Süre                : 1 Saat 15 dakika
Çıkış Tarihi     : 23 Eylül 2014 Salı, Yapım Yılı : 2014
Türü                : Döküman
Taglar             : Can sıkıntısı,Deniz tutması,sert denizler,Bisiklet sürmek,denizci
Ülke                : İtalya,İngiltere
Yapımcı          :  Indiana Production Company , Rai Cinema , Scott Free Productions
Yönetmen       : Gabriele Salvatores (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Ilaria Castiglioni (IMDB),Raffaello Fusaro (IMDB),Lorenzo Gangarossa (IMDB)
Oyuncular      : Valeria Cocco (IMDB), Alessia Gatti (IMDB), Antonio Rocco (IMDB), Giuseppe Silvestrini (IMDB), Lorenzo Ciani (IMDB), Cardelli Davide (IMDB), Nikolas Grasso (IMDB), Michele Rocco (IMDB)

Italy in a Day (~ Dzien we Wloszech) ' Filminin Konusu :
Post-apokaliptik bir gelecekte 5 kişiden oluşan ve silahlarla donanmış bir grup kendilerine bir sığınak aramaktadır Her geçen gün besinleri, teçhizatları ve cephaneleri azalmaktadır Artık tek bir amaçları vardır: Bir gün daha hayatta kalmak… Sonunda terk edilmiş bir eve ulaşırlar Ancak kana susamış avcıların saldırısıyla büyük bir şok yaşarlar. Hayatta kalmak için ölümüne savaşmaktan başka çareleri yoktur.

Ödüller      :

Venedik Film Festivali:Best Innovative Budget Award, FEDIC Award - Special Mention, Future Film Festival Digital Award - Special Mention


  • "son zamanlarda dinlediğim en güzel yol şarkısı. en neşeli ve acıklısı."
  • "yaz sıcağında size buz gibi limonata olan, kışınsa birden sıcacık salep etkisi yaratan her ortama uyum sağlayan harika beirut şarkısı."
  • "mutlu şarkı. ya da mutluymuş gibi görünen şarkı."
  • "insani yuzunde salak bir gulumseme bogazinda huzunlu bir dugumle, yaz bitiminde tozlu dar bir sokakta yapayalniz, gidecek bir yeri yapacak bir seyi yokken birakiveren sarki."
  • "agathe & fine'ın böyle bir cover'ı mevcut ki kendisi hayatımda dinlediğim en güzel cover olabilir."




Facebook Yorumları
  • comment image

    yaz sıcağında size buz gibi limonata olan, kışınsa birden sıcacık salep etkisi yaratan her ortama uyum sağlayan harika beirut şarkısı.


    (jeanne - 21 Kasım 2007 18:32)

  • comment image

    23 nisan 1923
    d;
    napoli çok güzel. keşke sen de burada olsan. bu sabah napoli kalesini ziyaret ettik. birazdan pizza yiyeceğiz.buradaki havaya bakılırsa 10-15 yıla kadar ikinci bir dünya savaşı bekleyebiliriz. yurda dönünce babandan izdivacımızı isteyeceğim.
    je t'embrasse
    t.

    "and i will love to see that day
    that day is mine
    when she will marry me outside with the willow trees
    and play the songs we made
    they made me so
    and i would love to see that day
    her day was mine"


    (243 10 43 - 24 Kasım 2007 04:09)

  • comment image

    insani yuzunde salak bir gulumseme bogazinda huzunlu bir dugumle, yaz bitiminde tozlu dar bir sokakta yapayalniz, gidecek bir yeri yapacak bir seyi yokken birakiveren sarki.


    (joelskellington - 15 Eylül 2009 03:46)

  • comment image

    rengi kahverengi, yeşil sarı ve pembenin tonları olan şarkı. mat ve fakat canlıdır. ritmi de çok güzel.
    eşliğinde boyası dökük arabanın yolcu koltuğunda giderken ayaklar camdan dışarı uzatıp dışarısı seyredilir ve "dünya güzel yer lan aslında" tarzı düşüncelerle tatlı tatlı uykuya dalınır. bebe ne şarkı yapmış ya.


    (cuvara - 20 Eylül 2009 02:30)

  • comment image

    birkaç ay önce dinlediğim ve çok sevdiğim, bir de üstüne kişisel bir hikayeye tanıklık etmiş, çok güzel şarkı.
    aslında sözlüğe kişisel entry yazılması taraftarı değilim pek ama, bunu da yazmadan edemedim.

    yaklaşık 4 ay önce bir kadınla tanıştım. hem onun hem de benim taptaze yaralarımız, bir de burda yazamayacağım bir başka mesele nedeniyle, durumumuz bir ilişki yaşamaya çok da elverişli değildi aslında, ama derler ya hani "insanı bazen yaraları birbirine yaklaştırır" diye... biraz ondan herhalde. beraber vakit geçirmeye başladık, ama ne vakit...
    ikimiz de biliyorduk kaçınılmaz sonu aslında. belki de kaçınmalıymışız. ama neyse, o biraz sonra.

    biz tanıştıktan yaklaşık bir ay sonra bu arkadaş, almanya'dayken tanıştığı italyan bir arkadaşının mezuniyet töreni için italya'ya gitti 10 günlüğüne. henüz dile getirilmiş bir şey yoktu ama her akşam konuşmak için bilgisayarın başına koşturuyordum ben resmen, sonradan öğrendiğime göre o da öyleymiş.
    bu italya'ya giderken "bana kart at" demiştim, venedik'ten kart atmış, söyledi konuşmalarımızdan birinde.

