Barry Lyndon ' Filminin Konusu : 1700'lerin tam ortasındayız. Genç bir İrlandalı olan Redmond Barry, bir subayı düelloda öldürünce kaçıp yeni bir hayat kurmak ister. Serüvenler sonucu kendisini savaşın ortasında Prusya ordusunda bulur. Savaştan sonra casuslukla görevlendirilip İrlandalı bir Şövalye'nin peşine takılır. Onunla birlikte Prusya'dan kaçar ve kumarbazlığa başlayarak Avrupa'nın kalburüstü sosyetesine burnunun ucunu sokmayı başarır. Ama gözü daha yükseklerdedir.
Ödüller :
The Shining(1980)(8,4-761312)
Dr. Strangelove or: How I Learned to Stop Worrying and Love the Bomb(1964)(8,4-418841)
Paths of Glory(1957)(8,4-152108)
Full Metal Jacket(1987)(8,3-595713)
2001: A Space Odyssey(1968)(8,3-549082)
A Clockwork Orange(1972)(8,3-674266)
Raging Bull(1980)(8,2-286666)
The Killing(1956)(8,0-72137)
Spartacus(1960)(7,9-111479)
Lolita(1965)(7,6-94868)
Eyes Wide Shut(1999)(7,4-271430)
Killer's Kiss(1955)(6,7-18697)
BAFTA : "BAFTA Film Award-Best Direction"
Academy Awards - Oscar : "En İyi Prodüksiyon Tasarımı"
Academy Awards - Oscar : "En İyi Kostüm Tasarımı"
Academy Awards - Oscar : "En İyi Film Müziği"
gorselligin yaninda isitsel olarak da hayli keyifli bir film, shubert'in inanilmaz piano trio in e flat'i film siriasinda sık sık calar, aklımıza kazınır.aynı zamanda mozart, haendel,bach gibi muzik tarihinde ismi pek duyulmamış adamların besteleri vardır*.
(dirtyharry - 12 Mart 2002 23:13)
"barry gelecegini elde edebilecek kadar zeki dogan, ama bunu koruyamayacak kadar yeteneksiz biriydi" demis kubrick usta
(garip anam gusel anam cilekes anam - 8 Şubat 2008 03:25)
--- spoiler ---filmi izlerken, tamam herşey mükemmel ama neden alakasız bir yüzyıldan bilinmeyen tipler, amaç ne soru(gu)su, son sözde bağlanır."onlar güzel, çirkin, zengin, fakir, iyi, kötü mücadele ettiler. artik hepsi esitler."büyük usta film boyu cesitli boyutlarda deli ettikten sonra son karede filmi baglar. insanlar hangi cagda yasarsa yasasın, mucadeleleri ortaktır, sonlarının ortak oldugu gibi, kavganın sonunda herkes eşitlenir. yeni adaylarla döngü devam eder. yüzbin yıl boyunca var olmus, gecmis insanlara ve bu formatta sürdügü müddetçe gelecek tum insanlara bir selamdir. kubrick'in sonsuz insan sevgisinin yansımasıdır.üstadın guzelliği, cirkinliği, maddiyat telaşını, masumiyeti, aski, nefreti, sinif mücadelesini, burjuvaziyi, militarizmi, dinsel inanışı, toplamda kilit duygu ve kavramlari en iyi sekilde -duygusal ve gorsel anlamda- anlatabildigi icin bu yüzyili sectigine inanıyorum.--- spoiler ---önemli not: şarap tadıcısı gibi ustalaşmış, sinema'dan özel zevk alan, her kareyi, detayları dikkatle takip eden izleyicileri göredir. özeldir, sanat eseridir. eğlenmek için izlenilmez.
(anoktale - 8 Şubat 2008 03:26)
stanley kubrick filmleri, hadi itiraf edelim, bir wong kar wai veyahut anthony minghella filmleri gibi seyirciye zevk yasatan filmer degildir. kubrick filmlerinin hep ama hep seyrciyi rahatsiz eden, yoran, izlemeyi zorlastiran yonleri vardir. barry lyndon 3 saatlik suresi itibariyle ki seyirci ilk golu buradan yer, anlattigi hikayesi, karakterlerinin kompleksligi, net olmayan mesaji ile seyirci icin br gorev halini alir ve 3 saatin sonunda bu gorevi tamamlamayi basaranlar icin baska hicbir seyde bulunmayanlar elde olunur. stanley kubrick yine yapacagini yapmis ve sizi durtuklemis, harekete gecirmis, yormustur. barry lyndon sunu kanitlar, stanley kubrick kendinden önceki ve sonrakilerle asla kiyaslanamaz, onlara benzemez. donem filmlerinin tamamini alin, inaniyorum ki cogunlukla birbirne benzeyen ogeler barindirir ama barry lyndon yonetmeni stanley kubrick gibi halefleri ve seleflerine benzemez, ayridir, bambaskadir.
