Süre                : 1 Saat
Çıkış Tarihi     : 01 Nisan 2007 Pazar, Yapım Yılı : 2007
Türü                : Drama,Tarih,Romantik,Savaş
Taglar             : Seks sahnesi,Kral,İngiltere,Imtiyazlı,Kral henry viii
Ülke                : İrlanda,Kanada,ABD
Yapımcı          :  Peace Arch Entertainment Group , Showtime Networks , Reveille Productions
Yönetmen       : Ciaran Donnelly (IMDB)(ekşi), Jeremy Podeswa (IMDB)(ekşi), Dearbhla Walsh (IMDB)(ekşi), Steve Shill (IMDB)(ekşi), Brian Kirk (IMDB)(ekşi), Alison Maclean (IMDB), Charles McDougall (IMDB), Jon Amiel (IMDB), Colm McCarthy (IMDB)
Senarist          : Michael Hirst (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Jonathan Rhys Meyers (IMDB)(ekşi), Henry Cavill (IMDB)(ekşi), Anthony Brophy (IMDB)(ekşi), James Frain (IMDB)(ekşi), Sarah Bolger (IMDB)(ekşi), Natalie Dormer (IMDB), Max Brown (IMDB)(ekşi), Nick Dunning (IMDB)(ekşi), Rod Hallett (IMDB), Maria Doyle Kennedy (IMDB), Simon Ward (IMDB), Padraic Delaney (IMDB), Jeremy Northam (IMDB), Emma Hamilton (IMDB), Jamie Thomas King (IMDB), Joanne King (IMDB), Rebekah Wainwright (IMDB), Sam Neill (IMDB), John Kavanagh (IMDB), Myia Elliott (IMDB), Callum Blue (IMDB), Henry Czerny (IMDB), Hans Matheson (IMDB), David O'Hara (IMDB), David Alpay (IMDB), Bosco Hogan (IMDB), Maude Hirst (IMDB), Alan Van Sprang (IMDB), Torrance Coombs (IMDB), Peter O'Toole (IMDB), Kris Holden-Ried (IMDB), Tamzin Merchant (IMDB), Gabrielle Anwar (IMDB), James Gilbert (IMDB), Perdita Weeks (IMDB), Lothaire Bluteau (IMDB), Annabelle Wallis (IMDB), Joss Stone (IMDB), Joely Richardson (IMDB), Charlotte Salt (IMDB) >>devamı>>

The Tudors (~ Los Tudor) ' Dizisinin Konusu :
Sinirli yapısı, inatçı tavırları ve aşklarıyla İngiltere tarihine adını yazdıran VIII. Henry, tutkulu şkı Anne Boleyn sonrası içine düştüğü boşluğu sarayın güzel kadınlarından Jane Seymour ile gideriyor. Yaşı iyice ilerlediği için tahtın varisi olacak erkek bir evlat sahibi olmak her şeyden daha önemli. Fakat ülkenin atmosferi Henry'nin aşk maceralarını bekleyemeyecek kadar karışık; zira halk, Kral’a karşı isyan etme hazırlığında... Jonathan Ryhs Meyers’ı VIII. Henry olarak izlediğimiz The Tudors, İngiliz Kraliyet hanedanın entrikalarını, aşk oyunlarını ve politik çekişmelerini ekranlara taşıyor...


  • "2.sezonda papa peter o' toole'muş. bu adamı da seviştirirlerse helal olsun diyecem senaristlere."
  • "evde birileri varken izlenmemesi gereken dizi. bir anda odadan yükselen 'ah-uh-oh, çat çat çat' sesleri durduk yere pornocu damgası yemesine neden oluyor izleyenin."
  • ""yav henri sana karı dayandıramıyoruz ya" konulu tarihi durumları kostümsüz olarak anlatan dizi."
  • "kimse beğenmemiş ama bence en güzel kraliçe anne boleyn'di.the tudors : bloody mary ve the tudors : elizabeth*'i de dört gözle bekliyoruz."
  • "amsalak bir tiranın yaşamını anlatan dört sezonluk kaliteli yapım."




Facebook Yorumları
  • comment image

    10 bolumluk ilk sezonu bir cirpida bittikten sonra yapilabilecek yorumlar arasinda $unlar olabilir:

    - viii henry cok pompaci bir kraldir
    - viii henry'nin etrafindaki kadinlar da cok pompacidir
    - viii henry'nin etrafindaki adamlar da pompayi kutsal saymaktadir (kardinali wolsey dahil)
    - anne boleyn'i oynayan natalie dormer domuza benziyor
    - jonathan rhys meyers "guzel erkek" olarak anilsa da, goruldugu kadari ile yakin arkada$i duke of suffolk charles brandon'i oynayan henry cavill daha kadinlara hitap ediyor
    - sam neill cok baba adam
    - o kadar karinin arasinda yine en anlamli yuz ifadesi kralice katherine (k ile) of aragon'undur, bravo.
    - ben devamli sir thomas more'u oynayan jeremy northam'in $apkasini cikardiginda lord voldemort cikacak diye bekledim.
    - cnbc-e'nin tanitim fragmaninda calan muzik baba bir warhammer 40k oyunu olan chaos gate'in "corpus sanctis ultramarini" chant'idir. hangi arkada$ bulup kullandiysa aferin diyorum. bayramda gelsin elimi opsun ekstra harclik verecegim.


