli.

    ve tamamen anlamsız bir şekilde seksle din, matematik arasında bağ kurup duruluyor.

    bazı anlamsız cümleler kafamda yankılanıyor. '3 ve 5. bu aşağılayıcı iki sayıyı asla unutmayacağım'

    filmin en ilginç kısmı ise pedofili üzerine olan kısmı. tamamen doğru ve acı verici.

    ---
    spoiler ---

    gerçekten sanatın doruklarında bir film.


    (turkce konusan uzayli - 15 Ağustos 2014 00:13)

Yorum Kaynak Link : nymphomaniac