Vantage Point (~ Bakis açisi) ' Filminin Konusu : class="text-collapsed" style="overflow: hidden;" Thomas Barnes (Dennis Quaid) ve Kent Taylor (Matthew Fox), küresel boyutta terörle savaşın dönüm noktasında Başkan Ashton’ı (William Hurt) korumakla görevli gizli ajanlardır. Başkan Ashton, İspanya’ya varışından birkaç dakika sonra vurulunca, kargaşa baş gösterir ve suikastçı avı sırasında apayrı yaşamlar kesişir. Kalabalıkta bulunan Amerikalı turist Howard Lewis (Forest Whitaker), çocukları için başkanın gelişini kaydederken başkana ateş eden kişiyi görüntülediğine inanır. Kalabalığın içindeki bir diğer kişi, tarihi olayı tüm dünyada milyonlarca televizyon izleyicisine aktarmakta olan Amerikalı haber yapımcısı Rex Brooks’tur (Sigourney Weaver). Onlar ve diğerleri hikayelerini anlatırken, bulmacanın parçaları yerine oturmaya başlar; ve anlaşılır ki yüzeyin hemen altında şok edici gerekçeler yatmaktadır.
Phone Booth(2003)(7,1-233547)
Disturbia(2007)(6,9-205142)
21(2008)(6,8-211025)
Panic Room(2002)(6,8-236550)
Eagle Eye(2008)(6,6-181473)
The Recruit(2003)(6,6-123951)
Red Eye(2005)(6,5-105118)
Flightplan(2005)(6,3-141604)
(bkz: bakış açısı)şu an için vizyona giriş tarihi 4 nisan olarak görülmektedir.
(frusciantegreenie - 19 Mart 2008 23:28)
ilk yarıdaki oluşan soru işaretlerinin ikinci yarıda seyirciye birbir cevaplandığı film. filmin 15-20 dakikası aynı sahneleri seyrederek geçmiş olmasına rağmen içerdiği süprizlerle seyredeni hafif de olsa şoka uğratmıştır. forest whitaker'ın oyunculuğunu beğenmediğim, çok şımarık ve yüzeysel bulduğum filmdir.http://www.vantagepoint-movie.com/--- spoiler ---ilk başlarda amerikan karşıtı* oluyorsunuz, daha sonra amerikan başkanının* bombalama reddiyle amerikan taraftarı oluyorsunuz. aslında film, birçok suikast filmlerinden kurgusuyla sıyrılıyor. diğer suikast filmlerinde olayın geçmişiyle daha çok ilgilenilir ama bu filmde suikast ile daha çok zaman harcandığı için diğer noktalar karanlık kalmış. bu da seyirciyi biraz merak içinde bırakıyor. ayrıca araba takip sahnesinin gereksiz uzatılmasına rağmen ben keyif ile izledim. --- spoiler ---
(kablam - 5 Nisan 2008 14:48)
o kadar başarılı oyuncuyu biraraya toplayıp amerikan propagandasını göze soka soka nasıl değişik kurgulu ilginç olmaya çalışan bir film yaparızın örneği.--- sağlam spoiler ---film, ilk yarım saat insanda "vay be sonunda değişik kurgulu, büyük oyuncularla kurulu objektif bir suikast filmi izleyeceğiz" düşüncesi yaratıyor. fakat film ilerledikçe sürekli "amerika aslında sanıldığı gibi kötü değil", "aslında amerika'nın ölüme seve seve gidecek liderleri var", biz öyle savunmasız ülkelere saldırmayız ama arada oluyor işte", "biz hiç kirli iş çevirmeyiz, hep bizi yoketmek için kirli iş