• "şu yoğunluğum bi geçse, tüm yorumları hatmedip hemmen oynamaya başlayacağım oyun.ohhşşş japon, japonya, japon savaş sanatları, japon savaş taktikleri, japon feodal dönemi, japon japon japon!!!"




Facebook Yorumları
  • comment image

    daha 30 tur attim ama simdiden bir suru piclik yaparak canimi sikti ve hatta delirtti. anlasilan sifirdan baslayacagim zira tum zevkim heder oldu.

    oncelikle gelisim cok yavas ilerliyor. sinirli bir alanda gectiginden olsa gerek ekonomiyi tam manasiyla kosturmak mumkun olmuyor (en azindan 30 turda).
    buna itirazim yok, gayet normal. lakin ihtimaller denizinde bir kere olsun yuzune sans gulmez mi adamin? gulmedi iste. save-load manyagi olarak oynadigim bir oyun degil bu total war serisi. cok nadiren cok onemli bir durumda save ederek bir onceki duruma donmuslugum vardir. hani dun baslamis da degilim bunlari oynamaya. gec baslasam da siradan hepsini oynadim. medieval total war ve rome total war dahil buna (napoleon total war haric o da yuklemesi ifrit ettigi icin). neredeyse her modunu her zerresini zerk etmis durumda bunyem.
    lakin olmuyor ulan!

    %80 suikast basarisi diyor, casus fark edilip olduruluyor. ilkin giden casusun arkasindan cok aglamadim. yenisini egittim. bu daha becerikli cikti rank atliyor falan. daha once suikast duzenledigim ama basarisiz oldugum general 4 yildiz olmus (ne ara oldu bilmiyorum, ben suikast duzenlerken bir yildizi vardi sanki). dedim sokarim boyle aska. %50 sans gosteriyor. kaydedip daldim kafalama. olmedi, olmedi, olmedi. 20 kere kaydedilen yere donup tekrar denedim. olmuyor pic.
    dedim suikastle olduremiyorsam saldirarak oldururum. yaklasik 1,5 katlik ordumla saldirdim. savas muthis gidiyor. benim general arka taraflarda izliyor, olayla hic alakasi yok. o da nesi herifin kacmakta olan okcularindan bir grup geri donmeye karar vermis -gormedim-. oklari bi salliyorlar benim 3 yildizli general mevta.
    onun general olecek ve hesapta gam yemeyecegim. bu moral bozucu duruma ragmen dusmanin generalinin etrafini sararak oldurmeye calisiyorum. isin picligi bu kadarla bitmiyor iste. bitse ve olse iyiydi yavsak. lan 1 tanecik adam kaldi generalin birlikten, o da general ve kacti pezevenk. oldurecegim ya, kalan birliklerin uzerine ezici ustunlukteki ordum ve sag kalan generalimle yuruyorum. lan o da nesi, benim general karsi tarafin saflarina gecti!

    sokarim boyle askin izdirabina diyerek onceki kayit noktasina dondum tekrardan. sabah olmasinin verdigi moral bozukluguyla simdilik orada birakiyorum. yarin sabah o generali oldurdukten sonra sifirdan baslayacagim. olecek o pic! baska da yolu yok.
    mina kodugumun!

    edit: mina koduk bulent basgan! o degil de herif kafalama kaleme saldirdi yea. mal lan bu oyun.
    neyse, 50. tura ulasinca olay cok alengirli hale geliyor. 5 saattir oturuyorum basinda. hey masallah. cok kaliteli birlikler yerine capulcularla doldurulmus ordular karsisinda bu kadar zorlanmak normal olmamali. bir yerde taktiksel bir hatam var ama du bakalim.


    (entrapmen - 22 Mart 2011 07:46)

  • comment image

    yapay zeka, derinlik ve strateji açısından kesinlikle eski versiyonlarına benzemeyen creative assembly başyapıtı.

    oyunun özü şu: başlangıç aşaması kolay (biri bir yarımada, diğeri de bir adada) orta, veya zor seviyede bir klan ile başlıyorsunuz. amacınız belirli sayıda bölgeyi ele geçirmek ve en nihayetinde kyoto'yu kuşatıp, dört mevsim elinizde tutarak "shogun" ilan edilmek. bu açıdan evet, empire total war'un "hacı 30 bölge ele geçir, bir de cayman adalarını, hindistan'ın iki bölgesini ve cebelitarık'ı elinde tut" tarzı zafer koşullarına benzese de, bodoslama dalarsanız oyun size hayatınızın dersini veriyor, çünkü iş artık bu kadar basit değil. bu entry tamamen single player üzerine.

    bu oyunu anlatmak için "denge" ideal bir kelime olabilir.

    öncelikli olarak ordunuzu iki grupta incelemek mümkün: silahlı köylüler (ashigaru) ve eğitimli askerler (samuraylar, keşişler gibi.) "ne kadar büyük bir ordu yönetebiliyorum?" sorusuna empire total war'un en son yamasındaki kadar denebilir; ashigaru'lar ucuz ve bakım masrafları düşük, ancak moralleri çok çabuk çökebiliyor ve kendi türlerine kıyasla eğitimli olan askerlere karşı oldukça güçsüzler (mızrak kullanan köylüler, mızrak kullanan samuraylara her zaman yeniliyorlar örneğin. kılıç kullanan samuray yok, zira o dönemde samuray kastından olmayanların kılıç taşıması yasak, iyi bir detay olmuş) eğitimli askerler ise bina yapıp teknoloji geliştirdikçe savaşın kaderini çok rahat değiştirebiliyorlar, ancak bakım masrafları çok yüksek. o yüzden ilk dengeyi ordunuzun yapısında tutturmanız gerekiyor.

