Repulsion (~ Tiksinti) ' Filminin Konusu : Londra’da kız kardeşi ile yaşayan Carol’un (Catherine Deneuve) oldukça güzelliğinin ve sıradan yaşamının arkasında kimsenin bilmediği takıntılı tiksintileri saklıdır. Özellikle cinselliğe olan tiksintisi kız kardeşinin tatile çıktığı bir zamanda oldukça şiddetli ve şizofrenik bir görünüm kazanır. Tiksinti, yönetmenin en karakteristik filmlerinden biri. Başrolünde genç bir Catherine Deneuve ile klostrofobik bir karabasan, siyah beyaz bir görsel ustalık gösterisi... Filmin, tüm zamanların en iyi gerilim filmlerinden biri olduğunu iddia etmek hiç de yersiz olmaz.
Ödüller :
Rosemary's Baby(1968)(8,0-166301)
Belle de jour(1967)(7,7-38584)
Le locataire(1976)(7,7-40349)
Les yeux sans visage(1960)(7,7-28325)
Peeping Tom(1960)(7,7-26461)
Nóz w wodzie(1962)(7,6-17477)
The Tragedy of Macbeth(1971)(7,5-11453)
Tess(1979)(7,3-13278)
Death and the Maiden(1996)(7,3-23813)
Dance of the Vampires(1967)(7,2-26483)
Cul-de-sac(1966)(7,2-10256)
Dark(2015)(4,9-2010)
Berlin Film Festivali : "FIPRESCI Prize"
Berlin Film Festivali : "Silver Berlin Bear-Special Prize of the Jury"
herhalde psikanaliz üzerine yapılmış en iyi filmlerden bir tanesidir. apartman üçlemesinin diğer filmlerinden* * aşağı kalır bir yanı yok ama hangisini seçersin deseniz karar veremem; hepsini alabilirmiyim der, şımarırım.elbette bu filmin de üçlemenin diğer filmleriyle bağlantıları vardır; repulsion'ın sonunda dikkati çekse de özellikle diğer iki filmde komşu kavramı önemli bir yer tutar. karakterler yeni geldikleri ortama yabancıdırlar, ya göçmendirler ya yeni taşınmışlardır ya da aile apartmanında kalan öğrencidirler. tabiki üç filmde de adım adım bir başkalaşma sonucudur, karakterler git gide değişmektedirler.filme geri dönersek polanski'nin epizodik anlatımı oldukça etkileyicidir. travmanın su yüzüne çıkmaya başlamasından hemen önce başlayan film, nihayi sonuca giderken patatesler ve saatlerle bölümlendirdiği anlatımını çürüyen yemekler ve bunların üzerinde uçuşan sineklerle mükemmel bir şekilde destekler.polanski filmin sonunda da, hikaye boyunca adım adım anlatılan malum süreci o iki dakikalık etkileyici plan sekansla 'geri sarar' ve mevzu bahis planın başında ve sonunda birleşen iki göz metaforuyla adeta karakterinin çocukluğuna inmiş olur. bununla da her şey yerli yerine oturur ve film harika bir şekilde son bulur.son olarak da kendisine maddi, manevi bir parantez açmış olayım; (bkz: catherine deneuve)
(shocktheworld - 26 Eylül 2008 15:46)
'her $ey delilige konu olabilir'i icermesi acisindan manidardir. filmde etkileyici detaylardan biri de catherine deneuve'in ikiye boldugu biskuvinin tamamini yemedigini anladigim andi. biskuvinin yenmedigini iki cinayetten sonra anliyoruz. epey ote yandan, olaylar gelistikce 'yahu karde$ karde$e ya$ayalim, bak ne cicim bir kizsin' deyip durdum. ayrica iki cinayet de hukuki acidan garip bir sekilde aklanabilecek turdendir. polanski bunu domuzuna yapmistir, o ayri... yonetmen busbutun hatundan yanadir. zira birinci cinayet, haneye tecavuz, ikinci cinayet tecavuze karsi nefsi mudafaa. ensest mensest derken butun butune carol film boyunca aklanir durur. yani seyircide carol bir katil imaji birakmaz.
