Süre                : 1 Saat 55 dakika
Çıkış Tarihi     : 24 Ekim 2008 Cuma, Yapım Yılı : 2008
Türü                : Drama,Korku,Romantik
Ülke                : İsveç
Yapımcı          :  EFTI , Sandrew Metronome Distribution Sverige AB , Filmpool Nord
Yönetmen       : Tomas Alfredson (IMDB)(ekşi)
Senarist          : John Ajvide Lindqvist (IMDB)(ekşi),John Ajvide Lindqvist (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : KÃ¥re Hedebrant (IMDB)(ekşi), Lina Leandersson (IMDB)(ekşi), Per Ragnar (IMDB), Henrik Dahl (IMDB), Karin Bergquist (IMDB), Peter Carlberg (IMDB)(ekşi), Ika Nord (IMDB)(ekşi), Mikael Rahm (IMDB), Karl-Robert Lindgren (IMDB), Anders T. Peedu (IMDB), Pale Olofsson (IMDB), Cayetano Ruiz (IMDB), Patrik Rydmark (IMDB), Johan Sömnes (IMDB), Mikael Erhardsson (IMDB), Rasmus Luthander (IMDB), Sören Källstigen (IMDB), Malin Cederblad (IMDB), Berndt Östman (IMDB), Kajsa Linderholm (IMDB), Adam Stone (IMDB), Ingemar Raukola (IMDB), Kent Rishaug (IMDB), Linus Hanner (IMDB), Tom Ljungman (IMDB), Fredrik Ramel (IMDB), Christoffer Bohlin (IMDB), Julia Nilsson (IMDB), Elin Almén (IMDB), Bengt Bylund (IMDB), Bengt Lindström (IMDB), Susanne Ruben (IMDB), Elif Ceylan (IMDB), Libby Brien (IMDB), Robin De Lano (IMDB), Philip Hersh (IMDB), Jonas Kruse (IMDB), Lena Nilsson (IMDB)

Låt den rätte komma in (~ Gir kanima) ' Filminin Konusu :
Stockholm'de 1982 yılında geçen hikaye iki çocuk arasındaki sıradışı ilişkiyi anlatıyor. Alt sınıfın yaşadığı devasa binaların arasında bulunan karlar içinde bir parkta vakit geçiren Oskar, soğuktan etkilenmeyen, beyaz yüzlü ve gizemli Eli ile tanışır. İki çocuk yakınlaşırken, fonda aynı mahallede çeşitli cinayetlerin işlendiğini görürüz. Uzun süredir vampir olan Eli'nin kan ihtiyacı babası tarafından giderilmektedir. Fakat zamanla Eli'nin durumu iki çocuğun da başını belaya sokar... 2008'in en iyi filmleri arasında kabul edilen Let the Right One In, korkunç vampir filmleri ile sanat sinemasının çarpıcı bir karışımı. Görüntüleri, atmosferi ve bıçak sırtı romantik hikayesiyle unutulmaz bir çalışma.


Avrupa / 22
  • "twilight'i yilin en iyi filmi olarak niteleyenlerin feyz almayacaklari film."
  • "havuz sahnesinden sonra filmin içine girip, elimi eli'nin omzuna atıp, "anuna koyduk eli başkan!..." demek geldi içimden."




Facebook Yorumları
  • comment image

    kings of leon'un 2008'in en iyi şarkıları arasına yerleştirdiğim closer isimli o muhteşem şarkısı, bir vampirin aşkını anlatır ve hikaye ne kadar gerçektir bilmem ama caleb, bu şarkıyı kardeşiyle ettiği kavga sonrasında kafasını dağıtmak için izlediği bir vampir filminden (adını hatırlayamadım) etkilenerek yapar.

    işte o kadar farklı ve iyi işlenmiş bir vampir hikayesiydi ki izlediğim, filmin bazı sahnelerinde kafamın içinde bu güzelim şarkının çalmasını sağladı.

    --- spoiler ---

    ben eli'yi en başından erkek sandım. ''bir kız olmasaydım, yine de benden hoşlanır mıydın'' dediği anda aa bu kızmış galiba ya şaşkınlığı yaşarken, o anda bu cümleyi vampir olmasından dolayı söylediğini zannediyordum. çıplak olarak görüldüğü sahnede eli'nin gerçekte ne demek istediği anlaşıldığında, bu şüpheyi yaratması açısından eli'nin hem fiziksel özellikleri, hem de çok başarılı makyajıyla ne kadar doğru bir karakter olduğu ortaya çıkıyor.

    ayrıca eli'nin babası olarak görülen adam, eli'ye oskar gibi küçükken aşık olmuş bir adamdan başkası değildi. eli'nin adamla olan diyalogları, eli'ye bu gece o çocukla görüşmesen dedikten sonra elinin onun yüzünü okşaması, elinin doğum gününü hatırlamaması gibi şeyler bunu kanıtlıyor.

