Süre                : 2 Saat
Çıkış Tarihi     : 06 Şubat 1987 Cuma, Yapım Yılı : 1987
Türü                : Drama,Savaş
Taglar             : Vietnam Savaşı,Gore,Ateş,automatic weapon,Vietnam
Ülke                : İngiltere,ABD
Yapımcı          :  Hemdale , Cinema 86
Yönetmen       : Oliver Stone (IMDB)
Senarist          : Oliver Stone (IMDB)
Oyuncular      : Keith David (IMDB)(ekşi), Forest Whitaker (IMDB), Francesco Quinn (IMDB), Kevin Dillon (IMDB)(ekşi), John C. McGinley (IMDB)(ekşi), Mark Moses (IMDB)(ekşi), Johnny Depp (IMDB)(ekşi), Tom Berenger (IMDB)(ekşi), Willem Dafoe (IMDB), Charlie Sheen (IMDB), Richard Edson (IMDB), Tony Todd (IMDB), Paul Sanchez (IMDB), Dale Dye (IMDB), Brad Cassini (IMDB), Eric Hahn (IMDB), Oliver Stone (IMDB)

Platoon (~ Müfreze) ' Filminin Konusu :
Film Chris Taylorun (Charlie Sheen) Vietnam savaşına katılması ile başlıyor. Kendisinin dedesi ve babası Birinci ve ikinci dünya savaşında da savaşmışdılar. Ve daha sonra bu savaşta yaşadıklarını ve askerlerle tanışmasını konu almaktadır. Vietnam savaşı sırasında, genç ve deneyimsiz askerlerin, savaşın dehşeti karşısında yaşadıklarını özetleyen filmde, öldürme içgüdüleri ağır basan çavuşun, barış yanlısı askerle çelişkileri ön plana çıkmaktadır. Avcıyken av konumuna düşen müfreze, Vietnam ormanlarının zor koşullarında her kaybettiği adamla zayıflamaktadır. İnsanın ölüme karşı mücadelesinin anlatıldığı ödüllü filmde Müfrezede tam 30 farklı erkek vardır ve hepsi Elias, O'Neil, ve Warren isimli çavuşlar tarafından kontrol edilmektedirler. Filmde biri barış seven diğeri ise savaş hayranı bir çavuşun da arasında geçen tartışmalara da konu olmaktadır. Chris Taylor ise suçsuz insanlara zarar veren askerlerle tartışmaktadır.

Ödüller      :

Berlin Film Festivali:Silver Berlin Bear-Best Director
Academy Awards - Oscar:En İyi Film, En İyi Yönetmen
BAFTA:BAFTA Film Award-Best Direction
Golden Globes:Golden Globe-Best Motion Picture - Drama, Golden Globe-Best Director - Motion Picture
Independent Spirit Awards:Independent Spirit Award-Best Director, Independent Spirit Award-Best Screenplay, Independent Spirit Award-Best Cinematography


  • "(bkz: savasta ilk kaybedilen sey masumiyettir)"
  • "chris taylor ın kaskında yazan `when i die bury me upside down so the world can kiss my ass` cümlesiyle hatırlayacağım muhteşem film."
  • "adam ellerini havaya kaldırır, ve seyirci koltuğuna yapışır..."
  • "fakir: sen neden savaşa katıldın?zengin çocuk (chris-charlie sheen): sadece fakirlerin savaşa katılması beni rahatsız ediyordu, bundan katıldım.fakir: bunu söylemek için bile zengin olmak lazım."
  • "afişi sabuha'dan araktır."
  • "william dafoe' nun dusman atesinden zig zag çizerek kacmaya calistigi helikopterden cekilmis unutulmaz sahneleri akla getiren film"
  • "johnny depp'in rolünün az olmasına rağmen kariyerinin en başarılı çalışmalarından birisine imza atmasını sağlamıştır.(bkz: imdb'nin yalancısıyım)"




Facebook Yorumları
  • comment image

    yonetmeni oliver stone'un da birkac saniyelik ufak bir rolde gozuktugu sava$ kar$iti film.

    --- spoiler ---

    stone; yogun bir vietkong saldirisina maruz kalan alpha bolugunun, bir cadirin icinden telsizle saga sola caresiz bir bicimde emirler yagdiran komutani rolunde kar$imiza cikar. derken, cadirin icine bir intihar komandosu girer ve cadiri havaya ucurur.