(meczupca - 6 Şubat 2009 13:05)
alice's adventures in wonderland'in adult versiyonu. --- spoiler ---bir kaç ipucu: catherine deneuve'ün oynadığı karakterin adı carole'dır. (bkz: lewis carroll)(bkz: i think we are having rabbit) der abla ve olaylar gelişir (bkz: the white rabbit)ve ayrıca banyonun küçülmesi, salonun büyümesi falan. anladın sen.--- spoiler ---
(ruprect - 3 Kasım 2009 00:47)
--- spoiler ---usturayla ev sahibini öldürdüğü sahne sinema tarihinde yerini almıştır. ey sinema tarihçisi! almadıysan al. --- spoiler ---
(tanrek - 13 Nisan 2010 00:37)
sinema eleştirmeni falan değilim ama gerilim filmi kategorisine girmediği halde ben böyle gerildiğim bir filmi hatırlamıyorum.özellikle çürüyen patateslerin görünümü, çatlayan duvarlar,evdeki havalandırma deliklerinden gelen sesler, insan ceninine benzeyen tavşan,duvarlardan çıkan kollar ve tecavüzcü amca! kızın delirme sürecinin başlamasıyla birlikte etkisini daha da artırmaktadır.filmle ilgili yazılacak her türlü ayrıntı yazılmış ben herhangi bir kusur görmedim sonunda zaten herşey yerli yerine oturuyor.kusursuz denebilecek güzellikte bir film bence.
(vatandasriza - 23 Mayıs 2010 07:19)
durgun akisina karsin bircok carpici sahnesi olan film. bunlardan bir tanesi yasli kadinin guzellik salonunda yuz bakimi yaptirdigi sahnedir. kadinin yuzu yikandiktan sonra geriye kalan krem artiklari spermi andirir. tam o sirada kamera carole'un yuzune zumlar. malum goruntu buyuk ihtimalle carole icin yuze bosalmayi cagristirmaktadir. polanski'nin commentary'sini dinleyip anlamak lazim.
(chance the gardener - 11 Kasım 2010 07:25)
roman polanski'nin ilk ingilizce olarak çektiği film. roman polanski noz w wodzie (sudaki bıçak) ile ilk uzun metraj filminde çok büyük başarılar yakalar. oscar adaylığıda bunlardan biridir. ama ilk ingilizce filmi için çoğu büyük abd'li yapım şirketi roman polanski'ye sıcak bakmaz. ingiliz yapımcı gene gutowski filmi yapmaya karar verir. ingiliz yapım şirketlerini dolaşır ama olumlu cevap alamaz. o zamanlar porno filmler çeken ve dağıtan compton films projeyi kabul eder. zaten adamların aradığı da kendi prestijleri kurtaracak biridir. ama zaman ve bütçe çok kısıtlıdır. roman polaski bu şirketin önerdiği bir çok isme rağmen o zamanlar pek tanınmayan catherine deneuve'yi seçer. catherine deneuve kariyerinin de bir daha yakalayamacağı müthiş bir iş çıkarır. film bütçeyi aşar, zamanında bitmez. polanski film için çoğu istediği şeyi yapamadığı düşünür. filmin ilk gösterimi sonrasında salon bir sessizliğe bürünür. polanski, sessizliği "bu filmi bir yönetmenin gençliğine bağışlayın" der. ama salon filmin şokundan sus-pus olmuştur. filmin beklenenden çok büyük bir etki görür. ödüller alır ve iyi bir gişe yapar. roman polaski'ye de büyük şirketlerin yolu açılır. ayrıca bu film apartman üçlemesi denilen le locataire ve rosemary's baby serisinin ilk filmi olma özelliğinide taşır. çoğu roman polaski filmi gibi çok ama çok etkiliyici müzik kullanımına sahiptir.
