Cassandra's Dream (~ Cassandra'nin rüyasi) ' Filminin Konusu : Ailesine ait restoranda çalışan Ian (McGregor) ile araba tamircisi Terry (Farrell) orta halli bir aileye mensup iki kardeştir. Sürekli zengin olma hayalleri kuran iki kardeşin durumu Terry (Farrell)’nin kumarda yüklü bir para kaybedip borca girmesi ile daha da çıkmaza girmiştir. İki kardeş, içinde bulundukları zor durumdan kurtulmak ve hep hayal ettikleri gibi zengin bir hayat yaşamak için her şeyi yapmaya hazırdırlar. Buna cinayet işlemek de dahil... Tesadüfen tanıştıkları güzel oyuncu adayı Angela (Hayley Atwell) zaten zor durumda olan iki kardeşin arasına girerek ilişkilerini bozar ve işler iyice içinden çıkılmaz hale gelir...
Match Point(2005)(7,6-206024)
Sweet and Lowdown(2000)(7,3-30482)
Whatever Works(2009)(7,2-66927)
Small Time Crooks(2000)(6,7-34378)
Scoop(2006)(6,7-75272)
Hollywood Ending(2002)(6,6-24173)
Magic in the Moonlight(2014)(6,5-65453)
Melinda and Melinda(2004)(6,5-29567)
Anything Else(2003)(6,4-27931)
To Rome with Love(2012)(6,3-78489)
You Will Meet a Tall Dark Stranger(2010)(6,3-41549)
ekim başlarında amerika'da gösterime girecek olan yeni woody allen filmi. başrollerinde ewan mcgregor, colin farrell ve yeni bir yüz hayley atwell var. az da olsa match point'i andıran bir dram olacağa benziyor.
(axellennox - 21 Mart 2007 18:51)
müziklerini philip glass'in yaptığı, şimdiden üzerinde çok konuşulan film.
(euphrates - 22 Haziran 2007 16:41)
filmin 2 dakikasi için: http://www.youtube.com/watch?v=itku7g13se0
(euphrates - 28 Ağustos 2007 09:19)
21 aralıkta ülkemizde vizyona girecek olan film.http://www.imdb.com/title/tt0795493/http://www.rottentomatoes.com/m/cassandras_dream/
(frant1c - 1 Aralık 2007 12:09)
bugün itibariyle gösterime girmiş muhteşem film. ha, üstadın eski filmlerini aratmıyor mu? tabi ki aratıyor. böyle bir soruyu sormak ve cevaplandırmaya çalışmak dahi saçma. fakat şu noktada, manhattan, annie hall, love and death veya hannah and her sisters beklentisi içinde de olmamak lazım. hala, radio days'teki, iskelenin altında sevdiği kızı öpmek için debelenen turuncu saçlı yumurcağı veya diane keaton'ı takım elbise içinde görüp haklı olarak apışan o adamı aramak hata olur.üstad iyi ki film çekmeye devam ediyor ve en azından beni yeteneğinden mahrum bırakmıyor. onun, yakın zamanda melinda and melinda'da tekrar altını çizdiği, kendine has drama ve komedi harmanı tarzından mahrum kalmak dayanılmaz olurdu.gidip saygı duruşunda bulunulması gereken filmlerden biri...not: evet, objektif değilim.
