Chacun cherche son chat (~ Herkes Kendi Kedisini Arar) ' Filminin Konusu : Chloe sık sık tatile çıkan genç bir kadındır. Tatile giderken kedisini Madame Renee'ye bırakır. Fakat herzamankinden değişik olarak bu kez madaame Renee kediyi kaybeder. Genç kadın kediisini aramak için çevrede dolaşmaya başlar. Bu dolaşma kısa zamanda Parisin büyük bir bölümünü ve yaşayan insanları incelemeye dönüşecektir. Berlin Film Festivalinde 'Uluslararası eleştirmenler birliği ödülü' (FIPRESCI) aldı.
Ödüller :
Un air de famille(1996)(7,6-4079)
On connaît la chanson(1997)(7,3-3653)
Le péril jeune(1995)(7,3-2546)
L'auberge espagnole(2002)(7,3-39760)
Cuisine et dépendances(1993)(7,2-1206)
Les poupées russes(2005)(7,0-18257)
Casse-tête chinois(2013)(7,0-12122)
Paris(2008)(6,9-11051)
L'arnacoeur(2010)(6,8-23716)
Ni pour, ni contre (bien au contraire)(2003)(6,5-1711)
Riens du tout(1992)(6,4-601)
Peut-être(1999)(5,8-1456)
jeneriğiyle rengarenk başlayan film, hikayeye de bodoslama giriyor. bir kız var, kedisi kayboluyor. ilk yarım saat sadece kedi aramakla geçse de daha önce bahsedildiği gibi aslolan kediyi bulmak değil. bundan dolayı ilk yarım saat gereksiz gibi gözükse de aslında bu zaman diliminde yönetmen yaşlı ve yalnız kadınları çok iyi yansıtıyor, belki de chloe böyle bir geleceğe 'isyan' ediyor film boyu. aşkını arıyor; sevişebileceğini değil, sevebileceğini arıyor. ayrıca isyan dediysek de yapmacık herhangi bir durum yok filmde, her şey alabildiğine doğal gelişiyor. ancak iyi kurgu sayesinde film sıkıcı olmamayı başarıyor zira yönetmen vurgulamak istediği noktaları anlatırken ritmini çok iyi ayarlıyor. misal tatil her şeyin fitilini ateşlese de, tatil sahnesi 2 saniye sürüyor.finalde sahit olduğumuz, insanı bilinmezliğe doğru koşturan o duyguyaysa farklı bir fransız filminden aşinayız; (bkz: mauvais sang)netice olarak naif ama 'iyi'liğini bu naifliğinden ve doğallığından alan bir film.
(shocktheworld - 3 Eylül 2008 16:25)
hayal meyal hatırladığım ama pek güzel bir şekilde yadettiğim film.. kedisini arayan kızın pek fiyakalı, siyah rugan, erkek ayakkabıları vardı, film boyunca ayaklarına bakmaktan kendimi alamamıştım.. sonra efendime söyliyim kızın kedisinin adı da "mırmır" veyahut "gırgır" gibi birşeydi, film boyunca etrafta mırmırrr diye seslenen insanlarla ortalık şenlenmişti, nitekim şen bir filmdi kendisi.. sonu da tatlı, hüzünlü, ortaya karışık bir şekilde bitmişti.. kız komşu oğlana aşıklanmış, ama oğlan taşınmak zorunda kalmıştı vs..
(charlottesometimes - 24 Temmuz 2002 00:00)
"ne ararken ne bulunabilecegi" hakkında bir film...(asiri enerjik oldugunuz ya da dikkatinizi toplamakta zorlandıgınız bir günde seyretmemenizi öneririm çünkü hersey duraganlıgın içindeki kıpırtılarla ilgili...)
(benzin - 18 Ağustos 2002 23:03)
su siralar kadıkoy'de sinema tek'te oynayan film...
(gazolin - 22 Ağustos 2002 23:27)
film boyunca sözde grigri adlı kedisini arayan, özde kendini bulmaya çalışan, tamamlanmayı isteyen chloé adlı kızın hikayesi. hem oyuncu kadrosundaki yaşlı insanların tatlılığıyla, hem fransa sokaklarını bu denli sık göstermesiyle ve diyaloglarıyla hem de birbiri ardına gelişen olaylarıyla kısacası tamamı ile iç ısıtacak, huzur verecek bir film.edit: imla.