çevirirler" tarzında diyalog ve sahneler seyirciye empoze ediliyor. özellikle amerika başkanının gözünden olay anlatılırken karşımıza dublör kullanmayı öldürülmekten bile korkunç bulabilen, terörist diye nitelendirdikleri milletlere "ya onlarda insan birader, öyle bi düğmeye basıp patlatamam, öldüremem insanlar"ı imajı çiziyor film. sonra aklımıza bush ve niceleri geliyor, bir öff çekiyoruz. filmde amerika'ya ihanet eden ajan matthew fox'un amerikalı değilde yine terörist diye nitelendiren milletlerden olması ayrı bir ironi. burada da rahatsız edici bir "amerikalılar iyidir hocam ya bizde ihanet neyim olmaz. olursa teröristlerdir onlar araya sızarlar böyle." gibi bir yaklaşım var. çirkin, basitçe ve direk klişe. seyirciyi şok etmek için yapılmış gizli ilişkiler, düzenekler vs. hepsi filmin sonunda yine amerika (iyiler) ve diğer uluslar (kötüler) olarak ayrılıyor. buda nispeten başarılı olan gizem ve gizli ilişkileri direk çökertiyor.aksiyon, efekt vs. hepsi dört dörtlük. zaten artık bunlarda başarısız olan pek hollywood filmi yok. araba takip sahneleri oldukça başarılı ama dikkatimi çeken şöyle bir olay var. filmdeki hiç bir araba hertürlü duvar, kamyon, otobüs ve binimum yol vasıtasına girmesine rağmen birinin bile hava yastığı açılmıyor. arabalar hala yola devam edebiliyor ama hava yastıklarıda açılmıyor. artık güvenlikte nasıl bir son noktaysa...filmdeki teröristlerin psikolojileri de ayrı bir saçmalık. amaçları uğrunda her türlü katliamı yapabilen bu arkadaşlar, ne hikmetse filmin sonunda küçük bir kızı ezmemek için işin içine ediyorlar. sen git onu bunu vur, bomba patlat sonrada dayanamayıp küçük bir kızı ezeme! film bitsin diye yapılmış rezalet bir kurgu. bir tarafta çevre, silahlanma gibi çok önemli global anlaşmaları imzalamayıp gücüne güç katan gerçek amerika, diğer tarafta bilmem kaç tane ulusla ispanya'da buluşup ortalığa sevgi çiçekleri saçan film amerika...(bkz: yersen)--- sağlam spoiler ---
(master of life - 5 Nisan 2008 17:29)
güzel ve farklı gözüken ama yine ve malesef hollywood klişesi olmaktan öteye gidemeyecek bir sona imza atmış film.--- spoiler ---"kardeşim bu amerikalılar ne melek insanlarmış böyle, bir karıncayı bile incitmeye çekinen insanları var. taa başkanından en altta sıradan bir zencisine kadar. zenci menci deyip de geçmeyin (ya da afro amerikan diyelim ehehe) haa, amerika'nın havasını teneffüs etmişse melek olması yeterlidir" gibi bir mesajı adapte etmeye çalışıyor film.operasyonun beyni olan adamın, olabildiğince kötü gösterilmesine uğraşılmış. önüne geleni öldürüyor. arkadaşlarını, bu yola başkoyduğu yoldaşlarını bile şahit olmaması için yok ediyor veya ettiriyor. yani -eeee siz türkler nasıl diyorsunuz?