    empire ve napoleon'daki teknolojiler, buraya "sanat" olarak aktarılmış. iki sanat dalı var, "bushido" ve "chi". bushido dalında ilerledikçe mızrak, kılıç, ok-yay, denizcilik, ateş kullanma, barut ve atlı savaşçılar konusunda hem daha iyi binalar yapabiliyor, hem mevcut askerlerinize yeni özellikler kazandırabiliyor, hem de daha sonra eğiteceğiniz askerlerinizin fazla tecrübeyle başlamasını sağlıyorsunuz. bu işin en son noktası, çok az sayıda barındırabileceğiniz "hero" üniteler çıkarmak oluyor ki bunlar tek başlarına büyük bir savaşın bile kaderini değiştirebiliyorlar. chi dalında ilerledikçe de ekonomi ve özel birimlerinizi geliştirebiliyorsunuz. özel birimleriniz ninja (sabotaj, suikast ve casusluk), metsuke (rüşvet, diğer özel üniteleri yakalama, düzen sağlama) ve keşiş / misyoner (dine döndürme, ayaklanma çıkartma.) geyşalar sadece chi'de belirli bir noktaya geldikten sonra eğitilebiliyor ve tek fonksiyonları suikast. bir diğer denge politikası da burada başlıyor. bushido dalında çok ilerlerseniz, topraklarınızı genişlettikçe sürdürülebilir bir büyüme içine giremediğinizi fark ediyorsunuz, özellikle hristiyanlığa dönmüş bir klanı işgal ediyorsanız, çıkan dini ayaklanmaları bastıracak keşiş bulamayıveriyorsunuz. aynı şekilde chi dalında çok ilerlerseniz de güçlü ve altyapısı sağlam iki üç klan sabah yola çıkıp akşam yemeğini başkentinizdeki dojo'da yemeye karar verdiklerinde tam tesisat bir samuray ordusuna karşı el sallayan bir köylü grubu ile olmayacak bir savaşı kazanmaya çalışıyorsunuz. empire'daki gibi bütün teknolojileri geliştirmek mümkün değil (çünkü aynı anda bir tane sanat üzerinde ilerleyebiliyorsunuz) ve sanatlar oldukça yavaş gelişiyor, bu yüzden oyundaki ikinci dengeyi sanatlar arasında kurmanız gerekiyor.

    eski total war oyunlarından farklı olarak, burada "pirinç" diye ayrı bir kaynak var. yeni binalar yapmak için bir şehrin nüfusunun artmasını beklemiyorsunuz artık. yol, çiftlik, deniz kıyısı varsa liman ve bulunduğunuz bölgeye özel bir kaynak / hizmet varsa (demircilik, demir, eğitim, kağıt, kutsal yer, ninjalar gibi) buna ilişkin binaları her koşulda, gerekli sanatı biliyorsanız yapabiliyorsunuz. askerî binalar veya budist tapınağı, pazar yeri, sake mekanı ve askeri binalar gibi daha stratejik önem arz eden şeyler öncelikli olarak bir tane yapılabiliyor. bölgedeki kaleyi her büyüttüğünüzde bir boş yer daha açılıyor. pirinç burada devreye giriyor, istisnai bir iki başka şey dışında bir kaleyi her büyüttüğünüzde bir pirinç kaynağı eksiliyor. daha fazla pirincin tek yolu gerekli sanatta ilerleyerek çiftliklerinizi geliştirmek, ancak yine de her koşulda her bölgeye tam tesisat bir kale dikmeniz imkansız. pirinç kaynağınız eksiye düşerse de sağda solda halkınız ayaklanmaya başlıyor. oyundaki üçüncü dengeyi tam olarak burada kurmanız gerekiyor; işgal ettiğiniz bölgeleri geliştirecek misiniz, olduğu gibi mi bırakacaksınız, hangi bölgede neyin üzerine uzmanlaşacaksınız, bir karar vermeniz gerekiyor.

    yapay zeka, itin önde gideni artık. diplomatik ilişkiye girdiğiniz klanlar, sizi hem maddi kaynaklarınız, hem özel kaynaklarınız, hem de askeri gücünüzle tartıyor. büyük bir klanın yancısı olmanız güç yani. klan özellikle güvenilir değilse, buldukları en iyi fırsatta aranızdaki anlaşmayı çöpe atmaktan çekinmiyorlar. ya da iki klanla mutlu neşeli geçinirken, birbirlerine savaş açıp, size taraf seçmenin zamanı geldi diyebiliyorlar. oyunda anlaşmaları tek taraflı bozmanızın ciddi bir eksisi var artık, keyfi olarak çöpe attığınız her anlaşma diğer klanların size olan tutumunu kötüleştiriyor. örneğin böyle bir durumda ben taraf seçmiyorum, siz takılın dediğinizde günün sonunda yanınızda kimseyi bulamayabiliyorsunuz. dördüncü dengeyi burada kurmanız gerekiyor, kiminle dost, kiminle düşman olmanız gerekiyor, arka cephesini boşaltmış bir müttefiğinizi üç dört mevsimde bitirme şansınız varken bile elinizi tutmalı mısınız, yoksa saldırmalı mısınız, düşünüyorsunuz.

    beşinci ve son denge de aslında sizden biraz bağımsız. klanınızın bir tanınmışlığı var, sıfırda başlıyor. ele geçirdiğiniz her bölge, yok ettiğiniz her klan ve daimyo'nunuzun (klan reisi) onur puanının her yükselmesi sizi kyotu'yu yöneten mevcut shogun'un gözüne biraz daha batırıyor. son noktaya geldiğinizde (haritanın yaklaşık dörtte biri sizin olduğunda) shogun, diğer klanları size karşı uyarıyor ve siz ona saldırmadan önce o size savaş açıyor. arkasından da haritada shogun'a yaranmak isteyen, sizinle tarafsız olan bütün klanlar, iyi olduğunuzu düşündüğünüz ticaret ortaklarınız, müttefik olduğunuzu düşünüp uzun süre sallamadığınız daimyo'lar, eski sevgilileriniz, ortaokul dojo'sunda dalga geçtiğiniz çocuk vs. herkes geliyor. oyunun bütün seyri değişiyor bu noktada, çünkü o kadar fazla klan size saldırıyor ki "toplarız lan hepsini alayınız gelsin" demenize imkan yok. savunmaya çekilmeniz, bir iki saldırıyı kovuşturduktan sonra kyoto'yu almanız gerekiyor. son denge de bu zaten, kaynaklarınızı, ekonominizi, savaş planınızı, büyümenizi buna bağlamanız gerekiyor. anlık zayıflıklardan faydalanıp çok hızlı büyürseniz el emeği göz nuru büyüttüğünüz samuray ordunuza üç klan birden çullandığında havası inmiş balon gibi sönüyorsunuz.

