Kaze tachinu ' Filminin Konusu : class="text-collapsed" style="overflow: hidden;" Kaze Tachinu, Japon anime üstadı Hayao Miyazaki'nin muhteşem kariyerinin son filmidir. Konusunu Tatsuo Hori'nin kısa öyküsü üzerine olan Kaze Tachinu adlı mangadan alan film, Jiro Horikoshi'nin kurmaca hayat hikayesi niteliğindedir. Jiro Horikoshi, İkinci Dünya Savaşı'nda Japon İmparatorluk Ordusu tarafından kullanılan ve Pearl Harbor baskını da aralarında bulunmak üzere birçok muharebede yer almış Mitsubishi A6M Zero savaş uçağını tasarlamıştır. Film Horikoshi'nin çocukluğundaki gökyüzü sevdasından başlayarak üniversiteye gidip mühendislik eğitimi aldığı yılları ve kariyerini, Miyazaki'nin o kendine özgü masalsı anlatımıyla sinemalara taşıyor. Film festivallerde ödüller kazanırken En İyi Animasyon dalında Oscar adaylığı elde etti. Ayrıca Türkiye'de gösterime girmeden önce If Film Festivali'nde de gösterimi yapıldı.
Hotaru no haka(1988)(8,5-189368)
Mononoke-hime(1997)(8,4-292518)
Hadashi no Gen: Namida no bakuhatsu(1977)(8,2-51)
Hadashi no Gen(1976)(8,2-54)
Kaze no tani no Naushika(2007)(8,1-159006)
Tenkû no shiro Rapyuta(1986)(8,1-124329)
Kurenai no buta(1992)(7,8-61391)
Toki o kakeru shôjo(2006)(7,8-50465)
Byôsoku 5 senchimêtoru(2007)(7,7-42082)
Omohide poro poro(1991)(7,7-18970)
Koto no ha no niwa(2013)(7,5-39167)
Gedo senki(2006)(6,5-28253)
hayao miyazaki'nin yönetmenliğini yaptığı ve senaryosunu yazdığı, 2013 yazında japonya'da sinemalarda olacak anime. (bkz: studio ghibli)
(sadmystery - 21 Şubat 2013 17:07)
new york film festivali kapsaminda erkenden izleme firsati edindigim film.--- spoiler ---gittik gorduk; gorduk de, ben biraz hayal kirikligi yasadim acikcasi. kac senedir miyazaki filmi izlemiyordum, oyle bir hevesle, oyle bir heyecanla gittim; filmi buyuk bir ilgiyle izledim, jiro'nun hayal dunyasini epeyce begendim, karakterlerin cogunu basarili buldum (ornegin patronlar ve jiro'nun yakin arkadasi), anlatilan zamanlar ozellikle depremler daha etkileyici olamazdi diye dusunuyorum...ama, ama... ben tam da bir miyazaki hissayatina kapilamadan bitti de gitti film. jiro ile esinin tanismalari, kagit ucak ile flortlestikleri sahneler o kadar guzeldi ki! ya ama sonrasi? kizcagiz bir turlu hikayeye dahil olamadi gitti; hastalandi, uzulduk. sehre dondu, uzulmeye devam ettik. jiro'nun daha siirsel, daha dus dunyasina yatkin, daha romantik davranmamasina kahrolduk. en son da ne oldu, ne bitti anlayamadan, filmle beraber gitti kizcagiz. keza kucuk kiz kardes icin de benzer bir durum vardi: ilk baslarda sempatik hareketleri ile cok sevdirdi kendini; sonra kayboldu gitti. bir ara yeniden cikti, sonra yine hikayede cok etkisi olmadan gidiverdi. keske hikayenin daha cok parcasi olsaydi, keske daha cok gorseydik kendisini...--- spoiler ---neyse kisacasi, bekledigimi bulamadim ben bu filmde, ama bir tane daha miyazaki yapimi gorebildigim icin minnetarsizlik da yapiyor degilim kesinlikle hayata karsi.
