Pride and Glory ' Filminin Konusu : Bir gece dört adet New York polisi pusuya düşürülerek katledilir. Bunun üzerine tüm departman harekete geçer. Bu davayı şehrin önemli dedektiflerinden biri olan Ray Tierney yürütecektir. Ray, öldürülen polislerin kendi ailesiyle de olan ilişkilerinden ötürü bu davayı pek de istemeden kabul eder. Araştırma süresince attığı her adım yeni sorular doğuracaktır. Zira bu sıradan bir uyuşturucu hesaplaşmasına benzememektedir. Bu işte içerideki bir polisin de imzası vardır.
25th Hour(2003)(7,7-162489)
The Recruit(2003)(6,6-123951)
Down in the Valley(2005)(6,4-17334)
Stone(2010)(5,4-38611)
colin farrell denilen heriften zerre hazetmeme rağmen edward norton bulunduğu için kaçırmayacağım film. edward norton oynadığı her filmi sırtlayıp götüren bir oyuncu olduğu için ortaya kötü bir işe çıkacağını sanmıyorum. fragmanı da görünce bayağı bir heyecanlandım açıkçası. mart'a da daha var. bekleyip görelim.
(constantine - 20 Aralık 2007 16:57)
bu gece saatlerin geri alinmasindan dolayi kazandigim bir saati de icine alan uc saatimi verdim kendisine ve karsiliginda denizler altinda nerden baksan uc ay yaslanmama sebep oldu. ismet inonu'nun saclari bir gecede beyazlamis diye bir efsane vardi, pride and glory izleyene kadar mumkun olduguna inanmazdim. sinema salonunda ayni anda uc kisinin horluyordu. onlara kizamadim. hayir biri ben degildim.
(dementia - 2 Kasım 2008 12:21)
fuck kelimesine takıntı yapan bir başka film daha. diğeri için : (bkz: the departed) kadronun süperliği filmi bunaltıcılıktan öteye götürmeye yetmemiştir.
(panthera - 16 Ocak 2009 19:23)
çok sağlam bir senaryonun sallama bir yönetmenin elinde nasıl piç olduğunu gördüğüm başka bir film daha..filmi hakkında yazmaya nerden başlayacağımı bilemiyorum şu an. konu üzerinden gidip karakterlerin ailesel bağlarına oradan ışıklandırmaya en sonunda da yönetmene ve diyalokları hazırlayanlara değinerek olabilir mi acaba? zira böylesine heba olmuş bir yapımı anlatmak için en güzelinden doğru kelimeleri seçmek lazım. çünkü film 30 ocakta gösterime girecekmiş ve bir çok insan bu yazılara göre eminim kendini yönlendirecektir. belli mi olur film ekşiye reklam bile verebilir...konu, uzun yıllar polis teşkilatında görev yapan bir ailenin etrafında dönüyor aslında. filmin iki esas oğlanlarından birisi bu ailenin adını kirletmek üzere diğeri ise hem kendini bulma hem de ailesine karşı olan duygusallığını da düşünerek bu ailenin kirlenmekte olan ismini hem bilmeyerek hemde bilerek ortaya çıkarmak üzere.. hemen hemen tüm senaryo bundan ibaret olmasa da bana göre konu budur.. şimdi edward norton'un oynadığı "ray tierney" karakterine değinmek istiyorum biraz. kişiliği gelgitler arasıda kalmış, hayatta yapmak istediği planları dolaylı olarak babasından ötürü gerçekleştirememiş yada babası manidar olmuş, dürüst ve ilkeli olmaya çalışan ama kariyer yapmaktan ziyade hayatını bir nevi gurur üzerine kurmuş bir kişi. yanağında belirgin bir yara izi var ve filmde bariz gözünüze sokuluyor bu, hatta sürekli olarak “acaba neden acaba neden” diye sormaktan