Süre                : 2 Saat 36 dakika
Çıkış Tarihi     : 16 Eylül 2004 Perşembe, Yapım Yılı : 2004
Türü                : Biyografi,Drama,Tarih,Savaş
Taglar             : Hitler,Bunker,Üçüncü reich,Nazi,intihar
Ülke                : Almanya,Avusturya,İtalya
Yapımcı          :  Constantin Film , Norddeutscher Rundfunk (NDR) , Westdeutscher Rundfunk (WDR)
Yönetmen       : Oliver Hirschbiegel (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Bernd Eichinger (IMDB)(ekşi),Joachim Fest (IMDB)(ekşi),Traudl Junge (IMDB)(ekşi),Melissa Müller (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Bruno Ganz (IMDB)(ekşi), Alexandra Maria Lara (IMDB)(ekşi), Corinna Harfouch (IMDB)(ekşi), Ulrich Matthes (IMDB)(ekşi), Juliane Köhler (IMDB)(ekşi), Heino Ferch (IMDB)(ekşi), Christian Berkel (IMDB)(ekşi), Thomas Kretschmann (IMDB), Ulrich Noethen (IMDB), Rolf Kanies (IMDB), Christian Redl (IMDB), Götz Otto (IMDB), Devid Striesow (IMDB), Dirk Borchardt (IMDB), Elizaveta Boyarskaya (IMDB), Julia Jentsch (IMDB), Stefan Mehren (IMDB), Traudl Junge (IMDB)

Der Untergang (~ Çöküş) ' Filminin Konusu :
Çöküş, Adolf Hitler'in son günlerini anlatıyor. Gezegenimizin gördüğü, gelmiş geçmiş en acımasız, zalim, tuhaf ve deli diktatörü Adolf Hitler'in artık son demleridir... 2. Dünya savaşında, dünyanın başına bela olmuş bu çatlak devlet adamını tepelemek için iki kutuplu dünya birleşir. 2. Dünya Savaşı’nın ve Adolf Hitler’in son günlerine dair bu ilginç film, aynı zamanda Deney filmini de çeken kadro elinden çıktı. 2. Dünya Savaşı’nda son günler yaşanmaktadır ve Berlin artık işgal altında bir kenttir. Ama Hitler kenti terketmeyi kabul etmemektedir. Çöküş’te Hitler’in son günleri özel sekreteri Traudl Junge’nin gözünden anlatılır. Yenilgiyi kabul edemeyen ve düşmana teslim olmak istemeyen Führer, intihar etmeden önce Eva Brown ile evlenir ve birlikte intihar ederler. Führer’in peşinden yıllarca gitmiş bir çok insanın durumu da farklı değildir. Faşist Goebels de "Führer"ine, yani başbuğ ünvanlı deli liderine sadakatini göstermek için, önce çocuklarını sonra da kendisini telef edecektir.


Savaş / 12
  • "nazi propaganda bakanı joseph goebbels'in tek bir cümlesi için bile seyredilmesi gereken bir film. alman halkını kastederek;- bize bu yetkiyi onlar verdi, bedelini de ödeyecekler."
  • "bruno ganz'ın hitler rolü o kadar gerçekçidir ki, bu filmi izledikten sonra hiç bir ikinci dünya savaşı filminde canlandırılan hitler rolü kesmez sizi."
  • "film ve hitler hakkında sayfalarca yazı yazılabilir ama filmi izlerken kafamın içinde hep wilhelm reich'in "kitleler kandırılmadı, faşizmi arzuladılar..." sözü yankılandı."
  • "yakında uzun adam - ustanın çöküşü adıyla türk yapımı bir versiyonunu seyredeceğimiz film."
  • "film süresi olan 155 dakika boyunca seyirciye sinema salonunu siginak gibi hissettiren ve bu siginaktan ve hatta berlinden kacma istegi olusturan (sah)eser."
  • ""halkım zayıf düştü ve doğa yasaları gereği ölmeleri gerekiyor" sözünde kanımın donduğu film...goebbels ailesinin çocuklarını öldürdüğü sahnede de idelojik fanatizmin varacağı son noktayı gördüm..."




Facebook Yorumları
  • comment image

    hitler'in filmde anlatildigi kadariyla benimsemis oldugu sosyal darwinizm dusuncesi zaten hastalikli bir fikir * ama ustune ne kadar verimsiz de bir strateji olusunun, hitlerin zamaninda dahi kolayca anlasilabilecek olmasi insanin canini iyice sikiyor.

    dogadan anladiginiz, guclunun zayifi ezmesinden ibaretse ve ahlak gibi tum sosyal yapilarinizi bu temel uzerine insa ederseniz, hicbir alanda geleceginiz denge, pareto optimal olmayacaktir. ornegin, goebbels mi bahsediyordu, bir nesil icinde tum polonyali entelektuelleri oldurup, sadece yol tabelalarini anlayip kurallara uyabilecek kadar okuma yazma bilen bir kole irki yetistireceklerinden? ulan daha duzgun bir sistem kur, adamin entelektuelinden de faydalan. pek kullandiklari nietzschenin dahi dedigi "ustinsanlar icin herseyi feda et" degil, "mumkun oldugu kadar ustinsanin ortaya cikip rahat rahat yeserecegi verimli bir sistem yarat" idi. allahin kor adaptasyonuyla ilerleyen evrim dahi bircok habitatta game theory prensiplerine uygun hareket edip cok daha verimli equilibriumlara ulasirken, 20.yyda bu heriflerin sunun yerine "asip keseriz, roma hegemonyasinin devami biziz" sigliginda dusunmesi inanilmaz.

