Süre                : 2 Saat 27 dakika
Çıkış Tarihi     : 01 Ocak 1800 Çarşamba, Yapım Yılı : 0
Türü                : Drama,Gizemli,Savaş
Taglar             : Vietnam,Vietnam Savaşı,orman,Delilik,Gizli görev
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Zoetrope Studios
Yönetmen       : Francis Ford Coppola (IMDB)(ekşi)
Senarist          : John Milius (IMDB)(ekşi),Francis Ford Coppola (IMDB)(ekşi),Michael Herr (IMDB)(ekşi),Joseph Conrad (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Marlon Brando (IMDB), Martin Sheen (IMDB), Robert Duvall (IMDB)(ekşi), Frederic Forrest (IMDB), Sam Bottoms (IMDB)(ekşi), Laurence Fishburne (IMDB), Albert Hall (IMDB)(ekşi), Harrison Ford (IMDB)(ekşi), Dennis Hopper (IMDB), G.D. Spradlin (IMDB), Scott Glenn (IMDB), James Keane (IMDB), Kerry Rossall (IMDB), Colleen Camp (IMDB), George Cantero (IMDB), Damien Leake (IMDB), Marc Coppola (IMDB), Aurore Clément (IMDB), Roman Coppola (IMDB), Francis Ford Coppola (IMDB), R. Lee Ermey (IMDB), Charlie Sheen (IMDB), Vittorio Storaro (IMDB)

Apocalypse Now ' Filminin Konusu :
Yüzbaşı Willard (Martin Sheen), Vietnam’da Amerikan ordusuna başkaldıran ve vahşi yöntemlerle bir orman kabilesini yöneten Albay Walter Kurtz’ü (Marlon Brando) bulup öldürmekle görevlendirilir. Kurtz’ün izinde, insan yüreğinin karanlığıyla savaşın gerçekliği arasında kalan Yüzbaşı Willard, çok geçmeden sonsuz bir kabusun içine sürüklenecektir.

Ödüller      :

Cannes Film Festivali:FIPRESCI Prize-Competition
Academy Awards - Oscar:En İyi Ses Miksajı, En İyi Sinematografi, En İyi Ses Miksajı
BAFTA:BAFTA Film Award-Best Direction, BAFTA Film Award-Best Supporting Actor
Golden Globes:Golden Globe-Best Director - Motion Picture, Golden Globe-Best Original Score - Motion Picture


  • "manda * katletme sahnesiyle yurtdışında bir çok insanin vejetaryen olmasını sağlayabilmiş film. adamlarda kurban bayramı geleneği olmadığı için bizim kadar alışık değiller bu tür görüntülere tabi."




Facebook Yorumları
  • comment image

    efendim bu film hakkindaki en buyuk efsanelerden biri martin sheen'in otel odasindaki sahnelerde gercekten kalp krizi gecirdigi, coppola'nin cekimi durdurmadigi, yani kalp krizi geciren bir martin sheen'i ekranda izledigimizdir.

    hadi imdb'ye guveniniz sonsuz, orda "allah yoktur" yazsa bugun ateist olacaksiniz tamam anladik.
    ama hic mi kalp krizi geciren adam gormediniz be birader? oyle yatagin yanina comelip aglamak midir sizi "aha kalp krizi serefsizim" demeye iten?

    isin asli sudur ki martin sheen gercekten cekimler sirasinda kalp krizi gecirmistir, ama bu olay ne filmde ne de yonetmenin arsivlerinde yer almamaktadir.
    otel odasi sahnesine gelecek olursak, o sahnenin olayi sudur : martin sheen cekimler sirasinda sarhostur, oyle kafasina gore sacma sapan hareketler yapmaktadir, sonra yanlislikla aynaya bi gecirir ayna kirilir eli yarilir, yani elinin yarilmasi tamamen tesaduf ve gercektir.


