• "benzer ambient, drone, doom örnekleri için;(bkz: sunn o)(bkz: earth)(bkz: om)(bkz: jesu)(bkz: boris)(bkz: gris)"
  • "bu isimde bir sevgilim olsa, durmadan oral seks yaparım...dilim uyuşsa devam ederim.(içimden geldi lan... itme kafamı.)"
  • ""beni bir edebiyat nesnesi yaptın, ben gerçek bir kadın olmak isterdim." nadja'dan breton'a sitem.meali; sktirme gerceküstü dünyanı, gercek bi kadın olup sevişmek istiyorum."
  • "(bkz: nadya ile ivan)(bkz: leyla ile mecnun)"
  • "almereyda'nın filminde morg görevlisi rolünde bir anlığına görünen kişi d. lynch'ten başkası değildir."
  • "okuyup okuyup aynı sayfayı çevirdiğimizi hissettiren ender ve garip bir romandır."
  • "mitos bastıydı ilk; kapağında pembemsi ibiş bir şeytan mel mel bakıyordu hatta.."




Facebook Yorumları
  • comment image

    garip bir biçimde çekici bir andre breton kitabı.
    kapıların açık olduğu o kişi olmadığınızdan çoğu yerinde kopuyorsunuz, fotoğraflardaki yerleri görmediğinizden vb.
    ama o genel his öylesine tanıdık ki, yakalıyor.
    gizemli ve çekici bir yanı olan bir kitap.. yakalamasına şaşırıyorsunuz sadece.. çünkü o genel his, tüm sözcüklerin ardındaki bir çeşit genel zaman, gerçeklik sanki tanıdık...
    pek çok cümlesinde daldım gittim ama kendi yazma edimini açıklarkenki duruşu çok hoştu belki de...
    "uzun soluklu bir işe girişmeye gösterdiğim eğilimim nedeniyle, hayatın, sevdiğim ve bana kendisini sunan hayatın -soluğu kesercesine yaşanan hayatın- gözünden düşeceğime fazlasıyla eminim."
    yaşanan hikayenin anlatılandan tamamen farklı olduğunun ama gerçek bir şeyin yaşanmış olduğunun derin bilgisi ve yazmaya, hayatın gözünden düşeceğini bile bile yazmaya varmışsa yaşanan derin bir sızı olduğunu anlamanın yakınlığı...
    güzel bir kitap diil hayır, fazlasıyla kişiye özel. ancak yine de gerçeğe öykünüyor... yakalıyor.


    (pati - 26 Kasım 2006 03:32)

  • comment image

    süpper kitap. ismail yerguz
    çevirmiş, mitos da basmış
    (bendeki 1992 baskısı).

    zaman zaman canım sıkılıyor
    bu kitaptaki fotoğraflar
    (çok önemli çünkü,
    kitabı anlamak için)
    daha kaliteli basılmalıydı
    daha bir özen gösterilmeliydi
    man ray dahi var aralarında
    diyorum, ama sonra kitaba
    dalıp bu dünyayı unutuyorum
    ve alelacele 1928 yılına gidiyorum...

    "gözyaşlarıyla ıslanan bir parmağımla huzura dokunmak istiyorum ben." (s.103)


    (bizans - 13 Ekim 2007 21:30)

  • comment image

    2007 ve özellikle 2008'de çıkardıkları işler çok dağınık ve toparlanması güç olan grup. diskografileri de yaptıkları müzik gibi giderek kaotikleşiyor. eskiden ne güzel bir "metalika" vardı, iki üç yılda bir albüm yapar, çıkan kasetleri peşinde bizi süründürürdü lakin derli topluydu. nadja ise 2008 yılı içinde split albüm rekoru kırdı. ne plak şirketi tam belli, ne de kimle albüm yaptıkları... takip edemez oldum.


    (ciodeth - 23 Aralık 2008 21:57)

  • comment image

    1928 yılında yayınlanan , gerçeküstücülüğün temel metinlerinden biri olarak kabul edilen yaşanılan olayların düşsel bir düzlemde anlatıldığı andre breton kitabı. hikayesi akıl hastanesinde noktalanan nadja, "beni bir edebiyat nesnesi yaptın ben gerçek bir kadın olmak isterdim" dese de breton kendisini pek de sorumlu hissetmez çünkü ona göre nadja için bir akıl hastanesinin içi ve dışı arasında pek bir fark yoktur..


    (azothoth - 10 Ocak 2009 19:23)

  • comment image

    bu isimde bir sevgilim olsa, durmadan oral seks yaparım...
    dilim uyuşsa devam ederim.
    (içimden geldi lan... itme kafamı.)


    (castro - 18 Kasım 2009 01:00)

  • comment image

    yaptıkları müzikten çok yayınladıkları ürün miktarıyla gündeme gelen grup. hani ayıptır, haksızlıktır diyeceğim, diyemiyorum. zira 2002 - 2006 yılları arasında yayınladıkları toplam ürün sayısı (splitler falan da dahil) 11 iken, 2007 ve sonrasında coşmuşlardır.