    isin kotusu, filmde ustune basa basa anlatilan, bu sosyal darwinist bakisin baska milletlere oldugu kadar, yenilginin ucundaki alman halki icin de uygun gorulmesi. ornegin, hitler dusmek uzere olan alman bolgelerinin tum altyapisinin yerle bir edilmesini emrediyor *, albert speer gibi elemanlar da "aman efendim, yapmayin etmeyin, alman halki mahvolur, acliktan milyonlar olur, zaten savasi kaybetmisiz" dediginde de, "onlar yenilecek kadar zayif olduklarini kanitladilar ve doganin kanunu geregi tumden yokolmayi hakettiler" gibi bir mantik one surebiliyor.

    ulan ne dogasi, ne zayifligi, ne haketmesi, sensin sorumlusu. sen git daha ingiltereyi halletmeden rusyaya savas ac, onlarin karinda kisinda napolyonun hiyarligini tekrarlayip buyuk bir stratejik felaketle savasin kaderini ciz, ustune verimsiz bir emir komuta kulturu yuzunden sayisiz taktik hata yap savas boyunca, bir de git amerikan ticaret gemilerini torpidolayip onlari savasa cek, sonra efendim alman halki gucsuzmus, olmeyi haketmis. bir binanin tepesinden atlayip yere cakilmadan once, "yercekimine karsi koyacak kadar guclu degilmisim, hakettim o zaman" demek gibi birsey. hatta o da degil, baskasini binanin tepesinden itip, onun icin bunlari demek bu.

    yine filmin can alici bolumlerinden birinde goebbels (goebbelsin kendisinden dahi illet bir tip bulabilmisler, inanilmaz), berlinin son demlerinde, kaybedecekleri belli de olsa savasa surulen ama dogru duzgun silahlandirilmadiklari icin ruslar tarafindan bicilen tecrubesiz birlikleri ates hattindan cekmeye gerek gormuyor. umursamiyor bile. cunku kimse o almanlari zorlamamis, bu kaderlerini kendileri cizmisler, simdi de "kucuk bogazlari kesiliyormus". totaliter bir rejimin propaganda bakaninin halkin ozgur iradesinden bahsederek vicdanini sorumluluk yukunden kurtarabilmesi korkunc bir yetenek olsa gerek.

    hitler dahil kimse yahudi cocuklarin beynini kahvaltida sute banip yiyecek kadar cani canavar manyak takimindan degil, ama canilik yapmak icin yeterince guclu bir insanin daha da fazla guc icin yedigi boklari carpik bir mantikla hakli cikarabilmesi yeterli demek ki. ve tabii ona destek verenlerin algida secicilikte gosterdigi basari. tipki filmin sonunda gercek sekreterin dedigi gibi, isteseydi bu rejimin korkunc yanini gorebilirdi.

    oyunculuk sahane ve etkileyici bir film, izledigime memnunum, ama bir saheser oldugunu sanmiyorum. mesela bazi sahneler luzumsuz (spagetti yiyip de hic konusmadiklari ama atmosferin de bir turlu gerilmedigi, oyle acayip bir yemek sahnesi kalmis aklimda), aksiyon sahnelerinde mutemadiyen kullanilan teknik bir sure sonra bayiyor (dusen bombalar ve garip bicimde sallanan kamera), cok fazla karakter oldugu icin kimseye yeterince sira gelmiyor. ornegin doktorun durumu tam olarak havada kalmis, diger karakterlerden daha cok zaman ayirmislar ve hikayenin o kismi gelisecek diye bekliyorsunuz ama bir daha ona sira gelene kadar 1 saat geciyor, o zamana kadar ilginizi kaybetmis oluyorsunuz zaten. ustelik, hikayenin gozunden anlatildigi sekreter filmde en az bag kurabildiginiz karakter, tek boyutlu bir figuran gibi. onun yerine eva braunun anlatimin merkezinde olmasi cok daha ilginc olurdu, zira bu haliyle dahi kadinin deliligin sinirlarinda dolasmasi, partinin merkezinde gulup eglenirken her an hungur hungur aglamasina neden olabilecek haleti ruhiyesi epey ilgincti.