(ziverbey - 7 Haziran 2011 23:51)
spoiler içerir. izlerken "hepsi rüyaymış filmi" çıkacak diye çok korktum son sahnesine kadar. filmde carol'un tecavüz içerikli rüya/halsünasyonlar görmesiyle finaldeki fotoğraf karesine yakından bakış (http://i.imgur.com/2sl1w.jpg) olayı tamamen açıklıyor. 24 saat önce psycho'yu izlemişken*, filmin sonunda psikyatrın bir 5 dakikalık açıklamasıyla bilgiye doyuluyordu. bunun ertesinde repulsion'da olayın tek bir bakışla açıklanması enteresan oldu elbette. #24698552 burada psycho'nun izlendiği dönemde (1960 yapımı) böyle uzun bir açıklamanın gerekli olduğuna değinilmiş olsa da sadece 5 yıl sonra çekilmiş olan repulsion'da yine karakterin psikolojik sorunlarına dayanan bir film olsa da hikayeyi açıklama adına alternatif bir yolun olabileceği gösterilmiş. çok iyi bir performans gösteren catherine deneuve film çekildiğinde 22 yaşındaymış. ev sahibi amca da yandan aynı oktay vural'a benziyordu*"böylesine overrated film görmedim, bu nasıl korku filmi lan" diyenlerin yaptığı hata sanırım "korku filmi" tanımı kısmında. daha çok psikolojik gerilim filmi sayılmalı, izlemeden önce göz önünde bulundurulmalı.önce black swan, sonra district 9 ve repulsion, yahu şu tırnak sökme, tırnağa zarar verme, deri kaldırma olayından vazgeçin ekrana bakamıyorum yeminlen.*her filme bir swf kampanyasında repulsion'da "en donuk ve manasız öpüş sahnesi"ni ele aldık: http://www.swfcabin.com/open/1312372361
(dntpnc - 3 Ağustos 2011 15:43)
roman polanski'nin the gold rush'ı da andığı 1965 yapımı psikolojik film. --- spoiler ---duvar çatlaklarından çıkıp carol'u taciz eden eller ve aynada görünen adam insanı bir anda geriyor. onun dışında caroll'un erkek nefretini anlamamızı sağlayan şey filmin en sonunda geliyor. carol'un ilk aşk nesnesi olan babası, ensest, ablasının sevgilisiyle olan ilişkisine bakış açısı ve yaşadıkları sondaki fotoğraf karesiyle en güzel şekilde veriliyor. (fotoğrafın bir göndermesi olduğu, ev sahibine cevap vermeyen carol'un sadece o fotoğrafla ilgili soruyu cevaplaması üzerine anlaşılır.)--- spoiler ---
(feslegenzencefil - 17 Haziran 2012 03:29)
polanski'nin apartman üçlemesinin ilk filmi. ikincisi rosemarys baby ve son filmde amerika'dan tecavüz suçlaması yüzünden kaçtıktan sonra çektiği the tenantdır.
(vacation - 22 Mayıs 2004 09:53)
oldukça yavaş ama güzel ve farklı bir filmdir. çok belirgin öğeler içerir; bozulmuş, korkunç gözüken tavşan eti, çimlenen patatesler, çatlayan duvarlar, duvarlardan çıkan eller gibi. siyah beyaz olması filmdeki ekstremliği daha da belirgin hale getirmiş. catherine deneuve 22 yaşında çevirdiği bu filmde son derece sakin ve içine kapanık bir kızın rahatsız birine, hatta bir katile dönüşmesini çok iyi oynamış.
(festis - 26 Mayıs 2004 01:08)
günlük hayatımızda hepimizin yaptığı sıradan hareketleri de deliliğin emaresi sayan ürkütücü film. örneğin mutfakta bırakabileceğiniz bir tepsiyi elinizde salona götürüp, salondan bir şey alıp tekrar tepisyi mutfağa götürmeniz gibi...
(aksamgunesi - 14 Haziran 2004 11:52)
polanski'nin deliliğin psikopatolojisini incelediği bir başka filmi.frijit carole'ün grotesk sanrıları filmin doruk noktalarıdır:travmatik geçmişle (olasılıkla ensest trajedisi. finale doğru bir fotoğrafa yaklaşan kamera baba figürünü ve carole'ün nefret dolu ifadesini karşı karşıya getirir) ilintili halüsinasyonlar erkek (penis) korkusunu ifade eder. evin duvarlarından geçerek carole'ün bedenini sarmalayan kollar, penis korkusunun sembolik ifadesidir. halüsinasyon sahneleri filmin sanat'a en çok yaklaştığı anlardır çünkü her bir sahne anlatmak yerine sezdirir, konuşmak yerine gösterir.