    2007 - 8 ürün,
    2008 - 14,
    2009 - 9.
    kaynak: (bkz: metal archives)
    bu rakamlara yeniden basımlar ve farklı çeşit plaklar falan dahil değildir. yani eksiksiz bir nadja diskografisi yapmayı şimdiden unutabilirsiniz.

    hal böyle olunca "2010'dan 16 gün geçirdik, nadja hala yeni albüm yayınlamadı" muhabbetleri yapılmasın da ne olsun.

    her şey bir yana, "ilk albümden sonra bozdu yea" geyiğine girmek istemiyorum ama debut albüm "touched", müzik okullarında drone - 101 niteliğinde okutulacak bir ders gibidir. aynı albümdeki "flowers of flesh" isimli şarkı ise "bu drone skini nasıl dinliyorsunuz?" sorusuna verilecek gözü yaşlı bir cevaptır. adamı feci üzer.


    (nate - 16 Ocak 2010 12:07)

  • comment image

    insani cagrisimlara kosturan andre breton kitabi.

    --- spoiler ---

    "kimim ben?"
    cumlesiyle baslar.

    ---
    spoiler ---

    bir kadin tanirsiniz..nadja gibi.sizin icin bir umuttur.adı gibi.gizemlidir. cekicidir. karsi konamaz bir sekilde sizi cagiriyordur kendine.
    esrarengiz gelir cunku pek bilinmez bir hali vardir ve hicbir zaman icin tam olarak kendisine hitap edebilip "ele geciremediginiz"dir.ona karsi hisleriniz sizi adeta buyuler ama durup durup kanayan, izi kalmis, bir yara gibidir.kelimenin *tam anlamiyla sefil diyebileceginiz yasaminizda bir vaat gibi gorunmekle birlikte icinizi bunaltan bir anidir da ayni zamanda.

    ....

    gunun birinde bu kadinin evine gidersiniz. zaten futursuzca snob damgasi yedigini bildiginiz bu kadinin hayatinda hatri sayilir bir yeri olan kitapligina, uygun anı yakalayip, gizlice goz gezdirirsiniz. raflari tararken gozunuze bu kitap carpar.nadja.iste tam da o anda ozdeslestiriverirsiniz nadja ile bu kadini.sonra kadin sizi,sizin kendi icinizdeki deyimiyle "yakalar" kitapligin onunde:
    - ehehe hangi kitaba bakiyordun?
    anlamsizca saklamaya calisirsiniz nadja'yi.sanki kadin kitabi elinizde gorse ayni baglantiyi kuracakmis gibi.
    -su ileri matematik kitaplarina bakiyordum.biliyorsun benim uzmanlik alanim ve bunlar bende yok.ilgimi cekti ve nereden buldugunu merak ediyordum.
    deyiverirsiniz.sacma sapan.
    bir sure boyle sacmaladiktan sonra konu degisir, guler eglenirsiniz.

    ....

    en tutkulu arayislardan birini temsil eder nadja.bazen can havliyle...

    --- spoiler ---

    alıntı:

    "güzellik ya sarsıcı olacak, ya da hiç olmayacak."

    ---
    spoiler ---


    (jean claude van damme - 6 Mayıs 2010 03:19)

  • comment image

    --- 4 ekim 1926 ---
    önemi yok. aşktı sadece, benim bildiğim anlamdaki aşktı -gizemli, mümkün olmayan, biricik, akıllara durgunluk veren, kuşku götürmeyen aşk-, yani, ancak her türlü deneyde olabildiği kadar kadarıyla aşk, burada mucizenin gerçekleşmesine olanak tanımış olan aşk.
    --- 12 ekim 1926 ---

    breton aşık olduğu kadının akıl hastanelerine düşmesi üzerine yalnızca nadja'yı yazabiliyor. breton bile. psikiyatriyi ve doktorları hedef alıyor, sonra da aşık olmadığı bir kadınla evleniyor. o hegel talkımı dizgi masrafına neden olmasının dışında bir başyapıtın oluşmasına zemin hazırlıyor yalnızca. bu breton sürrealizminin en acı yanıdır.

    nietzsche'den geliyor, eller eller eller eller:
    (bkz: sanatçının gerçeğe tahammülü yoktur)


    (wereyda - 16 Eylül 2010 03:25)

  • comment image

    "beni bir edebiyat nesnesi yaptın, ben gerçek bir kadın olmak isterdim."

    nadja'dan breton'a sitem.

    meali; sktirme gerceküstü dünyanı, gercek bi kadın olup sevişmek istiyorum.


