The Spectacular Now (~ Aqui e Agora) ' Filminin Konusu : Amerikalıları gerçekten de tebrik etmek lazım. Senelerdir kullandıkları formüllere sürekli yeni şekiller bularak, seyirciyi tekrar tekrar şaşırtmayı başarıyorlar. Şu An Muhteşem, örneklerini çok gördüğümüz, Amerikan taşrasında geçen bir büyüme hikâyesi gibi başlıyor: Lise sondaki sempatik oğlan, havuzlu partiler, plastik bardaklar, arabayla mahallede gezmeler, popüler kız, yardımsever matematik öğretmeni vs. Bütün film boyunca bir sonraki karede ne olacağını tahmin edebileceğimizi düşünüyoruz, ama yanılıyoruz. Kendimizi ya hiç beklemediğimiz bir yerde buluyoruz ya da ‘bir sonraki kare’ diye bir şey olmuyor. Yönetmen James Ponsoldt kamerasını oyuncuları üzerinde gezdirirken, başka bir filmde karikatürize gelebilecek karakterler yeni birer hayat kazanıyorlar. Aşkın (500) Günü’nün senaristlerinin elinden çıkan öykü, Ponsoldt’un gözünden henüz masumiyetini yitirmemiş cool bir filme dönüşüyor.
Ödüller :
The Perks of Being a Wallflower(2012)(8,0-447278)
Short Term 12(2013)(8,0-70788)
Me and Earl and the Dying Girl(2015)(7,8-110130)
The Fault in Our Stars(2014)(7,7-344061)
(500) Days of Summer(2009)(7,7-487752)
The Way Way Back(2013)(7,4-131123)
The Edge of Seventeen(2016)(7,4-80951)
Love, Rosie(2014)(7,2-100116)
Stuck in Love(2013)(7,2-84682)
The First Time(2013)(6,9-61686)
Two Night Stand(2014)(6,4-59299)
Paper Towns(2015)(6,3-85770)
Sundance Film Festivali : "Special Jury Prize-Dramatic"
mary elizabeth winstead, brie larson ve shailene woodley'i birleştirecek film.
(raglegumm - 23 Ağustos 2012 22:33)
senaryosu 500 days of summer'dan tanidigimiz iki isim tarafindan yazilmis olan film. (bkz: scott neustadter) (bkz: michael h. weber) ayrica, (bkz: tim tharp)http://timtharp.wordpress.com/2013/04/01/10/
(july12 - 4 Ağustos 2013 11:31)
güzel zaman geçirmek için izlenmesi gereken bir film. başları gayet eğlenceli geçiyor sonlara doğru çok duygusallaşıyor. ne olduğunu anlamadan film bitiyor zaten.!f'te de gösterilecekmiş.
(brooklyn carter - 20 Aralık 2013 06:12)
shailene woodley hatrına seyre koyulmuşken eski gözdemiz mary elizabeth winstead'i abla rolünde görmek iç burktu. kaza sahnesine kadar iyi kotarılmış film oradan sonra saçmalamamış olsa "underrated" bir seyirlik derdim lakin şu halde "vasat üstü" ile yetineyim.
(kolombre - 1 Ocak 2014 12:51)
--- spoiler ---alkolü fazla kaçırdığını hisseden ama "kontrol bende sıkıntı yok" diye düşünenler için ibretlik film. hayır kontrol sende değil ve giderek daha kötüye gidiyor. söyleyeceklerim bu kadar.--- spoiler ---
(ya birak ya - 2 Ocak 2014 18:34)
bu filmi izleyip 2 saat kaybetmek önemli diil, uzaya mekik yollayamazdım zaten o sürede de, imdb ' den yüksek not almış filmlerin zkimsonik çıkmaya başlaması kötü. neye güvenecez artık be sözlük?