- tam bir orospu çocuğu* görüyoruz ortada. amma velakin bu kadar cana kıyamakta beis görmeyen adamımızın, bir veledi ezmemek için girdiği o tür atraksiyonlara kargalar bile güler. eğer muro bu adamı görseydi diyeceği laf şu olurdu. "nalet olsun senin bu içindeki çocuk sevgisine!". niye filmi böyle bağlamaya çalışmışlar ki. saçma sapan bir durum olmuş.ben zaten seyrederken o çocuk sahnesine bile yeterince ifrit olmuştum. "bir amerikalı'nın içindeki çocuk sevgisini göstermek için senaryoya kıytırıktan bir anneli çocuklu sahne eklemişler" izlenimi uyandırdığı için de o çocuğu her görüşümde "gebersin(!) de kurtulalım" dedim. tabi filmlerde çocukların asla ölmemesi gerçeğinden haberdar olduğum için, filmin içine edebileceğini de aklıma getirmiştim. neticede de o veled-i zinanın yaptığı aşırı mallıklar ile filmin içine edildi. nasıl edildi bir bakalım. içinde yüksek çocuk sevgisi bulunan amerikalı eli kameralı adamımız, yavrucağı içinde çocuk sevgisi o kadar da fazla olmayan ispanyol bir polise teslim etmekle ondan kurtulduğunu sanarak yanılmıştı. polisin elinden nasıl ve niye kaçtığını anlayamadığımız gereksiz varlık anna da mallığın zirvelerine tırmanarak, yol ortasında arabaların geldiğini görünce yürümeyi değil de durmayı tercih ediyor. (gerçi niye yola çıktı orası da muallakta. kaldırımdan yürüsene be çocuk!). bir de bekliyor ki, birisi 50 m uzaktan koşarak gelsin de onu kurtarsın. neticede de öyle oluyor. saatte 90* km hızla kayan ambulansın önünden çocuğu "yürüyerek" çeken adamı görüyoruz. yahu öyle yürüyerek kaçılabiliyorsa eğer kayarak gelen arabadan, o mal çocuk da öyle yapsaydı ya donup bekleyeceğine! genelde bu tür sahnelerde kahraman kişi, hoplar ve uçarak kurtarır insanları ki süper esnek ve kıvrak hareket görürüz ve böyle yapmasa hayatta kaçamazdı deriz bir seyirci olarak. bir de bu sonu hazmedemedim ben arkadaş. zaten amerikan başkanı ölmedi diye deli oldum. adamlar amerika başkanını rehin olarak alıp ne yapacaklardı da öldürmediler orasını da bi söyleseydiniz keşke. başkanın ölmesini istememdeki sebep belki de içimizden birisi olan dr. jack shephard'ımızın teröristerlerden tarafta olması da olabilirdi. o yönden bile sempatik geldi adamlar.son olarak da çok kolay yakalandı başkan. tek adam, tak tak vurdu herkesi. kurtlar vadisi pusu'da kızdığımız sahnelere benzer şeyler oldu. koskoca başkanı koruyan adamlar öküz gibi öldü gitti. üstelik ispanya'daki her esmer insan, -ki muhtemelen faslı olanlar- ihanette baş rol oynadı. resepsiyonistinden kameramanına, berboyundan polisine kadar. "insanlar amerikalı değilse, asla güvenilmezdir ve içlerinde her daim ihaneti veya terörizmi barındırır. güvenmeyin ulan bunlara" alt mesajı çıkardım ben.--- spoiler ---ah ah ne güzeldi oysa film ilk başlarda. 11 14 ile bile kıyaslarım belki demiştim.
