Moon (~ Ay) ' Filminin Konusu : Astronot Sam Bell, üç yılını aya ulaşmak ve orada inceleme yapmak için geçirmiştir. Herkesten izole, farklı bir münzevi hayatı yaşayan Sam, işini fazlasıyla önemsemekte, bununla birlikte aynı oranda heyecan duymamaktadır. Ay onun yeni evi gibidir; Sam orada da kendine ait bir rutin yaratmıştır. Günlerini sessizlik içinde geçiren Sam hayatını, evini ve karısını gözden geçirmeye, geçmişteki planları ve hayallerini hatırlamaya başlar. Eve dönüş yolculuğuna başlamadan önce Sam çevresinde bazı tuhaflıklar hissetmeye başlar. Algı eşiği açılan Sam, rutinin bozulduğunu görmektedir. Bu süreçte kendi kendisi ile karşı karşıya gelen Sam, kurduğu hayatın ne olduğunu keşfedecektir.
Twelve Monkeys(1996)(8,0-585539)
District 9(2009)(7,9-621081)
Children of Men(2006)(7,9-473325)
Edge of Tomorrow(2014)(7,9-534508)
Gattaca(1997)(7,8-268117)
Minority Report(2002)(7,7-461994)
The Fifth Element(1997)(7,7-395416)
Ex Machina(2015)(7,7-411846)
Source Code(2011)(7,5-492626)
Equilibrium(2004)(7,4-316078)
Contact(1997)(7,4-231942)
Sunshine(2007)(7,2-221438)
erkek bencilliği ve doyumsuzluğu üzerine bir film.--- spoiler ---en güzel kadın, en sevilen kadın bile posası çıkarılana kadar tüketilir. aşağılanır, alay edilir, terk edilir. sevgisini gösterdikçe sadece var olduğu için suçlanır. "suçum ne?" dediği zaman "varsın" cevabını alacak hale sürüklenir.bu film de gösterir ki kadınların en büyük hatası gidememektir. "that was it" denildiyse kadın bitmesin ister, erkekse bitip bitmemesinin derdine nadiren düşer. "that was it" denilebildiyse bile.. filmde kadın aşık ölür, peki erkek hiç aşık olmuş mudur sorusu kalır...lunaparktaki sahne enfestir. -denenesidir-halbuki "aklında bulunsun senin yaptığından daha iyisini yaparım" diyebilmeli bir kadın. psikolojik açıdan cinsel kimlik tahlillerinde pek başarılı bir film. bir erkeğin korkulu rüyası olsa gerek vazgeçtiği karısının onun götüremediği bir kadını götürmesi. bir çeşit kastrasyon fobisi temsili.. onu reddeden kadını penissiz bir şekilde penisinin asıl sahibinin -evlilik de bu değil midir bir açıdan, odipus kompleksi temelli bünyeler için- elde etmesi. çoğu kişinin filmi kendi yüzleşememelerinden dolayı sevmeyeceği aşikar... benim pek sevmemiş olma sebebimse iyi niyet bırakmayan sertliği.. --- spoiler ---
(pati - 15 Ocak 2007 08:44)
mimi: i want to marry you. i want to give you babies. i want to give you the rest of my life! oscar: i don't want the rest of your life. i want my own.
(panakuya - 19 Ocak 2007 14:12)
bazı sahneleriyle pariste son tangoyu hatirlatan , film hakkindaki dusuncelerinizi bulamayacaginiz kadar insani kilitleyen "enteresan" bir film. gercekte olan seyler dediginiz anda gercekustu seylerle karsiniza cikan, olabilir derken hayir olamaz diye delirten guzel ve de tuhaf bir film. insanlar o kadar aynı ki...ama budur evet : mimi: i want to marry you. i want to give you babies. i want to give you the rest of my life! oscar: i don't want the rest of your life. i want my own.
(fiore - 27 Şubat 2007 09:52)
aşk içindeki yoğun şehvetin nereye doğru gidebileceğini korku verici bi şekilde anlatıp, düzenli, saygılı, fazla aşksız ama sevgi dolu bir birlikteliği ve evliliği övmüştür bu filmde polanski..adamın kadına olan büyük aşkını anlattığı ilk sahnelerden sonra, kadının adamın ayağına kapandığı ve adamın egolarıyla seviştiği sahne arasında çatışma izlerken de sonrasında da tüyleri diken diken etmiş, hatta daha da ileri gidip kendi ilişki inancımı dahi sorgulamama sebep olmuştur ki istediği de sanırım budur polanski'ninve nefret duygusu o kadar tenis topu kıvamındadır ki bu filmde siz bile takip edemezsiniz, adamdan nefret ederken bi anda kadından nefret eder bulursunuz kendinizi, kadına hak verirken bi anda adama acır bulursunuz, duygularınızı birbirine vurur ve dibe çökertir bu film.