kendinizi de alamıyorsunuz. fakat finale yaklaşmadan hemen önce ufak bir diyalokta açıklanıyor ki buda karakterin kişisel yapısıyla çok yakından alakalı bişi çıkıyor. edward bu karakteri oynarken her zamanki mimikleri, ses tonunu, el kol hareketlerini kullanıyor yani farklı bir şey beklemeyin adamdan çünkü filmin cast ekibi de karaktere göre onu seçmişler sanırım. alışık olduğumuz tarzda bir oyunculuk sergiliyor. bu da kötü değil anlamına gelebilir tabi. colin farrell ise "jimmy egan" rolünde oynuyor ve edward abimizin kayınbiraderi oluyor. colin'in şişmiş suratı (belkide kocaman adam olmuş oturmuş yüzü demek lazım) dikkatlerden kaçmıyor, yanakları kemikleri falan hayli genişlemiş. açıkçası colin bu filmde de sıçmak üzere, bu kadar basit bir karakteri bile sanki istemeyerek oynamış havası veriyor. zaten yıllardan beri düşen performansı, aldığı karamsar tepkiler onu neredeyse b sınıfı filmlerin içine sokucaktı ama sanırım son şans olarak ona bahşedilen bu film belkide bir nokta (son durak) oldu.. bir daha böyle yüksek bütceli filmlerde yardımcı başrol alabilirse öpüp başına koysun derim.filmde en beğendiğim şey ışık gösterimi idi. yani ışık şefi her kimse yüksek takdiri hak ediyor zira duygusal yada aksiyonlu sahnelerde kullanılan ışık yansıması yapılan renkler on numara olmuş. senaryonun altında sıcan yönetmen ise şimdiden aldığı ağır eleştirileri hak ediyor. prensip sahibi, teşkilatta saygı uyandıran ve belirli bir konuma gelmiş bir baba, bu babanın ogulları arasındaki farklı derecelenmeye sahip oğul karakterleri, bu karakterlerin kendi duygusal ilişkileri kendi aileleri, her şeyin tam ortasına düşen ve artık okun yaydan çıktığı bir karmaşa.. herşey tam toparlanırken zaten film bitiyor. herkesten bir paçya vereyim derken olaylar arka planda kalıyor ve karakterlerinde iç dünyası bundan etkilenerek kendini tamamlayamıyor. amans her neyse.. şimdi film hakkında biraz --- spoiler -----ilk sahnelerde ispanyol amcam, kendisini tedaviye gelen dokturu silahının uçuna patates takarak öldürmesi var ki, sanki daha önce hiç bir filmde kullanılmamış gibi geldi bana. genelde yastık kullanılır ama buda yaratıcı olmuş, özellikle kumbir yapma kıvamına gelene kadar haşlanmış olması da cabası..cenaze töreni sahnesi var ki buda her zaman görmeye alışık olduğumuz tarzda artık klişeleşmiş derecede diğer filmlerle aynı olan bir sarmal. o sahne birse de meraklandırıcı şeyler izlemeye devam etsek diyoruz resmen. colin farrel in ütü masası üzerine koyup işkence yapmaya hazırlandığı çocuk sahnesi de oldukça geriyor insanı. hani bastı basacak, yok basmayacak, basabilir lan manyak bu, yok yok o kadarda cani değildir, ahanda basıyor işte derken adamın konuşması ve coklin in tekrar çocuğu öpmesi enteresandı. ha o sahnede güzel oynamış.. bide filmin sonuna doğru edward ile colin in dövüşmeye başlamadan önce çok güzel bir parça çalıyordu böle slow falan ama sonra makine birden oynak bir şeye gecti.. komik oldu o sahne..--- spoiler ---
(tutankhom - 17 Ocak 2009 20:28)
tam bir hayal kırıklığı.kadroya bakıp aldanmamak lazım...