    (lord aragorn - 18 Eylül 2007 16:44)

  • comment image

    şimdi dönemin avrupasındaki normal bir insan aklının alamayacağı çılgın ilişkileri kastım üşenmedim araştırdım ettim. ilk bölüm itibariyle dizideki önemli hükümdarlar ve aralarındaki karmaşık ve çarpık ilişkiler şunlar efenim;

    şimdi ilk olarak kralımız henry viii ve francis i kuzenler. yeri gelmişken söyleyeyim, bizler francis i'i türk tarih kitaplarından yakından tanıyoruz. bu francis, ispanya ve avusturya ile (ikisi de aynı adam aslında, ileride göreceğiz) savaşıp yenilen ve hemen kanuni sultan süleyman'a bir telefon çakıp "yenildim kurtar beni pls ltf tşk" diyen şu meşhur fransa kralı. işte fransa 16. yüzyılın başında, o dönem için inanılmaz bir şey olan müslüman sultandan ve hatta halife sıfatına sahip bir adamdan yardım isteyecek kadar çaresiz. henry viii bunun farkında ve kuzeni francis'e savaş açmak istiyor. fakat türlü oyunlarla alter rex kardinal wolsey kendi çıkarlarını da zedeleyeceği için onu savaş yapmamaya ikna ediyor.

    öte yandan dizide imparator olarak geçen, kendisi henüz görünmemiş insan da kutsal roma germen imparatoru charles. bu charles, habsburglar'dan charles v. ve ileride charles i adıyla ispanya kralı da oluyor. hatta tam sıfatı kutsal roma germen imparatoru, kastilya ve aragon kralı (reconquista yeni yeni tamamlanmış, isabella ve ferdinand yeni yeni evlenmiş, ispanya yeni yeni birleşmiş o dönemde, o yüzden ispanya yerine "kastilya ve aragon" adı geçiyor), napoli ve sicilya kralı (bildiğiniz roma'dan itibaren güney italya), burgogne ve milano dükü ve hollanda kralı (evet hollanda da ispanya'ya ait o dönem, fransa'nın kuzeyinde de güneyinde de doğusunda da ispanya var, francis'in neden bu kadar tırstığı anlaşılıyor). bütün bunların yanı sıra bir habsburg olduğu için avusturya'nın ebedi sadakatine de sahip. bırakın bütün bu ülkeleri, sadece ispanya'ya sahip olsa dahi henry ile francis'e söz geçirebilir durumda. ama zengin ispanya, çarls'ın imparatorluğunun bir parçası sadece. yani bu imparator charles, o dönemde avrupa'nın afedersiniz en taşaklı adamı. tabii osmanlı sultanı kanuni hariç. çünkü bu charles v, osmanlı imparatorluğu'nun savaşmak için can attığı fakat bir türlü adam gibi savaşamadığı şarlken. "şarlken", yani "charles quint", yani "charles v", çaktın? (gereksiz bilgi : osmanlı imparatorluğu'nun alman seferleri ve macar savaşları sırasında sürekli savaştığı avusturya kralı ferdinand da bu şarlken'in kardeşidir.)

    yani uzun lafın kısası, dizideki imparator charles, sözünü avrupa'da sultan hariç herkese geçirebilecek güçte bir adam. sultanla da işi olmadığı ve dizide de sultan olmadığı için dizinin en güçlü hükümdarı. üstelik bir de ingiltere kraliçesi ile birinci dereceden akraba. henry viii'imizin de boşanmak için can attığı karısı katherine'in erkek kardeşi miymiş kuzeni miymiş neymiş. yakınlar yani. henry viii boşanmak için bu kadar uğraşırken, charles da kardeşi katherine'in aşağılanmasına izin vermek istemiyor. o yüzden henry viii, papa'dan, eşinden boşanmak için özel bir izin istediğinde papa'ya vatikan'a dayanmış olan ordularını hatırlatıyor ve "izin vermeyeceksin..." diyor. izin çıkmıyor ve meşhur kavga da burada patlayıveriyor.

    bir de hükümdar olmasa da diğer önemli karakterlerden olan kardinal wolsey hakkında bir kaç kelime etmek gerekiyor. bu adam henry viii'in sağ kolu. ilk bölüm itibariyle bu da gözküyor zaten. "bir şansımı deneyeyim" diyor papa olmak için, fakat ingiltere ile papalığın arası açılınca kralın tarafında kalıp alter rex oluyor. henry viii "ipimle kuşağım sikimle taşağım" şeklinde yaşarken kardinal wolsey işleri yönetiyor.

    ha bir de son olarak, henry viii'in arkasından "thomas! thomas! kanki bakar mısın bi" diye koşuşturduğu hümanist thomas, ileride utopia adlı eseri ile hızlı bir yükseliş yakalayacak olan thomas more'un ta kendisidir.

    işte kısaca dönemdeki önemli kişiler ve aralarındaki ilişkiler böyle. bir avuç adam birleşip "real real time" multiplayer europa universalis 2 oynamışlar 1500'lerde. şimdi bize de izlemek düşüyor.