(brc - 12 Kasım 2007 12:26)
"televizyon... evli çiftlerin konuşmak zorunda kalmadan aynı oda içinde saatlerce birlikte vakit geçirebilmelerini sağlayan o muhteşem alet..." cümlesiyle filme dalıp gitmiş ve allak bullak olmuş zihnimi kendine getiren, şöyle bir tokatlayan, ayar eden, insanlara doğruları söyleyen güzel film.. de sade'vâri sahneleri çekmek istemiş polanski, çok belli bu.. fakat ticari kaygılar işte.. yoksa mimi'nin bokunu fantezi uğruna yedireceğinden emindim!
(daradunga - 5 Ocak 2008 18:35)
polanski'nin, aşkta aşırı uçlara ** kaçmanın tehlikesini gözler önüne serip, sadakati yücelttiği filmdir.
(gregor - 1 Haziran 2002 21:05)
evlilik, seks, kısaca kadın erkek ilişkileri üzerine bir çok şey söyleyen iyi bir polanski filmi. ancak filmden net bir şey çıkarmak zor olsa da polanski'nin kadının tarafını tuttuğunu ya da kadın vücuduna duyduğu hayranlığı hafiften gözlemleyebiliriz. şöyle bir irdeleyelim:oscar'la mimi'nin yaşadığı ilişki bir hızlandırılmış evlilik gibidir, çiftin birbirini adeta hizlı bir şekilde tükettiği ve (filmde de diyaloglarla vugulandığı gibi) gizli tüm noktalarının keşfedildiği bir ilişkidir. ancak ilişkinin sonunda bıkan, sıkılan taraf yine erkektir. kadını kendine köpek eder. bu ilk başta oral seks yaptıran oscar'a saldıran köpekle sembolize edilir. daha sonra mimi'nin kapının önünde yatıp sevgilisini beklediği sahnenin devamında sevgilisine köpek gibi yalvarırken arka plandan köpek havlamaları duyulması, akabinde komşu köpeğinin kapıdan görünmesi de yine bu noktaya vurgudur. ayrıca bu bıkkınlık ve sadakatsizlik durumu hugh grant'in oynadığı karakterin yaptıklarıyla bir kere daha vurgulanır. ancak burada hata sadece erkekte midir? bence filmde çok vurgulanmasa da 'hata' karşılıklı, filmin sonunda oscar'ın, "çok azgözlüydük, her şeyin sebebi bu" demesi bunları destekler nitelikte. açgözlülük, tüketene ve tüketilene kadar ilişkiyi zorlamak karşılıklı bir hata gibi gözüküyor ancak buna hata demek ne derece doğru bilemiyorum. belki de üretim hatası, insanoğlu defosu diyebiliriz. bilemiyorum. hintli karaktere gelirsek, kendisi bu evlilik ve tüketme hadisesinde erkek karakterler arasında ilginç bir konuma oturuyor, ayrıca bu karakterin genç çifte evlilik terapisi olarak çocuk yapmayı önermesi ve kendisinin de bir çocukla birlikte olması, daha da ileri gidersek filmde aldatmayan tek erkek karakter olması yine manidar görünüyor.filmin sonu da çok ilginç, nereye çeksen oraya gelebilecek tarafları var ama şu kesin; filmin sonu iyimser. zaten yeni bir başlangıca işaret eden zaman diliminde geçmesi itibarıyla ve genç çiftin hintli'den aldığı yeni yıl tebriğiyle filmin sonu hep iyimser bir başlangıca ya da sona (ikisi aynı şey olabilir) işaret ediyor.
(shocktheworld - 10 Ekim 2008 17:17)
duyulacak en acı cümlesi nedir diye sorarsanız, şudur:"you exist." bu cevaba karşılık söylenecek her söz varlığınızı biraz daha gerçek kılar. halbuki yok olmanızı ister o cümle. ve siz, yok olsanız iyi edersiniz. çünkü zaten yoksunuz.
(insensitive - 19 Eylül 2010 12:27)
rahatsız edici olabilecek kadar gerçek bir film. bir de polanski bile ilişkilerini bizim gibi yaşıyorsa aşk gerçekten herkes için çok sıradan bir şey demektir.
(kizil sakal - 24 Şubat 2011 17:18)
"biz , fazla açgözlüydük bebeğim,sorun buydu" filmin özeti de buydu.
(junior - 20 Ağustos 2011 13:43)
hugh grant, kristen scott thomas,peter coyote ve ismini hatırlayamadığım yönetmen roman polanski'nin sevgilisinin oynadığı; cinsel uçlar, ihtiras, garip psiklojik oyunlar içeren ve insanın ağzını açık bırakan dönüm noktalarıyla dolu film.
