The Fighter (~ Dövüsçü) ' Filminin Konusu : Kardeş ilişkileri, suç, uyuşturucu gibi konuların yoğunluğunda bir boksörün sıfırdan zirveye tırmanışını anlatıyor.
Ödüller :
Dallas Buyers Club(2013)(8,0-407559)
Black Swan(2011)(8,0-722030)
The Big Short(2015)(7,8-313867)
3:10 to Yuma(2007)(7,7-266288)
The Machinist(2004)(7,7-324941)
The Social Network(2010)(7,7-560038)
Silver Linings Playbook(2012)(7,7-612279)
Moneyball(2011)(7,6-390170)
American Psycho(2001)(7,6-523018)
American Hustle(2013)(7,2-421046)
Public Enemies(2009)(7,0-257974)
Out of the Furnace(2013)(6,8-97592)
Academy Awards - Oscar : "En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu"
Academy Awards - Oscar : "En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu"
soundtrack list'de strip my mind'a yer vermesiyle izlemeden kalbimi çaldı.
(antikpatik - 30 Aralık 2010 22:35)
en sonunda kisacik da olsa dicky eklund'un asil halini gorunce christian bale'in oyunculuguna bir kere daha hayran eden film. ben gercek hayatta duygulaninca herifin oyunculuguna kiyasla sahte duruyorum bu nasil is anlamadim.edit: farkettim de filmde emegi olan diger insanlara haksizlik etmisim sadece christian bale'dan bahsederek. monsieur wahlberg kazmasini tenzih ederim.
(redeemer - 6 Ocak 2011 00:25)
bir dövüş filminden daha fazlası..--- spoiler ---rocky bazlı yorumlar elmayla armutu karıştırmaktır zira film boks üzerinden ilerlese de anlatmaya çalıştığı, ne rocky'deki gibi intikam temalıdır ne de muhteşem dövüş sahneleri vardır..dickie'nin kokoyla mücadelesinden, mickey'nin hayatta kendi yolunu çizme gayretine, en nihayetinde "aklın yolun bir, adam ol, akıllı ol kazan"'a bağlanmıştır..klasik bir finalle verdiği mesajı yüzeysel bulanlar olabilir..derinliği filmin altmetninde yattığından insanın kendine şu soruları sormasına sebep oluyor :- şu ana dek yaptığım hataların farkında mıyım?- farkında olsam bunlarla yüzleşecek kadar cesaretim var mı?- yüzleştikten sonra hatalarımı düzeltecek inancı kendimde görüyor muyum?dickie ve mickey kişisel hezimetlerinden bir zafer yaratabildi..ama o göt bende var mı bilmiyorum..8/10--- spoiler ---
(ya birak ya - 10 Ocak 2011 22:21)
sadece bir boks filmi değil. zaten öyle olsaydı ismi the boxer olarak belirlenirdi. the fighter da karakterler ringte rakibe, evde aileye, hapishanede uyuşturucuya, sokakta kendilerine karşı yürütülen kötü kampanyaya karşı dövüşüyorlar. christian bale baya bi zayıflamış, bu karakteri de çok mükemmel yansıtmış. sıkılmadan izlenilebilecek bir film.