(henryleyden - 17 Ağustos 2008 22:46)
bu filmin son sahnesinde sakinlikle görünen yazı aslında bu filmin ana fikridir; yaşıyorsun, uğraşıyorsun, didiniyorsun, kimilerinden nefret ediyorsun, kimilerini seviyorsun, çabalıyorsun, yalan söylüyorsun, aldatıyorsun, aldanıyorsun, saçma sapan şeylerin ortasına düşüyorsun ama en sonunda seni bu duruma düşürenler de, bu duruma düşürdüklerin de, sen de aynı yere gidiyorsun. öyleyse önemli olan nedir? önemli olan ''anlar''dır. film de baştan aşağı anlar'dan ibarettir. her anı, sindirerek insanın içine döşeyerek verir. bu, filmi yavaş bir film yapmaz. sadece filmin akışı nerdeyse gerçek hayatın akışıyla aynı boyuttadır. bir dönem filmi olarak düşünülse de, aslında kubrick, hemen her döneme ait çektiği filmlerde hep aynı şeyi işler; doğallık. doğaya olan yakınlığımız. varlığımızın kutsal olmadığı aksine ölüm gibi bir gerçek varken, uğraşlarımızın ne denli anlamsız olduğu. eninde sonunda gelinecek noktanın anlamsızlığı. çabalanacak şeylerin başka şeyler olması gerekliliği. işte bu nedenle bu filmin bir mesajı yokmuş gibi görünebilir. mesaj vermeye çabalayan filmlerden olmadığı içindir ki, barry lyndon, karakterlerinin farklılığı ve çok katmanlılığı ile insanın kendisini anlayabilmesini sağlayacak ender filmlerdendir.
(madeath - 17 Ağustos 2008 22:56)
kubrick'in ne kadar büyük bir yönetmen olduğunun ispatı filmlerinden biridir. izlerken kendinizi bir müze ya da galeride 18. yüzyıl ingilteresindeki resimlere bakarken buluyorsunuz. ilginç yanı hep tarih kitaplarında görülen o tabloların içinde karakterlerle birlikte yaşıyorsunuz, öncesi ve sonrasını görüyorsunuz . bu anlamda senaryoyla, oyunculuklarla, ışıkla, kurguyla ve tabi ki müzikle tabloların ruhudur bu film aynı zamanda.film kadın temasıyla başlar ve umutsuz aşk hikayesi sonrası,kaçış, savaşlar ve barry'nin mücadelesini anlatır.zaten filmde 2 bölümden oluşmaktadır ilk bölüm barry london'ın ünvanını ve tarzını nasıl kazandığını ikinci bölüm ise barry'nin başına gelen talihsizlikleri ve dramını anlatır. bir insanın hayatla mücadelesinden ünvan ve zenginlik hırslıyla nasıl düştüğünü barry'nin gözünden anlatırken bir yandan da lord bullingdon'ın üvey babadan gördüğü şiddetle geçen çocukluk, onun olması gerekenlerin elinden alınması sonrası onuruna ve hakettiği servetine kavuşmasını anlatır. tekerlekli sandalyeye mahkum charles lyndon'ın ölümü sonrası, barry'nin lyndon'ın karısıyla evlenmesi ve lord bullingdon'ın buna tepkisi ve filmin sonunda barry'nin bacağını kaybetmesi de filmi ilginç kılan özelliklerindendir.aynı zamanda filmin sonunda değinilen artık hepsi eşit görüşüyle paralel seyirdedir.ve tüm bunları yaparken dönemin toplumunu, şatafatlı soylu hayatlarını ve tabi ki savaşı da eleştirmeyi ihmal etmeyen filmdir barry lyndon. son olarak filmden bir alıntı: "centilmenler, şövalyelik devrinden söz ederler ama şövalyelerin emrindeki köylüleri,kanunsuzları ve yankesicileri unutmayın.işte büyük savaşçı ve krallar dünyadaki canice işlerini bu acıklı piyonlar aracılığıyla yerine getirirler."bir şey çağrıştırdı değil mi
(pis herif - 14 Haziran 2009 19:44)
izlerken, şahsıma, sanki yıllardır izliyor hissiyatı veren filmdir. barry'nin hayatıdır bu film kuşkusuz ama değil hayatının sadece dönemlerini, ben barry'nin her gününü yaşadım bu filmde. bu sebeptendir belki de, film biterken ruhen ben de yaşlandım.çünkü çok garip bi gerçekçilik var bu filmde. yani yıllar geçiyor, ama yıllar geçtikçe sadece saçlar ağarmıyor. kişilikler de değişiyor. yüz ifadeleri, davranışlar da barry'nin yaşının gerektirdiği hallere bürünüyorlar. olgunlaşıyorlar, sertleşiyorlar, yumuşuyorlar, kimi zaman çocuklaşıyorlar...--- spoiler ---redmond barry'nin gençliğiyle başlıyorum izlemeye. gençlik heyecanı var tam. aşık, cesur, biraz mahcup ama gururlu. sonra büyüyor barry, cesareti katlanıyor, mahcubiyetinden eser kalmıyor ve o gurur hali bu kez yerini kibire bırakıyor.sonra bakıyorum ki yaşlanmış. evladını kaybetmiş bir baba oluyor bu sefer. ama hala cesur, kibirli... yalnız bu kez biraz yorgun. --- spoiler ---barry bir şeyler yaşıyor, evet. ama görüyorum ki, yaşadığı şeylerin izleri üzerinde duruyor. işte böyle bir gerçeklikle izlerken kayboluyor insan içinde. sanki redmond barry ile büyüyor, beraber yaşlanıyor gibi...