(armish - 29 Eylül 2013 06:59)
27 şubat izmir gösterimi için biletleri tükenmiş olan film.*
(misssler - 20 Şubat 2014 20:40)
--- spoiler ---benim uyudugum, aeronautical engineering sevdalisi babanin ise ucaklarla ilgili planlarinda heycanlanarak izledigi film oldu. ilk defa bir miyazaki filmini izleyip hayal kirikligina ugradigim icin mutluyum, aksi takdirde kendisiyle tekduze bir iliskimiz olacakti.sevimli kiz kardes neden ana karakter gibi girip fazla hevesli bir turk gorumcesine dondu, jiro'nun annesi neden cart diye filmden silindi, sanatoryumdan kacip gelen sevgili "e geldi madem yatsin uyusun evde ya" diye evde mi tutulur, filmde japon olmayan her karakterin suratindan itlik akmak zorunda midir bilemedim. bu sorulara cevap ararken de caddebostan budak'in yemek masasindan bozma koltuklarina ragmen uyuyakaldim. niye boyle yaptin miyazaki ben hic bilmiyorum.--- spoiler ---
(pinkhead - 22 Şubat 2014 01:02)
eric hobsbawm'ın "aşırılıklar yüzyılı" olarak tarif ettiği 20. yüzyılın ilk yarısında olan biten aşağı yukarı bütün kayda değer hadiseleri japonya kesitinde bir şekilde takip etmemizi sağlayan epik animasyon.--- spoiler ---1923 büyük kanto depremi ve tokyo'nun kül oluşu, japonya'nın modernizasyon ve korporatist kalkınma süreci, 1929 ekonomik buhranı ve derinleşen yoksulluk, verem salgını, "geri kalmışlık" sarmalındaki bir ülkenin genç kuşağının idealleri, mihver devletlerinin arasındaki ittifak ve yaklaşan savaşın gölgesinde, tasarımında uskumru kılçığının kıvrımlarından esinlenecek kadar japon, savaşın arifesinde dahi bir savaş makinesi değil, güzel bir uçak yapmak isteyecek kadar evrensel ve rüyalarında ona ilham kaynağı olan italyan caproni ile uçakların kanatlarında gezecek kadar naif jiro'nun hikayesi anlatılıyor.uyuyan çocukların sakin sakin inip kalkan göğüsleri kadar dingin ama dalış yapan bir uçak kadar süratli filmin deprem sahnesi, tokyo ahalisinin doğa karşısındaki çaresizliğini o kadar iyi yansıtıyor ki tedirgin oluyorsunuz. --- spoiler ---jiro horikoshi'nin hikayesi vesilesi ile, geride kalan yüzyılın hışmına uğramış ve küllerinden yeniden doğmuş bir ülkenin tarihine animasyonun neredeyse sınırsız imkanları sayesinde tanık olmak gerçekten etkileyici...
(lumpenproleter - 28 Şubat 2014 09:56)
if izmir'de izleme fırsatı bulduğum miyazaki filmi. bu son filmi miyazaki'nin en realist filmi ancak bu filme onun baş yapıtı diyemem açıkçası önceki filmlerini daha fazla beğenmiştim.--- spoiler ---konuya bakınca da herşeyden bir tutam koyulmuş ancak hiç biri tam işlenmemiş. bazı yerler çok havada kaldı. mesela almanyada iken daha batıya göndereceklerini öğrenen jiro bir sonraki sahnede aşık olduğu kadına rastladığı oteldeydi.doğru anladıysam orası japonya idi. jiro neden o otelde idi? o alman kimdi ve ne arıyordu orada? ünlü alman uçak mühendisi zor durumda buraya kaçmak istiyor gibisinden birşeyler dedi sonrası yok. daha sonrasında jiroyu düşünce suçundan arıyorlardı neden arıyorlardı, sonra noldu da jiro rahat rahat gezmeye başladı bir bilgi yok.filmde bu arada hala mevcut olan almanların yaptıkları bir ürün hakkında burnu havadalıkları (hochnäsig) güzel yansıtılmış. --- spoiler ---
(eleutheiros - 2 Mart 2014 10:36)
türkiye'de normal olarak gösterime girdigi haftada izmir'de gösterime girmemiş filmdir. hala recep ivedik yayinlayin siz. çok sinirliyim kufretmek istemiyorum.