(lucius - 12 Ocak 2011 22:26)
boks konulu eğitim videosu. c.bale ders veriyor, oyunculuk böyle olur diyor. 2 sene önceki oscar yardımcı erkek oyuncu adayları arasında olup ödülü alan heath ledger'dan sonra yakın zamanda akıllardan silinmeyecek derecede güzel oynayan isim olmuş c.bale abimiz. mükemmel ötesi, olamaz böyle bir oyunculuk. the dark knight'taki c.bale nere; the fighter'daki c.bale nere. "vay anasını sayın seyirciler" dedirtiyor insana, şov budur işte.--- spoiler ---gerçek hayattan alınmış güzel denilebilecek bir konu etrafında dönen bu film izlenmesi gereken filmler arasına girmiş, kesinlikle. her ne kadar her 3 sahnenin 1inde boks sahneleri izlesek de dicky karakteri etrafında kardeşlik bağı denen şeyin ne kadar kıymetli, güzel bir şey olduğunu anlatıyor film. gözümüze sokuyor biraz da, "bakın kardeşlik budur" diyor, elinizdekinin değerini bilin diyor; hatta "biliyorsanız bile daha da fazlasıyla bilin".amy adams hakkında konuşmaya değer başka bir unsur sanırım. mükemmel oturmuş rolüne, tek kelimeyle culk.geçmişinde eline geçen fırsatları değerlendirememiş, sahte bir zafer hikayesiyle kendini avutarak hayatını sürdüren, bir türlü de bokstan kendini koparamayan dicky karakteri daha güzel işlenemezdi herhalde. aptalca da olsa hapse girmeden önce kardeşi için yaptıkları, hapisteyken onu farkında olmadan yalnız bırakmaması, hapisten çıkınca da kardeşi micky'nin dört bir tarafındaki tüm insanlarla arasını olabilecek en mükemmel düzeye çekmek için çabaları süper gerçekten. gerek yönetmenin tarzıyla, gerek c.bale'in oyunculuk kabiliyetiyle mükemmel sunulmuş filmin içinde.tüm filmi dicky odaklı bir şey ile özetlemek gerekirse o şey şu fotoğraftır;http://img21.imageshack.us/img21/8715/cbaler.jpg--- spoiler ---
(nahgalip sahsiyet - 14 Ocak 2011 21:02)
öncelikle filmin iddiasız olması, ön plana koyduğu karakterlerden çok ötesini hedefliyor olması başarılı bir film oluşturma şemasının doğru adımları olarak duruyor. hikaye düşmüş, yaşı geçkin bir boksörün yeniden doğuşu ve epik yükselişini işaret etse de peşinden gittiğimiz yol bizi bu klişe sarmalına sokmuyor.film başlı başına bir amerika kötülemesi denebilir. yergi o kadar ağır ve çıplak ki izlerken cehalete ve yozlaşmaya bakıp iğrenmemek zorlaşıyor. kendi amerikan rüyasını berbat etmiş bir karakterin, işsizlik, uyuşturucu ve cehalet ekseninde batağa saplanışını yüzümüze vururken christian bale yanına yaklaşılmaz bir biçimde sivriliyor. rol için kilo vermiş olması başta şaşırtmıştı beni. tamam bale'in herhangi bir rol için bile kilo verip almasına şaşırmak aptalca olabilir ama filmin çapı o kadar da bunu gerektirmiyor gibime gelmişti. yanıldım. eğer oynadığı karakteri görmüş olsaydım bale'in rolünü yaptığını iddia edebilirdim. yine arızalı, sarsak bir karakter bulmuş ve ona dönüşmüş. dönüşmüş. anne rolündeki melissa leo başarılı performansları olan frozen river ve 21 gram'ın üzerine bir performans daha koymanın kıvancını kesinlikle yaşamalı. cahilliğin bu kadar iyi yansıtıldığını çok az gördüm. çileli hayatların fedakar annesi rolünden, bu kadar kötü bir ikonik anne rolüne evrilmiş olması oyunculuğunu bir üst seviyeye taşıdığının da göstergesi sayılabilir.wahlberg donuk oyunculuğu ile vasatı aşamıyor demek en kolayı olsa da russell’ın bilinçli bir tavırla wahlberg’in bu yönünü kullandığına da ikna oldum. sonuçta canlandırdığı karakter hayatında kendisi dışında herkesin hayatına dair kararlar verdiği bir edilgen tip. wahlberg’in soğuk oyunculuğu bu edilgenliği besleyen bir öğe olmuş. amy adams’dan söz etmem lazımsa diyeceğim tek şey. amy güzel amy hoş olur.russell’ın yönetmenliğinin, dengeli ve grenleri ağır gerçeklik taşıyan filmin dengesini iyi kotardığını söylemek gerekiyor. alışıldık formüllerle ağlak, dokunaklı bir epik olması gereken film o sulara hiç bulaşmıyor. ne alt-orta sınıf övgüsü, ne de boks dünyasına parıltılı bir estetik taşıyor. yarı-belgesel hali ile kirli bir amerika portresi çiziyor. bir çok öğe ile bağımsız sinemaya selam çakıyor oluşunu görüyor ve ben de selam çakıyorum. senaryonun gücünü iyi kullanarak herkesin taşıdığı eksikliği, bencilliği ve daha doğrusu başaramamışlığı öne koyuyor. neredeyse bütün karakterler kendi hayal kırıklıklarını bir diğerinin üzerinde görmeye çalışırken, bunu doğru ve samimi bir şekilden çok yine bencil bir başarı ödeviymiş gibi yerine getiriyor. film yolunu buluyor. güzel de oluyor.
