Çıkış Tarihi     : 21 Eylül 2010 Salı, Yapım Yılı : 2010
Türü                : Tarih
Taglar             : single player,Devam filmi,Beşinci bölüm,turn based strategy,Çok oyunculu
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Firaxis Games Inc. , Nigma Films , Nigma Pictures
Senarist          : Sid Meier (IMDB)(ekşi),Michelle Menard (IMDB),Paul Murphy (IMDB),Jon Shafer (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : William Morgan Sheppard (IMDB)(ekşi), Rick Pasqualone (IMDB)(ekşi), Vanessa Aspillaga (IMDB), Nancy Linari (IMDB), R.F. Daley (IMDB)(ekşi), John Eric Bentley (IMDB)(ekşi), Mirò de Monteseppia (IMDB), Mori Majid (IMDB)(ekşi), Émile Khordoc (IMDB), Svetlana Migdissova (IMDB), Yassin Alsalman (IMDB), Avtar Sandhu (IMDB), Marcel Jeannin (IMDB), Laith Marouf (IMDB), Kanentokon Hemlock (IMDB), Alfredo Camacho (IMDB), Grégoire Gobbi (IMDB), Ryosuke Aoike (IMDB), Heinz Beckner (IMDB), Julia Lenardon (IMDB), George Saad (IMDB)

Civilization V (~ Sid Meier's Civilization V) ' Oyununun Konusu :
Civilization V is a video game starring William Morgan Sheppard, Rick Pasqualone, and Vanessa Aspillaga. A leader from the golden age of civilization takes their empire from nothing into a mighty Empire.

Ödüller      :

BAFTA:BAFTA Games Award-Best Strategy


  • ""civilization 5'i bilmiyorum ama civilization 6 taşlar ve sopalarla oynanacak"sid meier, izmir iktisat kongresi, mayıs 2007 *"
  • "bugün bunu kabataş - bostancı deniz otobüsünde laptopta oynayan birini gördüm, çok keyiflendim. böyle gereksiz, çöp bir entry giresim geldi."




Facebook Yorumları
  • comment image

    "civilization 5'i bilmiyorum ama civilization 6 taşlar ve sopalarla oynanacak"
    sid meier, izmir iktisat kongresi, mayıs 2007 *


    (molosztash - 5 Aralık 2007 18:15)

  • comment image

    civilization 1'den (ki türkçeydi adı medeniyet'ti sonradan anladım onun civilization olduğunu) beri oynuyorum, hayatımın yarısını bu oyuna verdim, bu en az zevk veren oyun oldu. eski oyunların zayıf yönlerini kaldıralım demişler, ama onların o şekilde olmasının bir sebebi olduğunu unutup tam zıttını yapıp bir rezalete çevirmişler. bir yandan da oyunu basitleştirip, ilkokul düzeyine hitap etmek için (ki civ 1 oynarken ilkokula yeni başlamıştım, okumayı yeni sökmüştüm, iyi-kötü oynuyordum, yeni ilkokullular mı salak ne?) saçmalamışlar.

    çok sinirliyim. expansion satıcaz diye oyuna hiç bir özellik koymamışlar, mal mal hiç bir şey yapmadan haritaya bakılıyor tüm oyun.

    müziklerle birlikte hoşuma giden tek ayrıntı süleyman'ın eline kitap vermeleri oldu. yani buradaki süleyman, gavurların the magnificient'ı değil kanuni olmuş bir tek onu sevdim. tabi korsanlarla ilişkisini de kimse inkar edecek değil ama koskoca osmanlı'ya özellik olarak bunu vermeleri de cidden ayıp.

    bir de altıgen artık olmalıydı. ama zaten tek kareye tek birim başka türlü olmazdı, bununla birlikte geldiği için sevemedim.

    o zaman oyunun neredeyse tüm özelliklerini kapsayacak olan sevmediğim yönleri:

    - en başta en kritik özellik herhalde bir kareye bir birim. bu konuda çok kararsızım ama bu versiyonun iyi olmadığı kesin. tamam bir kareye 100 birim depolayıp göndermek kötü oluyordu ama tek de fazla radikal. ara bir çözüm düşünülebilirmiş, europa universalis tarzı bir yıpranma çözümü olabilirmiş, 5-6 civarı bir sınır getirilebilirmiş, ordu gibi bir kavram getirilebilirmiş. bu haliyle çok rezil. savunma yapmak inanılmaz kolay.

    - oyundan bu kadar ayrıntı gidince inanılmaz düşük tempolu bir oyun olmuş, çok sıkıyor.

    - anladık bir city-state yapmışınız da bu kadar abartılmaz ki. tek bir şehir bana toplam 80-100 yiyecek veriyor, nerden buldun kardeş o kadar yiyeceği? az bokunu çıkaraymışınız.

    - city-state'lerin hiç bir diplomatik yanı olmaması çok kötü. al parayı, can ciğer kardeş ol. bir de sanki ekmek kuran çarpsın biz bişey yapmıycaz diye yemin etmişler oyunun başında. civ 4'te bile barbar şehirleri kendi çapında bir şey yapmaya çalışıyordu.

    - genel olarak hiç diplomasi olmaması daha da kötü. karşıdaki hakkında bilgi bile alamıyoruz, hiç bir anlaşma yapamıyoruz. en önemlisi elindeki teknolojileri öğrenemiyoruz bile.

    - hangi akıllı casusluğu çıkarmış çok merak ediyorum. oyunun tadı tuzuydu.

    - anladık para, para, para ama bu kadar da değil. diğer kıtaya bir şehir yapıyorum, bir tur sonra o kıtayı işgal edecek ordum oluyor orada. paranın etkisinin biraz artması gerekliydi ama bu kadar da değil.

    - toplam 5, bilemedin 7 tane teknoloji, 2-3 tane de ünite var. ayrıntılar hiç farketmiyor, teknolojide ufak gelişmeler değil, zıplamalar var.

    - oyunun başında yaptığın 3-5 birimle yükselte yükselte oyun sonu görüyorsun. hem ünite az, hem para çok, yeni teknoloji geliyor, hop upgrade, hop git şehir al.

    - şehirlerin kendi savunmalarının olması da iyi ama daha yeni kurulan 1 nüfuslu köyün hayvanlar gibi savunması olması da yenilir yutulur gibi değil. en azından biraz bir şeyler yapmak gerekseydi savunma için.

    - toplar ve mancınıklar abartılı güçlü. civ 4'te de çok güçlülerdi ama bir sınırları vardı yine. bu sefer sınırsız güce ulaşmışlar, diğer birimleri sadece topun yapamadığı şeyler (ki o da sadece şehir ele geçirmek) kullanıyorsunuz.

    - ne güzel din gibi orjinal bir fikirle gelmişlerdi sonunda, onu da kaldırmışlar.

    - birliklerin denize girmesi, boğazları falan geçmesi iyi de en azından okyanus geçmek için bir şeyler gerekseydi. tamam boğaz geçmek için transport sıkıyordu ama okyanus bu boru diil.

    - trenyoluyla şehir bağlamak %50 üretim bonusu veriyor. yuh artık. biraz makul olunur. bir de başkentin günahı ne? ona niye hiç bir şey yok?

    - advisor'ların liste halinde gereksiz aynı şeyleri söylemesi çok çirkin. "yok et diyor ama herhalde bir sebebi var". lan adamın kişiliğinde manyak yazıyor zaten ne sebebi? civ 2'nin advisorlarını mumla aratıyor her gelen.

    - "kralı seviyoruz günü için baharat istiyorlar". bok yesinler çok afedersin. ulen benim kıtamda baharat yok, diğer kıta daha keşfedilmedi, bunlar nereden gördü baharatı da istiyor?

    bööyle gider bu. bir efsanenin daha sonunu gördük galiba.


    (vsop - 28 Eylül 2010 01:20)

  • comment image

    kendimi durduramıyorum yazacam. eski civlerde de vardı, bunda da var o mallık. lan haftalardır oynuyorum, biraz kaptım oyunu işte, iyi de gidiyorum güçlü devletim var, eee herkes guarded. iyi anladık guarded peki pakt tekliflerini niye geri çeviriyorlar? sid buna bir şey yapması lazım. en güçlü devlet, mısır'ın aztek'in eline vermiş, roma'nın ağzına tükürmüşüm, sana pakt teklifi yapıyorum. pakt da defansif ha. yani biri bana saldırırsa, yoksa benim saldırdıklarımda yine teke tekim. eee adam reddediyor!? kimsin lan sen? kimsin oğlum beni reddediyorsun? neyine güveniyon lan? ağzınıza sıçacam hepinizin.


    (mai hasegawa - 18 Nisan 2011 20:55)

  • comment image

    oyunda uzak kitalarin ve adalarin mutlaka kesfedilmesi gerekir. ai bu konuda cok aptal, 2000 yilinda avusturalya'da hebele hubele diye dolanan magara adamlari buluyorsunuz. uranyum uzerinde et pisiriyorlar.


    (kuja - 23 Mayıs 2011 08:49)

  • comment image

    çok ciddi olasım var ama, olamıyorum.. ahahahahaha bu oyuna "turn based yahu çok yavaş" diyen adam çıkmış yahu!

    kardeşim sene 2011, bu bahsettiğin oyunun serisinin 20. yılı. 20 yıldır bu oyun turn based oynanıyor. devir internet devri, az bi açıp bakaydın bu oyunun tarzı nedir, ne değildir diye.. sonra yok efendim çok yavaş bik bik.. sen gecenin bi yarısı kafan bi dünya oyunu açıp oynamaya kalkarsan yavaş gelir tabi, tey allam..

