• "son sahnelerinden sonra duyduğum hissiyat:- ulan frost şu yaşlı adama güzel bir şeyler söyle de sevinsin gariban.oldu."
  • "başrollerini aydın doğan ve erol evgin'in paylaştığı oscar adayı film."




Facebook Yorumları
  • comment image

    altın küre'de drama dalında en iyi film, senaryo, yönetmen, ve film müziği adayı olarak seçilmiş, başrollerini frank langella(ki kendisi drama dalında en iyi aktör adayı yine altın kürede), the queen'de tony blair'ı oynayan michael sheen, kevin bacon, sam rockwell'in(yeşil yoldaki psikopat katil bill) paylaştığı nixon-frost röportajının perde arkasını, nixon'un politik kişiliğinin dönem itibariyle ne noktada olduğu, çevresiyle olan iletişimini anlatan bir film. ben filmden çok etkilendim, araya duygusal şeyler de katılmış belki o yüzden sürekli acaba amerikalılar film hakkında ne düşünüyor, çünkü nixon'un insancıl tarafını gösteren bazı sahneler vardı, acaba o yüzden film tepki çeker mi diye sordum kendime.

    --- spoiler ---
    nixon'un "when the president does it, that means that is not illegal" sözlerini sarfettiği sahne, frost'la yaptığı telefon görüşmesi güzel aktarılmış.
    ---
    spoiler ---

    film bittikten sonra da gerçek röportajdan bazı kısımları izledim youtube dan, hakikaten oyunculuklar şahane, nixon rolunde frank langella hem fiziksel, hem de tavır olarak çok benzemiş nixon'a. röportaj esnasındaki duraksamalar, tereddütler, patlamalar çok iyi yansıtılmış. diğer taraftan michael sheen en az belki daha fazla frank langella kadar başarılı. özellikle sesi, vurgusu, röportaj esnasındaki tavırları david frost'un aynısı.

    diğer taraftan gerçek röportaj görüntülerinin altındaki yorumlar da okunası. "ben de bunun aynısını bush ile yapmak istiyorum" diye tonla yorum var mesela. sonra aklıma hülya avşar-tayyip erdoğan röportajı geldi, dedim ki acaba hülya avşar izlemiş midir bu röportajı, sonra kendi dediğime kendim bile inanamadım.


    (le fate ignoranti - 17 Aralık 2008 05:11)

  • comment image

    david frost'un, istifasının ardından nixon'la yaptığı röportajı konu alan film. oyunculuklar, diyaloglar kendi içinde müthiş olmakla birlikte sadece 'bir röportaja nasıl hazırlanılır, nasıl hazırlanmalı, hazırlanmak yeterli midir; röportaj nasıl sabote edilir; bir siyasetçi ile nasıl röportaj yapılabilinir; bir siyasetçi ile röportaj yapılabilinir mi' gibi konulara örnek teşkil etmesi bakımından bile izlenmesi gereken film.


    (otslem - 27 Aralık 2008 22:26)

  • comment image

    bir röportajın uzatılıp gereksiz gerilimler eklenerek film hâline getirilmiş şekli. önce frost'un cebinden para vererek nixon ile röportaj yapmak için bir riske girdiğini görüyoruz. sonra da "ilk günde nixon bizi alt etti daha fazla bastırmalıyız" endişeleri. röportajı kameradan seyreden ekibin futbol maçı seyrediyormuş gibi tepki vermeleri. hepsi filmin sonunda nixon'ın edeceği birkaç söze gelene kadar tansiyonu yüksek tutmak için kullanılan fakat aslında lanse edildiği kadar önemli olmadığı aşikâr detaylar. tabii böylesi bir hikayede oyunculuklar orjinaline yakın olmalı, açığı kapatacak bir şeylere ihtiyaç var. onu da zaten sağlama almışlar. sözde telefon konuşması ise nixon'ın insancıl yönünü göstererek tek taraflı bir nefret yapımı olmasının önüne geçmiş.

    peter morgan'ın sahne oyunundan filme uyarlandığını, ron howard'ın orjinal sahne oyununda yer alan frank langella-michael sheen ikilisinin filmde de oynamaları şartıyla yönetmenliği kabul ettiğini ve frank langella'nın sahne oyunundaki richard nixon rolü ile ödül almış olduğunu da not düşelim. ron howard'ın 1972 seçimlerinde nixon'a oy verdiğini itiraf etmesi ise ironik.