    oyunun bu genel prensiplerinden sonra bazı farklar ve değişikliklere gelirsek: medieval'da gelen, empire'da önem kazanan, napoleon'da kenara atılan din, burada başınızı ciddi ciddi ağrıtmak için geri dönüyor. default din çoğu klanda budizm. ancak ticaret limanlarınızı geliştirmeye karar verirseniz batı'yla iletişime geçiyorsunuz ve o bölgede hristiyanlık yayılmaya başlıyor. hristiyanlığı kontrol etmenin yolu ya ileri chi sanatları ile doğal yayılmayı bastırılabilir bir seviyeye getirmek, ya liman bölgesine bir keşiş atamak, ya da şehirdeki değerli boş yerlerden birine bir budist tapınağı dikmek. batı'yla ilişkilerinizi iyi tutarsanız ilkel tüfeklere sahip olabiliyor, belirli bir noktadan sonra savaş alanlarına top getirebiliyorsunuz. ancak klan dininiz budizm'ken bir bölgedeki hristiyan topluluğun sayısının çok artması, isyan çıkmasına neden olabiliyor. özellikle arka planda kalan ticaret şehirlerinizde bu olursa patlayan isyanı kovuşturmak için ordu yetiştirmeniz genelde önemli bir seferden feragat etmeniz demek oluyor. bir seçenek de klan dininizi hristiyanlığa çevirmek, ama bu da hem daimyo'nuzun onurunu azaltıyor, hem diğer klanların gözünden düşüyorsunuz, hem de budist nüfusun çoğunluklu olduğu şehirler direk mızmız yapmaya başlıyorlar. özellikle haritanın doğusunda hristiyan başlayan bir iki klan var, onların topraklarını işgal ederken planınızı çok dikkatli yapmazsanız tam shogun eeh eytere bea deyip size savaş açtığında daha önceden ele geçirdiğiniz bir iki yerden de isyanlar patlak veriyor.

    ikinci farklı nokta ünitelerin taş kağıt makas fonksiyonlarının iyice belli olması. katana samurayları, yari (mızrak) samuraylarından neredeyse her zaman daha iyi. atlı savaşçılar katana samuraylarını kesip biçebiliyor, ama mızraklı bir grubun arasına daldırdığınız anda kıyamet kopuyor, eski oyunlardaki gibi aga bunlar en düşük mızraklı ünite, benim elimdekiler de en iyi süvariler, saldırayım gitsin ölen ölsün derseniz atlı savaşçılarınıza el sallıyorsunuz moralleri bozulup kaçınca. okçular da diğer oyunlardaki bütün menzilli ünitelerin toplamından daha ölümcül artık. savaş alanında gerçekten stratejik konumları ve bıraktıkları üç dört volley ok çok şey fark edebiliyor. deniz savaşları ise çok daha eğlenceli ve empire'a kıyasla gemileri yönetmek çok daha kolay.

    üçüncü ve belki en önemli değişiklik, generallerinizin ve özel birimlerinizin kazandığı tecrübe. generalleriniz savaş kazandıkça, özel birimleriniz de başarılı görevler yaptıkça tecrübe puanı kazanıyorlar. belirli miktarda tecrübe puanı kazanınca seviye atlıyorlar, oyunda altı seviye var. her seviyede iki veya üç yetenek puanı kazanıyorlar ve siz bu yetenek puanlarını belirli özellikler arasında dağıtıyorsunuz, böylelikle hem über generalleriniz ve birimleriniz olmuyor, hem de belirli bir alana eğilmek istediğinizde çok daha verim alabiliyorsunuz. ninja'larda örneğin casusluk için ayrı, sabotaj için ayrı, suikast için ayrı bir dal var. generaller için de farklı birim tipleri için farklı dallar var, hatta hepsini boş geçip ben generali de savaşta asker olarak kullanmak istiyorum diyecekseniz onu geliştiren özellikler de var. hayati önem ifade edebilen bir detay strateji konusunda.

    son farklılık ise yapay zeka. arada bir sapıtmasının dışında, kolay seviyeden legendary seviyeye kadar yapay zeka sizi gerçekten zorluyor. önceki oyunlarda ca'nin bocalayıp sürekli yapamadığı denizden işgal sorunu çözülmüş, pezevenkler halt etmiş aferin çünkü tam hızınızı almış ilerlerken "beni hatırladın mı?" diyen eski bir düşmanınız en korunaksız bölgelerinizden birine kallavi bir orduyla çıkartma yapabiliyor. savaş alanında da her türlü doğal engebeyi ve stratejiyi kullanıyor, ana grubunuza saldırırken yan kanatlarını kapalı tutuyor hatta bir iki grubu savaşmadan hazır bekletebiliyor. atlı savaşçıları varsa, arada onlarla sizin kanatlarınızı yokluyor, kendisine bakan mızraklı asker görmezse hızla saldırıp, moral çökertip geri çekiliyor.

    ancak yapay zekayla ilgili hemen bir mızmızlanmayı belirteyim; yapay zeka hile yapıyor, creative assembly'nin de kabul ettiği kadarıyla. normalde bunun sadece normal üstü seviyede olması gerekirken şu anda, patch gelene kadar, her seviyede yapay zekanın belirli avantajları var, örneğin fog of war işlemiyor, her zaman en korunaksız noktanızdan saldırabiliyor o yüzden. birimlerine tecrübe konusunda bir artısı var, adada kendisinden başka sadece bir klan olan, yani totalde en fazla 4-5 savaş görmüş olabilecek bir klanın kalesini kuşatırken içeride dört beş seviye atlamış askerler ve generaller ile karşılaşabiliyorsunuz. ayrıca bakım masraflarını daha az ödüyor veya hiç ödemiyor, sadece tek bir bölgeyi kontrol eden bir klan, siz aynı durumda olsanız altı yedi köylü askeri bile ayakta tutmaya zorlanacakken, samuray dolu bir orduyla arka kapınızdan size el sallayabiliyor. bu oyunun zorluk seviyesini ve düşünmeniz gereken ihtimalleri artırsa da, strateji oyunlarına ve total war konseptine yeni başlıyorsanız çok canınızı sıkabilecek bir durum, şimdilik.

    sesler ve grafikler konusunda çok bir söze gerek yok. daha çok içine çeken* başka bir strateji oyunu oynamamış olabilirim. her mevsimin kendisine ayrı özellikleri var, üç boyutlu modellemeler dışındaki çizimler efsanevi seviyede, üç boyutlu asker ve general modellemelerinde de aşağı yukarı her asker bir özelliğiyle diğerinden farklı yine. yine onlarca öldürme animasyonu var farklı silahlar için, iki katana samurai birbirine girdiğinde yavaş çekime alıp izleyebilirsiniz bile. müzikler ve sesler kesinlikle muhteşem.