    (chuck schuldiner - 15 Kasım 2007 15:23)

  • comment image

    toplumun her kesimini derinden etkilemis bir filmdir.. gecen sabah gevrek aliyorum firinci bana donup "sabahlari gevrek kokusunu seviyorum... gevrek kokusu zafer gibi kokuyor" dedi mesela.. aynen topukladim.. gevrek mi aliyoruz marlon brando ile sohbet mi ediyoruz arkadas..


    (azuth - 21 Mart 2008 02:59)

  • comment image

    gayet olağan bir savaş filmi gibi başlayıp, bir süre öyle devam ettikten sonra gittikçe psychedelic bir atmosfere bürünerek biten bir coppola filmi.

    normal versiyonunu bilmem ancak en azından 3 saat 20 dakikalık redux versiyonunda az bir yere sahip olsa da şahsi kanaatimce en bomba karakterinin robert duvall’ın enfes oyunculuğunda hayat bulan agresif tavırlı lieutenant colonel bill kilgore olduğunu düşündüğüm film. sıyırmış bir kişiliğe sahip olmasının yanı sıra organizational behavior veya muadili derslerde görülebilecek leader-member exchange theory başlıklı liderlik teorisini anlatmak için biçilmiş kaftandır, ki zamanında filmden araklanan bill kilgorelu sahneler 5-6 dakikalık bir kolaj halinde bu amaç için kullanılmıştır da.

    --- çok ağır spoiler ---

    vietnam savaşının tam ortasında bile surfe olan tutkusunu tatmin etmeye çalışan, bunun için birliğindeki diğer surf sever askerleri yanına alıp, çatışmaların en ateşli olduğu anlarda bile bu adamlarla gidip surf yapan -ki bunu da o askerlerin ölüm korkularını hiçe sayarak, sanki sunset beachteymişçesine rahat davranarak gerçekleştiren-, dolayısıyla yukarıda bahsi geçen teoriye göre “in-group” olayını uygulayan bu abimiz bir gün, sivil hayatta ünlü bir profesyonel sörfçü olan lance johnson’ın er olarak kendi birliğine katıldığını öğrenir. daha ilk konuşmalarında, kendisine “sir” diye hitap eden lance’e “kes şu sir saçmalığını” tarzında bir laf eden kilgore, bundan sonraki sahneler boyunca sırf profesyonel sörfçü olduğu için lance ile ast-üst ilişkisinden ziyade, bilinçsiz bir şekilde de olsa arkadaşlık ilişkisi kurmaya çalışacak, zaten diğerlerinden ayırdığı kendi sörfçü birliği içerisinde lance’e özel olarak ikinci bir “in-group” kavramı uygulayacaktır (her ne kadar lance, adam sıyırmış olduğu için buna pek yanaşmasa da). ondan sonra kilgore’lu bütün sahneler boyunca lance aşağı lance yukarı zaten; 7-8 asker aynı helikopterde saldırı yapmaya giderlerken içeri atılan fişeğin helikopterde yarattığı panikten sonra kilgore’un dönüp herkesin iyi olup olmadığını sorduktan sonra aynı soruyu lance’e özel olarak tekrar sormasını mı dersiniz, laf çakma amaçlı olsa da gerektiğinde lance’ten özür dilemesini mi dersiniz, saymakla bitmez…

    aynı zamanda dimağlarımıza kazınan o meşhur cümle de sinema tarihinde ilk kez* kendisi tarafından söylenmiştir:
    i love the smell of napalm in the morning.

    bu bill kilgore öyle bir karakterdir ki, gerek lance ile olan veya lance hakkında diğerleriyle girdiği diyaloglar, gerek başka konular hakkındaki diyalogları, gerek vietnamlılara olan garip ve birbiriyle tutarsız bakış açıları, gerek de abuk subuk davranışları ile filmde ilk görüldüğü andan son görüldüğü ana kadar tam bir kahkaha bombası, antidepresandır.

    imdb’den biraz önce edinilen bilgiyle unutmadan eklemek lazım ki, filmin redux versiyonunda bill kilgore ile alakalı daha fazla sahne vardır.

