Süre                : 1 Saat 31 dakika
Çıkış Tarihi     : 06 Ocak 1995 Cuma, Yapım Yılı : 1995
Türü                : Komedi,Drama,Romantik
Taglar             : evlilik,Takıntı,boşanma,Zenginlik,aşağılama
Ülke                : Fransa,Polonya,İsviçre
Yapımcı          :  MK2 Productions , France 3 Cinéma , CAB Productions
Yönetmen       : Krzysztof Kieslowski (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Krzysztof Kieslowski (IMDB)(ekşi),Krzysztof Piesiewicz (IMDB),Agnieszka Holland (IMDB)(ekşi),Edward Zebrowski (IMDB)(ekşi),Edward Klosinski (IMDB),Marcin Latallo (IMDB)
Oyuncular      : Julie Delpy (IMDB)(ekşi), Francis Coffinet (IMDB), Jakub Grzegorek (IMDB), Juliette Binoche (IMDB)

Trois couleurs: Blanc ' Filminin Konusu :
Her hareketin bulacağı bir karşılık illa ki vardır. Her ne kadar işin içinde sevgi, aşk gibi kavramlar yer alsa da içgüdüsel tepkilerimiz çok farklı tezahür edebilir yeri geldiğinde. Polonyalı Karol, Paris’te yaşayan bir kuafördür.Evliliklerini cinsel açıdan doyurucu bulmayan karısının kendisini boşamasının ardından, bir de kuaför salonunu ateşe vermesi, üstelik zavallı adamı kundakçı olarak gammazlaması bardağı taşırır.Memleketi Polonya’ya dönemeyecek kadar parasız ve duygusal olarak çökmüş olan Karol, hala sevdiği karısıyla durumu eşitlemek için fantastik bir plan yapar...Usta sinemacı Kieslowski, modern ve en özgürlükçü toplumlarda bile 'Eşitlik' kavramının mümkün olamaması, aşkta ve savaşta en 'güçlü' olanın en 'eşit' olduğu bir dünyada yaşıyor olmamız durumunu dahice bir yöntemle alaya alıyor.

Ödüller      :

Berlin Film Festivali:Silver Berlin Bear-Best Director


  • "karol: mikolaj, hepimiz acı çekerizmikolaj: evet ama.. ben daha azını istiyorum."
  • "filimin en kilit iki noktasi* karolun mikolaja verdigi ikinci sans ve karolun otelde gecmisini sikmesidir."
  • "2 frank; kendisini aldatan eski karısının orgazmını dinlemenin ederidir. dinlemez.. elde ettiği servetle onu bilare tekrar ettirir. ziyadesiyle."




Facebook Yorumları
  • comment image

    --- spoiler ---
    bu filmde beni en çok etkileyen sahnelerden birisi karol'un bavul içinde memleketine döndükten sonra ücra bir köşede dayak yiyip, ardından kendine gelip "sonunda evimdeyim." diye kendi kendine söylendiği sahnedir. memleket işte; dayağı bile bir başka oluyor!
    ---
    spoiler ---


    (goddard - 5 Mayıs 2007 21:08)

  • comment image

    trzy kolory üçlemesinin ikinci ayağıdır.
    kaybetmiş bir adamın kirli topraklarda vâr olma çabasını anlatır..

    kieslowski eşitliğinin dışa vurumudur.
    film tamamen kieslowki eşitliği nedir sorusunu yanıtlıyor. fransız bayrağındaki eşitlik beyazı, bu eserde farklı kulvarlardaki çeşitli beyazlar olarak bürünürler perdeye..

    --- spoiler ---
    ilk planlarda sanık olan karol, ilk duruşma sahnesinde fransızca henüz bilmediği için lehçe bilen bir tercüman kullanmak zorundadır. nitekim bu vaziyet karol'u iktidarsızlık ile suçlayan davacı karısını mahkeme huzurunda bir adım öne çıkarır ve eşitsizliği tetikler...
    kieslowski eşitliği intikam alma ve alta kalmamayı karşıladığından dolayı da işte film burada başlar ve mevzu bahis altta kalış, intikam planının olumlu sonuçlanmasıyla son bulur.

    sonuç kısmında ise;
    karol'un kendisini öldürerek kayıttan düşürmesi, sadece dominique kadınının başına örülmüş bir çorap değil eş zamanlı olarak karol'un da hapis hayatı sürmesiyle sonuçlanmıştır. antonim bir eşitlik söz konusudur.