    (rwn - 20 Eylül 2007 03:24)

  • comment image

    bu pazarki bölümünde de 16. yy itibariyle "modern world", "pan-european institutions"* gibi kavramlardan dem vurabilen tarihi dizi olmuştur.

    -- şu globalleşen dünyamızda fransayı mransayı bıraksak da okyanus-aşırı sömürgelere mi yönelsek diyorum kardinal hazretleri?
    -- şüphesiz ki derin bir terminolojik anakronizm içindesiniz haşmetmeapları, ve kim ki zamandışılık illetinden içtinab etmez, şüphesiz ki onlar elem verici bir azaba yaslanacaklarıdır (?)
    -- muhterem kardinalim, canterbury başpiskoposum, malumu âlîniz anakronizm kavramımız da henüz icad edilmedi, bu konuda mazur görülmekliğim yüzyıl itibariyle istilzam etmez mi, yahut şahsınızın tarizleri de hakeza zamandışı değil midir??


    (poturgilinpotur - 24 Eylül 2007 06:37)

  • comment image

    vallahi de adamın teki şimdi şimdi kızını krala pazarladı..
    hatta önce kızına "bak gir yatağına, paranın muna koycaz kızım.. hem sende ateşli bişeysin, kaldırırsın kralınkini" dedi..
    valla ya..
    oha..
    edit: poturgilinpotur'unun mesajı yardımıyle, bu tekilifi kızına yapanın, ingilterenin fransa büyükelçisi olduğunu öğrendim..
    amaaaan, ar namus kalmamış anacım.. büyükelçi bunu yaparsa, napacak yorkshire muhtarı?..
    sorarım..


    (quaker - 25 Eylül 2007 22:08)

  • comment image

    sadece wolsey karakteri icin birakmadan izledim ilk sezonunu. seks sahneleriyle de once biraz mucadele ettim, gozumu kapadim filan, ama olay iyice konulu pornoya donunce koyverdim.

    ilkin sozlukculere bir cift lafim var: bu yaziyi nasil okuyosun? internet sayesinde. e ne diye tv'den sikik gibi reklamli, sansurlu versiyonuyla kasiyorsun kardesim, indir torrentten sezonu, arka arkaya izle, begendigin pozisyonlari geriye alip analiz et, ogren.

    simdi roma hakkinda, misir hakkinda bir dizi yapacaksan, bolca seks sahnesi olur, hatta olmali. ilginc cunku, ortalama misirlinin suslenip, makyajla, tutsuler ve mantarlar esliginde ayin yaparmiscasina takilmasi veya roma orgyleri. kultur vasitasiyla ulasmak ve cesitliligi kutlamaktir bu. ama kardesim 16.yy ingilteresinde, senin benim gibi gorunen abaza bir saray erkaninin birbirini son derece atraksiyonsuz sekillerde tokmaklamasindan banane, aynisi bizim evde de oluyor. hikaye bu tip entrikalar uzerine donse anlarim ama cogu sahne resmen arayi doldursun diye konmus.

    kostumler sahane, henry sanirim her sahnede ayri bir kiyafet giyiyor, ya da recycle ediyorlar da ben adamin gozlerine takilmis oluyorum, farketmiyorum. fakat bu tip dekorlarin disinda, hikayenin kendisinde pek bir is yok. sonucta neredeyse 1er saatlik 10 bolum izledik, onemli tarihsel olaylar bir paragrafta ozetlenebilir. sanirim asil sorun, ilk bolumlerde wolseynin entrikalariyla fransa-ingiltere dengesinin kurulmasi, papalik hirsi filan guzelce islenmisken, ikinci yarisindaki gerilim noktasinin boyle reelpolitik hesaplardan ziyade hiyar bir herifin hiyar bir evlilik sevdasindan ibaret olmasi. boyle olunca biraz sogudum. asalet havasindaki kralicenin aslen sumsuk karinin teki olmasi da cabasi, halen herife umut besliyor, bakireyim filan diyor. evlenseler de gitsek havasina girip, wolsey askina izledik.

    tabii o donemde got kadar olan ingilterenin basindan da baska olaylar gecmiyor herhalde. adamlarin 16.yy nufusu 3 milyonken, kanuninin hukmettigi topraklarin nufusu 30 ila 50 milyon arasinda tahmin ediliyor. bizde boyle bir dizi yapsan suffolk duku, norfolk agasi gibi iki uc karakterle kurtaramazsin, sittin tane vali var komutan var, bunlarin her birinin sultana ve birbirlerine pazarlayacak ucer kizlari olsa, en azindan 10 senelik dizi kontrati lazim.