(sakallis - 17 Ocak 2011 19:55)
film güzel olabilir, harikulade olabilir ama nasıl bu film oscar'da en orjinal senaryo ödülüne layık olabilir anlamıyorum.
(modesttiago - 26 Ocak 2011 15:34)
izlerken bir ara christian bale'i teoman sandığım film. hatta başından sonuna kadar da diyebilirim.adam film boyunca bardan zilzurna çıkmış teoman taklidi yaptı ve harikaydı. buradan alkışlıyorum kendisini.
(gaileli - 12 Şubat 2011 00:10)
christian bale, bu sene oscar alamazsa, oscar yetkililerine "kapatın dükkanı arkadaşım" derken sebep olarak gösterilebilecek filmdir. o nasıl bir oyunculuk lan makinist batman!--- spoiler ---klişeler barındırabilse de buna çok takılmazsanız tek dakika sıkılmadan izlenebilecek bir film. oyuncular da yönetmen de güzel iş çıkarmışlar.--- spoiler ---
(cokciddi - 12 Şubat 2011 02:36)
mükemmel bir film. şahane bir film, kesinlikle bir boş zamanda yana bir aile bireyi alınarak, arkadaş alınarak, sevgili alınarak gidilmesi ve izlenmesi gereken bir film.öncelikle izlememişler için, bir boks filmi değil bu. bu bir hayat filmi, bu bir zorluklarla savaş filmi. ayak yapmıyorum gerçekten öyle, çok hoş. christian bale in kesinlikle ama kesinlikle ama kesinlikle oscar ı hakettiği filmdir. oynadığı adamı o adamdan daha iyi oynamış adam ciddi ciddi. müthiş ötesi bir performans. ayrıca filmdeki ablamız da çok güzeldi, bu da bi dipnottur.şimdi filmin akışı ile alakalı olmayan ancak yine de spoiler ibaresi koyacağım.-- spoiler --mickey nin ailesiyle olan sıkıntıları çok gerçekçi, ve ona rağmen ailesine karşı bağlılığı inanılmaz takdir edilesi. benim öyle annem olsa iki tokat atardım. -- spoiler --
(sage - 12 Şubat 2011 21:44)
filmin hikayesi milyonlarca gerçek hikayeden yalnızca biri.binlerce kilometre ötede yaşanıyor ama yanıbaşınızda oluyormuş kadar aşinasınız filme. denemeye devam etmeyi çoktan unutmuş insanların mı, yoksa kaybetmeye devam ettiğini bile farketmeyen ve bu sayede yaşayabilen insanların mı, yoksa ikisinin birden mi hepimizden birşeyler taşıdığına karar veremiyorsunuz. christian bale ise muazzam. the dark knight rises başlığı altına "düştüğü duruma rağmen çok iyi bir rehabilite sürecinden geçerek kendini toparlamış" yazan olursa yadırgamayın. bir de aklıma düştü, jim carrey ile komedi oynamalı diye düşündüm. dicky eklund'u canlandırırken abartılı ama karikatürize olmayan ince bir dengedeki jest ve mimikleri, neredeyse her cümlesinin sonundaki "and somethin' ", "and everythin' " kalıpları, hepsi mükemmel.mark wahlberg ekstra birşey yapmayarak ekstra işi yapıyor zaten. hele zihinsel engelli destekçisine filmin başında sarılışı fena halde burun direği sızlatıyor.son olarak:--- spoiler ---head-body-head. head-body-head.--- spoiler ---
(bamako - 13 Şubat 2011 22:40)
daha nasıl boks filmi olsun diyerek isyanımı haykırmak istiyorum. --- spoiler ---boksla yatıp boksla kalkan bir aile; çocuklarıyla olan ilişkilerini boksa endekslemiş baskın bir anne; biri boksta başarılı olduğu için ailenin gözbebeği haline gelmiş diğeri boks yüzünden onun gölgesinde kalmış iki kardeş... tamamen boks üzerine kurulmuş ve unvan maçıyla sonlandırılmış bir olay örgüsü...--- spoiler ---sinema kültürümle aman aman gurur duymasam da boksla ilgili en kült filmlerin rocky serisi filmleri olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. o filmlerde hiç mi dram yoktu, bal gibi de vardı. izbe bir spor salonu, mahallenin gururu balboa, ona umut bağlamış insanlar, iletişim kurmaktan yoksun iki insanın aşkı... başarıyla gelen mutluluklar, başarısızlıklarla ruhsal çöküntülere dönüşmedi mi; gayet de dönüştü...the fighter bir boks filmidir. gayet de şahane bir filmdir. christian bale için söylenebilecek herşey halihazırda söylenmiş, adam mükemmel iş çıkarmış, ondan aksini beklememek gerektiğini zaten öğrendik fakat mark wahlberg'i de ilk defa beğendim, ilk defa adam oyuncuymuş dedim.(bkz: meğer bu adamın canı dayak istermiş)
