Moneyball ' Filminin Konusu : 'Oakland A' beysbol takımının başındaki isim olan Billy Beane (Brad Pitt) , kısıtlı bir bütçe ile resmen yoktan bir takım var ederek zengin kuluplere meydan okuyor. Fakat bunu yaparken de beysbol sporunun temel inançlarını baştan aşağıya sarsıyor. Onun yöntemleri kabul görmese, hatta delilik diye nitelendirilse de, Beane inancını ve azmini yitirmeden bildiği yönde ilerlemeye devam ediyor....Michael Lewis'in "Moneyball: The Art of Winning an Unfair Game" adlı eserinden Steven Zaillian ve Aaron Sorkin tarafından uyarlanan ve gerçek bir hikaye dayanan filmin başrollerini Brad Pitt, Robin Wright ve Jonah Hill paylaşıyor. Moneyball, 2005 yılında çektiği ilk filmi Capote ile aynı sene En İyi Yönetmen Oscarı'na aday gösterilen Bennett Miller'ın ikinci uzun metraj çalışması. Dünya prömiyeri Toronto Film Festivali'nde gerçekleştirilen filme yurt dışından şimdiye kadar gelen eleştiriler ve puanlar da oldukça yüksek.
Dallas Buyers Club(2013)(8,0-407559)
The Fighter(2010)(7,8-311756)
Remember the Titans(2000)(7,8-201369)
The Curious Case of Benjamin Button(2008)(7,8-529880)
Ocean's Eleven(2001)(7,8-472473)
The Big Short(2015)(7,8-313867)
The Social Network(2010)(7,7-560038)
Fury(2014)(7,6-373732)
American Hustle(2013)(7,2-421046)
World War Z(2013)(7,0-624936)
Ocean's Thirteen(2007)(6,9-293073)
Mr. & Mrs. Smith(2005)(6,5-408519)
basrolunde robert redford'un, pardon, brad pitt'in oynadigi film. brad pitt'in yaslandikca nasil bir robert redford kopyasi haline gelmeye basladigini bize gosterecek film.trailer icin tiklayiniz.
(cozif - 21 Haziran 2011 09:45)
türkiye'deki film ve dizi çakmacılığı devam ederse bu filmin de bi çakmasının yapıldığını görebiliyorum. moneyball hikayesi olarak da bursaspor'un şampiyonluğu kazanması uygun düşer tabii türkiye'de başka medyayı meşgul edebilecek bi moneyball hikayesi yok çünkü. ertuğrul sağlam rolünde de muhtemelen kıvanç tatlıtuğ oynar, arabasıyla organize sanayii'de giderken "vat dı hel em ay duin hiyır" diye kendi kendine konuşur, scott hatteberg'ün yerini de ömer erdoğan doldurur bence, eli ayağı düzgün adam. onun yerine de koy bi ladies man tadında bi aktör. sonra jonah hill'in rolüne de ata demirer olabilir daha önce tombul ve saftirik rolleri oynaması ve bursa'da doğmuş olması açısından. entarime şaka yollu başladım ama bence mantıklı bi proje hakkaten. futbola ilgil duyan herkes izleme ihtiyacı duyucak sonuçta, bursa'daki izlenme oranına hiç girmiyorum, gişedeki başarısı direkt olarak garantili. bu fikrin telfini falan da istemiyorum. belki galaya davetiye. yok lan ona da gerek yok. zaten bir iki haftaya vcd'sini alırım ivedik durağının ordan.edit: bi de kayseri deplasmanındaki 3-0'lık yenilgiden sonra loş odasında sonra kendi kendine triplenen bi kıvanç tatlıtuğ olsun filmde, beşiktaş ve fenerbahçe'ye karşı 2-1'den 3-2 alınan maçlar da dramatize edilmeye çok uygun. oha lan. bunu okuyan film yapımcılarını zengin ettim sanırım.
(funkychild - 7 Aralık 2011 13:18)
seks yok, cinayet yok, kumar yok. tertemiz bir sadakat ve değerler hikayesi var. beane herkes sıçtığını söylese de fikrine sadık, ailesi dağılmış olsa da kızına sadık, 12.5 milyon dolar verseler de değerlerine sadık. çok defalar işlenmiş bir başarı hikayesini, sadece rakamlar barındıran bir kitabı temel alarak böyle yoğun, içten ve eğlenceli bir film yapmak harbiden zor.
