Süre                : 2 Saat 47 dakika
Çıkış Tarihi     : 14 Mart 2003 Cuma, Yapım Yılı : 2003
Türü                : Cinayet,Drama
Taglar             : gangster,New York City,Siyasi yolsuzluk,Kasap,işkence
Ülke                : ABD,İtalya
Yapımcı          :  Miramax , Initial Entertainment Group (IEG) , Alberto Grimaldi Productions
Yönetmen       : Martin Scorsese (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Jay Cocks (IMDB)(ekşi),Jay Cocks (IMDB)(ekşi),Steven Zaillian (IMDB)(ekşi),Kenneth Lonergan (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Leonardo DiCaprio (IMDB)(ekşi), Daniel Day-Lewis (IMDB), Cameron Diaz (IMDB), Jim Broadbent (IMDB)(ekşi), John C. Reilly (IMDB)(ekşi), Henry Thomas (IMDB)(ekşi), Liam Neeson (IMDB)(ekşi), Brendan Gleeson (IMDB)(ekşi), Gary Lewis (IMDB), Stephen Graham (IMDB), Eddie Marsan (IMDB), Alec McCowen (IMDB), David Hemmings (IMDB), Lawrence Gilliard Jr. (IMDB), Cara Seymour (IMDB), Roger Ashton-Griffiths (IMDB), Rab Affleck (IMDB), Nick Bartlett (IMDB), Robert Goodman (IMDB), Tim Pigott-Smith (IMDB), Ilaria D'Elia (IMDB), Ford Kiernan (IMDB), Dominiquie Vandenberg (IMDB), Sean Gilder (IMDB), Richard Strange (IMDB), David Bamber (IMDB), Barbara Bouchet (IMDB), Michael Byrne (IMDB), John Sessions (IMDB), Flaminia Fegarotti (IMDB), Eliane Chappuis (IMDB), Kathy Shao-Lin Lee (IMDB), Gerry Robert Byrne (IMDB), Tim Faraday (IMDB), Sean McGinley (IMDB), Ian Pirie (IMDB), Leo Burmester (IMDB), Bill Murdoch (IMDB), Blaise Corrigan (IMDB), Lucas Di Medio (IMDB) >>devamı>>

Gangs of New York ' Filminin Konusu :
1800'lü yılların ortalarında Amerika'nın Manhattan eyaletinin kenar mahallerinde yaşayan iki çete arasında şiddetli bir savaş hüküm sürmektedir. Bir yanda Amerika'nın yerlilerinden oluşan bir grup, diğer tarafta ise bu bölgeye sonradan göç etmiş olan İrlandalı katoliklerin oluşturduğu topluluk. Yerliler Bill the Butcher isimli acımasız bir lider tarafından yönetilmekte, İrlandalı göçmenlerin başında ise Dead Rabbits isimli bir lider bulunmaktadır. Aralarında başlayan kanlı savaş sırasında İrlanda çetesinin lideri öldürülür ve oğlu Amsterdam Vallon da babasının ölümüne bizzat tanık olur. Amsterdam, hem babasının katilinden intikam almak hem de şehrin hakimiyetini ele geçirmek için harekete geçmek zorundadır. Usta yönetmen Martin Scorsese imzalı film, özellikle dev isimlerden oluşan oyuncu kadrosuyla dikkat çekiyor.

Ödüller      :

Golden Globes:Golden Globe-Best Director - Motion Picture, Golden Globe-Best Original Song - Motion Picture


  • ""that document makes you a citizen, and this one makes you a private in the union army. now get out there and serve your country. ""
  • "daniel day lewis abimizin tip olarak hüseyin baradan'ı andırdığı filmdir ve bu açıdan kıymetlidir."
  • "tv başından kalkan babanın " öldüren öldürene, ama niye öldürüyolar hiç bişey anlamadım" diyerek yorumladığı film"
  • "(bkz: shimmy she wobble)"
  • "sürükleyici, güzel bir film.. müzikleriyle de etkileyici..aslında özeti; ''seçimi oy pusulaları belirlemez, sayımı yapanlar belirler.''"




Facebook Yorumları
  • comment image

    daniel day lewis'in her zamanki gibi oyunculuğunu konuşturduğu film.

    ayrıca "remember the first rule of politics. the ballots don’t make the results, the counters make the results. the counters. keep counting" gibi güzel bir repliğe sahiptir.