(mrin kahini - 16 Şubat 2011 20:56)
rocky serisi ile büyümüş bir neslin çok seveceği, yeni nesil boks filmi.herşeyden önce christian bale için diyecek laf bulamıyorum, adam oyunculuk dersi vermeyi bırak, resmen resital yapıyor, messi gibi bir şey yani. o kadar iyi ki, yanlarındakiler ne yaparlarsa yapsınlar figüran gibi kalıyorlar.--- spoiler ---*90lı yılları özlemişiz. kot montlar, abuk gubik kabartılı saç şekilleri, 10 metre kordonlu telefonlar.. bildiğin nostaljik oldu lan 90'lar. hüzünlendim bak şimdi.*film, 90lı yılları yanısatacak şekilde adeta "90'lar filtresi" ile çekilmiş, eski bir film izliyormuşsunuz hissiyatına kapılıyorsunuz.*o ev nasıl bir ev kardeşim? o nasıl bir aile yapısı? o evde zaman geçiren biri, bırak maç kazanmayı, sayısalda 3 bile tutturamaz. kızkardeşler çetesi her çıktığı sahnede içimi şişirdi.*boks filmlerinde kendimi hep iyi ve kazanması gereken karakterle özldeşleştiriyorum, son maçlarda resmen kendimden geçtim, kalkıp "işte bu!, aslanım benim!" diye sevinesim geldi.*christian bale, yitik, "olduramamış" bir adamı daha iyi canlandıramazdı heralde. sana puanım 10 panpa*filmin sonunda çıkan gerçek 2li'yi görünce christian bale'in neler yaptığını daha iyi anlayacaksınız.*amy adams sen ne kadar da güzelsin?--- spoiler ---
(aeks - 20 Şubat 2011 20:32)
7 dalda oscar a adaylığı bulunan, rocky yapısına aykırılığıyla ön planda tutulması gerektiğine inandığım, three kings (1999) in de yönetmeni olan david o. russell filmi..--- spoiler ---mark wahlberg, the perfect storm dan beri favori aktörleimden oldu, gerek mimiksiz yüz hatlarının elverdiği ölçüde nazik ve halden anlar bakışlarıyla hem de sert rollere dayanıklılığıyla.. the departed daki rolü de bunu kanıtlar nitelikteydi zaten.. christian bale ise the machinist ve harsh times tan sonra takip etmeye çalıştığım, sert yüz hatlarına ve her seferinde aşağılarmış gibi bakan göz - konuşan ağız kombinasyonuyla çok iyi rollerdeki performansı merak edilendi.. gerçek hikayeden esinlenmesi biraz rocky ye göz kırpmaya çalıştığını gösterirken, bir çıkış - düşüş - tekrar çıkış, olgunlaşma, hayattaki yadsınamaz sürüklenmeden ileri gelen önemli/önemsiz başarılara sıkı sıkı sarılma isteğiyle kendine özgü bir film olmakta ısrar ettiğini ortaya koyuyor..senaryonun gerçek olduğu genellikle iki şeyden anlaşılabilir: ilki; hep bir düşüşten sonra, etrafımızda görmemizin zor olduğu bir yükselişin aldığı sahnelerin gözü kanatırcasına belirgin olmasından.. ikincisi de; o yükselişlerin her zaman o düşüşlere bağlanması, çevresel etkenlerin göz ardı edilmesi.. ilkini bu film için kişisel bazlı ele alamayız çünkü yerden yumruğu havada kalkan dicky değil micky olmuştur.. ikincisi ise bu filme cuk oturacaktır;dicky nin başarısının sanallığını inkar ederken çevresinden aldığı yoğun baskılara ve kendi iç sesine karşı koyamayıp kokain illetine saplanması ve o yoğunlukla herşeyin gerçekliğini unutması.. bu yüzden filmdeki gerçek hayat esinlemesinin, zaten olması zor bir durumdan ileri geldiği için, yazmasa da böyle kabul