    ----------

    mermilerin havada uçuştuğu, orada burada bombaların patladığı bir anda, her zamanki gibi surf yapmaya meyillenen kilgore’un yanında binbaşı bitiverir:

    binbaşı: this lz*’s still pretty hot, sir. maybe you should surf somewhere else.
    kilgore: what do you know about surfing, major? you’re from goddamn new jersey.

    (bkz: budur)

    --- çok ağır
    spoiler ---


    (t rex - 1 Ağustos 2008 23:47)

  • comment image

    "dehşet" dediğimiz şeyin yaşadığımız kimi korkunç olaylar olmakla kalmayabileceğini, bazen ayak bastığımız toprağın, yüzdüğümüz suyun, soluduğumuz havanın bile dehşetin ta kendisi olduğunu anlatan film.

    --- spoiler ---

    bi de dolce vita'daki isa heykelinin taşınmasına açık bir gönderme yapan helikopterle inek taşıma sahnesi de tartışmaya açık. insanlığın günahları için kendini kurban eden isanın başarısız olduğu ve yeni kurbanlar gerektiği gibi bir okuma yapmak mümkün. pek tabii ki isanın simgelediği batıdan korkunç bir egzotik/pagan kültüre geçişi de simgeliyor olabilir bu sahne.

    bunun yanında, simurg öyküsünü andıran biçimde, martin sheen'in aradığı kişinin yaşadığı deneyimleri birebir yaşadığında o kişiye dönüşmesi de dikkate değer.
    ---
    spoiler ---


    (sakarkral - 21 Nisan 2009 20:31)

  • comment image

    bu filmi göklere çıkartanlar çoktur, görselliğe ve kurguya övgüler dizen çoktur. son bölümde kahramanımız kurtz'ü bulduğunda izlediğimiz sahneler bugün bile çekilememektir, desek yeridir; ama bu film için söylenecek en önemli şey bu filmin çekim tarihidir. o tarihte bu filmi çekmek ve hala konuşulmasını sağlamak az iş midir?


    (anuk kokulu sair - 17 Haziran 2010 20:06)

  • comment image

    sinema dergisinin haziran sayısında "olaylı setler" diye bi yazı wardı da, orda en olaylı set olarak bu filmin setini göstermişlerdi. 12 milyon $ bütçesi olan film, 40 milyon $'a malolmuş.

    bi de bu martin sheen amca kalp krizi başarmış, ölüyomuş... demişler ki;
    - kopola baba, bu martin öldü, napıyoruz...
    demiş ki;
    - ben öldü diyene kadar, o ölü olamaz aslanım...

    bi de koppola'nın kolik olduğunu, ayyaş halde çamurlarda süründüğünü, önüne gelen karıya yazdığını, hatta bununla kalmadığı imâ ediliyor.


    (cyrano - 22 Haziran 2000 18:58)

  • comment image

    francis ford coppola'nın bu filmi, bir kült olarak sinema tarihine geçmiş, ismi, sahneleri, konusu bir çok muhabbete ve temaya kaynak olmuştur, türkiye'de kiyamet diye bilinir...

    filipinler'de çekilen film'e çawuş willard rolü için önce harvey keitel seçilmiş, 1 aylık çekimlerden sonra coppola keitel'le tartışıp onu kovmuş yerine martin sheen'i almış ve onu da böylelikle sinema tarihinin en önemli rollerinden birinde oynatarak adam etmiştir.

    çekimlerin yapıldığı bölgede amarkan donanmasının da tatil yapıyor olmasından dolayı ortalık bayağı karışmış... herkes habire kafa çekiyormuş, oyuncular sarhoş geziyorlarmış ortalıkta, hatta coppola'nın ofisinin alt katı genelevmiş, kopola'da pompacının hasıymış o aralar... marlon brando'da filmde albay kurtz rolüyle dimağ uçuran sapık bir portre çizmiştir.