    ---
    spoiler ---


    (nick the chopper - 29 Ağustos 2007 16:14)

  • comment image

    köy basıldıktan sonra taylor elias'a sorar: savaştığımız şeye inanıyor musun? diye ve elias, "65 yılında evet ama şimdi hayır" der.
    tek bir cümleyle askerlerin 1967 yılından sonraki çelişki ve isyanlarını yansıtabilen, vatana olan sevgi illa savaşarak mı gösterilir diye sorgulatan olağanüstü film.


    (dijalli - 9 Nisan 2008 20:27)

  • comment image

    "rejoice o young man in thy youth..." -ecclesiastes. bu yazı ve fondaki müzik bile yeter aslında. filmin açılışında chris casa tipi kargo uçağından inip yürürken karşıdan bir grup asker geçer sanki onlar gelmiş, diğerleri geri dönüyorlarmış gibi. gidenlerden sona doğru bir tanesiyle göz göze gelirler. sanki gelecekteki haline bakıyormuş gibidir. ruhu yaralanmış ve çökmüş bir yüzle, masumiyetini kaybetmiş bir şekilde ve savaş ruhunu kirletmiş gibi kararmıştır yüzü. en iyi -vietnam-savaş(karşıtı)filmlerinden, oliver stone un salvador dahil en iyi filmidir filmi yarı otobiografik olmak la birlikte chris karakteri bir bakıma kendisidir vietnamda geçirdiği savaş yıllarının sonucu olarak bunları filmlere dönüştürmüştür platonda dahil bir vietnem üçlemesinden bahsedilir bunlardan ilkidir 6.5 million $ a mal olmuş ve o sene bazı ödüllere layık görülmüştür. filmde gönüllü bir er in gözünden vietnam kabusu aktarılır savaşın ortasında sınır devriyesi olarak bir taraftan vietkong larla savaşırken diğer taraftan vietnam halkının sadakatinin belirsizliğinden doğan kuşku ile bocalarlar. bunlara ek olarak bölüğün içinde süregelen baş çavuşla, çavuşun rekabeti arasında sıkışıp kalmışlardır film bu karmaşada ölmemeye çalışan amerikan askerlerinin vietnemda yaşadıkları tecrübeyi gözler önüne serer filmin tek kusuru vermek istediği mesajı fazla açıkça vermek istemesidir(ki oliver stone un genel zaafıdır) eğer bunu kapalı bir biçimde yapabilseidi türünde çok daha öne çıkabilirdi genede savaş psikolojisini iyi yansıtmış hayatın ne cehennemde olduğunu, vicdanın ağır baskısını hissettirebilmiş bunu gerçekçi bir anlatımla adeta ağıta çevirebilmiş savaş filmi.
    - o iyi bir vietnamlı iyi ve ölü...


    (zzzzz - 11 Ağustos 2002 03:54)

  • comment image

    sıradan bir amerikan propagandası filminden öte bir oliver stone filmi. savaşın "ateşli" tarafından çok "ateşsiz" ama daha vurucu olan psikolojik yönü ile ele almışlar anlatıcımızın bakış açısından. 1986 yılında çekilen film sanırım öyle özel efektleri sevenler için pek iç açıcı değil. buna rağmen bu eksiği izlenmesinde bir sorun teşkil etmiyor.

    anlatıcımızın filmin sonunda da dediği gibi savaş beden yaralarından çok, bıraktığı ruhsal yaralarla insanı yaralıyor. ve dahası insanlar savaş boyunca; edindikleri prensipleri, yaşam amaçlarını kaybediyorlar barnes'ın kaybettiği gibi ya da ironik olarak başlarda ona (ve davranışlarına) karşı çıkıp, hatta sırf bu nedenle onunla kavga eden chris bile sonunda aslında barnes'ın ta kendisi oluyor.

    filmin öylesine gerçekçi bir havası var ki (özel efekt eksikliğine rağmen evet) pusuda yatan askerlerle birlikte heyecanlanıyor, yaklaşan düşman karşısında paniğe kapılıyor, gördükleri cesetlerden etkileniyor, onları rahatsız eden sinekler,böcekler bizi rahatsız edercesine ekrana bakakalıyoruz adeta. bu gerçekçilikten doğmuş olsa gerek film boyunca tarif edemeyeceğim bir baskı hissediliyor.

    filmin bir bölümde geçen bir replik aslında savaşları çok iyi özetliyor:

    --- spoiler ---

    fakirler. onlar istenmeyen kişiler.yine de bizim toplumumuz ve özgürlüğümüz için savaşıyorlar. garip, en dipteler ve bunu biliyorlar. belki bunun için onlara "er" deniyor, çünkü bir er herşeye dayanır.