(winstonsmith - 11 Aralık 2011 02:14)
gerçekçiliği fazla rahatsız edici olmuş. zaten içinde gerçekler olan, daha doğrusu olanları gerçekçi olarak ifade edebilen, neredeyse tüm filmlerde aynı rahatsız ediciliği görüyoruz. gerçek olandan rahatsız olmak; ancak onun katlanılmayacak kadar kötü olmasından gelir. sinemanın işlevi de burada devreye giriyor sanırım; böylece çoğu kez sığınılacak kısa süreli bir liman etkisi yaratıyor. sinemaya eleştirel bir bakış açısı ile, kendi içinde tutarlı derin bir tartışma sunulur belki, konu dağılmasın da... özetle bazı filmler bu sınırlamadan kendini soyutlarak, sıradan konuları dahi yalın ve çarpıcı bir biçimde ele alabiliyor. moneyball da bu fimlerden biri bence.bu da filmin başarılı olduğuna işaret ediyor. oyunu, kurallardan saparak ve büyük risk alarak alt eden bir adamın hikayesi kısaca. alt edemeyen binlercesinin benzer öyküleri vardır kimbilir de, bu mutlu bitenlerinden (sadece sonuca odaklanırsan tabi). bir beyzbol klubünün, rekabet kurallarını zorlayan şartlar altında ayakta tutan ve hatta zirveye çıkaran birinin ya da genel olarak durumun anlatımı... film, aynı bir fabrika gibi resmediyor klubü; girdileri ve çıktıları olan. oyuncular dahi veri olarak kağıt üzerinde yönetilebilen, birer girdi. en çok bu nokta üzerinde duruluyor. eski menajerler, işten anlayanlar yani, yine kendi içinde tartışılabilecek yöntemlerle değerlendirmelerini yaparken, bir adam çıkıp, her şeyin istatistikle çözülebileceğini sunuyor, haklı olduğunu ortaya koymak ve buna gücü yettiği için de kariyerini, hayatını riske atarak bunu kanıtlıyor. fimi benzerlerinden farklı kılansa; aynı filmi, aynı hikayeyi yani, koçun gözünden, zor şartlar altında, oyuncuları ile bütün olabilen, takım olmayı başarmış vs gibi holivud klişeleri ile yine başarılı bir şekilde çekilebilecekken, yalan söylemeden budur demesi. etkileyeci yalandansa, sıkcı gerçeği sunmuş yani.alttan alta kapitalizm krizlerden zaferlerin çıkartılabileceği bir sistem olduğunun gösterilmesi olabilir de, benim gördüğüm düğmeyi çevirdiğinde çalışan kollar ve bacaklar. çamurda devinen yaratıklar gibi aynı. bir şey değil beyzboldan da anlamam.
(damacanabongman - 12 Aralık 2011 14:53)
2011'in en başarılı oyuncusu olarak ryan gosling'i düşünürken hem tree of life hem de buradaki performansının ardından yılların eskitemediği ve şarap gibi her geçen yıl oyunculuğuna katladığı için brad pitt'i seçmeme neden olan film. film uzun olmasına ve internet üzerinden izlememize rağmen bize hiç sıkıcı gelmedi. philip saymour hoffman yine her rolün altından başarıyla kalkacağını gösterdi. her ne kadar beysboldan anlamasam da beni bile maçları izlerken heyecanlandırdı film.