    ---
    spoiler ---

    ve son olarak, fazla aksiyona ve kanlı şiddete bulaşmayan, müthiş estetik bir film geneliyle ama, o sondaki havuz sahnesi yok mu, resmen bir dehanın işi.


    (antikpatik - 3 Ocak 2009 08:40)

  • comment image

    her yıl, bir veya birkaç film çok etkiler beni. lat den ratte komma in, her ne kadar 2008 yapımı olsa da, ben bu yıl izlediğim için, 2009’un ilk vuruş filmi.
    kuzeyin soğuğunu filmin her karesinde hissettim. battaniye altında izledim ama ellerim, ayaklarım uzun süre ısınmadı.

    vampir filmlerine özel bir merakım var. ancak bu filmi vampir filmi diyerek bu kategoriye sokmak çok büyük ayıp olur. hem dramı, hem de aşkı işleyişi kuvvetli. yan rollerin bile açmazlarına, dramlarına ayrı ayrı dokunulmuş. çok detaya girilmemiş ama şöyle bir kenarından geçmeleri de yetmiş.

    çocuklar, kendi dünyalarında çok acımasız olabiliyorlar. kendilerinden farklı olanı, ya da güçlerinin yettiklerini aforoz etmek gibi törpülenmemiş bir yanları var. oskar ise 12 yaşına sıkışmış bir yetişkin edasıyla, her şeyi anlamaya çalışıyor. ve olması gereken yaşa, madden belli bir yaşa ve bedene hapsolmuş eli tarafından getiriliyor. eli, içinde saklı olan vahşiliği elinden geldiğince saklayarak yaklaşıyor oskar’a. hem kendini hem o’nu koruyup, kurtarmak gibi bir emeli var. (ya da filmin içinde gizlenen başka bir sebebi)

    tüm bunları, karla kaplı bir kasabada, küçücük çocuklar üstünden izlemek doyumsuzdu. bu kadar sade ve güzel bir öyküyü, bu kadar incelikle işlemek de takdire şayan bir başarı. daha önceki işlerini pek bilmesem de (sanırım çocukların ilk sinema işleri), yönetmen tomas alfredson, oskarrolündeki kare hedebrant ve eli rolündeki lina leandersson ’ın hakkını vermek gerek.
    buz gibi kuzey kokan, vampirle süslenmiş, bir aşk filmi lat den ratte komma in. en nefisinden.

    --- spoiler ---
    eli’nin gece hastaneye gelip ziyaret etmek istediği hastanın oda numarasını ve katını öğrendikten sonra dışarı çıktığı bir sahne vardır. gece karanlığında, her yer karlıyken yalınayak girdiği hastaneden çıkar. hemşire merak edip peşinden gider ve hastanenin dışardan genel bir görüntüsünü görürüz. o anda duvarda yürüyen şey nefesimi kesti. vampirlerin böyle bir özelliği varmış. kanımı dondurdu.
    havuz sahnesine hiçbir şey demiyorum zaten.
    ---
    spoiler ---


    (pul - 21 Ocak 2009 16:43)

  • comment image

    atmosferinden midir, insanların fiziksel benzerliğinden midir bilmem ama, bir sigur ros klibi tadı bıraktı damağımda. pek güzel, pek leziz...

    --- spoiler ---

    filmin sonundaki tren sahnesinde, kutu içindeki eli ile oskar arasında geçen mors kodlaması "p-u-s-s" imiş. ki bu da "small kiss *" demekmiş. pek sevimi.

    bu arada, eli'nin hadım edildiğini (ya da öyle bir şeyler işte) anlamayan bir ben varım herhalde. hiç aklıma gelmedi açıkçası. oskar'ın pıtı görme heyecanı sanmıştım halbuki..