    -abi satranç çok boktan oyun

    +neden hilmi?

    -o ne ya öyle ben hamle yapmadan karşı taraf oynayamıyor? aynı anda oynama muhabbetini hesaplayamıyomuyuz biz, o kadar dangalak mıyız?

    +sen de haklısın be hilmi.


    (lethalizer - 20 Temmuz 2011 09:01)

  • comment image

    yine efsane bir senaryo ile karşı karşıya kaldım bu oyunda.

    koccaman bir continents haritası açtım. bir sürü de civ var. normalde bir kıtada en az 4-5 civ oluruz, bu sefer olmadık ama. koccaman, okyanusya'dan hallice büyük bir adada sadece ben (nobunaga) ve süleyman var! tabii şak diye keşfedemiyoruz durumu. acı gerçeği öğrenmek 150+ turn'umuzu aldı... (uzunluk "epic")

    normalde naval empire olarak oynadığımdan bu sefer bir değişiklik istemiştim ve tamamen kara imparatorluğu olarak oynuyordum. tabii ki navy'e fazla yatırım yapmadım! bu 150 turn'ün sonunda anladım ki koca kıtada hakikaten bir ben bir de süleyman var. ulen trade istesen bir süleyman, savaş açsan bir süleyman, kanka olsan bir süleyman...

    neyse sonra süleyman ile hırlaşmaya başladık.

    başladık da, acı gerçek yine yüzüme vuruldu.

    benim hiç demirim yok! koca kıtanın yarısı benim ve o koca topraklarda bir ünite bile demir yok. trade'de yapamıyorum yapacak adam yok! sonra baktım süleyman'ın topraklarında adamın demiri var ama demirin ne olduğunu bilecek teknolojisi bile yok. herif demir madenlerinin üzerinde patates, turp, karpuz falan yetiştiriyor. ben teknolojide samuray'lara kadar geldim ama elimiz mahkum elleri kürdanlı savaşçılara.

    neyse süleyman savaş açtı bana. adam saldırıyor ben savunmadayım. orduları bitince barış teklif etti.

    ....ve bu böyle devam etti.

    aramızda çok ilginç bir ilişki oluştu. savaşıyoruz, barışıyoruz, savaşıyoruz, barışıyoruz. war'dan direk "friendly"'e geçiyoruz. savaş açıyor, savaş bitiyor bir turn sonra can ciğer dostuz.

    ben: süleyman, olm demir üzerinde karpuz kesiyomuşun zohahaha.
    süleyman: bağa mı didin?
    b: :)
    s: bittin olm sen.

    *savaş başlar, ve biter, bir turn sonra*

    ben: süleyman, bana biraz ipek lazım karşılığında ne istersin?
    s: lafı mı olur len al istediğin kadar.
    ben: yok valla olmaz biraz pamuk vereyim.
    s: kattiyen almam bak bozarsın beni:
    b: eywallah kardeş :)

    5 turn sonra hooop yine savaş, yine barış.

    süleyman: olm, lan hadi biz bi mallık yaptık navy'ı salladik, ulen bu diğer 8 civ bizi nasıl bulamıyor?
    b: bilmem amk.
    s: garip dimi lan.
    b: olm herifler wonder de yapamıyo gibi oyun başından beri topu topu 3 tane yaptılar eheh.
    s: zuhaha.

    bu da ayrı bir gariplik ya, benim bir önceki oyunumda bilinmedik bir civ vardı herif bildiğin ali ağaoğlu. her turn bir wonder dikiyor.

    bir gece yıldızlar altında.

    süleyman: nobunaga...
    b: efem canım?
    s: bana bir şey olsa üzülürmüsün abi?
    b: o nası söz lan tabii ki.
    s: :')
    b: :)

    böyle devam ettik. savaş, barış, savaş, barış....hızır idi yunus idi hızır idi yunus idi.


    (kuja - 16 Kasım 2011 01:11)

  • comment image

    yüksek zorluk seviyesinde efsane senaryolar ortaya çıkıyor.

    ben ingiltere ile oynuyorum, 2 sehirle basladım sonra 4'e çıkardım taaa uzak adalarda. kültür imparatorluğu kurmaya çalışıyorum tepemde de bismarck'ın almanyası var eşek kadar imparatorluk, 25-30 şehri var. şey gibi düşünün, kedi ile orangutan bir odada. ulan bir de koca kıtada bir biz varız bir de alexander (salla bunu kömürü makyaj malzemesi sanıyor)

    biz bununla milattan önce 3500'lü yıllarda savaşa girdik.

    benim imkanlarım belli, 2 archer'im var başka da bir şey yapamıyorum. bu herif'de her 5'turn'de bir 3-4 birlikle saldırıyor. bir de ragosa var city state, benim worker'lar bir şehirden ötekine giderken hooooop kapıveriyor bunları. ahahah tam tımarhane.

    millattan önce 3500 senesinde başlayan savaş 1950 senesi itibarı ile devam etmekte. bir 100 yıl savaşları vardı ya, bu da 5500 yıl savaşları işte.

    hani 3500 senesinde bir archerim vardı ya, hala yaşıyor o şehirden oklaya oklaya en az 200-300 birlik öldürmüştür (hayır, abartmıyorum). artık upgrade edecek bir şeyi kalmadı, her turn'de 2 saldırı, +75% atak bonus, dağların üzerinden ok atmalar (ciddiyim, fuji dağının arkasında düşman var benimkiler fuji dağının güney kısmında hoooooop gönderiyor oku ok dağın zirvesinden falso alıp tekrar aşağıya inip kuzey yamacında olan adamı vuruyor. wohoo) , adamlar oku sallaya sallaya havaya atıp parande atarak trivela ile gönderiyorlar düşmana.

    neyse an itibarı ile hala aynı şekilde devam etmekte savaş. barış da kabul etmiyor pezevenk bismarck. nein davut

    du bakalım herif bombardıman uçağı yapınca ne olacak. sis atma o.ç.

    (bkz: ağam eğlenir benimle)


    (kuja - 7 Ocak 2012 16:39)

  • comment image

    bir de bu oyunda diğer devletlerle iyi geçinmek mümkün değil galiba yani ben yapamadım yapan varsa da tebrik ederim. civilization'ın ilk oyunundan beri şu oyunun her versiyonunu defalarca kere bitirmiş ve değişik yollarla bitirmiş birisi olarak ilk kez barışçı bir devlet adamı olamıyorum arkadaş.

    oyunun başında diyelim ki ghandi geliyor birlikte çalışalım falan diyor iyi diyorum gel dost olalım falan. sonra bakıyorum bu gelmiş ya şimdi dost olduk iyi güzel de sende gümüş var bizde yok bize gümüş versene diyor ben kabul etmiyorum tabii o ne lan öyle niye veriyim durup dururken diyorum. işte ne olduysa burda oluyor adam bunu aradan bin yıl geçse de unutmuyor. tamam gümüş verelim de sende de pamuk ver böyle ticaret yapalım ben deyince o ibne bana yok bu bizce adil bir anlaşma değil diyor. ulan neyi değil? sen bir tane kaynak veriyorsun ben başka bir kaynak veriyorum bunun adil olmayan tarafı ne? senin istediğin anca bizi sikmek. ben elimde ne varsa veriyim sen verme. hatta soruyorum sen bana pamuk ver peki karşılığında ne istiyorsun diyorum. gümüş, altın, şarap, ve ayrıca da anlaşma sürdükçe para istiyor. yani ayaküstü bizi sikecek. siktiri çekiyorum tabii. soruyorum oyunu yapanlara şimdi dünya siyasetinde var mı arkadaş böyle bir şey? adam bana pamuk verdi diye benden istemediği bir devletin tapusu kalıyor ve buna adil anlaşma diyor. benim önerdiğim ve çok da adil olan anlaşmaları ise kabul etmiyor. hayır kabul etse kendisi de kazanacak ama kabul etmiyor yapay zekasını siktiğimin salağı.

    ayrıca yine aynı oyun ve yine ghandi ile yaşadığım başka bir hadise. şimdi oyundaki city-statelerden birisi de dublin. ben bu dubline gerek para vererek gerek kendilerini barbarlardan koruyarak bir şekilde müttefikim yaptım başka city-statelerde var benimle müttefik olan konu onlarla alakalı değil neyse. ben ghandi efendiye savaş açıyorum ve tabii ki doğal olarak dublin de benim yanımda savaşa giriyor diğer city-statelerle birlikte. ghandinin bir iki şehrini ele geçirince ghandi elinde ne var ne yok önerdi barış yapalım abi bokunu yiyim dedi. ben de kabul ettim tabii dublinle de barıştı. buraya kadar aslında normal değil mi? ama işte aradan daha iki turn ve yıl olarak da 10 yıl geçmişti ki ghandi çıktı dubline dokunan olursa karşısında beni bulur dedi. e be yarrağım daha 10 yıl önce bu dublin sana karşı sırf ben savaşıyorum diye savaş açmadı mı? ve hala daha ben sana savaş açsam dublin benim yanımda savaşa girmeyecek mi? hadi hepsini geçtim orospu çocuğu benim sana karşılıksız olarak gümüş vermememi 1000 yıl boyunca unutmuyorsun da dublin'in daha 10 yıl önce savaş açmasını niye unutuyorsun?