    ---
    spoiler ---

    sadece şu cümlelere bile bakarak, savaş alanlarında değişen şeyin, sadece artık daha ölümcül silahların kullanılması olarak görüyorum. günümüzde hala başkalarının savaşlarında kendi hayatlarını veren insanlar yok mu ?

    yanılmıyorsam 2001 tarihli hbo yapımı band of brothers dizisinde bir gazi şu ifadeyi kullanıyordu:

    "bu bizim savaşımız değildi. o almanı öldürüyordum ama başka şartlar altında çok iyi dost olabilirdik, belki de benim gibi balık tutmayı severdi. bilemezdiniz."

    aslında filmi savaş filmi olarak nitelendirmek bana pek doğru gelmiyor. evet savaş nedir/nasıldır sorusunu çok iyi bir şekilde cevaplıyor ama bunun yanında savaş neden kötüdür sorusunu da eksiksiz şekilde cevaplıyor.

    tüm bunları bir kenara bırakırsak sanırım film sadece john c. mcginleynin (çavuş o'neil) o aksanı için bile izlenebilir.


    (mutluvatandas - 27 Mayıs 2011 23:36)

  • comment image

    kubrick gibi bir sinema dehasının beğenisini kazanmış çok başarılı bir savaş karşıtı filmdir.
    kubrick'ten söz açmamızın nedeni ise üstad efsaneleşmiş filmi full metal jacket'ı hazırladığı sıralarda bu filmin vizyona girip ortalığın tozunu atmasıydı. kubrick ise kendi filmini bekletmemiş 1986 yapımı platoon'dan hemen bir yıl sonra metal zarflı mermiyi hazneye sürmüştür.
    bu iki film ile birlikte the thin red line'ı birbirlerinden habersiz üç farklı yönetmenin aynı zamanlarda çektiği kusursuz bir trilogy olarak düşünmüşümdür hep.


    (lafz i bisnev - 3 Ağustos 2011 02:53)

  • comment image

    bu filmi çocukken izlemiştim ve çok etkilendiğimi hatırlıyorum. az önce tekrar izledim, ve bence bu vietnam üzerine yapılmış en iyi film.

    --- spoiler ---
    gidilen vietnam köyünde chris'in şiddetine maruz kalan, daha sonra da bunny tarafından katledilen savunmasız ve özürlü vietnamlının sahnesi gözümün önünden gitmiyor. çok rahatsız edici bulmama rağmen defalarca izledim bu sahneyi. boğazıma koca bir yumruk oturdu. bu film aklımda hep bu sahneyle kalacak. yaptığım bütün kötü davranışlardan dolayı kendimi sorgulamaya başladım film boyunca bu sahneden dolayı.
    ---
    spoiler ---

    edit: bahsettiğim sahne bu

    16 mayis 2013 edit: su filmi izleyip de "neresi savas karsiti" diyenlere sunu diyorum sadece: bu filmi izleyip de "savas kotu bir seydir" diyemiyorsaniz sorun sizdedir.


    (everwinter nights - 12 Aralık 2011 02:43)

  • comment image

    şöyle bir trivia bilgisi vardır film hakkında; barnes'ın baş yalakası çavuş o'neill bir sahnede barnes'ın sigarası yakmak ister. havalı bir şekilde zippoyu çakar ama çakmak yanmaz. birkaç saniyelik şaşkınlık olur herkes birbirine şöyle bir bakar, o'neill tekrar asılır, ikinci hamlede bu defa çakmak yanar. oliver abinin hoşuna gider bu doğal vaziyet. sahneyi tekrar çekmez, o hali ile filmde kullanır.


    (tinerci isaac - 21 Şubat 2013 08:58)

  • comment image

    elli beş küsür kez izlediğim ama her seferinde malum kasaba sahnesinde gözyaşlarımı tutamadığım başyapıt.