(hanging rock - 27 Mayıs 2015 19:05)
1965 yapimi roman polanski 'nin meshur amerika serüveninden önceki son avrupa filmi olup londra'da cekilmistir. 104 dakika uzunlugunda ve siyah beyaz olarak filme alinmistir. orijinal afisinde film su sekilde tanitilmistir: 'bir bakirenin rüyalarinin korkunc dünyasi beyaz perdenin korkunc gercegine dönüsüyor' . bunun disinda filmin konusu, (spoiler olmaz düsüncesindeyim cünkü filmin konusundan cok nasil filme alindigi daha ön planda bu filmde) kisaca londra'da bir dairede evli bir erkekle iliski yasayan hafifmesrep diye adlandirabilecegimiz ablasiyla (yvonne furneaux) yasayan suskun manikurcu carol ( catherine deneuve)'un ablasinin on günlük bir tatile gitmesi sonucu yasadigi dünyadan kopusu ve aklini yavas yavas nasil yitirdiginin öyküsüdür denebilir. öncelikle catherine deneuve'ün tüyler ürperten performansi hakkinda tüm söylenenler dogrudur, bu tüm sinema elestirmenlerinin yillardir söyledikleri gibi, catherine deneuve'ün tasarruflu ve abartisiz oyunculugundan kaynaklanir. film ilerledikce carol rolündeki aktrisin aksanindaki farkliligin sebebini de anlar izleyici. elbette polanski bu aksan meselesini yine göcmen olmak, herkese yabancilasirken kendine de yabancilasmak konsepti icinde cok güzel kullanir.yardimci oyuncularin da üstlerine düseni cok güzel kotardiklari filmde o kadar kücük ayrinti, o kadar cok gönderme öyle göze sokmadan yapilmistir ki, belki de filmin en dikkat ceken noktasi budur...(salonun iki sahnede oldugundan daha büyük olmasi, bozulan yiyeceklerle birlikte carol'un gitgide dünyadan kopmasi, duvardaki catlaklar paranoya ve halüsilasyonlarla bölünen ruh hali...v.s.)polanski'nin filmografisinde cok ayri bir noktada duran, üclemenin ikinci filmi rosemary'nin bebegi'ne nispeten cok daha yogun psikolojik ögeler iceren insanlarin delilik denen o ince sinira aslinda ne kadar olduklarina dikkat cekme yolu acisindan ilginc bir yol cizen, zaman zaman kendi izledigi yolun tam tersine gitmekten de cekinmeyen cesur bir filmdir.filmden bazi resimler ve ayrintilar icin (bkz: http://members.tripod.com/~jtarple/repulsion.html)son bir detay: filmde, carol'dan hoslanan adam michael (ian hendry) in arabasina ilk kez bindiklerinde filme görünen sokak calgicilarindan kasik calani roman polanskinin ta kendisidir.
(ziggy - 5 Aralık 2004 01:25)
lavanta kokulu kadinlarin ardindan kesinlikle seyredilmemesi gereken polanski filmi. --- spoiler ---filmde kullanilan bozulan tavsan, filizlenen patatesler, catlayan duvarlarin siddeti catherine deneuvein canlandirdigi carol karakterinin gordugu halisunasyonlarin siddetine paralel sekilde artmaktadir. halisunasyonlarin siddetli baslangicinin tetikcisi ise bekaret, temizlik, safligin simgesi olan yandaki kilise ve/veya manastirin gece yarisi canlaridir. catherine deneuveun oyunculugu ise muthesemdir. sanirim uzun zamana yayilan ve son zamanlarda siddettini oldukca arttiran filmde herseyin baslangici sanirim aile ici cinsel tacizdi. *--- spoiler ---
(ride - 6 Nisan 2005 09:19)
filmin başından itibaren ara ara gördüğümüz aile resmi sonunda çok faklı bir açıdan gösterilir. fotoğrafın üstüne kafesli bir gölge düşmüştür; aydınlık kalan bir bölümde carol, diğerinde babası görünür. film boyunca carol o fotoğrafta dalgın dalgın bakan bir kız çocuğudur. ancak sadece o ve babası düşünüldüğünde carol'ın gözlerindeki delici bakışların babaya yönelmiş olduğu aşikardır. film boyunca çeşitli fallik simgelerle gösterilen her şey enseste çıkmış olur bu noktada.
(little wing - 6 Nisan 2005 20:09)
carol ın gözünde başlayıp gözünde biten film.carol susuyor,sonra yarı uykuda,kollarını kıpırdatacak hali yok,kambur oturuyor,tek omuzu soğuk duvarda,boynu düşüyo,saçları öne dökülüyor dizlerine doğru.bütün fırtına bir iki saniye içinde saçları ile gözleri arasında kopan birşey mi gerçek mi?