    çok, çok başarılı ve kafa yorduran bir oyun olmuş, son söz olarak. yapay zeka zımbırtısı dışında çamur atacak bir noktası yok gibi . ayrıca inanıyorum ki sun tzu'nun savaş sanatı'nı okumanız ve el altında bulundurmanız oyunda işinize yarayacaktır. bildiğim kadarıyla yapay zekanın düşünce parametreleri sun tzu'nun dersleri etrafında programlanmış çünkü.


    (whiteraistlin - 22 Mart 2011 19:57)

  • comment image

    sürekli olarak limanlarımı blocklayan ve 6 yıldızlı generalli ordusuyla bana (hattori) saldırmaya hazırlanan chosokabe klanına 4 tane 6 yıldızlı ninja ve 2 tane 4 yıldızlı monkla ile girip, önce ninjalarla tüm farmlarına ve limanlarına sabotaj yaptım halk açlıktan isyan etmek üzereyken de monklarla isyan çıkardım yaklaşık 15 turn sonunda bana saldırmadan önce sahip olduğu 5 tane şehrinden üçü isyancıların eline geçti,6 yıldızlı general öldü, diğer şehirlerde de sabotaja uğramamış bina kalmadı artık chosokabe klanı nerdeyse her turn barış imzalamaya çalışıyor.. bok imzalarım.


    (dukeler - 24 Mart 2011 18:53)

  • comment image

    oyuncuyu çok kısıtlayan bir oyun. şu oyunun süresiz, görevsiz halini yapmak çok mu zor yahu? buradan sesleniyorum, ben böyle kafama göre takılmak, torun torbaya karışıp yüzyıllarca imparatorluğumu yaşatmak istiyorum. ne öyle 50 senede hooop game over ayıp ama yaa...

    istemiyorum ben shogun felan olmak, kyoto'yu 25 yılda almak felan. sakin sakin ilişkilerimi yürütüp, görev stresi olmadan keyfime göre başka diyarları işgal etmek ya da belirli bir bölgeyi geçindirmek istiyorum. çok mu?


    (klostrofobik orumcek ve saz ekibi - 7 Nisan 2011 19:25)

  • comment image

    şu yoğunluğum bi geçse, tüm yorumları hatmedip hemmen oynamaya başlayacağım oyun.
    ohhşşş japon, japonya, japon savaş sanatları, japon savaş taktikleri, japon feodal dönemi, japon japon japon!!!


    (polly jean - 10 Nisan 2011 03:12)

  • comment image

    oynadığım en aptal, en sıkıcı, en boşa zaman harcanan oyunların ilk sırasına gönül rahatlığıyla yerleştiriyorum shogun 2 yi.

    öncelikle oyunu adam gibi oynayabilmeniz, güçlü bir klana sahip olmanız için gereken özellik; sabır. aşırı sabırlı olmak zorundasınız. bir bilgisayar oyunu başında sanki borsa takip ediyor, yuro dolar paritelerinin iniş çıkışlarını hesaplıyor gibi sabırlı ve sakin olmak zorundasınız. neredeyse sıfır heyecan ama klanınız gelişsin diye yaklaşık 3-4 saat. gereksiz.

    yapan arkadaşlar nasıl yaptı bilmiyorum ama oyunun ekonomi yönetimi yerlerde sürünüyor. eknominiz bir kaç etkene bağlı; şehirlerinizdeki üretim, ticaret yolları, deniz ticaret yolları, ticari anlaşmalar ve uluslararası ticaret.

    şehirlerinizdeki üretim kaynaklarının en önemlisi tarlalarınız, ama en basit örnekle; götü boklu bi (bu sadece 120 kişilik bir okçu birliği bile olabilir) ordu şehriniz etrafından geçerken pirinç tarlalarınıza gayet rahat bi şekilde saldırarak zaten sınırlı olan gelirinizi birden durdurabiliyor. bir tur bekleyip, tamir etmek zorundasınız. tabi bu durum oyunun başlarında birçok müttefikiniz varsa sorun teşkil etmiyor ama shogun olup birden herkes size savaş açınca ne kadar aptalca bir hale büründüğünü rahatlıkla görebiliyorsunuz.

    deniz ticaret yolları hem diğer klanlar hem de uluslararası olarak ticaret yapmanıza olanak sağlıyor, lakin bunları da efektif bir şekilde kullanabilmeniz için oldukça büyük donanmalara ihtiyacınız var.

    ticaret anlaşmaları ise en büyük gelir kaynaklarınız. oyunda sizi ayakta tutan en önemli ekonomi kaynağı.

    şimdi; oyunda kyoto şehrini almanız imparatorun sizi shogun yapmasına yol açıyor, shogun olana kadar bir sorun yok, ekonominizi oturtuyor, ordularınızı (tek bir ordunuz, peşpeşe 4-5 şehir saldırısını rahatlıkla savuşturabilecek şekilde) güçlendiriyor, oyunda en çok toprağa sahip klanlardan biri olarak gayet güçlü görünüyorsunuz. shogun olduktan sonra işin rengi birden değişiyor (ki sizden önce kyotonun sahibi olan klanın pek düşmanı olmaması ayrı bir bomba).
    oyuna başlarken en büyük hedefinizin shogunluk olduğu zaten söyleniyor ama (eğer gözden kaçırmadıysam) kimse size (gelirinizin %90nını oluşturan) ticaret alaşmalarının birden kesilip, bütün klanların aynı anda savaş açacağı bilgisini vermiyor. durum böyle olunca, ticari anlaşmalarınız iptal oluyor, deniz yollarınız herkesle savaş halinde olduğunuz için düşman gemileri tarafından (bir çok kez tam yerini bilemediğiniz) noktalarda kesiliyor, yine etrafınız düşman kaynadığı için küçücük bir orduya bile müdahele edemiyor ve tarlalarınızın yağmalanmasını seyretmek zorunda kalabiliyorsunuz. 300 altınlık bir ordu hiç bir zorlukla karşılaşmadan, yoldan geçerken, tamir maliyeti 3000 altınları bulan tarlalarınıza bir tekme atıp kafasına göre laylaylom takılabiliyor. bunlar bir araya gelince görüyorsunuz ki 4000-5000 olan aylık geliriniz 2 turda 200 - 300 lere kadar düşüyor, bazen eksilere gidebiliyor.

