Sweet and Lowdown (~ Tatli ve Kirli) ' Filminin Konusu : New York'un caz dünyasına yakın ilgisiyle bilinen ve harika klarnet çalışıylada tanınan Allen bu filmde kendini beğenmiş,kaba,alkolik fakat muhteşem bir sanatçı olan Emmett Ray karakterini yaratmış..1930 da Amerika'da büyük ekonomik krizin yaşanmakta olduğu yıllarda geçen filmde,Django Reinhard'dan sonra dünyanın en iyi ikinci gitaristi olarak tanıtılan Emmett Ray sorumsuz,sevimsiz ve ahlaksız bir adamdır..Ne var ki o gitar çalmaya başladığı zaman çıkan melodi muhteşemdir...
Husbands and Wives(1992)(7,6-24948)
Bullets Over Broadway(1995)(7,5-33107)
Deconstructing Harry(1998)(7,4-39467)
Mighty Aphrodite(1995)(7,1-35364)
Everyone Says I Love You(1997)(6,8-33477)
Small Time Crooks(2000)(6,7-34378)
Shadows and Fog(1992)(6,7-14857)
Hollywood Ending(2002)(6,6-24173)
Melinda and Melinda(2004)(6,5-29567)
Anything Else(2003)(6,4-27931)
Celebrity(1998)(6,3-22604)
round midnight'dan bildiğimiz bir cazcı dünyası var. böyle paristi, niyorktu bazı şehirlere gidiyorlar, uyuşturucu kullanıyorlar, milletin efsane diye dinlediği adamlar böyle beatnik ile berduş arası bi noktadalar. şu önemli: marjinal bir hayat yaşayan bu adamlar, marjinal olma, "sanatçıyım ben" deme peşinde değiller. sefil olmuş afro amerikalılar bunlar. uyuşturucuyla, düzensiz yaşamla zihinleri bulanmış, müzik yapmaktan başka birşey bilmeyen adamlar.emmet ray (ki kendisi fransa'daki bir çingeneden sonra dünyanın en büyük gitaristi olan bir karakter), bir yandan böyle yaşayan, öbür yandan böyle yaşamayı sanatçı olmanın, fransa'daki çingene gibi çalmanın bir şartı olduğunu zannedip; sırf böyle yaşamak uğruna yaşamak istediklerini yaşayamayan, müziği bu yüzden azıcık duygudan yoksun bir karakter. bir sinir krizine, ilk defa çatlaktan sızan gerçek duygulara denk geliyor filmin finali, emmet ray muğlak bir şekilde kadrajdan uzaklaşırken öğreniyoruz ki en güzel, duygu dolu eserlerini ondan sonraki yıllarda vermiş gitarist. vudi elın'ın en eğlenceli eserlerinden biri olan sweet and lowdown'ın, böyle sweet ve bilgece bir yanı da var, sonuna kadar gülmekten öldürürken, sonunda çok hafif, gülümseten bir buruklukla bitmesi bundan olsa gerek. böyle 125346262134 film olsun, hepsini izlerim.
(caponsever - 28 Eylül 2006 02:11)
woody allen'in yazip yonettigi, sean penn bilindik standart ustu performanslarindan birisini sergiledigi, samantha morton, uma thurman ve hatta gretchen mol'un yan rollerde oldugu ho$ jazz filmi. jazz gitaristi emmett ray'in ya$amini anlatir. sean penn gitar calar gibi yapar, ama cokda kotu degildir. tatli tatli gitar melodileri duyar, biho$ olursunuz. gitaristimiz emmett ray kendisini eniyi gitarist olarak tanitir her yerde ama "bir gipsy var fransa'da, o benden daha iyi, ismi django reinhardt" seklinde ortalikta dola$ir. hatta araba kazasindan sonra elinde silahla yakalanirken polislere "ben gelmi$ gecmi$ en iyi gitarist e. ray'im" der. bir nevi "don t shoot me i am only the piano player" durumlari.