(michael jackson - 8 Ocak 2014 21:34)
mükemmel olmayan gençlerin, mükemmel olmayan hikayesi. ortam çocuğu dediğimiz tip ile nerd ve popüler olmayan kızın (veya tam tersi) olan ilişkisi sinema ve televizyondan aşina olduğumuz bir durum. the spectacular now'da yazarlar kendi yorumunu getiriyor bu hikayeye. oyunculuklar doğal, hikayeleri doğal. başlangıçta konusu klasik bir coming of age hikayesi gibi gelse de, ilerledikçe kendilerini klişelerden olabildiğince uzak tutmaya çalıştıklarını görüyoruz ve başarılı olmuşlar da diyebiliriz. the fault in our stars'da hazel olarak izleyeceğimiz shailene woodley'i ilk defa burada izledim ve çok başarılı buldum kendisini. --- spoiler ---bazı klişeleri guilty pleasure olarak gören biri olarak birini filmde görmek isterdim: sutter ve aimee (isimler de orijinal olmuş ayrıca) sutter'ın babasının yanına giderken radyoda sevdikleri hareketli indie şarkıya denk gelip, camlar açıkken bağırarak şarkıya eşlik etmeleri güzel olurdu diye düşünüyorum, ciddi ciddi böyle bir sahne bekledim. **--- spoiler ---
(serpensortia - 11 Ocak 2014 22:15)
öncelikle söylemem lazım, bu sene izlediğim iki güzel coming-of-age, the kings of summer ve the way way back kadar başarılı bulmadım. ama sözlükteki genel tezahür "zaman kaybı" etiketini de doğru bulmuyorum. aynı hikayenin trilyonlarca kere anlatılmış olması, senaryoyu klişe yapabilir elbette ama bunun filmin değerinden neler götürdüğü, hikayenin nasıl anlatıldığına bağlı olarak değişiyor bana kalırsa. mevzubahis film de kendi nazarımda bu işi fena kotarmamış açıkçası. türün graduate'ten tutun american graffiti'ye, dazed and confused'dan the perks of being a wallflower'ına kadar büyük hayranıyım tabi bunu belirtmem gerekir. ergenlik gibi belki de insan hayatının zihinsel olarak en sancılı dönemini anlatan hikayeleri seviyorum. bu zaafım da film hakkındaki kanaatimi etkilemiş olabilir elbet. bir de brie larson faktörü var elbette, bahsetmeden geçemeyeceğim.--- spoiler ---bu arada son sahnesiyle bariz good will hunting'e selam çakmış filmdir.--- spoiler ---jenerikte çalan şarkı için ise: (bkz: song for zula)
(master oforion - 15 Ocak 2014 22:22)
klasik bir hollywood doğumlu amerikan gençlik filmi gibi dursa da öyle bir film değil aslında. yani evet, içerik olarak öyle ama başka türlü bir atmosfer var filmde, ki çok güzel. çok doğal. o diğer gençlik filmlerindeki klişeler yok. --- spoiler ---film çok doğal, düz ve güzel bir seyirdeydi de o ormandaki parti sahnesi çok güzeldi. oyunculuklar zaten baştan son güzeldi de, bilhassa o ormandaki parti sahnesinde, sutter ve aimee çok çok tatlıydı. en çok da aimee. --- spoiler ---
(feministim ben - 30 Ocak 2014 20:36)
aşağılanacak, kötü bir film oldugunu düşünmüyorum. klasik amerikan gençliğini anlatan filmlerden ama bi' o kadar da değil gibi... karakterlerin samimi olmasındandır belki de. sutter, eski sevgilisi, yeni sevgilisi, eski sevgilisinin yeni sevgilisi, anne, arkadaş hepsi samimi. içlerinden gelenler neyse onu söylüyorlar. bu da gözümde filmin değerini arttırıyor. değerini arttırıyor demeyim zaten bundan dolayı iyi bir film olmuş. filmin sonunda çalan şarkı ise ekrana aptal aptal baktırıyor. arkadaş o şarkı da ayrı bi' efsane. nazarımda 2013'ün en iyi şarkılarından birisi olabilir. en iyisi de olabilir. kafalar karışık. biraz geç keşfettik ama olsun.özetle; iyi film. kesinlikle zaman kaybı değil.
(tgs - 24 Şubat 2014 03:08)
oldukça başarılı bir gençlik filmi. artık o filmdeki karakterler kadar genç olmasam da davranışları ve tutarlılıklarını hissetmek hala mümkün. bence 2013'ün iyi amerikan bağımsızı filmlerinden biri olarak short term 12 ile üst sıralarda. izleyin izlettirin efendim. 8/10
(porco rosso - 2 Mayıs 2014 11:35)
--- spoiler ---hayalperest seyirciye yönelik romantizme gerek duyulmamış, iki dakika erken bitmiş olsaydı film 7.8'leri de görebilirdi diye düşünüyorum.get off of my motherfucking back! sahnelerindeki oyunculuklar samimidir, gülümsetir. - stay out of my motherfucking business, krystal!- fuck you krystal!- yeah da fuck you krys...*--- spoiler ---
(ukuleley - 21 Mayıs 2014 04:37)
çok güzel film olmuş lan. sade, doğal, akıcı. olumsuz yorumlar az da olsa var, onları da sike sallamayın derim. şans verin, beğeneceksiniz.su gibi film.
(raadol - 19 Temmuz 2014 01:39)
yönetmen james ponsoldt imzalı 2103 yılı yapımı bir drama.kız arkadaşı cassidy tarafından terkedilen 18 yaşındaki sutter büyümek ve sorumluluk almaktan korkmaktadır. okulun pek de popüler olamayn kızı aimee ile çıkmaya başlayan sutter bir yandan da hiç görmediği babası tanımak istemektedir.
