Cool Hand Luke ' Filminin Konusu : Parmaklıklar Arasında, iki yıl hapis cezasına çarptırılan bir adamın kaçış öyküsünü konu ediyor. Savaş gazisi Luke Jackson, işlediği bir önemsiz savaş suçu nedeniyle iki yıllık bir hapis cezasına çarptırılır. Hapiste, bulundukları yerin patronu olduğunu kendisine bir şekilde göstermeye çabalayan Dragline ile tanışır. Dostluk ve saygınlık kazanmanın oldukça zor olduğu bu yerde öne çıkmayı başaran Luke, hapishanenin yeni patronu olması yönünde önemli adımlar atmaktadır. Artık hapisten kaçmaya çalışmanın vakti gelmiş de geçiyordur.Stuart Rosenberg’in yönettiği Cool Hand Luke, George Kennedy’ye En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında bir de Oscar kazandırmıştı.
Ödüller :
The Sting(1973)(8,3-214749)
North by Northwest(1959)(8,3-265924)
Chinatown(1974)(8,2-260900)
Mr. Smith Goes to Washington(1939)(8,2-96553)
The Bridge on the River Kwai(1957)(8,2-185535)
On the Waterfront(1954)(8,2-126279)
The Great Escape(1963)(8,2-229090)
The Treasure of the Sierra Madre(1948)(8,2-99691)
The Maltese Falcon(1941)(8,1-138087)
Network(1976)(8,1-128475)
Butch Cassidy and the Sundance Kid(1969)(8,1-186570)
The Hustler(1961)(8,0-69715)
Academy Awards - Oscar : "En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu"
asi ruhlu karakterlerin finalde ölüme mahkum olduğu her filmin muhafazakar olduğunu düşünmek artık bir formül olmuş. öyle ki bu filmlerin esas mahareti olan, özgür ruhlu karakter ve totaliter toplum ikilemlerini ne kadar güzel gösterdiğini görmezden gelir olmuşuz. kimi zaman böyle özgür ruhlu karakterlerin özgürlüğü, moby dick'i yakalama hırsını blasfemiye vardırdığı için ölen kaptan ahab'ın inadına benziyor; kadere isyan eden karakterlerin kaderin kazandığı hikayelere başrol oynadığını, kadercilikle kadere isyanın birbirinin kardeşi olduğunu görüyoruz. bir yandan kaptan ahab'a ve cool hand luke'a gıpta ediyor, saygı duyuyoruz, diğer yandan inatçılıklarına şaşırıyor, nafile olduğunu bile bile o inadı sürdürmelerini anlayamıyoruz.buna karşılık filmde luke böyle bir tatlı deli iken, esas taşlar cezalandırma sistemine atılıyor. "toplumu korumak" veya vs için değil, basbayağı cezalandıracağı kişinin kişiliğini, bireyselliğini ezmek, kendi istediği şekle sokmak için hiçbir işkenceden kaçınmayan bir sistem gösteren film, bu yönüyle hikayesine yakıştırdığımız muhafazakarlık formülünden çok daha derin ve uzlaşmasız bir resim sunuyor. kimi zaman midemize güvenmek daha iyi, luke'un yediği dayağın ardından gardiyanın ayaklarına sarılması esnasında mesela, hayatımızda zulümün ne olduğunu bütün çıplaklığıyla hiç böyle gördük mü?dahası film öyle bir direnişin organize oluşuyla ilgili. tüm mahkumların kendi isteklerini, arzularını luke üzerinden yaşadıklarını görüyoruz. kendileri itaatkar davranırken, luke aynı itaatkarlığı gösterdiğinde hayal kırıklığına uğruyorlar, kendi gösteremedikleri cesareti onun göstermesini, "birilerinin patronlara haddini bildirmesini" istiyorlar, hala aynı pasif konumlarını koruyarak. bu mekanizma içerisinde luke'un dikkafalılığı hem ezilenin hem de ezenin dünyasının dışında ve ikisi için de sembolik bir öneme sahip, ikisinin de farklı açılardan politize ettiği, kendi amaçlarına göre kullandığı bir özellik oluyor. irrasyonel olması ve ne ona ne de buna yaranabilmesi, luke'un akıllanmaması onu ölüme sürüklüyor.bu açıdan luke ne politik bir organize olma halinin ne de sistem karşıtlığının simgesi. bir yandan the fountainhead usülü bir dikbaşlılığın ezilmesi ve bireyin yüceltilmesi hikayesi olarak okuyabiliriz; bir yandan da ezilene verdiği umutla, bir devrim coşkusu halinin ya öldürülme ya da organize olarak kendini öldürme arasındaki seçime henüz varmadığı anı temsil ediyor diye bakabiliriz.
