The Bridge on the River Kwai (~ Kwai Köprüsü) ' Filminin Konusu : 1943'te Burma'da bir Japon esir kampının komutanı olan Saito, kampa yeni gelen İngiliz Albay Nicholson'dan adamlarına Kwai nehri üzerine bir köprü kurmalarını emretmesini istemektedir. Saito'nun amacı bu köprüyü kullanarak Japon birliklerine cephane taşıma konusunda avantaj sağlamaktır. Saito'nun işkencesine dayanamayan Albay bir süre sonra köprünün emri altındaki mühendisler için de bir moral kaynağı olacağını düşünerek onun isteğini kabul eder. Nicholson düşmanının esiri konumunda da olsa, onun ve adamlarının yapabileceğinden daha iyi bir köprü yaparak onu psikolojik seviyede altetmiş olacağını düşünür. İnşaat ilerledikçe Nicholson köprünün düşmanına avantaj sağlayacağını tamamen unutur ve onu mükemmelleştirmek için elinden geleni yapar...
Ödüller :
Lawrence of Arabia(1962)(8,3-278831)
Amadeus(0)(8,3-381010)
The Sting(1973)(8,3-214749)
Gone with the Wind(1940)(8,2-259374)
The Great Escape(1963)(8,2-229090)
On the Waterfront(1954)(8,2-126279)
The Treasure of the Sierra Madre(1948)(8,2-99691)
Cool Hand Luke(0)(8,1-168454)
Butch Cassidy and the Sundance Kid(1969)(8,1-186570)
The Deer Hunter(1979)(8,1-279499)
Platoon(1987)(8,1-350107)
Ben-Hur(1960)(8,1-197830)
BAFTA Film Award-Best Film from any Source
Academy Awards - Oscar : "En İyi Uyarlama Senaryo"
BAFTA : "BAFTA Film Award-Best British Screenplay"
Academy Awards - Oscar : "En İyi Yönetmen"
Golden Globes : "Golden Globe-Best Motion Picture Director"
Academy Awards - Oscar : "En İyi Erkek Oyuncu"
BAFTA : "BAFTA Film Award-Best British Actor"
Golden Globes : "Golden Globe-Best Motion Picture Actor - Drama"
Academy Awards - Oscar : "En İyi Film Müziği"
Academy Awards - Oscar : "En İyi Film"
sembolik anlatımıyla * güçlü bir sinematografiye sahip iktidar filmi. savaş sonrası dönemde çekilmiş ve yeni dünya düzeninde hümanizmi ve batı düşünce tarzını ifade etmeye yönelik alt metinlere ve çapraz diyaloglara sahip egemen devlet filmi..
(precision - 15 Ocak 2007 09:37)
asla eskimeyecek bir klasik. çocukken izlediğimde zevk almıştım, büyüyüp de farklı bir gözle izlerken de. savaşın iğrençliğini, aslolanın iletişim, barış, dostluk ve birlik olduğunu anlatan film.ancak film amerika ve ingiltere ortak yapımı olduğu için ingilizleri medeni, japonları da vahşi ve ilkel göstermiş. japon komutan cenevre antlaşmasındaki kuralları siklemezken, ingiliz albay tam bir medeniyet gösterisi düzenler. "cenevre antlaşmasında oraya buraya saldırmak yazıyor mu lavuk" demek kimsenin aklına gelmez. daha sonra bu albay o köprüyü o kadar benimser ki, neyse anlatmıyım, izleyenleri deli eder. insanoğlunun isterse neler yapacağını anlatan etkileyici film, savaşın da, barışın da, en güzel eserlerin de yine insanoğlunun eseri olduğunu anlatmakta.