edebilirdim..dicky nin aileden de ileri gelen başarı bazlı yetiştirilmesinin akabinine, elinde kalan ama aslında olmayan o başarıya tutunmaya çalışması, bunu yaparken micky nin de hayatını gölgelemesi, alice in dicky merkezli hayatının sonuçlarına katlanamayacak derecede gözü kapalı dicky inancı, charlene in micky nin o yerdeki yumruğu havaya kaldıracak patlamayı yapamayacak kadar kilitlenmiş bir hayattan çıkmasını sağlaması, ve bunu o'keefe le birlikte yapması, george un anaerkil bir ailenin dış kapının dış mandalıyken, yine de biraz da olsa başkaldırmaya çabalaması ve bunu yaparken gülümsetmesi (alice in kızları toplayıp micky nin evine charlene i pataklamaya gitmesi sahnesindeki, onları görüp geri vitese takarak arabanın yönünü değiştirmesi), sal bonano nun bu aile bireyleri için imkansız olan güven duygusunu film neredeyse bitene kadar verememesi, alice in kızlarının anaerkil aileye olan etkileri, cırtlaklıkları, dedikodu yuvasındaki kraliçe karınca olmaları filmin biraz arapsaçına yönelmiş özeti olabilir sanırım..karakter çeşitliliği ise filmi, senaryosunun nereye yönelmesini sağlayan, ona yol gösteren kısmı.. micky, abisinin söz hakkı olduğu bütün konuları kendi hayat sınırı olarak anlamış, yaşı yavaş yavaş geçerken profesyonel başarı sayısı da bu nedenle çok az olan ama umut vaad etmeye devam eden ünlü bir boksörün kardeşi.. dicky, eski dünya şampiyonluğu madalyası sahibi olmasına rağmen, hayatını bu pek de hak edilmemiş başarının çevresinde kaybeden, kokain bağımlısı, övünebileceği bu sanal başarının çevresinde hapsolmuş bir boksör eskisi.. alice, başından geçen iki evliliğinden 9 çocuğu olan - sayıda hata olabilir - , bu dokuz çocuğun 2 erkek 7 kız şeklinde dağılması sonucu anaerkil olan ailenin reisi, herşeyde, her kararda söz hakkı bulunan ve bu yüzden de her doğru ama yeni karara eski örümcek kafalılığıyla cevap verip kızlarının da gazıyla tepki gösteren, yapıcı değil yıkıcı bir anne.. charlene, micky nin başkaldırma özrünü tamir eden, mantıklı karar alırken bunu her şeyi içine alarak değerlendirebilen, alice in ve kızlarının değişmez eski fikirliliğine aynı sertlikte karşılık verebilen, güçlü, kararlı, micky nin sevgilisi.. george, alice in ikinci kocası ve micky nin babası, böyle bir ailede herkesi toplamaya çalışan, arabulucu ve kırıcı olmamaya çalışan ama her zaman da arka planda kalmak zorunda olan, baskıya dayanıksız bir adam..filmin dönüm noktaları, onu oscar a hem de 7 dalda aday gösteren en büyük detay bana göre.. dicky nin polislerle yumak olmasından sonra, micky nin bunu duyup charlene, george ve alice in "gitme" demesine rağmen charlene i sürükleyerek ve koşarak abisine yardıma koşması, benim için micky nin abisini ne kadar çok sevdiğini gösteren ama bunu da mantıklı sebeplere bağlama gereksinimi olmayan bir andı.. o yardım, sağ elinde parmak kırıklarına, boks hayatının sürüncemede kalmasına ve dicky nin hapsi boylamasına kadar gittiği için, bence başlangıcındaki sürükleme çok güzel bir noktaydı.. alice in dicky hapisteyken, micky yi "yeni bir iş" var diye çağırdığı ve charlene in de aileyle tanışma toplantısına dönüştüğü sahne de micky nin artık uçmaya çalışan yeni doğmuş kuş asiliğine geçişini betimliyor.. charlene in en az alice in kızları kadar cırtlak ve sokak kadını ağızlı olduğunu gördük, micky nin bağırdığını gördük, alice in sinirini ve bağnazlığını görmedik adeta kılcak damarlarımızda hissettik.. dicky hapisten çıktıktan ve micky biraz biraz