(deltasecond - 26 Aralık 2011 09:34)
--- spoiler ---- benim gibi football manager hastasının dikkatini epey çeken filmdir. yaşlı yaşlı adamlar tutturmuş, "bak şu adam gelecek vaadediyor. iyi bir çocuk. üstelik yakışıklı" derken. bizim billy beane ve istatistikçi genç peter brand oyuncuların maksimum performansına dair istatistiklere göre transfer yapıyorlar. takımdaki zararlı kişileri de gönderip, hırslı bir takım oluşturuyorlar. hele şu sınavlar bitsin, zaten istatistik sever bir insan olarak bütün fm database'in altını üstüne getireceğim lan. - bu arada filmi beraber izlediğim arkadaş, filmin arasında "amaan! bildiğin pazar günü yayınlanan spor filmiymiş. yine bir şekilde finale çıkarlar ve kupayı kazanırlar" dedikten sonra billy'nin takımı oakland'ın playoff'un ilk turunda elenmesi komik oldu. tabii arkadaşın film sonundaki yorumu da ilgi çekiciydi, "hacı çok gerçekçi olmuş ya".- şu brad pitt adamına da yazık artık. herif dünya kadar iyi filmde oynadı. üstelik artık, "oscar istiyorum" diye bas bas bağıran filmlerde de oynuyor. şu adama oscar verin artık da adam böylesine yaşlandıktan sonra gitsin biraz da romantik komedilerde oynasın. yeter lan bu kadar azap çektirdiğiniz.- koskoca boston red sox stadının yanındaki caddenin son derece bozuk bir yola sahip olmasını anlayamadım. sonuç olarak 37000 kişilik bir stattan bahsediyoruz. ama yan caddesine bak. doğru dürüst yürüyemezsin. buradan boston belediyesini insanlara stada girerken çektirdiği bu zulüm için kınıyorum. - bu arada billy'nin kızını da babasına yazdığı şarkıdan dolayı kınmadan geçemeyeceğim. ben babama gidip, " baba sen ne ezikmişsin allasen" diye bir şarkı yapsam, oracıkta gebertir beni. gerçi billy'de biraz garip sanki. adam kendisine ezik denildiği için duygulanıp, ağladı. bu amerikalılar enteresan insanlar.--- spoiler ---
(mr dort nala - 27 Aralık 2011 13:25)
2011'in sonlarına doğru, sessiz bir şekilde gelen fakat büyük oynayan bir film. anladığım kadarıyla filmin küçük düşün büyük oyna gibi bir gayesi var. tıpkı anlatılan öyküdeki gibi. oakland a's'in sahadaki yaptıkları gibi. beyzbol bizim yabancı olduğumuz bir spor. filmlerden gördüğümden fazlasını bilmem. bağ kurabileceğim tek konu istatistik ve oyuncu değerleri üzerinden yapılan stratejiydi.filmde football manager oyuncularının anlayabileceği bir bağ var. araştır, izle, değerlerine bak, ortalamasını al, takımına adapte et. genç yetenekler bul, yaşlıları, dışlanmışların olumlu yönlerini gör takıma kazandır. kimsenin göremediğine işin matematiği ile ulaş. kimse sana inanmazken sen inan ve kazan. bu tarzdaki sebat filmlerini cazip kılan çoğunlukla gerçek olaylardan esinlenmeleridir. bu sayede çok klişe olarak adlandırılabilecek sıfırdan zirveye öyküleri seyirciye batmaz. onlar yapmışsa, neden olmasın? düşüncesi yayılır.güzel bir film olduğu açık. ama muhteşem değil. oscar'lık kesinlikle değil. seyirlik bir başarı öyküsü. spor endüstrisinin geldiği noktalara yapılan vurguyu beğendim. tıpkı dünya düzeni gibi. adil olmayan. kimleri açlıktan ölürken, kimileri yemeklerini yemeden çöpe atıyor. ve bu oyunda kurallar aynı, herkes eşit. nasıl oluyorsa?brad pitt bu filmdeki rolünden dolayı ödül alır mı? bence almamalı. bugüne dek unutulmaz bir sürü rolü oldu fakat oscar'ı alamadı. bu rolüne verilirse sırf eski başarılarının göz ardı edilişini telafi etmek için olur diye düşünüyorum.
(cncn - 27 Aralık 2011 18:32)
iste o maaslar ve butceler 2011:http://espn.go.com/…es/_/name/oak/oakland-athletics
(nicomedian - 31 Aralık 2011 04:21)
--- spoiler ---filmin sonunda analizleriyle olaylara büyük katkı sağlamış olan peter brand hakkında bir parantez açılsa iyiymiş. elemanın daha sonra neler yaptığı merak uyandırdı bende.--- spoiler ---
(boynelson - 3 Ocak 2012 23:01)
cm felsefesini gerçek hayata adapte eden bir spor adamının hikayesi. güzel film, brad pitt yine çok iyi oynamış..