    heyecan olsun diye bir suru tarihsel olayi carpitmislar, wikipediada yaziyor hepsi. yalniz thomas more karakteri carpitma degil. bahsi gecmis diye uzerinde duruyorum, more hakikaten de lutheranlari kaziklara cakip yakmistir. kendisi bizim alistigimiz anlamda ozgurlukcu bir humanist degil, utopia eserinde de bu acik zaten; adam jakobenistin krali. hersey tepeden en ince ayrintisina kadar duzenlensin, herkes bu duzene itaat etsin, guzel ve verimli calisan bir kalibin icinde kalsin, cikintilik yapmasinlar. o kalip da elbette hristiyan dini; kafaisndaki ideal toplum hiyerarsisinin omurgasi olacak olan kilise hiyerarsisine o yuzden sadik. ve bu hiyerarsinin verimsizligini ve adaletsizligini elestirenler, yani freethinkerlar (bunlar daha orgutlu degiller gerci), lutheranlar filan, onun kafasindaki duzenli dunya acisindan en tehlikeli insanlar, nefret ediyor adam. bu yuzden lutherle olan polemikleri ciddi akademik yazismalar degil, demagojidir. dindar ve itaatkar muslumanlari bile daha cok sevecegine eminim.


    (immanuel tolstoyevski - 2 Kasım 2007 19:43)

  • comment image

    evde birileri varken izlenmemesi gereken dizi. bir anda odadan yükselen 'ah-uh-oh, çat çat çat' sesleri durduk yere pornocu damgası yemesine neden oluyor izleyenin.


    (ravioli - 1 Mayıs 2008 15:05)

  • comment image

    "yav henri sana karı dayandıramıyoruz ya" konulu tarihi durumları kostümsüz olarak anlatan dizi.


    (jael - 18 Aralık 2008 13:45)

  • comment image

    genelde hep olduğu gibi sezonları arka arkaya izleyince dizinin metabolizmayı etkilemesi durumu bu dizide de ortaya çıkıyor. karakterler o kadar çok reverans yapıyorlar ki, bir bölüm bitince sanki elli dakika boyunca yirmi beş kez ben eğilmişim gibi belim ağrıyor. hareketlerime bir yavaşlık geldi, benden bir şey istenince yes majesty diyerek reverans etmek istiyorum. eve gelen misafirler bana eğilerek selam versin ben de hafif bir baş hareketiyle buyur edip "your grace" diyeyim istiyorum, olmuyor. dizinin gerektirdiği azami asaleti tutturmam bu yüzyılda imkansız. ben bir sonraki henry ve uçkuru konulu diziyi bekliyorum. beklerken bir yandan da cast için bu kadar güzel insanı bir araya getiren the tudors'u izliyorum. bir sonraki uyarlamada henry'nin aslına uygun olarak göbekli, gıdılı, kocaman bir adam tarafından canlandırılmasını, anne boleyn'in biraz etine dolgun olmasını -sürekli ziyafet halinde bir kadın nasıl o kadar ince kalabilir!-, karakterlerin biraz daha günümüz güzellik standartlarından ayrılmasını diliyorum. bakalım o zaman da bu kadar bayılarak izleyecek miyiz.


    (neriman koksal - 28 Haziran 2009 03:48)

  • comment image

    --- spoiler ---

    şu dizide 3 sezondur görmediğim vahşet kalmadı;wolsey kendi boğazını kesti, yuh dedim. anne boleyn'in kellesi futbol topu gibi havada uçtu, ohara dedim.sırf sayı olsun diye köylü astılar,vay anasını dedim ama cromwell'in idamı sırasında sarhoş cellatı izlerken ananın amı dedim artık. infazdan önceki gece içirilip sarhoş bi şekilde infaz mı yaptırılır adama amına koyim ya.baltayla parçalayarak öldürdü adamı,ne piskopatmışsınız amına koyim.

    ---
    spoiler ---


    (silmaril - 19 Eylül 2009 02:32)

  • comment image

    dün azuth bey diyenar'dan ntv tarih ve bilumum kültürel magazin satın alınca ben de altta kalmayayım diye gittim bu dizinin ilk sezon dvd'sini aldım. adam tabii popüler de olsa gidip en nihayetinde okunan birşey almış; halkın seviyesine inmemekte kararlı. ama ben her kesimi kucaklayan bi insan olduğum için tabi gittim sizin için the tudors aldım. ilk disk, yani ilk dört bölüm biraz evvel bitti, işte yorumlar;

    (spoiler neyin yok, güvenle okuyun)

    - tayt sarayın ve bilhassa kraliyet ailesinin vazgeçilmezi. yaz kış taytla geziyorlar. başka ülkelerin kralları elçileri falan da geliyor onlar da taytla geziyorlar. bizim kızları ortaçağa göndersek kimse yadırgamaz britanya yöresinde. kışın üşüdüğü için külotlu çorap giyen erkekler de rahat olsunlar, ortam süper.

    - henry çok yakışıklı, öyle böyle değil.

