Süre                : 2 Saat 4 dakika
Çıkış Tarihi     : 23 Mayıs 2012 Çarşamba, Yapım Yılı : 2012
Türü                : Macera,Drama,Romantik
Taglar             : Seks dinlemek,biseksüel,gebelik,Üstteki kadın,orgazm
Ülke                : Fransa,ABD,İngiltere,Brezilya,Kanada
Yapımcı          :  MK2 Productions , American Zoetrope , Jerry Leider Company
Yönetmen       : Walter Salles (IMDB)
Senarist          : Jack Kerouac (IMDB)(ekşi),Jose Rivera (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Sam Riley (IMDB)(ekşi), Garrett Hedlund (IMDB)(ekşi), Kristen Stewart (IMDB)(ekşi), Amy Adams (IMDB)(ekşi), Tom Sturridge (IMDB)(ekşi), Alice Braga (IMDB)(ekşi), Elisabeth Moss (IMDB)(ekşi), Danny Morgan (IMDB)(ekşi), Kirsten Dunst (IMDB), Viggo Mortensen (IMDB), Ximena Adriana (IMDB), Sarah Allen (IMDB), Clara Altimas (IMDB), Leif Anderson (IMDB), Ricardo Andres (IMDB), Dan Beirne (IMDB), Tetchena Bellange (IMDB), Glen Bowser (IMDB), Doug Boyd (IMDB), Kim Bubbs (IMDB), Steve Buscemi (IMDB), Jason Cavalier (IMDB), Joe Chrest (IMDB), Patrick John Costello (IMDB), Michael Daigle (IMDB), Eric Davis (IMDB), Larry Day (IMDB), Janyève Denoncourt (IMDB), Sean Dillingham (IMDB), Paul Dillon (IMDB), Joel Figueroa (IMDB), Jim Finkbeiner (IMDB), Frank Fontaine (IMDB), Clara Furey (IMDB), Isa Garcia (IMDB), Kyle Gatehouse (IMDB), Barbara Glover (IMDB), David Gow (IMDB), Marie-Ginette Guay (IMDB), Tyler Hall (IMDB) >>devamı>>

On the Road (~ Yolda) ' Filminin Konusu :
New York’lu genç bir yazar olan Sal Paradise, babasının ölümünün ardından, büyüleyici ve eski sabıkalı Dean Moriarty ile tanışır. Dean, özgür ruhlu ve baştan çıkarıcı Marylou ile evlidir. Sal ve Dean kısa sürede arkadaş olurlar. Sınırları belli bir hayata mahkûm olmamak amacıyla tüm bağlarını koparan iki kafadar, yanlarına Marylou’yu da alarak yola çıkarlar. Özgürlük düşkünü bu üç genç insan yolda dünyayı, başka insanları ve kendilerini keşfedeceklerdir.


  • "lost senaristlerinin dördüncü sezon dokuzuncu bölümde benjamin linus'a, tunus'ta bir otelde, dean moriarty takma adıyla rezervasyon yaparak selam ettiği eser."
  • "amerika'nın büyük kitap evlerinde çoklukla raflarda değil kasanın arkasında konumlanmasının sebebi, yolda'nın incil'in ardından en çok araklanan kitap olduğu söylencesindenmiş."
  • "daha güzel bir kitap yok oku bi daha oku hep oku baş ucunda kalsın sıkıldıkça oku ve şükret ki yazmış adam"
  • "2011 de gösterime girecek olan kitabın sinemaya uyarlanmış halinde sam riley,kirsten dunst ve kristen stewart baş rollerdedir."
  • "beni korkutan film.allah aşkına bunu da sikip atmayın lan!edit: attılar."
  • "ayrıca kitabın içinde iki kere istanbul lafı geçer, ne mutlu bize..."




Facebook Yorumları
  • comment image

    amerika'nın büyük kitap evlerinde çoklukla raflarda değil kasanın arkasında konumlanmasının sebebi, yolda'nın incil'in ardından en çok araklanan kitap olduğu söylencesindenmiş.


    (copter - 1 Temmuz 2008 00:14)

  • comment image

    ne zaman cesaretimi yitirsem acip okudugum kitap. bir iki karistiriyorum, kendime geliyorum. yolda olmanin, surekli arayista olmanin rahatlatici mutlulugunu icime doldurup kapiyorum sonra. cay may yapiyorum kendime.