    (immanuel tolstoyevski - 19 Haziran 2007 08:43)

  • comment image

    hannah arendt'in nazi dönemi için sarf ettiği banality of evil (kötülüğün sıradanlığı) kavramını bu kez de hitler ve şürekasının sığınaktaki son günleri üzerinden pratiğe döken film. kötülük fazlasıyla sıradan, o kadar ki kimse olan felaketin sorumlusu değil, ama aslında herkes sorumlu. herkes koskoca bir mekanizma içinde küçük görevini yerine getiriyor ve bunlar öyle basite indirgenmiş görevler ki biri yapmasa onun yerine başkası yapar, bu sayede kimse sorumluluk almadan, vicdan azabı çekmeden üstüne düşeni yapıyor, ve akşam paydos olunca evine ailesinin yanına güya elleri tertemiz şekilde gidebiliyor. ama mekanizmanın nihayetinde ortaya koyduğu sonuç tam bir yıkım.
    (bkz: adolf eichmann/#14816180)

    filmin tam da ilk dakikalarından itibaren insanı kilitleyip, rahatsız etmesi tam da bu sebepten. canavarlar uzaydan gelmemiş, belki başka bir konjonktürde olsa kendilerinden başkasına zarar veremeyecek insanlar, döneminin en eğitimli, en sanatsever, felsefe literatürünün bile büyük kısmını ortaya çıkaran toplumunu arkalarına almış ve yıkıma yol açmış. kimdi hatırlamıyorum, biri "soykırım sırasında gaz odalarını inşa edenler, dünyanın en iyi yetiştirilmiş mühendisleriydi" demişti. bunun yarın herhangi bir toplumda olmayacağının hiç bir garantisi olmaması, kötülüğün bu kadar sıradan olması ve medeniyet düzeyindeki gelişmenin de kötülüğün sadece boyutlarını artırıyor olması çok korkutucu.

    yalnız şu da eklenmeli ki, bu suçların tek müsebbibi almanlar değildir, soykırım ve savaş suçlarının neredeyse tamamı alman toprakları dışında ve gayet diğer toplumların işbirliğiyle gerçekleştirilmiştir. bu ülkelerin bir kısmının naziler tarafından işgal edilmiş olması, toplumların bile isteye nazilerle işbirliği yaptığı gerçeğini değiştirmez. maalesef, dünya savaşının coğrafyasında bulunup da suça ortak olmayan yalnızca bir iki ülke vardır.

    hamiş: bruno ganz'a yürekten alkış, ne yapmış öyle


    (amaninbe - 28 Aralık 2008 17:37)

  • comment image

    bruno ganz'ın hitler rolü o kadar gerçekçidir ki, bu filmi izledikten sonra hiç bir ikinci dünya savaşı filminde canlandırılan hitler rolü kesmez sizi.


    (dalamar - 8 Kasım 2011 01:44)

  • comment image

    2.dünya savaşı ile ilgili filmleri almanlar çeksin düşüncesine iten filmlerden biri. diğeri için (bkz: das boot)
    şu holywood'un tüm 2. dünya savaş filmlerini topla bu iki alman filmi kadar insana keyif vermez o atmosferi yansıtamaz. das boot'ta nasıl 3 saat boyunca ben de denizaltıdaymış gibi heyecanı yaşadıysam, der untergang'da da 2,5 saat o sığınaktaki atmosferi yaşadım.


    (eleutheiros - 18 Ocak 2013 09:25)

  • comment image

    filmin hitler'i ve diğer nazi subaylarını sevimli ya da karizmatik gösterdiği fikrine hiç katılmıyorum. ama onlara karşı bir nefret hissini körüklemek üzere tasarlanmış yapay bir tavrı olmadığı da kesin. zaten ben filmin başarısını manipülasyondan uzak duruşunda buldum.


    (may belle - 6 Ekim 2013 19:02)

  • comment image

    film adından da anlaşılacağı üzere, 3. reich ve ikinci dünya savaşının son günlerini anlatıyor. bu bağlamda hitler'in, ss'in, gestapo'nun ibnelikleri es geçilmiş demek saçmalık olur. adamın anlatmak istediği o değil, olamaz da. yahudi soykırımına yer verilmemiş diyeni bile duydum. ulan ne alakası var, hikaye 3. reich zamanındaki olayları değil, 3. reich'ın son günlerini anlatıyor. filmin hitler ve müridlerini aklamadığı apaçık ortada. bir kaç örnek vereyim:

    - hitler yemek sırasında maymunlardan örnek veriyor, diyor ki; "maymunlar bozuk türdaşlarını öldürürler ve soylarının daha temiz devam etmesini sağlarlar. insanlar için de bu durum farklı olmamalıdır".

    adam zaten sadece bu replik ile hitler'in nasıl bir kepaze olduğunu gösteriyor zaten.

    - bizi onlar seçti sonuçlarına katlanacaklar.

    goebbels, şehrin boşaltılmasıyla ilgili bir konuşmada korgenerale söylüyordu bunu. amına koyduğum.

    - gençler ne güne duruyor.

    berlin savunması kumandanı general weidling, führer'e dayanma güçlerinin kalmadığını, direnmenin olanaksız olduğunu söylediğinde, hitler'in cevabı bu oluyor. kazanmanın imkansız olduğu bir savaşta, kişisel ihtirasları ve idealleri uğruna yok yere halkını heba ediyor adam.