    (hiko seijuro - 21 Ocak 2009 21:46)

  • comment image

    oyuncularıyla yükselen vasatın oldukça üzerinde bir ron howard filmi. howard ilk defa gözde oyuncuları tom hanks ya da russell crowe olmadan ortaya bu kalibrede bir film çıkarabilmiş. michael sheen ve frank langella belli ki broadway'deki oyun için gerçek röportaj görüntülerinin altından girip üstünden çıkmışlar. oyunu defalarca oynamalarının verdiği alışkanlıkla ikisi de film boyunca hiç aksamıyor. howard'ın röportaj sahnelerini filmin merkezine yerleştirmemesinin doğru bir seçim olduğunu düşünüyorum. röportajların öncesinde ikilinin psikolojik olarak kapışmaları, gazeteci ekibin son röportaj gününe doğru artan endişeleri howard'ın gerilimi arttırmasına olanak sağlıyor. gazeteci ekibini oluşturan diğer karakterler de sağlam oyunculara teslim edilmiş. özellikle en son pride and prejudice'de karşıma çıkan matthew macfadyen'i çok başarılı buldum.

    fakat farklı bir gözle incelersek filmin üzerine oturtulduğu iskeletin biraz sorunlu olduğu söylenebilir. öncelikle frost/nixon gibi bir isim seçilerek daha en baştan seyirci bir düello beklentisi içine sokuluyor. filmin böyle bir siyasi düelloda iki tarafa da eşit yaklaşması beklenir. fakat filmin protagonisti olarak frost'un seçilmesi, seyircinin ister istemez onun yanında yer almasına yol açıyor. peki bu yaklaşımın neresi kötü? filmi izlemeden önce watergate ve diğer hataları için artık herhalde nixon'ı savunan kimse kalmamıştır diye düşünüyordum. fakat birkaç mecrada okuduğum yorum bunun yanlış olduğunu gösterdi. pis liberaller, bırakın artık şu adamın yakasını diye söze başlayıp nixon'ın icraatlerini öven birçok yorumla karşılaştım. abd dışındaki izleyiciler için bu yaklaşım hiçbir sorun teşkil etmeyebilir, fakat abd'de olayın üzerinden 30 yıl geçmesine rağmen rahatsız edici olabilir. peki film %100 frost'un yanında mı? howard'ın bu yöndeki tüm çabalarına rağmen frank langella'nın kimi zaman gösterişli, kimi zaman da epey incelikli oyunculuğu filmin bu sorununu neredeyse unutturuyor. herkesin arzuladığı bir koltuğu bırakmak zorunda kalan yaşlı bir adamın çaresizliği, daha da dibe batmamak için çırpınışları langella'nın vücut dilinde ve mimiklerinde anlam kazanıyor. oynadığı karakterin pişmanlıkla karışık üzüntüsü, kırgınlıkları yüzünden açıkça okunuyor. langella'nın bu kompozisyonu seyircinin terazisinde frost'un ağır basmasına engel oluyor.

    özetle film, aksayan yerlerin üst düzey oyunculuklarla doldurulduğu, temposu iyi ayarlanmış, başarılı denebilecek bir siyasi film. filmin rakiplerini alt edip büyük ödüllerden eli dolu dönmesi çok zor, yine de yıl içinde aldığı aldığı çok sayıda ödül adaylığını hak ettiği rahatça söylenebilir.