    (ricky rubio - 24 Nisan 2012 11:58)

  • comment image

    haftasonu itibariyle kendisine verdiğim son şansı da kötü değerlendirmiş ve şimdilik sadece kısayolunu masaüstümden kaldırtmış yakında da tamamen bilgisayarımdan silinecek oyundur.

    dedim ki hadi şu kültürel victory üzerine yoğunlaşalım. olacak mı diye. hep prince veya king zorluk seviyelerinde oynayan ben bu kez dedim ki warlordda oynayım ki ai iki de bir savaş açıp işimi zorlaştırmasın. ama olmadı arkadaş ne yaparsam yapıyım o kültürel victory'i tamamlamadan oyun bir şekilde bitiyor, biter. ha diyeceksin ki abi zaten o ütopya adı üstünde e tamam da o kadar uğraşınca olsaydı bari. tek amaç olarak onu koyunca başarabilseydik bari ha?

    açıkçası neler yaptığımı anlatmak istiyordum ama yok sıkıldım. yeter bu oyuna yazdıklarım bence. ama olmuyor lan işte amına koduğumun kültürel victorysi. gerçi cümleyi amına koduğumun diye bitiren adam kültürel victory de yapmasın bence.


    (ricky rubio - 24 Nisan 2012 12:05)

  • comment image

    ekranda gezen hex'i ortalamış bir sineği "bu elizabeth yollusu ne cins bi unit yapmış lan" şeklinde yorumlattıran oyun. hilaf yok bi 7-8sn onun ne tür bir birim olduğunu anlamaya çalıştım.

    mouse ile üstüne geliyorum adı görünmüyor. ai'nin benle başedebilmek için ürettiği yeni bi spy türü olabilir diye düşündüm. sabah 4 de, alkollü kafa ile nonstop 7 saatten sonra böyle oluyor demek ki.

    hep o şenburgaz çiftetellisinin suçu.


    (visitors - 10 Ekim 2012 04:19)

  • comment image

    kapitalizmin nasıl bir psikoloji ve hangi ideolojiler etrafında güçlendiğini bana hiç bir insan evladı bu oyundan daha iyi anlatamazdı. sınırların genişlemesi, nüfusun artması ve kaynakların yetmemeye başlaması ile birlikte ne kadar sivil bir toplum olursanız olun bir ülkeye saldırmak ya da bir ülkeyi sömürmek zorunda kalıyorsunuz. önceleri bir kültür sanat toplumu inşa edeceğim idealizmi ile oynuyordum ancak baktım ki bir yerden sonra kaynak yetmiyor. kıt kanaat geçinmeye başlıyorsunuz. sonra zayıfladığınızı gören devletler savaş açıyor size. varolmak için savaş ve sömürü şart. öyle bir yola giriyorsunuz ki bir yerden sonra gözünüz dönüyor. bak şurada maden var, off şu liman çok güzel konumlanmış derken küçük bir amerika olup çıkıyorsunuz. dinlerin ortaya çıkışı, sonrasında uydurulan ideolojiler, üretim araçları.. hepsi çok korkunç bir çıkmazın içine sokuyor dünyayı.

    grafikmiş, oyun motoruymuş vay efendim turn based yapılandırılmış hikaye. bu oyunu oynayın, mesajını alın.


    (dull as dish water - 22 Şubat 2013 15:09)

  • comment image

    bugün bunu kabataş - bostancı deniz otobüsünde laptopta oynayan birini gördüm, çok keyiflendim. böyle gereksiz, çöp bir entry giresim geldi.


    (turkish tekila - 14 Mayıs 2013 20:18)

  • comment image

    yeni başladım bu oyuna. herkesle aramı iyi tutmaya çalıştım. sınırlarını aç diyorlar açıyorum. silver ver diyorlar, veriyorum. hem de karşılıksız. gel arkadaş olalım diyorlar, oluyorum. research agreement yapalım mı diye soruyorlar? hiç sormayacaksınız sanmıştım diyorum. ne güzel kardeş kardeş geçinip giderken, birden "gel benimle birlik ol almanya'ya saldıralım," diyorlar. "nereden çıktı bu? yok, ben almayayım," diyorum. "almanya benim dostum, yapmayın etmeyin," diyorum. "çok hayal kırıklığına uğradık," diyorlar ve çok geçmeden "bütün bu yaptıklarını yanına bırakacağımızı mı sanmıştın?" deyip bana karşı savaş ilan ediyorlar.

    herkesi memnun etmek ne kadar zor şeymiş yahu... bir de para ile bina ya da birlik satın alabiliyormuşuz. bunu unutup, 5 el boyunca yemeyip içmeyip, bir tane settler yapmak için beklemek çok koydu. o settler'ı da yolda barbarian'lar kaçırdı iyi mi.


    (17 panda gucu - 2 Kasım 2013 23:42)

  • comment image

    o çin imparatorluğunun amına koydum ya en güzel haz bu. orospuçocukları ile antik çağdan kalan hesabım vardı. 2 defa barbar kampına ben saldırırken yanımda beklediler sonra son vuruşu yapıp paraları cukkaladılar. bi de ancient ruin çaldılar. o yüzden kıl oldum ama sabrettim. ilk kıyı şehirlerini ele geçirdim sonra tepesine bindim. silindi tarihten. ulan amk salak karısı değdimi 100 - 200 altın için koca halkı rezil ettin ! osmanlı siker. hehe. şimdi sırada araplar var. ıbneleri ispiyonluyorum ingiltereye mısır'a falan. şimdi donanma yolda az bekle amk yobazı. 50 turn falan sonra silineceksin sen de tarihten. sonra ispanya ile ittifak olup ingilizleri de sikeceğim daha sonrasına bakarız. zevkli oyun ne olursa olsun.


    (klostrofobik orumcek ve saz ekibi - 11 Aralık 2013 09:50)

  • comment image

    müslüman medeniyetleri seçerek bu oyunu çok uzun süreler oynamak, yavaş temposu ve arkaplan müzikleri sebebi ile erenlere katılmaya açılan bir kapı olabilir. ihtimalleri arttırmak için büyük harita, epic oyun hızı tavsiye edilir. şahsen ben bu ayarlar ile en geç barutu keşfederken salonun ortasında mevlevi dönüşüne başlıyorum.

    illede huuuuu, illede huu.
    gönüllere sığdın, kainata değiiiiiil.


    (sunger fidani - 14 Temmuz 2014 15:22)

  • comment image

    efsane oyun. ama o zulu yok mu o zulu. bi rahat dur lan manyak mısın...

    bir anımı paylaşayım. bana çin denk gelmiş (bkz: random) onunla oynuyorum. uzaya çıkmak üzereyim artık son parçaları üretirken, bu zulu manyağı herkesi ayartıp bana daldı. herkesten kastım kendisi dahil 4 devlet falan. patır kütür giriştiler, benim ordu da zayıftı biraz. sadece şangay ve pekin kaldı. şangay da gitti gidecek, pekin'e yürüyorlar, tüm düşman orada. baktım 4 tur var oyunu bitirmeme, bastım nükleer füzeleri bombaları. nereye mi? şangay'a bastım tabii ki...

    sonuç: şangay dümdüz, düşman pert. gevşek gevşek, keyifle ve zulu'ya nah çekerek oynadım son 3-4 turu...

    (bkz: bu da böyle bir anımdır)


    (scuffy skunk - 17 Temmuz 2014 11:22)

  • comment image

    tadını birkez olsun alan herkesin bildiği üzere, insana karşı oynamak oyunu bambaşka bir hale getiriyor. karşınızdakilerin zorluk seviyesini fazladan ünite sayısı, birkaç teknoloji önde başlamak, 2-3 worker, 3-5 warrior değilde bildiğimiz hin türk belirleyince, şimdi iyice heveslenin diye size sıralayacağım uyanıklıklarla karşılaşmak oh ne ala.

    bir kere tüm bu uyanıklıklar tüm ekip skype ile birbirine bağlanarak yapılmalı ki muhabbetin dibi bulunsun. öyle utanırım ben diyen ben bile 2-3 konuşmadan sonra muhsin kanadıkırık ın yaverine döndüm.

    - - - - - - - - -

    -bir kere city state ler dışında oyunda ai olmayacağı için öyle bulduğunuz luxury resource ları turn başı 7 altına patır patır okutmayı unutacaksınız. ne pazarlıklar ne pazarlıklar. sırf başkentinin bulunması zor olsun diye, embassy kabul etmek için altın isteyen, luxury lerde neler istiyor neler.

    -sizle 250 turn canım cicim olan ai nin birden denounce lerle üstüne gelmesi yok. eğer ki rol yapma öğelerine biraz olsun yatkın bir grupla iseniz devlet meselelerini ve dış ilişkileri ciddiye alan, dostlarınız hasebiyle size hemen saldıramayan, yahut skype eki eki sırtınızı ovuştururken, diğer devletlerle anlaşıp sinsi sinsi sizi düdükleyen oyuncu arkadaşlarınız olacak. herşey mübah biliyorsunuz.

    -din muhabbeti, ülkemizin ahlaki yapısıyla birleşince ortaya çok entektüel akımlar çıkıyor. civciv dininden tut, tukakaizm e kadar yoldaşlarınızın hayal gücüne kalmış bir şekilde peygamberlerinizi salabilirsiniz sağa sola. tabi herkes ai değil, peygamberinizi kucağa da alabiliyorlar.