(thinkgreen - 7 Haziran 2005 02:27)
evde oturup yalnız başına seyredildiğinde tripten tribe koşturan, koskoca adama ışıkları açtıran bir güce sahip geerrrrriiiiilllliiiimmmmm filmi. filmin ne biçim ağzınıza sıçacağı konusunda ilk 15 dakika içinde zerre ipucu verilmiyor. güzel bir catherine deneuve ortalıkla mal mal dolaşıyor, tiksinti hissini zerre vermiyor, ancak gönülsüz bir yalnızlıktan haber veriyor. e sıçarım ben böyle hikayeye diyecekken ne tavşanlar çıkarıyor şapkadan polanski. i think we are having rabbit. o biliyor, biz bilmiyoruz, öğreniyoruz. gel gelelim tiksinti hissi değil burada verilen. negatif görsellik bizi sarsan. olamayacakları, bu tepkisiz ve acınası güzelin gerçekleştirdiğini görüyoruz. olası bi mutluluk hikayesinin bozguna uğramasına tanık oluyoruz. carol'un güzelliğini ve masumiyetini yok edişidir burda bizi geren, "aman kızım ne halt ediyon len, koy onu yerine" dedirten. hakkaten artık böyleleri yapılmıyor. başyapıt felan.
(frank n furter - 22 Haziran 2005 17:19)
önce sırıtarak "senin tüm derdin verip kurtulmamakta kızım" diyor ediyoruz ama polanski boru değil ya her şeyin bir sebebi var diyor bize, kızcağız ensest kurbanıymış. amma o ensesti nasıl bir ifşa ediştir, şaşıyoruz. polanski esasında aynı filmden iki tane daha çekti. ama le locataire'de delirmenin kökenleri mistiktir, bi olaylar dönmüştür de adamımızı gelip odacığında bulur. rosemary's baby'de yine ikamet edilen ev falsoludur. bu bakımdan repulsion ayakları daha yere basan bir film, yine de bu üçlü arasında seçim yapmak zor ve sanırım bu zorluk yönetmenin kalitesini ortaya koyuyor. deneuve'ün odasında diğer odaya geçilen kapıyı engelleyen bir dolap var, hallüsinasyonlar başlayınca bu kapı ve dolap zorlanarak oradan kötü adam içeri giriyor. aynı motif rosemary's baby'de de mevcut, satanist örgütün evine açılan kapı bir dolapla örtülüdür, şeytan oradan içeri sızar. dahası, polanski'nin ünlü kısa filmlerinden biri iki adam ve bir dolap adını taşır * bir diğer kısası morderstwo'da ise içeri gizlice sızan bir adamın işlediği cinayet mevzubahistir. yine de ne idüğünü anlayamadığım, ola ki mistik bağlantılar sağlayan motif, deneüve'ün ara ara pencereden gözetlediği rahibe okulu. ama bir türlü pişemeyen tavşanın "cesedi" (ki babasından yaptığı düşük bebeği simgelediğini neden iddia etmeyelim) hallüsinasyonların aniliği ve saat tıkırtısının buna eşlik edişi, evin içini bir korku tüneline çeviren duvarlar ve deneüve'ün bizatihi kendisi muhteşem bir bütünlük yaratıyor. ablayı oynayan yvonne furneaux, la dolce vita'da mastroianni'den bir türlü yüz bulamayan sevgilisiydi, pek üzülmüştük haline. işte o ablanın pisa'dan attığı karttaki dolce vita ibaresi de fellini'ye duble bir selamı polanski'nin.repulsion, hem polanski filmografisindeki yeri ve bağları açısından, hem de tek başına ele alındığında çok büyük bir film. belki de en iyi psikolojik gerilim filmi.
(grapes of butcher - 6 Ekim 2005 20:18)
tüyler ürpetici bir başyapıt.--- spoiler ---filmin en ürkütücü sahnesinin sessiz olması bana göre başlı başına bir incelenmesi gereken bir hadisesir. etkiyi iki kat arttmıştır.--- spoiler ---
(jelly experiment - 16 Temmuz 2006 15:01)
Yorum Kaynak Link : repulsion