Lucy ' Filminin Konusu : Tayvan'ın başkenti Taipei'nin suça batmış yeraltı dünyası sokak çeteleri, mafya ve işbirlikçi polisler tarafından yönetilirken en aktif ticaret, uyuşturucu ağı üzerinden yürütülür. Eğlenmeyi seven, sıradan bir genç kadın olan Lucy, birkaç gece beraber takıldığı Richard yüzünden kendisini bir anda en azılı uyuşturucu şebekelerinin birinin içine düşmüş bulur. Vücudunun içine kurye olması için yerleştirilen yeni bir tür sentetik uyuşturucu, beklenmedik bir şekilde Lucy'nin vücuduna nüfuz edip kanına karışmaya başlayınca mucizevi bir durumla yüzleşir. Lucy'in damarlarında dolaşan kimyasallar, ona insanüstü yetenekler kazandırmıştır! Artık akıl okuma, telekinezi ve acıyı hissetmeme gibi güçlere sahip olan genç kadın beyinin tüm algı kapılarını sonuna kadar açacaktır... Ünlü Fransız sinemacı Luc Besson'un senaryosunu yazıp yönetmenliğini yaptığı filmin başrolünde Scarlett Johansson bulunuyor.
The Hunger Games: Catching Fire(2013)(7,5-630988)
Now You See Me(2013)(7,3-571565)
The Hunger Games(2012)(7,2-870183)
I Am Legend(2007)(7,2-658681)
The Maze Runner(2014)(6,8-379498)
The Hunger Games: Mockingjay - Part 1(2014)(6,7-371095)
Divergent(2014)(6,6-431385)
The Hunger Games: Mockingjay - Part 2(2015)(6,6-244123)
Now You See Me 2(2016)(6,5-207672)
Mr. & Mrs. Smith(2005)(6,5-408519)
Maze Runner: The Scorch Trials(2015)(6,3-200121)
Insurgent(2015)(6,2-195260)
felsefi bilimkurgu filmi. bence izlenebilir farklı bi film.--- spoiler ---lucy flash bellek olmuyor.bütün bilgisini flash belleğe aktarıyor. tövbe haşa galiba tanrı oluyor lan lucy. çünkü ben heryerdeyim diye mesaj atıyor karı.--- spoiler ---
(dun boktun bugun koktun - 10 Ağustos 2014 21:55)
ekşi sözlük'te beğenilmemiş film. bu yönüyle kalite vadederken, ömür gedik'in de beğenmediğini görünce, gitmeye ikna oldum.
(protospher - 11 Ağustos 2014 12:59)
her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır misali, her insanın film izlemekten beklentisi farklıdır, zevk aldığı şeyler farklıdır. bana çok kötü geldi bu film mesela. filmi izleyenlere bazı sorularım olacak ;---spoiler--- lucy'e çantayı zorla verip otele yollayan eleman, otelin dışında beklerken neden vuruldu? kim vurdu onu, çantayı almaya gelenler mi? öyleyse neden vurdular? yok onlar vurmadıysa kimdir? film bu sahneyle başladığı için bana baştan saçma geldi. ortada hiçbir sebep yokken, sırf aksiyon başlatmak için yapılmış bir şey. çantayı alacak adam, bu kadar hassas ve önemli bir malı bu şekilde mi teslim alıyor yani? tarihte ilk defa yapılmış bir uyuşturucu maddesi var ve tamamen güvenilmez bir şekilde teslim ediliyor/alınıyor. lucy'nin çantayı açma sahnesinde adamların saklanması falan saçmaydı. taşıyıcıların karnına yerleştirilen poşetler olağanüstü değerliyken, herhalde çok iyi korunmaları beklenir. adamlar ne yapıyor, lucy'yi izbe bir yerde zincirleyip, bir de tecavüz etmeye çalışıp dövüyor. normal şartlarda o başlarındaki herifin, taşıyıcılara asla dokundurtmaması gerekmez mi? nöbetçilerin o adamdan