    (bruncha giden tikky - 29 Ocak 2009 15:48)

  • comment image

    son sahnelerinden sonra duyduğum hissiyat:
    - ulan frost şu yaşlı adama güzel bir şeyler söyle de sevinsin gariban.
    oldu.


    (lumina obscura - 6 Şubat 2009 04:17)

  • comment image

    çok hollywood işi olmuş bu diyeceğim yine ama sıkıldım artık. son aylarda oscar bereketi ile arka arkaya düşen ve haliyle çıtayı yüksek tuttuğuna kanaat getirip müspet beklentilerle seyreylediğimiz tüm filmlerde, bir kaç istisna hariç hollywood işi sıfatını hakedecek onlarca dokunuş, onlarca nüans var. stüdyo sistemi içerisinden çıkmış tüm bu filmlerin bu sıfat ile kurdukları göbek bağı neden ilginç olsun ki denebilir aslında. hollywood'dan çıkanın hollywood işi olmasına dair bir eleştiri ya da tespit lüzumsuz görünebilir göze ancak başka bir rahatsızlığım var benim. ben paramount'un arizona'ya burun kıvırıp keşfettiği o güneşli banliyonun nerdeyse yüz senedir sürekli kendine referans vererek ilerleyen bazı kurallar bütününe hala bu derece sadık olmasına şaşırıyorum. şaşırmam saçma, üzülüyorum diyeyim. üzülmem de saçma aslında, uyuz oluyorum. kuralları sürekli dönemim koşullarına biat ederek ama daima bir lineer çizgi üzerinden, tali yollara hiç sapmadan güncelleyerek hareket eden hollywwod'un içerisinden bu kaideleri sarsacak daha çok adam çıksın istiyorum. ya da mesela fincher'ın ya da aranofsky'nin günün birinden gelip dayandığı nokta bu kolaycılık, bu formüllendirilip asidi kaçırılmış sinema olmasın istiyorum. böyle de bir özelliği var işte, bir süre sonra sizi dönüştürmekle kalmıyor, o dönüşümün neticesini ödüllendirerek de doğruyu işaret ediyor. aranofsky ve fincher örneklerinden gidersek ikilinin anaakıma, stüdyo sisteminin referanslarına, hollywood klişelerine en fazla göz kırptıkları filmlerinin baştacı ediliyor olması manidar. yani artık şu etiketi vururken ardını doldurmak için hep aynı temel argümanları kullanıyor ve aynı yerden vuruyor oluşumuz çok anlamlı gelmiyor. ben yine her gördüğüm yerde bu sistemin kendine verdiği konvansiyonel olan tüm referansları ve onlardan sebep rahatsızlıklarımı dile getireceğim ama bunu yaparken beklentilerimin istikametini de değiştirmemn gerekiyor. danny boyle'un mesela bir sonraki filmi ile bu bahsettiğim noktaya yakınlaşması süpriz olmaktan çıkmalı benim için. işte slumdog millionaire'de danny boyle ne kadar o kalıpların sınırlarını zorluyor ise-bağlantı yok değil, ama rahatsız edici de değil- frost nixon'da ron howard o kadar içine batıyor.

    frost nixon'ın başarılı yerleri de var elbette. ancak ben henüz başlangıç noktasında takılıp kaldım. bu filmin amacı nedir. otuz sene önce yapılmış, televizyonlarda yayınlanmış, bugün herhangi bir video paylaşım sitesinden görüntülerine ulaşabileceğiniz bir röportajı filme çekmek hangi amaca hizmettir. kritik olan bu. aslında frost/nixon bu tuzağa düşmemek ve kendini anlamsız bir tekrar olmaktan kurtarmak adına işin röportaj kımı ile tahminlerden daha az ilgileniyor. bu olumlu hamle ancak röporataja doğru giden sürecin hazırlık aşamasının, o bunalımlı dönemim layığıyla anlatılması ile anlam kazanabilir. lakin o da yok. reston teklif kendisine ilk geldiğinde eğer bu röportaj işini kıvıramazlarsa, yani olası bir nixon galibiyeti ile eski başkanın imajını tamir edebileceğini ve bunun vebalinin büyük olduğunu söylüyor. biz de bu kadar hayati bir noktaya konumlanmış, bu denli büyük bir sorumluluk yüklenmelerine sepep olan röportajın hazırlık evresinin tüm o sancılarına şahit olmak istiyoruz. lakin bir kaç uyduruk prova, bir iki ufak tartışma dışında tüm o vaadedilen topraklar çok uzakta.