    - çocuklarım nasyonel sosyalizm olmayan bir dünyada yaşayamaz.

    bayan goebbels söyluyor bunu. akabinde çocukları da öldürüyor zaten. saplantılı ve manyak bir kadın olduğu alelade ortada.

    yani filmde 3. reich'ın bırakın övülmesini tekrar ne mal olduğu gözler önüne serilmiş. gerçekleri çarpıtmadan. onları sevimli gösteren, ki bu buz gibi bir gerçektir, gururlu olmaları, ruslara teslim olacaklarına hitler ve eşi başta olmak üzere önde gelen bir çok general ve politikacının da intihar ederek ölmeyi seçmeleri. hitler'in intiharı neden gösterilmiyor diyen olmuş, sırf millet beyin parçalarının ortalığa saçıldığını görsün diye böyle bir sahnenin çekilmesi taraflı olurdu.

    bazı generallerin berlin savunması sırasında canla başla çalıştıkları, şehiri boşaltmaya ve artık teslim olmaya niyetlenmeleri de onları sempatik göstermiş olabilir, bu sadece realist olmalarıyla alakalı. iyi bir generalin kaybettiği kesinleşmiş bir savaşta yapacağı başka da bir opsiyon kalmıyor zaten.

    gerçekler hoşumuza gitmediği için böyle bir sanat eserini yok yere eleştirmek pek akıllıca değil. ister istemez o ihtişamlı alman imparatorluğunun düştüğü acizliği izlerken antipatiniz olsa dahi üzülüyorsunuz. filmin amacı kesinlikle bu duyguları yaşayıp sempati duymanız değil.

    - müttefiklerimizle konuşup politika yapmalıyız.
    + artık politika yapmıyorum.


    (insecticide - 16 Kasım 2013 15:42)

  • comment image

    bruno ganz bu filmde hitler'i oynamamis, hitler'i canlandirmis, diriltmistir adeta. sinema tarihinin en etkileyici performanslari siralansa, mutlak suretle bruno ganz/hitler performansi zirveye oynar. filmin bazi yerlerinde, bir film degil de, o donem hitler'in karargahinda cekilmis goruntuler izlediginize yemin edebilirsiniz. bunun, ganz'in role, hitler'in unlu monologlari ile hazirlanmasiyla alakali oldugu suphesiz. her ne kadar film "tek adam" uzerine konuslandirilmis olsa da, boyle bir gercekciligi sadece efsanevi hitler performansina baglamak da yanlis olur. gerek o karamsar atmosferin, gerekse insanlardaki korku, endise, panik ve caresizligin muthis yansitilmis olmasi, filme kendini kaptirmanizi saglayabiliyor.

    "hitler sevimli gosterilmeye calisiliyor" elestirileri ise tamamen sacmalik ve objektiflikten uzak. asil garip olan, hitler'i sadece bu filmle tanimaya calismak olur. hitler'i ve ikinci dunya savasi'ni anlatan onlarca film, belgesel ve kitap var zaten. hepsinde de hitler'in ne kadar acimasiz ve kibirli bir katil, bir cani oldugu uzun uzun anlatiliyor. hitler'e kufur etmek istiyorsaniz onlari okuyabilir ve izleyebilirsiniz. ancak tarihin gidishatina dogrudan etki eden birinin son zamanlarindaki hal ve tavirlarini, ic dunyasini ve cokusunun ruh haline etkisini merak ediyorsaniz, izlemeniz gereken film bu.

    --- spoiler ---

    filmi izlemeden once hitler'in bir katil oldugunu biliyordum. filmi izledikten sonra hitler'in, uzerine yemek dokebilen bir katil oldugunu ogrendim.
    ---
    spoiler ---


    (mikua - 9 Nisan 2014 16:40)

  • comment image

    --- spoiler ---

    hitler, meshur firca sahnesinde soyle der:

    ''...siz kendinize general diyorsunuz. cunku yillarinizi sadece catal bicak kullanmayi ogrendiginiz akademide harcadiniz. yillarca ordu benim hizimi kesti. tek yaptiginiz beni kosteklemek. tum yuksek subaylari idam etmeliydim. tipki stalin'in yaptigi gibi...''

    ---
    spoiler ---

    belki cok basit cumleler ama benim cok dikkatimi cekti ve uzerine dusundum biraz. stalin'in direkt telaffuz edilmis olmasi ve yaptigi subay infazlarinin dillendirilmis olmasi ilginc geldi bana.

    zira hitler'in bu ve benzeri cumleler sarf etmis olmasini uzak ihtimal goruyorum.

    1- stalin, neredeyse tum yuksek rutbeli subaylarini infaz ettirirken, kafasindaki dusunce 'beni alasagi edecekler' paranoyasindan fazlasi degildi. koca bir suphe ile yasamaktansa, suphenin temel kaynagini tamamen ortadan kaldirma yoluna basvurdu.

    2- bu, bir acidan garip cozum, eger stalin'e fayda saglamis olsaydi, kesinlikle onay vermemekle ve yanlisligini kabul etmek birlikte, 'sadece stalin acisindan dusununce' hak verilebilir olabilirdi. ancak bu infazlar fayda saglamadi. savasin galibi stalin olsa da, savasin kazanilmasini saglayan sey sovyetlerin savas stratejileri ya da basrolunde herhangi bir sovyet planlamasinin oldugu bir etmen degildi. eger alman askerleri moskova'ya 30 km. kala agir hava kosullarina teslim olmasaydi, stalin belki de savasi kaybedecekti. bu kaybedisle birlikte, stalin'in bugun o cok da sorgulanmayan kararlari sorgulanacaktir kacinilmaz olarak.