    - insanlar genelde çok dindar. en okumuş adam bile günde asgari yarım saat dua ediyor. vatikan ise irticai faaliyetlerin odak noktası haline gelmiş. allaha şirk falan koşmak çok tehlikeli. şayet koşacaksanız bir iki yüzyıl daha bekleyin.

    - ünvan veya toprak sahibi olmak için illa birilerine meydan okumak gerekiyor. ama meydan okumayı kazanmak şart değil, kaybetseniz de "önemli olan yarışmaktı" diyerekten, cesaretinizden ötürü şövalye ilan edilebiliyorsunuz.

    - kadın olmak iyi değil. yani prenses bile olsanız gidip sizi 90 yaşında bir hükümdarla evlendirebiliyorlar. kadın olmamaya gayret edin. gerekirse sakal bırakın.

    - sinsilik revaçta. herkes çok sinsi.

    - kralsanız eğer evli kadınlarla falan da birlikte olabiliyorsunuz. kral değilseniz de oluyor aslında ama sonra kocasından fırça yiyorsunuz falan, o kadar zahmete değmez, zaten bi ton kadın var meyhaneye falan gitseniz. gereksiz yere tepki çekmeyin bence.

    - bilimi çok sevmeseler de sanata epeyce değer veriyorlar. sanatçı olmakla bilim adamı olmak arasında kalırsanız, tercihinizi sanattan yana kullanın. kese kese altın var + kızlar teklif ediyor.

    - öyle çok yakışıklı falan olmanıza gerek yok, genç olmanız yeterli. para ve ünvan peşinde koşarak gençliğinizi heba etmeyin; sonra mevki geliyor ama kızlar yüzünüze bakmıyor, benden söylemesi.

    - kral sanıldığı gibi çok mesafeli falan değil. eşiyle dostuyla arada kanka muhabbeti yapıyor. böyle çok soğuk olmayın, biraz sıcak kanlı olun, o size gelir. şeker gibi insan ya... tanısanız...

    - din adamları tıpkı satrançta olduğu gibi çapraz gidiyorlar, yollarına çıkmamaya gayret edin.

    - cinsel yaşantıları pozisyon açısından çok zengin. yeniliğe açıklar. eğer renkli bir cinsel yaşam arzu ediyorsanız fransız ya da fransa'da yetişmiş bir gelin alın.

    - genç hanımlar için de ispanyol erkeklerini öneriyorum. pancar motoru gibi takır takır.

    - oturduğunuz konutun büyük ve güzel olmasına özen gösterin ama fazla ihtişamlı olmasın. yoksa sonra kral görünce "benim olsun mu bu?" diye soruyor, siz de hayır diyemiyorsunuz tabii.

    - bir üstteki husus eşiniz için de geçerli. çok güzel bir hanımla evlenirseniz kral sezonluk olarak kiralama teklifinde bulunuyor. iş çirkinleşiyor. yine de boyu boyunuza, huyu huyunuza olsun.

    ...

    şimdilik anlatabileceklerim bu kadar, hepinizi sevgiyle kucaklıyorum.


    (jack o lantern - 4 Şubat 2010 19:54)

  • comment image

    ingiltere kralı olmanın hiç de hoş birşey olmadığını gün geçtikçe anlamıza sebebiyet veriyor.

    iki dakika rahat yok arkadaş,

    - ispanyollar, fransızlar, portekizliler, iskoçlar, vatikan... bırakmıyorlar ki adam bir nefes alsın. sürekli politik bir karışıklık, politik olmasa dini bir huzursuzluk çıkıyor. iki dakika huzur yok. daha doğrusu iki dakika civarında huzur var, ötesi yok.

    - adamın hanımına halleniyorlar. hoş birşey değil. gece ben uyuduktan sonra eşime halleneceklerse ne anladım ben krallıktan. eksik olsun öyle krallık. olaya bak ya. ohooo...

    - henry'nin sağlık sorunları çok asap bozucu. elbette o dönem tıbbiyenin hali ortada, ama bacağındaki o yara çok feci be. yani içinden alien çıksa "yok artık" demezler. geçen bölümde kafam kadar irin çıktı. irin-i şerif. ıyyyy.

    - bir de mesela birden fazla çocuk yapınca çocuklar arasında da haliyle rekabet oluyor. yani normal bir insan olsan çocukların oyuncak falan paylaşamaz, en kötü ihtimalle miras davası olur. ama el kadar bebeler koca ülkenin kavgasını veriyorlar, olacak iş değil.

    - evlilikte de şöyle bir dert var; soylu bir kızla evleneyim diyorsun, ailesi çörekleniyor hemen saraya. güzel bir kızla evleneyim diyorsun, bu sefer de saray halkı kızın üstüne çörekleniyor. hem güzel hem soylu biriyle evlendiğin zaman da doğum yaparken ölüyor. nahlet gelsin.

