Spartacus (~ Spartaküs) ' Filminin Konusu : Trakyalı bir asker olan Spartacus sürekli baskısı altında kaldıkları Roma Cumhuriyeti ile birlikte Getaelar'a karşı savaşmak için Roma ordusuna katılır. İlk çarpışmadan sonra Spartacus doğuya doğru çekilen Getae ordusunu takip etmek yerine Karadeniz'e gitme emri veren Gaius Claudius Glaber'a karşı gelir ve köyüne gitmeye karar verir. Köyüne yaklaştığında Getaelar'ın orayı mahvettiğini görür ancak karısı kurtulmuştur. Geceyi bir mağarada karısıyla geçiren Spartacus'u sabah Roma ordusu bulur. Glaber, Spartacus'u köle olarak alır ve karısını da Suriyeli bir tüccara satar. Spartacus daha sonra Ludus'a (Batiatus'un gladyatör okulu) girer ve karısını bulmak için savaşmaya başlar.
Ödüller :
Dr. Strangelove or: How I Learned to Stop Worrying and Love the Bomb(1964)(8,4-418841)
Paths of Glory(1957)(8,4-152108)
2001: A Space Odyssey(1968)(8,3-549082)
The Bridge on the River Kwai(1957)(8,2-185535)
Barry Lyndon(1975)(8,1-131804)
Ben-Hur(1960)(8,1-197830)
The Killing(1956)(8,0-72137)
Lolita(1965)(7,6-94868)
Eyes Wide Shut(1999)(7,4-271430)
The Vikings(1958)(7,1-11031)
Killer's Kiss(1955)(6,7-18697)
Fear and Desire(1953)(5,6-7581)
Academy Awards - Oscar : "En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu"
Academy Awards - Oscar : "En İyi Sinematografi"
m.ö. 73 yılında 73 arkadaşıyla birlikte köleliğe karşı ayaklanma başlatan ve çarmıha gerilerek romalılar tarafından öldürülen spartalı köle
(portland - 14 Mart 2002 22:33)
önünde saygıyla eğildiğim, atatürk'le beraber adını her duyduğumda tüylerimi ürperten (saygı ve sevgiyle) tarihi kişilik. sadece özgürlüğü için mücadele etmiş asil insan. spartakus, rodoplar’da özgür bir trak olarak doğmuştur. roma ordularına esir düşmüş ve gladyatör olarak satılmıştır. isadan önce 73’de, 70- 80 kadar diğer gladyötör arkadaşı ile kaçmayı başarmış ve roma’yı temellerinden sarsacak en büyük köle isyanının lideri konumuna yükselmiştir. aslında -başlangıçta- spartakus’ün ve çevresindekilerin tek niyetleri sadece kaçıp kurtulmak, tadını bildikleri özgürlüklerine yeniden kavuşmaktır. buna karşın, yaşadığı dönemin koşulları sonucu spartaküs ve diğer kaçak gladyatör yoldaşları bir anda efsaneleşmişlerdir. saflarına yeni yeni kaçak köleler katılmaya başlamıştır. aileleri ile birlikte peşlerine takmış oldukları bu yeni kişilerin sorumlulukları, spartaküs’ü bağlamıştır. spartaküs, 70- 80 bin kadarı silahlı olan ve diğerleri ile birlikte sayıları yüz bini aşan kölenin başında büyük bir isyanın liderliğine sürüklemiştir kısa sürede. roma'yı temellerinden sarsacak olan isyan ancak i. ö. 71’de bastırılabilmiştir. spartaküs ve arkadaşları başlangıçta sadece kaçmayı düşündükleri için taktik hatalar yapmışlar ve en zayıf anında roma'nın üzerine yürümemişlerdir. yaptıkları bu taktik hatalar, roma’ya zaman kazandırarak toparlanma olanağı sağlamıştır. spartaküs ve yoldaşlarının yenilgilerinin temel nedeninin bu olduğu düşünülebilir. yukarıda özetlenen önemli hatanın yanıda, değişik kültürlerden gelmiş olan köleler arasında sürekli bir birlik ve disiplin sağlanamamıştır. özellikle