(ayanux - 4 Ocak 2012 14:46)
filmin asıl cümlesi red sox'ın sahibi john henry abi'nin şu sözleridir:--- spoiler ---seninle çok uğraşıyorlar biliyorum ama sınırları zorlayan ilk kişi, işin ceremesini çeker. her zaman böyle oldu. sadece işin ticari yönünü tehdit etmiyorsun. kafalardaki kalıpları, oyunun ezberini tehdit ediyorsun. yaşam standartlarını, işlerini tehdit ediyorsun. alıştıkları hayatı tehdit ediyorsun. ne zaman böyle bir şey yaşansa ister bunu yapan devlet olsun ya da iş hayatından biri olsun, kontrolü elinde tutan insanlar düğmeye basar ve içindekileri kusarlar.*--- spoiler ---
(sallayancay - 13 Ocak 2012 04:01)
ilişkiler üzerinden güven testi de yapan diyaloglara sahip bir film.---- spoiler ---artie, sen kimi istiyorsun? - perez'iistiyorum. klasik bir vuruş stili var.- temiz vuruyor.- bilemiyorum. falsolu topa vuramıyor.çalışması gerektiği doğruama göz ardı edilecek biri değil- çirkin bir kız arkadaşı var.- bu ne demek?çirkin sevgilikendine güvenmediği anlamına gelir.--- spoiler ---
(a little boy must suffer - 23 Ocak 2012 21:57)
yarısında çıkınca adnan sezgin'in biyografisi olan film.
(popara - 2 Şubat 2012 13:24)
bu sadece bir başarı öyküsünün değil aynı zamanda başarısızlığın da anlatıldığı bir film. spolier varbill beane'in beyzbol idareciliğini rakamlar ve matematikle idame ettirmesi her ne kadar eleştiri oklarını ona çevirse de aslında bill beane'in sayılar ve rekorlarda gözü olmadığını bizlere gösteren şahane bir biyogfarik sinema yapıtı. esasen bunu the boston red sox'dan kendisine sunulan spor tarihinin en yüksek ücretli genel müdürü olma teklifini reddettiğinde değil, 20 maçlık kazanma serisinin ardından peter'la yaptığı konuşmada anlıyoruz. ne diyor billy; ''finalin son maçını kazanamadıktan sonra bizi silerler. bu adamları bilirim, kafalarından neler geçtiğini bilirim. bir kalemde silerler bizi. bugüne kadar başardıklarımızın hiçbir önemi kalmaz. başka takımlar dünya serisini kazanınca tebrik ederler. şampanya içerler, şampiyonluk yüzüklerini takarlar. ama biz kazanırsak, bu bütçeyle bu takımla kazanırsak; oyunu değiştiririz. benim istediğim bu'' but if we win, we'll have changed the game. and that's what ı want. ı want it to mean something diyor billy. billy'in ''bizim gibi takımlar''dan kastını filmin başlarında şöyle açıklıyor; '' zengin takımlar var, fakir takımlar var, yerin altı kat dibindekiler var, sonra da biz varız'' neticede bu; hangi branştan olursa olsun yerin altı kat dibindekilerin, endüstriyelleşmiş sporla beraber büyük ve zengin takımların altında ezilen,sömürülen takımların varolma çabalarına dokunan bir film. her türlü zorluğa rağmen kanıtlamak istediği ve dahası değiştirmek istediği düzende mücadele eden billy beane'in bu etkileyici hikayesi kadar ilham verici başka birşey olamaz. amatör spor ruhuna sahip bütün sporseverlerin ve bu sporların içinde olan insanların özellikle ve kesinlikle izlemesi gereken bir film olduğunu düşünüyorum. (en başta yılmaz vural) *
(jarawa - 11 Şubat 2012 19:19)
--- spoiler ---abi şimdi bütün filmler, bütünüyle iyi değildir. bütün insanlar ve hayatlar gibi.bazı filmler var ki, bir şeyler alırsın ondan, yoluna devam edersin. bazı insanlar ve bazı hayatlar gibi.şimdi mesela bu filmde, iyi yöneticilik dersi var. idealist bir adamsan ve mühür de sendeyse, altındaki yetki sahibi gelenekçi dallamaları çok güzel bertaraf edebilirsin. hepsinin ağzının payını verir, sonuçta kazanır ya da kaybedersin. ama illa ki, yetenekli bir adamı keşfederler. tabi önüne gelen bütün fırsatları berbat etmek de, sanırım kolay sıyrılınamayan bir karakter özelliği olsa gerek.benim için film budur yani...--- spoiler ---
(cam irmagi tas gemi - 27 Şubat 2012 00:34)
ikinci kereye izledim bunu, akışın farkında, baseball'u az biraz anlayabilmiş olarak... inanılmaz keyif aldım. gerçekten güzel bir film ve hiçbir siki beğenmeyen ekşici piç hastalığını pek az görebiliyorsanız bunun hakkında, o da bok atılacak tarafının olmayışındandır.