(chekirdek13 - 16 Mart 2014 16:19)
başka sinema sayesinde !f istanbul'da kaçıranların seyredebileceği film.--- spoiler ---bence gayet hoş bir film, bir tek bana çok yeşilçam-vari gelen ögeleri sevmedim (nahoko'nun veremli olması, sonrasında ortadan kaybolması). almanlar'ın modern atgözlüklerine dair ince alay güldürdü. bir de caproni'nin jiro'ya söylediği şu sözler aklımda, kolay kolay çıkacağını da sanmıyorum:"mühendis için en önemli şey ilhamdır, ilham geleceğin kapılarını aralar. teknoloji de ilhamı takip edecektir. biz, gelecek için tasarlıyoruz. .. mühendisler 10 sene süreyle gerçekten yaratıcı olabilirler, sanatçılar gibi. bu 10 sene çok iyi değerlendir."--- spoiler ---sanat ve bilimin birbirlerinden kopuk olmadıklarını, sadece farklı yönlerde evrimleşmiş iki teknik olduğunu hatırlatan bir film oldu benim için. bir de kaygılarımın üstünde vakit kaybetmekten vazgeçip çalışmanın, hayalleri gerçekleştirmek için atılabilecek en doğru adım olduğunu hissettiren.
(uniqueunicorn - 18 Mart 2014 22:43)
efsane yönetmen miyazaki'nin tüm filmlerini izlemiştim bir kaç ay önce arka arkaya. doğal olarak çok sevdiğim filmler kadar pek sevmediğim filmler de oldu. ama hepsinin bir şeylerinden etkilendim. hikaye etkilemese, hatta bazen sıksa bile, mesela karakterlerin çizimi veya verdiği mesajlar vs gibi bazı yönleriyle tüm filmleri etkilemişti beni. kaze tachinu'da da etkileyici taraflar yok değil. mesela jiro'nun rüyaları, büyük deprem sahnesi, jiro'nun sevgilisiyle sahneleri, jiro'nun kısa boylu-kötü saç tıraşlı patronu gibi hoş tarafları var filmin. miyazaki tüm filmlerinde yaptığı gibi burada da doğaya değinmeden edemiyor. jiro'nun var olmasını sağlayan uçakların doğayı yok edişi yan öykü olarak işleniyor. miyazaki gene insanın doğayla savaşını, daha doğrusu birbiriyle savaşırken doğaya zarar verişini anlatıyor. ama bunu önceki filmleri kadar iyi yapabildiğini söylemek güç. iki saatlik süresinde (ki miyazaki'nin animeleri zaten hep uzun sürelidir) o kadar çok şeye değinmeye çalışıyor ki o da hikayede yitip gidiyor, seyirci de. her ne kadar hoş, etkileyici, anlamlı ve duygusal sekansları olsa da fazlasıyla ama gerçekten fazlasıyla yorucu bir animasyon bu. miyazaki depremlere, japonların savaştaki çilelerine, japon sanayisinin berbatlığına, devlet adamlarının japonya'yı eski günlerine döndürme çabalarına, kısa da olsa 2.dünya savaşı'na (nazizm), almanya-japonya ilişkilerine, aşka, uçak üretiminin teknik taraflarına, iş hayatının yorucu temposuna, verem hastalığına, jiro'nun uçabilen (düşmeyen) uçak yapma hırsına, rüyalara vs değinmeye çalışıyor. haliyle ortaya yorucu ve çokça dağınık bir film çıkıyor. usta'nın önceki filmleri bu denli yorucu ve dağınık değildi. bir de miyazaki sineması'nın en önemli ayaklarından olan fantastik türü bu kez tamamıyla es geçilmiş. belli ki miyazaki tamamen gerçeklere odaklanan bir film yapmak istemiş. filmin sıkmasının bir nedeni de bu karar. halbuki fantastik türünü çok iyi işleyen bir isim miyazaki. burada da gerçekte var olamayacak karakterleri (totoro, ponyo, otobüs-kedi gibi) görmek isterdim açıkçası. ha bir de neredeyse bütün filmlerine dahil ettiği "güçlü kadın karakter"e burada rastlayamamak da üzücü idi. miyazaki önceki filmlerinin bir kaçının merkezine de erkeği koymuştu (prenses mononoke mesela), ama her daim güçlü bir kadın karaktere yer vermişti. burada jiro'nun sevgilisi göze çarpıyor hemen; ama güçlü olduğunu söylemek zor. jiro'nun kardeşi ise daha güçlü ama ona da fazla yer ayrılmamış. bu açıdan da önceki filmlerden ayrılıyor kaze tachinu. filmin eksileri arasında uçak yapımının teknik yönüne fazla odaklanmasını da dahil edebiliriz. şüphesiz mühendis arkadaşları hoşnut edecektir bu sahneler; ama hepimiz mühendis değiliz lan. ne gerek vardı bu denli tekniğe girmeye? özet geçseydi daha iyi olurdu. velhasıl bazı etkileyici tarafları yok değil; ama miyazaki'nin son filmi kaze tachinu onun etkileyici işleri arasında yer alamayacak bir film. sinemaya keşke daha deli dolu, fantastik bir filmle veda etseydi miyazaki.