    3- hitler gibi 'butun evropa'yi tek basima fethettim' diyebilecek kadar egoist ve narsist ve kendisi disinda hic kimseye hicbir sekilde guvenmeyen birinin, generallerine 'sizi infaz ettirmeliydim -cunku hayal kirikligi yasattiniz(?)-' diyebilecek kadar guvenmis olmasi... bu pek akla yatkin degil.

    bahsettigim sey elbette hitler'in tum cephelerde bizzat kendisinin bulunmasi, bulunamadigi cephelere de hologram ya da skype ile baglanmasi degil. oldukca guvendigi general ve subaylari daima oldu savas boyunca. ancak hitler, kontrolu hicbir zaman elinden birakmadi. tum kararlarin ondan cikmasini ve kendisinden habersiz herhangi bir sey yapilmasini kesinlikle istemedi.

    4- hitler'in bu hali ile, o cok guvendigi ve her seyi degistirecek dedigi steiner'in gerceklesmeyen saldirisi, hitler'in baska birinin insiyatifine birakmayacagi kadar onemli bir kararken, hitler'in sadece emri verip kenara cekilmis olmasini beklemek de biraz mantik disi. bana gore, eger o saldiri gerceklesmeyecekse de, hitler bunu cok onceden, sovyetler burnunun dibine kadar girmeden ogrenirdi. her sey bitmisken generallerinin gelip 'steiner saldiramiyormus' demesini bekleyecek bir pozisyona dusmezdi.

    ***

    cok ucuk belki ama su boyutu da var:

    bir amerikan dolarinin 1 katrilyon alman markina denk geldigi ve yiyecek kuru ekmek bulmanin luks sayildigi donemlerden ulkesini alip, dunya'ya korku salan bir ulke haline getiren hitler ve yuzlerce yillik monarsiyi yikip devrim atesini yakan, elestirilecek kararlari cokca olsa dahi sosyalist(?) bir rejimle dunya'nin dogu tarafina demir perde cekip dunya'yi iki kutuplu hale getiren stalin, uzun yillar emperyalizm karsisinda yan yana goruntu veriyorlar. hitler namluyu sovyetlere dogru dogrultmamis olsa ve bu iki lider ittifak yapip tum dunya'yi karsilarina alsalar, herhalde tum dunya'yi esir alabilirlerdi. ancak boyle olmadi ve birbirleri ile savastilar. biri kaybetti.

    bu, olasi hitler ve stalin ittifaki cokca kafa yorulan bir hadise. olsa ne olurdu, nasil olurdu? tarihle az cok ilgilenen bir insan bile bu ihtimali dusunmeden edemez. gercekten de oldukca merak uyandirici senaryolar olusabilir kafalarda.

    bu filmdeki bu sahne, daha dogrusu hitler'in agzindan bizzat stalin isminin telaffuz edilmesi, belki de kafalarda donup duran bu tur olasi ittifak senaryolarini canlandirmak icin yapilmistir.

    dedigim gibi, bu cok uzak bir ihtimal. belki bu sahnedeki bu diyalog ve bu telaffuz benden baska kimsenin dikkatini cekmemistir. belki de filmin en onemsiz sahnesidir. olasilik dahilinde bunlar. ancak ben ikinci dunya savasini anlatan hicbir filmde, boyle direkt isimlerin telaffuz edildigini hic duymamistim ve oldukca ilgimi cekti.

    zaten film, ikinci dunya savasindan cok, hitler'in cokusu ve cokusunun yarattigi psikolojiyi anlatiyor. boyle bir filmde de ufak tefek seylerden senaryolar uretmemek kacinilmaz. ben de kacamadim, urettim. mutluyum.

    sonunu da boyle baglayabildigim icin baya rahatladim.


    (mikua - 15 Ekim 2014 19:25)

  • comment image

    joachim fest'in ayni adli kitabindan sinemaya uyarlanan, hitler'in cokusu ile sonlanan yasam oykusunu konu eden film. tam adi, untergang - der hitler und das ende des 3. reichs olarak gecmekte ve dilimize kisaca cokus yada dusus olarak cevrilebilir. adolf hitler'i basarili alman aktor bruno ganz'in canlandirdigi yapimda hitler'in insani yonlerinin de konu edilmis olmasi, bu konu ile ilgili eziklik ve cekingenligini hala atamamis almanlar icin bir tabunun ortadan kalkmasina isaret etmesi ile beraber, onemli bir tartisma noktasi da olusturmakta. zira filmin su hali ile avrupanin diger ulkelerinden tepki almasi soz konusu olabilecegi gibi, konunun etrafinda donecek tartismalar ayni the passion of christ'in yarattigi etki gibi bir polarizasyona yol acabilir. kanimca ortaya cikabilecek bu tarz bir polarizasyon bu konuda hala sucluluk duymaya itilen alman toplumunun olayi asmasini geciktirecek ve hatta kalitsalliracak ya, sonuclari gorecegiz.

    bu arada her zaman icin dogasinda art niyetli ve seytani bir karakter olarak adledilen ve kendisinden cok daha kotuleri olmasina ragmen tarihe yegane kotu ornek olarak gecmis adolf hitler ile ilgili farkli bir acidan cekilmis bir yapimi izleme sansi bulacak olmamiz tabi ki sevindirici.