    (cyrano - 22 Haziran 2000 19:02)

  • comment image

    bu film çekildikten yıllar sonra abd ırak'ı işgal etti. onbinlerce sivil ve asker öldü. işte biz buna "sanatın bi sike yaramazlık ilkesi" diyoruz. izledikçe bi yerlerde utanan insanlar vardır ama. işte buna da "sanatın yarattığı utançtan kaçamazlık ilkesi " diyoruz. ilkelere gel.

    "tarihteki en büyük hiç için savaşıyoruz".

    "ben onların korkak ahlaksızlığının ötesindeyim. umursamanın da ötesindeyim".


    (ya iste boyle senden naber - 17 Şubat 2012 22:15)

  • comment image

    manda * katletme sahnesiyle yurtdışında bir çok insanin vejetaryen olmasını sağlayabilmiş film. adamlarda kurban bayramı geleneği olmadığı için bizim kadar alışık değiller bu tür görüntülere tabi.


    (infanta - 26 Nisan 2012 05:55)

  • comment image

    lieutenant colonel bill kilgore'a* aşık olduysanız, "ne kafa adam lan! savaşın ortasında sörf yapıyo manyak herif" diyorsanız; kaliteyi uzaklarda aramayın bence.

    captain benjamin willard rolü ilk önce al pacino'ya sunulmuş ama reddetmiş coppola'ya "sen helikopterde keyif yapacaksın, ben aşağıda bataklıktayken bana ne yapmam gerektiğini söyleyeceksin 5 hafta boyunca" diyerek. az bile söylemiş, çekimler 16 ay sürmüş. çekimlerin ne kadar belalı olduğunu film kendi kendine ispatlıyor zaten.

    filmde görüldüğü kadarıyla (eğer gerçeği yansıtıyorsa) amerikan ordusu inanılmaz disiplinsiz. savaşın ortasında içki içiyor, striptizci getiriyorlar. birbirlerinin botlarını yakıyorlar. birlikte komutan kalmamış (-bu birliğin komutanı kim? +siz değil misiniz?). neyse, bana ne oluyorsa?

    son hücrenize kadar hissediyorsunuz "amerika'nın orada ne işi var?" sorusunu. farklı bir kültür, modern amerikalının başa çıkamayacağı bir doğa. filmdeki tüm karakterlerin zaten ruh sağlığı bozulmuş ya da bozulmak üzere. bu açıdan anti-militarist yönünü kuvvetli buldum. sağolsun film önüme onlarca okunacak kitap ve izlenecek film çıkardı. keşke izlemeseydim de mutluluğum devam etseydi*.


    (utkin graznikov - 7 Ağustos 2012 00:19)

  • comment image

    sağcı, muhafazakar, amerikan mitini kutsayan bir savaş filmi.

    filmin genel olarak savaşın çılgınlığını betimleyen bir öykü yapısına sahip olduğu yazıldı, çizildi. acımasız savaş koşullarını resmettiği ileri sürüldü. bakın işte, savaş böyle vahşice bir şey, diye yazdılar. her şey tamam. fakat unutulan çok bariz bir mesele var: sömürgeci, tahrikkar, savaşı kışkırtan, sınırı olmayan ülkelere dalıp çıkan amerikan ordusu ve ikiyüzlü siyasetinin kanlı araçlarını görmezden geldiler.