(fasulye de soguk yenen bir yemektir - 9 Mart 2012 01:13)
--- spoiler ---"... kaybetmekten nefret ederim. öyle ki, kaybetme nefretim, kazanma sevincimden daha büyüktür."--- spoiler ---
(benkendim - 26 Mart 2012 11:36)
durağan gitmesine rağmen ilk dakikadan itibaren izleyiciyi kendisine delicesine bağlayan bi' film, özellikle brad pitt'in tabiri caizse yardıran performansı, karakteriyle beraber bizimde onunla aynı hiseleri hissetmemizi, onunla beraber heyecanlanmamızı sağlıyor. herkesin, en çokta beşiktaş* yöneticilerinin şiddetle izlemesi gereken bi' film.
(lynch lynch - 16 Temmuz 2012 14:33)
billy beane reyiz'in dünya sporu adına rehberliğini anlatan film.--- spoiler ---billy’nin daha filmin başında klasik bir spor fanatiği gibi cümleler kurması hepimizi –en azından biz türkleri- epey güldürüyor. senaristlere helal olsun türkçe düşünüp ingilizce yazmışlar.aga bu nedir ya? ne biçim muhabbetler dönüyor bir takıma oyuncu alırken. takıma satın alınmak istenen oyuncunun kız arkadaşı eğer çirkinse o oyuncunun kendine güveni yoktur gibi astronomik analizler bile yapılıyor. post-modern filozofluk iş başında kankeytalar. bu reyizler, çok ama çok tehlikeliler!türk sporu hakkında söylenmesi gereken her şeyi billy söylüyor. elini masaya vura vura söylüyor. işte o demeç: “zengin takımlar var. fakir takımlar var. yerin 50 kat dibindekiler var. sonra da biz varız. bu adaletsiz bir oyun. tükenmiş durumdayız. zenginler için organ donörü gibiyiz. trabzonspor böbreklerimizi alıyor. fenerbahçe kalbimizi alıyor. sizse burada oturmuş, sanki pantolon satıyormuşuz gibi düzgün fizik saçmalığından bahsediyorsunuz. sanki hayrettin demirbaş’ı arıyoruz. farklı düşünmemiz gerekiyor. (masaya vurur) sona kalmış köpek gibiyiz. bir batında doğan yavruların en küçüğüne ne olur biliyor misiniz? ölür.”oyuncu analizcisi peter’in filme girişi obezitesi kadar belli ediyor kendini. filmin stoperi olduğunu, hatta dinamosu olduğunu anında belli ediyor kerata. fakat nereye kadar göreceğiz.grady şöyle kayda değer bir atar yapıyor: “açık konuşabilir miyim? beyzbol birinci ligi ve onun taraftarları, yaptığınız şeye devam ederseniz seni ve google’ci oğlanı (peter) otobüsün altına atmak isteyecektir. bilgisayarla takım kurulmaz billy. beyzbol sayılardan ibaret değil. bilim değil bu. öyle olsaydı işimizi herkes yapabilirdi, ama yapamaz. bizim bildiklerimizi bilemezler. bizim tecrübemize ve sezgilerimize sahip değiller. oradaki çocuk yale’den mezun olmuş bir iktisatçı, billy. bense 29 yıllık beyzbol geçmişi olan bir gözlemciyim. yanlış kişiyi dinliyorsun. sadece beyzbolla ilgilenen insanların anlayabileceği soyut şeyler vardır. gözlemcilerin 150 senedir yaptığı işi bir kenara mı atacaksın? kendinin bile mi?” şeklinde devam ediyor. billy’nin umrunda değil bu olan bitenler, yenilikçilik ne yapılması gerekiyorsa yapacak billy, rehber olmak için elinden geleni ardına koymayacak belli.ne diyeyim bilemiyorum. 