(r12 - 15 Mart 2002 02:58)
film iki duygu arasinda izlettiriyor kendini. ara ara gercek bir yasam oykusu filmi gibi gelirken, arada yuzunuze carpan woody vari esprilerle kendine gel bu bir allen filmi dedirtip gulumsetip, yerine gore kahkahalar attiriyor. --- spoiler ---- hilal seklindeki sandalyeden inis sahnesindeki sean penn'in hareketleri woody allen'in bir cok filmindeki kendi hareketlerini andiriyor. bir nevi sarlo havasi da sezilen bu absurd hareketlerin fazlasi biraz itici gelebiliyor. - uma thurman'in, emmat ray'e tren seyrederlerken sordugu hafif felsefik sorular ise love and death'i animsatir fena halde ve emmat ray'in ne kadar derin (!) bir kisilik oldugu anlasilir. --- spoiler ---son olarak:(bkz: okuz trene bakar gibi bakmak)
(sankaranarayanan - 17 Aralık 2007 11:34)
jazz, sean penn ve uma thurman gibi üç sebepten çok eğlenerek izlediğim bir hikaye. sanatçı travmaları, takıntılar, o cânım müzikler, absürd komedinin başarılı ama çok da fazlasını vaad etmeyen kıvamı ile nostaljik bir biyografi. woody allen, emmeth ray hakkında öne sürülen rivayetler sunan "tanık"lardan biri olarak son derece objektif görünmeye çalışan, matrak bir aktarımcıydı. aktarılan olay "ben öyle değil şöyle duydum..." şeklinde yeniden gösterilirken özellikle emmeth ray'in karısını takip ederken, karısıyla sevgilisinin bindiği otomobilin arkasına binince yaşadıkları her bir rivayette daha çok eğlenceliydi. uma thurman 1999 versiyonu su gibiydi. müzikler sean penn çalmasa da orjinal kayıtlardı, en azından sıkı taklit yapıyordu. woody allen beni nihayet güldürdü, sean penn ve diğer kadın oyuncular eğlendirirken hayranlık vericiydi. sanatçı obsesyonları bazen abartı sosuyla da olsa keyifli bir kıvamda bir biyografide yer etmiş. "dünyanın en iyi 2. gitaristi"ni tanımanın en keyifli yolu bu.
(alef - 9 Mayıs 2009 13:13)
emmet ray'i anlatan mis gibi bir film. sean penn'e saygı duymamı sağlayan filmdir aynı zamanda.
(oylum - 2 Nisan 2010 16:37)
emmet ray'in olduğu kadar django reinhardt'ın da hikayesi. ray'in django'ya olan hayranlığı ve ondan ölesiye çekinmesi ilginç. sean penn ise serseri caz gitarist rolünde o kadar başarılı ki izleyende şampanya patlatıp serseri bir caz müzisyeni olma isteği uyandırıyor. işte şampanyanın gücü de bu... hık...
(ya iste boyle senden naber - 11 Kasım 2010 23:40)
woody allen'ın emmett ray karakterini güzel betimlediği ve orjinal müziklerini barındıran yarı kurmacalı biyografi filmi. yarı kurmacalı çünkü filmde adamın hayatı rivayetler üzerine anlatılmış. oyunculuklar olmuş mu? ee sean penn varsa sorun yok.
(icann - 18 Nisan 2011 19:46)
izlerken behzat ç.'yi sıklıkla anımsadığım ve emmet ray'in boğa burcu erkeği mi yoksa yay burcu erkeği mi olduğunu deli gibi merak ettiğim (sanatta sığlık!) woody allen filmi. bir de üç kez seni seviyorum diye uyandım var. --- spoiler ---- eninde sonunda herkesin rüyası böyle kül olur. + peki ya benim rüyalarım?- tekdüze bir hayat bana göre değil, ann. özgür olmalıyım. ben bir sanatçıyım. + benden hoşlandığını sanıyordum.- birlikte eğlendik. seni çöplüğe götürdüm. tabancamla farelere ateş etmene izin verdim. sandviç yedik.+ demiryolunun kenarında oturup trenleri izledik, bu da oldukça garipti.- işte bu. ben de bunu kastediyordum. benim yapmayı sevdiklerimi, sen sevmiyorsun. + konu bu değil. sen duygularını hep kilitli tutuyorsun. başka kimse için bir şey hissetmiyorsun. - bunu kötü bir şeymiş gibi söyledin. aşık olan insanlara korkunç şeyler oluyor.* bunu söyledim, çünkü, onları gördüm. ben bir kadının eşlik etmesinden hoşlanıyorum. kadınları seviyorum. sadece onlara ihtiyacım yok. --- spoiler ---canım çok sıkılıyor, hadi trenleri izleyelim.
(elephant woman - 15 Haziran 2011 02:16)
woody allen ve sean penn isimlerini anarak kısaca özetlenebilecek film.
(i am nut - 26 Kasım 2011 00:55)
filmin müzikleri dick hyman tarafından bestelenip howard alden tarafından icra edilmiştir.