    ...

    daha sayamayacağım bi ton dert var. hakikaten tarihi bir şahsiyet olmanın ötesinde yarardan çok zararı var ingiltere kralı olmanın. bence tahtta hak iddia edebilecek konumdaki bir soylu olmak daha güzel olurdu, liderin iki puan gerisinde şampiyonluk mücadelesi verir gibi. he ya...


    (jack o lantern - 4 Mayıs 2010 17:37)

  • comment image

    tek kelimeyle muazzam bir dizidir. gerek cast, gerek dekor ve kostümler, gerekse senaryo büyüleyici. 4. sezonda bitirilmeseydi keşke. bu türde daha iyi bir dizi henüz yapılmamıştı. dönem anlatmak oldukça zor bir iş olsa gerek alınlarının akıyla çıktılar bu işten. tam tarzım bir diziydi, bitmesi gerçeğiyle henüz tamamını bitirmediğimden yüzleşemedim.

    cast seçiminde özellikle 8.henry olabilecek en iyi oyuncu seçilmiş ki kutluyorum seçen ekibi. bir adama kral olmak bu kadar mı yakışır! hele ki gerçek 8. henry dünyanın en çirkin erkekleri sıralaması yapılsa hatırı sayılır bir sırada olabilecekken, dizideki henry bunun tam tersi, olabilecek en çekici ve yakışıklı kral olmuştur.

    zaten dizide, allah'tan gerçekliği yansıtalım kaygısı güdülmeden, herkesin tam zıttı fiziksel özelliklerdeki oyuncuları oynatmışlar. ne 8. henry gerçekte öyle hoş bir adam ne de, kız kardeşinin kocası charles brandon. charles kendisini oynayan henry cavill'in üzerinden tır geçmiş haline bile benzeyemeyecek kadar kılıksız bir adammış.

    aragonlu catherine'i oynayan maria doyle kennedy cuk diye oturmuş bu role. cast seçiminde jonathan rhys meyers'den sonra yapılan en iyi seçimdi bence. güçlü, vakur ve asil bir kadını tek kelimeyle hiç zorlanmadan ve hiç oynamadan canlandırdığı için kendisine hayran kaldığımı belirtmeliyim. aragonlu hanım kızımız henry için baştan yanlış seçimmiş zaten. hiç henry'e göre bir kadın değildi. çok geçmeden bileti kesildi zaten. henry gibi bir adama fazlaydı merhume. rest in peace inşallah.

    anne boleyn'i oynayan, natalie dormer rolüne oldukça yakışmış amma ve lakin kimi zamanlar ateşli ve ihtiraslı bir hatun olayım deyu abartıyor. onun haricince oldukça beğendim. bence henry'le ruh ikiziydi anne. henry için en uygun kadın oydu bilinmedi kıymeti.

    jane seymouru ilk zamanlar başka sonradan başka bir hatuna oynattılar birinci çok güzel ama biraz yaşlı görünüyordu. ikinci çok sıradan bir tipti ama jane'nin masumiyetini ve iyiliğini üzerinde iyi taşıyordu. kralın en sevdiği karısı olduğu söylenir jane için ama bu sefa düşkünü pezevenk onu bile metresleriyle aldattı ya daha ne diyeyim sana henry!

    anne of cleves'i kral çirkin diye beğenmiyor ama dizide kendisini canladıran joss stone oldukça güzel bir kız. gerçi kralın da zevkine tükürüyüm sanki en sevdiği karısı olan jane'nin orjinaliyle bu hatun kızın güzelik olarak birbirlerine fark atabilecek pek bir şeyleri yokmuş zira. ama işte gönül kimi severse o dur dünya güzeli diye boşuna dememişler.

    catherine howard dizide cast seçiminde sıçılan tek yer bu hatunu oynayan tamzin merchant'ın seçimi. rolüne hiç yakışmayan tek isimdi diyebilirim. ayrıca onca kadının arasında en gereksizi ve saçma sapan olanı da bununla yaşadığı ilişkiydi. bana ne oluyor da henry'nin özel hayatına müdahil oluyorum bilmeden yorumlarıma devam ediyorum.

    catherine parr henüz onun olduğu bölümleri seyredemedim. ama bu hatunun hayatı ne acıklıymış be! henry 150 kilo sınırını aştığı ve yaşlandığı vakit, catherine, thomas seymour'a aşıkken henry'le evlemek zorunda kalması gerçekten bahtsızlığının nişanesi gibi duruyor. henry'nin gençliği işe yaramazken, üzerine bir de yaşlı hali bu garibime denk geldi.

    yalnız, henry adıyla anılan sefa düşkünü pezevengin ne alengirli hayatı varmış arkadaş!


    (filler dunyanin en masum hayvanlaridir - 14 Temmuz 2010 21:53)

  • comment image

    en can alıcı sahnesi

    --- spoiler ---

    henry'nin ormanda karşılaştığı kızı sevgilisinin elinden alarak saraya götürüp çatır çatır siktiği sahne... kız da gayet memnun, ''sen gerçekten kral mısın ya!?? ahahaa'' şeklinde olmuştu tepkisi. bu noktada kral olmanın nimetlerini anlıyoruz.

