Süre                : 1 Saat 50 dakika
Çıkış Tarihi     : 10 Kasım 2010 Çarşamba, Yapım Yılı : 2010
Türü                : Drama
Taglar             : Sıyırıcı,fahişe,seyahat,işadamı,sokak
Ülke                : İngiltere,ABD
Yapımcı          :  Samuel Goldwyn Films , Destination Films , Scott Free Productions
Yönetmen       : Jake Scott (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Ken Hixon (IMDB)
Oyuncular      : James Gandolfini (IMDB)(ekşi), Kristen Stewart (IMDB)(ekşi), Melissa Leo (IMDB)(ekşi), Joe Chrest (IMDB)(ekşi), Ally Sheedy (IMDB)(ekşi), Tiffany Coty (IMDB)(ekşi), Eisa Davis (IMDB), Lance E. Nichols (IMDB), Peggy Walton-Walker (IMDB), Sharon Landry (IMDB), Kathy Lamkin (IMDB), Kerry Cahill (IMDB), Ken Hixon (IMDB), Elliott Grey (IMDB), David Jensen (IMDB), Greg Di Leo (IMDB), Deneen Tyler (IMDB), Lara Grice (IMDB), Jack Moore (IMDB), George Eaton (IMDB), James Holbrook (IMDB), Chris Kuttruff (IMDB), Kim Collins (IMDB), Mark Adam (IMDB), Russell Steinberg (IMDB), Cynthia LeBlanc (IMDB), Elton LeBlanc (IMDB), Jay Oliver (IMDB), Logan Douglas Smith (IMDB), Terry Lee Smith (IMDB), Michael Wozniak (IMDB)

Welcome to the Rileys (~ Corações Perdidos) ' Filminin Konusu :
Rahatsız edilen genç bir kadın(Kristen Stewart), Doug Riley (James Gandolfini) ve karısının (Melissa Leo) kızları ölmüştür ve kader bu acı çeken kişileri hiç ummadıkları bi anda birleştirecektir.


  • "ridley scott'ın oğlu jake scott'ın kasım 2010 gibi abd'de vizyona girecek filmi. başrollerinde kristen stewart, james gandolfini ve melissa leo var. fragmanı da çıkmış."
  • "scott ailesinin nesil atladığına delalet olan film sundance'te geçer not aldı. kristin stewart hastalarına selam ederim. yok ben ne edeceğim onlar selam etsin."
  • "fragmanında bir james gandolfini hayranı olarak onun yaşlandığını ve kilo aldığını görünce içimin çız ettiği film."
  • "uzun bir bekleyişin ardından malum sitelere 720p ve 1080p sürümleri düşmüştür."
  • "uzun zamandır james gandolfini'den beklediğimiz tarzda güzel bir drama. ağır tempolu lakin keyifli bir seyirlik..."
  • "richies to richies, bitches to bitches"
  • "(bkz: raven riley)(bkz: mtv cribs)"




Facebook Yorumları
  • comment image

    the sopranos'ta arzı endam eden james gandolfini'yi bu filmde de görüyoruz. imdb puanı şu an için 7.2 olan film, dram olduğu için durağan gitse de çok baymıyor. filmden sonra akılda kalan james gandolfini'nin nefes alış-verişleri ve tabii ki kristen stewart'ın muhteşem poposudur. ray-ban gözlükleri ve siyah göz farı ile de muhteşem duruyor.

    --- spoiler ---

    filmde kızını trafik kazasında kaybeden bir ailenin yaşadığı travmaları ve kocanın bir striptizciye babalık yapmasını anlatan hikaye diyebiliriz.