yükselmeye, boks dünyasında saygı duyulan biri olmaya başladıktan sonra, salona gelip onu çalıştırmaya çalışması, micky nin buna gerek cevabı "anlaşma böyle" ile göstermesi de önemli noktalardandı, belki de artık kırılma noktasıydı.. dicky nin alice le birlikte sevmediği charlene le konuşma çabası da takdire şayandı.. ayrıca kendisinin ve eski başarısının ne kadar toz pembe ve "üflesen uçacak" dozlu olduğunu da görmesi açısından; eksen karakterin hala orda orduğunu ve iyiye gittiğini, değiştiğini göstermesi açısından çok güzeldi..--- spoiler ---sonu belirgin olsa da, terminator le birlikte en sevdiğim filmlerin üstlerine yer alan rocky serisi kadar desteksiz gaz değildi; anlatmaya çalıştıklarını boksu ortaya koyup onun üzerinden giderken bikaç bişey söyleyeyim yönünde yapmadı, o söyleyeceklerini cinderella man şeklinde öne alıp arkasına boksu koyarak yaptı.. bazen de değişmek için, hayli sarsıcı ve bir o kadar da yıpratıcı olayların insanın başından geçmesi gerektiğine göz kırptı, herkesin bir olmadığı, olanların ise sadece koyun ve kukla olarak nefes alıp yemek yiyerek yaşadığını söylemeye çalıştı.. cinderella man demişken; o 3 adaylıkta kalmıştı, umarım bu film 7de en az 3 yapıp oscar(lar)ı alacaktır, almalıdır da..edit: bamako ya kör göre akıl verdiği için teşekkürü borç bilirim..
(lake of the hell - 21 Şubat 2011 23:40)
bu filme salt boks filmi diyenlerle aynı filmi mi izledim diye merak etmekteyim. gayet leziz, akıcı ve gerçek hayattan uyarlanmasının da getirdiği ilgiyle izlenen hoş bir film olmuş. mark wahlberg'in de hakkını vermek lazım, en az christian bale kadar döktürmüş. bu filmin tek kötü yanı sinemalarımızdan erken kalkmasıdır. gün itibariyle anadolu yakası'nda hiçbir salonda bulamadım, karşıda da sadece üç salondaydı ve en geç seans 13.50 idi. hür adam aylarca dursun, oskarlık film iki hafta anca. zevkinize de renginize de sıçayım sizin.
(adnan mazmanoglu - 26 Şubat 2011 03:30)
christian bale'in yine döktürdüğü, mark whalberg'ün susma işinde gayet başarılı olduğu film. içinde boks olan bir filme karşı objektif olmam mümkün olmadığından uzun uzadıya değerlendirme yazmayacağım. yalnız christian bale her yeni filmi için kilo alıp vere dursun, koskoca bir nesil altan erkekli ve erkan can'ı bıyıksız göremedi ya, ne desek az.
(dreams to hope for - 1 Mart 2011 03:20)
christian bale filmin sonunda konuşurken sesinde bir çatallanma oluyorya orası işte çok koyuyor adama.
(smit - 1 Ağustos 2011 00:41)
--- spoiler ---filmin boks değil de aile filmi olduğunu en net veren sahne, ward'un son galibiyetindeki gelin-kaynana sarılma sahnesi. bu sahne bizlere belki bir gün bizim annelerimiz de sevgililerimizi sever diye umut vermekte*..--- spoiler ---
(fuatturkrap - 12 Ağustos 2011 11:18)
bu ana ve kızkardeş tiplemelerini bulan yönetmene şapka çıkarmam gerektiğini hissettiren film. tiplere bak amk, resmen hükümet düşürür.
(zemin yesil 12 yildiz 3 ok sari - 16 Eylül 2011 11:35)
sadece alt sınıf amerikalı bir ailenin değil yaşadığı bölgenin de umudu, gururu ve aidiyeti olmus bir deli boksörün ve onun gölgesinde kalan kardeşinin hikayesi. --- spoiler ---charlene televizyonda belgeseli izledikten sonra micky ward'in kapısına gelince içimin yağı eridi. dicky'nin annesinden bu kadar korkması ve bir şarkı ile annesini tavlaması, babasına sağlam bir kroşe geçirmesi de güzel detaylardı..--- spoiler ---ve evet.. oyunculuklar çok iyiydi..
(selidra - 14 Mart 2012 10:08)
Yorum Kaynak Link : the fighter