ödleri kopmalı ve asla kötü davranmamalılar. sonuçta o maddenin kana karışması için saçmalardan saçma bir sebep bulmuşlar.bunlar filmin temeli olduğu için, şahsen ben filmin gerisinden de zevk alamıyorum. sağlam bir sebebe dayanmıyor yani olayların başlangıcı. böyle adım adım yazsam bir sürü şey var; lucy'nin araba sahnelerinde onlarca insan ölmüştür mesela. neden? kadının teki beynini kullanacak da insanlığa derman olacak diye ortalık birbirine giriyor. halbuki bizim lucy'nin tarafında olmamız beklenir. o sahneleri izlerken, yere batsın senin beynin dedim kendi kendime. böylesine insanlığı düşünen, sahip olduğu bilgiyi yarınlara aktarmak isteyen biri, bu şekilde davranmaz. her şeye hükmediyosun ya, kaldır o arabaları havaya, kimseye zarar verme geç git. işine gelince süper kadın, işine gelince herhangi biri gibi sebeplere bağlı yaşayan bir kadın. sandalyede otururken geçmişten günümüze dünyayı dolaştığı sahnelerde; ilk insan bunu görüyor, dinozor görüyor ama şehrin en işlek meydanında birdenbire ortaya çıktığında kimse dönüp de bakmıyor bile. halbuki orada da birilerinin durması hayret etmesi falan beklenirdi. ---spoiler---tamam ben aşırı ayrıntıcı biri olabilirim, işin gücün yok mu diyenler de olabilir ama her filmin kendi içinde mantıklı olması gerektiğini düşünüyorum. filmlere bu gözle bakıyorum malesef.edit bazı yazım yanlışlarından dolayı oldu.
(4 numarali forma - 15 Ağustos 2014 11:56)
kötü değil çok kötü bir film. --- spoiler ---- elinde silahla hastaneye girip güle oynaya, etrafa baka baka ameliyathaneye kadar girmek?- ameliyathanede o anda ameliyat olan hastayı silahla vurmak?- sonrasında o ameliyathaneden tekrardan elini kolunu sallayarak çıkmak?- yarım kilo uyuşturucu ile uçağa binmek?- polis amiri mırın kırın yaptığında onu öperek ikna etmek?- bazen ışınlanmak, fakt bazense arabayı -inadına mı artık nedense- ters yönde kullanmak?- adamları asıp havada bırakmak?bunu gibi daha bir milyon şey var tabi ama en fantastiği tabii ki:- tüm hayatın anlamını flash disk'e çekmek?--- spoiler ---bi siktirin gidin çay koyun amk.
(joel - 17 Ağustos 2014 00:54)
ya ameliyatli yerime gelseydi sorusunun cevabi olan film.fragmanin yarattigi bu kadar beklentiye o kadar mutsuz ciktim ki, beyninin yalnizca %2'sini kullanabilen eski sevgilimi arayip barisalim diyecegim, onunla iliskim bile bu filmden daha iyiydi nassinisatiim.
(lorna anstey - 17 Ağustos 2014 01:44)
beynin %100'ünü scarlett johansson'a kullandırtmaya çalışılınca ortaya çıkan film.--- spoiler ---uyuşturucu kana karıştığında yerçekimi neden göte geliyor ben onu pek şaapamadım.--- spoiler ---
(jjankatt - 17 Ağustos 2014 16:19)
beynimizin %100'unu kullansak ne olacagini o kadar bilmiyoruz ki bununla ilgili bir film bile cekemiyoruz.
(goncutnaber - 19 Ağustos 2014 20:36)
ilk defa ekşi yorumlarına ve imdb puanına bakmadan gittiğim film. bu kadar beğenmemin sebebi bu olmalı.boşalt beynini, al mısırını, git izle işte. yok mantık hatasıymış da yok bilmem neymiş de. bıktım hepinizden.