(crowley - 26 Ocak 2007 22:58)
japon komutanın emirlerini esaret altındaki ingiliz subayları'nın gururlarına yedirememesinden dolayı kabul etmemeleri, daha sonra ingiliz subaylarının kendi elleri ve istekleriyle köprü inşaatına başlamaları (hatta adam yetmeyip hastaların da çalıştırılması ve ileriki nesiller 'ingilizler yapmış vaauv' desinler diye çabalamaları) ingiliz ordusunun ise olan bitenden habersiz köprüyü yıkmak istemesi.. daha güzel bir savaş karşıtı film olabilir mi diye düşünüyor insan.. askerlerden bazıları içinde bulundukları durumdan memnun değildirler ve kaçma hayali kurarlar. bunların başını da shears çeker (william holden), diğerleri kaçmanın mümkün olmayacağını savunurlar. shears kimseye belli etmeden kaçmayı başarır fakat askeri kampta ordu ona tekrar görev vererek cehenneme geri yollar.. bu iki taraftaki ingiliz askerleri için de sürpriz olacaktır.. olaylar gelişir.
(nihilanth - 6 Eylül 2007 23:47)
birkaç kez seyrettikten sonra rahatsız edici bir sahnenin hafızama çöreklendiği film. bu planda köprüyü yıkmaya çalışan ingiliz askerleri bölgenin yerli kızlarıyla koopere çalışmaktaydı. bazuka ya da roketatar olması gereken bir silaha kız gülümseyerek mermileri yerleştiriyordu. ne gibi bir mesajı ne gibi bir alt metini vardı hala çözemem. savaşa bu kadar gönüllü katılan ve kahve servisi yapar gibi mermi yerleştiren bir insan figürü yedi bitirdi beni.
(mustafa mahir - 7 Eylül 2007 00:02)
öncelikle film, 'batılı'ların işi ellerine almasından sonra sorunu çözmeleri, dahası batının gelişmişliğine vurgulu diyaloglarıyla japonları bangladeşli yerine koymuş; yemek sahnesiyle de lumpenliğe göz kırpmıştır. ne de olsa albay viskiyi sakeye tercih etmektedir.ayrıca teknik anlamda mükemmeliyetçiliğin gözetildiği hem filmden, hem de imdb trivialarından anlaşılıyorsa da (david lean günbatımı sahnesi için 150 mil yol kat etmiş) klasik narrasyonuyla artık savaş karşıtlığından (bkz: paths of glory) ziyade buradan demode gözükmektedir. ancak yine de vasat üstüdür, son sahnedeki madness repliğiyle müthiş bir final yapar.
(shocktheworld - 30 Ekim 2008 22:40)
izlediğim en iyi savaş karşıtı film değilse de en farklısıydı sanırım, hatta bir savaş filminden fazlasıydı. çünkü filmin hafızamda bıraktıklarının başında savaşta herkesin başına gelebilecek acı olaylar yerine, maddi beklentiden yoksun da olsa ölümsüz bir eser bırakmanın vereceği hazzı duymanın umuduyla üretmenin güzelliğini anlatması yer alıyordu.
(mcdermott - 26 Aralık 2008 02:25)
prisoner of war (bkz: pow) temalı savaş filmlerinin en ünlüsüdür.bir şekilde çocukluğunda bu filmi izleyip de detonatöre basmak istemeyen kimse yoktur diye tahmin ediyorum...--- spoiler ---colonel nicholson rolündeki alec guinness'in güneşin altında saatlerce kıpırdamadan durup, esas duruş dersi verdiği sahne de filmin unutulmazlarındandır...--- spoiler ---
(lumpenproleter - 18 Şubat 2009 01:50)
shear'ın kamptan kaçıp bir hemşire ile gününü gün etmesi ve ardından kwai'ye bir saldırı için "gönüllü" seçilmesi ilginç bir tezattır.