toplumsal gelişmenin çok daha alt basamaklarından gelmiş olan galyalı (fransızların atalarının birkısmı, kelt’ler olmalı) ve germen (alman) kökenli köleler, disiplin altına alınamamışlardır. spartaküs'ü "roma'yı diriltmekle" ve "tiranlıkla" suçlayan bu kölelerin birlikten kopmaları, yenilgi üzerinde etkili olmuştur. diğer yandan köle olarak doğmuş olanlar, özgürlüğün anlamını ve tadını bilmeyen köleler olaylara seyirci kalmışlardır. böylece, geniş bir köle kitlesinin isyana seyirci kalması da yenilgide etkili olmuştur.adını günümüzdeki trakya’ya veren traklar; bulgaristan tarihçilerine göre ön- bulgarlar, bölgenin en eski halklarındandırlar. tarihin babası herodotos (i. ö. 490- 425), traklardan sık sık sözetmektedir. herodotos'un anlatımlarından traklar'ın o yıllarda farklı aşiret yapıları içinde orta barbarlık aşamasında yaşayan bir halk olduğu anlaşılmaktadır. yine aynı anlatımlardan traklar'ın sonderece yiğit ve cocukca bir halk oldukları ortaya çıkmaktadır. yapıtının biryerinde herodotos, büyük dareios’un iskitler’e yönelik başarısız seferini (i. ö. 513- 512) anlatırken bir trak aşiretinden sözetmektedir... daha istros’a (tuna nehri) varmadan önce dareios’a direnen getai adlı bu trak aşiretinden, “ölmek istemeyen halk” olarak sözetmektedir herodotos. tarihin babası, onların çocukça inançlarını şöyle anlatmaktadır: “...ölümlü olduklarına inanmazlar. ölenin tanrısal ruh zalmoxis’e veya diğer adıyla gebeleizis’e kavuşacağına inanırlar. her beş yılda bir içlerinden birini kura ile seçip zalmoxis’e haberci olarak yollarlar. habercinin görevi halkın dileklerini iletmektir. aralarından üç kişi ellerinde küçük mızraklarla ortaya çıkar. diğerleri haberciyi ellerinden ve ayaklarından tutarak kaldırıp mızrakların sivri uçlarının üzerine bırakırlar. eğer haberci ölürse, tanrının bu kişiden hoşnut olduğu anlaşılır. ölmezse eğer, haberciye kızarlar, onu kötü niyetli olmakla suçlarlar ve yerine bir başkasını yollarlar. şimşeğe ve yıldırıma karşı gökyüzüne ok atıp tanrılarının gözünü korkutmaya çalışan traklar bunlardır. zira onlar kendilerininkinden başka tanrının bulunabileceğine inanmazlar.” makedonyalı büyük iskender’in i. ö. 330’lu yıllarda doğuya başlattığı sefere traklar’da illiryalılar gibi paralı askerler olarak süvari birlikleri ile katılmışlardır. bölge, isa’dan yarım yüzyıl kadar önce tamamen roma imparatorluğu’nun denetimi altına girmiştir... isa’dan 500 yıl kadar sonra karpatlar’dan slavlar (güney slavları) bölgeye, balkanlar'a inmeye başlamışlardır. ve ardından, yaklaşık 150 yıl kadar sonra, karadeniz’in kuzeyindeki türk boylarından olan bulgarlar, kağan asparuh’un komutasında 679'da tuna'yı geçerek günümüz bulgaristan’ına, traklar’ın ve kendilerinden önce gelmiş olan güney slavları’nın yaşadıkları doğu roma (bizans) iktidar alanına girmişlerdir. asparuh komutasındaki bulgar ordusu, burgaz yakınlarındaki güneşli kıyı'da, doğu roma (bizans) ordusunu yenerek yeni yurtlarının kapısını açmıştır. türkçe konuşan şamanist bulgarlar, kendilerinden yüz yıl kadar önce gelmiş ve toplumsal gelişmenin daha üst basamaklarında olan, tarımla