    --- spoiler ---

    filmde eğreti duran çok az nokta var. bazı diyaloglar klişe ve hiçbir zaman çok iyi bir oyuncu olamayan, hep vasat bir oyunculuk sergileyen charlie sheen bu filmde de rolün tam anlamıyla hakkını veremiyor. william defoe ve psikopat çavuş rolündeki tom berenger ise rolü yaşamış adeta.

    kasabaya tepeden baktıkları ilk sahnede, her seferinde benim gözler yaşarıyor.`

    ---
    spoiler ---

    --- spoiler ---

    film, zamanında sscb sinemalarında da gösterilmiş ve elli iki hafta kapalı gişe oynamış. hatta doğu blokunda en sevilen amerikan filmlerinden biridir, zira sscb karşıt propaganda filmi çekse, bundan iyisini çekemezdi.

    ---
    spoiler ---


    (oziwankenozi - 2 Mayıs 2013 00:28)

  • comment image

    --- spoiler ---

    "gençliğinle sevin ey genç adam"

    benliğin uyanması için içsel bir çağrı alan bir adamın yolculuğunu anlatır. klasik bir anlatıda öykünün başlaması için bir sorun çıkmalı ve sorunu çözecek olan kahramana çağrı ulaşmalıdır. filmde bu "sorun" taylor'ın hayatındaki anlamsızlıktır. saygın, çalışkan bir ailesi, sorunsuz, güvenli, sıkıcı bir hayatı vardır. bu yüzden maceraya girmesi için çağrı ona sıradan insanların donuk gözlerinde gelir. bu lise terk, işsiz, fakir, istenmeyen kişiler içsel bir düşmanı anlatır sanki. taylor, güçlü bir karakterdir ve tereddüte düşmeden çağrıya hemen yanıt verir. görünüşte yaptığı şey, herkes gibi sıradan biri olmak, ülkesine görevini yerine getirmek, özel biri olmanın verdiği güvenlikten kaçmaktır vs ama gerçekte görmediklerini görmek, bilmediklerini bilmek istemektedir. "fakirler yine de bizim toplumumuzun özgürlüğü için savaşıyorlar" diyebilecek kadar hamdır; emperyalizmin bu yoksul kurbanlarını, görevi sömürü düzenini korumak olan ikonalara çevirdiğini görmesi için pişmesi lazımdır.

    vietnam'a gittikten sonra maceranın western filmleri gibi eğlenceli bir şey olmadığını görür. bu belalarevinden çıkabilmesi için ona tılsımlar sağlayan bir akıl hocasıyla karşılaşmalıdır: çavuş elias. bu tüm anlatılarda kahramanın karşılaştığı ilk figürdür. serüvende onu eğitir, fiziksel ve mental olarak hazırlar. şüphelerinin ve korkularının üstesinden gelmesi için yardım eder. ona güven, iç görü, deneyim gibi "sihirli armağanlar" verir. deneyimi ve erdemli kişiliğiyle ona yol gösterir. taylor da bir mürit gibi müfreze içindeki hizipleşmede elias'ın tarafında olur. ruhları o kadar benzerlik içindedir ki ikisine de "haçlı" benzetmesi yapılır; taylor'a king, elias'a barnes tarafından. barnes, hikayede elias'ın karşıtıdır. olması gerekenin karşısında gerçekliği, olanı temsil eder. bu yüzden maskesi gölge'dir. (gölge maskesi bireyin baskıladığı karanlık arzuları, reddettiği vasıflarıdır. büyük korkuları, fobileri sembolize eder. kahramanın içindeki kötülüktür. bu açıdan tamamen kötü değildir)

    taylor artık eşiği geçmeli, kendini yolculuğa adadığını göstermelidir. bunun işaretini vermesi için bir olayla yüzleşmeli, zorlanmalı ve özel dünyaya girişi bu şekilde hak etmelidir. bu eşik büyük maceraya atılmadan önceki son aşamadır: bu eşikte bir eşik bekçisi vardır: junior. (eşik bekçileri mitlerde özel dünyayı ve sırlarını korurlar. kahramanın değerini kanıtlaması için ona sınavlar sunarlar. eşik bekçisini geçen kahraman macera için hazır duruma gelecektir. diğer eşik bekçisi de bunny'dir) taylor, ormanda nöbet teslimi yaptıktan sonra uyumaz ve düşmanla göz göze gelir. soğukkanlıdır ve cesaretle çatışmaya girer. nöbeti devrettiği junior gibi uyumaz. yaralandıktan sonra ölümü korkarak değil bilgece bir soruyla karşılar "öleceğini bilebilir mi insan?" taylor artık izleyicinin gözünde maceraya atılmak için yeterli kazanımlara sahiptir. bundan sonra tek amacı vardır: başarmak.