    -kongre olayı, multiplayer ın en aşne fişne dönen yeri. oyunu satan mı ararsın, arada birleşip size ambargo koyduran mı, sırf ordunuz kocuman diye standing army tax i dayayan dan, luxury resource larınızı birbir işinize yaramayacak hale getirene kadar no benefit için uğraşan mı. hele ki liderlik seçimleri tam tbmm. böyle survivor lobiciliği görmedim ben. 10 city state ile arkadaşım ehi ehi diye arkanıza yaslanmayın, bu uyanık çakallar, son turn 3-4 kişi birleşip elinizden parayla city state dostlarınızı birbir aldı mı, aldı. sonra kendi aralarında belirledikleri lider çatçat verdi mi verdi. öyle bir anda 5 city state ile ally olacağım diye 60 relation için 1000er 1000er vermek öyle, her kola adana burma takmak olmuyor işte.

    -hatta amaç sırf pisliğine bir kişiye yüklenmek mi. ilk 8 turn den sonra 2şer warrior dan 3 kişi yollansa size. sırf worker çarpmak için başınızda bekleseler. oyuna küsersiniz oyuna. gerçi bu kadar pislik yapan görmedim.

    -son oyunun da hatırlatmasıyla birlikte, bir takım coğrafi ve topografik hinlikler mevcut. mesela adam rontçuluk yapıyor şehrinize. sizin dikkat etmediğiniz yada göremediğiniz bir dağın tepesine koymuş scout unu. şehrinizi rontluyor resmen. bu ne işe mi yarıyor. en basitinden ünite sayısı hakkında bilgi ediniyorsunuz ama daha vahimi, wonder yapmaya başladığınızda ortaya çıkıyor. bilindiği üzere, great library, stonehenge, pyramids vs. gibi wonder a bastığınız anda küçük bir inşa alanı açılıyor şehrin bir tarafında. evet inşaat gözetleyenler var, işe de yarıyor.

    -city state ler oyunun ilerleyen bölümlerinde nüfus artışıyla beraber önemli bir hale geliyor. ve bazen para basarak, kah siz alıyorsunuz, kah üstüne diğer oyuncular alıyor. bu al ver olayının kolayı şöyle ki; artık iyice zıtlaştıysanız bir oyuncuyla city state konusunda, savaş ilan edin oyuncuya. ve böylelikle arkadaş kalamadığı gibi, siz savaş açtığınız için bütün cty state ler peşinize dalacak. ilerleyen turn lerde, herşet çok iç içe olduğu için, savaş öncesi yada savunma amaçlı, sadece city state leri önden salarak bol bol can yakabilirsiniz.

    -sivil bir üniteyi, haritanın açtığınız ama ne olup ne bittiğini göremediğiniz kısımlarını rontlamak için kullanabilirsiniz. üniteyi seçtikten sonra, sağklik e basılı tutarak, haritanın kapalı kısımlarında gezdirin. uzaktan bir barbar geliyorsa cursor, ünite oraya hareket edemeyeceği için kırmızı olacak. bu bir bug.

    -iyi oynuyorsunuz da, sürekli combat sebepli kaybediyorsanız, bonuslara yeterince hakim değilsiniz demektir. yada bonusları, sadece great general, fortify ve age of empires tan bu yana beynimize kazınmış pikeman,spearman her türlü atlıyı okçuyu pataklar abi şekilinde biliyorsunuz demektir. ama yok öyle değil, örneğin "flanking bonus" için, tek bir karedeki barbar a saldırdığınızı varsayarsak. barbarı çevreleyen "tile" lardan herhangi birinde üniteniz olursa, saldıracağınız asıl üniteye %20 flanking bonus kazandırırsınız. ha bu ne işime yarayacak diyorsanız, ilk turnlerde şehre musallat olan bir barbarın yanına bir scout çekersiniz, warrior ile flanking bonus alarak saldırır, sonra scout u geri çekersiniz. yahut atlarını sırf bu bonuse için kullanabilirsiniz.

    -son turnlerde, stealth bomber ve xcom ikilisiyle, en kallavi şehri 1-2 turn de indirebilirsiniz. ama wonder olarak "alhambra" yı almış olmanız gerekiyor.
    daha doğrusu, xcom lara blitz upgrade i lazım. 7-8 stealth bomber ile, 1 hp e düşürdüğünüz, 100 150 hp lik şehrin yanına x com u pat diye indirip, aynı turn içinde saldırabilmeye yarıyor bu blitz. buna savunma olarak, city strenght veren wonder ve binalar önemli. redfort ve himeji castle ı kaçırmamak gerekiyor. hp 150 yi geçtikten sonra, stealth bomber lar biraz zorlanıyor.

    - oyun videolarını izleyin. civ konusunda en bilinen "streamer" filthyrobot. kılavuzları da mevcut. youtube kanalından da oyun video larını izleyip konuyu profesyonel spora dökebilirsiniz.

    - - - - - - - - -

    aklıma geldikçe ekleyeceğim. hali hazırda birkaç türk grup var. ama ilginçtir sözlükte konusu geçmemiş. ekşi deki civ severler için, müsait zamanlarda multiplayer amaçlı ufak bir grup kurduk. evet; çalışanımız, uyuyamayanımız, sabahları ayakta olanımız, şöyle yapanımız, böyle yapanımız var. ama ortak uygun saatler yeterli kişi biraraya gelince oyunlar kendiliğinden başlıyor.

    grup bilgileri;

    http://steamcommunity.com/…roups/eksi-civilization#
    grup sayfasından oyun ile ilgili duyurular takip edilebilir.
    3 resmi oyun gerçekleştirdik. ilk oyun 6 kişiyle, ikincisi 2 kişiyle, üçüncüsü 3 kişiyle yapıldı. arada grup içi maçlar atılmış da olabilir emin değilim.

    üyeler ve oyun sayıları; i have no life , kuja , tallyho , bilincaltindaki psikopat , callejee , taking fire need assistance (1) , mihail bulgakov , divadeiwob , godsparticle , ricky rubio (1) , tulpen en molens , the queen of naked kings , fransizcocuk(1) , atarcan (2) , osurmaya mi geldik , folfo , seru (2), koyusiyah (3) , orcus , lucastorn, carioca, mal mod tarafindan ucurulan yazar, phoenix58, kurupatlican

    giriş davetiye usulü, iletişim için; grego ( steam id )

    grup sss

    -multiplayer için bir adet steam hesabı, bir adet steam den alınmış civilization 5, bir adet brave new world ek paketi, mümkünse diğer ek paketler, biraz kambur, şehla gözler yeterli olmaktadır.

    -bende ek paket yok hiçbirşey yok diye büzüşmeyin, aynı sizin gibi olmayan arkadaşlarla oynayabilirsiniz. yada tüm ek paketi olanlar zaten sizin versiyonunuz ne olursa olsun oynayabiliyor. en düşük versiyon sahibini boy alıyor oyun, ona göre oynanıyor. hangi paketlere sahip olduğunuzu bilmeniz sağlıklı olabilir.

    -çoluk çocuğa karıştığı için nasıl oynarım ki diyen arkadaşlar oldu, müsterih olun. grubun yaş ortalaması an itibariyle 30. hepimiz kel ve göbekliyiz. aramızda 1 tane saygılı genç arkadaşımız da var. abisinin sözlük hesabını kullanıyor.

    -oyunların 5-6 saat sürebileceğini bilin. muhtemelen bitiremeyeceğinizi de. bunu göze alarak başlarsanız, oyunun yarısında sıkılıp çıktığınızda, sizin gibi 3-4 saatini yemiş ama hala oynamak isteyen insanların oyun heveslerini kursaklarında bırakmazsınız.

    -oyun içi muhabbet önemli. bazılarımız sessiz kendi halinde oynamayı tercih edecektir ama, oyunu seven herkese tavsiyem o kadar da kendilerini kasmamaları. oyun zaten hitap ettiği kitle olarak bir filtre görevi görmekte. kasmayın, sorun, öğrenin, paylaşın.

    -grup üyeliğinden sonra, oynamak istediğinizde grubun chat room kısmında bekleme yapabilirsiniz. oynamak isteyenler uğrayacaktır.