(boyle bir yazar aslinda var - 20 Ağustos 2014 22:46)
zihin açıcı bir film. o kadar açıcı ki film hakkında kafamda olup bitenleri (tabi zaten hep kafamda olanlarla harmanlanmış halini desem daha doğru olur) toparlayıp kelimelere dökmeme kelime hızım yetersiz kalacağından dolayı bunu yapamıyorum tam olarak. içinde bilimkurgu da var, felsefe de var, aksiyon da.yalnız (buradaki tüm entryleri okuyamadım henüz ama belki burada da denilmiştir.) değişik forumlarda falan "ateist düşünceye sahip film, dikkat edin, yanılgıya düşmeyin" (ki ateist düşünce olunca neden dikkat edilmesi gerekiyor ki) ile "inanış olarak ters" yorumlarını anlayamadım. ben filmde koskoca bir inanç gördüm oysa ki.bundan sonrası spoiler:.::::hatun bildiğin bigbang'e kadar tüm evrenin bilgisine hakim oluyor, üstelik bunu ilk-insan'a "tanrının eliyle" dokunarak yaptıktan sonra kavuşuyor, ve bir anlamda kaynağa geri dönmüş, onun içine erimiş, tanrıdan bir parça (dolayısıyla tanrı) halini alıyor. filmin sonunda adamın cep teline gelen "ben heryerdeyim" mesajı da bunu doğruluyor. gayet taoist bir bakış açısı var ortada. tanrı burada evrenin tamamı. bu kadar yoğun bir inanç varken buna ateist bakış denilmesini garipsedim. büyük ihtimal şu morgan freman'ın konuştuğu sahneler yüzünden bu fikre kapılıyorlar. biraz da onlara değineyim. bence profesörün söylediklerine "ateistçe" demek için çok çabuk acele ediliyor. kaldı ki öyle bile olsa filmin sonunda nasıl "apışıp,kaldığını da" görüyoruz.onun söyledikleri hakkında 2 noktaya biraz daha önem verilmeli bence.1.si profesör darwinci tamam. kabul. ama tanrı (ya da evren, ne derseniz diyin) bu darwin modelini kullanamaz mı? onu kullanarak yaşamı yaratmış olamaz mı? nerden bilebiliriz bunu yapamayacağını? sonuçta gücü sonsuz değil mi hani. siz kutsal kitaplara bakmayın. tanrı/evren kavramının kitapların çok ötesinde olması gerek. büyük ihtimal adem-havva inancıyla çelişiyor diye ateist bakış açısı sanıldı film. ilk insan lucy gibi olamaz mı havva? ille epilasyon merkezlerinden fırlamış gibi mi görünmesi gerekiyor?2.si adam çok taoist birşey söylüyor ama. yunus balıklarının sonar sisteminden bahsettikten sonra, yunuslar onu icat etmiyor, kendiliğinden oluşuyor diyip, insanlar sanırım "var olmak" yerine "sahip olmak" istiyorlar. !!! diyor. taoizmde (ya da budizmde) "sadece var ol, herşeyi olduğu gibi kavra, arzuları bırak, sahip olmak isteme, ağaç gibi ol, doğa gibi ol" demezler mi?sonra süper bir "egolardan (ego tabanlı duygulardan)" kurtulun, onlar beynin tamamına gitmeye (dolayısıyla da tanrıya ulaşmaya, tevhide, aydınlanmaya) en büyük engellerdir" diyor. hatırlarsanız kızda öfke, acı ve sevinç yok. çünkü bu hislerin çoğunu düşüncelerimizin uzantısı olarak bizler yaratıyor ve var sayıyoruz. hepsi birer engel oysa ki.ayrıca ilk insanın ismi ile son-insanın (daha üst bir insan olamaz artık çünkü) isminin aynı olması güzel olmuş. yani çember tamamlanmış oluyor aslında bir anlamda da...daha böyle neler neler. ama işte yazmaya başlayınca düşünceler duruyor.
(matrix - 3 Eylül 2014 17:00)
muh-te-şem 1 film.--- spoiler ---lucy arabada 'hiçbir zaman gerçekten ölmüyoruz' dedikten sonra lady diana'nın öldürüldüğü altgeçitten geçiyor. gözlerim doldu, o kadar da ingilizimdir.--- spoiler ---
(letranger - 21 Eylül 2014 11:07)
luc besson'a sormuşlar; eğer insan beyninin 100%ünü kullanabilseydi ne olurdu diye, o da ebesinin amı olurdu demiş.