(the beatles - 7 Aralık 2011 18:11)
woody allennin jazz tutkusundan hareketle gerçekleştirdiğini sandığım ve sanatçının aşkla sanatı arasında yaşadığı bocalamaları eğlenceli bir dille anlattığı filmi. sean penn emmett ray rolünde döktürürken, woody allen da anlatıcılardan biri olarak gözüküyor filmde. filmin en güzel sahnesi alternatiflerle aktarılan benzin istasyonu sahnesi. woody allen'ın diğer filmlerinde de görmeye alıştığımız "tereyağından kıl çeken" espri anlayışı filmin en çok bu sahnesinde kendisini belli ediyor.
(tabularasa - 8 Haziran 2003 20:52)
woody allen'ın olgunluk dönemi filmlerinde gördüğümüz, bütün anlatı öğeleri insanı sıkmayacak şekilde kurgulanmış şirin film. hakkında yazılanlara ek olarak, sanatçının hayatındaki dedikodu unsuruna değindiğini de söyleyebiliriz. film minik hikayelerin bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş kurmaca bir otobiyografi aslında. mutlaka izlenmesi gereken filmler arasında gösterilebilir.
(sirensoul - 13 Ocak 2014 20:24)
sean penn kadar constance shulman'ın da oyunculuğunu beğendim. ilk defa adını bu filmde duydum ve gördüm. rolüne o kadar bürünmüş ki, sokakta görsem dilsiz zannetmeye devam ederim. sean penn zaten sean penn. üst seviye bir performans sergilemiş bu filmde de. belgeselimsi çekilen, keyifli, pamuk şekeri tadında bir film. tavsiye edilir efenim.
(phantasmagoria - 13 Şubat 2014 12:57)
everything you always wanted to know about sex * but were afraid to ask'ten beri izlediğim ilk woody allen filmi.sanırım hafızama"her hayal bir gün kül olur." repliği ile kazınacak. emmet, sahneye sarhoş çıktığı için özel sahne tasarımının ihtişamı felakete döner. bunun üzerine şovdan sonra dekoru yakarken bu repliği söyler.film boyunca, bencil, hedonist ve korkak emmet ray'in iç dünyasına girmeye çalışıyoruz. aslında emmet'i tanımlamak için seçtiğim sıfatlar onun iç dünyası hakkında da biraz ipucu veriyor. öte yandan woody allen'in hayat boyu gördüğü psikoterapilerin sonucunda filmi de karakterin iç dünyasını deşifre etme üzerine kurmuş. oysa bilindiği üzere narsisizm sanatçılarda sıkça görülen bir ruh hastalığıdır. (ancak bu teşhisi koymak için acele edip de kendinizi rezil eden psikologlardan olmayın.) görüntü yönetmeni de filmi sepya filtre ile çekse, sanat yönetmeni daha az yorulurdu herhalde diyorum. öyle bi sarı tonlar hakim her yere.woody allen'i bilirsiniz işte. yani kamera açıları, dönüşler filan. kahire'nin gülü'nden, annie hall'a kadar hep benzerdir.adamın motor zihin yapısı film çekmeyi alışkanlık haline getirmiş ama ilginç bir şekilde de izlenebiliyor.uma thurman sadece yardımcı bir rolde oynuyor. aslında yardımcı rolde oynamak küçümsenecek bir şey değil. aksine iyi oyuncular için bir nevi lütuf gibi bir şey. zira bir filmin iskeleti başrol oyuncusuysa, kasları da yardımcı oyuncudur. kaslar olmadan iskelet hareket edemez. olduğu gibi durur. zaten bir hikayede gereksiz bir kahraman veya olay varsa bu, hikayeyi anlatanın acemiliğidir. woody allen'ın da böyle acemice bir şey yapmayacağını bildiğimize göre, hikayedeki yan rol bayağı kıymetli. zira uma thurman'ın oynadığı karakteri filmden çıkarsak, filmin ne anlatmak istediğini %60 olarak anlayamayız. yani, boyu değil işlevi prensibi yan roller için de geçerli.sonuç olarak, iyi kötü gideri olan bir film.