(kllcollj - 24 Ocak 2009 01:55)
diyalog basina dusen "fuck" kelimesi sayisinin zirve yaptigi filmdir. sahsen senaryonun word kopyasini alip icinde aratmak istedim. minimum 1000 diyorum. -what the fuck is going on?-shut the fuck up!-fuck-fuck-fuck
(aquablue - 1 Şubat 2009 14:18)
bu sene içinde izlediğim usa'deki polislerin içinde para için her şeyi yapabilen*** karakterleri barındıran bir başka film daha.street kings, l.a. confidential ve şimdi de pride and glory. fakat filmlerin ortak noktası ise, bu suçlara dur diyen adamların aslında saf başlayıp sonradan akıllanması (keanu reeves, russell crowe, edward norton)filme gelecek olursa, uzun(130 dk) ve baız bölümleri gerçekten sıkıcı. adam öldürülme sahnelerini açık açık göstermemişler epey bi katliam söz konusu elbette ama karşınızda bir saw yok yani bunu bilin.--- spoiler ---filmin sonu gerçekten beni etkiledi, jimmy*e üzülmedim değil ama sonrasında(yaklaşık 10 saniye sonra) onun yaptıkları gelince, iyi oldu pezevenke dedim, gerçi adamın çoluğu çocuğu var linç edilerek öldürülmesi hoş olmadı. film'in sonuna doğru mutlu sonlar biter bu dedim ama pek de mutlu olmadı.--- spoiler ---sevgili ile izlenebilir : nötr (olabilir de olmayabilir de)sinemada izlenebilir : nötr (gerek yok)aile ortamında izlenir : koşullu evet (sansürlü altyazı)arkadaş ortamında izlenir : koşullu evet (geveze olmayan arkadaş ortamı)evde tek başına izlenebilir : evet
(panthera - 1 Şubat 2009 19:36)
hani böyle patron seni odasına çağırır, sen de azar yiyeceğini bilirsin ya. yine de gidersin ama. öyle bir bilinç ile izleyebiliyorsun bu filmi. türk dizileri tarzı düz bir mantık var. olay çok çabuk anlaşılıyor. sadece acaba nasıl işlenecek konu diye kalan sahneleri izliyorsun. öte yandan yukarıda bolca yazılmış zira bütün repliklerde fuck kelimesi default geliyor. sırf bu yüzden film bittiğinde sinemadan herkes ayrılırken; ben, senaristler kısmında author un adını görmek ümidi ile bekledim bekledim bekledim... lakin olmadı. nickini de yazmazdı heralde oraya. öte yandan colin farrell çok çekici ve yakışıklı*, edward norton ise inanılmaz. her karede onu izlemek, yüzünün aldığı ifadeleri görmek, konuşmalarına koca kulaklarımı kabartmak müthiş bir ayrıcalık. şimdi bile öyle ama bence yıllar geçtikçe sinema tarihinin efsane isimleri arasında göreceğiz onu. nasıl bir mütevazi karizmadır* o, sanki kendimi izliyorum koca sinema perdesinde. velhasıl pek etkileyici bir anlatım olmasa bile iki tane taş gibi, sıkı popolu..eeööö.. aktör için izlenebilecek bir film bence. bence tabii..
(kutlu - 1 Şubat 2009 23:52)
bu kadar sağlam bir kadro ile nasıl bu kadar adam bayılır'ın canlı kanıtı. jon voight,edward norton,colin farrell hiçbiri kurtaramıyor maalesef. ray tierney* ve jimmy eagan* arasındaki gerilim çok zayıf ifadelenmiş demiyeceğim. hiç yok.--- spoiler ---hiçbir polis öyle yüzünü kapatmadan market falan soymaya kalkmaz. bunun kamerası var, görgü tanığı var. var oğlu var.--- spoiler ---
(comudus - 3 Şubat 2009 13:26)
atmosfer ve akis bakimindan mystic river'i animsatan, bu bakimdan yorumlar ile yargi olusturmasi zor film. gel gor ki kliselerden kurtulamamis olmasi nedeniyle sonunda "oeh" demeyi basartmistir. --- spoiler ---neden bu amerikan filmlerinde "niyeti iyi olduktan veya dersini alip akillandiktan sonra pislige bulasmis adam da kaderin cilvesi ve sansi ile temizlenmelidir, topluma tovbe etmenin gucu telkin edilmelidir" mantigi vardir diye derin derin dusundurur --- spoiler ---
(sacredone - 4 Şubat 2009 17:16)