    -bu entry i okuyun, uı yamasını edinin. birçok işi kolaylaştıracak sizin için. herhangi birşeyi bozmuyor, achievement lara etkisi yok.
    (bkz: #44820630)

    -türk kullanıcısın steam i bağkur emeklisi tadında kullanmasından mütevellit, grup forumu çok aktif değil. ama activity ekranınızı takip ederseniz duyuruları görebilirsiniz. ayrıca grup üyeleri ile ilgili kendi verdikleri bilgilere ulaşabilirsiniz.

    editler

    edit1: multiplayer için gerekenler
    edit2: ilk denemeyi bugün katılan 3 kişi ile birlikte kısa bir oyunla yaptık.

    austria ve shoshone arasındaki, masum olduğu öne sürülen bir scout un 40. turn de vahşice katledilmesi ile başlayan gerginlik, soğuk bir şekilde 140. turn lere kadar sürdü. austria nın yaptığı wonder ları, harita üzerinde inşa halinden tanımlayıp, devletine yetiştirdiği ortaya çıkan scout, sınır birlikleri tarafından öldürülürken, iki taraf açıklama yapmaktan kaçındı. shoshone un güneyindeki state lerden olan sydney den worker çaldığı iddaa edildi. 45. turn gizemli bir barış imzalandı. versay sarayında yapılan görüşmede ne konuşulduğu halen sır.

    edit3: multiplayer topografik hinlikler.
    edit4: grup bilgileri.
    edit5: iletişim bilgileri, gerçekleştirilen oyun bilgileri, grup ss, lig oyuncuları. üye isimleri. 28.08.14
    edit6: yeni üyeler, ek grup sss maddeleri. 17.09.14
    edit7: yeni öneriler & streamer. 11.05.15


    (koyusiyah - 5 Ağustos 2014 21:45)

  • comment image

    bu oyunu iyi oynayanlar bilirler ki oyunda haritanın neresinde başladığınız ve haritanın nasıl bir şey olduğu çok önemlidir. yeni oynamaya başlayan kardeşlerim de okusun diye bilgi vererek yazacağım.

    oyunda "advanced setup" şeklinde başlayabiliyorsunuz. burada istedeğiniz ayarlarla oyununuzun özelliklerini en baştan seçiyorsunuz. barbarlar olmasın, zaman zaferleri (time victory) kapalı olsun, harita huge olsun, continents olsun 12 tane şehir devleti olsun, 20 tane random civ olsun (ya da teker teker sizin belirleyeceğiniz ülkeler olsun), sizin ülkeniz de random belirlensin vs.

    burada ben genelde barbarları kapatıp oynarım. aklıma eserse açık da oynadığım oluyor ama yeni başlayanlar için "no barbarians" seçeneği kolaylık olur. oyuna alışıp ilerledikçe de barbalar artık sıkıcı olmaktan öteye gidemiyor.

    neyse efendim oyunu isteğimize göre kurduk ve başladık şimdi ne olacak?

    ben brave new world için anlatayım. oyunda çeşitli kazanma yöntemleri var. bunlardan biri kültürünüzle diğer milletleri (turizmle) etkilemeniz gerekir (kaç milleti etkileyince oyunun biteceği oyundaki ülke sayısına göre değişir), birinde dünya kongresi denen şeyde dünya lideri (one minute one minute) seçilmeniz gerekir, diğerinde uzayda koloni yarışında lider gelmeniz gerekir vs.

    benim en çok zevk aldığım oyun bitirme şekli uzayda koloni kısmı. zaten teknoloji manyağıyım kendimi sanırım böyle tatmin ediyorum.

    neyse biraz oyunun oynanışı ile ilgili bilgiler vereyim ben size.

    oyuna başladığınızda iki tane adamınız olduğunu göreceksiniz birisi settler, diğeri ise baltalı ilah askeriniz. baltalı olan elemanlar oyunun en primitif askeri birliği. settler ise şehir kurmanızı sağlayan birim. ne zaman şehir kurmak istiyorsanız bu settlerlerden üretmeniz ya da satın almanız gerekir.

    şimdi farkettğiniz gibi bütün harita savaş sisiyle kaplı. başlangıçta harita hakkında hiç bilginiz yok. adamlarınızı sağa sola yolladıkça harita açılacak.

    oyunda toprak üzerinde bir takım kaynaklar var. bunlara genel olarak "strategic resources" ve "luxury resources" denmiş. strategic kısa girenler, atlar, demir, uranyum, aliminyum, petrol, kömür. luxury kısmı ise çok geniş. jewelry, gold, silver, wine, incense, cotton, silk vs.

    strategic kısmını daha çok gelişen teknoloji ile birlikte bazı özel binalar veya askeri birlikler için kullanacağız. eğer atınız yoksa atlı askeri birlikleri (mounted units) yapamayacaksınız. oyunda bir çok atlı askeri birlik tipi var ve bunların bazıları gerçekten çok önemli işler yapabiliyor. kömürünüz yoksa ilkel deniz birliklerini yapamayacaksınız, petrol yoksa ileride uçak yapamayacaksınız.

    fakat bu strategic resourceları oyunun başında hemen haritada göremiyorsunuz. çünkü henüz daha o teknolojiyi keşfetmediniz. hemen yeri gelmişken bu teknoloji işinden bahsedeyim. oyunun başında hiçbir bok bilmeyen primitif bir halksınız. zamanla teknoloji ve keşiflerle kendinizi geliştireceksiniz. oyunun başında eğer teknolojik gelişim için kendinize güzel bir dallanma belirler ve bunu gerçekleştirirseniz işler oyunun ortalarında sizin için çok iyi olabilir. fakat başlarda atılan yanlış adımlar her şeyi kabusa çevirebilir. neden mi bahsediyorum? civil service denen teknolojiyi bulup pikeman denen askeri birliklerle ülkenizi savunduğunuzu düşünelim. bu pikeman denen birlikler özellikle atlı birliklere karşı oldukça etkilidir. siz ülkenizi bu birimlerle mutlu mesut savunurken bir anda muskatmanlar etrafınızı çevirebilir cannonlar şehrinizi uzaktan bombayalayabilir. muskatman dediğim birimler ilk barutlu birimler yani ateşli silahları kullanmayı bilen ilk birimler. siz daha gunpowder (barut) keşfetmediğiniz için bu birimleri üretemezken, trebuchet denilen mancınığın az gelişmişi bir aletle uzaktan savaşmaya çalışırken adamlar ilk gülle atan toplarla ve muskatmanlarla sizin şehrinize saldırabilir. bu yüzden teknoloji stratejinizi iyi belirlemeniz gerekir. ben yazının sonlarında kendi stratejiminden ipucu verecem (elbette en iyisi en optimumu değil ama benim genelde oyunun başında izlediğim yoldur bu).

    teknolojinin strategic resourcelar üzerindeki etkilerine de değinmek gerekir. demir oyunun başlarında çok önemli bir kaynaktır. demir sayesinde swordsman ve longswordsman gibi güçlü askeri birimler üretilebilir. fakat oyunun başında henüz demirin ne olduğunu bilmiyorsunuz. bunun için teknoloji olarak önce mining'i (madencilik)
    ardından da bronze working'i (bronz işlemeciliği) bulmanız gerekir. bronze working'i keşfedince haritada nerde demir var görebilirsiniz artık. oyunun hemen başlarındaki bu iki teknoloji sayesinde yeni şehir kuracağınızda belki de o kaynaklara yakın kurmak isteyeceksiniz. çünkü bir kaynağı yerden çıkartıp işleyebilmek için (kullanabilmek için) o kaynağın sizin şehirlerinizin sınırları içerisinde olması gerekir.

    teknolojinin bir başka etkisi de dünya harikaları (wonders) üzerinedir. teknoloji ağacını (technology tree) incelediğinizde o teknoloji ile neler sağlayabileceğinizi görürsünüz. bir örnek vereyim. oyunun başında pottery diye bir (çanak çömlek yapımı) teknoloji var. bu teknolojiyi bulursanız eğer şehrinize shrine ismi verilen dini yapıları ve granary ismi verilen yiyecek açısından çok önemli yapıları yapabilirsiniz. aynı zamanda teknoloji olarak geliştirebileceğiniz yeni seçenekler açılır önünüzde (sailing, calendar, writing). diyelim ki ikinci olarak da calendar'ı buldunuz (takvim). bu size stone works (taş ocağından çıkan taşların işlenmesini sağlayan yapı) ve plantation adı verilen yani özel bir tarım alanı kurma imkanı sağlar. bu özel tarım alanından kastıma sonra değineceğim. bu calendar aynı zamanda size bir wonder yapma imkanı sunar. stonhenge. bu wonder'ı yaparsanız her bir turnde +5 inanç kazanırsınız. diğer wonderların da kendine özgü güzel katkıları var.

    şimdi gelelim özel tarım alanı dediğim şeylere. oyunda luxury resource diye belirtilen şeyler olduğunu söylemiştim. şehrinizin yiyecek ihtiyacını farm kurarak ya da deniz kenarındaysa balıkçılıkla karşılayabilirsiniz. fakat şehrinizin tek ihtiyacı yiyecek değil. insanlarınızı mutlu tutmanız da gerekir. bunun için luxury resourcelara ihtiyaç duyarsınız. luxury resource denilen şeyleri haritada görebilmek için spesifik teknolojiler bulmanıza gerek yok. onlar oyunun başından beri görünür haldedir. altın, jewelry, silver, gems, marble gibi taşların yanı sıra wine, lemon, incense, silk, cotton gibi bitkisel luxury resourcelar vardır. hatta truffles ve furs şeklinde de hayvansal luxury resource vardır. konumuz şu anda özel tarım alanları olduğu için bitkisel olanlara değinelim. özel tarım alanaları bu bitkisel luxury resourcelar üzerinde kurulur (plantation teknolojisine sahipseniz yani clander'ı keşfetmişseniz). bu halkınızın mutluluğunu arttıracaktır. onları mutlu tutmak önemli. mutsuz olduklarında üretimler düşecektir, hatta çok mutsuz olduklarında isyanlar çıkacak, şehrleriniz ayrılmak isteyecek, şehirlerinizin etrafında rebel isimli asi savaşçılarortaya çıkıp size karşı savaşacaklardır. çok can sıkıcı olabilir. o yüzden insanlarınızı mutlu etmeye bakın.