    (dead smile - 22 Haziran 2010 21:07)

  • comment image

    sam amca'nın kasap bill* karakteriyle adeta dile geldiği film. özellikle şu replikle:

    --- spoiler ---

    bu kadar uzun süre nasıl hayatta kalabildim biliyor musun?
    bunca yıl?

    korku...
    korkunç gösteriler sahneleyerek...
    biri benden çalarsa, ellerini keserim.
    beni rencide ederse, dilini keserim.
    bana kafa tutarsa, kafasını kesip bir mızrağa geçiririm.
    ...ve sokaklardaki herkes görebilsin diye olabildiğince yükseğe kaldırırım.
    işlerin yolunda gitmesini sağlayan budur: korku...

    ---
    spoiler ---


    (ben bilmem moderator bilir - 18 Aralık 2010 23:07)

  • comment image

    tv başından kalkan babanın " öldüren öldürene, ama niye öldürüyolar hiç bişey anlamadım" diyerek yorumladığı film


    (ucrubukle - 2 Ocak 2011 01:15)

  • comment image

    daniel day lewis bes yildir herhangi bir filmde oynamamanin verdigi gazla filmi kaptirip goturuyor, leonardo di caprio senden korkan senin gibi olsun denilmeyi hakeden caydiricilikta bir karakter, cameron diaz da "yoklugun varligin bir" dedirtiyor. irlanda aksanlari dokuluyor (dokulmeyenlerinkini anlamak biraz zorlayabilir). ama film ihtisamli mi ihtisamli, o ayri. scorsese* yine cetelerin epik hayatini anlatmis. anlatmis anlatmasina da, ne yazik ki butun tarihleri ve olaylari birbirine sokmus. ayrica yukarida adi gecen miramax patronu weinberg efendi ile de kapistiklari icin dort saat olmasi gereken film 168 dakikada bitiyor. oyle olunca da belli seyler inanilmaz bir hizla olup bitiyor. dvd surumu cikarsa izleriz scorsese'nin yorumunu.


    (sven korner - 20 Ocak 2003 19:18)

  • comment image

    hakkinda duydugum bir suru negatif elestiriyi, "scorsese bitmis, tukenmis" yorumlarini yan cebe koyup, hayalkirikligina ugrama beklentisiyle (nasil bir beklenti oluyor bu? misal hayal kirikligina ugramasam beklentim cikmadi diye hayal kirikligi yasar miyim?) girip izledigim film.
    eh, tamam. film kusursuz degil, hatta epeyce kusurlu. cogu karakter tek boyutlu, olaylarin gidisati cogu zaman karman corman ve bazen sebepsiz. scorsese gibi, tikir tikir isleyen saat misali filmler ceken bir yonetmenden beklenmez. ama bu kusurlar, soylentiye gore buyuukce bir bolumu yapimcilar tarafindan kesilip bicilmis ve scorsese'nin gercek vizyonunu yansitmayan bir versiyondan beklenmeyecek kusurlar degil.

    ben onlara dikkat etmedim, daha baska, daha "scorsese" seylere dikkat ettim film boyu. mesela, bu dogranmis versiyonda bile, cektigi onca siddet dolu (raging bull, taxi driver, goodfellas, mean streets, casino... say say bitmez) filmin ardindan, scorsese'nin hala filmden boylesine elektrik ve siddet yuklu, neredeyse perdeyi yirtan bir enerji cikarabilmesine, boyle sanki her an patlayacakmis gibi duran bomba benzeri filmler cekebilmesine sasmamak mumkunat dahili degil. acikca soyleyeyim, scorsese'nin en kotu filmindeki ufacik bir plani, yeni nesil yildiz yonetmen adayi binbir ibisin (misal gaspar noe?) butun bir filmografisine tercih ederim. tamam soyledigim gibi kimisi ufak kimisi iri bazi arizalara sahip bir film gangs of new york, ama sokak kavgasi sahneleri; leo ile cameron diaz'in opusme sahnesi (veya leo'nun keltos herifle kavgaya tutusmadan onceki diyalogu sahnesi), ve mukemmel daniel day lewis'in perdede gorundugu her sahne ile, tam anlamiyla bir scorsese filmi; ve en azindan benim kendi adima casino'dan beri cok ozledigim o scorsese enerjisini tum film boyunca diken ustunde otururmuscasina hissettiren, daha ekranin acilip ilk planin gorukmesiyle birlikte kimin filmini izledigimi kafama dank ettiren bir film idi. eger olaki filmin directors cut'i yayinlansin ve scorsese'nin gercek filmi ortaya ciksin, izleyecegimizin nasil bir basyapit olacagini hayal bile edemiyorum. ve bu minvalde, filmin bu sene boyunca izledigim (hatta ne bu senesi? ben en son moulin rouge'dan beri, sinemada hicbir filmden bu kadar haz aldigimi hatirlamiyorum) en iyi film oldugunu soylemeliyim.