(orlando - 29 Kasım 2000 15:06)
filmin ana fikri $u: cogumuzun erdem dedigi aslinda firsatimiz olmadigi icin yapamadigimiz $eylerden ibaret. cogumuz firsatimiz olsa katil, tecavuzcu, aldatan e$, hirsiz olacak; ama ceza korkusu, kotuluk yapabilme kabiliyetsizligi, hin du$unme yetisi eksikligi butun bunlari engelliyor. sadakat dedigimiz belki bizim capkinlik yapma yetersizligimiz. diyor film.
(tsan chan - 3 Temmuz 2003 21:16)
super ego, ego ve id arasindaki catismadan kazanin insana hakim oldugu anlarin cok iyi gosterildigi, hic bir tabuya saldirmaktan kacinmamis, mukemmel sona sahip mukemmel bir film... suclunun, sucsuzun olmadigi herkesin cinselligin buyusuyle sacmaladigi ve askin yakiciligiyla aci cektigi cekimleri, goruntuleri ve de cizdigi karakterlerin aykiri ama gercekci haliyle bir bas yapit... (bkz: ben ne yazdim)
(blindman - 28 Ağustos 2003 10:13)
hugh grant isimli sahsin esasinda dumbuk bir sahis olmadigini gosteren olaganustu guzel film.
(hemingway - 20 Eylül 2003 03:53)
-download ettikten sonra, cd'ye yazmadan önce- kontrol etmek icin calistirip sonuna kadar izlemek zorunda kaldigim pek sürükleyici, pek düsündürücü, pek pek pek bir film.hugh grant her zamanki gibi afallamis* karakterini basariyla oynamis ancak ondan ziyade peter coyote'nin karakterinin gecirdigi degisim agzimi acik birakti. her zaman ortalama bir oyuncu olarak gördügüm bu adamcagizin asil basrolü oynadigini söylemeden edemem. emmanuelle seigner'in fransiz aksanli yumusacik ingilizcesiyle yalvarip yakarmalari sonra kafayi yemis $uh pozlari bana "ayni kadin olamaz bu" dedirtti. daha ne olsun ki...
(ranable - 8 Nisan 2004 12:35)
bir zamanlar show tv nin erotik film olarak değerlendirip gecenin 3 ünü geçtikten sonra verdiği, son derece güzel psikolojik tahlillere sahip,aci çikolatadan esrik bir film. ölüm ve bakire tablosunu imler bazı belleklerde.
(jiletlipasta - 8 Nisan 2004 12:43)
suna benzer bir dialogun gectigi film;oscar: what happened to your dancing classes?mimi: dancing must come from the heart..o: so?m: my heart is broken...
(prettymortal - 23 Temmuz 2004 13:09)
peter coyote'ye : '' everyone has a sadistic streak.nothing brings it out better than the knowledge you've got someone at your mercy. '' repliğini veren ve o güne dek hep yazıldığı gibi okunduğunu sandığım nigel adının ''naycıl'' diye okunduğunu öğrendiğim film.
(calmind - 21 Ağustos 2004 00:03)
insanin agzinda pas tadi birakan filmlerden. acimakla asagilamak hatta korkmak arasi duygular uyandiriyor izleyen kiside. askin en yuksek noktasinda terk etme gerekliligi fikri urkutucu. aksi halde sunen bir iliskiyi bitirme, taraflar arasinda "sen onden buyur"a donusuyor mantigi icinde degerlendirilirse, dogru. asiri uclar urpertici bir sekilde anlatiliyor. kalp kirikligi, ihanet ve de intikam... kalbi kirik bir kadin ne yapabilirse asik bir adam da onu yapiyor. gururun adi gecmiyor, sinirlarin da... sonu surprizli de olsa sizi rahatsiz ediyor film. --- spoiler ---- bir iyi, bir de kotu haberim var. asla yuruyemeyeceksin.* iyi haberi alalim- bu, iyi haber. kotu olani, sana ben bakacagim!--- spoiler ---
(kacin kurbagasi - 9 Mart 2005 15:59)
ilk seferinde,oscar: what happened to your dancing classes? mimi: dancing must come from the heart.. o: so? m: my heart is broken...şeklinde geçen iç acıtıcı diyaloga kadar dayanabildiğim, ikincisinde tamamını seyretmeyi başardığım, üçüncüsünde diyaloglarını ezberlemeye başladığımı farkettiğim nefis film.ilk görüşte aşkı şöyle anlatır oscar: - i've been granted a glimpse of heaven.aslında son sözü gemide küçük kızıyla seyahat etmekte olan hintli söyler. gerçek yolculuğun ne olduğunu anlatır ingiliz çifte.
(min el garaib - 31 Temmuz 2005 17:26)
Yorum Kaynak Link : bitter moon