(damn - 18 Şubat 2009 09:09)
bir cedric klapisch filmidir, 'herkes kendi kedisini arar'. adı gibi güzel filmdir.chloe (garance clavel) paris bastille'de yaşayan, hayatını oda arkadaşı michel'in yoğun seks hayatına ister istemez kulak ve göz misafiri olmak, birbirinden mankafa dizaynır ve moda editörlerinin çalıştığı dandik bir fotoğraf stüdyosunda makyözlük yapmak ve siyah kadife kedisi gris-gris arasında gelişigüzelce bölüştürmüş, amelie-öncesi hafif tertip asosyal ve sevimli bir kızımızdır. gündüzleri sevgililerini ilan yoluyla bulmuş manken irisi naf naf kızlarıyla tebelleş olmakta, öğlenlerini bastille'in bakımsız pause cafe'sinde mahallenin işsiz güçsüz göçmenleri, yaşlıları ve delileriyle, akşamlarını da bolca kedisi ve arada dışarı çıktığında gittiği barda kendisine askıntı olanlar, sokakta dansçıları seyreden kalabalıkla geçirmektedir.chloe üç yıl sonra ilk kez tatile çıkmaya özenir, fakat kedisi ayakbağıdır. oda arkadaşı michel gris-gris'yle ilgilenemeyeceğini peşinen söyler - faal bir gece hayatı vardır. son çare üst kat komşusu madame renee'den rica edilir ve bir çöp evde altı kedisi, muhtelif köpeğiyle yaşayan otistik yaşlı renee 'biri eksik, biri fazla' diyerek kabul eder. chloe'nin tatili denize bir kez başını sokup çıkarmasıyla geçiştirilmiştir; belli ki kısa ve umulduğundan tatsız geçmiştir. döndüğünde renee, gris-gris'nin mutfak penceresinden kaçtığını söyler. chloe yıkılır ve çevreyi seferber ederek gris-gris'yi aramaya başlarlar. chloe birden işsizgüçsüzhabiretelefonaçanvekediarayankonkencikadınlar sürüsünün ortasında bulur kendini. sabah sabah seda sayan'ın müdavimleri ve atatürkçü düşünce derneği tipi yaşlı kadın arası şeyler olan bu yaşlı kadınlar chloe'nin hayatına musallat olurlar; 'yardım ediyoruz biz' hevesiyle zaman çalarlar, oyalarlar. boş, biteviye ve bitimsizdirler. tıpkı civardaki kazı, enkaz çalışmaları gibi. şehirde bir mukavemet vardır. eski binalar yıkılmakta, çukurlar kazılmakta fakat yerine yenisi konmamaktadır. bu sürüncemede kalmışlık chloe'nin hayatına kedisinin bir türlü bulunamaması, bulunamadığı gibi hayatının yaşlıkonkencibisküviveçaylabeslenenyaşlıkadınlar sürüsü tarafından hacamat edilmesi olarak yansır. ha bir de djamel (zinedine soualem) vardır. mahallenin delisi formunda dolanan bu insan, chloe'ye gris-gris'yi bulmasında yardımcı olmaya kalkışır. damdan düşmesine ramak kalır, chloe'yi öpmeye kalkar - sevimlidir ama tam bir başbelasıdır. chloe filmin sonunda kedisini madame renee'nin mutfağında, ocağın arkasına sıkışmış halde bulur. arada arkadaşlarının ağır tahrikiyle gece alemlerine dalar, batar çıkar. ağır metan gazı yüklemesiyle kendini baterist bir rasta'nın (romain duris) yatağına atar, ressam benoit ilgisini çeker, michel'in erkekarkadaşıyla kraker yerler filan. naif. hem de nasıl.naif ve bakımsız. amelie'de varolan stil üslupçuluğunun binde biri yoktur bu filmde. küçük hayatlar ama gözle görülmez lüks durumları hiç yoktur. chloe ve çevresi gayet bariz bir zavallılık, fakirlik, bu durumdan hoşnutluk, hatta dejenerasyon içinde yaşamaktadırlar - ki harikadır.bir sedrebekilik, yavaşlık ve yavanlık eser filmde. chloe ne hayatının dersini alır, ne insanlara ümit satar, ne mavi boncuk dağıtır, ne de ötesi. chloe, yabancı düşmanlığı almış başını yürümüş, şehir planlamacılığının içine edilmiş kokoz bir paris'in ortasında yalnız ve halinden -orta karar- memnundur. yeter ki kedisi olsundur. film sadedildir ama sade suya tirid hiç değildir.filmin sonunda chloe'ye ani bir apar gelir ve portishead'in glory box'ı eşliğinde koşmaya başlar. koşar. koşar.
(velouria - 17 Ekim 2002 09:02)
'bulduklarımız, umduklarımızdan daha iyi olabilir' i anlatan güzel bir film.
(ellcrys - 16 Kasım 2002 22:48)
verdiği mesajın yanısıra, sıkı başka bir fransız filmi. filmdeki tek iyi şey portishead çalmasıydı.
(loveandpoison - 9 Ocak 2003 00:12)
baş karakteriyle (garance clavel - http://www.imdb.com/name/nm0165401/?ref_=tt_cl_t1) bana purplehazei hatırlatan film. müzikleri bir hoş ayol: http://www.imdb.com/…856/soundtrack?ref_=tt_trv_snd(bkz: j'veux du soleil) http://www.youtube.com/watch?v=3ustc_jw4xu(bkz: mona ki ngi xica)(bkz: give me a reason to love you) http://www.youtube.com/watch?v=6jnawmr4xmikoşa koşa burdan lola'ya da gidebilir bakınız... (bkz: lola rennt)
(daphne - 24 Ağustos 2014 12:08)
okulda * fransızca dersinde izlediğim film. henüz hazırlık sınıfında olmam sebebiyle dialogların yüzde 70'ini anlayamamıştım. yazık olmuştu filme. şimdi izlesem muhtemelen aynı şey olacak. yine de şirin bir filmdi. nitekim bildik anlamda aksiyon yoktu ancak mimikler o kadar güzeldi ki insan dinamizmi oyuncuların yüzünde yakalıyordu.
(martenit - 23 Temmuz 2005 19:47)
Yorum Kaynak Link : chacun cherche son chat