(caponsever - 18 Kasım 2006 19:01)
otun bokun onune anti kahraman sifatini ekleyenlerin oncelikli olarak gormesi gereken, bruce willis'in pic gulusunun gercek sahibi, tum zamanlarin sayili haysiyet timsallerinden paul newman'in tanriya bile kendi evinde ayar veren cool hand luke'u canlandirdigi 1967 yapimi film. neden hakkinda bunca "muhafazakar" entari dikildigini bir turlu anlayamadim. kafasi guzel park metre parcalayan bir eski savas kahramaninin (ki kendisi bir savas gazisi olmakla gurur duymamaktadir) sadece kendi yoluna gitmek isterken her turlu tersoyu kendince bir sukunetle sineye cektigi ama "isyanim var kadere looo!!!" demeden gulumseyerek olume yurudugu gaz film. cool hand luke'un 1 sene sonrasinin habercisi oldugunu soylemeyecegim zaten kazan kaynamaya baslamisti bile ama toplumsal anlamda tasmakta olan bardagi dolduran pop kultur ikonlarindan biri olduguna tum samimiyetimle inaniyorum.edit: yamulmuyorsam 25th hour'da monty'nin salonundaki afis bu filmin afisiydi.
(bustrofedon - 6 Mart 2007 00:49)
icice gecmis degisik acilarla duzen ve insan yalnizligi elestirisini guzel bir senaryoyla anlatan film. icice gecmis acilarla duzen vs aykiri insan klisesinin de kendi icinde alt nedenleri ve dinamiklerinin varligi paul newmanin cool imajinin varligiyla filmin surukleyiciligi ile anlasiliyor, his edilebiliyor. paul newman izole, yalniz, uyumsuz, kavgaci ve kendi dunyasinda adami cok guzel oynuyor. bana ilismeyin ben de size ilismem, ama ilisirseniz basiniza en buyuk bela olurum, birakin beni kendi dunyamda yalniz mutluyum mesajini vahsi bir hapishane gibi en olmadik yerde islemesi filmin surukleyici imaji. duzen ve tanri ve din hepsi sizin olsun yeter ki bana ilismeyin diyor. nihlist gibi gorunse de annesinin olmeden once kendisini ziyaretinde gozleri dolan, annesinin olum haberi uzerine en huzunlu bir muzigi calarak gozyaslari ile de soyleyen duygusal da o.the beatles in nowhere man i dir cool hand luke. (bkz: isnt he a bit like you and me?)
(mybraveface - 28 Nisan 2007 11:38)
kurallara karşı duruşun, kayboluşun, hayatı sorgulamanın hikayesidir cool hand luke.--- spoiler ---50 yumurta yeme olayının sonunda, luke masada yatarken elemanlardan biri herkes gittikten sonra luke'un yanına kaşık bırakır. hapishane kurallarına göre kaşığını kaybeden yemek yiyemez ve kutu*da bir gece geçirir. burdanda anlarız ki luke'un iddiaya girmesinin sebebi kaşığını çaldırması ve aç kalmasıdır.--- spoiler ---
(grodt - 11 Şubat 2008 12:28)
guns n roses olmasa what we've got here is a failure to communicatein adi anilmayacak. o yuzden bu lafi bastan yazmak lazim. aslinda bunu her yere yazmak lazim, hayatin tagline'i olabilir.what we've got here is a delinquent atheist jesus. ilkeli bir sistem karsitligi falan yok, adam isin asli okuzun teki. bildigi bir sey yok, yaptigi bir is yok, kimsenin kurallarina uyamadigi icin topluma entegre olamamis. ama o okuzlugunun kaynagi olan bireysellik, irrasyonel tutumlar ayni zamanda bu koyun surusu arasinda en buyuk avantaji oluyor falan filan.bence bu cercevede one flew over the cuckoo's nest kadar basarili degil veya o bireyselligin yontulmasi mucadelesini o kadar acik bicimde ortaya koymuyor.bu filmin asil numarasi -ve cuckoo's nest'te olmayan sey-, luke'un arkadaslarinin adama projeksiyonlari. yani onun ezilmemisligi, sonunda kirilmasi, tekrar o kivilcimin sonmemis oldugunun anlasilmasi, bunlar hep digerlerinin basarisi veya basarisizligi oluyor. adama inanmadilar bile kadinlarla cektigi fotografin duzmece oldugu konusunda. o, organize olamamis, bireyselliklerini yasayamamis bir surunun ruhsal lideri. surekli yapilan isa gondermeleri, yirtilan fotonun hac seklinde biraraya getirilmesi mesela, bu yuzden herhalde.paul newman hakkaten cool, gulusu de guzel ama o en sonundaki montaj cok aptalca duruyor. sanki saatler, gunler suren epik bir mucadele izlemisim de simdi eski zamanlari aniyoruz, taa nereden nereye gelmisiz onun muhasebesini yapiyoruz. dragline karakteri, sinema tarihinin en gay erkeksi adamlarindan biri olmali, herifin bakislari, soyledigi sozler, jestleri her yone cekilebilir. luke'la beraber the ambiguously gay duonun orjinali bile olabilirler. en sonundaki aynali gozlugun ezilmesini bir umut isigi olarak gorebilir miyiz ercan?