    bitirmeden once, kanimca tek boyutlu karakterlerine ragmen filmdeki oyuncularin cogunun kariyerlerinin zirvesinde performanslar sergilemesine dumur oldugumu belirteyim. hem cameron diaz, hem leonardo (ki o cok super performanslar sergilediydi baska filmlerde de, ama burada da cok cok iyi oynamis) harika, ama tabii esas yildiz, "yeni mesih benim!" diye ortaya ciksa hemen pesinden kosturacagim daniel day lewis. ancak al pacino'nun en siddetli kimi rollerinde gorulebilen (misal scarface) bir karizma yayiyor lewis filme. (hic zannetmiyorum ama...) bu film scorsese filmografisinin dev filmleri arasinda pek mutevazi bir yere sikisip kalsa bile, daniel day lewis'i izleyenler, bill the butcher'i sinema tarihinin unutulmaz karakterlerinden biri olarak, don corleone'lerin, tony montana'larin, travis bickle'larin hemen yaninda bir yere yerlestireceklerdir.

    scorsese'yi tanimayanlar neyi takdir etmeleri gerektigini bilmediklerinden sevmeyebilirler; scorsese'yi taniyip sevenler ise "scorsese'ye yakismiyor, cok hatali cok kusurlu" diye burun kivirabilir. ama sanirim kimse, hayvani butcesine ragmen "gangs of new york"un bir scorsese filmi oldugunun rahatca hissedildigini inkar edemez.


    (caponsever - 22 Şubat 2003 13:31)

  • comment image

    'miramax faktörü'ne rağmen, 'bir martin scorsese filmi' önermesinden yüz akıyla çıkmış bir filmdir gangs of new york [yazıya böyle devrik başlamak beni nasıl bozuyor, inanmazsın].. adamın karşısında böylesine bir ince-iş varken, orasından burasından kırpıldığı içün ne idüğü belirsiz kalan kimi hadiseler zerre sallanmamalı, öyle vakayi şahaneden sayılmamalıdır valla..

    bilhassa, dimağlarda 'at sikine konmuş kelebek' izlenimini doğurmuş olan caprio, filmde zaten bile isteye tek boyutlu bir karakter olarak işlenmiştir.. sadece bir baba idolünün peşinden koşan, aslında ne uğruna savaştığını bile bilmeyen birinin fazlaca bir karakter kusmasına gerek yoktur zaar, takdir edersiniz ki..
    scorsese'nin kasap*'ı bu denli ayrıntıyla işleyip de, diğer karakterleri atın sikinde boynu bükük bırakmasının bir yönetmen hatası olarak okunması imkânsızdır.. camgöz kasabın dışında, tüm mühim karakterler yara izleriyle damgalıdır zira..

    asıl mevzuunun peder vallon ile kasap arasında geçtiği bu new york koçaklaması, rahatlıkla, bir new york aşığı olan çeteci scorsese düsturlarının bir tezahürü olarak bellenebilir.. hele hele, fonda peter gabriel'ın fateh destekli signal to noise'u da varsa.. çok alâkasız bir cümle olmadı mı bu sonuncu; oldu; e daha ne!.. meme..