uğraşan güney slavları ile 681 yılında konfederatif bulgar devletinin temellerini atmışlardır. konfederasyon'da asıl olarak savunma görevini üstlenen bu ilk bulgarlar, süreç içinde traklar, visigotlar (batı gotları, almanlar’ın atalarından), slavlar ile karışmışlar, güney slavları'nın kültürü içinde erimişlerdir. onların dillerini konuşmaya başlamışlardır. ve şüphesiz traklar onlardan, bulgarlar’dan çok önce tarih sahnesinden çekilip kaybolmuşlardır.i. ö. 72’de silahlı güçleri henüz 70 bin kişi civarında iken spartakus, roma senatosu’nun iki ayrı komutanla birlikte yolladığı dört lejyonu yenmiştir. ardından merkezi italya’da konsüllere ait bir orduyu yenmiş ve sonra kuzeye dönerek bir zafer daha kazanıp alpler’in yolunu açmıştır. fakat galyalı ve germen köleler bu yolu reddedince, güneye dönmek zorunda kalmıştır. bu dönemde spartakus’un silahlı gücü 120 bin kişiye ulaşmıştır. yolu üzerinde karşılaştığı, crassus komutasındaki altı lejyonun ve ayrıca konsullere ait dört lejyonuun birleşmesinden oluşan büyük askeri gücü yenmiştir... spartaküs komutasındaki köleler, çizme'nin sicilya’ya en yakın yerine, mesina’nın karşısına dek inmişler ve i. ö. 71’de burada bir yerleşim merkezi kurmuşlardır. spartakus, sicilyalı korsanlarla ilişkiye geçerek güçlerini gemilerle karşı tarafa geçirmeyi hesaplamıştır ama, korsanlar tarafından aldatılmıştır. sonuçta spartaküs zaman yitirmiştir... spartaküs için boşa geçen bu süre içinde roma, ispanya’dan yeni lejyonlar getirtmiştir. spartakus’ün cephesinde ise, disipline gelemedikleri için o’nu tiranlıkla suçlayan galyalı ve germen köleler birlikten kopmuşlardır. spartaküs'ün saflarından kopanlar, roma’yı yenebilmek için roma gibi düzenli, örgütlü ve disiplinli olmak gerektiğini kavrayamayan "aşağı barbar"lıktan gelme tamamen özgür düşünce yapısına sahip kölelerdir. roma artık spartaküs’u korkuyla ciddiye almaya başlamıştır... spartaküs'ün çok akıllı, eğitilmiş ve askeri bir dehaya sahibolduğ söylenmektedir. yönetimden hoşnutsuz bazı romalı aydınların spartaküs’ü desteklediği yönünde bilgiler vardır. ayrıca, yine merkezi yönetimden, roma'dan hoşnutsuz bazı liman kentlerinin de spartakus ile ilişki içinde oldukları bilinmektedir. bunlar, ticaretle uğraşan ve roma'ya vergi ödeyen kentlerdir. sonuçta kaçamayacağını anlayan çaresiz spartakus, bu kez yeniden kuzeye dönmüş ve roma üzerine yürümüştür. fakat artık gecikmiştir ve düşmanının toparlanmasına olanak sağlamıştır... diğer yandan, galyalı ve germen köleler birlikten kopmuşlardır... spartaküs imdatlarına yetişemeden, crassus’un ordusu, spartaküs'ün saflarından kopmuş olan galyalı ve germen kölelerin oluşturdukları güçleri yakalayıp ezmiştir... crassus’a bağlı ordunun bazı parçaları karşısında kazanılan ufak zaferlerin ardından, parçalanarak zayıflamış olan spartakus güçleri, crassus’un asıl büyük ordusu ile güney italya’da, siler nehri yakınlarında karşı karşıya gelmiştir... crassus’un ordusunda, ileride pleplerden (roma ordusunun temelini oluşturan küçük toprak sahibi özgür vatandaşlar) yana bir tiran olacak ve ardından latifundistler’in (büyük toprak