    ---
    spoiler ---


    (nevrotik pollyanna - 15 Mart 2009 02:58)

  • comment image

    filmi ankara film festivali bünyesinde izledim ve şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, 2008' in en iyi filmlerinden biri ve gerçekten; nosferatu, dracula(1931-58-92), hunger, near dark gibi mükemmel vampir filmlerinin yanında minimal yapısıyla hiç sırıtmıyor. hatta türü güncellemesi de cabası( hangi vampir filminde vampirin izinsiz bir yere girdiğinde ne olduğunu gördük?)...

    --- spoiler ---

    oskar' ın cinayetlere olan merakı onu bir seri katil yapar mı bilmem ama, seri katil profillerine uyan değişik bir havası vardı çocugun(babası alkolik veya gay de olabilir). şiddeti ilk öğrendiği zaman duyduğu haz, daha sonra eli ile bir muhabbetlerinde; "yapabilseydin yapardın dimi oskar tarzı" diyaloglar, oskar' ın domuz ciyakla işte böyle deyişi bu tezi biraz olsun destekliyor. eli' nin yanındaki eski ex aşkı da tuzu biberi bu tezin. ilginç olan ise vampir-katil ikileminde, birinin bu işi zorunluluktan, diğerinin ise zevk alarak yapıyor olması. böylelikle mükemmel bir harmoni çıkıyor ortaya çıkmasına ama ne kadar klişe olursa olsun neden insan öldürülür ve bunun ne amacı vardır sorusu beyinlere dahice kazınıyor(bunu yaparken, insanlığın yarattığı bir mit olan vampir kavramının kullanılması ve genelde kötü olarak gösterilen bu yaratıkların aslında insanlardan daha kötü olmaması bir o kadar da manidar.)

    ha daha önce işlenmedi mi bu vampir, iyi-kötü olayı, evet işlendi. hatta en bariz şekilde,interview with the vampire filminde işlendi, ama bu kadar minimal, bu kadar güzel işlenmedi kanımca.

    ---
    spoiler ---

    son olarak çocuk oyunculara şapka çıkarmak istiyorum...


    (xcays - 15 Mart 2009 21:34)

  • comment image

    20. ankara film festivali dahilinde görme fırsatı bulduğum, farklı türleri biraraya getirmeyi başarmış film. film noir, korku, gerilim, drama vs. açıkcası ben bir vampir hikayesi olduğunu bilmeden gittim ve böylesi çok daha hoş oldu. çünkü kafamda oluşan soru işareti filmin seyrinin vakum etikisi yapmasına neden oldu, filmin nereye varacağını merak ederken, finali hikyenin en başarılı kısmı çıktı.

    --- spoiler ---
    eli'nin babası olan adamın hikayesini dair ipucuyu da finalde bulmak mümkün oldu. hi
    ---
    spoiler ---

    ondskan'da da işlenen "şiddete mecbur kalmak" yine çocuklar üzerinden ve bir vampir hikayesiyle sürdürülünce etkisi çok büyük olmuş. tabii burda yönetmeni ve çocuk oyuncuların hakkını teslim etmek gerekiyor. filmin atmosferi filmin farklı yönlerini seyirciye hissettirmeden harmanlamayı başarmış ve de özellikle eli rolündeki lina leandersson sinema tarihinin en iyi vampir oyuncusu olmuş.

    --- spoiler ---

    eli ise alışıldık vampir karakterlerinden biraz farklı. özellikle kişilik olarak. sinema tarihinde vampirler güç, iktidar, zenginlik ve şatafat içerisinde gösterirlerken bizim vampirimizin tek derdi hayatta kalmak ve bunun için gerekli olan kan. filmde, bence seyircinin anlaması beklenilen şey eli'nin aşık edici büyüsüydü.film bize vampirlere dair özellikleri teker teker gösterirken arka planda sürekli olarak onların aşık edebilme/büyüleme gücünü anlatıyor. bu yüzden artık kendisine gerekli olan kanı temin etmekte zorlanan babasının yani önceki aşığının zamanı dolmak üzeredir ve bu yüzden oskar gibi bir çocuk onun gelecekteki yerini alabilir. yetişkin birisini tercih etmemesi çok anlaşılabilir bir durum kaldı ki öünde hem yaşıtı hem yalnız hem de arkadaşları tarafından taciz edilen oskar vardır. seçim mükemmeldir.