bu filmin bi afişini gördüm. iki adam, ortada polis arabaları falan.. vercegi mesajı verdi "ooo tamam". dedim kendi kendime "bu filmin gideceği iki yol vardır:birincisi bu ikisi ortaklardır, dedektiflerdir bi cinayeti çözerler vs.vs.ikincisi birisi iyi polistir, diğeri de kötü. biri birinin agzına sıcar, yakalar new york polis departmanın aslında iyi bir kurum oldugunu gözümüze sokar vs vs."bu film ikincisi. iyi adamımız edward yani ray denen zibidi. kötü adam da colin ki o da jimmy. eh, konu klasik… “biraz süsleyelim hacı bunu” denmiş ki, bu iki adam kayınbirader yapılmış fakat onla da yetinmemişler… şöyle ki, ray denen zibidi, babadan polis, abisi gibi. yani baba (jon voight) -ki kendisi bizim celalettin cerrah gibi bişi, iki oğlu ve damadı (colin) polis. iyi - kötü polis dramatizmine bir de aile ilişkileri eklenerek film kurtarılmaya çalışılmış birilerince.. polisin uçup nasıl yozlaşabileceği, sahip oldugu gurur ve gururun devamında elde edebileceği zaferi nasıl ellerinin kaçıracağının hikayesi. damat colin’in ve ekibinin nasıl bir sonla karşılaştıklarını filmde izlediğinizde daha net anlayabilirsiniz, özellikle damat ferit’inki ayrı bi olay..olayımız dediğimiz gibi klasik. damat yani jimmy (colin) yılda kazandığı 65 bin doları begenmez ve olayları gelişir. e tabi, new york’ta hayat pahalı, yaşamak zor. istanbul’da o parayla kral gibi yaşarsın, neyse… bakar para az -ki nesi az?, pis işlere girişir. aslında bakarsak film hakkında söylenecek hiçbir şey yok. olay oldugu gibi gidiyor, filmde ray söyle diyor abisine sanırım, “bütün bu olayları birbirine bağlayıp sırları çözen bir dedektif olmana gerek yok”.. evet böyle birşey, kendisi de diyor. son derece düz bir senaryo, ne bi “ters köşe” ne de “vay anasını sayın seyirciler” durumu.suralar ilgimi çekti hemen değineyim: ray’in karısı var bitane, bi evde yaşıyo falan. bunlar böyle bir ayrılıp bir birleşen tipler gibi, 2 kere bu ikisini izledik, ancak ne amaçla seyirciye o sahneler izletildi anlam veremedim. tamam, illa bir yere baglamamız gerekmiyor, aralarındaki ilişkinin sonucunu da gormemiz gerekmiyor. belli başlı bi konu ilerliyor zaten son derece sığ, hadi zihnimizi dinledirecek nefes aldıracak ole araya konmuş boş beleş sahneler desek o değil, eğer polislerin ozel yaşamları hakkında bişiler bize izleteceksen o zaman daha da gir konuya. o da yok. roy’un abisinin karısının hasta olması gibi. kadının sorunu ne onu bile çözemedik, saçları kazıtmış lösemi falandı sanırım. bu hastalığı dramatize edebilirdin atıyorum onu da yapmadın. e kadın hasta, iki agladık, annelik içgudusu gosterdik, eee? filmin ortasında araya giren bir de gazetecimiz vardı mesela, neden girdi, ne ara cıktı ne işe yaradı çözemedik. bari zodiac’taki gibi bir rol verselerdi adamcagıza, olayları araştırsa, ray’e bi el verse vs. vs.son derece sığ bir kurgu, eski zamana yapılan cok cok cok başarısız göndermeleri, klasik bir konu ve oyuncuları filmi her şeyi catır catır harcamış bir yonetmen. colini begenmedim yine, bu adamı daha da sevemem. ne hali varsa görsün
(kirkbir - 5 Şubat 2009 05:21)
amerikan senaristlerinde final yazma kabızlığı başladığını düşünüyorum artık.ilk body of lies sonra burn after reading (ki pitt-clooney ikilisi oynuyor beklentilerim çok yüksekti) şimdi de bu film'i izledim ve hepsinin finali yok!!evet yok bu kadar saçma bişey olabilir ya.`saçma ingilizce derslerinde alın size kompozisyon ama sonunu siz yazın saçmalığı`na benziyor.açıkçası sinir oldum.özellikle şimdiye kadar oynadığı bütün filmlerini beğendiğim adamlar böyle filmlerde çıkınca kafamın tası atıyor.kardeşim bu adamlar çektikleri filmi bitti demeden önce izleyip yönetmene veya senariste hiç itiraz etmiyorlar mı?sanki filmin sonunu çekmeye paraları yetmemiş gibi sort mini giyenlere kumasa paran mi yetmedi demek gibi oldu ama öyle ne yapayım!!!