    (curve - 16 Ocak 2011 11:59)

  • comment image

    badiou, “aşka övgü” kitabında nadja örneğini kullanarak ( bir yerde aşkı ele alış tarzlarını ayırırken bunun romantik bir anlayışa tekabül ettiğinden de bahseder) aşkın karşılaşmanın esriklik boyutundan öte şeyler içerdiğinden bahseder:

    örneğin, nadja belirsiz ve gizemli karşılaşmanın, sokağın köşesinde çılgınca bir aşka dönecek şeyin şiirselliğini çok güzel yansıtır. bu nokta hesapların tam karşıtıdır, katıksız karşılaşmadır. ama süre alanına, sonsuzluk boyutuna karışmaz gerçek anlamda. öte yandan, bazı felsefeciler sonsuzluğun an olduğunu ileri sürmüşlerdir. daha yunan düşüncesinde bile bu anlayışa rastlanır. sonsuzluğun tek boyutu andır onlara göre. öyle olsaydı, breton haklı çıkardı. elbette, mucizevi karşılaşma anı aşkın sonsuzluğunu vaat eder. ama ben daha az mucizevi, daha çok emek isteyen bir sonsuzluk anlayışı, demek ki nokta nokta, inatla oluşturulan zamansal sonsuzluğu, iki’nin deneyimini ileri sürüyorum. karşılaşma mucizesi diye bir şeyin var olduğunu kabul ediyorum, ama onun tek başına ele alınırsa, nokta nokta yaratılacak bir gerçekliğin emek isteyen bir oluşumuna yönlendirilmezse gerçeküstü şiirinden kaynaklandığını düşünüyorum. “emek isteyen” sözü burada olumlu anlamda anlaşılmalı. bir aşk çalışması vardır, yalnızca mucize değil. habire uğraşmak, uyanık olmak, hem kendiyle hem de ötekiyle birleşmek gerekir. düşünmek, hareket etmek, değiştirmek gerekir. o halde, evet, emeğin içkin ödülü mutluluk olur.


    (sinthome - 6 Eylül 2011 21:50)

  • comment image

    ilk basta hugo ve juliette drouet arasindaki "oranti" kavramindan bahseder breton. birbirine verdikleri cevaptaki anlayis ve seviyeyi yakalamada sakli bir oranti yani. breton'un da nadja'da buldugu sey iste bu orantidir:

    "everything that permits us to live another's life without ever desiring to obtain more from him than life gives, so that it is quite enough to see him move or be still, speak or be silent, wake or sleep, no longer existed for me, had never existed: this was only too certain. it could scarcely be otherwise, considering the world which was nadja's, where everything so rapidly assumed the appearance of a rise, a fall"

    ayrica love that must be foolproof diye breton'un bahsettigi sey yoktur bence, cunku insanlar istisnasiz fooldurlar.


    (tut - 15 Temmuz 2013 03:33)

  • comment image

    mizan'ın en beyaz sayısıydı. bir önceki sayının "ölü bir tarihten başka nedir ki paylaştığımız" olduğunu düşünürsek üçüncü sayıdaki bir değişiklik "nadja" vermiş olmalı onlara. arka kapakta "benim hala umudum var" şarkısının sözleri vardı. içeride kierkegaard, bataille, imam rabbani, gabriel marcel vardı. ama umutsuzluk tomurcuğu stig dagerman'ın "bir çocuğu öldürmek"i ile devam ediyordu. serkan ışın'ın "nolens volens yunus"u en güzel yazıydı.


    (nuri altuzer - 25 Kasım 2003 00:37)

  • comment image

    "varolduğuna göre ve varolmayı bir tek sen bildiğine göre bu kitabın varlığı pek gerekli değildi belki de." diyor kitapta breton nadja'ya hitaben. nasıl bir insandı bunları breton'a söyletebilen? bir insanın kafasında kolaylıkla belirebilecek bir imge değil nadja'nın imgesi. bir cıva akışkanlığı içindeki ruhuyla, bize görünmeyenin önünde durur nadja. vitrine konulmuş bir nesneymiş gibi inceler onu. gerçeğin gözlerini yitirmiştir o, düşlemin gözleriyle bakar dünyaya. aradığı nesnelerin görünen yüzünden ya da özlerden oluşan bir gerçek dünya değildir belli ki. bu durumda bizim ona hitaben söyleyeceğimiz herhangi bir sıfat boşlukta asılı kalmaya mahkum değil midir? oysa o son yıllarını yeterince anlamsız bir sıfatın ağırlığı altında, akıl hastanesinde geçirdi. en acı tarafı da bu bize anlatılan hikayenin. bunların hiç birine ihtiyacı yoktu onun. böyle de bir gerçeğin yanında, "nadja, sürreal bir varlık mıydı?" demek zor geliyor..
    buğulu bir elbisesi vardır onun ve artık geceleri karınca yuvalarının bekçiliğini yapar.


    (piggy in the mirror - 30 Haziran 2006 23:20)

Yorum Kaynak Link : nadja