(mekare - 24 Eylül 2014 00:01)
bu film bize şunu göstermiştir ki,kadın, beyninin %50'sini kullanabilse bile bazı şeyler hiç değişmez; trafiği yine altüst etmiştir.*
(ma lazi vore - 4 Ekim 2014 12:59)
--- spoiler ---vücuduna öroyin yüklenen lucy'nin beyninin yüzde yüzünü kullanmayı başararak önce kendini kömür tozuna dönüştürmesi daha sonra ise 8 gb'lık toshiba flash belleğe atmasını anlatan film. ya bilim böyle bir şey değil yaa.(bkz: kıza öroyin yükleyin)--- spoiler ---
(malibug - 6 Ekim 2014 19:49)
sonunda aşırı sıçmış bir film. lucy %100 olunca ''ooo moruk kafası şimdi geldi'' dese, salak salak sırıtsa orda bitse daha iyiydi.
(elsa murdoch - 7 Ekim 2014 19:12)
bence filmin en mantıksız yanı, kızın beyninin büyük kısmını kullanmasına rağmen topuklu ayakkabı giymeye devam etmesiydi.neticede bir insanın topuklu ayakkabı giymesinin hiç bir mantıksal izahı yok.
(skender - 12 Ekim 2014 17:28)
öncelikle bilim kurgu ya da halk diliyle "kafa açıcı" tabir edilen filmi sevgilisiyle ya da dikkati dağılacak şekilde sinemada izleyenler, filmin konusu dikkatlerini çekse bile odaklanmakta sorun yaşayacaklardır, akabinde ise yazılmış olumsuz yorumları görünce, eleştiri mekanizması yoğun bir şekilde çalışmaya başlayacak ve filmden yarıda çıkma hadisesi ile karşı karşıya gelmeniz an meselesi.bu tarz filmlerin sakin ve boş kafayla izlenmesi kanısındayım. neyse ukalalığı bir kenara atalım ve ortalama sinema izleyicisinin filmi beğenmemesi gayet normal1-afişe konulan beynin yüzde yüzünü kullanma ana konusu yüzünden beklentinin yüksek tutulup, konunun derinlemesine işlenememesi kısaca filmin erken bitmesi yüzünden istenilenin anlatılamaması2-bilim kurgu filminde mantık arayan nice değerli izleyiciler-eleştirmenler-sözlük yazarları>>>"o'nun öyle gücü vardı neden gücünü kullanmadı böyle yapmadı?" diyenler.luc besson, beynin %100'ünü kullanma mevzusuna bence farklı bir açıdan bakmış:--- spoiler ---öncelikle insan beyninin kapasitesinden kastı, insanın kullanmadığı işlevlerini bir kenara atıp, beynin nöronlarının işlevler için sinapslar aracılığı ile bağlantı kurduğu, kullanılmayan işlevlerin ise köreldiği. işte %100 lük kullanım, kısaca kullanılmayan hiçbir işlevin körelmediği sinapslardan bahsediliyor.en basit örnek vermek gerekirse, filmde yunusların sonar sistemleri ile haberleştikleri, bu yeteneklerini kendilerinde var olduğu ancak doğanın şartlarından ötürü bu yeteneklerini keşfetmiş olmaları. kısaca onlarda sonarla haberleşme vardı ve nasıl kullanacaklarını keşfettiler.