    çok zor geçen 10 günden sonra türkiye'ye dönmesinin hemen ardından buluştuk. ankara'yı bilenler bilir, bestekar sokak'ta, şarap içip bir kadına aşık olmak için yaratılmış bir mekan vardır, oraya oturduk. şarap içtik, aşık oldum.

    iki gün sonra, yine ankara'yı bilenler bilir, apartman aralarında, yol kenarlarında sıkışmış küçücük parklar vardır, 2-3 bank olur sadece, onlardan birinde söyledim aşık olduğumu. bir kadından duyulabilecek en güzel cevabı verdi.

    bu arada benim kart hala yok ortalıkta, biraz gecikmeli gelecek herhalde diye düşündük.

    o günden sonraki 2 buçuk ay, muhtemelen hayatımın en güzel zamanlarıydı. işsiz güçsüz bir üniversite mezunu olarak mutsuz olmam gereken zamanlardayken çok mutluydum.

    kart gelmedi, yolda başına bir şey geldi, ya ptt ya da italyan ptt'si (dalga geçme, italya'nın istiklal marşı gibi düşün.) kaybetti herhalde diye düşündük. venedik'ten alıp yanında getirdiği başka bir kartın üzerine bana attığı karta yazdıklarının aynısını yazıp onu verdi. aslına bakarsanız, sonrasında çok da düşünmedim diğer kartın akıbetini.

    araları çok uzatmaya gerek yok, bu hikayenin kahramanı olan kadınla tam bir hafta önce, bu saatlerde ayrıldık. oturduk, sanki başka birilerinin ilişkisinden bahsediyormuş gibi konuştuk ve mantıklı olanın bu ilişkiyi bitirmek olduğuna karar verdik. muhtemelen hayatımdaki yaptığım en saçma konuşmalardan biriydi ama olması gerekenin o olduğunu çok iyi biliyordum sanki.

    her neyse, o akşam bir arkadaşıma gittim ispanya-honduras maçını izlemeye. ("oha öküz" dediğinizi duyar gibiyim, ama kafa dağıtmak falan filan.).
    diğer gün akşam vakti eve geldim. bilgisayarı açtım biraz müzik dinleyeyim diye. beirut'u yeni tanıdığım için gulag orkestar albümü masaüstünde duruyordu. açtım, bu şarkıyı dinlemeye başladım. şarkı biter bitmez apartman yöneticisinin dairesine çıktım. hani filmlerde olur ya, '30 yıl sonra gelen mektup' falan gibi şeyler. telefon numaramı ve mail adresimi yazıp verdim. "kart eğer bir gün gelirse, ne zaman olursa olsun bana lütfen haber verin" dedim. gerçekten söyledi mi yoksa hikayeyi daha film gibi kılmak için ben mi sonradan uydurdum bilmiyorum ama, yüzüme bakıp şöyle dedi "ne zaman olursa olsun..." (üç noktayı da bakışlarıyla koydu)

    böyle bir hikayesi var işte bu şarkının. gelecek mi bilmiyorum ama, o kart gelirse eğer bir gün, aldığım ilk an koşarak bu şarkıyı dinleyeceğim. ne zaman olursa olsun...


    (zend avesta - 28 Haziran 2010 21:11)

  • comment image

    o zamanlar,
    ruzgarin estigi, yagmurla karla estigi zamanlar
    o kadar da kotu degildi.
    ayaklarimizi gitmek zorunda olduklari yere koyduk hep,
    hic gitmeyecekleri yerlere.

    yorgun ruhum pesimde hala;
    ama neredeyse iki kati yavaslikta
    benim zamanimda altindan taslar vardi hep
    yenilgiyi gec kabullenenlere atacak.
    o zamanlar, bizimdi.

    o gunu gormeyi istiyorum.
    sogut agaclariyla disarda benimle evlenecegi gunu.
    beraber yaptigimiz sarkilari calacagi gun.
    ah o sarkilar..

    o gunu gormeyi cok istiyorum..
    o gun bizim gunumuzdu.


    (the asphalt man - 22 Ocak 2011 11:14)

  • comment image

    (ara: sozlerini de)

    the times we had
    oh, when the wind would blow with rain and snow
    were not all bad
    we put our feet just where they had, had to go
    never to go

    the shattered soul
    following close but nearly twice as slow
    in my good times
    there were always golden rocks to throw
    at those who admit defeat too late
    those were our times, those were our times

    and i will love to see that day
    that day is mine
    when she will marry me outside with the willow trees
    and play the songs we made
    they made me so
    and i would love to see that day
    her day was mine


    (urbangrey - 11 Ağustos 2006 06:42)

Yorum Kaynak Link : postcards from italy