    (atlantisten gelen zekiye - 11 Mart 2003 13:39)

  • comment image

    eğer bir martin scorsese filmine gidiyorsanız, daha baştan bunun boşa geçen zaman, hele ki bu durumda harcanmış bir 3 saat anlamına gelmeyeceğini bilirsiniz. bilirsiniz ki mutlaka her karesi büyük özenle tasarlanmıştır. ışıklar kararır ve scorsese kamerasının zerafeti bir kez daha sizi sarar sarmalar, içine çeker. gangs of new york da her zamanki scorsese inceliğini tasıyor. aynı zamanda hem iddialı hem naif olmak mümkün mü? eğer söz konusu scorsese ise mümkün. gangs of new york'u iyi ki cekmiş, daniel day-lewis'i iyi ki ikna etmiş diyorum. seyretmek müthiş keyifti. bu arada, yönetmenimiz bir kaç saniyeliğine de olsa kendilerini göstermişler yine. gözümüzden kaçmadı yani.


    (dubstar - 14 Mart 2003 21:05)

  • comment image

    koca bir şehrin çetelerinden çok, bit kadar mahallede* kimin hükmü geçecek gibi küçük insanların küçücük sıkıntılarını, koca bir ülkenin kurulmasındaki sancılar şeklinde yansıtan film.
    filmin konusunu kısır bulanların, basit bir öykü içinde ne kadar detay verildiğinin farkına varamamış olması ihtimaline karşı:
    - dead rabbits üyelerini yeni göçmen ve istilacı olarak niteleyen bill the butcher ekibinin de aslen sadece 2 nesildir yeni dünyalı olduğunu, william cutting'in dedesinin irlanda'da öldüğünü, buna rağmen kraldan çok kralcı olduğunu,
    - sözde demokrat geçindikleri için zenci ırkın özgürlüğü için savaştıklarını söyleyen new yorklu'ların yangın ve isyan haberlerinde görüldüğü gibi bu ırkın çocuklarıyla kendilerininkileri aynı okullara veya yetimhanelere göndermediklerini,
    - sözde özgür ve yerli sayılan zenci ırkın kendileri gibi ezik göçmenlerle takıldıklarını, ve ilk fırsatta telef edildiklerini,
    - politikacı ve işadamlarının her yerde her çağda aynı kaba sıçtıklarını,
    - oy pusulası sahteciliğinin ve oy satın alma işlerinin çook eskilere dayandığını,
    - p t barnum gibi bir başka irlandalı'nın eğlence dünyasında getirdiğ yeniliklerin amerika'nın girişimci özgür ruhunu sembolize ettiğini,
    - gemiden indikleri gibi ilk masada ellerine vatandaşlık belgesinin, ikinci masada ise askerlik celbinin verildiği göçmenlerin, "evet artık vatandaşsın şimdi git ve ülken için savaş" denilerek, lejyonerleştirildiğini,
    - 70 küsur mahalle çetesinin adını ezberleyene kadar ülkede neler olup bittiği hakkında en ufak fikir sahibi olmayan "yerliler" ile "savaş brooklyn'de, bizim semte kadar nasıl olsa halledilir" diyebilecek kadar ileri görüşlü zenginlerin her toplumda hala var olduğunu hatırlatmakta fayda görüyorum.
    not: leonardo babasının intikamını almak için new york'a gelmemiştir, o zaten orada otururken, babasının ölümüyle sonuçlanan kavgadan sonra islah evine kapatılmıştır, orada 16 yıl kaldıktan sonra mahallesine geri dönmüştür.
    bu arada çinliler gibi ırkı, dini, dili farklı toplumların da göçmenlik ortak paydası altında irlandalılar'la bütünleşebileceği gösterilmiştir, yani olay tamamen etnik değildir.


    (yul - 29 Mart 2003 17:17)

  • comment image

    bittiginde gercekten uc saat mi surdu, peki ben ne seyrettim bu kadar saat diye dusuneceginiz eger bir daniel day lewisi olmasaydi kesinlikle cok seyler kaybedecek olan ve yine scorsese nin daniel day lewisli age of innocencei gibi bildik bir konu uzerine orulen agdali (ve bu sefer siddet soslu) gorsel makyaji ile kotardigi epik bir gangsta destani. martin scorsese anlatmayi cok sevdigi cete hikayelerinin taa baslarina, cete olgusunun kozasindan ilk ciktigi zamanlara deginmesi onun icin oldugu kadar onu izlemeyi seven bizler icin de ilginc tabii. gene de daha ozel, daha yirtici bir film umdugumu belirtmeden gecemeyecegim. bir de director s cut dvd versiyonunu beklemekten baska caremiz yok sanirim. zira o son bir saatte amsterdam in onlenemez yukselisinden, insanlari organize etmesi, lider olmasi vb. olaylarindan bir bok anlamadim.