(mewluth - 6 Nisan 2008 10:39)
--- spoiler ---12:00:00 pm--- spoiler ---
(strencher - 7 Nisan 2008 23:46)
olay kurgusu lost un flashback ve flashforwardlarına alışık bünyeler için aslında fena değildir. bugüne kadar çekilmiş amerikan başkanına suikast filmleri içersinde üst sıralarda yerini alacaktır mutlaka. saçma yanları elbette vardır, sonuçta bugüne kadar hiç bir başkan suikasti ülkenin kendi adamlarının desteği olmadan gerçekleşmemiştir, kitle imha silahı kullanmadan da gerçekleşemez. sonu dışında göze batan çok büyük bir saçmalık yok.--- spoiler ---sen yüzlercelerce insanı uçuracak iki tane bomba kullan, ama yüzünü gördüğün, temas kurduğun bir çocuğu ezmemek için bütün bu çabaları boşa çıkartacak hareketi yap. ulan pezevenk, yapıyorsun bişi, millete " kardeşini bir daha görmek istiyorsan", "bunun acısıyla yaşayabilirmisin" gibi laflar et, onlarca kişiyi bu uğurda feda et, sonra önüne çıkanı ezeme. o durumda baban olsa ezip geçeceksin, yıllarını vermişsin bu plana, ömrünü çürütmüşsün. o plan gerçekleşmeden sen bir hiçsin. devirdin ambulansı nooldu, aldın babayı.. hey allaam ya. uyuz oldum yine..--- spoiler ---
(pillibebek - 8 Nisan 2008 13:08)
ing. avantajlı bir seyir noktası ya da mevki kazandıran konum.(bkz: advantage)
(cryogenix - 9 Nisan 2008 00:38)
başında çok güzel serinletici bir kalıp buz iken; her geçen dakika eriyen ve bununla yetinmeyip eridikten sonra da sonunda buharlaşan film... kadroya yazık dedirtti...ama fragman süper ya*
(popohunter - 15 Nisan 2008 09:35)
güzel başlamış, güzel devam etmiş, tam çok iyi bir son gelecek derken "ah be abi" dedirtmiş filmdir.
(auroriel - 15 Nisan 2008 10:46)
erkekleri çocukluklarına götüren film.--- spoiler ---filmi izlerken bi sahneden sonra filmle az olan bağlarım tamamen koptu. matthew fox filmde hain işbirlikçi ajanı oynuyor ve filmin bir yerinde otuz kere izlediğimiz patlamadan sonra ortağının yanından ayrılırken yüzünde ortağını kandırabilmiş olmanın yan etkisi olan bir gülücükle ayrılıyor. o gülüşün anlamı ve yaşı bellidir. yaş derken yeni ergenliğe giren çocukların yaşını kastediyorum. bu yaşlarda çocuklar kağıt oynarken hile yaparlarsa, okeyde taş çalarlarsa, taş üstünden attıkları bir golü gol diye kabul ettirirlerse yüzlerinde tam olarak "lan nasıl kandırdım kekleri" manası olan bir gülüş belirir bunu yakalayan arkadaşları olursa hemen taşları sayar- golü iptal eder falan. ilerleyen yaşlarda yalanların sayısı arttığı için ve insan görece ustalaştığı için artık bu tip yalanlardan sonra kendini ele verecek gayet keko olan bu gülüşü tekrarlamaz. fakat filmde koskoca amerikan başkanının korumalığını yükselmiş bir ajan olan matthew fox'un yüzünde aynen bu gülüş beliriyor. matthew fox bu gülüşü elde edebilmek için altı ay çocuklarla beraber yaşayıp hile yapan çocuklardan işin inceliklerini öğrenmiş olabilir mi? hadi jack güldü bi kere e bu gülüşü gören yönetmen ne demiş olabilir. "harika matthew tam istediğim gülüş senin hain olduğunu anlamayan kalmamıştır" yahut filmin ön gösteriminde "lan bi anlamadık jack iyi mi kötü mü" diyen bi kitle mi oldu da ekstra bu ifadeye ihtiyaç duyuldu. film setinden bi figüran, bi personel çıkıp "lan o nasıl sırıtma senin başkanın vurulmuş iki dakika önce ne sikime gülüyosun" demedi. hayır bu adamlar en üst düzey