Süre                : 1 Saat 39 dakika
Çıkış Tarihi     : 18 Mayıs 1994 Çarşamba, Yapım Yılı : 1994
Türü                : Drama,Gizemli,Romantik
Taglar             : dostluk,ex judge,Dinleme,hakim,Model
Ülke                : Fransa,İsviçre,Polonya
Yapımcı          :  MK2 Productions , France 3 Cinéma , CAB Productions
Yönetmen       : Krzysztof Kieslowski (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Krzysztof Kieslowski (IMDB)(ekşi),Krzysztof Piesiewicz (IMDB)
Oyuncular      : Irène Jacob (IMDB)(ekşi), Jean-Louis Trintignant (IMDB), Frédérique Feder (IMDB)(ekşi), Samuel Le Bihan (IMDB)(ekşi), Juliette Binoche (IMDB), Julie Delpy (IMDB)(ekşi)

Trois couleurs: Rouge (~ Üç Renk: Kırmızı) ' Filminin Konusu :
Genç ve güzel manken Valentine arabasıyla emekli bir yargıcın köpeğine çarpar. Yargıcın evine giden Valentine, onun gizlice komşularının telefonlarını dinlediğine tanık olur. Bu rahatsız edici duruma rağmen aralarında beklenmedik bir dostluk gelişir ve yaşamları rastlantıların gizemi ile şekillenir. Aşkı kaybeden yaşlı bir adam ve aşkı arayan genç bir kadın, olası bir birlikteliği belkide 40 yıl farkla kaçırmışlardır. pararle bir öyküdeki gen aslında tamda onun için yaratılmıştır ama yolları hiç kesişmez yada biz öyle zannederiz...

Ödüller      :

Independent Spirit Awards:Independent Spirit Award-Best Foreign Film


Fransız / 10
  • "valentine'nin televizyondaki son goruntusu hos bi ironi olusturmus, bez afisteki pozuyla.(bkz: seytan ayrintida gizlidir)."




Facebook Yorumları
  • comment image

    üç renk üçlemesinin kardeşlik ayağı...

    kardeşliği insanlara kan bağı olmaksızın yardım edebilen salt iyi insan olmakta bulmuş olmalı...
    izleyiciyi üçüncü kez adliye koridorlarında dolaştıran ve baştan sona kaderci işlemeler ile ağları ören film; teğet geçilen aşkların umudunu yeşertir insanda...

    --- spoiler ---
    üç filmdir geri dönüşüm kutusuna şişe atmaya çalışan o yaşlı kadına en sonunda yardım elini uzatan birisinin çıka gelmesiyle sevindirmiş, son karedeki sahnenin ciklet reklamı fotoğrafına birebir benzemesi ise orgazmik hisler yaşatmıştır...

    bir de beyaz filminde ölme numarasıyla kayıttan düşürülen karol karol nasıl böyle kolay kolay ortalarda geziyor, sevgilisi ne ara maphustan çıktı, mavideki efsanevi abla julie ve o dallama nasıl bir hayat yaşamaya başlamışlar ki feribotla manşı geçiyolar falan anlamadım... cevabı kati suretle verilmemiştir izleyici meraktan kudursun diye sanırım...
    ---
    spoiler ---


    (cobongo - 3 Ocak 2009 01:08)

  • comment image

    evet, evet emekli yargıç kendi geçmişini yönlendiriyor sanki. yargıç, gençliğinde kaybettiği aşkını, kendi gençliği yaşayan avukat nezdinde geri bulmaktadır. akülerin bitmesi, müzik zevklerinin benzerliği, kendilerinden 2 yaş büyük kadınları sevmeleri, sevdikleri kadınların nedensiz aldatmaları, tesadüf eseri açılan sayfadan soru gelmesi, hukukçulukları fazlaca bir benzerlik gösteriyor.

    yargıcın "seni 50 yaşındaki halinle düşledim demesi", yargıcın valentine'i feribota yönlendirmesi ve yargıcın denizde biten, avukatın ise denizde başlayan aşkı yargıcın kendi geçmişini baştan inşa ettiği izlenimi uyandırıyor.

    feleğin çemberinden geçmiş gizemli, etkileyici yargıç ve onun 30 yıl önceki tecrübesiz,aldatılmış, gururu incitilmiş, ayağı yere basmayan avukat.

    işte film dediğin böyle olur.

    (bkz: sinema /@rrgezgin)


    (rrgezgin - 13 Haziran 2009 00:04)

  • comment image

    kırmızının paralel yaşamlarda seyreden adamları ve kadınları fena çarptığı film.
    emekli yargıcın "sırtında ağır kantarı gizli bilgilerin"

    valentine kırmızının en koyusuna işlemekte;
    "başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
    ve devam ediyor başkalarının hınçlarıyla"
    dizelerini.

    ve genç yargıcın dilinde acı bir türkü;
    "kin susturur insanı adına çıdam denir"

    not:şiir dizeleri ismet özel'den alıntıdır.


