Çıkış Tarihi     : 18 Ekim 2019 Cuma, Yapım Yılı : 2019
Türü                : Drama,Fantazi,Korku,Gizemli
Taglar             : fırtına,Deniz Kızı,Deniz feneri,Balta,Su altı sahnesi
Ülke                : Kanada,ABD
Yapımcı          :  A24 , New Regency Pictures , RT Features
Yönetmen       : Robert Eggers (IMDB)
Senarist          : Max Eggers (IMDB),Robert Eggers (IMDB)
Oyuncular      : Willem Dafoe (IMDB)(ekşi), Robert Pattinson (IMDB)(ekşi), Valeriia Karaman (IMDB)

The Lighthouse (~ Der Leuchtturm) ' Filminin Konusu :
The Lighthouse, 20. yüzyılın başlarında Maine'de yaşayan, iki deniz feneri bekçisinin hikayesini konu ediyor. Eski bir denizci olan Thomas Wake, gizemli bir adada deniz feneri bekçiliği yapan bir adamdır. Yıllardır adada tek başına bekçilik yapan Thomas’ın yanına, işlerde yardımcı olması için Ephraim Winslow adında bir genç gönderilir. Birlikte çalışmaya başlayan Thomas ve Ephraim arasında çok geçmeden büyük bir iktidar savaşı meydana gelir. Yaptığı işi büyük bir sorumlulukla yerine getiren Thomas, gücünü ispatlamak için tecrübesiz bir genç olan Ephraim üzerinde baskı kurmaya başlar. Ufak bir adada deniz fenerinin içinde hapsolan ve zamanla akıl sağlığını kaybetmeye başlayan iki adam, en derin korkuları ile yüzleşmek zorunda kalır

Ödüller      :

Cannes Film Festivali:
Independent Spirit Awards:Best Supporting Male


  • "(bkz: bilinç akışı) (bkz: stream of consciousness)(bkz: virginia woolf)"




Facebook Yorumları
  • comment image

    woolf'un kendini o dönemin öteki yazarlarından net çizgilerle ayıran biçemini geliştirdiği ve aslında konusu olmayan sekiz çocuklu bir ailenin hayatından kesitlerin bilinçakışı ile anlatılmaya çalışıldığı, asıl meselesi kanımca zaman, zamanın getirdiği değişiklikler ve yitip giden şeyler olan roman. çevirisi naciye akseki öncül tarafından yapılmıştır. hoştur.

    artık tüm mumlar yanmıştı, masanın her iki yanındaki yüzler mum ışığı altında birbirine daha yaklaşmış ve alacakaranlıktakinin tersine şimdi bir masa çevresinde bir topluluk oluşturmuşlardı, çünkü gece camların ardında kalmıştı; bu camlar dış dünyayı olduğu gibi yansıtmadıktan başka, garip bir biçimde dalgalandırıyordu da; burada odanın içinde sanki bir düzen ve kuru toprak, dışarıda ise herşeyin su içinde gibi dalgalanıp sonra kaybolduğu gerçek bir yansıma vadı.


    (earendil - 28 Eylül 2008 05:05)

  • comment image

    romanı sonlandırıp, ramsaylerin dünyasından çıktığımda, soluk alıp verişimin hızlandığını, kalbimin düzensiz ritimlerle attığını fark etmemle birlikte, woolf'un indimdeki etkisine yine yeniden şaşırmama sebebiyet veren şaheser.

    biliyorum lily, her daim portremi yapıyormuşsun gibi başımı dik tutmalıyım ve evet, şimdi "deniz kıyıdan daha önemli. " ne de olsa "gölgelerin düştüğü o tedirgin su birikintilerinde düşler sürüp gidiyor." heyecanlıyım tabii, "o küçük küçük olaylar tıpkı bir dalga gibi toparlanak bir bütün olacak; yükselip yükselip beni de hızla kıyaya çarpacak." nedenlerden, geçtim. "içinden yaşamın çıkıp gittiği bir şey olsa da" hayattan asla.

    100. entryimi de kutluyorum bak?


    (shat - 24 Temmuz 2009 15:34)

  • comment image

    “yeryüzünün kış konukları”nın bekleyişini anlatan roman.

    insan bir ana sayısız izlenim sığdırır. anlar biriktikçe izlenimler de birikir. bu izlenimleri olduğu gibi korumak, başkalarıyla paylaşmak vardır sırada. çünkü her izlenimin insanda uyandırdığı şeyler bağımsız bir iradeye sahiplerdir adeta ve başkaları tarafından bilinmek isterler. bilinçli ya da bilinçsiz olarak pek çok anını yaratıcısını aramakla geçiren insan, yaratıcının izine rastlayamayınca, içinde uyananı yatıştırmak için tanrıcılık oynamaya heves eder. böylece sözcükler yaratılır. ne var ki sözcükler, bu sayısız izlenimin uyandırdıklarını aktarmada yetersizdir ve çıkmaz sokaklara saplanır. işte deniz feneri’nin karakterlerinin her biri insanın bu trajedisini, tanrı tarafından cevapsız bırakılmayı ve tanrısal olanı kendi yaratılarıyla açığa vuramamayı yaşıyor. lily briscoe izlenimleri olanca karmaşasıyla aktarabilmek için uygun zamanı beklerken, geçip gidiyor zaman. insan yaşantısının izleri değişip silinirken mekan değişmeden kalıyor, acımasızca. zamanın bir türlü gelemeden geçtiğini hissederken, fırlatılıp atıldığı bu dünyada göğüne kavuşmayı bekleyemeyen sabırsız yeryüzü ruhunu anlamaya en çok deniz feneri’yle yaklaşıyoruz belki de. belki.