(vita es morte - 21 Temmuz 2009 20:15)
--- spoiler ---filmde oryantalizm temel direklerden biridir. filme göre; mühendisi daha zeki, kollektif çalışmaya uygun ve subayları gururlu ingilizler, mühendisleri başarısız, insanları iyi yönetmekten aciz ve kuralları ve karşıdakinin gururunu hiçe sayan japon otoritesinden üstündür.filmdeki belirgin antimilitarist değinmeler: -asker kişinin gurur nedeni ile hem kendini hemde emri altındakileri ezmesi, gereğinde hastaları dahi çalıştırması-asker kişinin tamamen akıldışı da olsa gururu yüzünden "düşmanına" ait köprünün kendi müttefikince yıkılmasını canı pahasına önleme çabası-kahramanın (en akıllı adamın) askeri esaretten kaçıp, kendini binbaşı olarak tanıtıp, iyi muamele görüp, kız arkadaş edinip, hayatın tadına varmaya çalışması ve bu saçma savaşın içinde olmamak istemesidir.--- spoiler ---edit: son birleşik cümlenin maddelere ayrılması
(kamuvicdani - 20 Mayıs 2010 22:06)
uyarı: bir tutam spoiler, iki çay kaşığı öznellik içerir.--- spoiler ---ikinci paylaşım harbi sıralarında japonlara esir düşmüş bir ingiliz birliğinin, japon imparatorluğu'nun güneydoğu asya'daki askeri ve politik ideallerini gerçekleştirmek adına yapılan demiryolu inşaatının, kwai nehri üzerindeki demiryolu köprüsünü yapmak üzere kullanılmasını konu edinerek, temel düsturu olan 'savaş karşıtlığı'nı başarıyla yerine getiren, 1957 yapımı david lean filmi. birçok savaş karşıtı film izledim bugüne dek. stanley kubrick'in full metal jacketinden tutun da platoona; good morning vietnamdan paths of glorye değin tür tür. bu filmde bir şeyler var ama. beyinde birşeyler düğümlüyor başta. filmi izlemeyi bitirdikten sonra çok düşündüm sebebini. yeni yeni kafam yerine geliyor. bu film, empati kurmasını istiyor seyircinin. bunu full metal jacket'ta göremiyoruz oysa. iyi-kötü ayrışması ayyuka çıkmış. keza good morning vietnamda da paçalardan akıyor bu ayrışma. ama bu filmi izlerken, kim daha iyi(!) kim daha kötü(!) karar veremedim. ancak hep şu soruyu sordum kendime: 'ben (onun yerinde) olsam ne yapardım?' hâlâ kararsızım. çok ilginç. görev sorumluluğu konusunda orhan kemal'in murtazası havalarında gezen beni bu tür bir düşünceye sokması dahi, kendi türü içerisindeki yerini sağlamlaştırıyor bu filmin? savaş karşıtlığını salt bir propaganda olarak değil ancak bilinçli bir edinim ve etkileşim süreciyle aktarmaya çalışması david lean'in ne kadar büyük bir yönetmen olduğunu bir kez daha ispatlıyor bana. hangisi daha haklı: japon albay mı, binbaşı numarası yapan shears mı, esir kampındaki doktor mu, yoksa esir ingiliz birliğinin onurlu ve tavizvermez kumandanı mı? doktor'un film içerisindeki son kelamı geliyor akla: this is madness! allah belamı versin öyle. manyaklık be bu.--- spoiler ---
(susamsokagisakini - 6 Ocak 2011 01:57)
gece sahneleri dahi gündüz çekilen film. sanırım sıfır gece çekimiyle tamamlandı film.
(denize giden atli - 29 Temmuz 2011 03:40)
bi tutturulmuş savaş karşıtı film diye. nah. alâkası yok. 4 farklı insanın hikâyesidir bu film. shears, nicholson, saito ve warden'ın hikâyesidir. olayın arkaplanında savaş vardır o kadar. insan gibi yaşamak isteyen shears, dünyaya bir çivi çakmadan ölmek istemeyen nicholson, istemediği bir yaşamı süren saito ve kural-emir insanı warden.--- spoiler ---ilginçtir; hayatından memnun tek insan warden'dır. filmin sonunda hayatta kalan kişi de o olur.filmin temposu yavaştır. doğru. gereksiz yere uzatılmış sahneler olduğu düşünülebilir. meselâ, shears'ın kaçış sahneleri bu anlamda çokça zikredilir. ancak o sahneleri o kadar uzun tutulmasının sebebi, bence, shears'ın yaşama inadına vurgu yapmaktır. aynı şekilde saito'nun sessizlikleri de hayatından nefret ettiği hâlde, canına kıyamayan bir adamın içinde bulunduğu hâlet-i ruhiyeyi çok güzel yansıtmıştır.--- spoiler ---ya sözün özü, klâs film işte. ama savaş karşıtlığı meselesine hiç katılmıyorum. aksine savaşı öven tarafları mevcut.