    (vpr - 26 Ağustos 2004 09:47)

  • comment image

    "bakın hitler o kadar da kötü değildi" propagandası taşır mı bilinmez, ama benzer konuları işleyen diğer tüm filmlerdeki "hitler çok kötü bir adamdı, ondan nefret edin!" temasından uzak olduğu için izlenmesi gereken ilginç film.
    (bkz: bakış açısı)


    (rwn - 18 Eylül 2004 01:07)

  • comment image

    en basta sunu söylemem gerek: bruno ganz inanilmaz oynamis. sinirlendigi, "verraaaat!"* diye bagirip cagirdigi sahnelerde bizim bile kanimiz dondu. sonlara dogru nasil soldugunu, parkinson hastaliginin tüm vücudunu nasil sardigini, yürüyüsünün bozulmasini bile cok cok iyi canlandirmis.
    filme gelelim. evet, ilk kez hitler'in de etten kemikten, iki gözü iki kulagi olan bir insan oldugu gösteriliyor. hele en basta "aman ne iyi adaam" diyesi bile geliyor insanin (bkz: hitler iyiydi de cevresi kötüydü). hatta sekreteri traudl junge* ilk ise alinirken hitler ufak tefek sakalr bile yapiyor, babacan bir tavir takiniyor.
    adolf hitler'in cikip da canli canli insan yedigini, milletin götüne semsiye sokup actigini, coluk cocugun karnini falan destigini göremiyoruz filmde (!); cok daha beter kötülüklerine sahit oluyoruz. örnegin berlin'in etrafi ruslar tarafindan sarilmisken ve en ufak bir kurtulus ümidi olmadigini herkes bildigi halde teslim olmayip, teslim olmayi da birakin kadin ve cocuklarin sehirden bir sekilde cikartilmasina bile razi olmayip onbinlerce sivilin daha gereksiz* yere ölmesine sebep olmasina... "alman halki kendisi istedi bu sonu" diyerek kendisi ile birlikte halkini da yok etmesine... "hic olmazsa alman halkinin bünyesindeki yahudi zehrini temizledim" demesine...
    ilk basta ve en sonda traudl junge'nin sesini ve kismen kendisini görüyoruz perdede. 2001'de yapilan bir röportajdan alinma. en sonda söyledigi cümleler, yanimda kikir kikir gülen teenager alman kizlarini bile susturdu, sanki tüm sinemanin icinde hafif bir rüzgar esti. "genc olmak bir bahane degildir" (bkz: geschwister scholl)
    en dokunakli sahnelerden birisi goebbels ailesinin cocuklarini öldürdügü sahnedir ki fanatizmin, manyakligin, orospu cocuklugunun nerelere varabilecegini gösterir.
    magda goebbels rolündeki corinna harfouch, ki kendisi yapimci bernd eichinger'in eski sevgililerindendir, "hitler'in ve nasyonal sosyalizmin olmadigi dünyada cocuklarimin yasamasi icin bir sebep yok" diyen bu manyak kadini öyle kendisini kaptirarak oynamis ki, cocuklari zehirledigi sahneden sonra sette fenalik gecirerek bayilmis.
    eva braun rolündeki juliane köhler hitler'in sevgilisi ve fanatik bagimlisi olarak, bunkerde yasanan son günlerin cilginligini ve psikolojisini cok güzel yansitmis. intiharindan önce traudl junge'ye sarilarak "bavyeram'a selam söyleyin" demesi cok garip hisler uyandiriyor insanda. sanki "bakin, ben ölümü takmiyorum; yok yok ben ölmek istemiyorum ve minik bavyerali bir kiz olarak daglarda sarki söylemek istiyorum" der gibi...
    almanya'da yasayan birisi olarak garibime giden seylerden birisi de, filmde görülen bircok karakterin daha bir-iki yil öncesine kadar yasiyor olmasi; hatta kimisi halen hayatta; mesela bunkeri en son terk eden adamcagizla daha 2 hafta önce yapilan mülakati okudum. daha önce de bir entride yazmistim sanirim; postanede calisan elemanin yaka kartina bakip "mengele" soyadini görmek insanin icini ürpertiyor, hele hele josef mengele'nin dogup büyüdügü sehirde oluyorsa bu olay. tarihin elle tutulacak kadar yakin oldugu bir ülke burasi.

    sonuc olarak yillarca aklimdan cikmayacak, bruno ganz'a hayranligimi bin kat arttiran, savasin son anlarinda bile hala düzen-organizasyon pesinde kosan alman halkini daha bir anlamami saglayan bir film bu.


    (kwisatz haderach - 21 Eylül 2004 10:05)

  • comment image

    bugun the wall street journal'da hakkinda kapsamlica bir elestiri yazisi vardi. tahmin edeceginiz uzere oldukca iyi bir yaziydi. ve bir-iki ayrinti oyle ballandirarak anlatilmisti ki filmi gercekten gorme arzusu uyandi icimde. yazida hitler'in sahiciliginden ve filmde onu sahici gosteren birkac detaydan bahsedilmisti. spoiler olarak algilamadim, zaten spoiler olsa onlar oraya koymazlar diye dusunerek buraya * da aktarayim dedim. yine de, ayrintilari dahi filmi gormeden once ogrenmek istemiyorsaniz saygi duyarim. o takdirde yazinin geri kalanini lutfen okumayin...