sahipleri) komplolarına, cinayetlerine kurban gidecek olan genç yul sezar’da (julius caesar) vardır.kölelerin bu son savaşlarında spartakus’un öldüğüne inanılmıştır ama, ölüsü asla bulunamamıştır... profösör b. mcmanus’un zamanın romalı tarihçisi appian’dan aktardığına göre, esir alınan 6 000 köle, ünlü gladyatör okulunun bulunduğu capua kenti ile roma arasındaki appian yolu üzerinde çarmıha gerilmişlerdir. sayıları yaklaşık 5 000 kadar olan köle kuzeye doğru kaçabilmişlerdir ama, ispanya’dan crassus’a destek amacıyla gelmekte olan pompey komutasındaki ordu tarafından roma’nın kuzeyinde elegeçirilmişlerdir... haklı başkaldırının bastırılmasında asıl rolü crassus oynamış olmakla birlikte, heriki askerde, crassus ve pompey, senato’ya konsul seçilerek ödüllendirilmişlerdir. ve roma bu büyük başkaldırıdan sonra yapısında, kolonileri ile olan ilişkilerinde reform yaparak günümüzdeki emperyalist ilişkiler ağını çağrıştırır bir örgütlenmeye gitmiştir. sömürgelerinde -birölçüde tatmin ettiği- işbirlikçi güçler yaratmış ve asıl olarak iktidarını bunlara dayandırtmıştır. esas itibariyle kolonilerindeki işbirlikçi güçlere dayanarak varlığını güvenlik altına almıştır. zamanına göre en üstün bilgilere ve teknolojiye sahibolmasına, en mükemmel örgütlenmeyi gerçekleştirmesine karşın, sistemin temellerinin sömürü ve baskıya dayanıyor olmasından kaynaklanan antagonizmalar (toplumsal uzlaşmazlıklar) sonucu roma imparatorluğu yıkılmaktan kurtulamamıştır. bu kanlı karmaşık uzun süreci mümkün olduğu kadar doğru biçimde bir- iki cümle ile soyutlamaya çalışırsak, şunları söyleyebiliriz... köle emeğinin verimsizliği, büyük toprak sahiplerinin (latifundistlerin) roma ordusunun temelini oluşturan küçük toprak sahibi özgür vatandaşlar (plepler) aleyhine sürekli şişmeleri, pleplerin çöküşleri ile birlikte biryandan ordu zaafa uğrarken diğer yandan hoşnutsuz yarı aç ve işsiz yığınların doğması, roma ekonomisini temellerinden sarsmıştır. ekonominin yediği darbe, orduyu ve donanmayı zayıflatmıştır. sistemin merkezindeki bu zaaf, kolonilerle olan ticaretin zaafa uğramasına, kolonilerin denetlenmelerinin güçleşmesine ve sonuçta kolonilerdeki bağımsızlık eğilimlerinin, başkaldırıları artmasına neden olmuştur. diğer yandan, medenileşmiş veya sınıflı topluma geçerek artık ürünle derin bir işbölümünü ve köleliği başlatmış olan toplumsal çelişkilerle dolu bu dünyanın veya roma'nın sınırları dışındaki henüz medenileşmemiş, göçebe, yarı göçebe veya bu katagorilerin değişik aşamalarındaki orta ve yukarı “barbar” germen ve kuzey asyalı halklar büyük bir nefretle roma’ya sürekli saldırmışlardır. dışarıdan gelen bu "barbar" saldırıları içteki toplumsal uzlaşmazlıklar ve çürüme ile birleşince, batı roma’nın sonu gelmiştir. doğu roma imparatorluğu'nun ömrü ise -bilindiği gibi- daha uzun olmuştur. parçalanan batı roma imparatorluğu'nun kalıntıları olan latifundistler'den (büyük toprak sahipleri), batı’nın bölünmüş feodal sistemi doğmuştur... bu satırları yazanın yüreği ise, neyin ne olduğunu hiç anlamadığı zamanlardan beri roma’ya karşı olmuş, roma’dan nefret etmiştir. roma'ya