    ---
    spoiler ---


    (md k - 2 Ağustos 2010 21:11)

  • comment image

    2. sezon 5. bölümde yanlış görmediysem merlin dizisinde lady morgana'yı canlandıran über karakter de yer almıştır.

    --- spoiler ---
    evet tahmin edebileceğiniz üzere 8. henry lady morgana'yı hunharca sikmiştir.
    ---
    spoiler ---

    uther pendragon'u göreve davet ediyorum izninizle!

    ulan koskoca alemde bi morgana vardı sikilmedik onu da sikti adam, dizi beni korkutuyor, yemin ediyorum götüme pamuk tıkadım öyle izliyorum.

    bu ibne henry beni bile siker /:


    (paqho - 13 Ocak 2011 09:46)

  • comment image

    --- spoiler ---
    beni tarih dizileri izlemeye sevk etmiş dizi. iştahım kabardı. bütün tarih dizilerini izlemem gerek şu an. 4 sezonu 3 günde bitirdim. dizinin ilk bölümlerinde elim wikipedia'ya gider gibi oldu karakterleri daha iyi tanımak için. fakat birden bu bana ağır spoiler olacakmış hissi verdi ve hemen vazgeçtim.
    lakin aragonlu catherine'nin annesi isabella'nın reconquistayı gerçekleştirenlerden biri olduğunu öğrenmem baştan bu catherine'e karşı önyargılı olmama sebep oldu ve nedense tüm dizi boyunca her daim protestanların yanında yer aldım. diziyi hep yanlı izledim. mesela thomas more'un kafasının kopmasına hiç ama hiç üzülmedim. ama cromwell öldüğünde neredeyse ağlayacaktım. hep protestanlar kazansın diye baktım.

    dizide bir ufak ayrıntı dikkatimi çekti. birisi ölüm döşeğinde olduğunda herkes tanrı yardımcısı olsun , tanrım onu bize bağışla türünden dua etti de onlarca duadan sadece bir tanesi kabul oldu. edward bebek hastalandı bi ara da ablası mary kilisede dua etti de çocuk ateşliyken ateşi düştü, şifa buldu. bunun dışında hemen hiçbir dua kabul olmadı filmde. son bölümde henry. charles brandon'a sana ölmeyi yasaklıyorum dedi dua niyetine o da yanıltmadı beni ve sir brandon dahi ölüverdi.

    o dönem ingiltereye dair bir gerçek de gözlerden kaçmıyor. millet vebaydı veremdi, mikrobiyal hastalıklardan bayaa bir kırılmış. ama bu hastalıklar acaba gerçekten katolik papazların dediği gibi artan heretik sayısından dolayı tanrının verdiği bir ceza mıdır? bence alakası yok. adamlar resmen domuz gibi yaşamış. dizinin tüm bölümlerini göz önünde bulunduralım, bir tane banyo sahnesi yok.(culpepper ve çetesinin köylü kadına tecavüzü sonrası derede yıkanmaları müstesna) adamların hepsi cenabet, adamların hepsinin götü boklu, yedikleri herşey necis. henry, boleyn öldükten hemen sonra kendine ziyafet çekiyor. tencere gibi şeyin içinden çıkan şey bildiğin boktu yaw, ağzından akıttıra akıttıra yedi şerefsiz. adamlar ortaçağdan sıyrılmaya uğraşıyorlar fakat adamların tıbbiyesi ilkçağdan bile geride. tek bildikleri enfeksiyon var ise bir miktar kanını akıt ve yara varsa üstüne sıcak hamur bas. tüm tıp bilimi bundan ibaret o dönemde. mayaların beyin cerrahisi girişimleri, eski mısırdaki jinekoloji teknikleri (adamlar idrar tahlili ile gebe olup olmadığını hatta kız mı erkek mi olduğunu tahmin edecek kadar tıp biliyorlardı) göz önüne alınırsa 16. yüzyıl ingilteresi tıbbına ilkçağdan bile geriymiş demek yanlış olmaz kanısındayım.

    diziyi izledikten sonra tarihi belgelerden karakterleri epey araştırdım. dizi hakikaten de bu karakterleri hakkını vererek canlandırmış. oyuncu seçimleri catherine howard dışında mükemmel. (daha güzel bir kız seçilebilirmiş ama aptallığı tam oturmuş) anne of cleves de hiç henry'nin dediği gibi ata falan benzemiyor. ahır gibi kokuyor iftirasını da haketmiyor. ayrıca charles darwin kişisi daha sonra tahta geçecek 1. elizabethin(anna boleynin kızı) 2 asır sonra doğacak torunlarındanmış. ilginç geldi.