örneği pekiştirmek için insandan yola çıkalım. bbc-kişilik belgeselinde https://www.youtube.com/watch?v=xf9lj2dchv4 (8.dakikadan itibaren örnek anlatılıyor) ortalama 6 aylık bir bebeğin, suratları birbirinin neredeyse aynı olan lemurları ayırt edebilmesi ancak 1-2 yaşından itibaren büyük bebeklerin böyle bir keşiflerinin neredeyse imkansız olması. kısaca insan, kullanmadığı ya da ihtiyacı olmadığı eylemler üzerine kafa yormadan nöronlar arası bağlantıları zaman içerisinde köreltiyor. beynin kullanım kapasitesinden kasıt böyle ise filme bu bakış açısı altında luc besson abimiz haklı bana göre.mesela bizler çekik gözlü uzak doğulu kardeşlerimizi birbirlerinden ayıramıyoruz ancak onlar birbirleri arasındaki farkı rahatlıkla görebiliyorlar. bu yetenek değil sadece keşfedilmemiş bir eylem.mesela beyin kullanmadığı ya da ilgilenmediği duyularını kapatır. dokunma duyusuna sahibiz ancak üzerimizdeki giysiyi bir süre sonra derimiz kadar normal ve doğal algılarız. filmin konusunun işlenişi aslında bu kadar basit.lucy'nin beyninin kapasitesi arttıkça, kan dolaşımını kaslarının gücünü hissedebilmesi, beyninin hissetmediği, kısaca otonom olarak yapılan rutin işlerin bilince itiyor kısaca farkındalık yaratıyor.ancak lucy'nin filmin ilerleyen sahnelerinde beyninin kapasitesini arttırması kısaca tüm duyularına hakim olmaya başlamasıyla duygularının kaybolması eş zamanlı oluyor. acıyı hissetmiyor ve bu anı da, hastaneden çıkarken polis şefini öpüp, "bana unuttuğum bazı şeyleri hatırlatırsın belki." diyor.uzatmayayım ancak duygularınızı köreltirseniz önce devreye içgüdüler girer ki bana göre içgüdü denilen şey doğanın kanunlarını okumaktan başka bir şey değildir. duygularınızı kaldırıp bir kenara attığınızda zaten acıya olan eşiğiniz de yükselir, her olaydan kolaylıkla etkilenmezsiniz..hayatında çince bilmeyen lucy'nin 1 saat sonra çince konuşması, hiç araba sürmemiş lucy'nin ters şeritte giderek büyük bir kovalamacının içinde bulmamız gibi örnekler şöyle açıklanıyor filmde:bilgi, hücreden hücreye aktarılan bir veridir. bilgi, dünya'da sabittir ancak insan bunu kullanmayı bilmediğinde ya da farkında olmadığında sadece öğrendiklerini idame ettirmekle yükümlü kalır.yani, doğada olup biten her şey zaten vardı aslında. filmdeki morgan freeman'ın da luc besson'un da darwinistci olmadığını kimse söylemiyor zaten. film, final kısmında zamanda geriye giderken primatlara, oradan da dinazorlara kadar zamanda yolculuk yapılması, evrende olup biten her şeyin her bilginin zaten var olduğunu, hücreler arası aktarım yaparak (döllenme-üreme) bu bilginin yaşamdaki diğer canlılarda da olduğu ancak bu doğa bilgisinin içgüdülerimizde saklı olduğu vurgulanmış. "cph4" denilen uyuşturucu ile de nesiller arası aktarılan bilginin farkındalık yaratma etkisi kısaca bilince hitap eder yanı mevcut.yani, insan aslında 100 seneki önceki bilgiyi ebeveynlerinden biliyor ve bu bilgi döllenmeyle hücreler sayesinde aktarıldı kodlarımızda var ancak bunu söyleyemiyor kısaca farkında olmadığımız için dile getiremiyoruz.insan tabula rasa göndermesi gayet normal. insan aslında her şeyi yapabilir ancak yeteneklerini keşfedemediği için böyle yoz bir yaşam sürdürüyor teması hakim. nitelikli falcıların şayet söylerlerse nasıl beyin okuduklarını öğrendikten sonra ufkunuz biraz