başkaldıranları sevmiştir.karl marks’ın en sevdiği, hayranlık duyduğu tarihi karakter olan spartaküs’ün “kazansa” bile yenilmiş olacağı gerçeğini kavramak gerekir. çünkü, spartaküs savaşı kazansa idi, zorunlu olarak yıktığının yerine geçecek ve süreç içinde onun gibi olacaktı... tarihin tekerleği, karmaşık helezoni bir yol izleyerek spartaküs’ün ve peşindeki kölelerin temsilettikleri ve insan soyunun çocukluğu olan göçebe veya yarı göçebe özgür “barbarların” dünyasının aleyhine dönmekteydi... değişik medeniyetler, sahiboldukları teknoloji ile insanların doğa üzerinde artan ölçülerde hakimiyet sağlamalarına yardımcı olmuşlardır. bu anlamda insan soyunun özgürlüğünü sürekli geliştirmişlerdir. fakat diğer yandan, gelişmekte olan bilimin ve teknolojilerin ve bunların yardımıyla doğan artık ürünün sadece imtiyazlı sınıflar tarafından denetliyor olması, üretim araçlarının özel mülk haline getirilmesi, insanlığın çoğunluğunun toplumsal anlamda köleleşmesinin ve her türden toplumsal baskının, haksızlıkların, işkencelerin yolunu açmıştır. kısacası, olumlumluluklarının yanında, medeniyetlerin insanlara derin acılar veren yüzleri de vardır. bu ikinci yüzleriyle, insanların çoğunluğunun özgürlüklerini ellerinden alan ve onları acılarla dolu tutsaklıklara mahkumeden yüzleriyle medeniyetler, halen aynı yollarında yürümektedirler... tam bilincinde olmadan medeni dünyanın sözkonusu baskıcı yapısına başkaldıran spartakus’un ve diğer kölelerin temsil ettikleri toplumsal anlamda özgür ama, teknolojik olarak geri -ilkel komünist- dünya, daha o yıllarda hızla yokoluş sürecine girmişti. kısacası, barbarlar herhangi bir medeniyeti yıksalar bile, ya onun yerini alarak yenilecekler, ya da bir süre sonra yine aynı sorunla yüzyüze kalıp yokolocaklardı. spartaküs'ün özgürlük düşü, bilimin ve teknolojinin çok çok daha ileri olduğu aşamalarda, belki binlerce yıl sonra enternasyonalist modern komünist bir dünya da gerçek olabilecektir. ve o dünyaya ulaşılıncaya dek, spartaküs'ün haksızlıklara yönelik başkaldırısı tüm haklı başkaldırıların esin kaynağı olmayı sürdürecektir...yolları tıkanınca, spartaküs, roma’yı yıkarak onun yerini almak gerektiğini, veya başka çaresi kalmadığını anlamıştır. roma’yı taklit eden bir disiplini köleler üzerinde uygulamaya kalkışmıştır. bu ise, spartaküs’ü "roma’nın yerini almakla", "tiranlıkla" suçlayan galyalıların ve germenlerin kopmaları sonucunu doğurmuştur. ve gerçekten de spartaküs roma’yı yenme olanağına sahip olsa idi, belki başlangıçta göreceli daha adaletli bir sistem oluşturacaktı ama, sonuçta roma’yı yeniden bir başka adla ve belki daha da güçlü olarak diriltmekten öte çıkış yolu bulamayacaktı. bu yol ise spartaküs’ün “kazanarak” yenilmesi demekti sadece... tarihleri boyunca türkler ve akraba asyalı topluluklar benzer süreci, “kazanarak” yenilme sürecini üst üste çok yaşamışlardır... iki tanınmış yazar tarafından, spartaküs üzerine, iki ayrı roman yazılmıştır. sözkonusu romanların aralarında bazı paralellikler olmasına karşın, yine de bunlar tamamen farklı yapıtlardır. bunlardan birincisi ve bence daha ilginç