(sherlock holmes 90 - 24 Mart 2014 08:44)
ustanın vedasına yakışır güzellikte bir başyapıt. bir kişinin tutkusu ancak bu kadar güzel işlenebilirdi. acelesiz, ağır ağır, şiir gibi anlatıyor miyazaki hikayeyi. bize de her sahneyi tadını çıkara çıkara izlemek düşüyor.
(paspasanahtarinustunde - 27 Mart 2014 01:21)
tutku böyle bir şeydir işte. dünya yıkılsa, hatta her şey gözünüzün önünde olsa bile siz tutkunuzu izlersiniz. gözünüzü açsanız da kapasanız da her zaman yanınızda o vardır. göremediğin rüzgarı bile görmeni sağlar. yediğin yemek bile farklı gelir gözüne. insana kılçıktan uçaklar yaptırır.http://i.imgur.com/zii4p79.jpg--- spoiler ---rüzgarı kim görmüş? ne sen, ne de ben. fakat yapraklar titredikçe yerlerinde, bilirsin rüzgarın oradan geçtiğini. rüzgar uçursun bu kanatları, ve sana geri dönsünler.--- spoiler ---uzansam elimin yettiğince, ulaşabilir miyim hayallerime?iyi yakaladın der mi bana da?http://i.imgur.com/jmh71h6.jpg
(cncn - 6 Ağustos 2014 21:43)
en yakın arkadaşımla izlediğim, bitince de; "biz neden hayallerimizi gerçekleştirmek için uğraşmadık, neden kolaya kaçtık ki?" diye düşündüren, bir yandan da ağlatan miyazaki filmi. tamam ağlak bir yanım var ama bu filmden sonra iyice içime öküz oturmuştu. çocukluk hayalleriniz yoksa ya da kolayca hayallerine ulaşmış biriyseniz, sizi pek etkilemez.
(plankt0n - 6 Ağustos 2014 23:08)
severek seyrettiğim anime. hayatımda tüm filmlerini heyecanla seyrettiğim tek yönetmen miyazaki bu sefer değişik bir iş yapmış ancak bence film 1 saat daha uzasaydı her şey daha iyi olur karakter ve konudaki bazı sığlıklar azalabilirdi. konu miyazaki usta olunca ben kimim ki laf edeyim diyorum. bu dediğim şahsi görüşüm tabiki. film savaşların yaşattığı kirlilik ve karanlığı da anlatıyor. konu birinci dünya savaşı sonu ile ikinci dünya savaşı başlarında geçmekte. uçaklar üzerinden savaşın güzel olan her şeyi nasıl da kirlettiği ve çarpıttığına da vurgu yapılmakta. her zaman çok temiz ve insani bulduğum miyazaki evreninde yaşamak isterdim doğrusu. insanların hayalleri peşinden koştuğu ve başarılı olduğu bir evrende kim yaşamak istemez?