    (cattenlent - 22 Aralık 2008 01:21)

  • comment image

    bir radyo programi kayitlarindan:
    ...
    "çiktim burdan, yükledim motosikleti vapura, bandirma'ya kadar vapurla gidecem, mis!"
    "sonra?"
    "kerouac'in yolda'sini almistim yanima; on the road. dedim madem yollara vurdum, bi okuyam bakalim bu naapmis die!"
    "ee?"
    "okudum bi 50-60 sayfa, sonra biraktim. dedim e benim yaptigimdan farkli bi sey yapmamis adam. ne okuyacam? attim çöpe. indim asagi motorun minik bakimlarini yaptim!"
    ...


    (kite kat - 18 Eylül 2002 00:31)

  • comment image

    hayatta bazı şeyler insanın karşısına zamansız çıkar, bazıları geç, bazıları çıktığında anlamsızdır, bazıları herşeyi kökünden değiştirir. işte verdiği etkiye, bıraktığı ize göre karşınıza çıkan o şey bir anlam kazanır. yolda da böyle bir şey okuyanlar için. ya erken çıkmıştır karşınıza, ya geç, ya da tam zamanında. ama ne olursa olsun, okurken sorgularsınız dün'ü, şu an'ı ve yarın'ı. sorgulatan bir kitaptır.
    yolda geçen bir süreci anlatsa da... seçimleri, hedefe ulaşmanın zorluk ve kolaylıklarını, yolları anlatırken aslında yaşadığınız, yaşamadığınız, yaşamak isteyeceğiniz veya istemeyeceğiniz hayatı anlatan bir kitaptır. insanda hobo olma isteği yaratır belli bir yaştan sonra. *


    (slide - 25 Haziran 2009 11:28)

  • comment image

    yolda olmaya inananlar için, kerouac tarafından 1951'de indirilen kutsal kitap. insanlığa hediye edileli yarım asırdan fazla olmuş, ben hala kitabın bahsettiği hayatı düşlüyorum. gelecekte geçen güzel bir dönem sanki, gönlü şen bir berduş gibi sürekli o noktaya ulaşmaya çalışıyorum. bir zamanların gerçeği, tutsaklığın arttığı 21. yüzyılın ütopyası gibi kalmış. yıllık izinlere sıkıştırılmış özgürlüklerimizle, cebimizdeki paranın el verdiği ölçüde uzaklaşabiliyoruz. küçük yaylar çizen bumeranglarız, geri dönmesi o kadar uzun sürmüyor artık. mevsimler sonra geri dönen ve görmüş olmanın bilgeliğini uzun sakalları arasında sakince gülümseyerek anlatan insanların aksine, temmuz ya da ağustostan kesip çıkarılmış tek bir haftadan bahsediyorum, bildin değil mi? geri döndüğünde ne kendinin ne de geride bıraktıklarının değişmediği ve kaldığın yerden daha da sıkılarak devam ettiğin bir hayattan fotoğraf çektim, bunu daha önce de gördün değil mi?

    bir haftalık tatilin daha dördüncü gününde, geri dönecek olmanın kirli elleri boğazını sıkmaya başlıyor. uzun zamandır beklediğin tatilin ortasında, bir sonraki tatili düşünüyorsun. dini bayramların dokuz güne denk gelmesi için tanrıya yakaran insanları bir tek ben mi gördüm, yoksa hepimizin ortak isteği mi bu? haftasonuna denk gelen bayram tatilleri burukluk yaratmıyor mu çalışmaktan çok gezmeyi seven özgür ruhlarda? soru işaretleri kutu kutu pense oynamak için yamacıma yaklaşırken, birkaç saat sonra motosikletle çıkacağım ve rotanın henüz belli olmadığı "rüzgar nereden eserse ekspedisyonu" için kitaptan rastgele sayfalar açıp okuyorum.

    yıllık izinlerine çıkıp bronz madalya gibi geri dönen insanlara ofisin penceresinden hafiften kıskançlıkla baktığım günler, asfaltın sıcağından ayakkabımın erir gibi olduğu mecidiyeköy cehennemi, patronun iki dudağı arasındaki "olmamışşş" lafıyla tüm emeğimin boşuna gittiği geceler, askere gidecek olmanın kabuslarıma kaynak yaratan tedirginliği, canımı her sıktığımda aklıma gelen "motosikletle günler geceler boyunca ilerlemek" ütopyası ve sabahın erken saatlerinde pembe denizlerde kulaç atma isteği şahidim olsun ki, kendi "on the road"ımı gerçekleştirmek için bugün yola çıkıyorum.

    oldukça geniş bir yay çizen bumerang olmak için tüm hazırlıklarım tamam, dönünce çalışacağım bir işimin olmaması da dönüş tarihini belirlememi gerektirmiyor. dünyadaki tüm patronlardan bağımsız bedenim ve ruhumla, kulağımda rüzgarın sesiyle sürekli batıya gidersem bir gün buraya geri döneceğimi biliyorum.