olanı, arthur koestler (1905- 1983) tarafından 1939’da kaleme alınmış ve aynı yıl basılmış olan the gladiators (gladyatörler) adlı romandır. koestler’in ilk romanı olan ve türkçesi de bulunan kitap, spartaküs ayaklanmasını bilinebilen tarihi gerçeklere dayanarak şiirsel bir üslupla anlatmaktadır. spartaküs adlı diğer roman, 1914 yılında new york’da bir işçinin oğlu olarak doğan ünlü amerikalı yazar howard fast tarafından 1951 yılında kaleme alınıp aynı yıl basılmıştır. daha çok tarihi romanları ile tanınan howard fast’ın bu yapıtı, dalton trumbo tarafından senaryolaştırılmış ve ünlü yapımcı stanley kubrick tarafından 1960 yılında film olarak üretilmiştir. seyredenlerin bildikleri gibi, spartakus rolünü kirg douglas oynamıştır.köleliğe başkaldırısı ile her dönemde ezilenlerin, tüm haklı başkaldırıların sembolü olan spartaküs, proletaryanın haklı başkaldırısı içinde bayrak olma niteliğini korumuştur... spartaküs’ün ve diğer kölelerin özlemini duydukları kaybedilmiş cennet, insanlığın o güzel ve özgür çocukluk yılları, elbette ileride, zamanı olgunlaşınca, tüm sınıf, cins ve soy farklarının yokolduğu bir dünyada en ileri teknolojilerin üzerine basarak ve en üst düzeyde gerçekleşecektir... kaynaklar: yusuf küpeli http://www.sinbad.nu/www.wikipedia.orgkendim
(spartacusun donusu - 4 Kasım 2007 17:35)
tarihciler tarafindan trakyali oldugu iddia edilsede daha spesifik olarak "keşanlidir".. "aydi bre kizanlar isyan edelim be yav. yeter bu zulum bize cektirilen.. kapcikagizlilarin adlerini bildirelim" diyerek ayaklanmasina ayaklanmistir.. hoş 2 tane lejyoner alayini da tarumar edip neseli bir hasan mutlucan türküsü esliginde alpleri gecip, makedonya üzerinden keşan a gelebilirdi, krallar gibi hayat yasardi orada, özgür olurdu, bir tane kücük tarlasi olurdu, domat ve bilhassa sivri biber ekerdi ama kendisini bilmez bir kac kapcik agizli gladyatorun gazlamasi ile "aman milan roma maci var onu izleyelim hafiz" demesi ile yine güney italyaya dogru yoneldiler.. (entrynin bundan sonrasini hababam sinifi müziginin slow versionun da okursaniz daha güzel, daha nefis olacaktir) emegin ve bilhassa emekcinin dostu bu kitle, geldikce gelen, donanimli ve parali ve karni tok lejyoner ordulari tarafindan pare pare edildi.. spartağküs ve yandasi 6000 kisi, su çizmeye benzeyen italyan yarim adasinin, topuk kismisndaki ,apulya da carmiha gerildiler.. hatta denir ki 6000 kisi carmiha oyle gerilmistir ki, apulya ile capua arasindaki yolun kenari silme carmihla dolmustur
(azuth - 29 Ocak 2008 21:34)
"dün; sahiplerimiz için yaşıyorduk, yarın ise kendimiz için öleceğiz. işte özgürlük budur."şeklinde bir cümle sarf etmiş aşmış kişilik. tarihte kayıtlı olan ilk anarşist.bir yerlerden tanıdık geliyor ya, du bakalım.(bkz: ya istiklal ya ölüm)
(punkertifo - 6 Eylül 2008 15:24)
dünya tarihine kölecilige ilk ba$kaldiran insan olarak geçen efsane adam.yazilacak cok $ey var ama ciddiyeti sevmiyor bazilari burada :)
(rotting horse on the deadly ground - 8 Temmuz 1999 00:00)
"bir insan ölünce her şeyini kaybeder ama bir köle ölünce sadece acılarını kaybeder" demiş bir köle.