(goblinterbiyecisi - 19 Ağustos 2014 08:12)
başta biraz ilginç olup sonra sıkan anime film. ama beni sıkmasının kendimce sebepleri var gerçi.diplomasında uçak mühendisi yazan biri olarak izledim. başta caproni'nin dedikleri beni gerçekten çok utandırdı. "mühendisler rüyayı gerçeğe dönüştürür" dedi hayata küstüm. çünkü ben tüm gün excel'de word'de bir başkasının daha çok para kazanma hayallerini gerçekleştirmek için çalışan gerizekalı biriyim. belki de hayat boyu filmde adı geçince beni heyecanlandıran naca profiliyle bir daha işim olmayacak. jiro'nun hanımı veremden ölmüş bana ne. o konuşmaların etkisini atlatamadığım için gerisini dikkatle izlemediğimden sıkılmış olabilirim.jiro'nun arkadaşının sürekli 20 sene gerideyiz, 10 sene gerideyiz falan demesi de ayrı koydu. biz bi 111 sene geriyiz zira. ohoo kim uğraşır. ben evime ekmeğimi götüreyim yeter. sikerler hayalleri.edit: yarın yine iş var.
(fezamuh - 24 Ağustos 2014 17:33)
başyapıtı olmamakla birlikte, hayao miyazaki'den yine seyrine doyulmayan bir animasyon çalışma. 1. dünya savaşı'nın bitiminden 2. dünya savaşı'na uzanan bir süreçte uçaklara aşık, ama gözleri çok bozuk olduğu için pilot olamayacak bir japon çocuğunun büyüme, hayallerini kovalayarak uçak mühendisi olmaya çalışma, aşkı keşfetme hikayesi. ama bu, modernleşmeyi geriden izleyen bir ülkede devam eden acıklı bir hikaye. çünkü arka fondaki kahramanları arasında savaş, geri kalmışlık ve ağır hastalıklar var.--- spoiler ---"uçaklar savaş makineleri değildir. para kazanma aletleri de değildir. uçaklar rüya aletleridir." (film boyunca hastası olduğumuz kontun bomba sözlerinden)--- spoiler ---
(usualsuspects2 - 1 Eylül 2014 14:00)
arkasından ağıtlar yaka yaka ağlamayalım diye miyazaki'nin bize bir kıyağıdır.bu eser gerçek hayao miyazaki'yi yansıtmıyor çünkü. eğer yansıtsaydı, şimdi "bizi niye bıraktın" diye ağlayacaktım ben. daha söz konusu filme başlamadan muslukları açmıştım, bir cennet parçası geldi gidiyor diye.bu adam ki anime, çizgi film sevmeyen insanlara animeyi sevdiren biridir. "anime ne yaa çocuk gibi o ne öyle" diyen biri bile ruhların kaçışından sonra bu adam karşısında saygı duruşuna geçer.adamın hayal gücü böyle sınırsız, koskocaman dana gibi bir şey. dünyaları alıyor zaten ama bir de üstüne cennet kırıntılarını sığdırmış. şimdi adamı bu kadar övdük, övmek de değil yani bu, bunlar gerçek, ben gerçekleri söylüyorum.gerçekler bunlar, evet, amma velakin söz konusu eser biraz yavan olmuş.elestirmek de istemiyorum, eleştiremem de yani, koskoca hayao miyazaki, adami ben minik akilli olarak nasil elestireyim.simdi soyleyeceklerim tamamen benim beynimin basmamasindan, kucuklugundendir: miyazakinin o essiz hayal gücünü bu eserde goremedim.karakterler cok yuzeysel kalmis, surenin kisaligindan olma ihtimali yuksek. yarim saat, belki bir saat daha uzun tutulabilseydi bu yuzeyselligin asilacagi kanisindayim.pek olay yok filmde, ama olan olaylar da cok hizli ilerliyor. her sey oldu bittiye getirilmis. bu da galiba surenin kisaligindan.--- spoiler ---mesela kiz orada verem oldugunu manitasina soyluyor, karsilikli gulumsuyorlar sadece. insan sevgilisinin allah korusun, allah yazdiysa bozsun, allah gostermesin, verem oldugunu ogrense o sekilde durabilir mi? agzi yuzu yamulur, hayati kayar. ama bunu sevgilisi uzulmesin diye belli etmemeye calisir fakat surati bembeyaz kesilir, gözleri donuklasir, hayalete doner insan.arkadan duygusal bir muzik calar, etraftaki butun sesler kesilir.kizin ölümünü de cok hizli gectiler. hani miyazaki damar sevmez ama madem isin icine soktun ayrılığı acısını da verecektin.--- spoiler ---diger eserlerine gore fantastik bir öge pek yok. daha gercekci bir eser olmuş. daha sessiz, daha durgun ilerliyor.ilk baslarda biraz sıkıldım, cünkü bekledigim fantastik ogelerle dolu, heyecanli bir animeydi. muhendislige de uzaktan yakindan ilgim olmayınca sarmadi.ama tabi ki bu demek degil cirkin olmus. oldukca guzel, izlemesi zevkli bir yapim.daha izlemediyseniz bos vaktinizi bu animeyle degerlendirmelisiniz. hatta bunu izlemek icin bos vakit yaratmalisiniz kendinize.zaten miyazakinin son eseri, eger tekrar donus yapmazsa cok usuyecegiz.