(odetojoy - 31 Ocak 2010 18:15)
sınıf atlama çabalarının ve herşey aslına rücu eder olgusunun barok tarzda işlendiği bir kubrik başyapıtıdır. gerçi kubrick'in bütün filmleri bir başyapıttır diyebiliriz. ve bence bu başyapıtlarının içindeki taçdaki pembe inci tanesidir. patrick magee ile hardy krüger'in çatır çutur oyunculuk dersi verdiği - bana nedense ikincisinin canlandırdığı karakter canaris'i anımsattı, hayır olsun- buna ferahça frank middlemass'ı ekleyeceğim filmdir. dandik birşey hakkında binlerce vuruşluk yazı ve yazılar kaleme alınabilir. ama iyi kalite şeyler hakkında ise çok az şeyler kaleme alınabilir. denibilecek ne var ki daha? izleyen ihya olur izlemeyen pişman hatta pişmaniye olur diyerekten satırlarımı noktalıyorum.
(johnwayne - 15 Temmuz 2010 22:46)
biraz kitap gibi bir film, biraz fotoğraf albümü gibi. ama en çok bir konser gibi.http://www.youtube.com/watch?v=r7ixgaowciq
(ulrike meinhof - 30 Ağustos 2011 02:10)
zamanlama hatasi nedeniyle gecenin 1'inde izlemeye ba$ladigim , saatlerin $u an itibariyle 04'ü geçmesi ve bendenizin yarin bir vizesi olmasi hasebiyle beni benden almi$ bir film.
(marcelorios - 16 Nisan 2003 03:58)
yüksek ögrenim kariyerimi ziyadesiyle zedelemi$ , baltalami$ insandir.
(marcelorios - 16 Nisan 2003 23:19)
ustanın namı yedi düvere ermi$takıntılarını göstere göstere sergilediği ve bize sadece izleyip golü yapmanın dü$tüğü ders gibi bir film... peki ders çıkarılması gereken konular nerlerde yatmaktadır?.. eğer bu soru film bittiğinde hala sorulmaktaysa kar$ımıza üç adet tokat çıkıverir bu filmde... birincisi senaryo cenahından iner.. filmdeki dı$ ses gelmi$ geçmi$ en iyi dı$ ses kullanımlarından biridir. filmdeki yerinin ilginçliği de bundan kaynaklanmaktadır.. zira dı$ ses kullanımı her yapımda gerzekçe sırıttığından burada tamamen filmin hamuruna sızan bir yağ olarak varolması tüm bir senaryo yazarı gürhuna ayar üstü ayardır..ikinci mesele ise göselliktedir. $imdi kubrick manyak mıdır ki arkları, daylightları, tungstenleri dayamak varken tutup da "kör gözüm gör hadi" $eklinde mum ı$ığıyla uğra$sın?.. buradaki mesele kendi deyimine göre dönemi $imdiden ayırmak, gözlerimizin alı$tığı o sıradan görüntüye sinemada nasıl yabancıla$mı$sak, sinemadaki o görüntüye de mekan ve tarih dokusuna ula$abilmek için yabancıla$ma sağlamak ve tüm bunları yaparken de belli bir fotoğrafik çerçeveden çıkmamak... evet topu topu adamın amacı filmin tamamında görsel açıdan budur... ve üçüncü: tüm bu olması gerektiği için varolan unsurlara rağmen filmde kubrick'in imzası vardır... film bittiğinde daha önce sadece bir kez renkli bir kubrick filmi izlemi$ olan ve bu filmin yönetmenini bilmeyen biri bile bunun bir kubrick yapıtı olduğunu anlar...