    taylor eşikten geçtikten sonra yeniden doğacağı rahim alanına girmiştir; artık "balinanın karnı"ndadır. yolculuğun kalbine, ateşten gömleğin merkezine pasaport almıştır. burada hikâye yavaşlar. çünkü taylor'ın ateşten gömleği giymeden önce bir molaya, bir sigaraya, eğlenceye ihtiyacı vardır. yine de bu aşamada bir değişimin yaklaştığı sezinlenir. bu, king'in taylor'ı "kafa bulucularla" tanıştırdığı sahnedir. (king, hilecidir. bu maskedeki karakterler mevcut düzeni bozmaktan hoşlanan tiplerdir. sıradan dünya onların cümleleri ve fiziksel komiklikleriyle karmaşaya girmektedir. gülünçlüğü kullanarak durumun saçmalığını gösterirler) burası askerlerin esrar kullanıp kendilerinden geçtikleri bir çeşit kaçış yeridir. rhah evsahibidir. (şekil değiştiren: kahramanı muallakta bırakan ve asıl niyeti kestirilemeyendir. kahramanın zihnine şüpheler ve sorular sunar. iyi ya da kötü mü olduğu belirsizdir. izleyicide ne yapacağı konusunda merak uyandırır. ilk izlenim olarak kötüdür) "kutsal çubuğu" taylor'a o sunar. kafası bi milyon elias da namlusunu taylor'ın ağzına soktuğu silahın içinden esrarın dumanını üfler. bu olay mistik bir ayin gibidir adeta ona "nefes" üflemiştir.

    taylor artık mit-maceraların en heyecanlı bölümü olan "büyük sınavlar yolu"na girmeye hazırdır. bu bölümde her zaman kahramanın katılaşması amaçlanır. testler, aldatmalar, küçük savaşlar, dayanışmalar, dostlar, düşmanlarla karşılaşmalı ve özel dünyanın kurallarını öğrenmelidir. filmde bu bölüm kamboçya sınırındaki ormanda devriye atma sahnesinde anlatılır. askerler bir sığınak bulurlar -ki bu "maceranın mağarası"na girişi sembolize eder- buradaki bubi tuzağında 2 kişi ölür sonra da manny boğazı kesilerek öldürülür. bu andan itibaren müfrezede tam anlamıyla bir "delirme" baş gösterir. sorumluluk alan barnes öfkenin ve intikamın simgesi olur. taylor da kontrolünü kaybeder ancak tek bacaklı ve tek gözlü köylüyü tüm öfkesine rağmen öldürmez. bunny öldürür. elias'ın gelişiyle aklıselim hakim olur. taylor küçük çocukları tecavüzden kurtarır.

    barnes'ın elias'ı ormanda vurması, taylor için simgesel bir ölüm ve tinsel yeniden doğuş anlamına gelmektedir. içindeki kötü iyiye üstünlük kurmuştur. taylor burada içsel olarak büyük bir sınavdan geçmektedir. elias'ın vurulmasıyla mecazi olarak ölmüştür. mitolojik hikayelerde bu bölüm ölüler dünyasında devam eder. filmde ormanda vurulan elias sanki mitolojik bir kahraman gibi yeniden ortaya çıkar: onlarca vietnamlı tarafından kovalanmaktadır. sonunda dramatik bir şekilde ölür. taylor bu sırada helikopterdedir ve bu görüntü ona barnes'ı öldürmesi için ihtiyacı olduğu nedeni verecektir.

    yakalandıkları son pusu, taylor'ın ölümle karşı karşıya geldiği, ateşten gömleği giydiği yerdir. bu son savaşta artık kendini tamamen amacına adamıştır. yanlış koordinat veren teğmen walfe (haberci) sınavın süresini ve sertliğini uzatır. taylor birçok düşmanını öldürür, roket saldırısını önceden tahmin eder ve arkadaşının hayatını kurtarır. cepheye "dalar" ve barnes'la karşılaşır. burada en büyük korkularıyla yüzleşir ve en büyük meydan okumasını gerçekleştirir. "ölmeyen canavar" barnes'la ölümüne bir kavgaya girer ve sonunda onu öldürür. elias'ın da intikamını almıştır. bu son sınav ile tüm görevleri yerine getirmiştir.