ajan ve filmlerin bize öğrettiğine göre yalan makinasından kaçar, işkenceye dayanır, kendini ele vermez. bu gülümsemeye dair bulduğum en makul açıklama yapımcıların yönetmene "kötü ajan için lost dizisinden bi eleman ayarlıyoruz kızlar gülüşüne hasta muhakkak bi sahnede gülsün" demiş olması ve sawyer'ın son anda başka bir filmi seçmesi yüzünden jack'in bu filmde görev almasıdır. yönetmen kesin uyanmıştır duruma "lan güldürdük adamı ama nesi var bu gülüşün karılar nesine tav" anlamadım diye iç geçirmiştir.--- spoiler ---
(rewlofweno - 21 Nisan 2008 12:11)
ayni hikayeyi ben diyeyim 5 siz deyin 8 farkli bakis acisiyla anlatan bir film.. düsünce olarak sahane duruyor dimi "vaaaauv bakis acisi coook zekiceee" diyveriyorsunuz.. hop elinizle biletle kendinizi sinema salonunun önünde buluyorsunuz..ama kazin ayagi oyle cikmiyor dostlarim.. 1 bucuk saat boyunca 6 kere ayni oykuyu tekrar ama tekrar ama tekrar izliyorsunuz.. bir yerden sonra hababam sinifindaki ahmet gibi deliriyorsunuz "terorist sensin.. evet sen sen sen hepiniz! huncacik baskani öldürmeye utanmiyor musunuz!" diye deliriyorsunuz.. iki hikaye arasinda kücük şok dalgalarinin "aaaa o oyle degilmis ya" demenin bana kattigi zerre bir heyecan olmamasi da cabasi.. belki filmden beklentimiz daha sanatsal, daha suya sabuna dokunur bir seydi.. bir avrupali yapaydi bu filmi, misal veriyorum ken loach yapaydi, film sizi apayri yerlere, gercek bakis acilarina goturebilirdi.. yani mesela teroristlerin bakis acisindan gordugunuzda hadiseyi hakli bir olay olarak gorebilirdiniz, gazeteciler icinse sadece bir haber olabilirdi, turist icin bir anıdan oteye gitmeyebilirdi.. ama filmde nolmus? turist icin de, terorist icin de, o icin de bu icin de olay ayni. bakis acisindan ziyade "baskan patladiginda neredeydim" filmi gibi olmus..karakterler sıg kalmiiiiiş, olay siig kalmis, aksiyon basarisiz olmus o olmus bu olmus ve berbat olmus film.. forest whitaker bile kurtaramamis hikayeyi.. sahsen ben bu filmi izleyecegime harrison ford'lu air force one i bir pazar ogleden sonrasi kanal d de izlemeyi tercih ederim..sözün özü on üzerinden 3.2 anca vermek isterim..
(azuth - 24 Nisan 2008 17:00)
"bakış açısı" değil "görüş açısı" üzerine yapılmış olan film.ben yandan gördüm, sen arkadan gördün, öteki önden gördü, beriki çaprazdan gördü...aynı sahneleri sekiz defa izledik, sekizinde de bir fark yoktu.neden? çünkü biz olayı görüş açılarına göre gördük, kişilerin bakış açılarına göre değil.sadece teröristin gözünden görünen farklı bir bakış açısıydı, yani ben 2 farklı bakış açısı gördüm filmde. diğer altısı aynıydı.fikrin orjinalliğine güvenmişler ama fikrin orjinalliğini kullanmamışlar bile. yazık etmişler fikre.
(smoker - 28 Nisan 2008 10:57)
kurgusu çok güzel ve ilgi çekici bir film. fakat film bayat bir konu üzerine inşa edilmiş ve bu bayat konu çerçevesinde insanların bakış açılarına göre yaşanan bir olayı anlatmaya çalışıyor.--- spoiler ---keşke amerikan başkanına suikast gibi bayat ve (neydi o gıcık kelime, hah) irite edici bir konu seçmeseydi. bunun yanında büyük, süper, muhteşem amerikan başkanlarının da ne kadar insani olduklarını görüyoruz. adam-cağız bir ülkeyi bombalamamak için nasıl da direndi. helal (!) olsun.--- spoiler ---son olarak ispanya'yı bir görmek lazım.
