Süre                : 1 Saat 27 dakika
Çıkış Tarihi     : 17 Ekim 1960 Pazartesi, Yapım Yılı : 1960
Türü                : Komedi,Drama,Fantazi
Taglar             : Don Juan,Aşk,Cehennem,Papaz,Baştan çıkarma
Ülke                : İsveç
Yapımcı          :  Svensk Filmindustri (SF)
Yönetmen       : Ingmar Bergman (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Oluf Bang (IMDB),Ingmar Bergman (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Jarl Kulle (IMDB)(ekşi), Bibi Andersson (IMDB), Stig Järrel (IMDB), Nils Poppe (IMDB), Gertrud Fridh (IMDB), Sture Lagerwall (IMDB), Georg Funkquist (IMDB), Gunnar Sjöberg (IMDB), Torsten Winge (IMDB), Axel Düberg (IMDB), Kristina Adolphson (IMDB), Allan Edwall (IMDB), Ragnar Arvedson (IMDB), Gunnar Björnstrand (IMDB), Svend Bunch (IMDB), Inga Gill (IMDB), Lenn Hjortzberg (IMDB), Arne Lindblad (IMDB), Börje Lundh (IMDB), John Melin (IMDB), Tom Olsson (IMDB), Sten Torsten Thuul (IMDB)

Djävulens öga (~ El ojo del diablo) ' Filminin Konusu :
Djävulens öga is a movie starring Jarl Kulle, Bibi Andersson, and Stig Järrel. Don Juan is sent from Hell to Earth with a highly important mission - to seduce a 20-years virgin for spoiling her pure wedding. The mission becomes...





Facebook Yorumları
  • comment image

    ingmar bergman'ın yönettiği 1960 yapımı film. filmin türü komedi olarak geçse de djavulens öga için klasik bir komedi tanımını yapmak yanlış olur. yine de özellikle; sürekli takım elbiseyle dolanan bir salon adamı gibi resmedilen şeytanla ve onun barok dönem fransız saraylarından fırlamış gibi duran danışmanlarıyla vs. kendine özgü, biraz alaycı, biraz cüretkar ama "güldürmeyi amaçlamayan" bir komedi olmuş.

    filmin konusu, kabaca; şeytanın, gözünde çıkan arpacığın nedenini genç bir kızın (bibi andersson), bekaretini koruması olarak görmesi ve cehennemde çile çekip gün sayan don juan'dan kızı tavlayıp bekaretini bozmasını istemesi olarak özetlenebilir. yani, içerdiği şeytan ve insan, kadın ve erkek ilişkisi ve varoluş gibi mevzularla, tematik olarak gayet "bergmanvâri" bir film. hatta 1949 yılında çektiği fangelse -ki bence o daha güzeldir- ile neredeyse aynı konuları işler. özellikle iki filmde de yeryüzündeki olaylara doğrudan müdahale eden bir şeytan varken, tanrı etkisiz (yada hatta umursamaz?) olarak gösterilir.

    filmin, bu tanıdık temasına rağmen kurgusu değişiktir. bergman, filmi bir tiyatro oyunu gibi işlemiş. film, üç ayrı bölümde anlatılıyor ve bölümler, bir anlatıcı(bildiğin adam) tarafından birbirilerine bağlanıyor. arada kimi ilginç diyaloglar da var. filmin başında, şeytanın ekibi don juan'a manita tavlama dersi veriyor mesela.

    benim filmle ilgili kanaatim, filmin hedefi ıskaladığıdır. senaryo olarak bakarsak, filmde bir sığlık söz konusu. bir kere, kadın karakterlerin (özellikle anne) tercihlerinin sebepleri muğlak. ikincisi, erkek karakterlerde de bir sıradanlık var. ne şeytan canı sıkılmış yaramaz bir çocuktan öteye gidebilmiş ne de don juan soğuk aristokrat kimliğinden sıyrılıp karşısındakini heyecanlandırabilen bir çapkın olabilmiş. don juan'ın hizmetkarı pablo desen uzun süre eline kadın eli değmemiş, gitmeden bir siftah yapma derdinde.

    filmle ilgili olarak bergman da pişmanlığını belirtir. filmin çekildiği sene, bergman ayrıca jungfrukallan isimli filmini çekmiştir. yapımcısı kendisinden, gişede hasılat getirsin diye bir komedi olan djavulens öga'yı da yönetmesini ister. fakat bergman aslında jungfrukallan'ı yönetmek istemektedir. neticede orta yolu bulmak için iki filmi de çektiğini fakat djavulens öga'nın içine sinmediğini itiraf eder.


    (axakal - 20 Nisan 2009 16:04)

  • comment image

    bergman'in bir irlanda atasozu olan "bir genc kizin bakireligi, seytanin gozundeki arpaciktir."dan yola cikarak senaryosunu yazdigi sahane film.
    isvec"te yasayan bir papazin kizi bakiredir ve bekaretini yakinda evlenecegi nisanlisina saklamaktadir. bu fena durum nedeniyle gozunde olusan arpaciktan kurtulmak isteyen seytan, uc yuz yildir cehennemde olan don juan'i genc kizin bekaretini bozmasi icin dunya'ya yollar...
    film, bir masal anlatimi seklinde ilerler. acilis sahnesinde anlatici rolundeki gunnar björnstrand gelir, hikaye kitabini acar (aslinda kitabin sayfalari bostur) ve anlatmaya koyulur. bolum aralarinda da cikip ufak yorumlar yapar ve hikayeyi okumaya devam eder.

    onemli bir detay da; bunun, bergman'in goruntu yonetmeni gunnar fischer'le calistigi son film olusudur. yani bir sonraki filmi through a glass darkly'den itibaren sinema sanatinin gelmis gecmis en iyi goruntu yonetmenlerinden biri olan sven nykvist'le ("yonetmenlerinden biri olan"i kibarlik olsun diye yazdim) calismaya baslayacak, voltran olusturulacak, beyaz perdelerin tozu atilacaktir.