    (mies - 19 Eylül 2009 12:00)

  • comment image

    daha güzel bir kitap yok oku bi daha oku hep oku baş ucunda kalsın sıkıldıkça oku ve şükret ki yazmış adam


    (jonquil - 28 Kasım 2002 19:49)

  • comment image

    biz bir şeyleri fena kaçırmışız, hem de çok güzel şeyleri çok fena kaçırmışız. bu kitap aklıma düşünce hep kaçırdıklarımız geliyor aklıma. bu kadar geç doğduğumuz için. çiçek çocuk bile olamadık ki nerede kaldı beat'ler falan.. sadece ütopik bir masalmış gibi duruyor bu kitap raflarda, kitaplıklarımızda, baş uçlarımızda. ama yollar hep yaşıyor, hep yaşıyor. kıvır kıvır şarkılarla.


    (bezdim - 25 Eylül 2010 21:57)

  • comment image

    " ... uyuyup uyandıktan sonra unutup giderdim; benim kendi yaşamım vardı; sonsuza dek hüzünlü, sonsuza dek hırpani kalacak yaşamım"

    "... kimseye kendi kafa karışıklığımdan başka vaat edebileceğim bir şeyim yoktu"

    "... hırpalanmış valizlerimiz tekrar kaldırıma yığılmıştı; daha gidecek çok yolumuz vardı. ama bu önemli değildi; çünkü yol hayattır"


    (achtundsiebzug - 13 Haziran 2012 00:11)

  • comment image

    tam bir şehirdeki hayatımı bitirip, yeni bir şehire doğru yol almak için otogarda beklerken açıp kaldığım yerden okumaya başladığımda beni şu cümleyle yere mıhlamış olan kitaptır: "otogarların zemini ülkenin her yerinde aynı; izmarit, tükürük ve sadece otogarların sahip olduğu bir hüzünle kaplı."

    kitap ayracı olarak kullandığım kağıda ise şunları yazmışımdır:
    "yola çık dostum!
    her şeyi bırak ve yola çık! terk ettiğin dostlar yerine pekâlâ başkalarını bulursun!
    git!
    evden çık ve çadırı kur! çadırda yat, kalk!
    yaşamın zevkleri, orada, sadece oradadır!
    uygar ve dayanıklı meskenlerde sıcaklık yoktur asla!
    inan bana! yurdundan kaç! yurdunun toprağından köklerini sök!
    ve yabancı ülkelere yerleş!
    dinle! durgun su çürüyüp kokar!
    yine de akıntıya dönüşürse, kokuşmuşluğundan kurtulabilir!
    yoksa başka türlü iyileşemez!..."


    (golgem var iyi ki golgem var - 13 Mart 2013 15:42)

  • comment image

    o bütünlükten uzak örgüsü zaten kitabı meşhur eden faktörlerden biridir. bir arkadaşınız 7 sene boyunca oraya buraya gezmeye, görmeye gitse ve ardından eve döndüğünde birer bira açıp ''anlat bakalım naptın 7 senede'' diye sorduğunuzda, size vereceği cevabın tadındadır bu kitap. okur, bitirirsiniz ve aradan seneler geçtiğinde hala aklınızda kalan bölümleridir kitabı güzel yapan.


    (the fat of the land - 24 Temmuz 2013 09:47)

  • comment image

    “the only people for me are the mad ones, the ones who are mad to live, mad to talk, mad to be saved, desirous of everything at the same time, the ones who never yawn or say a commonplace thing, but burn, burn, burn like fabulous yellow roman candles exploding like spiders across the stars and in the middle you see the blue centrelight pop and everybody goes ‘awww!’ " -on the road

    bu alinti uzerinden modern zamanlarda yolda olmak uzerine cok hos bir yazi icin bkz:

    http://www.prensesemektuplar.com/…-yolda-olmak.html


    (marcel - 13 Haziran 2004 13:11)

  • comment image

    “’70’lerde henüz liseyi bitirmişken kapıkuleden yola çıkıyorum. babamın paris’deki ahbaplarına ulaşmak, yabancı dillerimi kullanmak istiyorum. cebimde kendimi ihtiyacım olduğunda koruma amacıyla bir çakı ve yolda yetirmek üzere az bir para var. yugoslavya’ya kadar otostopla gidiyorum. önce birkaç seferi türk kamyonu, ardından tanımadıklarımın arabaları, kamyonları, tırları… belgrad’da çadırımı parka kuruyorum, viyana’da garda bankta yatıyorum. nihayet paris’e vardıktan sonra babamın ahbaplarıyla biraz vakit geçirip belçika ve hollanda’dan almanya’ya devam ediyorum. kendimi tehlikede hissetmiyorum, çünkü belki de tehlikeye dair bir şey bilmiyorum…”

    bir arkadaşımın babasından duyduğum bu hikaye ben ve benim gibi ’80 kuşağı insanlarının kafalarında tasavvur edemeyecekleri derecede maceracı ve imkansız. kerouac’ın anlattığı hikayenin yanında interrail tam pansiyon tatil köyü kalıyor.