(click click boom - 19 Şubat 2010 21:35)
"vurur dağın doruğundanatmacamın çalkara,yalın gölgesi...kuş vurmaz, tavşan almaz,ama aç, azgınköpekbalıklarıydı parçaladığıbak, tiber saygılı, suskun...bak nilüfer dizisi zinciri...bunlar bukağısı, kolbağlarıdır,cihanın ilk umudu, ilk sevgilisi,ve ilk gerillası spartakus'un...susuyor yeşil.."ahmed arif
(ynktn - 18 Nisan 2010 20:15)
tarihin bilinen ilk devrimcisi, proletarya sınıfının ilk ate$leyicisi.
(uco - 19 Aralık 2002 22:22)
bir demet tiyatroda bir işçi karakter vardı, sosyalist bir işçi karakter!erdal tosun ya da gürdal tosun oynardı; o karakter habire spartacusun başkaldırısından bahsederdi, kölelerin ayaklanmasının, işçilerin ayaklanmasına benzediğini söylerdi. işte spartacus odur. başkaldırıdır, yoksa arenada kan, seyircide tezahürat değildir.
(onceinsan - 5 Ekim 2010 11:08)
kaliteli insanların giderek daha çok azalmalarını üzüntüyle izlediğimiz şu çağlarda, geriye bakıp avunmamızı sağlayan insan kişisi. nice spartacuslar geldi geçti. hepsi yenildiler be sözlük. ne olurdu kazanan olsalardı? insan nesli gitgide ucubeleşiyor. denizin torunlarını görsek fena mı olurdu şimdi. varsa yoksa itlik hergelelik kol gezmekte. cesurlar faili meçhullerle, hileyle, idamlarla yok edilmekte. geriye sinsice ilerleyen korkak kalitesiz insanlar kalmakta. ne olacak bu insanlığın soyu?
(makel - 24 Ocak 2011 18:25)
öldüğünde çantaşından nutuk çıkmıştır.
(kurt rambis - 21 Ekim 2011 12:35)
imparatorların yüzyıllar sonra hatırlanmak için boylarının on katı büyüklüğünde heykeller diktirdiği çağlarda (evet nero'dan bahsettik) spartaküs özgürlük savaşıyla binlerce yıl daha hatırlandı ve hatırlanacak.ölümünden sonra mezarı bulunamamış, bulunmasına da gerek kalmamıştır zaten.derler ki son savaşın ardından kaçmayı başaran 6 bin köle ele geçirilip roma'dan capua'ya kadar çarmıha gerilmiştir.
(prf quirrel - 13 Nisan 2013 11:33)
gerçek adı unutulan ama yaptıkları ile insanlara umut olan kişiliktir. yaptıkları ve mücadelesini sonuna kadar destekliyorum. zaten dünyada ya romalısın ya spartacüs.
(pepecan - 13 Nisan 2013 15:49)
"bir gün roma çökecek. fakat sen her zaman hatırlanacaksın."
(king of gondor - 14 Nisan 2013 01:47)
m.o.* 71-73 yılları arasında roma'da gerçekleştirilen köle ayaklanmasının önderi.