    gelelim ticaret konusuna. bu oyunda para kazanmak için ticaret mutlaka yapmanız lazım. her ne kadar gold vb. luxury resourcelar size para kazandırıyor olsa da ileride her bokun bakım ücretinin (maintenance) çok yüksek olması nedeniyle çok falza masrafınız olacak. bu yüzden yakınlarınızda ticaret yapabileceğiniz şehi devletleri ya da ülkeler olması iyidir. deniz ticareti kara ticaretine göre çok daha iyidir. ticareti ürettiğiniz caravan ya da cargo ship denilen birimlerle yapacaksınız. bu birimlerden en fazla kaç tane üretebileceğiniz bir kaç şeye göre belirlenir. keşfettiğiniz teknolojiler size fazladan bir ticaret birimi üretme hakkı verebileceği gibi bazı wonderlar da bunun üstüne de bir tane daha üretmenizi sağlayabilir. tabii siz sadece para kazanmayacaksınız bu ticaretle. sizden fazla teknolojisi olan bir ülkeyle ticaret yaparsanız bilim puanınız artacak (her turnde kaç bilim ürettiğiniz) hatta ve hatta dininizi başka şehirlere yayma imkanınız olacak.

    din demişken onu da açıklayayım. oyunda bir de din mevzusu var. oyunun başında bütün halklar dinsiz başlıyor. faith adı verilen inanç puanınız sayesinde bir din kurma hakkı elde edebiliyorsunuz. eğer böyle bir niyetiniz varsa oyunun başında hızlı hareket etseniz iyi olur çünkü oyunda bulunabilecek din sayısı sınırlı. 7 din bulunma kotası varsa 7. dinden sonra artık faith puanınız ne olursa olsun in bulamıyorsunuz. peki bu faith ne işe yarıyor?

    din bulunduğu zaman teknoloji gibi aşamalardan geçiyor dininiz. din bulmadan önce oyunun başında 60 faith puanı biriktirip (shrine kurarsanız şehrinize turn başına 1 faith kazandıracaktır) pantheon kurmanız lazım. pantheon kurarken size nasıl bir fayda sağlayacağını seçme şansına sahip oluyorsunuz. misal pantheonu buldum bu benim şehirlerimde %10 hızlı büyüme sağlasın diye seçebilirsiniz.

    pantheondan sonra belirli bir faith puanı biriktirince prophet (peygamber denen) admlar çıkıyor meydana. bu adamlar sayesinde din kurma şansını yakalıyorsunuz (tabii ki 1 din kurabiliyorsunuz. eğer din kurduysanız da bu dini geliştirebiliyorsunuz).prophet ürettiniz dininizi kurdunuz. burada iki tane daha fayda seçebiliyorsunuz kendinize. misal bu dine inanan bir şehrin sınırlarında dövüşürsem +%15 saldırı bonusu kazanayım diyebilirsiniz. ya da bu din city-statelere daha hızlı yaylsın diyebilirsiniz. bu dine inanan her 6birim nüfus için +1 altın kazanayım diyebilirsiniz. bir sürü seçenek var. ben genelde bu faith ile birim veya bina satın alabileyim şıkkını seçiyorum (endüstriyel çap öncesi briimler ve binalar). bu sayede fazla faith biriktirince şehirlerime binalar veya askerler satın alabiliyorum.

    bunun yanında social policy denen ülke politikalarını seçiyorsunuz. oyunda seçebileceğiniz 9 tane social policy ve 1 tane de order bulunmakta. bunları inceleyelim biraz da. social policy tıpkı teknolojide olduğu gibi ülkenizi geliştirme hedeflerinize göre size ayrıcalıklar sağlayan politikalardır. 9 social policy'den herbirinin 5 tane aşaması vardır. bir tane social policy'nin 5 aşamasını sağlayınca hop başka social policy'e geçip onun avantajlarından faydalanabilirsiniz. bu kısmı örneksiz anlatınca çok uzak gelmiş olabilir eğer oyunu oynamadıysanız ama oyunu biraz inceleyenler için aydınlatıcı olacağını umuyorum ve örneğe geçiyorum. social policylerin hepsi en başta çık durumda değildir. bazıları belirli çağlara gelince (belirli çağlar teknolojik gelişmenize göre değişiyor. misal oyun ancient era'da başlar. siz teknolojilerinizi geliştirirsiniz ilerlersiniz. optics, horseback riding, mathematics ve construction teknolojilerindne birini keşfedince classical era'ya girersiniz. bunun gibi bir çok çağ daha var yazı uzamasın diye yazmayacağım. işte bazı social policyleri seçebilmeniz için o çağa gelmiş olmanız gerekir. örneğin rationalism denen policy'i seçebilmeniz için renessaince çağına gelmiş olmanız gerekir, oyunun başında seçemezsiniz.

    oyunun başında tradition isimli policy'i seçtiğinizi düşünelim. kültür puanınız biriktikçe (yapılarınız sayesinde her bir turnde üreteceğiniz kültür puanını arttırabilirsiniz) seçtiğiniz policynin bir aşamasını daha (hatırlayalım her policy 5 aşamadan oluşyordu) seçebilirsiniz. her aşamayı açabilmek için belirli kültür puanlarının birikmesi gerekir. birikince direk size bir uyarı gelir, may addopt policy şeklinde. bu policyler ve onların aşamaları sayesinde, yolların abkım ücretlerinden kurtulabilir, classic dönem wonderlarını daha hızlı yapabilir, insanların mutsuzluklarını azaltabilir, din yapılarının size kültür kazandırmasını sağlayabilir, city-stateler üzerindeki etkinizi artttırabilirsiniz. bir ton seçenek mevcut. oyundaki stratejinize göre bunları seçebilirsiniz.

    şimdilik yazımı burda bitirip civilization'ın başına geçeyim artık. yazının şu anki hali civiliazation'ı tanımak isteyenlere hitap eden çok çok çok temel düzeyde bir giriş yazısı. bu yazdıklarım civilization dünyasının %1'i falan. zaman buldukça bu yazıyı geliştirip, ajanlıktan, ülkeler arası ilişkilerden, dünya kongrelerinden, her bir ülkenin kendine has özelliklerinden, savaşlardan, stratejilerden bahsedeceğim. şimdilik kahvem bittiği için devam edemeyeceğim.


    (godsparticle - 6 Ağustos 2014 15:49)

  • comment image

    beyler, brave new world expansion pack ile, terraaa nooovaaaa *, şarkıları eşliğinde, deity seviyesinde 6 medeniyet, 11 city state, kalan herşey standart olan small continents haritada, önderimiz, gerçek dünya lideri büyük iskender'in başkomutanlığında, bizans, fransa, ingiltere, fas ve venice'in arasında, anlı şanlı yunan medeniyeti olarak, science victory ile yeni oyun bitirip geldim, okursanız anlatayım biraz.

    daha önce düz, expansion packsiz civ v'te fransa ile bir kez daha scientific victory kazanmıştım, şurada anlatmıştım.

    ama, brave new world'le çok şeyler değişmiş, adeta yeni civ olmuş diyebilirim. oyunun açıkları hep kapatılmış. eski oyunumla aynı taktiği kullanmaya kalktım ama kıçımdan ter aktı, neredeyse kaptırıyordum uzay gemisini faslılara. zaten daha önce bitirdiğimden 200 sene sonra 1990'larda bitirebildim ancak, o da kılpayı.

    öncelikle, bazı dengesizlikleri düzeltmiş sid amca. daha önce fiks fransa'yı alıyordum, her turn +2 culture çok büyük avantajdı. o kalkmış, fransa'nın özel yeteneği olarak, wonderlarla artan bir şeyler gelmiş, e deity'de wonderlara yetişemiyorum ki, nasıl alayım ben artık fransa'yı, özel yeteneğinden faydalanamadıktan sonra? ben de yunan'ı aldım. city state'lerden geçinirim diye umarak, ki yanıldığımı da söyleyemem bir dereceye kadar.

    daha önceki kazandığım oyunumda da uyguladığım temel taktiği bu oyunda da uyguladım. yani üniversitelerde, public schoollarda ve yetişirse research lablarda full specialist görevlendirerek sürekli bir great scientist akışı sağlamak, bunları kullanmayıp oyun sonuna saklamak, oyun sonundaki zor teknolojileri discover technology fonksiyonuyla patır patır bularak uzay gemisini bir anda çakıp oyunu bitirmek. ama bu sefer öyle olmadı. expansion pack'te great scientist'leri de düzeltmişler. belirli bir kapasiteleri var, örneğin, oyun sonlarında bulunmasına 15 turn olan bir tehnology'yi bul dediğinde, ancak yarıya kadar indirebiliyor. yani sonlardaki teknolojilere, en azından benim oyunumda, bir yerine iki bilim adamı gerekiyordu teknoloji başına. bu da, oyun sonunda 9 olan bilim adamı stoğumu daha geç devereye sokabilmeme ve daha erken tüketmeme sebep oldu. oyun bittiğinde, fas uzay gemisinde bir tek ss stasis chamber'ı yapmamıştı ve eli kulağındaydı.

    her zamanki gibi, kıtamda yalnız olma hayalleriyle başladım. savaşı sevmiyorum. ya da sanırım, savaşlı oyunlar uzadığından, benim de hiç bir zaman çok oynayacak vaktim olmadığından, oyunlar çabuk bitsin istiyorum. yalnız kalabilme ihtimalinin yüksekliği sebebiyle small continents seçiyorum. bu sefer de yalnız başladım ama bu defa yalnız kalamadım.