    * * * * * * * *

    yazida anlatilanlara gore filmde savasin kaybedilmesine yakin hitler'in kendi icinde yasadigi firtinalar cok guzel anlatilmis. bruno ganz isvicreli olmasina ragmen hitler'i (film icin) yemis bitirmis. hitler karakterini calistigi kaynaklar arasinda emsalsiz bir bant kaydi -fin bir diplomatin caktirmadan kaydettigi, hitler'in aksam yemeklerinden sonra surekli olarak yaptigi monologlarin birinden yaklasik 7 dakikalik bir kayit- da var. dolayisiyla yazida bruno ganz'in vurgulamalarinin * neredeyse kusursuz sekilde hitler'e benzediginden bahsediliyor. hitler'i sadece imgesel bir canavar, herkesin gozundeki ocu kisvesinden cikararak onun da neticede kanli canli bir insan oldugunu gozler onune serdigi ve bunun da bazen (adeta) insani rahatsiz edici boyutlara geldigi anlatiliyor. hitler'in de en nihayetinde bir insan oldugunu anlatan detaylar arasinda uniformasindaki yemek lekesi ve sevgilisini son bir kez optukten sonra agzindan sarkan, sevgilisiyle arasinda uzayip sonra da kopan bir tukuruk parcasi * var... her seyden sonra "hitler'i bu kadar yakindan tanimaya gerek var mi?", "bir canavari insan olarak gostermek ne kadar dogru?" gibi sorular havada kaliyor. filmi daha gormeden bu kadar seyi ogrenmek beni etkiledi. simdiden bu sorulara -makalenin de yardimiyla- sardim. bakalim bir de filmi gorunce ne dusunecegim... belki de sukut-u hayal olacak benim icin, cunku okudugum yazinin tadi damagimda kaldi. beklentilerim yuksek!..


    (izmirian - 23 Eylül 2004 21:27)

  • comment image

    almanya'da çok büyük tartışmalara ve fikir çatışmalarına neden olan film. bir kısım edebiyatçı, tarihçi ve filozof (ve halkın büyük bölümü), adolf hitler'in filmde "normal bir insan gibi", hatta "sevecen bir amca" kıvamında gösterildiğini söyleyerek bunu "verharmlosung"* olarak nitelendirmektedirler. bunlara göre, hitler'in ne kadar kötü bir adam olduğu, yahudi katliamından ne derecede sorumlu olduğu filmde yeterince yansıtılmamakta, hitler halka sempatik gösterilmeye bile çalışılmaktadır.

    halbuki, filmde anlatılmak istenen şey tam da hitler'in - belki kötü, belki çok zeki, belki deli - ama nihayetinde sıradan bir insan olduğudur. yani, hitler bir milletin başına geçmiş, onları istemedikleri bir yöne sürüklemiş, ondan sonra da etrafındaki herkesi bizzat öldürmüş kana bulanmış bir katil, bir canavar, insanlık dışı bir mahluk değildir. o da bir insandır, ona inananlar da insandır, başkaları olsun, kendileri olsun, çocukları veya yandaşları olsun, öldürdükleri kişiler de "insan"dır.

    peki nedir almanları bu kadar dehşete düşüren bu filmde? eğer hitler bir cehennem zebanisi değilse, kimdir suçlu? film ilk kez bu suçu tek başına hitler'e yüklememekle çok büyük bir dönüm noktasıdır belki de, zira suçlu olanın, hitler de dahil olmak üzere, "insanlar" olduğunu göstermiştir. kolaydır bütün günahları kendimizden başkasında, bir idolde, bir canavarda aramak. kolaydır sırf çoğunluk kendisini sütten çıkmış ak kaşık gibi hissetsin diye bir-iki kişiyi tanrılara kurban etmek, dışlamak, cezalandırmak...

    der untergang bunu aşmak yolunda ilk kez bir adım atmıştır edebiyat-sanat dünyasında. nitekim, kendisini, ideallerine de yönetim kabiliyetine de bütünüyle inanmadığı bir führer'in uğruna kurban etmeye hazır bulunmuş olan sekreterin ağzından beyinlere zımba gibi vurulan "genç olmak bir bahane değildir, bunu anladım" sözleri göstermektedir, herkesin ne kusuru varsa kendisinde araması gerektiğini, hitler'de stalin'de mussolini'de değil...

    der untergang'ın başlattığı şeyi diğer dünya halklarının da sürdürmesi zorunludur. ikinci dünya savaşının ve hatta bütün savaşların, insanlığın çektiği bütün acıların gerekçesini başkasında, başka halklarda, başka devletlerin başındaki tek bir kişide veya bir grupta aramak kolaydır. insanlara kahraman veya canavar olarak gösterilen her insan da, tabii ki bir insandır. önemli olan, o insanın simgelediği şeylerden ne kadarını kendimizde bulundurduğumuzu, üzerimizde taşıdığımızı görebilmek ve sorumluluktan kaçmamaktır.


    (calendil - 25 Ekim 2004 22:29)

  • comment image

    savaşın manasızlığı üzerine bir deneme daha.