    ---
    spoiler ---

    -


    (guve - 22 Mart 2009 18:15)

  • comment image

    --- spoiler ---

    bence eli hiç de masum değil. yaşayabilmek için kendisine bir insan bulmak zorunda ve bu insanı bulabilmek için türlü numaralar çeviriyor.
    eli'nin oscar'la ilk karşılaşmasını hatırlayalım mesela: babası diye geçen herif cinayetinde başarısız oluyor ve eli bunun üzerine sinir krizi geçirerek fırça kaydıktan sonraki sahnede oscar'la tanışıyorlar. aslında eli pragmatist takılıyor ama hapsolduğu vücut ve 12 yaşında olması nedeniyle pragmatizmle çocuk duygusallığı arasında gelgitler yaşıyor. bunun sonucunda çocuksu bir aşkla bağladığı ve biraz da bağlandığı hizmetkar ve aşıklarını çocuk yaşta kandırıp onları ömür boyu da yanından ayırmamayı başarıyor. oscar'ın selefi olan adamın mantığına bakar mısınız: adam yakalanacağını anladığı anda yüzüne asit döktü ki asitin yarısından fazlası dökülmüştü eğer tamamı dolu olsaydı kesinlikle ölecekti. mantığa dikkat ettiniz mi: aynı bir intihar görevi ve bir intihar komandosuyla karşı karşıyayız. tıpkı akılları yıkanmış teröristlere ihtiyacı olan terör örgütleri gibi eli'nin de oscarlara ihtiyacı var. zaten ismiyle müsemma bir film doğru kişiyi yaşam döngüne dahil et ve kullan.

    ---
    spoiler ---


    (maytere - 19 Ocak 2010 06:45)

  • comment image

    --- spoiler ---
    eli film boyunca "i am not a girl" dedi, vampirliğine verdik. yani dedim ki ben de vampir olsam, bana aşık küçük bir çıcığa ay em nat e görl derim herhalde, vampir olduğumu lak diye söylemek yerine. meğer hakikaten kız değilmiş, hadım edilmiş oğlan çocuğuymuş, kızı ciddiye almamız gerekiyormuş. bu da kukusunu gördüğümüz 5 saniyelik sahnede bize "açıkça" söyleniyormuş, kitapta da varmış, ayrıca yönetmen doğrulamış.

    iyi de güzel kardeşim, ben film seyrediyorum. mecbur muyum kitabı okumuş olmaya? o 5 saniyede olan biteni de kuku gören 12 lik veletin heyecanı sandım, yara izini yakalayamadım. eee nolcak şimdi? bu kadar önemli bir noktayı kaçırmış oluyorum. ne demek yönetmen doğruladı? filmde kaçırdığımız detayları yönetmen mi anlatacak bize, olur mu öyle şey yahu?

    buna kızdım ben bu filmde.

    bir de çocuğun babasının ve diğer adamın sahnesine kızdım. noluyor lan, bunlar çocuğu aralarına alıp orci mi yapacaklar dedirtti bana o sahne. meğer neymiş? yine "kitaptan bildiğimiz kadarıyla" adam alkolikmiş de, o gelen de içki arkadaşıymış da... anlaşılmıyor arkadaşım bunlar, o sahneden. filmle ilgili yorumları okumadan da yakalayabilmek isterim ben bu önemli detayları sonuçta. ama o sahnenin bana verdiği his, bir sapkınlık olduğu hissi... alkolizm filan değil. ayıptır ama. bak buna da kızdım.

    bunun dışında, eli'ye kızdım. eli'nin masumiyetine bir saniye olsun inanmadığımdan, bu filmi iki küçük çocuğun engel tanımayan, sevimli/karanlık, masum ilişkisi gibi göremedim hiç. baya manipulative bitch tabir edilen bir kızımız/oğlanımız/vampirimiz zira eli. bir kere en başta, hakan isimli ezik ve mutsuz amca avlanma konusunda başarısızlığa uğradığında, eli gelip hiç de 12 yaşındaki bir kız çocuğuna yakışmayacak bir çirkeflikle adamın ağzına sıçıyor. ulan nankör velet, adam senin için ava çıkıyor, sen adamı dövüyorsun.

    yani bir an dedim acaba bu amcanın bir suçu mu var, ondan mı 12lik bir veletin her dediğine he diyor, suçluluk duygusundan mı yani, acaba kendisi mi bu kızın vampir olmasına sebep oldu filan. yok anacım, adam meğer kızın zamanında düşürdüklerinden biriymiş, aşıkmış, seviyormuş. eli denen, çok afedersiniz, küçük ırıspı da adamı kullanıyor. buna mı sempati duyalım? buna mı güvenelim?