    taylor kaderiyle karşılaşmış, artık bir iç görü edinmiştir. fiziksel ve ruhsal bir yolculuk yaşamıştır. ölümü yenmiştir, en büyük korkuların üstesinden gelmiştir. madde ve manalar dünyasında, her iki boyutta da ödüllendirilmiştir. bu efsanelerdeki "en son ödül"dür; bir tür büyülü kılıç, iksir gibi.

    taylor sonunda "büyülü uçuş"la, eve döner. helikopterde ağlar, bu temizlendiğinin, arındığının göstergesidir. değişim geçirmiş, yeniden doğmuştur. o artık bir kahraman, bir ilham kaynağı, yarı ilah bir figür olmuştur. düşmanla değil kendisiyle savaşmıştır. savaş sürecektir de, rhah'ın dediği gibi "ruhuna sahip olmak için elias ve barnes hep savaşıyor olacak"tır. sıradan dünyasına geri döndüğünde kahraman konumunu geride bırakacaktır. bir ideali vardır: "yeniden kurmak, bildiklerini başkalarına öğretmek, bir erdem, bir anlam bulmaya çalışmak."

    ---
    spoiler ---


    (kumesizsoyutidealist - 9 Temmuz 2014 21:22)

  • comment image

    oliver stone'un 86 yapimi savas karsiti vietnam filmi.en iyi film,ses,editor olarak oscar kazanmis.
    muzikleri harikadir(adagio for strings). oliver stone'un vietnam savasini bizzat yasamasi sonucunda bole bi film cikmistir. tom berenger'la william dafoe en iyi yardimci oyuncuya aday olmustur. charlie sheen "chris", forest whitaker " big harold",william dafoe "sergeant elias",tom berenger "barnes" rollerinde superdir.


    (soldevi heretic - 30 Ağustos 2001 00:08)

  • comment image

    william dafoe' nun dusman atesinden zig zag çizerek kacmaya calistigi helikopterden cekilmis unutulmaz sahneleri akla getiren film


    (gulyabani - 4 Eylül 2001 14:32)

  • comment image

    bir askerin hangi ırka mensup olursa olsun, hangi ülkenin ordusunda hizmet ederse etsin, politikadan bihaber, savaş gibi saçma bir fikrin bir ormanda onu meslektaşını öldürmek zorunda bırakmasını betimleyen, sıkıntının, üzüntünün, öfkenin ve çaresizliğin çok iyi tasvir edildiği bir oliver stone başyapıtı.


    (divedeep - 7 Haziran 2005 00:35)

  • comment image

    filmin afişinde de görülen, willem dafoe'nun o dizleri yerde, elleri havada, acı içinde gökyüzüne "neden" diye haykırırcasına duruşu insanın kalbini burum burum buran, hayatımda unutamayacağım görüntüler arasına giren bir sahnedir.. ilk izledigimde ne kadar üzülmüş, ne kadar duygulanmıştım anlatamam, ve açıkçası şimdi de hâlâ aynı şekilde hissediyorum hüzün dolu müziği ile etkisi katmer katmer artan bu müthiş derecede vurucu sahnede.. insanın kendini bıraktığı, bırakmıyorsa da bırakması gereken bir sahne bu çünkü..

    .
    .
    .

    "i think now, looking back, we did not fight the enemy; we fought ourselves. the enemy was in us. the war is over for me now, but it will always be there, the rest of my days. as i'm sure elias will be, fighting with barnes for what rhah called "possession of my soul." there are times since, i've felt like a child, born of those two fathers. but be that as it may, those of us who did make it have an obligation to build again. to teach to others what we know, and to try with what's left of our lives to find a goodness and a meaning to this life."


    (samurai kajoshin - 6 Ekim 2005 21:15)

  • comment image

    willem dafoe'nun hayatının rolünü kestiği, doruğa eriştiği, amacına ulaştığı müthiş film. afişlere ve bir çok savaş belgeseline jenerik olmuş ellerini havaya açmış bir şekilde ölüme yaklaştığı sahnesi her izlediğimde gözlerimi yaşartır.


    (dare - 26 Ocak 2006 13:05)

Yorum Kaynak Link : platoon