(ara - 21 Aralık 2007 16:23)
(bkz: julia dream)
(chosenone - 22 Aralık 2007 00:35)
woody allen'ın yunan mitolojisine gönderme yapma geleneğini sürdürdüğü film olmuştur. en belirgini için: (bkz: mighty aphrodite) (hehe)--- spoiler ---nasıl ki, apollo, cassandra kızımıza kahinlik yetisi bahşetmiş, fakat başına görülerinin dikkate alınmaması gibi bir lanet sarmıştır; filmde de bu durumun bir benzerine colin farrell'in karakterinde rastlıyoruz. fark ise, cassandra'nın lanetlenmesinin nedeni apollo'yu reddetmesiyken, terry'nin laneti kumarbaz olmasından kaynaklanıyor. üstelik finaldeki trajik mevzunun cassandra's dream adlı yelkenlide gerçekleşmesi de rastlantı olmasa gerek...--- spoiler ---film komedi unsurundan arındırılmış değildi. fakat espriler woody allen'ın diğer filmlerindekilerden çok daha üstü kapalıydı. örneğin, yakalayabildiğim kadarıyla; birbiriyle tartışan ebeveynlerden ve kritik karar anlarında iki karakter arasında geçen diyaloglardan yine oldukça hoş espriler çıkarmayı başarmış. komedinin dozu düşüktü ama mesela bir interiors kadar da karanlık değildi.bu arada diane keaton'ın annie hall'daki smokinli elbisesine gönderme olarak hayley atwell yani angela partide smokin giyiyordu. annie hall'da diane keaton'ı ilk defa smokin içinde gördüğüm an kadar etkilemedi ama oldukça hoştu. nihai karar sizin:http://www.gonemovies.com/…et/drama/annietennis.asphttp://www.imdb.com/…&path_key=hawkins, sally&seq=3--- spoiler ---bir de, filmin cinayet üzerine kurulu olması ve terry’nin cinayet sonrası hissettiği ahlaki baskı epey dikkatimi çekti. üstadın içinde cinayet olan filmlerini hatırladığım kadarıyla şöyle bir orta dökeyim; bullets over broadway, crimes and misdemeanors, curse of jade scorpion, manhattan murder story, match point, shadow and fog (kısmen). şimdi de katilin işin içinden sıyrıldığı, benzer iki filmi ayırayım; match point ve crimes and misdemeanors. bu iki filmde de hayatını "eskisi gibi" sürdürebilmek için, "yaşayabilmek" için metresini öldürmesi gereken bir koca mevcuttu ve iki filmde de cinayetler başarıyla sonuçlanıyordu. hatta match point'te de, crimes and misdemeanors'ta da suçluların vicdani açıdan çok rahat olmadıkları hissedilse dahi polis ve yargı dosyayı kapatıyordu. yani katiller kurtuluyorlardı. cassandra's dream'de ise polis bir sonuca ulaşamamış olsa da, terry karakterinin vicdan azabı veya üzerindeki ahlaki ve dinsel baskılar suçluların ölümüne, başka bir deyişle cezalandırılmalarına neden oldu. yani, match point ve crimes and misdemeanors’a oldukça benzetilebilecek bir hikaye bu sefer farklı bir sonla bitti. her ne kadar match point’in üzerinden iki yıl geçmiş olsa da acaba yaşlılığın etkileri midir bunlar? --- spoiler ---yaşlandığından mıdır, yoksa çok sevdiği, hatta love and death’te bol bol gönderme yaptığı ingmar bergman’ın ölümünden midir bilmiyorum ama bu sefer woody allen önceki filmlerinden farklı bir film izletti. farklıydı da kötü müydü? değildi, muhteşemdi...
(ara - 22 Aralık 2007 21:06)
kötü bir filmdir. oyunculuklar her ne kadar harika olsa da film kimseyi alıp götürecek bir film değil. senaryo kötü, film kötü ama eğer isminiz woody allen ise bunların hiç bir önemi yok. bu kadroyu bir araya toplayabilir, gerekli finansmanı bulur ve woody allen'ın yeni tarzını görmek isteyen biz bir avuç sinema izleyicisine de izlettirebilirsiniz. woody allen'ın klasik komedi tarzından da pek hazzetmem zaten. ama böyle kara film vari birşeyler yapmak istiyorsa tekrar düşünmeli bence.edit: ilginç bir şekilde kötülenmiştir bu entry. hem de zamanın ötesindekiler listesinin ikinci sırasında oturmuştur. filmi kötü bulmuş olmam mıdır bu entryi de kötü yapan?
(radmard - 23 Aralık 2007 21:45)
tam da match point tadinda bir film olmus, guzel de olmus bence, film kendini sonuna dek izlettiriyor, hikaye hic umulmadik bir sonla bitiyor... --- spoiler ---bu isten tek karli cikan howard amca oldu o ayri:)))--- spoiler ---
(scarletm - 24 Aralık 2007 11:25)
woody allen'ın match point ile girdiği yolda uğradığı başka bir durak. match point çok daha etkileyici demeden duramayacağım, ama bunu da izlemeden geçmek olmaz diye ilave etmeden de çekilmeyeceğim.film, insanı, şu adamı sağ salim öldürseler de önlerindeki maçlara baksalar psikoloijisine sürüklüyor. sonra da ne düşünüyorum ulan ben, ne pis insanmışım, böyle bir işte nasıl taraf olabiliyorum suçluluğu alıyor yerini. sırf bu suçluluğa kapılıp insana kendini sorgulattığı için bile izlenebilir bu film. eğer herkes bu suçluluğa kapılmıyorsa ben de bir sorun var demektir ki, evlerden ırak.ilaveten; colin farrel, harika oyunculuk çıkarmış; içinde bulunduğu bunalım nasıl olduysa tüm yüz mimiklerine kadar sinmiş.