    oyunun tek kötü yanı finansal yönetimi değil tabiki.
    halkın mutluluğu konusu bambaşka bir şaka. o anasını siktimin milleti bir türlü mutlu olamıyor arkadaş. citadel yapana kadar içeride muhakkak bir kaç ordu bekletmek zorundasınız (bir çok durumda bunun da yeterli olmadığı zamanlar oldu tabi). eğer millet mutlu değilse 2 tur sonra isyancılar ortaya çıkıyor ve isyancı dediğin de öle böle bi isyancı birliği değil, gayet senin 4000-5000 altın harcayarak yaptığın ordu emsali bir birlik.

    gelelim savaş fazındaki embesilliklere.

    şimdi akıl var mantık var; kardeşim kendi kalesinin içinde savunma yapan bir okçunun mühimmatı nasıl tükenir? nasıl saldıran adamla, kale içinde savunma yapan adamın mühimmatı aynı sayıda olur? bunun makul bir açıklamasını yapabilecek varsa beri gelsin.
    yine aktif savaş fazında kale kuşatması yapan rakibin ben kaleden çıkana kadar beklemesine artık diyecek bir laf bulamıyorum. adam kaleye çıkmaya çalışsa hiç şansı yok öldürecem hepsini, ama yok adam okçu menzilinin dışında bekliyor da bekliyor. hızlandırıyorum yok, kaleden çıkıp giriyorum yok, adam saldırmıyor. lan saldırmayacaksan neden kaleyii kuşatıyosun? kaleyi kuşatmak istiyosan kuşatma yaparsın ben 2 gün sonra mecburen kaleden çıkarım zaten. insanın sabrını zorlamak da nasıl bir stratejiymiş anlamıyorum ki. kesin kazanabileceğim bir zaferi okçularımı samuraylara saldırtmak zorunda kalarak kaybediyorum. bilgisayarın sikinde mi amına koyim 10 dakka beklemiş 1 saat beklemiş, kafasına göre takılıyo anasını siktimin aptalı.
    ha son olarak da yok yapay zeka çok iyi, yok şöle yok böle diyolar ya; arkadaş ben 4 samuray 3 okçu birliğiyle kale savunması yapıyorsam, neredeyse hiç birlik kaybetmeden 10 yari ashigaru birliğini telef ederim. açık ve net. ama otomatk moda alınca,noluyosa (artık adamlarımı kalenin dışına çıkartıp orda mı savaştırıyor, napıyor amın düdüğü) rakibin adam sayısı çok olduğu için, benim birim kaybetmeden kazanacağım savaşı bütün birliklerimi yitirip kaybediyorum.kalem fethediliyor.ben böyle yapay zekanın anasını bacısını sikeyim.

    velhasıl arkadaşlar, bu oyunun bir tek olayı var o da mal gibi 20-30 saat başında vakit harcamak. ve bu harcadığınız vaktin belki 5 te birinde gerçekten savaş stratejsinin keyfini alabiliyorsunuz. varsa o kadar boş vaktiniz, oturun, bekleyin bekleyin bekleyin, gayet rahat kazanabilirsiniz. ne kadar zevk alırsınız orasını bilemem. savaş stratejisi olarak yapılmış bir oyunun çok büyük bölümü hala age of empiresın en boktan aşaması olan üretimle geçiyorsa ben o oyunu sikerim arkadaş. bu kadar.


    (the real thing - 20 Nisan 2011 20:30)

  • comment image

    binlerce samuraydan oluşan ordulara kafa tutan salak köylüleri barındıran oyundur. ulan boktan köyünüzü hayvan gibi şehir yapmışım içini tapınağından tut okuluna kadar gerekli her bir şeyle doldurmuşum. gelir düzeyi çoşmuş. yani japon japon olalı böyle hizmet görmemiş ama adam tutup gene isyan çıkaracak bir şey buluyor. ya bu kadar saçma bir şey olur mu ya? bir noktadan sonra o kadar kabak tadı veriyor ki anlatmak mümkün değil. imparatorluğun baş generali mi olmaya çalışıyoruz yoksa kyoto büyük şehir belediyesi başkanı mı olmaya çalışıyoruz belli değil.

    ya yol yapıyorum, okul yapıyorum bu halk hiç mi bunların kıymetini bilmiyor abicim? demiyor mu ulan bu adam o kadar tapınak yaptı, tarlaları geliştirdi kıymetini bilelim diye? yok abicim hemen isyan ediyor. sonra o isyan ordusu gelip o yaptıklarımı da bir güzel sikip atıyor. şehri geri alınca adamlar gene mutsuz. neden? yemek yokmuş. e amcık isyan ordun sikti attı tarlaları tabi yemek yok. ölün geberin amk kıymet bilmezler sürüsü sizi. başlarım kyotosuna da shogunluğuna da.


    (mercyrium - 18 Mayıs 2011 14:57)

  • comment image

    total war serileri içerisinde oynaması en zorlayıcı ve bana göre en keyifli olan oyundur...