(bu tabanca bu cakmak - 24 Temmuz 2014 15:38)
belki kişisel sebeplerimden ötürü sevdim,beğendim,abarttım ama doğruya doğru;vasat değil bu film.evet romantik-komedi,evet çerezlik,evet lise filmi gibi.ama eski lise filmlerinden de değil.bir de nasıl blue is the warmest colour'da spagetti çekiyorsa canımız,game of thrones da şarap;bu filmi izlemeden önce de viskiyi koyun kenara--- spoiler ---çocuk nasıl güzel ağladı annesi sarılınca,boş değildi en azından çocuğun oyunculuğu--- spoiler ---
(yuzmebilmeyenbalik - 28 Temmuz 2014 21:46)
(bkz: #44747275)
(karinca beli - 5 Ağustos 2014 15:49)
galiba istisnasız her sahnesinde bir içeceğin tüketildiği film.
(yeteramadenedimherseyi - 5 Ağustos 2014 15:51)
arkadaslarin kisilerin gelisiminde ne kadar onemli oldugunu bir kez daha gosteren bir film.
(helldoradotcom - 18 Ocak 2015 19:41)
öncelikle şu iki şeyi ayırmalıyız: ergenler izlesin diye çekilen film başkadır (örnek olarak divergent, ergenler için çekilmiştir), ergenliği anlatan film başkadır (the perks of being a wallflower buna örnektir). bu film ikincisini hedefliyor. insanlarda ergenleri görünce bir önyargı oluyor genel olarak. fakat çok kapılmamak lazım oraya. peki film bu hedefini gerçekleştirebiliyor mu, tatmin edici mi?senaryo genelde anlamda klişelerle bezeli, işleniş çoğu yerde hakikaten kötü. shailene woodley yer yer çok yapmacık, aşırı tepkileriyle rahatsız etti beni. miles teller daha iyiydi. brie larson neden böyle bir rolde oynamış onu da çözemedim, short term 12'de çok beğenmiştim kendisini. hatalarına rağmen filmin çok iyi yaptığı bir şey var: belki ergenliği değil fakat bir ergeni (sutter'ı) çok iyi işlemişler. yani asıl iş sutter'ın öyküsünde. sutter incelenebilecek bir karakter. ergenlik zaten başlı başına bir sorun. filmi "sutter, aimee'yi sevsene ne aptal adamsın!" diyerek izlememek gerektiğini de hemen belirtlemeliyim. bunun yerine sutter'ı anlamaya çalışmak gerekiyor. --- spoiler ---sutter nasıl biri? babasız büyümenin en kötü (belki de en iyi?) tarafı aynı zamanda annesiz büyümektir. en azından filmdeki gibi orta sınıfa ait bir aileye mensupsanız böyle olacaktır. zira babanın yokluğunda anne çalışmak mecburiyetindedir. bu noktada anne yerine abla geçebilir. geçer mi? geçmek istemez. filmde de bunu görüyoruz. evlenip kaçıyor abla. o hayatta kaybolmak istemiyor, ki kendi açısından son derece haklı. filmde ona bir eleştiri okuyabiliriz. çünkü sutter'ın bakış açısından görüyoruz olayları. annelik değil, ablalık dahi yapmıyor büyük oranda. bu eleştiriye katılabiliriz. bu noktada sutter'ın kendi kendini büyüttüğünü görebiliyoruz. çok hata yapan, ne yapacağını hiç ama hiç bilmeyen bir insan sutter. ve işte ergenliğin çıkmazı: dışarıdan gelenler öğütleri de umursamaz bir hâle gelmiş zamanla. öğretmeni ve işvereni buna güzel örnekler. umursamıyor, çünkü hayatında bunun örnekleri yok. öğütler genelde işe yarayan şeyler değillerdir. önemli olan ne gördüğüdür kişinin. elinde sigarayla "sigara içme!" diyen anne gibi. ailesinden gerekli ilgiyi görmeyen sutter ne yapıyor? bununla yüzleşemeyip yüzeyselleşiyor. insanlarla genel olarak yüzeysel ilişkiler kuruyor. herkesle anlaşıyor, herkesle gülüyor. daha fazlasını da aramıyor. ailesinden göremediği ve görmeye de umudunun olmadığı (henüz babası aklında yokken) ilgiyi de cassidy'den bekliyor. şu bir gerçek ki, sutter, cassidy'i aimee'den daha fazla seviyor. çünkü cassidy ona ilgi göstermiyor. bu durumun sadece ailesizlik ile alakası yok elbette, bu hemen her zaman böyledir. fakat sutter'ın durumunda bunun da etkisi var. ailesinden alamadığı ilgiyi böyle telafi etmek istiyor. ve bir ergen hezeyanı olarak "deliye vurmak". insanlar üçe ayrılır: bir sorunu çözenler, bir sorunu çözemeyenlerve bir sorunu çözebileceğini