    özetlemek icâb ederse;

    ilk sahnede karol'un paris'te lehçe tercüman kullanmak zorunda oluşunun intikamı; son sahnelerde dominique'in varşova'da fransızca tercüman kullanmak zorunda kalışıyla eşitlenmiştir.

    dominique kadınına, telefondaki bilinmeyen adamın yaşattığı orgazmı, karol'da fazlasıyla yaşatmıştır.
    iktidar artık bir zamanlar iktidarsızlığı yüzünden aşağılanan adamın elindedir. kadını ele geçirmiştir. tıpkı bir zamanlar kadının o'nu ele geçirdiği gibi.
    savaşın kara küllerini sırtından silkeleyen, avrupa'da parlamaya başlayan bir elmasın iktidarıdır bu artık. polonya'nın. *
    artık polonya için de beyazdır her şey.

    eşitlik teması işte budur.

    eşitliği bozan tek şey,
    metroda kendini öldürtmek isteyen adamın, emin misin sorusundan sonra hayır demesi ve hayatta kalmasıdır...
    çünkü aynı adam karol kendisini öldürmek istediği zaman emin misin diye sormuş lakin evet eminim cevabı almıştır...

    ---
    spoiler ---


    (cobongo - 21 Aralık 2008 21:44)

  • comment image

    sığ bir tanımlamayla, 4 s kuralını en sanatsal biçimde anlatan kieslowski filmi. sanatsal film nasıl olur bilmiyorum, ama cümlede güzel durdu.
    böyle yazınca da hakikaten ergen tanımı gibi oldu. ama öyle.
    4 s kuralını bir tarafa bırakmak gerekirse zbigniew preisner müziklerinin filme kattığı havayla birlikte en beyaz sadelikle ve doğallıkla bir film ancak bu şekilde işlenebilirdi.
    ayrıca, julie delphy'ye tekrar tekrar aşık ve hayran olmamıza sebep olmuştur.

    --- spoiler ---

    bir de bu son sahne pek güzel be: http://www.youtube.com/…=ixt8l2trgeg&feature=fvwrel
    sözlere dökmemek en güzeli, hislerde kalması gerekli o hareketlerin, ama ben yine de kendimce şöyle döktüm söze: "buradan çıktığımda kaçmaya çalışma, kaçamazsın. ben burada kalacağım, senin ülkende ve sen benimle evleneceksin, tamam mı?"

    ---
    spoiler ---


    (tedariksiz - 9 Ağustos 2012 20:36)

  • comment image

    adam fransa’dan giderken,daha doğrusu kaçmaya çalışırken yanına aldığı heykel bence adamın karısıyla olan ilişkisini tamamiyle açıklıyor…
    adam heykeli ilk gördüğü zaman ona öyle hayran gözlerle bakıyor ki,sonrada son parasını (o bozuk para kalıyor tabi) hiç düşünmeden onu alarak harcıyo; kadın için ülkesini,berber dükkanını terk etmesi gibi...polonya’ya geldiğinde hırsızlar heykeli atıyorlar ve heykel kırılıyor; evliliklerindeki sorun gibi araya başka adamlar giriyo ve ilişkileri parçalanıyor.. ama adam onu yapıştırıp,tamir ediyor ve odasının birköşesine onu koyuyor…hergün ona bakıyor ve sanki alacağı öç için bir hatırlatma aracıymış gibi kullanıyor…adam heykele aşık gözlerle bakıyor ama heykelin mahçup bi şekilde gözleri yere bakıyor….


    (akheron - 17 Şubat 2005 14:07)

  • comment image

    three colors trilogynin esitlik temasi uzerine kurulu filmi. yine bir dram sozkonusu: yatakta yetersiz oldugu icin karisi tarafindan bosanan bir adamin drami. karisiyla hicbir yonden esit olmayan karol, zamanla esitligi saglamak icin ugrasiyor, ve bunu basariyor da. karol'un yasadiklarinda dramin yaninda, ironik ogelerin kattigi gulumsetici sahneler de mevcut. uclemenin diger filmlerinde oldugu gibi etkileyici cekimler (beyaz renginin filmle enfes bir sekilde butunlestirilmesi gibi) kendini gosteriyor.
    bu arada filmin basindaki mahkeme sahnesinde, bi ara salona giren ve iki saniye sonra disari cikan juliette binoche de gozumuzden kacmadi.