    dizide birçok güzel bayan kullanılmış. ama en güzel ve çekici bulduğum kadın kevaşe ''anne seymour''. ( edward seymour'un sözde karısı, sir francise verdi, surrey düküne verdi, thomas seymour'a verdi. kesin henry'e de vermiştir gibime geliyor. ama neticede güzel bir kadın. tam bilemiyorum nedenini ama bu kadına ısındım. onun da bir heretik olması bu ısınmamda kuvvetle muhtemel. hamilelik de dizide en çok ona yakıştı. memeleri pek güzel değildi kabul ama dizide hemen hemen hiç bir meme güzel değildi. giysilerde yakalardan fışkıran atraktif memeler , hatunlar çıplakken armut gibiler. hele hele culpepperin uğruna canını ortaya attığı catherine howard memecikleri tam bir facia.

    o dönem ingilterede çocuk erkek olursa ismi %90 thomas. aragonlu catherine olmasaydı kızların ismi de %90 catherine idi denebilir, hadi %80 diyelim.

    dizi bittikten sonraki gün babam git bakkaldan sigara al dedi. sözleriniz benim için bir emirdir yor majesti dedim. babam da koş git al demedi. kafasını çık dışarı çabuk der gibi yor greys dedi. ben de yor majesty diyip malikanemizden ayrıldım. bakkal beni yor greys diye karşıladı. ben de my lord, majeste için bir winston gray bir de kendim için kent switch dedim. bakkaldan çıkarken de bana tekrar yor greys dedi. ben de my lord deyim kafamı eğer gibi yaptım. ama adam baya baya kafasını eğdi yor greys derken. eve dönerken de komşunun kızına rastladım, mükemmel göğüs dekolteli. bana yor highness , muhteşem bir gün değil mi dedi ve elimi öptü. ben de sokaktaki onlarca kalabalığa aldırış etmeden kızın dudaklarına yapıştım.

    ---
    spoiler ---


    (leshmania - 14 Temmuz 2011 16:22)

  • comment image

    bugun itibariyle tum bolumlerini bitirmis bulundugum dizi.

    --- son bolum spoileri ---

    baslik altindaki her entryi okudum tabii ki. sanirim son bolumu izlerken charles'in oldugu kisimda tek kahkahayi basan benim. kral olacak henry adami hasta yatagindan kaldiriyor. hepimiz bekliyoruz ki henry onemli birsey soyleyecek charles'a. ama henry diye diye charles sana olmeyi yasakliyorum, bak seni okiyim ufliyim hicbirseyin kalmayacak manasinda birseyler diyor. daha buna gulmem bitmeden hemen bir sonraki sahnede charles olunce gozumden yas geldi gulmekten. hasta adami ayagina getir sonra da iyilik yaptigini dusun. aferin henri aferin.

    --- son bolum spoileri ---

    ha buarada charles'i oynayan sahsin man of steel'de superman'i oynadigina hala inanamiyorum. olmuyor, beynim kabul etmiyor bu bilgiyi.


    (peace love music - 12 Mayıs 2013 06:54)

  • comment image

    şu ingilizlerin, kendi tarihî figürleriyle ilgili bu denli rahat oluşlarına hayranım arkadaş.
    adamlar, 8. henry'yi kadınsız kaldığı bir dönemde 31 çekip bir kaba attırırken gösteriyorlar.
    bunu yaparken kralın sâdık hizmetkârlarından biri asil attırıkların dolacağı kâseyi falan tutuyor.
    bir ingiliz dizisinde, öyle lalettayn bir karakter için değil bak dikkatini çekerim, kral için çekiliyor bu sahne.
    krallarının aptallıklarını da şerefsizliklerini de kahramanlıklarını da sahipleniyorlar.

    hiçbir şey için değilse bile muhteşem idam sahneleri için izlenmesi gereken bir dizi.

    --- spoiler ---

    özellikle thomas more ve anne boleyn'in idamları enfes. (tuhaf bir cümle oldu ama durum bu.)
    more'da kana bulanan haç detayına ve anne boleyn'deki her bir detaya bitdim.
    daha sonra catherine howard'ın idam sahnesi ve bazı "heretic"lerin canlı canlı yakılışları falan var.
    etkileyiciydi.

    ---
    spoiler ---

    not: henry, sen rezil bi adamsın.
    not2: sen değil henry cavill <3
    not3: artık 8inci henry'nin eşlerini sırasıyla sayabiliyorum ve catherine of aragorn'un tüm eşler arasında belki de en erdemlisi, en kraliçesi olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

    sezon analizlerim:
    ilk sezon: kardinal wolsey sezonu, en entrikalı ve güzel sezon sanırım buydu, aragonlu catherine'in de etkisi olabilir.
    ikinci sezon: elbette ki anne boleyn dönemi. etkileyici ve heyecanlı bir sezondu.
    üçüncü sezon: kralın diğer eşlerini izliyoruz, heyecan biraz azalıyor.
    dördüncü sezon: en kötü sezon bu olmuş, sıkıcı ve renksizdi. sonlara doğru yaşlandırma efektleri ve özellikle henry'nin sesi korkunçtu.

    haa bir de the borgias falan diyorlar da ben the tudors'tan sonra the borgias'ın 3 bölümüne zor dayandım, sarmıyo be anam.


    (kirlikedi - 23 Eylül 2013 02:34)

Yorum Kaynak Link : the tudors