    ikinci dünya savaşı’nın hemen ardından, savaşa dair anıların ve yaşama tarzının unutulmaya yüz tutmuş zamanlarında, izlenimsel bir arayış hikayesi on the road. hayatlarını yeniden anlamlandırmaya, rutinin dışına çıkmaya çalışan şehir insanının öyküsü. cebinde sadece elli dolarla bir ülkenin boydan boya nasıl katedilebileceğinin rehberi. tam olarak william burroughs’un tanımladığı gibi:

    sal paradise young and innocent, joins the slightly crazed dean moriatry on a breathless, exuberant ride back and forth across the united states. their hedonistic search for release of fulfilment through drink, sex, drugs and jazz becomes an exploration of personal freedom, a test of the limits of the american dream.

    a brillant blend of fiction and autobiography, jack kerouac’s exhilarating novel defined the new beat generation. it had a tremendous impact on both sides of the atlantic and made him famous overnight.

    on the road sold a trillion of levi’s and a million of espresso machines, and also sent countless kids on the road… the alienation, the restlessness, the dissatisfaction were already there waiting when kerouac pointed out the road.”


    (blackflag - 30 Eylül 2004 11:04)

  • comment image

    beat manifestosu. kitabi okuyanin "ne kadar siradan bir hayatim var? cok renksiz bir kisiligim ben" diyerektene kendinden nefret etmesine sebep olan eser. on the road'u okuyan kisi derhal inter-rail planlari yapmaya baslar. (bkz: bir kitap okudum hayatim degisti) oysa metnin temelinde amerika'yi yeniden kesfetme vardir.


    (bustrofedon - 16 Ocak 2002 10:35)

  • comment image

    içerisinde "edebi çerçevede" derin anlamlar, akılcılık ya da heyecan gibi tipik özellikler aranmaması gereken kerouac romanı. sanki söyleyecek birçok şeyi olan insanlar biraraya gelmiş, söyleyeceklerini söyleyip gitmişler ve böylece hikaye oluşmuş gibidir.

    bir itiraf'tır on the road; o dönemin itirafıdır. o dönemin ruhunu, daha doğrusu ruhsuzluğunu, hiçliğini, boşluğunu, yokluğunu anlatır. "heyecan" aranmaması gerekliliğinin nedeni de budur. kapitalizmi, bir köşede itinayla sakladığı en zehirli oklarıyla vuran kerouac, sistemin insanları ne hale getirdiğini yansıtmaktadır layıkıyla. sömürülmekten usanmış insanların, özellikle gençlerin kabuklarına "haklı" çekilişlerinin, sorumsuzlaşmalarının, amaçsızca kendilerini alkole, esrara vermelerinin ve yollara düşmelerinin kısacık ama afallatıcı öyküsüdür..

    kitabın ritmi de bu yöndedir; ne olacağını, nasıl olacağını önceden kestirmek mümkün değildir. başıyla sonunun birbiriyle olan alakasızlığı da bundandır. herhangi bir konu üzerinde değil de "yaşamak" kavramı üzerinde yoğunlaşmaktadır yazar; hayatı başından tırnağına yaşamak! sarhoşsan sarhoşluğu, elin kesildiyse o eşsiz acıyı, gülüyorsan o anki mutluluğu, ölüyorsan ölümü yaşamak.. ve tüm bunlara takılıp kalmadan "yaşayıp gitmek"tir yazarın özetlemeye çalıştığı.. derin anlamlar yoktur yani. yazar, hayatla ve okuyucuyla bir güzel dalgasını geçmektedir. hayatın kendisi derin anlamlar taşımamaktadır çünkü.

    tüm bu nedenlerden dolayı işte, diğer edebiyat eserlerinden çok farklıdır on the road. daha önce hiç bahsi geçmemiş bir düşünce gibidir...

    “the only people for me are the mad ones, the ones who are mad to live, mad to talk, mad to be saved, desirous of everything at the same time, the ones who never yawn or say a commonplace thing, but burn, burn, burn like fabulous yellow roman candles exploding like spiders across the stars.”


    (charmofsmyrna - 3 Eylül 2006 01:01)

Yorum Kaynak Link : on the road