    ---
    spoiler ---


    (notinhere - 20 Ocak 2011 02:56)

  • comment image

    ağır temposuna rağmen sıkmayan bir film fakat öyle de abartılacak bir senaryosu ve ilerleyişi olmayan bir film.

    filmde en çok duyulan replik james gandolfini'den geliyor:

    -hmmfssss*

    --- spoiler olur mu ki ---

    kızlarının ölümünden sonra ilişkileri eskisi gibi olmayan bir karı koca. kadın yıllardır evden dışarı çıkmamış, kuafördü, terziydi derken hepsi gelmiş işini evde görmüş. adamın da monoton bir hayatı var, tek eğlencesi poker gecesi o da perşembeleri. kadın kazada ölen kızının başına gelenlerden kendisini sorumlu tutuyor, adam öyle düşünmese de hiç konuşmamışlar bunu. adamın bir iş gezisinde tanıdığı genç bir kızın hayatında buluyorlar kendilerini. kızında hayatı boktan. burada çiftimizin ilişkisi normale dönmeye başlıyor fakat zamanla kızın hayatına karışmaya başlıyorlar ve asi kızımız bunlara yolu veriyor. yolu veriyor vermesine de kendi hayatını da düzene sokmaya başlıyor sanki. öyle uzak diyarlarda her iki tarafta iyi olmaya çalışıyor diyelim.

    --- spoiler oldu mu ki ---


    (dibini gor - 2 Mart 2011 02:25)

  • comment image

    --- spoiler ---

    bu filmi ümit ünal'ın ara isimli filminden sonra izleyince, "ne güzel be, herkes tası tarağı satsa da, insanların işi gücü yine insan olsa; içimize gömülsek. derdimiz daha fazla para kazanmak değil de, başkalarının elinden tutmak, düşeni kaldırmak veya yazmak, yaratmak, kendimizi ifade etmeye çabalamak olsa" diye düşündüm.

    filmin kabaca özeti şöyle: doug*, bir striptizci olan allison'ı* ölen kızı yerine koyuyor ve şirketindeki hisselerini satarak bir iş için gittiği new orleans'ta kalıyor. çarşaf sermekten, küfürlü konuşmamaya; yanında ne kadar nakit para taşıması gerektiğinden, temizlik yapmaya kadar bir seri yetişkinlik dersi veriyor bu kıza. daha sonra ise, doug'ın karısı olan lois* yanlarına taşınıp, kadınsal rahatsızlıklar konusunda yardımcı olup, pamuklu külot alıyor kıza. kendilerini bir nevi ebeveyn konumuna getirip, allison'ı kızları yerine koyuyorlar ama sorunlar da bu noktada baş gösteriyor. zira hayatın sillesini yemiş, eğitimsiz ve toy genç kız allison, doug ve lois'i ebeveyni olarak görmüyor ve "bu oynadığımız oyun için artık çok geç" diyor.

    ilk paragrafa dönecek olursak, nasıl ki her tarihi olayı kendi döneminin şartlarında değerlendirmemiz gerekiyorsa; insanları da sanki kendilerine eşit şartlar sunulmuş gibi değil de, kendi yaşamlarının şartları çerçevesinde değerlendirmek gerekiyor. 15 yaşında evinden kaçmış bir genç kız, 22 yaşına geldiğinde hala çarşaf sermeyi bilmiyor örneğin. ona daha önce hiç, bu kadar küfürlü konuşmasının onu eğitimsiz gösterdiğinden; şayet öyleyse bile, bunu insanlara haykırmanın anlamsız olduğundan bahsedilmemiş. bu kız 4-5 yaşında annesini kaybetmiş ve kendi tabiriyle hiç sugar dadysi olmamış. ailesi onu okula bırakmamış, mezuniyet balosu için elbise almamış ve annesiyle beraber yemek pişirmemiş. hayatta eşit şartlardan bahsetmek kesinlikle mümkün değil. milyonlarca insanın, milyonlarca farklı yaşamı var ve bu noktada kızın kendisini sunmak istediği adam, hayatına bir baba figürü olarak girerek elektrik tamiratından, tuvalet giderini pompalamaya; temizlikten, başı sıkışan kızın imdadına koşmaya kadar tüm sorumlulukları yükleniyor. önceleri buna bir anlam veremeyen, sonra hoşuna gitmeye başlayan, fakat lois'in de anne rolüne soyunmasıyla, "kızını kaybetmiş aileyle, ailesinden kaçmış kız entegrasyonu" gerçekleşemiyor. "artık, ben sizin kızınızı oynayamam; bu rol için fazla büyüdüm" diyor allison. bana kalırsa saçmalıyor. "ben bu yolun yolcusuyum, beni bu saatten sonra değiştiremezsiniz. ben sizin elit yaşamınızda nefes alamam" demeye getiriyor.