    şimdi gerek rome total war, gerekse de medieval 2 total war'da sizin ve ai'ın izleyeceği politika üç aşağı beş yukarı belliydi ve bundan ötürü oyunu oynamak bir noktadan sonra sıkıcı bir hal alıyordu. mesela bunun en güzel örneklerinden biri rome total war'da house of brutii ya da greek cities'i seçtiğiniz zaman kabak gibi ortaya çıkıyor. kabul, yunan yarım adası o zamanın en gelişmiş yerleşimlerine sahip ama bu iki faction'dan biri ile oynadığınızda bu bölgeyi ele geçirdiğiniz vakit (buraya rodos, ege ve akdeniz sahillerini de dahil edelim) turn başına 10000-12500 dinar elde ediyorsunuz ve 20-25 turn sonra oyunda karşınızda engel olabilecek bir faction kalmıyordu. shogun 2'yi eşsiz kılan özellik ise oyunun her seferinde farklı bir ilerleyişinin olması. yani, shimazu ile oynadığınızda bir oyunda kyushu için en büyük rakibiniz shoni olurken, bir sonraki oyunda bu ouchi ya da sagara olabiliyor. yani her oyunda farklı bir strateji ve politika izleme gerekliliği ortaya çıkıyor...

    ikinci olarak, oyunda sağlam bir ekonomik altyapı olmadan asla ve asla ileri turn'leri göremiyorsunuz. bunun için tarım arazilerinizi, limanlarınızı, yollarınızı, şehirlerde bulunan bazı ticari kaynakları sürekli olarak büyütmeniz gerekiyor. özellikle food stock özelliği şahane bir ekleme olmuş. yani sen elinde yeteri kadar yiyecek olmadan canın istediğinde kalelerini büyütemiyorsun. öte yandan bazı binaları da büyütmek için bu yiyecek stoğuna ihtiyacınız var ve hangi yapıyı büyütmek istediğinizi oyun size bırakıyor. bu da akıllı bir seçim yapma gerekliliği doğuruyor...

    oyundaki üçüncü muhteşem değişiklik artık izlemeniz gereken politikayı siz belirliyorsunuz. rome total war'daki senate ve medieval 2 total war'daki council of noble gibi başınızda vik vik öten bir embesiller topluluğu yok. yani 8 senedir hala çözemedim gitti, house of julii ile ilk görevimde segesta'yı işgal etmişim, senatonun verdiği ikinci görev "git narbo martius'u işgal et, ödül olarakta sana teşekkürlerimizi sunuyoruz" oluyor. yahu daha yukarıda patavium ve mediolanium duruyor, neden gidip orayı alıyoruz diye soramıyorsun, görevi yapmayınca da ölmüşlerini siktiklerim surat yapıyorlar. shogun 2'de ise önünüze görevler yine geliyor ama siz bu görevleri yapmak istemeyebiliyorsunuz. ayrıca bazıları hariç verilen görevler kısa vadede rahatlatıcı sonuçlar doğuruyor, öyle ebesinin nikahındaki bir limanı ablukaya alıp amaçsızca savaş çıkartmıyor...

    oyundaki şahane değişikliklerden biri diplomasinin ağırlığının daha da arttırılması. yani ai'la yaptığınız anlaşmalarda ne kadar iki yüzlü davranırsanız daimyo'nuzun güvenilirliği o denli azalıyor. müttefik olduğunuz bir klana başka bir klan savaş açtığında siz "yok ağa bugün benim hemoroidim azdı, bir daha ki sefere söz gelecem" derseniz inandırıcılığınız o kadar azalıyor ve diğer klanlar sizinle anlaşmaya soğuk bakmaya başlıyorlar. mesela bazı klanların himayesi altında bazı klanlar bulunuyor (vassal). bu klana başka bir klan savaş açarsa ve siz de vassalınızı korumazsanız "onursuz davranış"ınızdan ötürü diplomatik bir penaltı yiyorsunuz. kısacası bilgisayara ile yaptığınız ya da bozduğunuz her anlaşmaya ai ona uygun şekilde cevap veriyor. bu önceki total war serilerinin en büyük eksikliklerinden biriydi, örneğin savaştığınız bir faction ile barış imzalayıp bir sonraki turn yine savaş ilan edebiliyordunuz, ai ise bir kez olsun "yahu sen ne kadar iki yüzlü, ne kadar ibne, ne kadar haysiyetsizmişsin" demiyor ve hatta bunu kendi yapıyordu. shogun 2'de diplomatik penaltılar konarak bu dengesizliğin önüne geçilmiş...

    bir başka güzel ilerleme oyunda kullanabildiğiniz ninjalarınızın, rahiplerinizin, metsukelerinizin işlevselliğinin arttırılması olmuş. şimdi, rome ve medieval 2 total war'da bütün bu tarz elemanların tek bir fonksiyonu vardı. mesela bir diplomatı bir göreve yolladığınızda "abi ben 62 dil biliyorum, sadece konuşurum" diyordu; bir casusu göreve yolladığınızda "damsız almıyorlar ama ben gene de bir deneyeyim başgan, belki girerim" diyordu; katilinizin elinde bir tane tırmık önüne gelene sallıyordu; medieval 2 ile ortaya çıkan ticaret adamları "gayseriliyiz biz, şunun yazanesine gideyim de ocağına incir ağacı dikeyim" diye diğer ticaret adamlarını dürtüp durur, ticaret kaynaklarının yanında bekler florin üretirdi, rahipler "şu imansızı bi yakayım hacı, sonra ezanı da okuruz" der zırt pırt türeyen heretic'leri keserdi; prensesler "şu tellioğları'nın suphi çok yakışılı, ben onla bi iş pişeriyim belki bizim aileye katılır" diyerek başka bir faction'un generali ile evlendirilirdi. shogun 2 ile bu tek düzelik gitmiş, ninjalar hem başka kişileri öldürüp hem de orduları ve binaları sabote edebilmekte, kendi şehrinize soktuğunuzda ise casusluk şebekesi kurmakta; metsukeler rüşvet verebilmekte, başka kişilere apprehend yaparak oları tutsak yapabilmekte ya da infaz edebilmekte, kendi şehrinize soktuğunuzda ise repression yaparak halkı susturmakta; rahipleriniz düşman ordularının moralini bozabilmekte, diğer dine mensup kişilere conversion yaparak din değiştirtebilmekte ve kendi şehirlerinizde iç huzur yaratmakta. yani agent'larınız birden fazla iş yapabilir adamlar haline getirilmiş ve gayet güzel olmuş...

    bazı oyunseverler orduların çok tek düze olduğundan yakınmış ancak gerek bulunduğu coğrafya gerekse de senaryonun geçtiği tarihte birliklerin bu kadar sınırlı olması gayet doğal. yani japonyanın en batısında phalanx pikemen yetişirken en doğusunda atlı okçu çıkmaz ki, hepsi zaten imparatorluk tebaası, hepsi ufak birer derebey. hepsi belli geleneklerine göre yetişmiş adamlar, bu şekilde yetişen adamların ordu yapısı da aynı zaten. yapımcılar bu tek düzeliğin önüne geçebilmek için her klana belli özellikler vermiş. mesela takeda at biniciliği konusunda usta, mori ise gemicilik konusunda. böyle böyle farklı özellikler eklenerek oyunun sıradanlaşmasının biraz da olsa önüne geçilmiş...