    (baytar - 27 Ocak 2004 14:32)

  • comment image

    yeni tanıştığı misafirini karısıyla yalnız bırakan gavat mı gavat bir rahip'e sahip film.
    ayrıca: dolabımda bir iblis var

    --- `iskandinavya'ya gidecakler için şeytandan tavsiyeler` ---

    ani bir saldırı, uzun vadeli bir kuşatmadan daha iyi gibi.
    ayartan kişi, hedefte en ufak bir kuşku bırakmaksızın, şefkatten ve bükülmez bir azimden istifade edecek.
    güven telkin etmek üzere, sesinde bir akdeniz canlılığı, nezaket ve ılımlılık olacak.
    hayal gücü ve anlayışı arttırmak için, sadece ve sadece aşırı kederi ve hüzünlü bir sesi benimsedik. bu konuda uzmanız.
    soğukluğu veya sapıklığı akla getirebilecek her türlü ifade kesinlikle yasaktır.
    yaralı bir idealizm ile “kinizm”in bir parçacık engellenmesine izin verilmiştir hatta tavsiye bile edilebilir.
    genç iskandinav kadın, yabancı aksana çalan zarif bir konuşmaya karşı meyillidir.
    erkeksi bir tutum, çok fazla gerekli olmasa da avantaj olacaktır.
    iltifatlara fazla alışık değildir cazibesi ve giyimi methedilmelidir, ancak basireti değil.
    ayartan kişi çok hevesli davranırsa, yalan söylediği zannedilecek ve oyun kaybedilecektir.
    özet olarak:
    iskandinav kadını ateşli, şaşırtıcı, bağımsız, sadık ve romantiktir, ama kesinlikle ihtiraslı bir biçimde.
    sık sık karar değiştirir.
    küstahlığını hoppalık sanmak onu küçümsemek olacaktır.
    deneyimsiz ama meraklıdır.
    dişiliğinin nadiren farkına varır bu yüzden, elde etmek kolaydır.
    ahlakına nüfuz edilemeyeceği için, elde tutmak zor olur.

    --- spoiler ---

    ---
    spoiler ---

    bazıları tanrının öldüğünü veya var olmadığını gökyüzünün bomboş olduğunu ve ölümsüzlüğün ulaşılamaz olduğunu düşünür.
    kötülüğün, doğanın amansız kanunlarından biri olduğunu ve iyiliğin ise, erkeklerden gelen anlamsız sapıklık olduğu düşünürler. trajedinin asıl sebebi de budur.
    ama bu bir komedi olduğu için, ev sahibi farklı davranmak zorunda.

    --- spoiler ---


    (serifdogukaneksi - 24 Temmuz 2015 23:15)

  • comment image

    ahlak kavramını, teolojik ve fantastik unsurlardan yararlanarak irdeleyen film. esas sorgulattığı, erdem, yalnız fiziki muhafazakarlık mıdır; yoksa kişi başka şartları yerine getirmekle de yükümlü müdür konusu...

    --- spoiler ---

    açılış sözü bizi, şeytanın gözünde çıkan arpacığın nedeni olarak kadının iffetini gören bir kültürle tanıştırıyor ve şeytani çözüm diye bekaretini, bir anlık şehvetle kaybetmesi olarak sunuyor.

    şeytan, tarihin en büyük nam salmış zamparası don juan'ı görevlendiriyor bunun için. kadına duyduğu hasret ve alacağı ceza indirimi, onu üstün performansa motive etse de görevinde muvaffak olamıyor. ancak yazar, masumiyeti bacak arasını korumak olarak gören sığ zihniyete, kızın yalanıyla şeytana kıyak geçerek asıl darbeyi vuruyor: yalan da zina kadar büyük bir ahlaksızlıktır!
    ---
    spoiler ---

    es geçtiğimiz, hatta başına "beyaz" ekleyerek masum göstermeye çalıştığımız bir konu bu. ama kandırıldığını anladığında, tepkine bile yansıtmaya çekindiğin sarsıntıyı anımsatmak isterim. ve eşini anlamayı dileyen pederin, onunla yüzleştiğindeki tutumu, tensel aldatmaya yıkıcı anlam yükleyenin toplumsal yargılar olduğunu da gözler önüne seriyor. kültürlerin, hatta belki de erkek egemenliğinin yol açtığı bir çifte standart var. bu çifte standart da protestan öğretilerle yetişmiş bergman'ı daha bir rahatsız etmiş olmalı ki filmde, batıl inançları alaya alarak egolardan ve dogmalardan arındırılmış, vicdana ve mantığa ters düşmeyecek bir ahlak anlayışı benimsemeyi öneriyor aslında.

    kullanmaya kullanmaya pas tutan muhakeme yeteneğimiz ne kadarına el verir, bilmiyorum da üzerine toplumca kafa yorulmuş bir ahlak anlayışı hayali kuruyorum. ama özencimi depreştiren filme karşı konunun imkansızlığı karamsarlığa sürüklüyor. tek avuntum, elin isveç'inin de bir zamanlar yobazın çarpık ahlak anlayışından muzdarip oluşu.


    (ozenti filozof - 22 Temmuz 2017 13:38)

Yorum Kaynak Link : djavulens öga