(yerli mal - 29 Ağustos 2011 16:14)
filmde ingilizler köprü nasıl yapılır ayağı ile sağlam ayar verdikleri japonlar günümüzde neredeyse aya köprü kuracaklar. (okyanusa kuralı çok oldu.)
(sessoku - 16 Mart 2012 17:46)
gerçekten çok güzel mesajlar veren film.ingilizler;- şereflidir- asildir- esirken bile kimse onlara söz geçiremez- ülkeler arası antlaşmalara esirken bile saygıları vardır- kimse onların subaylarına amelelik yaptıramaz! - düşman onlardan köprü yapmalarını istediği için değil kendileri istediği için yaparlar bu köprüyü- japonlardan çok daha üstün disipline ve teknik yeteneğe sahiptirler- yaptıkları köprüye sabotaj olduğunda mal japonlardan önce bunu yine asil ingilizler fark ederjaponlar ise;- şerefsizdir- kaypaktır- ülkeler arası antlaşmalara uymazlar- esirlerine işkence ederler- esirlerine söz geçiremezler- köprü yapmaktan bile acizdirler- asla bir ingiliz kadar zeki olamazlar!ben de diyorum bu filme neden bu kadar oscar verilmiş. ingiliz-amerikan birbirinizin götünü yalayın böyle aynen devam amk. ama ne olursa olsun filmin kalitesine laf edemem, piçler mesajı veriyor ama kaliteli iş yapıyor.
(aziz baykus - 22 Eylül 2012 05:48)
en sevdiğiniz film sorulu anketlerin türkiye'deki en yaygın cevabı. sanırım sebebi de kwai'nin kuvayi milliyeyi çağrıştırması.
(melyche - 25 Ağustos 2003 10:37)
çekildiği döneme göre teknik ve sanatsal olarak çok başarılı bir film; ancak bu filmde savaş karşıtlığı bulmak için epey bi zorlamak lazım. filmin her yerinden 'beyaz adamın üstünlüğü', 'askerliğin yüce değerleri' falan akıyor. bir tek shears karakteri savaş karşıtı bir öğe olarak değerlendirilebilir, o da ittire kaktıra. izlediği her filmden imge, metafor vs. çıkarmaya meraklı tiplere kalsa filmi bir barış manifestosu ilan edecekler. oysa artık bir hollywood klasiği haline gelen, abd'nin (a.k.a batı'nın) savaştığı her ülkeyi ve halkı kaba ve geri; abd'lileri (batılıları) uygarlık için savaşan üstün insanlar olarak resmetme geleneğinin ilk örneklerinden biridir bu film. sonraki yıllarda soğuk savaş, vietnam, körfez savaşı vb. konulu filmlerle bunu zirve noktasına çıkardılar. ama yine de yüksek izlenebilirliği olan bir film the bridge on the river kwai, izlemeyenlere tavsiye etmekte beis yok.