(ucan adam - 6 Mayıs 2008 22:30)
kesinlikle "amerika iyidir - zencisi bile - iyidir, dünya kötüdür, bakın başkana suikast yapılıyor ama biz misilleme yapmıyoruz" mesajları içermeyen eğlenceli bir filmdir. yok mr. presidentlar, yok air force onelar, yok amerikan başkanının hiçbir koşul altında öldürülemeyeceği gibi bilindik geyikleri de bir yana bırakırsak bu filmin anlatmak istediği şeyin teknolojinin bu kadar yaygınlaştırılmaması, sadece belli zümrelerin faydalanmasına izin verilmesi gerektiği gerçeği olduğunu anlarız. adam* eline almış tek bir tane palmı, ordan harita kroki ayarlıyo, kaç mt. ötedeki silahla touchscreenden nişan alıyo, vantilatör bile çalıştırıyo lan!? ufacık aletle sahte başkanı öldür, aslını rehin al! olacak iş değil.editto: karar verdim ben de alıcam bunlardan, mp3 falan dinlerim!
(geridonusum kutusu - 10 Mayıs 2008 23:39)
teknik olarak örneğine çok rastlanmayan türde bir kurguya sahip film.öncelikle söyleyeyim ne fragmanını izledim ne bir eleştirisini okudum hatta filmden haberim bile yoktu izlemeden önce.tamamen önyargısız izledim yani.belki bu nedenle teknik olarak beklentimin üzerine çıkmış bir filmdir.teknik olarak diyorum bak.konuydu senaryoydu mesajdı falan oralara sonra geleceğiz.pete travis in ilk sinema filmi.bir çok iyi ve ünlü ismi bir araya toplamış ve oyunculuklarını yeterince iyi kullanmış.aynı konunun bir çok kişinin gözünden anlatılması daha önce rashomon pulp fiction amores perros gibi klasikleşmiş filmlerde görmüştük.ancak bu filmde göze çarpan başka birşey var. film her farklı göz için aynı sahnede açılıyor dikkat ederseniz.aynı gün aynı saatte.olay ise bir tek yerde ve filmin merkezinde oluyor.genellikle bu tür kurgulu filmler hikayeyi baştan alır evet ama tüm hikayenin toplanma noktasını filmin sonunda görürüz.bu filmde ise bir merkezin etrafında dönen farklı yörüngelerden filmi izliyoruz.yönetmen filmin yörüngesini giderek genişleterek bize hikayeyi baştan anlatıyor.örneğin ilk yörünge canlı yayın ekibinin çalışma odasından canlı yayın.sonra daha geniş sonra daha geniş ve en son artık film yörüngeden çıkıp fezaya dağılıyor.her bir yörüngede farklı bir kişinin olaydan yarım saat öncesinden başlayıp yarım saat sonrasına kadar ki gözünden izliyoruz.muhtemelen olay anı tek planda çekilmiş.dolayısıyla her yörüngede olay aynı olduğu için her seferinde merkeze odaklanmak yerine farklı ayrıntılara dikkatimizi verebiliyoruz.(en azından ben öyle yapmıştım.) böylece olay örgüsünü yavaş yavaş oturtabiliyoruz.öyle birden kapıp götürmüyor bu yüzden.evet ilk yörünge çok dar biz de aynı canlı yayın ekibi gibi hiç bir şey anlamadan bakıyoruz.ancak bununda bir amacı var.bu tür sahneler aslında bir kurgu hilesidir.buna kanca (hook) denir.filmin başında filmin tamamını merak etmenizi sağlayacak bir sahne görürsünüz.işte bu sahne de aynı canlı yayın ekibi gibi "heey dostum neler oluyor ha" şeklinde ööle bakınıyorsunuz.yani kancayı ilk sahnede takıyor.görüntü olarak her yörünge gereksiz ayrıntılara kurban gitmiş maalesef.zaten gördüğümüz planları tekrar gözümüze sokmanın bir anlamı yoktu.küçük