    (liz lemon - 12 Ocak 2012 00:19)

  • comment image

    belki de hayatimda okudugum en iyi kitap. icinde ekleyecek ya da cikaracak tek bir nokta bile yok. okurken lirik bir rüyada akintiyla bir olup gidiyormus gibi hissediyor insan. önemi olan her soruyu soruyor kitap.

    ıliskilerde uygun mesafe nedir? diger insanlarla bag kurulabilir mi? yakinlik nedir? kendimizi kaybetmeden yakin olmayi nasil basaririz? ınsanlari birlestiren sey nedir? birlik, bir yanilgi mi yoksa gercekten ulasilabilir mi? sevgi iki insanin bir olmasini saglayabilir mi?

    "how did one judge people, think of them? how did one add up this and that and conclude that it was liking one felt or disliking? and to these meanings, what meaning attached after all?"

    "how then, did one know one thing or another thing about people, sealed as they were?"

    "this is not what we want, there is nothing more tedious, puerile and inhumane than love, yet it is also beatiful and necessary. well then, well then?"

    gercek hayatta oldugu gibi kitapta da herkes kendi dünyasinda yasiyor. mrs. ramsay'in görevi insanlari biraraya getirmek, dünyalari birlestirmek.

    peki, birlik diye bir sey var mi?

    evet ve hayir. gercek statik degil. anlari yakalamak icin calismak gerekiyor.

    "no, the other was also lighthouse. for nothing was simply one thing. the other was lighthouse too."


    (hophophoba - 28 Ekim 2013 22:44)

  • comment image

    --- spoiler ---
    başlıca karakterler mrs. ramsay ve lily'dir. karakterler hep gariptir, ya da öyle değildirler ama size öyle gelir. okurken öyle garip bir his kaplar ki içinizi, anlatması zor. hep melankolik bir hava vardır roman boyunca. karakterler konuşmazlar genelde, biz sadece onların kafalarından geçenleri biliriz. varoluçuluğun edebiyattaki en güzel örneğidir.
    ---
    spoiler ---

    okunmalı ama öylesine, okumuş olmak için değil, bizzat woolf'un okuyucularından istediği gibi ders çalışır gibi, altını çizerek, özenerek okunmalı.


    (chomsky - 18 Aralık 2004 17:08)

  • comment image

    her bir cümlesinin sakin bir kafayla, acele etmeden ve hazmederek okunması gereken mükemmel kitap. çünkü bu kitapta önemli olan hikaye değil de o hikayeyi anlattığı cümleler. asıl güzel olan; iyi bir denizci olup olmadığı sorulan bir karakterin "bu soruya sinirlenip tabii ki iyi bir denizciyim diye çıkıştı" denmesinin yerine "mr tansley çekicini kaldırdı. havada salladı; ama çekici indirirken öyle bir kelebeğe böyle bir aletle vuramayacağını fark edip sadece onu hiç denizin tutmadığını söyledi." denilmesidir. her daim yaptığı resimle ilgilenen lily'nin topluca yemek masasında yemek yerden aniden aklına sürekli kafasına takılan resimdeki garip boşluğun ağacı biraz daha yana kaydırmakla çözülebileceğinin gelmesidir. hatta asıl güzel olan bu durumu unutmamak için tuzluğu alıp masa örtüsündeki çiçek deseninin üzerine koymasıdır.

    hükümetin balık mevsiminde balıkçılara uyguladığı politikalar hakkında konuşurken, herkes bu konuda yorum yaparken aslında herkesin birdenbire bir şeylerin eksik olduğunu düşünmesi, umarım aklımdakiler ortaya çıkmaz demesi, herkes böyle düşünüyor, herkes hükümetin balıkçılara yaptıklarından şikayetçi ama ben bu konuda hiçbir şey hissetmiyorum, diye düşünmesi nasıl da insan iki yüzlülüğü hakkında bilgi veriyor. yazılan tonlarca makale yerine şu birkaç satır insanın özünü kavramakta nasıl da yardımcı oluyor öyle.

    ah... o kadar güzel bir kitap ki, sıradan şeyler o kadar güzel cümlelerle anlatılmış ki... her satırını öpmek istiyorum.