    --- spoiler ---
    bütünsel olarak bakıldığında apocalypse now elbette savaşın insanı insanlıktan çıkaran yönlerini de dile getirir; ama bu, temelde amerikan ordusunun vietnam'da (elbette filmdeki merkez kamboçya karasuları ve vahşi cangıllarıdır) yenilişinin ve çamurlu bataklığa saplanıp kalışının intikamını alır. gözden düşmüş martin sheen, delirmiş marlon brando'yu öldürerek kaosa bir son verir ve onun yerine geçer. dolayısıyla maço, ataerkil, bireysel kahraman mitosuna yeniden başvurulur. kaybedilen onur yeniden inşa edilir. martin, babasını öldüren oğuldur. baba ölür, ama yeni bir baba doğar. ya da: oğul, babasının yerine geçer. değişen bir şey yoktur. bir efsanenin yerini başka bir kahraman alır.

    filmin şu kadar yılda çekildiği üzerine fazlasıyla abartılı şeyler yazılmıştır. bütçesinin büyüklüğünden bahsedilmiştir. fakat satıraralarındaki ırkçı, oryantalist, saldırgan ve faşist altmetni görmezden gelinmiştir. yüzeyle oynayan sinema eleştirisi yine sınıfta kalmıştır.

    filmde belirgin biçimde kafayı sıyırmış tiplemeler yer alır. bu, çoklarınca savaşın ne denli tahripkar ve insan psikolojisini zedeleyici ayrıntılarla dolu olduğu üzerine tezleri beraberinde getirmiştir. bu bağlamda, gözden kaçan bir diğer nokta şudur: savaştaki amerikan askerlerinin psikopatlığa varan tavırları, agresif gösterileri savaş ortamına değil, ordudaki iç karışıklığa bağlanır. eğer, der film, amerikan ordusu ikiye bölünmeseydi, dirayetli generaller ve albaylar olsaydı, savaş daha erken kazanılabilirdi. sorun, disiplinsizlikten kaynaklanmaktadır. dolaylı yoldan vietnam'a dönük ve onu da içeren bir günah çıkarmadır bu. amerikan'ın hollywood makinesi aracılığıyla kendi gerçeğiyle yüzleşmesini içerir.
    ---
    spoiler ---

    şu günlerde avatar örneğindeki gibi, kurtarıcı arayışındaki filmlerin çoğu sağcı geleneklerin yön verdiği ideolojiyle donatılmışlardır. yeni bir şey söylemedikleri, bilakis eski olanı yineledikleri için teknolojiye başvururlar. genç kitleleri sinema salonlarına doldurmanın bir başka yoludur bu. değil midir?

    kurtarıcı ve kahraman arayışları, kökeni isa mitolojisine dek geri giden gelenekleri kuşatır. bir gün gelecek ve bizi kurtaracaklar. günahlarımızdan arınacağız edebiyatı.

    sözün kısası: apocalypse now, albenili, çekici, etkileyici sahnelerle yapılmış büyük bütçeli bir aldatmacadır.


    (hanging rock - 26 Eylül 2013 23:34)

  • comment image

    yapılabilecek en farklı savaş filmi. ilk izlediğim hali redux versiyonuydu, geri kalanlarına bakma gereği de duymadım zaten. eğer gerçek bir sinemaseverseniz ve bu filmi halen izlememişseniz, bu izleme seansını bir ayine çevirmeniz gerekir. gece olsun her şeyden önce. kullanıyorsanız yüksek alkollü bir içki (tercihen viski) iyi gidebilir. mutsuz bir dönemden geçerken izlememeniz önerilir. tekrar tekrar izlenecek bir film değildir. o yüzden filmdeki nehir gibi ağır ağır akarak izleyin filmi. gerekirse ara verin. bi elinizi yüzünü yıkayın.

    --- bundan sonrası spoiler ---

    filmi diğer savaş filmlerinden farklı kılan pek çok özellik var. diğer savaş filmleri gücünü gerçekçilikten alırken, apocalypse now gerçeküstülüğe yaklaştıkça güçlenir. savaşın ortasında sörften başka hiçbir şey konuşmayan tuhaf komutan örneğin. absürt bir detay gibi okunabilir. fakat buradaki sörf tahtası anksiyete baskılama aracıdır. savaşın o her bir hücresi ayrı oynayan kaotik havasının içinde normalleşmeye duyulan özlemdir. filmde karşımıza çıkan her bir karakter ayrı ayrı savaştan ölümüne korkar ama bu durumu değiştirmek için savaşı sorgulamak yerine kendisiyle mücadele eder. filmle birlikte nehir de uzar, derinleşir, sona yaklaştıkça sessizleşir. nehrin sonunda gördüğümüz albay kuntz filmde iç huzura sahip tek insandır. fakat huzur nehirde var olmaması gereken bir kavramdır. huzur olür. gerisini albay kuntz söylesin:

    -dehşet dehşet...