    civ 1'den kalma bir alışkanlıkla, yayılmacıyım. ne kadar çok toprak, o toprağa ne kadar göt göte şehir, o kadar başarı gibi kullanma süresi bitmiş bir taktikle oynuyorum. ancak civ v'te, özellikle deity'de bunu yapabilme imkanı çok sınırlandı, hem mutluluk yetmiyor, hem de şehir kurmak için tüm yönlerde 4 kare uzağa gitmek zorunluluğuyla, standarttan öte bir yerleşim yaratılamıyor artık haritada. neyse.

    ben önce, çevredeki boş adaları ve kaynakları kaptırmamak için teknoloji ağacında hemen kayık teknolojisine gidiyorum. çevremde, okyanus aşırı olmayan, yerleşilebilecek tüm kara parçalarına şehir kuruyorum, daha kendi kıtamı bile doldurmadan önce. ben kendi kıtamı ileride her türlü kapatırım. yeter ki başkası kurmasın o boş adalara mantığıyla, yayılabildiğim kadar yayılıyorum. ama eğer ulaştığım kara bir başka medeniyetinse yerleşmiyorum, tutunamayacağımı çok tecrübe ettim çünkü geçmişte. olmuyor. tek şehir, 2 şehir, kendi kıtasında yaşatmıyor ai, alıyor.

    ancak bu sefer bambaşka bir durum oldu. ki oyunun dönüm noktası da buydu. ben kayıkla çıktım bi baktım, doğudaki komşu kıtada, benim tarafımda venice, batıda fransa var. herşey birkaç hamle içinde oldu. önce baktım venice'in ikinci şehri yok, ki olması lazım, iki settlerla başlıyor deity'de ai, sonra taak bi baktım kuzeyde kızıl vardı city state, venice oldu bu. anaaa dedim, parayla satın aldı city state'i. sanırım venice büyüyemiyor, yani settler yapma komutu açık değil. ya da ben öyle tahmin ettim. baktım sağdan fransa çatır çatır şehir kurarak geliyor, fırsat bu fırsat deyip, çota çota settler basarak, deniz aşırı gelip, güneydeki venice ve kuzeydeki kızıl'ın arasındaki boş bölgeye yanyana 3 şehir kurdum. hatta o kıtaya 3 şehri kurduğumda kendi kıtamda daha hala 2 şehrim vardı. bu arada, ikincisinde savaş ilanına dönen, "siktir git yakınıma şehir kurma" uyarısını sadece bir kez yemek için, ilk şehri kendime en uzak, fransa'ya en yakın noktaya kurdum. ikincide, üçüncüde geriye, yakına doğru geldim. venice bi mıkırdandı ama ses çıkarmadı. sonunda, adeta bir mızrak başı gibi saplandım haritada o kıtaya. bir daha da çıkmadım.

    yunan'ın city state avantajı çok büyük. kendi kıtamda bir tane militaristic city state vardı mponzo mu ne, anında ally oldum. oyun başında hemen keriz gibi gidip keşfettiğim city state'in yanındaki barbarı yok etmiyorum. bekliyorum yardım istesin de influence puanı versin ipne. zaten ondan sonra da city state questlerinin ardı arkası kesilmiyor. yunan'ın olayı da bu. bir city state'i ally aldı mı, influence'ı o kadar yavaş düşüyor ki, questleri yapa yapa, gene uğraşıyorlar ama bir daha tillahı gelse alamıyor. bir ara 4 olan, sonra cape town'un düşmesiyle 3 * kalan city statelerim benden hiç ayrılmadı. toplasan da tarih boyunca 1000 para basmamışımdır. paso quest. haa bir de spylarla election rig, ally'lara non-stop.

    bu arada, barbarlar off oyun oynamak iyidir diyen olmuş, nasıl off olabilir? bir numaralı kültür ve city quest kaynağımız onlar erken çağlarda. yoksa nasıl açacaksın policy'leri? kültür binasına erken çağda can mı dayanır? nasıl ally olacaksın city state'le? 500 para ne gezer ilk çağ medeniyetinde? neyse.

    militaristic city state'leri hep aşağılardım ama bu oyunda bana çok büyük faydaları oldu. neredeyse 5 turn de bir yeni adam veriyor kefereler. hem de benim daha sahip olmadığım teknolojilere sahip adamları. oyunun sonunda çifte veteran x-man squad veriyolardı lan düşün artık.

    daha önceki oyunlarımda kurmadığım orduyu bu oyunda kurmam gerekti. çünkü fransızlarla komşuydum ve o sınırı, kimi çağlarda boş kare kalmayacak şekilde adamla doldurdum. 15-20 birim ordum, çoğu zaman teknolojik olarak hafif geri de olsa oyun sonuna kadar fransa'nın bana saldırmamasını sağlayacak caydırıcı gücü oluşturmaya yetti. yoksa boş gördü mü affetmiyor, yıkıma geliyor ai, biliyorum. fransa da arada geldi, hatta great general'la citadel falan kurup topraklarımı çaldı, zorladı ama baktı ne cayıyorum, ne de gıkımı çıkarıyorum savaşmamak için, bıraktı bir süre sonra. ama oyunun belirli dönemlerinde, infanrtylerle bir gelse, onları bekleyen rifleman ve çağdaşlarını darmadağın edebilirdi. ordumun sadece kalabalıklığı etkili oldu. bu ordunun da %80'ini ben yapmadım haa, city statelerden hediye, veteranlı meteranlı.

    oyunun can alıcı bir diğer hamlesi, bir kurnaz gibi venice'in üstüne çullanmamla gerçekleşti. ben normalde venice'in varlığını fransa'ya karşı bir güvence gibi görüyorum, dostça ticaret yapıyorum falan, fransa saldırdı bu gariplere. önce baktım fransa gümbür gümbür geliyor, venice'le open borders yapıp geliş yollarını adamlarımla tıkadım, dedim venice'i kurtarayım. ama baktım yetişemiyorum, fransa uçağı keşfetmiş, havadan bombalıyor, karadan tıkasam, denizden işgal edecek, venice düşüyor, ben de dedim e o zaman ben alayım bu venice'i, keriz miyim? taak savaş ilan ettim venice'e, attı beni sınırlarından dışarı, hemen geri daldım, fransa'nın hava bombardımanının şehir savunmasını zayıflatmasından da faydalanarak bütün gücümle saldırdım. fransa alacağına ben aldım şehri. sonra da yukarıda daha küçük olan kızıl'ı aldım, fransa'nın zaten oraya erişimi sınırlıydı. hoop, kıtanın sol tarafı komple benim oldu 5 şehirle ve venice'i yok etmiş oldum. hatta oyun sonuna kadar en bakımlı, en iyi şehirlerim de venice ve kızıl oldu, full herşeyi olan, on numara ai şehirleri olarak.

    gelelim ana temaya. science victory için aslında en avantajlı millet koreliler ve babilliler. ancak ben korelilerle oynadığım bir oyunda yakın zamanda sağlam bir tokat yediğimden, babillilerle de eskiden civ v'te çok oynadığımdan her ikisinden de bıkmıştım. bundan yunan'ı seçtim, seviyorum ayrıca, özel sebeplerden.

    bilim için herşeyi yaptım. şehirleri kurar kurmaz library yapıyordum. national college'ı vakit kaybetmeden yaptım. üniversiteleri, teknolojisini bulur bulmaz yaptım ve anında, oyun sonuna kadar çok az değiştirmek üzere her üniversitede ikişer specialist görevlendirdim. dini kurarken, şehirler yolla bağlıysa ilave bilim, medeniyet mutluysa ilave bilim, görevlendirilen her specialist için ilave bilim geliştirmelerini, yani hep bilim verecek geliştirmeleri seçtim. başlangıçtaki yayılma için liberty social policy'sinde ilerlerken, açıldığı anda rationalism'e geçtim ve o kolonu tamamladım. hatta bu sayede, biriken faith'imle iki great scientist de satın aldım oyunun sonlarında. başlarda çıkan iki great scientist'ise le başkent atina'ya akademiler kurdum, hatta gözden kaçmasın diye kullanımlarını kilitledim. aşırı parasızlık dolayısıyla technology agreement yapamadım. kısacası, bilim verecek herşeyi seçtim.

    ancak yine de, hiçbir zaman teknolojik olarak diğerlerine yetişemedim. hatta bizans medern eraya girdi, yok efendim fas endüstriyel eraya girdi falan diye gelen mesajlardan anladığım kadarıyla ortalama 1 era geriden geliyordum. askeri teknolojim de bunu gösteriyordu. bu fark hemen oyunun başında açılıyor. daha sailing'e kasarken bile elemanlar ilerliyor. ben de başlarda, ileride bana faydalı olacağı için ve alışkanlıklar gereği yayılmaya çalışırken bilimden geri kalıyorum. ortalara doğru hatrı sayılır bir toprağım, 15-20 civarı bakımlı şehrim oluyor ama teknolojide adamlara mümkünatı yok yetişemiyorum.

    ancaak, üniversiteleri yapıp specialist görevlendirmeye başladıktan sonra, yani endüstriyel çağda bilimsel gelişme hızı olarak rakipleri yakaladım ve geçtim. bunu da belki 3-4 tane city state'in teknoloji questini kazanmamdan, yani 30 hamlede en çok bilim bulan medeniyet olmamdan biliyorum. gerçi bir noktada kılpayı kazanamıyorsam, depolamaya başladığım great scientistlerden birini çakıp ele geçiriyordum son hamlede birinciliği illa ki ama genellikle bilimsel gelişme hızında sonlara doğru hep liderdim. yine de olsa olsa 1-2 teknoloji fazla bulabiliyorsunuz aynı süre içinde. dolayısıyla yakalamak kolay olmuyor. ama oyun sonunda üniversitelerden gelen, birikmiş great sceintistleri "find technology" komutuyla kullanarak bilimde sıçrama yaptım ve uzay gemisi üretiminde fas ve fransa'ya yetiştim.