    insan bunları görünce, geç kalınmış da olsa, herkese eşit fırsatların tanınmasının ne kadar gerekli olduğunu düşünmeden edemiyor. "kötü" algımız var ya; hiç düşünmeden sağa sola savurduğumuz... herkese eşit şansın ve fırsatın verildiği bir dünyada, asıl o zaman ortaya çıkardı, gerçekten iyiliğin ve kötülüğün, doğrunun ve yanlışın doğuştan mı içimizde bulunduğu; yoksa sonradan mı edindiğimiz! küçükken elinden tutulmuş, yürümek öğretilmiş, koşmak ise kendi yeteneğine, ilgisine, yatkınlığına ve isteğine bırakılmış hür iradeli, yapmak istemediği şeyler için zorlanmamış çocukların, doğruyu yanlışı öğrenmesi midir, onları ayakları yere basan "birey" olmuş insanlara dönüştüren? ya da muhtelif sebeplerden kötü bir çocukluk geçiren insanların herbirine, yaşamının belirli bir döneminde bir adet doug ile bir adet lois versek, kötü talihi telafi etmiş; genel kabul görmüş algıya göre "kötü" hayatlar yaşayan "kötü" insanları fabrika ayarlarına geri döndürmüş olur muyuz?

    bence oluruz. herkesin takip ettiği bir babası veya baba modeli ile, bir de ardından koşturan bir annesi veya anne modeli olmasını dilerdim. işte o zaman, eşit şartlar altında, kimin iyi kimin kötü, kimin doğru kimin yanlış olduğunu çok daha net görürdük ve işte o zaman çöpe giderdi tüm önyargılarımız ve savrukça kullandığımız aforizmalarımız.

    örneğin, ben hiç el bebek gül bebek büyütülmüş, kolejde veya anadolu lisesinde okumuş, akşam okul dönüşü her zamankinden yarım saat geç kaldı diye ailesi telaşlanmış bir tinerci veya hayat kadını görmedim. tesadüf olabilir mi?

    netice itibari ile, işlediği konunun üzerine düşündürten, güzel bir film. gandolfini yine çok iyi bir oyuncu olduğunu ispatlamış. özellikle cadillac'ından inerken, elini tavana koyup destek alması çok dikkat çekici bir ayrıntıydı. muhtemelen kilosundan ötürü destek almaya ihtiyacı olduğu için tutundu ama yarattığı imaj, arabayı tuttuğu gibi fırlatıp atabilecek kadar güçlü olması ve hayata karşı güçlü duruşuydu. zaten bu gücün tükenmekte olduğunu hissettiğinde, hayatına önce vivian'ı, sonra allison'ı soktu ve böyle ayakta kaldı.

    zaten filmin sonunda gördük ki, doug da, lois de, allison da daha güçlüydü. aile olmayı başaramasalar da, hepsinin hayatı yeniden ve belki de birkaç çıta yukarıdan başladı.

    ---
    spoiler ---


    (kivikocan - 15 Ağustos 2011 15:45)

  • comment image

    uzun zamandır james gandolfini'den beklediğimiz tarzda güzel bir drama. ağır tempolu lakin keyifli bir seyirlik...


    (ekumenick - 1 Aralık 2011 22:52)

  • comment image

    bu film için söyleyebileceklerim: muhteşem, çok doğal ve hayata dair olur. the sopranos'ta 86 bölüm boyunca hep aynı mükemmel oyunculuğuyla büyüleyen james gandolfini filmde old school bir adamı canlandırmış ve çok da iyi yapmış. aynı şekilde twilight'taki başrol kız da harika oynamış. açıkçası geçen gün bir film izliyim dedim önce the next three days'i açtım ama filmin daha ilk 15 dakikası klasik hollywood klişeleri kokmaya başlayınca çekemedim, kapadım filmi. daha sonra bu filmi açtım ve ilaç gibi geldi. tavsiye edilir.


    (doyoubelieveinlifeafterlove - 1 Şubat 2012 22:28)

  • comment image

    bu filmin ilgi görmeme sebebi sanırım imdb'deki düşük puanından kaynaklanıyor. ya da ben herkesi kendim gibi sanıyorum. kesinlikle aldığı puanı haketmiyor. james gandolfini ile kristen stewart'ın sahneleri aslında oldukça keyifli.