    (ankaragucume gidiyor boyle yasamak - 13 Aralık 2013 13:41)

  • comment image

    çok katmanlı ve nasıl istersen öyle okumaya izin veren şahane film. kırmııznın binbir tonu var ve ben kendi kırmızımı şöyle seçtim: köpeğiyle yaşayan, ihanete uğramış ve hep aynı kadını sevmeye kendini mahkum etmiş emekli yargıç "belki de hiç tanışamadığım kadın sensin" der, valentine'e. ve film boyunca karşımıza çıkan, aşkına ve ihanetine tanıklık ettiğimiz genç yargıç da valentinle'le aynı feribotta, köpeğini de yanına alarak seyahate çıkar. feribot kazası ve nihayet valentine'le belki de başka hayatta tanıştığı yargıçın yolu kesişir.


    (delikli uykular - 28 Aralık 2013 20:09)

  • comment image

    kirmizi'da bu sefer eril $ahsimiz katiksiz bir hoduktur. kucukken mahallede yedigi dayaklari yavru gibi bir hatun modelini canlandiran irene jacob'un saf sevgisinde cikaran davarimizi cok $ukur ki film boyunca gormeyiz. iyi de ederiz.

    bir kopegin cobanliginda, kendi ic hesapla$masina girmi$ emekli hakimle tani$an irene jacob hanimefendinin yolculugunun hikayesidir rouge. sevdigini sandigi insandan daha yakininda olan gizli-sevgilisini bilmeden arayan bir bayanin, ozgurlukun ve bari$'in pek i$lemedigi bir dunyada, karde$lik temasinin nasil da babalar gibi takir takir cali$tigini gostermesinin hikayesidir. kaledeskopik bir ya$li-genc ikilemiyle temiz yuzlu "genc" 'in sonunun, "ya$li" hakim tarafindan aktarayazildigi, hukuk kitabi, araba akusu, ve telefon hatlari' gibi detaylarin "vay bee" dedirttigi izleti. hukuk sisteminin insanlara birakildiginda insana benzemesinin altinin gayri-resmi olarak cizilmi$tir, lakin guzellik de biraz buradadir, zira ucleme boyunca bozuk insanin icindeki guzelligi, dogruyu, yuceligi gosterme cabasi buna delalet etmektedir. kirmizi'da da durum ayinen boyledir. rita adli kopegin yuz yalamasindaki insanin icini burkan guzellik ve her nedense sevilen urkutucu-yabanciyla daha fazla vakit gecirebilmek icun brandy'nin gidim gidim icilmesi de bundandir.

    kieslowski'nin birbirini tanimayan iki "yabanci"nin ya$adigi a$ki babalar gibi anlattigi, ve onunde sonunda insanin icindeki potansiyeli yere gore sigdiramadigi bir ucleme. daha ne diyeyim?


    (hemingway - 3 Mayıs 2004 10:30)

  • comment image

    yönetmen krzysztof kieslowski'nin trois couleurs (üç renk) üçlemesinin üçüncü filmidir "kırmızı". üçlemenin ilk filmi mavi (1993) özgürlük, ikinci film beyaz (1994) eşitlik ve üçüncü film kırmızı (1994) kardeşlik temalarını işler. kırmızı'daki "telekulak" emekli yargıç karakteri, bir iletişimsizlik biçimi olarak iletişim hatlarını kullanmasındaki ironi ile büyüleyicidir.


    (abraksas - 5 Aralık 2001 19:38)

  • comment image

    her ne kadar hakkindaki kritikler ve de reytingler uclemenin diger iki filminden yuksek olsa da, benim bleu'ya gore daha zayif buldugum film. soyle ki, bleu'deki o harika atmosfer kirmizida saglanamamis, sinematografik olarak kirmizinin kullanimi bu filmde biraz goze batmis. objeler araciligiyla abartili bir kirmizi kullanma dusuncesi, filtreler araciligiyla abartili bir mavi kullanma dusuncesine gore daha basarisiz. ayrica bu filmdeki karakter gelisimi de bleu'ya gore daha zayif olmus, hani ne olacagini bilen bir gozle bakabiliyor insan karakterlere, surpriz yok oluyor; halbuki bleu'de surprize gerek dahi yoktu, cunku oyle bir akiyordu ki film. neyse efendim, sonuc itibariyle rouge daha amerikanlasmis, daha sonuca varma kaygisi ile cekilmis bir film iken; bleu daha bir masalsi, daha bir kaygisiz olmus, daha guzel olmus. simdi diyecekler ki ey kardes blanc'tan niye hic bahsetmedin ? o bu iki filmden ayri bir yerde, uclemenin arabulucusu, eglencelik olani. daha kendi capinda, daha sade, daha gulumsetici; ama ayni zamanda daha politik, daha icebakisli. benim kisisel tercihim bleu>blanc>rouge seklinde. usta yukselecegine dusmus zamanla sanki.


    (shelbyl - 11 Mayıs 2006 07:38)

Yorum Kaynak Link : trois couleurs rouge