(immanuel tolstoyevski - 14 Ekim 2008 21:23)
(bkz: http://www.imdb.com/title/tt0061512/)bundan yillar once, yamulmuyorsam 6-7 yil once serendipity isimli filmi izlerken duydugum, hatta orada afisini gordugum film. ancak izleyebildim ama. neyse imdb de cok guzel bir yorum var hakkinda;"not just a prison film, but an excellent film about not being able to conform in a world that requires it!" luke'un gardiyanin ayagina kapandigi kisimda gercekten cok kotu hissettim, statuko nefretiyle ilgili insanda duygularin depresmesini o sahne saglamaz ise ne saglar bilmiyorum!insanlarin deginmeyi unuttugu luke'un guzel bir tagline'ı var ki bu da unutulmaz bence;-sometimes, "nothing" can be a really cool hand.
(cryosync - 25 Temmuz 2009 23:39)
iyi elli bir film.anadan doğma dünyayı sallamaya gelen, gülümsemesini tasvir edemeyeceğiniz bir adamın hikayesi. bu kıymetli hapishane filminde sistem ve iletişim eksikliği, gözlüğünü hiç çıkarmayan, hep susan, itaat edilmesi gereken bir adamla* sembolleştirilmiştir. her seferinde gözlük galip gelse de sonunda galip gelen sistemin alt edemediği, bir şeylere kızgın olan, boynunda şişe (bira) açacağı taşıyan (bu müthiş bir ayrıntı) luke'dur. paul newman'ın o ölümsüz gülümsemesi çok şey anlatır. gözlüğün kırılması sistemlerin de kırılabileceğini, sadece yılmamak gerektiğini gösterir.
(sethplay - 25 Aralık 2010 23:01)
bu filmi neden bu kadar sevdigimi bugun 4. kez izledigimde anladim sanirim.. bazi insanlar vardir, sevgilerini duygularini sozlerle ifade edemezler.. ne kadar cok severse sevsin annecigim babacigim gibi hitaplarda bulunamazlar.. acisini da sevincini de icine atip sonra goz yasi olarak dokerler..luke' un annesi ve kilisede allah ile konustugu sahneler icin seviyorum ben bu filmi.. otoriteye baskaldiriymis, basarisiz ezik insanlarin idoluymus, pes etmeyen yapisiymis, bunlar, o sahnelerin yaninda biblo gibi benim icin..arletta'nin dedigi gibi bazen kopek olmak istersiniz cunku kopekler icin bir gun gelirmis ona aci verecek sevgisi kalmaz, artik hicbir sey umurunda olmazmis..luke, elinden geleni yaptin sen arletta ama ben nereden baslayacagimi bilemedim, kendime ne yaptigim benim problemim derken arletta'nin o sevgi dolu bakisi, luke un sonraki yapacaklarinin nedenidir.. hayatta isler, bazen olmasi gerektigi gibi gitmezler.. ve bazen bir dirsek koyacak yer bulamazsiniz.. seversiniz ama soyleyemezsiniz.. yada bir kez soyler, hep soylemenin hep ona soylemenin hayallerini kurar ama soylediginizle kalirsiniz.. oyle bir an gelir ki luke gibi: oyle gorunuyor ki isleri ayarlamissin ve ben asla kazanamayacagim dusuncesi gecer icinizden.. icerde disarda hastalikta saglikta.. her yerde.. '' ama beni ben yapan sessin .. simdi nereye gideyim.. hayata guclu ve sıkı baslamistim ama simdi beni yeniyor.. bu ne zaman sona erecek, aklinda benim icin ne kuruyorsun..simdi ne yapacagim..''filmde neredeyse her sahne yakin cekim.. sanki sistemin/ dunyanin icinde olmanin insani bogmasi gibi.. ama bunun farkina bile varamiyoruz, ta ki son sahnede yukari cikana kadar.. yonetmen goruntuyu calisma alanindan uzaklastirdikca bir rahatlama duyarsiniz ve o an farkina varirsiniz.. " what we got here is a failure to communicate.." sozunun kilise icinde son cumle olarak tekrarlanmasi iletisim eksikliginin sadece sistem icinde olmadigini kalbimizde de oldugunu gosteriyor sanki.. 28 aralik 2010 dan bu gune tam bir yil gecti ve bunun 9 mart sonrasi iletisimsizlikle..mitolojide sisyphos, romanda stavrogin neyse sinemada da cool hand luke o...öle.