    muhtemelen hakan da 12 yaşındayken, oskara yaptığı triplerin aynını buna da yaptı oysa ki eli... aşksa, hakan kıza aşık tamam, kız ona aşık mı? yok. 12 yaşında avlamış bunu, ondan sonra da gerek ağzına sıçmak, gerek gözünün önünde başkasıyla fingirdemek, gerek bir gün sevimlilik yapmamak... eli, adam kendini öldürene kadar bir nevi kanını içmiş, yalan mı?

    sonra sen nereden baksan 40 senedir yanında olan kölen, yüzüne kezzap döktüğünde uğrunda, gidip ona ötenazi uyguladıktan sonra, bir damla gözyaşı da mı dökmezsin? akşamında bir yas tutmak yerine, yeni sevgilinle fingirdemeye mi koşarsın? hadi be. bu kız bildiğin kötü ve mesele aşk filan değil, kendine yeni bir köle almak. oscar da uygun aday, hem aile ilişkileri kötü, hem şiddete meyilli, hem arkadaşı yok, hem ezik... eh sen de gelip, bunu kötü çocukların elinden kurtardın, artık sana sonsuz bir vefa duyacak di mi eli?

    eli denen vampirin taktikleri başta da belli. yazık, acınacak bir pozisyonda yardım istiyor, yardıma geleni de öldürüyor. budur eli. "acıma acınacak hale düşersin" kızı. 12 yaşının masumiyetini, sevimliliğini, acınası bakışlarını insanları öldürmek için kullanan, herkesi parmağında oynatan, manipülatif bir karakter. dürüst değil, delikanlı değil. bu kızı al, aynı karakterle 30 yaşında bir dilber vampir yap, hiç kimse masumiyet filan demezdi bak. ama çocuk ya, izleyici de aynı şekilde kanıyor bu kıza ve belki de bu yüzden interaktif bir film diyebiliriz. izleyen herkes hakan, herkes oscar çünkü. yani aslında o kadar belli ki o eli denen kızın, sevgisiz ve menfaatçi bir şey olduğu, kendi pis işlerle uğraşmak istemediğinden kendine maşa tuttuğu... ama kanıyor işte insanlar kızın mutsuzluğuna, acıklı bakışlarına.

    hiç ama hiç sempati duymadım. hiç sevmedim kızı. o yüzden de başından beri aşk hikayesi olarak değil, küçük bir çocuğu ağına düşüren bir femme fatale'in hikayesi olarak izledim bu filmi.

    filmi sevdim mi? bilmiyorum. fena değil ama abartıldığı kadar da iyi bulmadım. yukarıda bahsettiğim detayların net verilmemesi, ancak kitabı okuyanların anlayacak olması canımı sıktı. filmin genel tonunu sinsi buldum bu yüzden, her anlamda.

    yine de hollywood el atmasın isterim tabii. ama çok geç sanırım. ayrıca çok beğenilen bir filmi sizler kadar beğenmedim diye beni kötülemenizden de bıktım usandım heee. hiçbir şeyi sorgulayamayacak mıyız canım?
    ---
    spoiler ---


    (tinca - 11 Temmuz 2010 15:32)

  • comment image

    insanların yıllardır ağır işlenen ve psikolojik derinlik içeren filmleri açıkça sevmedikleri halde neden kafalarına silah dayanmış gibi izleyip sonra da gelip buraya bok gibi film yazdıklarını hiç bir zaman anlamadım. arada uzaklara bakılan sanat filmi seviyesine de iniyor bu muhabbet. siz film yavaş demekten bıkmadıkça biz de izlemekten bıkmayacaz kardeşim. herif buz gibi işlemiş, iliklerine işliyor konu. bu konu tam da böyle işlenirdi. izlediğini azıcık yorumlayabilse çocuğun filmde hor görülmesinin seyirciye ajitasyon olması için konan bir klişe değil de zaten filmin(haliyle kitabın) konusu olan bullying kavramı olduğunu anlayacak. senaryoda detay beğenmeyip anlatımı zayıf yaftası yapıştırmak da harika.

    hayatınızdan iki saat çalar izlemeyin. sağol kardeşim o kadar iyi tasvir etmişsin ki yapısal olarak parçalandım.

    tanım : vampir genre'sinin mihenktaşlarından, tomas alfredson gibi bir dehanın ortaya çıkmasını sağlayan değerli bir film.


    (nine hilario - 21 Ekim 2014 02:09)

Yorum Kaynak Link : lat den ratte komma in