(radiyogafa - 2 Aralık 2003 05:13)
genelde hakkinda olumlu olarak bahsedilen, roma imparatorlugu'na karsi isyan baslatmis ve buna onderlik etmis trakyali. kole oldugu ve yonetime karsi baskaldirdigi icin duyulan sempati genelde romantik seviyede kalir. halbuki spartakus'un tarihte verdigi ders basarisindan degil, basarisizligindan kaynaklanir. monarsiye karsi ciddi tehdit olusturmasina, iki roma lejyonunu yenmis olmasina ve koleleri ozgurlugune kavusturmayi istemesine istemis, etrafindakilere 'ayde bre kizanlar, suunlarin avalarini bi dagitalim beyaw' gibisinden seslenmesine ragmen, bu koskoca imparatorluk nasil yonetilir diye bir dusuncesi olmadigindan, bi ise kalkisip bi duzeni kaldirmak istemesine ragmen, yerine koyacagi duzeni hic dusunmediginden (hitler de ayni sebepten yenilmisti), crassus tarafindan maglup edilmistir. spartakus yenilince butun koleler yenildi sayilmis ve 6000 adam carmiha gerilmistir.ayrica bu sozde sempatik kisiligi, donemin unlu dusunurleri sevmezler. hatta cicero, philippicae soylevlerinde bir yandan marcus antonius'a iyice giydirirken bir yandan da spartakus'a iyiden iyiye sovmektedir.ataturk'un basarili olmasinin sebeplerinden biri de, bu ornekte neyin yanlis yapildiginin kendisi tarafindan iyi irdelenmis olmasidir.
(kal ho naa ho - 24 Mayıs 2004 15:23)
capua kentindeki gladyatör okulunda başlayan ayaklanmanın baş kişisi. kal ho naa ho'nun söylediğinin aksine, antik devirde gladyatorler adlı kitaba göre gerçekçi biri olan spartaküs, roma askeri gücünün üstesinden gelmeyi hiçbir zaman hayal etmemişti. bu nedenle, ordusunu alp dağlarına götürmeğe çalışmış ve kendi yurtları olan trakya ve gallia'ya ulaştırmayı amaçlamıştı. ama adamlarının götü kalkmış ve spartaküs'ü dinlememişler ve italya'yı yağmalamağa girişmişlerdi. roma'da panik oluşunca ünlü crassus isyanı bastırmakla görevlendirildi. o sıralar 120.000 kişiden fazla askeri gücü olan spartaküs, crassus'a karşı önemli başarılar kazanmışsa da, adamlarının görüş ayrılıkları yüzünden kazanma şansını yitirmişti (bu hikaye bana bir yerden tanıdık geliyor ama hah buldum evet, muhammed peygamber; uhut muydu neydi değil mi). nitekim, başka bir şöhretli, pompeus da müdahil oldu ve spartaküs ancak böylece kesin bir yenilgi aldı. bu savaşta dört bin kişi dışında isyancılar tamamı öldürüldü ve geri kalan bu dört bin kişi roma'dan capua'ya giden yol üzerinde dizilerek çarmıha gerildi. hakkında bilinenlerin önemli bir kısmını, spartaküs ayaklanmasını ayrıntılı bir biçimde nakleden iki tarihçi, plutarkhos ve appianos'a borçlu olduğumuzu eklemekte de bir beis görmüyorum açıkçası.
(zifir - 9 Temmuz 2004 23:26)
romali askerler esirlerin arasinda spartakusu ararken diger esirlerin tek tek "spartakus benim" diyerek ayaga kalktigi sahneyle kara murat filmlerine ilham kaynagi olmus yapit.
(sisyphus - 20 Temmuz 2004 15:09)
trakyalıdır.bir köle iken ayaklanmış, bir iddiaya göre romalılara karşı savaşmak değil,memleketi trakya'ya dönüp çoluk çocuğa karışmak istemiş ama adamlarına sözünü dinletememiş aga.spartaküs aga.
(dikakana bey - 27 Temmuz 2005 15:52)
karl marx ın "benim kahramanım" dediği sahsiyet olur kendisi.
(libertarian - 28 Ekim 2005 16:49)
Yorum Kaynak Link : spartacus