ayrıntıları vermek adına aynı planlar tekrar verilmiş ama ayrıntıları da farketmek biraz iyi bir izleyici olmayı gerektiriyor.bu açıdan pek tutmadım yani.oyunculuklara gelirsek bence tüm youncular rollerinin hakkını vermişler ve hatta kalıplarına uygun oyunculuklar sergilemişler.forest whitheker da az biraz gereksiz overacting gördüm ama bunu da yönetmenin tecrübesizliğine bağlamak istiyorum.aksiyon derseniz evet biraz klişe ama oldukça iyi.her yörüngenin sonunda ufak bir kanca atma var dolayısıyla bir sonraki yörüngeyi merak ediyorsunuz ister istemez.eğer bu ufak kancalar olmasa zaten iyi bir izleyici filmin ilk yarısında olayı çözüp filmi yarısında terkederdi.araç takip sahnelerinde kullanılan hızlı kamera hareketleri artık günümüz aksiyon izleyicisine gayet klişe geliyor ama kameranın ustalığını göz ardı etmemizi gerektirmez.kamera oldukça ustaca kullanılmış her sahnede.filmin usta oyuncuları artık oldukça yaşlanmış olduklarından herhalde artık iyi görüntü veremiyorlar.sanırım çok da çaba sarfetmiyorlar bu konuda.ustalıklarını konuşturuyorlar ama.diğer yazarlar zaten filmin alt üst metinlerini mesajlarını falanını filanını gözden kaçırmamışlar dolayısıyla daha önce yazılmış lan bu demeyin diye spoiler vermeden yazımı bitiriyorum.hadi hayırlısı.evet.daalın şimdi.
(altesortman - 9 Haziran 2008 11:00)
kurgu ve konu olarak brian de palma filmi snake eyes'ı çağrıştıran film. konu yine bu filmle paralel, bir suikast ve yaşananların farklı gözlerden izleyiciye sunulması. her tanıkta yeni bir gerçeğin ortaya çıkması. filmin oyuncu kadrosu iştah kabartan cinsten. dennis quaid, forest whitaker, eduardo noriega, sigourney weaver ve william hurt gibi usta oyuncuların yanına ssk ve bağkurlu hastaların sevgilisi doktor matthew fox'u koyun, alın size iddialı bir kadro. yönetmenin ilk filmiymiş, bence çekimler ve olay kurgusu gayet başarılı olmuş. senaryoda bazı ve büyük aksaklıklar olsa da, film sonuna kadar büyük bir heyecanla izleniyor.filmin en güzel artısı her farklı bakış açısında önümüze yeni gerçeklerin konulmasıydı. baştan seyirciyi meraklandıran ve ana konuyu gösteren yönetmen her anlatımda bizlere birer hediye vermiş gibi oldu. kimin gözünden hangi gerçekleri öğrendiğimize bakarsak;--- spoiler ---rex brooks: olayların nasıl geliştiğini ilk olarak onun gözünden yayın arabasından izliyoruz.thomas barnes: arka taraftaki pencerelerden birinde hareketlilik var ve ateş o taraftan açılmış.enrique: patlayan bombayı sevgilisi veronica'ya kendi elleriyle teslim etmiş ve veronica da kürsünün altına bomba dolu çantayı fırlatmış.howard lewis: enrique köprüaltında ispanyol polisi tarafından öldürülüyor.president ashton: suikast önceden haber alınmış ve vurulan aslında başkanın dublörü. başkan olaylar sırasında yakınlardaki bir otelde bulunuyor ve büyük patlamadan önce duyulan patlama otelin alt tarafında meydana gelmiş. ancak bu bile örgütü durduramıyor ve siyah maskeli birisi başkanın odasını basıyor. suarez: kıpırdayan perde ve tetikçi sorularının cevabını alıyoruz. javier: köprüaltında buluşmanın sebeplerini ve içeri giren siyah maskeli adamın kim olduğunu öğreniyoruz.kent taylor: ajan barnes'ın gnn yayın arabasında gördüğü ve hasiktir çektiği gerçeği öğreniyoruz.