2-3 saniye kadar joe satriani oynatılıyor filmde. hem de yardır yardır bir elektro gitar sound’u ile amerikan ulusal marşı’nı yardırırken. gerekli bir şey mi, bunun yorumu bize düşmez tabi, amerikalılar düşünsün hacı, artık onlar düşünsün.billy reyiz tam olarak geri döndü: “kaybetmekten nefret ederim. nefret ederim. kaybetmeye olan nefretimin yanında kazanma isteğim solda sıfır kalır.”yenilikçi ve girişimci olmanın ağır yükünü kaldırmaya çalışanlara duyulan sabır her zaman sıfıra yakındır. sonrasında ise iyi bir demlenme sürecinden sonra spikerlerin ve yorumcuların ağzından şu cümleler çıkar: “18 maç yüz kere baştan oynansa hiçbir takım hepsini birden kazanamaz. beyzbol hakkında bildiğimiz her şeyle çelişiyor bu seri.”filmin başından beri adını ezberlettikleri hatteberg ve onun fezaya gönderdiği son top ile kazanılan serinin 20. maçı. teşekkürler hatteberg.sevgili sinema izleyicisi, bakın bu filmde çok büyük bir olaydan bahsediliyor. rehber (rehbertuar.com) grubu olarak da edindiğimiz, baş koyduğumuz felsefemizdir az sonra yazacaklarım. devrim nasıl yapılır, tabular nasıl yıkılır, adam gibi adam nasıl olunur sorulu temalar işleniyor. öldürücü replikleri ise yine billy reyiz kulaklarımıza fısıldıyor: “uzun zamandır bu sporun içindeyim. şunu bil; amacım rekor kırmak falan değil. amacım şampiyonluk değil. işte insanlar bu yüzden kırılıyor. finalin son maçını kazanamadıktan sonra bizi silerler. bu adamları bilirim. kafalarından neler geçtiğini bilirim. bir kalemde silerler bizi. bugüne kadar başardıklarımızın hiçbir önemi kalmaz. başka takımlar dünya serisi’ni kazanınca tebrik ederler. şampanya içer, şampiyonluk yüzüklerini takarlar. ama biz kazanırsak, bu bütçeyle, bu takımla kazanırsak; oyunu değiştiririz. benim istediğim bu. bir anlamı olsun istiyorum.”--- spoiler ---
(saykoblack - 29 Temmuz 2012 02:57)
aykırı ve kendini başarılı bulmayan bir adamın; enteresan ve imrendirici başarı hikayesi. filmin kurgusu sıradan; fakat senaryo için aynısını söyleyemeyeceğim. moneyball'un öne çıkan dalı kesinlikle metin bazında; fakat kimisi uyarlama olduğu için bunun değerini az görebilir. kabul etmem; ama saygı duyarım.izlenimlere geçecek olursak:--- spoiler ----billy verdiği kararları bir cümleyle özetliyor:''hayatımda para odaklı bir kere karar verdim. o günden beri de bunu yapmıyorum.''-ne kadar yaptığı her şey sanal ve gerçek dışı görünse de, billy fazlasıyla gerçekçi bir adam. şöyle ki;''ıf you lose the last game of the season, nobody gives a shit.''-telefon pazarlıklarının sorkin'in kaleminden çıktığına emin gibiyim nedense. billy'nin o aykırılığı ve sistemi sallamayışı daha kısa ve öz bir şekilde anlatılamazdı. pazarlıkta kullanılan kola makinesi esprisi bu fikrimi daha da kuvvetlendiriyor.-transferlerde salt istatistiki bilgilerle ilerlemesini eleştiren grady'i kovduktan sonra masada oturan herhangi birini o göreve getirmesi billy'nin tarzının ne kadar uçta olduğunu kanıtlayan güzel bir sahneydi.-''such a loser'' finaliyle ironinin dibine vurulmuş. izleyenler arasında ''ulan adama bak, 12.5 milyonu elinin tersiyle itti'' demeyen kalmamıştır. istese beyzbol tarihinin en çok kazanan adamı olabilir ve büyük ihtimalle şampiyonluk ya da şampiyonluklara ismini yazdırırdı. peki, ''bir insanı winner yapan bunlar mıdır?'' ben pek emin değilim. billy,peter'la konuştuğunda ancak şampiyon olabilirsek bu oyun değişir diyor. socks'ı kabul etmemesinin sebebi de bu. adamın amacı, beyzbol tarihinde bu devrimi gerçekleştirebilmek.-anlatım,kamera ve müzikler ''the social network''ün ikizi gibi. bu filmde seyirciye gerilme fırsatı daha az sunulmuş sadece.- ve son olarak;''yale, economics, and baseball. you're funny, pete.''--- spoiler --- özetlemek gerekirse; ''beklentiler yaralar'' diye bir laf vardır ya hani... işte bu filmde tam da o var. beklentilerinizi az tuttuğunuz müddetçe hazzınızı epey artıracak bir şey çıkmış ortaya.
(bandh - 3 Ağustos 2013 12:46)
Yorum Kaynak Link : moneyball