    şimdi gelelim oyunun en büyük sorununa. creative assembly kullanıcıyı zorlayacak bir ai yapalım ama nasıl yapalım derken saçma bir işe imza atmış ve benim anladığım kadarıyla ai'ın yönettiği klanların army upkeep'lerini total income'larına eklemekten vazgeçmiş. mesela tokugawa ile oynarken 11 şehri fethetmişim, saldırılarda kolayca teslim olmamaları için her şehre 3 yari, 1 bow ashigaru bırakmışım, bir tane de tamamı samuraylardan kurulu şahane bir ordum var, götü boklu 5 şehri olan satake bana savaş ilan ediyor ama o da ne? benim yaptığım o samuray dolu ordumdan adamda 2 tane var. yahu hangi para ile yaptın, ne ara bu kadar para biriktirdin, hadi biriktirdin nerede bu adamların aylıkları?.. anladığım kadarıyla ai'ın yönettiği klanlar çok cüzi bir upkeep ödüyorlar çünkü creative assembly oyunda factionlara bedava asker verilmediğini sadece ashikaga shogunate, wako pirates ve isyancılara random olarak birlikler eklendiğini söylüyor...

    ikinci bir sorun ai elinde ne kadar asker varsa iki üç sancak altında hepsini birleştiriyor ve sonra size abanıyor. eğer bu ataklara direnebilirseniz o klanı yıkmanız üç-dört turn'den ibaret çünkü adamlar şehirlerinde bir tane bile asker bırakmamışlar. oyun açısından hem iyi, hem kötü. iyi tarafından bakarsak ai gerçekten sun tzu öğretisi paralelinde savaşıyor, "eğer savaş yapacaksanız, düşmanı kısa süren ve sonucu kesin olan bir muharebe ile yenin" prensibini uyguluyor. kötü tarafından bakarsak on numara, beş yıldız bir mallık yaparak bütün şehirleri boş bırakıyor ki siz kısa bir rush ile adamı ya vassal yapıyorsunuz ya da topraklarınıza toprak katıyorsunuz...

    bir de shogunate var. onu unutursak olmaz. amcam kyoto'da oturur, hayvan gibi de bir ordusu vardır ama kimseye bulaşmaz. herkes birbiri ile savaşıyor ama bu amcam orada pilates yapıyor. bu açıdan tarihi gerçeklik ile birebir uyumlu çünkü sengoku jidai onin savaşı ile başlar. onin savaşında iki klan shogun'un varisi ile ilgili bir kavgaya tutuşur ve bu sürtüşme silahlı bir çatışmaya döner, ashikaga hanedanı bunları isyancı olarak sayar ancak kendisi olaya müdahale etmez. klanların müttefikleri de olaya müdahil olunca çok büyük bir kaos ortaya çıkar. işte bu abimiz de böyle ineğin trene baktığı gibi olayları seyrediyor. ama ne zaman biri herkesi ihlak edip büyümeye başlarsa "durun lan ne oluyor" diyor ve olaylar gelişmeye başlıyor. eğer 17-18 şehri ele geçirirseniz "japan divided" diye bir event aktive oluyor ve ashikaga shogunate size karşı jihad ilan ediyor. "bu ibnetor bütün japon imparatorluğu için tehdittir, götümüzü şimdi kollamazsak ortada göt kalmayacak" diyerek herkesi size karşı saldırması için uyarıyor. bunu takiben o anda ayakta kalmayı başaran bütün klanlar bir bir size yaslamaya başlıyor ki oyun bu nokta da daha da karmaşık bir hal alıyor. tabii shogun hala o ordusuyla kyoto'da bekler durur, kendi ellemez başkasına ellettirir...

    sonuç olarak şahane oyundur, oynayın oynattırın...


    (iki kisinin gordugu hezeyan degildir - 31 Ekim 2012 02:34)

  • comment image

    zevki oda klanı ile çıkan oyun. çoğu rehberde "aman oda ile başlamayın, oyunun başında küsküyü elinize verirler, sağlı sollu yaslarlar. siz en iyisi en güneydeki klanlardan birini alın." şeklindeki tavsiyelere kanmayın. oda klanı japonya'nın birleştirilmesini ve sengoku jidai'nin sona ermesini (tokugawa ile birlikte) sağlayan klandır. oda'nın oyuna felaket bir biçimde başlamasına rağmen (tek bölge, isyancı ordusu, iki düşman klan) nasıl böyle çılgın atabildiğini oyunda net olarak anlayabiliyorsunuz.

    öncelikle kendimi tanıtayım, ben 2004'te shogun total war ile tanışmış, ondan sonra bütün total war oyunlarını oynamış bir adamım. amma ve lakin ki "hiçbir savaş kaybedilmeyecek" takıntımdan dolayı bundan önceki total war oyunlarını ekseriyetle easy seviyesinde oynamıştım. baktım iş çok mala bağlıyor, shogun 2'yi normal zorluk seviyesinde hiç yenilmeden bitirmeye kastım ve başardım. dolayısıyla "sen kimsin de millete taktik veriyon lan düdük?" demeyin, benim hedef kitlem total war'a yeni başlayanlardır.