    şehirlerde bolca specialist görevlendirdiğim ve genelde üretim ve para ağırlıklı idareyi tercih ettiğim için şehirlerim pek büyümez. bu oyunda oyunun ortalarında bir dönem cape town haricinde maritime city state ally'ım da yoktu. iyice aç kaldık.

    para da hiç yoktu. bu oyunda statue of zeus hariç sıfır gündem yaptım, olmaz böyle şey. yetişemiyordum ki. o yüzden hep parasız kaldım. aslında machu pichu'yu yaptığın anda kurtarıyorsun, sealing'den sonra ona gitmek istedim ama sonuç hüsran oldu. cargo shiplerim de ne plunder oldu, ne plunder oldu anlatamam. oyun boyu ha bire birileri yeni cargo ship yapıyordu.

    üretimci olduğum için ideology'de order'ı seçtim. 3 tanent açtım, orada resmen mutluluk madenleri var. monumentten, fabrikadan mutluluk alınan tanentler var çok acayipmiş.

    oyunun ennnnnn çok uğraştıran ve oyunu istediği gibi döndüren kısmı world congress. bunu da brave new world ile birlikte ilk kez bu ciddiyette kullanıyorum. yani oyun canınıza okumak için herşeyi bu amk kongresinde yapabiliyor. oyların nasıl arttırılacağını da bilmiyordum, forbidden palace yapınca artıyormuş bak. ben sadece ally city statelere güvendim. sonuçta genellikle bizansın 19, benim 12-10 *, fas'ın 10 ve fransa'nın 6 oyu vardı. ama ne dolaplar dönüyor, allahım. fransa bi ara ingiltere'yi yok ettiğinden dünya'nın yarısına sahipti, bi ambargo yedi, yeminle oyun sonuna kadar bi daha gıkları çıkmadı. şerrefsiz evsahibi teodora, ki aşığım kendisine, o s'leri peltek peltek konuşan helenik aksanına bitiyorum, ama nasıl çakal, nasıl teklifler, paso çelme, engel. 19 oyla kongrenin de hakimi kaltak, tam bizans oyunu dediklerinden dönüyor her kongrede. daha oyunun başlarında arts funding'le great specialist üretme oranımın canına okudu. world ideology freeodom'la bir hamlede -32 mutsuzluk verdi - allahtan o başka bir oylamayla meşgulken kısa süre sonra kaldırttım, yoksa ideology değiştirmek zorunda kalacaktım-, elimde ne luxury varsa banladı, kaç kere science funding teklif ettim, geri çevirdiler, yani yunan olmama rağmen 4 ally'ımla bile, görece başarısızdım kongrede. ama ufak tefek oyunlarla, porseleni banlenmekten kaldırtıp semerkanddan mutluluk alarak, world ideology'yi kaldırtarak falan ben de istediğimi aldım. ancak yine de, bir kez engelememe rağmen, ikincisinde, sonlara doğru, "embargo greece" kararına engel olamadım. çok yolum kalmadığı için ally city statelerimle 10'ar paraya devam ettim, yetti.

    oyunun ortalarında bizans kaltağı bana saldırdı. deity seviyesinde ai oldukça akıllı savaşıyor. bizans da defalarca sağlam geldi, çok büyük donanmalar eşliğinde ama fransa sınırında bekleyen ve her daim yeni city state hediye üniteleriyle yenilenen savunma birimlerim bu saldırıları atlatmaya yetti. olan ally'ım cape town'a oldu. bizans'ın dibindeydi, çok sağlam geldiler, yardım gönderemedim, helak oldu. ama kendi kıtamı, oyunun sonlarına doğru mesela, artık x man squadlarla savunuyordum. öyle bir birim ki bu, 5 tane gemi, 2 uçak ateş ediyor, adam çeyrek inmiyor. bunlardan en sonunda elimde 5 tane vardı ve karayı savunmaya yetti. donanma konusu ise çok sıkıntılıydı. çok sayıda savaş gemimi kaybettim. bizans donanması o kadar kalabalıktı ki, şehirden çıkıp bir gemi avlayanı alıyorlardı aşağı. ama, onnca bombardfıman güçleri bile, şehir işgal etmelerine yetmedi işte. işgale geldikleri şehrin etrafındaki kareleri adamla çevirip, denizden girişi de ağır bombardımana tutup işgale izin vermiyordum. böyle böyle oyun sonuna kadar gitti bu.

    bilgisayarım yavaş olduğundan genellikle tarihi geriye alıp yeniden hamle oynamadım. ancak bizans ilk saldırdığında çok ani yakalandığımdan, tarihi geriye alıp o bölümü tekrar oynadım. o zaman gördüm ki, aslında oyun gelişmelerle seni kontrol ediyor. yani, ilk babil saldırısını rahat atlatacak değişiklikleri yaptım, bu sefer fransa'da devrim oldu, benim mutluluğu skip attı mesela. ilk oynadığımda olmamıştı. ben de geri döndüğüm noktaya, bizans işgaline gidip ilk oynadığım şekilde oynadım mecburen. yani diyeceğim, bissürü saçmaladığım yer oldu, oyun da bana ona göre davrandı. ne zaman parlasam, büyük bir gelişme gösterecek gibi olsam, başta world congress olmak üzere çeşitli yöntemlerle belime belime vurdu.

    sonunda galiba düşük bir puanla, nelson mandela olarak bitirdim oyunu. her anında başka, acayip zevkli birsürü daha detaylar vardı. ama artık bu kadar anlattığım yeter deyip, okuyanlara selam edip entry'yi toparlıyorum. oyunu da bir daha kolay kolay oynamam zaten. hem vaktim yok, hem de civ serisinde bir klasik olduğu üzere, oyun bitirme ekranı o kadar dandik ki, her bitirişte olduğu gibi moralim bozuk. efsanevi başarı kazandım diyorsun, skik bir ekranla oyun bitiyor, lan bi enstantane, bi güzellik yap, bi film neyin oynat, bi özet çıkar şöyle dönüm noktası oldu, bunu başardın, sen şuradayken onlar bunu yapıyordu falan gibi, yok. bi grafik, bir harita, bir mesaj, yallah. bi daha da yaza kadar oynamam, zate bunu da bayramdan bayrama bitirdim.


    (pulp fiction daki wolf - 8 Ekim 2014 00:22)

  • comment image

    ben bu oyunu oynarken gerçekten seçtiğim medeniyetin özellikleriyle oynuyorum. mesela ingiliz mi oldum? hemen başlıyorum sömürgeciliğe. donanmaya yüklenip tüm milletlerle görüşüp birleşmiş milletlere ev sahipliği yapıyorum. ardından yok ona ambargo, yok buna yasak diye diye dünyayı sömürüyorum. hatta multiplayer oyunda iki ülkeyi birbiriyle savaştırıp ikisine de fahiş fiyattan petrol satmışlığım var. ajanlarımı sağa sola gönderip her türlü dünya desteğini de arkama alınca demeyin keyfime...

    doğu devletlerine gelince de öyle. alıyorum harun el reşid'i, halifetül arab diye başlıyorum gelişmeye. küffarın kellesini vurup islam sancağını cihanın her yerine taşımak adına canımla kanımla mücadele ederken -işte o tam o mühim anda- bir müzik giriyor, dengem bozuluyor:

    "ille hu, ille hu"

    arkadaş sen nasıl şarkısın? lütfen söyle.

    ben bu şarkıda kan dökebilir miyim ya? bırak bir şehri bombalamayı, bir tane askeri, bir tane işçiyi bile incitemem. bu şarkı başlayınca içim insan sevgisiyle doluyor, birden tüm orduyu terhis edip basıyorum kültürü, dini. tüm memleket olarak huşu ile "hû" çekiyoruz. sonra gelsin prophet'ler, ilim adamları, mimarlar. yalnız ben prophetleri evliya olarak kabul ediyorum tabii. 600 yılından sonra gelenlere prophet demiyorum kendimce.

    tabii şarkı uzun sürmüyor. bir süre sonra başlıyor bolu karşılaması o biter bitmez şenburgaz çiftetellisi ile gönlüm mest oluyor. o zaman da basıyorum müzisyenleri, ressamları, yazarları. yalnız resimlerde insan sureti olunca hemen takas ediyorum, namürmort alıyorum. hassasiyet var yani.

    o kadar yıl oldu, oyunun kendinden değil de böyle garip hareketlerden aldığım keyif için hala bıkmadan vakit geçiriyorum bu meretle. neyse, yunus geldi şimdi kafa dinliyorum, şu bitsin de nükleerleri atayım şu süleyman'a. öyle tenhada kıstırıp açık denizde atar yapmak neymiş görsün. din kardeşiyiz diye ses etmedik ama bir yere kadar. yedim seni sülo!


    (g man - 13 Ocak 2015 19:12)

Yorum Kaynak Link : civilization v