söyleyip çözmeyi denemeyen ve sürekli erteleyenler. işte üçüncü tip insan deliye vurur. çünkü yüzleşmemek için her şeyi yapar. kaçar, saklanır, içer, kusar, düşer... her şeyle yüzleşeceği anda da yüzleşmemek için son kozunu oynar: ağlar. burada aile teması yine çok göz önünde. çünkü sorunlarını çözmesine ailesi yardım etmiyor. bunların altında eziliyor sutter.sutter aimee'yi sevemiyor, çünkü aimee onu seviyor. bu sahnelerin biraz abartılı, inandırıcı olmaktan uzak olduğunu söylemem gerekiyor. özellikle kavganın üzerine aimee'ye araba çarpması son derece tahmin edilebilir ve klişe. fakat kendisini seven kişiye yönelmemesi, o sevginin hem boğucu hem de güzel gelmesi doğru bir tespit. sutter'ın babasıyla görüşmesi, yüzleşme anlamına geliyor. eğer bu şekilde deliye vurmaya devam ederse olacağı şeyle yüzleşiyor. sorunlarıyla yüzleşiyor. bu noktaya kadar bir ergenin geleceğe bakış açısı, her şeyin muamma dolu oluşu, hayata henüz bir kıyafet giydirmeden, onu çıplak olarak görmenin getirdiği şoku gayet başarılı işlemişler. bazı klişeler var. fakat sutter genel olarak başarılı oluşturulmuş bir karakter. baktım şimdi, romandan uyarlanmış. the perks of being a wallflower için de demiştim, edebiyatın imkânlarını kullanıp sinemanın imkânlarından yeterince faydalanmıyor film. çok doğru karakter analizleri var ama sinema dili yeterli değil.senaryoyu bu noktaya, yüzleşmeye ve kırılma noktasına kadar genel anlamda (klişelere rağmen) beğendiğimi söyleyebilirim. fakat bundan sonrasını doğru ve gerçek bulmuyorum. yazının başlarında "babasız büyümenin en kötü (belki de en iyi?) tarafı aynı zamanda annesiz büyümektir." yazmıştım. sutter birey. bunu kabul edersek, yaşadığı acıların/çektiği sıkıntıların hayatına yaptığı etki de yadsınamaz. fakat yüzleştikten sonra diğer insanların vardığı sonuca varıyor. onların doğrularını kabul ediyor, değerlerini sahipleniyor. peki çekilen onca acı boşa mıydı? hayata 3 adım geriden başlayıp diğer insanları yakalayan biri midir sutter? hayat bu kadar düz müdür? hayat bu kadar sığ mıdır, basit midir? tek bir doğruda, tek bir mantıkla mı ilerler? verilmek istenen bu fikir, filmi çok sığ ve kötü niyetli bir pozisyona sokuyor. çekilen sıkıntılar, aşılan sorunlar insanı geliştirir-zekileştirir. sutter sorunlarını aştıktan sonra onların fikrini sahiplenmez! önce "geometr işimize yarayacak mı? okulu bitirmek beni mutlu mu edecek?" diyen sutter, sonra hepsine evet mi diyecek? o halde sutter aptal bir karakter ve bu kadar debelenmeyle hayata anca tutundu? ben yazarın/senaristin kırılma noktasına kadar büyük oranda samimi olduğuna inanıyorum. büyük ihtimalle anlattıklarını da yaşadı. yaşamadan bu kadar net anlatmak zordur. fakat ondan sonrası propaganda. aile, okul, sistem. zincirleri kırmadan, dümdüz yaşayın diyor film. sorunları aşın ve raya oturun. halbuki o keşmekeşten çıkan insan birey olur, gelişir, sorunlara çözüm üretmek gibi çok özel bir şeyi keşfetmiştir, bu kadar sığ şeylere yönelmez. --- spoiler ---sonuç olarak film müthiş karakter analizi, berbat bir sonuç, yer yer kötü oyunculuklar ve klişeler barındırıyor. filmde müziklerin de başarılı olduğunu söyleyebilirim. 7/10
(malefices1 - 10 Şubat 2015 04:13)
biricik aşkım shailene woodley için izlediğim bir film oldu kendisi. gerçekten de güzel bir filmdir, sahneler çok akıcı ve sade. oyuncular gayet güzel seçilmiş ve çok içten oynamışlar.benim isyanım şuna; gerçek hayatta da sahiden sutter gibi bir tiple aimee gibi bir kız takılabilir mi? böylesine güzel bir kız, bir sike derman olmayacak sıradan bir tipin peşinden bu kadar koşabilir mi yau? var mı olm böyle ballı tipler, vay anasını diyoruz ve sıradaki filme geçiyoruz.
(mutti - 1 Nisan 2015 11:24)
Yorum Kaynak Link : the spectacular now