    --- spoiler ---
    lakin melissa leo'nun sahneleri o kadar dramatik ki insan gerçekten o acıyı çeken kadını görmek istemiyor. kızın ölmüş, kocan tarafından aldatılıyorsun, bir çeşit agorafobin var ve birgün kocan çekip gidiyor ne zaman geleceği dahi belli değil. sonra türk filmlerinde çok drama var.

    ---
    spoiler ---


    (b166er - 23 Ağustos 2012 01:14)

  • comment image

    bence filmin ilgi çekmesinin yada kendini izlenilebilir yapmasının sebebi kesinlikle merak.
    bir sonraki sahneyi sürekli merak ediyorsun, filmin gidişatından da ne olacağını kestiremiyorsun.
    kendi adıma konuşuyorum askerde iken bir kısmını izlemiştim. fakat sonunu getirememiştim içtima felan filan vs yüzünden. ve askerlik bittikten sonra eve geldiğimde izlemiştim aynı duygular ile. biraz ağır ilerliyor dramatik bir film ayrıca özellikle melissa leo'nun sahneleri.

    --- spoiler ---

    kızlarının ölümünden sonraki durumu. kocası ile bu durumu hiç konuşamamaları. hayatlarının çekilemez bir noktaya gelmesi kocasının (james gondolfini) başka arayışlar içine girmesi. sonunçta birazda şansla mallory-allison ile karşılaşması ve hayatındaki boşluğu onunla doldurmasını anlatıyor. james gondolfini ve melissa leo nun oyunuluklar gerçekten iyi. kesinlikle sıkmayacak bir film

    ---
    spoiler ---


    (arjin1987 - 12 Nisan 2013 12:08)

  • comment image

    durgun ama sıkmayan bir film. kristen stewart'ın çok güzel bir kadın olduğuna, ama başarılı bir oyuncu olmadığına inananlardanım ben de. filmde, evet, çok aşırı başarısız bir performans sergilememiş ama yine de yetersiz. yüzünde gerçekten neredeyse mimik yok. bu rolü onun yaşlarında çok daha iyi kotarabilecek oyuncular var halbuki.

    james gandolfini, mesela, harikaydı. seyirciye vermesi gereken tüm duyguyu verebilmiş. güzel film olmuş.


    (feministim ben - 16 Ağustos 2013 19:41)

  • comment image

    az önce izledigim ve begendigim filmdir.
    kristen stewart oldukça iyiydi, rolüne de cuk oturmus bence, hani tip/tarz olarak falan. oyunculuk konusunda bu kizda çok eksik var evet ama hani "role yakismak" olayi vardir ya? o açidan kristen iyi bir seçim olmus mallory/alison rolü için. james gandolfini ise... yoruma bile gerek yok aslinda, sahane...
    film "olaylar olaylar!" seklinde degil, durgun, sakin geçiyor ama buna ragmen hiç bunaltmiyor, keyifle izletiyor kendini. az biraz güldüren, az biraz hüzünlendiren... samimi yani, karakterleri hemen benimsiyorsunuz falan. güzel, gerçekçi, keyifli bir film olmus


    (ysduygu - 30 Ocak 2014 02:17)

  • comment image

    gece gece james gandolfini'nin aklıma gelmesiyle aklıma gelen film. son filmlerinden biriydi, güzeldi, baya ödüllüydü.

    filmi izleyeli uzun zaman oldu ama fragmanı izleyince hakkında entry giresim geldi. canım gandolfini.


    (chavez s venezuela - 9 Ağustos 2014 01:21)

  • comment image

    ağır temposuna rağmen sıkmayan, çok duygusal bi film. özlemler, heba olan hayatlar vesaire oldukça iyi işlenmiş. james gandolfini tam da tipine uyar şekilde babacan bi karakterde. bu filmi mahsun falan çekse salya-sümük yapmaya uğraşırdı ama adamlar tam da tadında bırakmışlar. gandolfini hayranlarının izlemesi gerek bence.


    (korbagor - 8 Şubat 2015 07:50)

Yorum Kaynak Link : welcome to the rileys