(ama arkadaslar iyidir - 24 Aralık 2007 11:37)
herkeste farkli bir izlenim yarattigini gonul rahatligi ile soyleyebilecegim filmdir. burdan sonrasi filmin tamami hakkinda hatta baska filmler hakkinda da spoiler icereceginden okurken dikkat edilmesi onerilir. bir kere pan's labyrinth'te kiza uzulmemeyipte fasist adama uzulen, neredeyse her filmde kotu adamin tarafini tutan bir bunye, ki allen'in match point'inde de ne olen yasli kadina nede scarlet'a uzulmedigi halde, bu filmden etkilenebiliyor. ayrica woody allen'in klasik tiyatro eseri gibi siddet sahnesini gostermemesi ve dusuncemize birakmasi o sahneyi zihnimizde daha da korkunclastiyor ki saw iv'a eglence filmi diye gitse dair. cunku film, amaci olan cinayetten sonraki psikolojik cokusu tamamen yasatiyor izleyiciye. tabi burda collin farrell'in mukemmel oyunculugunun yeri cok buyuk. hatta filmin baslarinda rolleri degistirseler daha iyi mi olurmus ne diye bile dusunebiliyorsunuz. birde finalinden bahsetmek gerekirse, woody allen yine izledigi bir cok seyi harmanliyor * ve olusturdugu sey londra filmleri arasindakilerin ** en iyisi oluyor.
(the gambit - 24 Aralık 2007 23:02)
(bkz: cassandra syndrome)
(moonlit violet - 24 Aralık 2007 23:07)
fatih özgüven'in şöyle yorumladığı film: http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=242756
(disconnectus erectus - 27 Aralık 2007 11:02)
beni koltuğuma çivileyip tırnaklarımı yediren film.
(torun - 29 Aralık 2007 20:29)
(bkz: uncle howard)
(doll steak - 29 Aralık 2007 21:50)
(bkz: death of a salesman)
(missy aa - 2 Ocak 2008 20:27)
kamerasını new york'tan londra'ya taşıyan woody'nin, bu kez yunan trajedyalarına -yine şehir hayatı ve kentsoylu kavatlar vasıtasıyla- selam durduğu bir film olmuş. woodycim yine keskin zekasıyla bir dolu trajikomik durum yaratmış. bu sayede film hep diken üstünde ve mütemadiyen gülümseterek ilerliyor. sonuçta eski trajedyalara hayran bir insan değilseniz, "böyle iş mi olur lan?" diyerek sonuçtan tatmin olmayabiliyorsunuz. seneye görüşürüz woodycim.
(axellennox - 3 Ocak 2008 00:54)
temiz vicdan dışında maç sayısı ile ilgisi olmayan film.. colin farrell tarihinin en şişman, sersem, zavallı ve çok gerçek oyununda kendi yüreğinden korkan adamdır.. hakkaten casey affleck ile birlikte yılın güzelliği diyebilir miyiz.. ewan mcgregor ile birlikte kimyaları öyle de iyi eşleşmiştir ki seyirlerine doyamadım. allen'ın scoop faciasından sonra böyle kendine yakışır dille dönmesi gönül ferahlatıyor. allen filmlerinde tiyatro opera gösteri izlemeye giden karakterlerin ve o gösterilerin içindeki sözlerin oyuncuların şov adamlarının.. filmin ana konusunu on ikiden yakalamasının hastasıyım ayrıca.. ve filmin adının hastası oldum
(acparantez - 7 Ocak 2008 01:39)
sinema eleştirmeni falan değilim, elimden geldiği kadar çok film izlemeye çalışırım ama genelleme yapacak kadar bir birikimim olduğunu da söyleyemem. lakin bu filmi izleyip üzerinde düşündükten sonra woody allen'a hayran olduğumu belirtmem lazım.