    (yoruichi - 28 Temmuz 2017 21:12)

  • comment image

    okudugum en agir dilli kitaplardan bir tanesi diyebilirim. ayni zamanda pek akici da degil, dolayisiyla kitabi elinize almak biraz zor olabiliyor. eger kitabi sindire sindire okumak isterseniz, ki bence oyle yapmali, sparknotesdan yararlanabilirsiniz. analizleri gercekten cok basarili.


    (kucuk brokoli - 6 Temmuz 2018 22:33)

  • comment image

    türkiye iş bankası kültür yayınlarından okuduğum kitap. okuduğum ilk virginia woolf kitabı bu oldu. kitap için okuması zor denilebilir bunun sebebi kitapta kullanılan bilinç akışı tekniği. kitap sürekliliği, her karakterin kendi bilinç alışı perspektifi ile olay örgüsüne dahil olması sonucu kesintiye uğruyor. fakat okudukça içine çeken bir kitap. her karakterin ne düşündüğünü bilmek düşünüp söyleyemediklerine şahit olmak benim çok hoşuma gitti. bazen kendimi kitaptaki bir karakter gibi hissettim. kitapta karakterlerin dış görünüşü betimlenmemiş olması karakterleri kafasından geçen düşüncelere göre tanıyor olmanız bende karakterlerin zihinlerindeki düşüncesine göre kafamda hepsine bir surat verme zorunluluğu oluşturdu ki bu da kitaba daha çok dahil olmamı sağladı. karakterlerin dışa vurmadığı zihinlerindeki düşüncelere tanık olmak hoşuma gitti bunun sebebi karakterlerle empati yapmış olmam olabilir. zaten günlük hayatımda da çok sık yaşadığım bir durum olunca empati yapması kolay oldu. kitabı bitirdiğimde kitabın sonundaki lily'nin tamamladığı resim benimde zihnimde tamamlandı adeta. biraz da kitabın içeriği ilgili yazacak olursam, kitapta feminizme dair öğeler görmemiz mümkün. mrs. ramsay ile lily kıyaslanırsa lily'nin evlenmemesi hayatını devam ettirmek için bir erkeğe ihtiyaç duymaması ve bunun sonucunda mrs. ramsay'in ölürken lily'nin hayatta kalması bana burada yazarın lily nin zafer aldığını göstererek feminizme vurgu yaptığını düşündürdü. kitabın karakterlerinin yazarın hayatıyla bazı noktalarda paralellik gösterdiği görülebilir. örnek vermek gerekirse yazarın annesi ve babası kitaptaki mr. ve mrs. ramsay ailesine, yazar da lily ile paralellik gösteriyor diyebiliriz. lily ile içgözlemleri toplumsal sorgulamaları ve felsefi düşüncelerini kitaba yansıttığını düşünüyorum. kitap melankolik bir hava içinde geçiyor ve bu hava okuyucuya çok iyi geçiyor. bana bu kadar etki etmesinin sebebi; kitabı okumadan önce yazarın ruhsal bunalım sonucu intihar etmiş olmasını bilmem olabilir. kitabı okuyacaklara tavsiye niteliğinde olacak bir kaç şey söylemek isterim. kitapta bazı kısımları birden fazla okunma gerektiriyor. yazarın dediği gibi kitabı ders çalışır gibi okumak altını çizmek bazı cümleleri tekrar okumak gerekebilir.


    (ozidozi - 31 Temmuz 2018 16:17)

  • comment image

    "never did anybody look so sad. bitter and black, halfway down, in the darkness, in the shaft which ran from the sunlight to the depths, perhaps a tear formed; a tear fell; the waters swayed this way and that, received it, and were at rest. never did anybody look so sad."

    karakterlerin dış görünüşlerine nerdeyse hiç yer vermeyen, ama iç dünyalarını anlatmada çok başarılı olan virginia woolf romanı. otobiyografi düzeyine gelmese de en önemli karakterlerden birisi olan lily ve woolf birbirine oldukça benzer, aile babası ünlü fikir adamı mr ramsey ise önemli bir editör olan woolf'un kendi babası sir leslie stephen'a çok benzer. mrs ramsey'nin trajik ölümü -ki tek bir cümlede sayfalarca yazılan dramatik ölüm sahnelerinden çok daha vurucu bir şekilde anlatılmıştır- ise woolf'un hayatındaki en büyük travmalardan birisi olan annesi mrs stephen'ıın ölümünü çağrıştırır.
    dili oldukça ağırdır, woolf'a (veya joyce'a) alışkın değilse okur aynı cümleyi tekrar tekrar okumak zorunda kalabilir. hatta bir noktada okumayı bırakıp "napıyorum ben? nerdeyim, kimim? bu he hangi he? yine kimin kafasının içine girmiş bu virginia?" diyebilir, üşenmeden okumaya çalıştığı cümlenin kaç satır olduğunu sayabilir, 30 küsürden sonra saymayı bırakabilir. ama biraz gayret ve konsantrasyondan sonra kolaylaşmasa da daha anlaşılır olur bu kısa roman, okuyucuyu içine alır, woolf'a hayran bırakır.


    (agnitio - 12 Aralık 2005 00:59)

Yorum Kaynak Link : to the lighthouse