    --- spoiler ---


    (sergezer - 16 Kasım 2013 00:23)

  • comment image

    dönemin şartlarına göre görsel olarak çok iyi ama başıma bir şey gelmeyecekse overrated bulduğum film. ne zaman bitecek diye 3-4 defa kalan süreye baktım. sevdiğim filmlerde kaç dakika kaldığına baktığımda "hay amk bitme lan" derim.


    (saykodeli - 18 Kasım 2013 10:49)

  • comment image

    joseph conrad'ın heart of darkness kitabının bir uyarlaması olduğunu belirtmiş idik. heart of darkness colonization döneminde deniz ticareti backgroundunda geçerken apocalypse now, setting'i vietnam savaşına taşıyan çok başarılı bir uyarlama olmuş. o kadar iyi uyarlanır yani.o derece.

    vietnam ortamını her zamanki çayır çimen ağaçlar yerine karanlık bir nehri kullanarak çok sürreal görüntülerle vermişler biz izleyiciye, açıklamaya gerek duymayan yönetmen tavrı copolla'ya pek yakışmış, film daha ilk sahneleri ile kült olmak için çekilmiş gibi.

    martin sheen'in depresif ötesi ruh hastası oyunculuğunu görünce anlıyoruz ki boynuz* kulağı her zaman geçemiyor. ayrıca başrollerdeki marlon brando, robert duvall ve denis hopper'ın yanında yan rollerde "morpheus" laurence fishburn'ün 15 yaşında tüyü bitmemiş yetim halini, karizma harrison ford'un muhasebeci kılıklı emireri tiplemesini görmek de mümkün.

    film aynı zamanda t s eliot'un "hollow men" isimli şiirinin bir kısmını da içeriyor. t s eliot, conrad'ın romanını okuduktan sonra yazmıştır bu şiiri, şiirin giriş kısmında, başlıktan sonra da "mistah kurtz-he dead." cümlesi alıntılanmıştır, gemideki zenci miço bay kurtz'ün ölüm haberini bu cümleyle vermektedir. "hollow men", heart of darkness ve apocalypse now, her biri farklı türden ve farklı sanatçıların elinden çıkma eserler olmalarına rağmen neredeyse bir üçleme olacak kadar yakın eserlerdir. colconel kurtz'ün yinelediği "the horror, the horror" kelimelerinin hamlet'de, hamlet'in babasının hayaletine ait bir replik olduğunu da unutmayalım.

    marlon brando, haftalarca geç kalarak sete geldiğinde kafası 0 traşlıymış, 20 kilo fazlası varmış. özellikle yüzünün fazla ışıkta aydınlıkta çekilmesine izin vermemiş, ayrıntılı görüntü aldırmamış, copolla'ya ayrı dert olmuş. fakat brando'nun filmdeki her karesi hafızamız için şenlik, demi-god'lar gibi bakmış gölgelerin arasından.

    filmin vietnam ve kurtz'ün karargahı bölümleri filipinler'de çekilmiş, kurulan dev set kanunlar sebebiyle çekim bitiminde yıkılmak durumundaymış, seti dinamitle yıkıp her saniyesini filme almışlar. copolla bu footage'ı kullanıp kullanmamakta kararsızmış, fakat filmin en sonunda vermek istediği mesaj görüldüğü de üzere "savaşsız, silahsız dünya" olduğu için willard hava kuvvetlerini çağırmazdı, bu filme ters düşerdi demiş ve bu yıkım görüntülerini kullanmamış. bu görüntüleri haspel kader gören basın ise filmin iki farklı sonu olduğunu yazmış. oysa yokmuş böyle bir şey.


