• "ingmar bergman'ın 1958 isveç yapımı , bir hastane odasında geçen ve 3 kadının öyküsünü anlatan filmi. türkiye'de yaşamın eşiğinde adıyla gösterilmiştir,gösterilmektedir."




Facebook Yorumları
  • comment image

    ingmar bergman'ın 1958 isveç yapımı , bir hastane odasında geçen ve 3 kadının öyküsünü anlatan filmi. türkiye'de yaşamın eşiğinde adıyla gösterilmiştir,gösterilmektedir.


    (pis herif - 1 Mayıs 2009 22:12)

  • comment image

    "korkunç bir şey. yaşamın kendisi ölmüş sanki. sanki hiçbir şey doğmayacak bir daha."

    erkek arkadaşının hamile bıraktığı, çocuğunu doğurmakla doğurmamak arasında kalan hjördis petterson'un (bibi andersson) sözleridir bunlar. hastanedeki yatak arkadaşı stina andersson'un (eva dahlbeck), çok istediği bebeğinin ölü doğması neticesinde kısa dalgalı bir şok geçirir genç kadın ve olasılıkla bu şokun ardından bebeğini kürtajla aldırmayıp doğurmaya, bakımını üstlenmeye karar verir. çocuk, yaşamda kalma, yaşam savaşı bir arada düşünülür. bergman'ın şu muhteşem det sjunde inseglet'indeki mutlu aile tablosu gibi. onları ayakta tutan ne tanrı, ne konu komşu, ne de paradır. sevgi çemberinde bir araya gelmişlerdir ve yine sevgi sayesinde ölüm meleğinin tırpanından azade olurlar. ölüm meleği onları ya unutmuştur ya da çok mutlu oldukları için canlarını almaya kıyamaz. sessizce, kıl payı kurtulurlar ölümün elinden. bu, görülebilecek en büyük tablolardan biridir. göçebe, bugün burda yarın orda, hırstan uzakta, rekabeti tanımadan, kimseyle didişmeden, kimsenin hakkını yemeden yaşanan küçük bir dünya. bence bu mümkün değildir. bu sadece bergman'ın kısa dalgalı bir düşüdür. belki de olmasını istediği, özlem duyguğu dünyanın bir parçasıdır. blinmez.

    nara livet şu duyguyu güçlendirir: bergman bir kadın yönetmenden de daha güçlü itkilerle, deneyerek ve yeniden bakarak, bazen el yordamıyla kadınları anlatır. kadınların yegane sinemacısıdır, denebilir. doğurganlıkları, çocuk sevgileri, kocaları ve akrabalarıyla ilişkileri, rüyaları, hayalleri, geçimsizlikleri, tutkuları, yalnızlıkları, travmaları bergman'ın kamerasından detaylıca incelenirler. nara livet, bergman'ın genel incelemesinin küçük bir parçasıdır ve kaygan zemin doğurganlık itkisiyle dünyaya çocuk getirmeme ikilemi arasında belirginleşir. sevgizlik ve iletişimsizlik bütün dünyaya hakimdir, ama bunu aşabilenler de hep olacaktır.

    söz gelimi karısını ziyarete gelen harry andersson (max von sydow) anılabilir: karısı stina'yı dört gözle bekleyen, çocuğunu sevmek için sabırsızlanan, karısı dönünceye dek evde tamirat işleriyle uğraşan, bütünüyle dünyayı olumlayan bir karakterdir. onun karşıtı ise karısı cecilia'ya (ingrid thulin) ve evlilik yaşamına yabancılaşmış anders ellius'tur (erland josephson). olasılıkla bergman'ın alteregosudur. o da bergman gibi bir adaya sahiptir, kendi adasına.

    iki aile tablosu arasında kurulan ezici karşıtlık det sjunde inseglet'teki şövalye ile gözlemlediği mutlu aile tablosu arasındaki karşıtlığı anımsatır. dünyada mutlu olmayı başarabilenler de olacaktır, başaramayanlar da. asıl sorun, nasıl yaşayarak, neyi hissederek mutlu olunabileceğidir. aile yaşamı ve çocuk sevgisi öne sürülür, samimi insan ilişkileri devreye sokulur, varoluş kaygılarından uzak olmanın düşü üzerinde durulur; kim bilir, belki de cahillik mutluluktur. mutlu olmanın tek bir reçetesi yoktur. başarabilenler hep olacaktır.

    filmde, "gerçek yalnızlık cesaret ister. ardında sabit bir korku gizlidir."der bir kadın. yalnızlık sanıldığı gibi yalnız olmak değildir. aslında insan yalnız olmayı başaramamaktadır. bununla birlikte, kahramanlarından farkında olduğu üzere insan eşiyle ya da dostuyla birlikteyken bile yalnız olabilir. yalnızlık bir bakıma her yerdedir, ama gerçekten yalnız olmak, bunu seçmek ve bu yolda yaşamak zordur. belki de kimse yalnız yaşamayı istememektedir, ama başkalarıyla birlikteyken de yalnız hissetmektedir.

    tanrı, hep bir başına tasavvur edildiğine göre en yalnız kişi o olmalı.


    (hanging rock - 6 Ağustos 2014 15:58)

Yorum Kaynak Link : nara livet