(lem - 12 Haziran 2003 00:18)
kubrick'in teknik dehasını konuşturduğu şahane bir 18.yüzyıl filmidir daha çok. zeiss tarafından nasa için tasarlanan ve geliştirilen; uydu fotografçılığında kullanılması planlanan mercekleri, filmde oldukça yer kaplayan mum ışığı sahnelerinde kullanarak, hiç alan derinliği yaratmadan görüntü elde etmiştir. film, kaliteli bir kayıtta izlendiği taktirde karelerin enfesliği es geçilecek gibi değildir. ayrıca zoom merceğini kullanması -bu mercekler görüntüyü tablo gibi düzleştirir- dönemin atmosferini yansıtmak için kullandığı metodlardan en önemlisi ve bence en ilgi çekici olanıdır. bu teknik detaylara bir de filmin akıcılığı, oyuncuların gayet şahane olan performansları eklenince tadından yenmez. velhasıl kelam, özgün bir stanley kubrick filmidir, başyapıttır barry lyndon...
(antrakt - 19 Mayıs 2004 20:38)
karakterlerin hiçbiri tamamen iyi veya tamamen kötü değildir; her biri her iki özelliğe de sahiptir; bunlarin dengesi kosullariyla degisebilmektedir ve bu filmde kesinlikle çok çok iyi gösterilmistir.görüntülerin kusursuzluğunun yani sira kanaatimce filmin zamani mükemmel akmaktadir. zamanin günesle ölçtüğümüz nesnelliği degil tabir-i caizse tutkularla ölçülen öznelliği yansitilmistir.benim için izledikten sonra gittikçe zihnimde daha da berraklasan ve önem kazanan bir film olmustur.bir stanley kubrick saheseridir.
(gaye topbas - 23 Mayıs 2004 20:58)
her bir karesi wallpaper edilesi benden büyük film. bana çok beden büyük o ayrı mevzu. lakin teknik yoksunluklardan mıdır nedir, bazı yerlerde ışık değişiklikleri gözlenebiliyor filmde. tabi biz o zamanlar babamızın henüz yemediği portokalda vitamindik. yoksam iki el atar, çanak çömlek ışık filan tutardık..durup durup insana "ulen bu kübrik nasıl bir insanmış, insan nasıl bu dünyayı bu kadar güzel görebilir, demek ki baktığı gibi görüyor insan... len ne güzel bakıyor bu adam" dedirtir bu yapıt. baş yapıt, hoş yapıt..
(daphne - 24 Haziran 2004 00:13)
4 oscarli bir stanley kubrick yapimi.kitap okurcasina cekilmi$. daha dogrusu izleyende oyle bir his birakiyor. duru duru oturdugunuz yerden kitap okuyorsunuz.harika bir film.
(delikan76 - 3 Ağustos 2004 02:28)
ustanin, savas sahnelerini satosunun bahcesinde cektigi film
(ezilmisbiskuvi - 3 Ağustos 2004 02:37)
1975 yilinda yapilmis bir filmdir. 18. yy'da gecer. redmond barry'nin sinif atlama calismalarindan yola cikarak donemin ingilteresine goz attirir. genel olarak candide ile büyük benzerlikler taşır. hatta ortam olarak bize patrice leconte'un ridiculesini hatirlatabilir belki de.her zamanki kubrick filmleri gibi uzundur*. ama yine canimiz sıkılmaz.barry lyndon'u ryan o neal canlandirmistir.
(dirtyharry - 15 Aralık 2001 01:45)
stanley kubrick dışında kimse bu filmi böyle çekemezdi. kendi disiplininive mükemmelliyetçiliğini o kadar işlemiştir ki filme, filmi "aa bak burası kötü olmuş" diye eleştiremezsiniz, eleştirmeye çalışsanız da. ağzınız açık izlersiniz tabii bir yandan müzik ruhunuzu fethetmiştir. ayrıca filmdeki ryan o'neal'ın oyunculuğuda göz doldurmaktadır. bakışlarının yumuşaklığı karakterini öylesine yansıtmıştır ki bu rolü de onun dışında kimse oynayamazdı diye düşünürsünüz.
(b166er - 9 Nisan 2006 15:49)
kitap gibi film. oyle bir dil ki; "hele bir bakayim sonra genis genis izlerim" le yaklasildigi halde dahi nasil oldugunu anlamadan saatler suren bir sanat olayini eda ettiginizi bitince anca farkedersiniz. uygunsuz saatlerinizi hesapsizca eline alir oylece kalakalirsiniz.
(gogdabor - 21 Nisan 2006 21:55)
Yorum Kaynak Link : barry lyndon