(kendini secilmis sanan dadlu girl - 1 Eylül 2014 19:09)
miyazaki'nin evvelki filmleriyle kiyaslanarak degerlendirilmesi hatadir bu filmi ele alirken. digerleri ayri, bu ayri. niye ayrilar? bu film daha gercekci bir evrende geciyor. ne dev bocekler var, ne ucan cadilar var, ne kedibusler var, ne de mekanik satolar. e hal boyle olunca insan alisilmis miyazaki tadini bulamayabiliyor. bu film daha cok miyazaki'nin kendisi icin yaptigi bir film gibi geldi bana. bir nevi ukte doldurmaca. biz de arada izlemis bulunduk iste. basindan sonuna kadar ucak feti$izmiyle dolu. o donemin ucaklarina ilgiliyseniz gorebilirsiniz bunu. pek evrensel bir tema degil. simdi bu filmi izlerken odak noktasina esas oglanla esas hatunun iliskisini koyarsaniz, filmi begenmezsiniz ve bir suru "ya soyle olmadi boyle gostermedi o nasil karakter gelisimi" tipi sorulara ve serzenislere zemin hazirlar bu. esas oglan ile ucaklari koymak gerekiyor masanin ortasina lakk diye. --- spoiler ---ben ki seneler evvel pearl harbor'da gordugumden beridir zerolara hasta bir insanim, onume gelen her ucus simulasyonunda varsa zero, yoksa zero benzeri bir seyle baslarim ilk. war thunder'da alirim zeroyu kendimden gecerim. kanatlari zeroya benzeyen kagit ucagin ilk gozuktugu sahnede tuylerim diken diken oldu. hangarda kanatlarina dokunduklari sahnede kendim dokunuyormusum gibi hissettim. yok efendim savas ucagi propagandasi yapiyor bilmem ne diye vaktinde cok elestirmislerdi. zerolar gercekten zamaninin otesinde ucaklardi. e, bu filmin de zeronun tarihi uzerine yogunlastigi daha cikmadan evvel belliydi, hatta bas bas bagiriyordu fragmanlarda. simdi kalkip da romantizm beklemek hata olur. ha romantizm aranacaksa da jiro ile tasarimlari arasinda arayacagiz ancak. sonlara dogru iyice "bu jiro da ne kadar bencil herif lan" dedirtti; hatunun yaninda sigara yakmasiyla da son noktayi koydurttu. eger ki jiro horikoshi bu kadar iskolik idiyse gercekten, basarili yansitilmis. rahatsiz edici derecede iskolik hem de. miyazaki'nin eski roportajlarinda goren gormustur; pofur pofur sigara icer calisirken. kul tablasi agzina kadar doludur bazisinda. yer yer onu gordum filmde de. dusunurken ve calisirken sigara icen jiro degil de miyazaki gibi gorundu gozume. --- spoiler ---bir diger husus ise hideaki anno. jiro horikoshi'yi acip arastirmak lazim, nasil biriydi, filmdeki gibi duragan miydi bilmiyorum; fakat eger oyleyse, hideaki anno'nun depresif sesi karaktere cuk oturuyor. onu bilip izledigimden midir bilmiyorum, bana basarili geldi anno'nun seslendirmesi. bu da muhtemelen milletin filmi begenmemesine etken faktorlerden biridir; fakat biraz bilincalti. depresif ses tonlu ana karakter film boyunca; miyazaki filmlerinde pek rastlanilan bir durum degil.