(a priori - 27 Aralık 2011 23:37)
vanishing point filmi ile beraber çekildiği dönemdeki otoritenin bireyi ezip onu tektipleştiren sistemli siyasetini çok etkileyici bir görsel dille anlatan filmdir. şöyle ki;--- spoiler ---luke ile dragline arasındaki boks karşılaşması bu görselliğin gücünü ve filmin esas mesajını net bir şekilde verir. dragline ardı arkası kesilmeyen salvoları luke'un suratının ortasına indirmekte ve luke sürekli yere düşmekte fakat akabinde hiçbir şey olmamış gibi ayağa fırlamaktadır. darbeler sertleşmeye başlayınca her düşüşünde bu sefer kavgada pes etmesi için dövüş alanının çevresinde dövüşü izleyen diğer mahkumlardan telkinler gelmeye başlar. işte bu telkinlerin doruk noktasında luke tekrar yere düşer ve yere yapışan yüzünü yavaşça kaldırırken kamera onun yüzünü zincirlenmiş bir çift mahkum bacağının arasından gösterir. luke zincirlere bir bakış atıp tekrardan bir şevkle ayağa kalkar ve gücü tükenene kadar dragline' a karşı amansızca dövüşür her ne kadar kaybedeceği aşikar olsa bile. bu sahne luke'un otoriteye karşı amansız mücadelesini daha ilk dakikalardan itibaren sürdüreceğini ve malum sona gideceğinin habercisi olur. bahsi geçen sahne için buyrun.görüldüğü üzere luke alternatif bir hayatın peşinde koşmamakta sadece hayatında ona neyi nasıl yapması gerektiğini söyleyen her otoriteden kaçmaktadır buna kendi annesi ve hapishane yönetimi de dahildir. zaten başka bir dünya'nın varolabileceği gibi iddialı cümleler kurmaz, sadece otoriteyi ne zaman kıçı açıkta yakalayacağını iyi bilir ve kaçış planlarını ona göre yapar. fakat esas sıkıntısı her kaçıştan sonra plansız olması ve bu plansızlığın ve bu alternatifsizliğin onu sürekli yakalatmasıdır. zaten demir yumruk alternatif bir dünyanın ne olabileceğini hiç kurgulayamamış ya da amaçlamamış bu pasif topluluğun kafasını ezmeyi işte tam olarak bu nedenden dolayı başarmıştır. (bkz: 68 hareketi) luke gibi zincirlerini kırdıktan sonra ne yapacağını bilemeyen bu amaçsız topluluk her seferinde otorite tarafından kuşatılmaktan kurtulamamıştır ve neticede kendi hapishanesine geri dönmüştür. bu yüzden filmin hapishane benzetmesini böyle çıkışsız bir dünya düzenini anlatmak için kullanması gayet yerindedir. sonuç olarak diğer mahkumların luke'u bir lider bir rol model olarak görmeleri otoriteden kaçışın olamayacağını ancak her insanın içinde bu hapis hayatını kırma adına küçük bir kor ateşin var olduğunu bize iletmektedir.--- spoiler ---
(zoltan putatapan - 15 Nisan 2012 03:14)
60'larin sonu hollywood sinemasina tipik bir ornek. bir baskaldiri, kabullenmeyis filmi. daha bugun izledigime inanamiyorum. cok sey kacirmisim. ozellikle papillon'a hasta biri olarak, papillon'un yerini alamayacak olsa da ikinci siraya oturmustur gonlumde. --- spoiler ---paul newman, daha once birkac filmini izledim. ama ilk izlemem gereken filmini en son izlemisim. kotu. boyle bir karakter olamaz. tamamen idol adayi. ozgurlugun degerini bilen, ve bu yolda yalnizca aklini kullanan bir adam anlatiliyor. bundan bir once izledigim the sting'te de oldugu gibi izleyiciyi sasirtici ogelerin kullanimi oldukca fazla. hele o arabayla kactiklari sahnede anahtarlari onceden calmis oldugunun anlasildigi an inanilmazdi. filmde genel olarak baskaldiri temasinin islendiginden daha once de bahsedilmis. basta tanriya, sonraysa tutsakliga karsi bir baskaldiri bu. belki de ikisi de ayni seyi ifade ediyordur, kim bilir?tanriyi isine geldigi zaman kullanip -god's sake dedigi sahneyi hatirlayin, hani cukurun icinde- ondan faydalanmasi, onun disinda nefret etmesi bunu hissettiren. ve de patronlara gosterdigi yalandan itaat.filmden birkac ayrinti olarak meshur yumurta yeme sahnesinden onceki boks macina cikiyor edalari, omzundan ceketini arkadasinin almasi gibi hareketler gulumsetti. ayrica balta ile zinciri kesme sahnesinde cocugun hevesinin kirilmasiyla icimizi burksa da newman, daha sonra baharat yordamiyla cocuklari mutlu etmesi icimizi isitti. --- spoiler ---bu kadar az bilinmesine sasirdigim bir film olmakla birlikte kesinlikle izlenmesi gerekir bana gore. paul newman'in "en guzel elestiri gulumseyerek yapilir" temali gulumseyisleri kalbimi fethetti. ozellikle son sahne bitirdi diyebilirim.izleyin, izletin.