şimdi konu ve kurgu güzel dedik. suikasti düzenleyenlerin (bakın terör örgütü demiyorum, çünkü zaten başkanı ne kadar naif ve düşünceli resmetmiş olsalar da asıl terörist abd'dir) akıllıca kurguladıkları ve hayata geçirdikleri planı da beğendim. herkesin bahsettiği üzere dönüp dolaşıp küçük kızımız anna'ya geliyoruz. evet tek bir sahne o ana kadar yapılan ve düşünülen herşeyin üstüne mürekkep lekesi gibi düşüyor. ortada intihar bombacısı yani kendini öldürebilecek kadar davaya sadık adamları olan bir örgüt var. yani adamlar herşeyi göze almış. onlarca suserın yazdığı gibi o ambülans anna'yı ezer geçer ve giderdi arkadaş. bunu lamı cimi yok. böyle büyük mantık hatası yapma lüksünüz yok kardeşim. yaparsanız da herşeyi bok ediyorsunuz işte. abd başkanını polyanna gibi resmetmeniz zaten başlı başına bir mantık hatası iken, bir de ikincisi gelince bütün iyi düşüncelerimi uçurdunuz gitti.--- spoiler ---yine de yönetmenin elinden geldiğince güzel bir iş çıkardığını düşünüyorum. yapımcı ve senaristlerden de bir isteğim var; yıllarca hollywood filmlerindeki kötü adamlar meksikalıydı, 11 eylül ertesinde ortadoğulu oldular. insanları önyargılarla doldurduklarının ve bazı kutuplaşmalar yarattıklarının ne zaman farkına varacaksınız? ya da uşağı olduğunuz kişilerin çemberinden ne zaman ayrılacaksınız? merak ediyorum.bir de filmde ajanların kullandığı potus, president of the united states anlamına gelen kısaltmaymış. bilginize :)
(crowley - 13 Temmuz 2008 17:55)
gözünü kırpmadan onlarca insan öldürebilen birinin, 6-7 yaşlarında bir kız çocuğu için bozulmaması için götünü yırttığı dahice planını feda edebildiği bir film. vaooov. herkeste amerikan propagandası içeriyor diye bağırıyor falan. tamam lan bir kere söylenir iki kere söylenir. kimse 6 yaşında çocuk zekasına sahip değil. göt gibi ortada yani. kurguya tav olanların 11 : 14'ü izlemesini öneririm. bu filmin ne kadar tırt olduğu anlaşılabilir en azından. öyle iki araba patlattın film oldu. yapma bunu.
(greyback - 2 Eylül 2008 21:55)
bak ne guzel memento tarzini biraz daha genis bir yelpazede ve daha butceli bir produksiyonda servise sunma niyetine girmissin. ama bu denli klise ihtiva eden bir filmi vizyona sokmak icin 2008 biraz gec degil mi abicim? artik amerikalilar da dahil milletin girtlagina kadar geldi, halen once kendinizin, sonra bizim zekamiza hakaret edermiscesine senaryo yaziyorsunuz. cok holivud ilerleyen film, cok cok daha holivud bir finalle sonlaniyor. canim potansiyelde bir filmi gayet kinetikte bir produksiyonla nasil yazik etmis, nasil mahvetmissiniz, nasil ''ah be abi'' dedirtmissiniz, belli degil.
(nicomedian - 16 Şubat 2009 03:35)
net ve tek mesajı var: emniyet kemerinizi bağlayın, yoksa ölürsünüz (amerikan başkanı değilseniz tabii).
(shirak - 6 Aralık 2010 16:49)
son yıllarda izlediğim en heyecanlı filmlerden biriydi. üstelik çok da iyi bir oyuncu kadrosu vardı. imdb linki
(saseskir - 26 Nisan 2014 15:51)
Yorum Kaynak Link : vantage point