daha genişleyecektir eminim. falcıların birçoğu bunu içgüdüleri ile yapıyorlar mesela. biraz da ekstradan teknikleri var o kadar.. kafanızı karıştırmadan aslında bilginin sabit olduğunu tekrar vurgulamak istiyorum:bazen hiç de alakamız olmayan başka insanlarla aynı fikirleri üretmiş ya da aynı esprileri yapmış olabiliriz üstelik tamamen tesadüfen. bu da bilginin sabit olduğu sadece farkında olmadığımızı gösteriyor filmde.filmin bitiminde, zamanı iyice geriye sarınca yine darwinist söylemle tek hücre olup sahnenin ardından da big bang'e gelmesi, hepimizin atomlardan oluştuğunu, neticede de yine atomlara dönüşeceğimizi gösteriyor. çünkü lucy en sonunda bir toz parçası olup, evrendeki bilgiyi aktarmak için flaş belleğe dönüşüyor. birçok yorumcunun; "koskoca evrenin bilgisi flaş belleğe nasıl girer?" temalı eleştirisi, sinema severlerin bu tutumdaki bakış açısı, busson'un taxi 5 i çekseydi isteği, araba-aksiyon sahnelerine odaklanması, kadının özel yetenekleri var neden silah kullanıp öldürmüyor soruları yönetmenin aceleci tavırlarını gösteriyor.seyirci bunları düşünebildiğine göre yönetmen anlatmak istediğini aceleye getirmiş, böyle bir konunun üstelik hollywood'a nasıl işleneceğinden kararsızlığından, afişe; "beynin %100'ünü kullanan insan lucy" yazdırıp popüler kültüre hitap edip, akabinde ise scarlett johansson'u başrole koyması, yaptığı filmin gişe hasılatını düşürmemek için atılmış birkaç adım.özetle, konu harika, ancak işlenişi ve filmin aceleye getirilip kısa sürede anlatılma isteği yüzünden gerekli mesajlar alınmamış oluyor.zaten bu tarz filmler tekrar ediyorum sakin kafayla ve konusuna ilgi duyanlar izlemeli çünkü algıları o yönde olur. ama sen afişe böyle popüler kültüre hitap eden sloganlar yazarsan, hollywood seyircisinin eleştirilerini çekmen, süper gücü olan kadın neden güçlerini kullanmıyor şunu bunu öldürmüyor diye başını ağrıtır ki normal.benim fikrime gelince: insan beyninin her alanı kullanılıyor ancak öğrendiklerinin tamamını ya da yeteneklerinin tamamını kullanacak kapasitede çalışmıyor. şayet öyle olsaydı, bisiklet sürmeyi, piyano çalmayı öğrenen birinin yıllar sonra kaldığı yerden rahatlıkla devam edebilmesi gerekirdi. peki beyin ne yapıyor, bu özelliklerini pek sık kullanmıyorsa daha sık kullandığı eylemler üzerinde çalışıyor sürekli. öğrenilen bilgi zaman içerisinde tekrar edilmezse unutulur (lemurları ayırt edebilen 6 aylık bebekleri hatırlayın), sistem bu kadar pratik aslında. adamlar, kapasitenin %10'unu kullanıyoruz derken hipotezi kurarken böyle kursalardı keşke..--- spoiler ---'
(cahil prof - 12 Ekim 2014 22:07)
arkadaşımın tavsiyesiyle, hakkındaki olumsuz yorumları dikkate almadan izledim ve benim için inanılmaz bir deneyim oldu. arkadaşımı hayatımdan çıkardım. o derece kötü bir film.edit: lan sevgilim filmi değerlendirilebilir bulmuş. far görmüş tavşan gibi geziyorum bir gündür. ne yapacağımı bilemedim.