(zend avesta - 20 Ekim 2013 15:40)
birçok majör hollywood ve ingiliz prodüksiyonu gibi savaş karşıtı zannedilen film. bu, söz konusu endüstrilerin amacına ulaştıklarının sahih bir belirtisidir.bazı filmler vardır, belirli bir janrı stereotiplerle, klişelerle, ırkçı altmetinlerle, ötekileştirmenin sinemasını yazarak programlandırırlar. casablanca, saving private ryan (#36802185), the deer hunter (#38180584), apocalypse now (#37236622), world war z (#36699159) gibi filmler sözüm ona bu familyaya aittir. daha önce de yazdım.şimdi neden böyle düşünüyorum ona geleceğim: 1) amerikan-ingiliz yapımı büyük bütçeli bir savaş filmi yığınla oscar aldıysa budala budala bakmayıp oturup düşünmek gerekir! yoksa salya akıtarak filmlerin görsel cezbediciliği üzerine papağan gibi laf sıkmak abesle iştigaldir. oyuncuların iyi oynadıkları üzerine beyanlarda bulunmak (gerçi bu bi bok bilmemekten kaynaklanır. felsefe, tarih, psikoloji, edebiyat, sosyoloji üstüne eser okumayan biri başka ne yapabilirdi ki!?) beş yaşındaki yeğenimin de becerebileceği bir şeydir!2) bu tarz filmlerde yıldız oyuncular oynatmazsanız geniş halk yığınları kolayca özdeşleşme yaşayamazlar. william holden, alec guinness gibi döneminde (büyük ihtimalle de halen) sevilen oyuncuların işe koşulduklarını görüyoruz. çünkü verilmek istenen sözde mesajlar sadece amerikan-ingiliz halklarını değil, bütün dünya halklarını ilgilendirmektedir.3) batılı gözlüğüyle salt japonlar değil, koreliler de, çinliler de, araplar da birer ötekidir. film de bu yoldan gider.4) filmde inşa edilen köprü neyi metaforize etmektedir? ve en sonunda neden bombalanır? şu: amerikalı-ingiliz mantığı dünyaya adaleti tesis etmek amacıyla geldiğine inanır. özgürlüğü, modernliği getiren odur. doğuya ya da uzakdoğuya modern uygarlığı getirecek olan odur. köprüyü inşa edecek teknolojik beyin elbette ingiliz beynidir. japonlar o teknolojik kafaya sahip değildir. 19. yüzyıl sonundan itibaren batılılaşma çabaları içine giren japonların batı uygarlıkları altındaki ezilmişlikleri ve aşağılık kompleksleri köprü inşaatı metaforuyla istihza ile betimlenir.ve sonunda köprü yıkılır. bu, öteki'nin (japonların) asla batı uygarlığı gibi modernleşemeyeceğini, dahası bu topraklara modernliği yaymanın olanaksızlığını ya da gereksizliğini sembolize eder. batı için öteki barbardır.5) ingilizler hep centilmendir. hatta şu piç james bond bile o denli centilmendir, kibardır. japonlar karikatürize edilmişlerdir. saldırgan, ezik, şiddete eğilimli biçimde yansıtılırlar. ingilizler ise sağduyuludur, çalışkandır.6) ve iyiler kazanmaya, kötüler kaybetmeye mahkumdur. nitekim öyle olur.
(hanging rock - 24 Haziran 2014 13:36)
general yamashita: işinizi seve seve yapın!!
(acparantez - 8 Şubat 2005 14:02)
bana gore en guzel sahnesinin albay saito ile alec guinnessin koprude basbasakaldigi sahne olan film.(bkz: turkcesi kit olmak)(bkz: anlatim bozukluklari)ek:--- spoiler ---filmde 2. olarak bicaklanan japon devriyesinin kanadaliyi olduremeyisi kanadalinin da onu olduremeyesi ve japonun elinde tuttugu sevgilisinin fotografi ne guzel bir ayrintidir.--- spoiler ---
(cnnbs - 29 Eylül 2005 19:13)
film gereği amerikalı'larca sri lanka'da kurulan ve çekimler bitince yıkılan, halkın bundan ötürü çok üzüldüğü, yıkılana dek, her daim baki kalacağını sandığı meşhur köprü.
(dreamy - 10 Mart 2006 17:15)
Yorum Kaynak Link : the bridge on the river kwai