--- spoiler ---film bütün gereksiz dramatik sahnelerden arındırılmış her şeyden önce. ne ewan mcgregor'un garson sevgilisiyle ayrıldıktan sonraki ağlama sızlama sahneleriyle yüzleşmek zorunda kalıyoruz, ne ölümlerden sonraki yas sahneleriyle, ne de asıl cinayet sahnesiyle. film, ana konu dışında hiçbir yere sapmıyor. gösterilen her sahne, filme dahil olan her olay, ana olayın kilit noktalarını içeriyor. boş bir parti gibi gözüken sahnelerin sonlarında colin farrell'in öldürmesi gereken adamla büyük bir tesadüf eseri tanışması -ki onunla tanışmamak için aynı masaya oturmaktan kaçınmalarından sonra-, cinayet öncesi ve sonrasında onun ruh halinin nasıl o hale geldiğini anlamamız için çok büyük bir yardımcı.colin farrell'in aslında bu muhteşem oyunculukla allen'ın filmin varmasını istediği noktaya varmasında inanılmaz büyük bir payı var. sadece ana olay etrafında gelişen bir film için, -tıpkı rus edebiyatının büyük kısmında olduğu gibi- karakterlerin psikolojilerinin iyi betimlenmeleri ve seyirci tarafından iyi anlaşılabilmesi çok önemli. farrell de rolünün hakkını sonuna kadar vererek bize o an neler hissettiğini, nasıl iç çekişmelerden geçtiğini anlatmayı başarmış. mcgregor'un bu konuda biraz daha sönük kaldığını belirtmek gerek. her ne kadar gayet uyumlu bir ikiliyi seyirciyi rahatsız etmeden oynamayı başarmış olsalar da, mcgregor'un soğukkanlı tavrının dayanaklarının yalnızca oynadığı karakterin karakteristiksel özellikleriyle son bulmadığı bir gerçek. onun cinayet konusunda bu kadar sakin kalabilmesinin altında yatan sebepleri -ki bence bunların en başında yaşadığı aşk ve uncle howard'ın desteğiyle bu aşkın gelebileceği noktalar yatıyor- seyirciye daha net yansıtabilmeliydi diye düşünüyorum. gerçi burada suçu biraz da filmi daha çok vicdan azabı çeken karaktere yöneltmeyi uygun görmüş yönetmende bulabiliriz. elbette bu onun seçimidir ama biraz denge beklerdim iki oyuncunun da davranışlarını kendince haklı çıkaran sebeplerin ortaya konmasında.filmin adının da, aslında filmdeki en önemli nesne olduğu ortaya çıkan tekneyle aynı olması, allen'ın dehasının bir eseridir diye düşünüyorum. filmin başlarında beraber en mutlu anlarını yaşadıkları ve büyük hayallerle satın aldıkları teknelerinin, filmin sonunda iki kardeşin katlinin cinayet mahallisi olması, zaten bu nesnenin filmdeki önemini ve filmin baştan sona nereden nereye geldiğini özetler bir durumda.--- spoiler ---uzun lafın kısası, izleyin, izletin, hayran olun.
(jesterdancer - 7 Ocak 2008 02:12)
her zaman gayet sıkıcı bulduğum colin farrell'i bu sefer tam rolüne yakışmış olarak gördüğüm ve beğendiğim film. gereksiz ayrıntılar yok filmde. sadece insanların içindeki kötülükler nasıl olur da su yüzüne çıkar o veriliyor. --- spoiler ---howard dayının, yeğenlerine teklifini ilk yaptığında söylediği bir kaç cümle filmin vermek istediğini özetliyor aslında. dayı bir kaç kez "siz kimsiniz ki benim ahlakımı sorguluyorsunuz" gibisinden laflar ediyor. woody allen belki de kendi düşüncelerini dile getiriyor bu cümlelerle. filmi izleyen seyirciler arasında bir yerlere gelmek, hayallerini gerçekleştirmek, para kazanmak, iyi bir eşe ya da işe sahip olmak için şeytani planlar yapan ya da küçük kötülüklerle bunları gerçekleştiren, yakınlarını kandıran ya da ayaklarını kaydıran hiç kimse yok mu sanki? cinayet gelinecek son nokta elbette ama olmayacak birşey de değil. insanların içinde az da olsa kötü bir yan var ve bu yüzden filmde iyiyle değil kötü olanla özdeşlik kuruluyor. bir sahnede ian sevgilisine "iyi bir filmde oynamak için yönetmenle yatar mıydın?" diye soruyor. kız rahatsız olsa da bu sorudan "filme ve yönetmene bağlı" diye cevap veriyor. bu bile insanların içindeki minik şeytanlıklarından biri olarak karşımıza çıkıyor.--- spoiler ---
(didaydidayday - 7 Ocak 2008 10:39)
Yorum Kaynak Link : cassandra's dream