    (eowyn - 4 Ağustos 2001 01:07)

  • comment image

    unlu $afaktaki helikopter saldirisi sahnesinde calan eser wagner'in ride of the valkyries'idir . denecek denmi$ zaten ama, hakikaten cok iyi bir film . ayni zamanda adiyla kelime oyunu yapilarak carmageddon: carpocalypse now! oyununa isim kayincolugu yapmi$ zamaninda .


    (set - 4 Ağustos 2001 01:11)

  • comment image

    sinema tarihinin görüp görebileceği en belalı setlerinden birine sahip olan, coppola'yı ve setteki birçok insanı cinnetin eşiğine getiren "coppola'nın dünya üzerindeki cehennem yorumu" diye nitelenen başyapıt. neler olmamış ki sette; öncelikle coppola keyfine o kadar düşkündür ki, manila'da yapım ofisinin bulunduğu odayı geneleve çevirir, bol bol uyuşturucu ve alkol getirtir. 37. doğum gününde 8000$'lık kek, pasta ve burger ısmarlar. 1 aylık çekimlerden sonra harvey keitel'ı çıkartıp, martin sheen'i alır, aynı sahneleri tekrar çeker. istedikleri olmadıkça zıvanadan çıkar, kapıları tekmeler, etrafı dağıtır, yapımcılara, set görevlilerine dekorları fırlatır. haddi aşan kişisel harcamaları yüzünden ekibin günlük maaşlarını ödeyemeyince isyan çıkar. bunlar yetmezmiş gibi tayfun çıkar, 10 gün durmadan yağmur yağar, set çamur içinde kalır, çatılar uçar, elektrikler kesilir, çalışanların tüm erzakları tükenir. tüm bunlar sonunda programın 6 hafta gerisinde kalınıp bütçe 3 milyon dolar aşılmıştır bile. bu durumda coppola yapılacak tek şeyin çekimleri durdurup geri dönmek olduğunu söyler. temmuz ayında setler kurulduktan sonra çekimler tekrar başlar. brando'lu sahneler çekilmek üzereyken coppola onun heart of darkness'i okumadığını farkeder. böylece ikisi kitabı sesli okuyup prova yaparak geçirirken tüm ekip onları bekler. mart 1979'da martin sheen kalp krizi geçirir, coppola iyice çıldırır. linda carpenter ile yaptığı bir prova sırasında ağlamaya başlar, sinir krizi geçirir ve carpenter'a bir cadı olduğunu söyleyerek setten kovar. artık bilincini yitirmenin sınırındadır, george lucas'dan filmi bitirmesini rica eder. daha sonra yavaş yavaş toparlanır, 12 milyon dolar diye planlanan filmi 40 milyon dolara da olsa bitirmeyi başarır.

    meraklısı için tüm çekim aşaması, yaşananlar 1991 tarihli hearts of darkness: a filmmaker's apocalypse isimli belgeselde izlenebilir. coppola'ya dönüp niye işlerin sarpa sardığını sorduklarında şöyle cevaplar: " ormanın ortasındaydık, çok kalabalıktık, çok fazla para ve malzemeye sahiptik. böylece yavaş yavaş delirdik.."


    (gebura - 31 Ağustos 2005 13:55)

  • comment image

    filmin giriş sahnesi bence gelmiş geçmiş en güzel girişlerden birisidir.herhangi bir doors parçası hiçbir filmde bu kadar etkileyici kullanılmamıştır.izlememiş olanlar için anlatmıyorum,ama hayranlıklarımı dile getirerekten bir yerden bulup izleyiniz bu başyapıtı diyorum.


    (caponsever - 26 Kasım 2001 19:07)

Yorum Kaynak Link : apocalypse now