(bohr atom modeli - 28 Ağustos 2012 02:58)
izlerken, mazoşist bir keyif veren film. ayrıca 1000 kere tekrarlanmış sik sok dizilerle, filmlerle birlikte anılması büyük ayıptır.
(bolivyali - 9 Aralık 2012 23:25)
paul newman abünün oynadığı mahpustan kaçmalı film... bizim cool hand ayrı mahpus ortamına gönderilir, orda buna laga luga yaparlar ama kendisi delişmen bi insandır, "ayar verici"dir, verir, pek ünlenir... daha sonra annesi ölende ordan kaçmak ister, tutulur, kaçar, kovalanır, tekrarlanır, canbaz olur... güzide bir hapisli film olmasının yanında, lalo abü'nün müzikleri de klasik niteliğindedir, harikulâdedir.
(cyrano - 11 Şubat 2001 15:50)
"what we've got here... is failure to communicate" sozunun gectigi filmdir.
(wpi - 5 Ağustos 2003 20:00)
bazı yönleriyle r.p. mcmurphyye benziyor cool hand luke. yada bütün film one flew over the cuckoos nest e benziyor. sonuçta hem film hem de paul newman çok başarılı, izlenmeli.
(arienette - 25 Kasım 2003 12:52)
butch cassidy and the sundance kid'den sonra izlediğim ikinci paul newman filmi. "cool hand" lakabının da poker masasından çıkması, filmin bende ayrı bir yere sahip olmasını sağlamıştır.luke: i can eat fifty eggs. dragline: nobody can eat fifty eggs. convict: you just said he could eat anything. dragline: did you ever eat fifty eggs? luke: nobody ever eat fifty eggs.
(prekazi - 21 Haziran 2004 20:58)
paul newman'ın film boyunca boynundan çıkarmadığı açacak kolye ile dolaştığı, hatta ve hatta "what we've got here ... is failure to communicate" ile başlayan ve devam eden repliklerinin guns n roses'ın civil war şarkısında kullanılmış olduğu film.
(vec - 25 Temmuz 2004 03:13)
en sevdiim sayı olan 37, luke' ün hapisteki üniformasının sırt numasıdır.
(raid over moscow - 9 Ağustos 2004 12:01)
özel bi hapishane filmidir...cool hand kendi sınırlarını sonuna kadar zorlaması ve tanrıya karşı bile asla pes etmemesiyle kalbimizi kazanmıştır. bu filmi başkalarına şöyle anlatılır;"abi hani paul newman ın iddaya girip 50 yumurta yediği sahnesi var ya..." böyle denince herkes hatırlar bu filmi...
(nefla - 22 Aralık 2004 12:21)
unutulmaz yumurta yeme yarışı sahnesi, insanı o 50 yumurtayı kendi yiyormuş gibi hissettiren stuart rosenberg filmi.
(mudhoney - 11 Şubat 2005 13:08)
haşlanmış yumurtaları mutfak dolabının üstüne saklayan bir çocuk olarakyıllarca unutamadığım film.paul newman'ın luke karakteriyle hep yarım ağız güldüğü ve sadece uyumsuzluğu ile uyumunun olduğu film.
(agrafi - 24 Temmuz 2006 09:00)
Yorum Kaynak Link : cool hand luke