(make the world go away - 4 Aralık 2014 09:32)
izlediğim ilk anime. anlayacağınız üzere, aynı zamanda izlediğim ilk miyazaki filmi. onunsa son filmi imiş. çok beğendim. daha filmin en başında duyduğumuz müziği zaten başlı başına insanın içine işliyor. bir insanın hayallerine olan tutkusu, bağlılığı daha güzel anlatılamazdı belki de. --- spoiler ---jiro'nun daha çocukluğundan itibaren gördüğü düşler, uçaklara duyduğu ilgi, giovanni battista caproni'ye duyduğu hayranlık ve onunla paylaştığı rüyalar, naoko ile tanışması ve seneler sonra tekrar birbirlerini bulmaları, ve birbirlerini kaybetmeleri... ben çok etkilendim. --- spoiler --- filmdeki yan karakterlerin de her biri ayrı güzeldi. özellikle de kurokawa. ve bir de, der zauberberg'den olduğunu öğrendiğim hans castorp'u pek bir sevdim.
(m e l t e m - 11 Aralık 2014 15:02)
paul valery'nin şu dizeleriyle başlayan animasyon:''le vent se lèveıl faut tenter de vivre!''(rüzgar yükseliyor,yaşama tutunmak gerek!) hayao miyazaki'nin yaşlılık eseri olduğu çok bariz. son eseri olduğunu, animasyonda da caproni'nin ağzından dillendiriyor. her koşula rağmen hayallerimizin peşinden gitmemiz gerektiği mesajını veriyor miyazaki. ama her animesinde yaptığı gibi, yaşamın aslında sevgiyle anlam bulduğunu da en sonunda belirtiyor. hayallerimizin büyüsü, gerçek dünyanın çirkinliğiyle bozulabilir ama sevgi daimdir diyor. miyazaki, antidepresan gibi bir adam. keşke tüm yaşamımıza yetecek sayıda binlerce animasyon yapsaydı diye umuyor insan. bu animasyonun, onun son ürünü olması da üzücü.''rüzgarı kim görmüş? ne sen ne ben.. fakat yapraklar titredikçe yerlerinde, bilirsin rüzgarın oradan geçtiğini.''
(tanrilarsusamislardi - 6 Ocak 2015 23:26)
hayao miyazaki'nin göklere ve uçan araçlara olan tutkusunu kendince bir veda ile taçlandırdığı filmi. bu yüzden diğer animelerindeki gibi karakterlerini nakış nakış işlemeye odaklanmamış, ulusunun göklerdeki -iyi ya da kötü- târihine kısa bir veda turu yazmış. beklentilerimizi karşılamayan ya da havada kalan pek çok detayı olabilir; lâkin, yıllar boyunca çizgilerinin masalsı renkleriyle hayranlarının yüreğini ışıtan bir ustaya gönlünce bir finali çok görmememiz de gerekir.filmde caproni'nin annesi, tenkuu no shiro rapyuta'nın dola'sını çağrıştırıyor gözlerimize. miyazaki geçmişe bir selâm mı gönderdi acaba?jiro deprem sonrasında yıkıntı hâlindeki okuluna döndüğünde yangından kurtarılan kitapların hâli de insanı üzüyor. o kareleri düşündüğümüzde, japonlar için "küllerinden doğan halk" yakıştırması uygun geliyor."bir mühendis için en önemli şey ilhamdır. ilham geleceğin kilidini çözer, teknoloji ondan sonra yetişir."
(martin jacques mystere - 10 Şubat 2015 12:02)
Yorum Kaynak Link : kaze tachinu