(totenlade - 8 Şubat 2009 02:01)
hollywood’da daha ses getiren bir işe imza atamamış olan gavin o’connor’a daha kırk fırın ekmek yemesi gerektiğini gösteren ve daha orijinal fikirlerle gelmesini dilediğimiz vasat film.http://www.resetmagazine.net/…i28/sinema/pride.html
(poseydon - 28 Mart 2009 15:38)
amerikan polis teşkilatının ne kadar bozulduğuyla alakalı 3689. film. yeter artık arkadaş başka konu mu kalmadı dünya'da? hepsi birbirinin kopyası filmleri siz çekmekten bıkmadınız biz izlemekten bıktık. sadece şöyle bir düşününce bu filmin konusuyla benzer olan 4 tane film geldi aklıma. sonra biraz daha araştırdım bu sayıyı 6'ya çıkardım. allah bilir benim izlemediğim kaç film vardır daha böyle.(bkz: american gangster)(bkz: gone baby gone)(bkz: street kings) (ki bu neredeyse aynı pride and glory ile. kötü polislerin içindeki ahlaklı polis keanu reeves.)(bkz: changeling)(bkz: 16 blocks)(bkz: assault on precinct 13)
(lyndhurst - 31 Mart 2009 18:03)
4 oyuncu 50 kadar da figüranla çekilebilecek yavan ötesi bir film. pubdaki hesaplaşma sahnesi beni hayli güldürdü yalnız. filmde insanı geren, filmin içine alan tek sahne var o da küçük emrah aka colin farrell'ın kundakdakti çocuğu kullanarak ifade alma sahnesi.
(agk - 26 Nisan 2009 01:32)
(bkz: pride and prejudice)
(cedric tweedledee - 26 Nisan 2009 01:35)
ray tierney (edward norton): bu akşam biraz içtin mi, baba?francis tierney (jon voight): bir bardak scotch içtim, memur bey..ray tierney: sadece bir bardak mı?francis tierney, sr: aynı bardağı kullandım, evet..
(returntheinnocence - 31 Mayıs 2011 00:40)
zakk wylde'ın, ozzy ile olan no more tears turnesinden sonra kurduğu solo grubu. bu grupla southern rock tarzı işler yapmışdır.
(back for more - 11 Ocak 2014 23:10)
su gunlerde cekimleri devam eden filmdir, gectigimiz hafta edward norton ve digerleri queens'te bir evde cekim yapmislardir bolca. yarin * baslayacak yeni cekimin yeri ise hudson nehri kenarindaki riverside park-boat basin'dir. sehirde* olanlar gidip gorsundur, cok soguktur ben bi yere kipirdayamamdir. * *
(inventionofsolitude - 15 Mart 2006 03:12)
16 mart 2006'dir*. hayran bunye gunesin acmasina dayanamayarak kendini cekim yerine* atmistir. araclar gelmis, set yeni yeni kurulmaya basliyordur etrafta. cihazlarin buyuklugu sanki korkutur biraz. parkta ise hayat devam ediyordur; kosanlar, bisiklete binenler.. "yahu burda noluo be adam!" demeyen "cool" new yorklular fink atiyodur yani. sonra bi cift mavi goz iner tamda onunuzdeki jeepten. sakince etrafina bakinir siz gorus alanina ziplamadan once*. karsinizda inanmasanizda filmdeki karakterinin kostumuyle edward norton durmaktadir. hic vakit kaybedilmez tanisilir. iste o andan itibaren unutulmayacak bir film olmustur bile pride&glory. boylede kendisini zorla hafizaniza kazir*.
(inventionofsolitude - 17 Mart 2006 08:56)
Yorum Kaynak Link : pride and glory