    holloywood adı skandal kelimesi ile özdeşlemiş eski bir abd başkaına bakarken orijinaline çok yakın jestler ve mimikler ile yerinde ve yine gerçeğine fazlasıyla denk oyunculuklarla bu işi kotarmaya çalışmak yerine yaratma sürecinin sancısını iliklerimize işleyen barton fink gibi mesela o sancıyı somutlaştırsın istiyorum. fonsikyonu meçhul uçaktan tanışılan kadın üzerinden bu kadar alakasız bir konuya dahi bir kadın-erkek meselesi, bir ilişki retoriği dahil etmeye çalışmasın istiyorum. nixon'ın insani yönü gibi bir mesajda soslayacaksa filme bunu daha incelikli dokusun, ucuza kaçmasın istiyorum. ne çok şey istiyorum allahım.

    frost nixon bütün maç dayak yiyen rocky gibi son roundda bir yumrukla adamı yere sermeye, aynı 'muhteşem bir geri dönüş hikayesi' tadında tahmin edilir ve sıkıcı bir formülle ilerlemeye çalışıyor. 11-0'dan 12-11 oluşun bu bağıra çapıra gelen, arka planı adamakıllı örülmeden resmedilen sıradan hali filmi de aynı sıradanlığa mahkum ediyor. sonra kötü adamımız gidip bir köpeğin başını şefkatle okşuyor. bravo.


    (coffee and cigarettes - 9 Şubat 2009 14:18)

  • comment image

    istanbul'da vizyon'a girdiği ilk hafta sadece 2 tane salonda gösterime girmiş olan film...
    açıkçası ben yönetmen olsam ve böyle sonuçlarla karşılaşsam sanatıma olan inancımı yitirir heryıl ardı ardına bolca blockbuster nasıl çekerim onun derdine düşerdim -her ne kadar ron howard bu işlerden çoktan geçmiş olsa da-.
    zira kaliteli film gişede insanlara yaranamıyor... kanyon cinebonus'ta gösterime girdiği hafta ctesi gecesi 22.00 matinesinde salonda 20 küsür kişi ancak vardık... yorum yapmak için çok yerel bir veri olsa da bu, şuana kadar yaptıkları hasılat da (dünya geneli için imdb'den baktığım rakama dayanarak konuşuyorum) dediklerimi destekler nitelikte.
    ron howard'a buradan vesileyle tekrar selam ediyor saygılarımızı sunuyoruz...

    filme gelirsek,
    bir röportajın perde arkası gibi boktan bir konudan bu kadar gerilimli bu kadar kaliteli bu kadar kaliteli bir oyunculuk çıkartmış olduğu için gözüm kapalı 8/10 verdim bu filme...
    frost rolündeki micheal sheen çok iyiydi, ama nixon'ı oynayan frank langella resmen uçmuş... tüm kalbimle langella'nın en iyi erkek oyuncu oscar'ını alabilmesini isterdim ancak mickey rourke'un daha güçlü bir aday olduğu konuşulmakta.
    sırf frost/nixon telefon görüşmesi, nixon'ın aralarda patlattığı espriler, nixon'ın mükemmel yansıtılmış piskolojisi için bile bu film çok güzel bir yeri hakediyor.

    filmin oscar adayı olduğu 5 dalda pek bir varlık gösterebileceğini düşünmüyorum, ama yanılmayı çok isterim.

    edit : malesef yanılmadım.


    (kim bo kastekniv - 23 Şubat 2009 02:19)

Yorum Kaynak Link : frost/nixon