    oda ile japon alemlerine giriş yaptık. ilk olarak isyancı orduyu yok edip bize düşman olan iki klanı ortadan kaldırıyoruz. burası başta zor gibi görünse de zor değil çünkü kolay. evet. oda klanında unutmamanız gereken şey "ashigaru milletin efendisidir" düsturu olacak. üstün ashigaru birlikleriyle sayıca az da olsanız oyunun başındaki savaşları kolayca kazanabilirsiniz. etrafınızı temizledikten sonra bir durup düşünün, duruma göre plan oluşturun. iki yolunuz var; ya kuzey'e doğru genişleyeceksiniz ya da güney'e doğru yardıracaksınız. güneyde shogun'un herhangi bir müttefikine hareket çekip oyunu erkenden son safhaya getirme ihtimaliniz yüksek olduğundan ben kuzey yolunu öneririm. "uff kzyde tcari mal yk ki be slk :s :s" diyebilirsiniz. bunun en güzel çözümü oyunun başında hemen bir iki gemi yapıp güney denizi'ndeki ticaret noktalarına yollamak olacak. güneydeki klanlarla bir süre sorunsuz geçineceğiniz için bu gemileri daha sonra takviye edebilirsiniz. ayrıca güneye yolladığınız gemiler size yeni klanlarla tanışma ve ticaret anlaşması yapma imkanı verecek.

    oyunun bundan sonrası düz. zaten ordunuz ashigarulardan oluşacağı için askeri teknolojide kasmaya çok gerek yok. birkaç temel olayı araştırın, yeter. daha ziyade ekonomiyi güçlendiren ve halkın mutluluğunu arttıran yöntemleri geliştirin. güneyinizde bir süre sonra bir devlet egemen olacaktır. para, rehine falan ver edip o devleti kafalayın ve müttefik olun. böylece "a realm divided" başlayana kadar tüm dikkatinizi kuzeye verebilirsiniz. aldığınız bölgeleri imar edin, az da olsa (iki - üç birlik) garnizon bırakın. güneyi de "nasıl olsa müttefikim var" deyip boşlamayın, orada da şehir başına üç birimlik garnizonlar bırakın. doğu ve batı denizlerinde ikişer tane (biri tamirdeyken öteki aktif kalacak) sağlam donanmanız olsun. sahilleri güvenli tutmak önemli, zira ülkenizin tam ortasına çıkmış hayvan gibi bir orduyla uğraşmak yerine üç beş gemi basmak hem daha ucuz hem de daha kolay.

    "realm divided" başlamadan hemen önce kuzey'de kalan klan ya da klanlarla ittifak kurup bütün dikkatinizi asıl amaçladığınız yer olan kyoto ve çevresine yönlendirebilirsiniz. shogun tarafından aforoz edildikten sonra hiçbir ittifaka güvenmeyin ama ittifak kurmaktan da kaçınmayın, size duruma göre çok değerli turnler kazandırır. "a realm divided" başlayınca oda olmanın nimetleri ortaya çıkacak zira ticaret olmayınca geliriniz çok düşecek ve samurailar hayal olacak. birkaç birim samurai ile desteklenmiş ashigaru orduları hayatınızı kurtaracak. şehirlerde bıraktığınız iki üç birimlik ashigaruları birleştirerek ya da şehir başına birkaç birim ashigaru basarak bir anda durumu lehinize çevirebilirsiniz. yapay zeka genellikle bütün gücünü bir anda kullandığı için imha savaşları ve pusular hayati önem taşıyor. düşmanın abaza gibi üç - dört hanedan üyesini koyduğu orduyu yok ederseniz bilgisayar generalsiz ordu göndermediği için birkaç turn rahat edersiniz, ayrıca düşmanın boş bıraktığı sınır şehirlerini tereyağından kıl çeker gibi alırsınız.

    sözün kısası oda klanı zor değil gençler, benim gibi bir noob bile rahatlıkla oyunu bitirmeyi başardı. illa güneydeki ezik klanlardan biri olmanıza gerek yok.


    (13th waffen ss non serviam - 6 Aralık 2012 15:55)

  • comment image

    bir kaç numarası var bu oyunda başarılı olmanın.

    1. eğer ai ordunuzu zayıf buluyorsa size kesin savaş açıyor. diplomaside sürekli ihanet ediliyorsanız nedeni ordunuzun küçük olması. ekonomi gelişimine ayırdığınız parayı sınırlayın. ordu, saygınlık demek (ki japon kültürüne de uygun gibi hani).

    2. savaşlarda şöyle bir densizlik var. katana samurai her şeyi alır. yari samurai ve naginata samurai'i 1 vs 1'de direkt alır. ashigarunun her türlüsünü zaten 1 vs 3 gibi sayılarda bile alır. eğer düşman "biraz katanalı, biraz okçulu, az da atlı, dengeli" bir ordu ile çıkmışsa ve sizde sadece katana samurai var ise, önce öndeki düşman katana samuraileri sayı üstünlüğü ile, sonra arkadaki zavallı okçuları da by default alıyorsunuz. hal böyle olunca ilk 3-5 el sonrasında direkt katana samurai basarak savaşları kazanabiliyorsunuz. eğlenceli bir oyun olmuyor ama kazanıyorsunuz.
    bu neden böyle? oyunda atlıların hakkını yemişler. o tarihte atlılar ciddi belalar her türlü piyade için. oyunda atlılar ilk chage'ı yaptıktan sonra her türlü piyadeye yem oluyorlar.

    3. ekonomi = trade. eğer kuvvetli ordunuz varsa kimse size ihanet etmiyor. trade anlaşmaları kalıcı ve daha karlı oluyor. bu bir.
    ikincisi, eğer kısa yoldan kazanmaya oynuyorsanız, denizdeki ülke dışı trade noktalarını tutun. bilgisayar denizde zayıf - medium bunelerle bile deniz hakimiyetini kurabiliyorsunuz. size savaş açmayacakları bir ordu yaptıktan sonra direkt deniz trade yolları hakimiyeti için bune basın. çok basmanıza da gerek olmuyor, düşman bunelerini alıyorsunuz ilk bir kaç savaştan sonra.
    sonuncusu, food fazlanız, her el her şehre büyüme olarak yansıyor. 8 food fazlası ve 12 şehir mi var? her el 96 büyüme fooddan geliyor sadece. foodu fazla fazla tutun.

    daha zor ve zevkli bir oyun içinse, deniz trade noktalarını tutmayın, katana samurai basmayın, hristiyan olun


    (staberinde - 15 Şubat 2013 19:48)

Yorum Kaynak Link : total war shogun 2