(naturalbornhigh - 29 Ekim 2014 05:18)
--- spoiler ---dalga zehir. çok acayip tribi varmış;kız kendini usb sandı.--- spoiler ---
(tek serit - 10 Kasım 2014 03:13)
--- spoiler ---tek kelimelik özeti: maymundan geldik usb'ye gidiyoruz--- spoiler ---
(mahmut adinda bir balik - 25 Kasım 2014 21:45)
"bilimkurguda mantik aranmaz" diye dusunenleri, ulu onder kim jong un'un izniyle yeniden egitim kamplarina gondermeden once, gerekli girizgahi iceren su versiyona davet ediyorum.buradaki versiyonunda ise ne bilimkurgu elestirisi hakkinda, ne de filmin kendisi hakkinda konusacagim. onun yerine konumuz akp sivil diktasi.. saka len, kisa tutuyorum, konumuz "beynimizin sadece %x'ini kullaniyoruz" miti. ve bunun yanlisligi degil (millet aciklamis zaten), zarari: 2012'deki bir ankete gore ingiltere ve hollanda'daki ogretmenlerin neredeyse yarisi bu %10 safsatasina inaniyor (%48 ile %46 tam olarak)buna inanan biri, insanlarin basarilarini calismaya degil, beyinlerinin daha fazlasini kullanabiliyor olmalarina yorar. disiplin yerine yetenek on plana cikmis oluyor. cocuklarin boyle ogretmenler tarafindan yetistirildigini dusununce durum daha da korkunc; erken yaslarda basarisiz olan ogrencilerden umidi kesecekler, ve muhtemelen bunu pek farkinda olmadan yapacaklar.disiplin, calisma etigi, motivasyon onemli seyler. basarinin ana faktoru bunlarin bir karisimi olan ve turkcesini bilmedigim grit. (metanet bence karsiligi degil, azim/hirs anlami da olmali..sebat geldi tahir ile vesper isimli yazardan, bence bu karsiliyor. odul olarak o anlik hirsla hackledigim bilgisayarini issiz bir ormana goturup saliverecegim). bu grit meselesinin de kaynagi subunun eksikligini bizzat yasiyorum cunku erken yasta, ortalamanin ustunde olan iq'um sayesinde kolay yoldan edindigim ufak basarilar, beynimi "basari = yetenek" seklinde sartlandirdi ve bu yuzden kolay yoldan basarili olamadigim konulara -ki bu hayatin buyuk kismi zaten- fazla asilmadim, dogal olarak da hakkaten o konularda basarili olamadim. hala da bircok alanda buyuk zorluk cekiyorum. benden daha az zeki bircok arkadasim uzun vadede daha basarili oldular, cunku ogrenmek veya bir yerlere gelmek yetenege/iq'ya dayali bir 100 metre yarisindan ziyade, zorluklara gogus gerebildigin bir maratona benziyor.bunda ailenin rolu de buyuk. cocuklari zekalarindan oturu fazla ovmemek lazim erken yasta, onun yerine calismalarini, degisik yollardan basarmayi denemelerini ovmek lazim. benzer sekilde ogretmenler de cocuklara maraton kosucusu muamelesi yapmali. oysa buyuk ihtimalle basta bahsettigim ogretmenler, 100 seneyi askin suredir olmeyen bu zombi mitin, einstein'in agzindan ciktigi yalan haline de inaniyorlardir: "ben beynimin yuzde 10'unundan fazlasini kullanabildigim icin bu kadar basarili oldum". buna inanan bir cocuk, o kadar da zeki olmadigini kavradigi an -ki benim gibi cocuklarin eninde sonunda basina gelecek de budur- ornegin einstein sayesinde ilham almayi kesecek, onun yerine bir boka yaramayacak olan einstein'i ikonlastirma/kahramanlastirma surecine girecek.bu gorus, paradoksal olarak, hakedilmemis bir ustunluk hissi de veriyor insanlara: "aslinda potansiyelim cok buyuk". "bizim oglan cok zeki ama calismiyor" gibi bir avuntu. potansiyel bir miktar genetigine, buyuk bir miktar da hayatinda yaptigin secimlere bagli. sadece dogmus olmakla ve o beyne sahip olmakla kimse bir payeyi haketmis olmuyor.bu yuzden bu tip dusunce kaliplarinin yerlesmesi zararli; diger tum alanlara yaklasimi kotu yonde etkiliyor. ve buna, bu kadar bodoslamasina katkida bulunan eserleri de once asmak, sonra yargilamak lazim.
(immanuel tolstoyevski - 28 Aralık 2014 19:50)
Yorum Kaynak Link : lucy