    --- spoiler ---
    magda goebbels'in nasyonel sosyalizmi anneliğinin bile üstünde tutması, tüm çocuklarının yaşama haklarını, bir programlanmış bir android edası ile sessizce ellerinden alması, bir nazi generalinin intiharından evvel içtiği son sigarayı, 20 saniye sonra öleceğini bilmesine rağmen, söndürme ihtiyacı hissetmesi, hitler'in eva braun ile evliliği esnasında bir yandan sekreterinin onun vasiyetini hazırlaması, diğer yandan evlendirme memurunun "ırkınız saf mı hitler efendi?" soruları ile prosedürlere sadık kalması ilk anda akla gelen sahneler gözümde.
    ---
    spoiler ---


    (hominem te memento - 13 Mart 2005 20:26)

  • comment image

    "halkım zayıf düştü ve doğa yasaları gereği ölmeleri gerekiyor" sözünde kanımın donduğu film...
    goebbels ailesinin çocuklarını öldürdüğü sahnede de idelojik fanatizmin varacağı son noktayı gördüm...


    (bozkirin kalbini hizlandiran mizrak - 28 Mart 2005 09:21)

  • comment image

    2.dünya savaşı hakkında izlediğim en iyi film.sinema tarihinde rastlanmayacak derecede objektif olması bir yana,”vurdulu-kırdılı,animasyonlu-efektli” amerikan popcorn filmlerinin tersine “derin,etkileyici,orijinal” bir anlatıma sahip.

    almanların bu filmi sevmemesini anlıyorum çünkü ciddi bir sorgulamadan,tarihi özeleştiriden kaçarak “o dönemde hitler adlı bir canavar vardı,milyonlarca insanın ölmesinin tek sorumlusu o dur,herkesi kandırmıştı… ” sözünden başka söz etmeyerek “günah keçisi” yaptıkları hitleri her fırsatta lanetleyerek,basit bir vicdani rahatlama yaşıyorlar,işin kolayına kaçıyorlar.

    oysa film bize tek mutlak suçlunun hitler olmadığını,nasyonal sosyalizm’ın olmadığı bir dünyada yaşamak istemeyen,inandıkları davayı kaybedince intihar etmekten çekinmeyen onlarca insanın;bu sapık ideolojiye bağlı savaşmış;güçsüz olanın öldürülmesini doğanın kanunu sayarak kendini rahatlatmış milyonlarca alman askerinin de onun kadar suçlu olduğunu gösteriyor.

    ve kanımca film bu yönüyle;rasyonel bir tarih analizi yapmanın ötesinde,günümüze de ışık tutuyor.günümüz uluslar arası siyaset sahnesinde bir çok kişinin adolf hitler ile george bush u aynı kefeye koyması ve george bush u eleştirme argumanlarını da bu eşitliğe dayandırması bu kanımı güçlendiriyor.

    nasıl ki,bugün dahi hitler i sadece “sapık,katil,kan emici…” sözleriyle eleştiren kesim,emperyalist kaynak savaşlarından,2.dünya savaşı koşullarındaki almanya dan,versay anlaşmasıyla bir “kurtarıcı” arayan bu ulusun psikolojisinden,bu arayışla hitler e,nasyonal sosyalizm adlı sapık ideolojiye bağlanmasından,bu bağlılıkla “vicdanen rahatsız olmadan” milyonlarca kişiyi öldürmesinden pek bahsetmiyorsa korkarım george bush u eleştiren kesim de aynı hataya düşüyor.abd nin işgallerine haklı olarak tepki duyan bu kesim,tepkilerini ne abd ye ne dünya düzenine yöneltiyor.tepkileri direkt olarak george bush a yönelik.öyle bir hava yaratıyorlar ki,sanki abd yıllardır dünya barışını korumuş,geliştirmiş de george bush adlı “maymun”,halkını kandırarak başa geldikten sonra bir anda abd politikasını değiştirmiş,oraya buraya saldırmaya başlamış…ve sanki george bush bir dahaki seçimleri kaybederse “dünya kurtulacak…”

    işte bu film,2.dünya savaşının çok az bir kısmını göstermiş olsa dahi,bu basit eleştiri mantığını aşıyor.
    evet,2.dünya savaşının sorumlusu sadece hitler değildi,hitler in geliştirdiği “nasyonal sosyalizm” adlı sapık ideoloji ve bu ideolojiye bağlanmış milyonlarca alman vatandaşıydı.dünya bu gerçeği kabullenmekte hala zorlanıyor.
    evet,bugünkü abd işgallerinin sorumlusu da sadece george bush değildir.”ileride kendimize tehdit yaratacağını düşündüğümüz herhangi bir yere mudahale hakkımız vardır.” şeklinde özetlenebilecek sapık ideoloji ve “teror paranoyası” ile bush u destekleyen abd halkıdır.

    daha da derine inersek,ikisinde de ana etken,doymak bilmeyen kapitalizmdir.

    dünya,hitler hakkında “objektif” bir filmi daha yeni yapabildi.
    çok merak ediyorum,george bush ve abd hakkında ne zaman objektif bir film yapabilecek? ya da yapılabilecek mi?
    tarihin yükünü canavarlara,vamprilere,hayali iblislere yüklemeden,kendimizi ne zaman eleştirebileceğiz?


    (myrkul - 8 Nisan 2005 14:46)

Yorum Kaynak Link : der untergang