(frombillericay - 30 Nisan 2014 23:33)
bu filmin bir sahnesinde emmet önceden yaşadığı gibi treni izlerken hayran olunmak, sanatıyla büyülemek için, asıldığı kadını trenin (emmet trenleri izlemeyi sevmektedir) geçtiği yere götürmeye çalışır. emmet kadının tüm hayıflanmalarına rağmen sürükler kadını trenin geçtiği yere. orada gitar çalan ve treni izleyen emmet; emmet'in bütün kişiliğinin aynasıdır.oysa kadın aldırış etmez, odama gidelim diye tutturur. emmet gitarını tıngırdatır. kadın arabanın etrafında döner sıkıntıyla. emmet'in gitarı susar, sonra tekrar başlar. kadın yine sıkılır, önceden söylediği gibi eve gitmelerini sevişmelerini ister emmet'den. o an emmet gitarını ve zevkini anlamayan kadına öylesine sinirlenir ki -kadın çok güzel olmasına rağmen- iterek kovar onu yanından. gitarını bir direkte parçalayıp yere çöker.eğer sahne herkesin emmet'i alkışladığı, trenin olmadığı, yalnız olmadıkları bir yer olsaydı ikinci kadın dinleyecekti onu, sıkılmayacaktı. hatta hoşlanacaktı bu durumdan; yani kadın ruhtan değil ruhun kazandığı popülerlik ve başarıdan etkilenecekti. sanırım bir kurgu karakter olan emmet'e de, yaşamış biri olan puşkin'e de olduğu gibi erkeklerin hayatına sadece bir tane anlayan kadın giriyor. ruhumuz için bir kere seviliyoruz. emmet treni ilk aşık olduğu kadınla izlemiş, gitarını ona sevdirmiştir. başka kadınlar sıkılacaktır artık tüm bunlardan.çünkü ilk sevilen insanla birlikte olgunluğa eriştiriyoruz sanatımızı; onunla birlikte törpülenmiş yeni şeklini almış ruhumuzla, duygumuzla üretime geçiyoruz, konuşuyoruz, davranıyoruz. böylece artık, ilk sevilen kişiyle birlikte boyadığımız ruhumuzu taşıyan uğraşların -şiirlerin,yazıların,notaların,resimlerin- başka gözlere gösterilmesi bir anlam ifade etmiyor; ruh ve kalp her zaman yalnız kalıyor. biricik ve yegane olan iki öznenin aşkla oluşturduğu renk tonunun sahip olduğu müziği ve o müzikten etkilenip ortaya koyduğunuz yapıtı bir tek yine o aşk zevkle dinliyor, anlıyor. kısaca sahip olunan sanat ya da ruh, ilk sevilenden başkasına bir anlam ifade etmiyor. ve başka insanlar da, ruhta ilk sevilen insanla beraber oluşturulmuş aksi dinlediğini seziyor- sezince sıkılıyor.sanatı, yegane kişi gerçekten anlayacak.
(sandro - 1 Mayıs 2014 17:18)
samanta morton'ın canlandırdığı hattie karakterine aşık olduğum film. (bkz: #48731422)
(cisegu - 27 Ocak 2015 11:52)
her kaman artist insanların iç dünyasıyla alakalı çıkmazlarım olmuştur, bu filmde kendisine göre "world's second greatest guitar musician" olan emmett ray in hayatı konu alınmış, değişik anlaşılmaz kesin yargılara varılamaz insanlardır artistler, bundandır ki kendime bir woody allen hayranı unvanını çok yakıştırıyorum.bu filmde kuşkusuz sean penn (kendisi emmett ray'i canlandırmış) göz doyuran bi performansa sahip fakat filmde eğer bir en iyi seçmek zorunda olsaydım bu kişi emmett ray 'in yarım akıllı dilsiz sevgilisini oynayan samantha morton olurdu. tek kelimeyle hayran kaldım desem abartmış olmam bir insan ancak bu kadar saf ve aptalca yemek yiyebilir hiç konuşmadığı filmde yalnızca mimik veya yalnız bir hareketinden ne hissettiğini yansıtmak, bence sözle ifade etmekten çok çok daha zor.
(serzenistekiergen - 10 Şubat 2015 21:38)
obsesif, narsist, müzikal, renkli, zeki film. ismini bir george gershwin parcasindan almis. woody allen, sweet'i samantha morton; lowdown'u da sean penn icin düsünerek bu ismi secmis.
(saskia - 14 Kasım 2004 21:18)
woody allen ın çok da iyi olmayan bir filmidir. ama en azından, hobileri sıçan vurmak ve trenleri seyretmek olan bir gitaristi dinleme, film boyunca bişeyler tıkınan samantha morton u tatlı tatlı izleme fırsatı verdiği için seyredilebilecek bir film.
(mightypirate - 8 Mayıs 2005 04:57)
küçük ama sevimli bir film. allen adamın (emmett ray) hayatını anlatırken yarı efsane hikayeleri de araya sıkıştırmış ortaya neşeli bir şey çıkmış. kültür sanat sayfası jargonu kullanacak olursak: keyifli bir seyirlik.
(nazmiye demirel - 21 Haziran 2005 11:30)
Yorum Kaynak Link : sweet and lowdown