    (onstandby - 31 Mayıs 2005 09:25)

  • comment image

    a, byi öldürecektir. çünkü b hayattan bıkmıştır ama kendi kendini öldürememektedir. para bnin cebindedir, a onu öldürdükten sonra parayı alabilir. anın da paraya ihtiyacı vardır hani...
    a silahı bnin kalbine dayar ve...
    kurusıkı.
    b ölmez.
    "bundan sonraki kurşun gerçek, devam etmemi istiyor musun?"
    b hayır anlamında başını iki yana sallar.
    sonra, bu iki polonyalı amca buzların üstünde koşarlar koşarlar koşarlar...


    (taimsten - 1 Kasım 2005 16:10)

  • comment image

    --- spoiler ---
    kaderi sorgular üç renk ve beyaz “neden burada olduğumuzu?”, “bir yakınımız öldüğünde nasıl bir tepki verdiğimizi” ve “öc almayı” sorgular. üç renkten “eşikliktir” beyaz’ın sembolü ve eşitliği aslında filmin en başından eşitsizliklere yer vererek anlatır.

    filmin en başından başlar aslında eşit(siz)liğin anlatımı. kahramanımız polonyalı karol mahkemeye güzel eşi fransız dominique’in ona açtığı boşanma davasına giderken gökyüzündeki güvercinleri hayranlıkla izler, fakat bu hayran bakışlar güvercinlerin karol’un üzerini pislemesiyle son bulur, tıpkı hayran olduğu karısının biraz sonra “artık kocamı sevmiyorum” diyebildiği gibi kirletirler karol’u. dominique kocasından o kadar soğumuştur ki kalacak hiç bir yeri olmamasına rağmen kocasını kuaför salonundan bile kovar, hatta kocasının gitmesi uğruna kuaför dükkanını ateşe verebilecek kadar soğumuştur ondan. bu soğumanın altında yatan temel neden karol’un iktidarsızlığıdır.

    karol masumca dominique’in evini röntgenlerken, ve dominique o sırada başka bir erkekle beraberken kieslowski bize kendimizi hitchcock’un rear window’undaki gibi röntgenlemenin suçluluk duygusu yaratan tarafını değil masumhane tarafını gösterir. daha sonra tüm umutları yıkılan karol zor şartlar altında kendisini tekrar polonya’da bulunca, fransayla ilgili elinde kalan tek şey olan metal 2 franc’ı nehire atıp o günlere dair herşeyi unutmak ister ama paranın eline yapışıp düşmemesi aslında karol’un ruhundan o günleri atmak istememesinin göstergesidir. filmin bundan sonrası işinde başarılı bir kuaför olsa da aslında saf bir kişi olan karol’un yaptığı dahiyane planlarla çok sevdiği dominique’ten öc almasıyla ilgilidir.

    insan en çok zararı sevdiklerine verir cümlesi bu dakikadan sonra anlam kazanır. filmin başında bozulan eşitsizliği, eşitlemek için yıllarca uğraşan karol çok zengin olup bir şekilde(!) dominique’le yüzleştiğinde, artık eski ezikliğinden eser kalmaması hatta çok güçlü bir kişi olması (hem parasal hem cinsel olarak) dominique’i karol’a aşık ederek öc almasını kolaylaştırır.

    filmin sonunda eşitliği yakalayan karol, elinde dürbünle dominique’i röntgenlerken bir taraftan da ağlar. çünkü insan gerçekten en çok sevdiğine zarar verir.
    ---
    spoiler ---


    (canay - 21 Aralık 2005 12:58)

  • comment image

    --- spoiler ---
    2 frank; kendisini aldatan eski karısının orgazmını dinlemenin ederidir. dinlemez.. elde ettiği servetle onu bilare tekrar ettirir. ziyadesiyle.
    ---
    spoiler ---


    (mesecina - 12 Haziran 2006 16:16)

Yorum Kaynak Link : trzy kolory bialy