    (coldplay - 30 Mart 2003 23:39)

  • comment image

    gecenlerde ilk defa seyrettigimde, soundtrack'inin ilk 10 saniyesini duymam ile muziklerini kimin yaptigini tahmin etmemin bir oldugu epic film.. lord of the rings trilogy'i n defa seyretmis olmak da* yardimci oldu tabi..

    (bkz: howard shore)


    (ays - 11 Kasım 2011 01:17)

  • comment image

    braveheart'dan gladiator'e, saving private ryan'dan 300'e yüzüklerin efendisine varana kadar birçok filmde savaş sahneleri gördüm. hiçbirisi daniel day-lewis meydan okumasından sonra birbirine giren natives ve irlandalılar kadar beni etkilemedi hele ki çalan müziğin etkisiden bahsetmiyorum bile. bu kadar vahşi bu kadar kanlı bir sahne sonunda bill the butcher'ın can düşmanı priest'in başını okşayarak "yakında bitecek" diye şevkat göstermesi sonra da kulaklar ve burunların tropy olacağını ilan etmesi. duygudan duyguya karakterden karaktere geçen insanlar ve replikler. martin scorsese11 numara iş çıkarmış bu filmde bence. zaten filmin tamamı kendi başına bir şaheser ama belki 100 kere izlemiş olduğum bu sahne her seferinde tüylerimi diken diken ediyor.


    (telemnar - 12 Kasım 2011 20:43)

  • comment image

    ilk montajı 4 saat iken hayvan gibi kesilmek zorunda kalıp 3 saate indirildiği için son yarım saatinin abartı derecede hızlı geçtiğini düşündüğüm film... hatta filmin hikayesindeki aksaklıkların bütün kaynağı bu kesilmeler olmalı... yani o kadar güzel ilerleyen ve anlatılan bir film nasıl birdenbire "haydi haydi hop hop geç kaldık bitecek film" moduna girebilir başka türlü... ayrıca başroldeki üç oyuncunun karakterleri dışında da hiçbir karakter üzerinde durulmamış olması da yine bunun bir sonucu olmalı...
    nolursa olsun oyunculuk, görüntü ve yönetmenlik adına bu haliyle bile ders niteliği taşıyan bir film... daniel day lewis zaten marjinal olma kaygısı gütmeyen ve birkaç film izlemiş herkesin takdirini hayranlığı kazanmış, hatta polisten tavşanı öldüreni istediği sahnede kendimi kaybettim... ancak leonardo di caprionun da muhteşem oyunculuğunun gözardı edilmemesi gerekir...


    (madcan - 11 Nisan 2003 17:07)

  • comment image

    ilk çıktığında sinemada izlediğim film. az daha yarısında çıkıyordum iyi ki çıkmamışım diyorum. an itibariyle kanaltürkte kısaltılmış piç edilmiş sansürlemiş leş düblajlanmış bir versiyonu gösterilmekte.


    (hot sauce - 20 Aralık 2012 22:53)

  • comment image

    sürükleyici, güzel bir film.. müzikleriyle de etkileyici..

    aslında özeti; ''seçimi oy pusulaları belirlemez, sayımı yapanlar belirler.''


    (fu27 - 14 Ekim 2014 22:42)

  • comment image

    türk siyasi tarihini alternatif bir üslupla anlatan martin scorsese filmi.

    --- spoiler ---

    daniel day-lewis'in hayat verdiği reyiz "butcher" önderliğindeki ülkücüler, liam neeson'un canlandırdığı "priest" yoldaş önderliğindeki solcu kürt hareketine karşı yaptıkları sokak savaşını kazanırlar ve new york'un o dönemdeki en pis yeri,ama aynı zamanda kalbi olan "five points'i ele geçirirler. artık new york'da kürtçe konuşmak yasaklanmış,kürt lafı ağza bile alınmaz olmuştur.halihazırda toplum içinde bulunan kürtler de asimile olmuş,hepsi sistemin devamlılığı için çalışan çarkların birer dişlisi olmuşlardır.bunların birisi polis olmuştur mesela,birisi reyiz butcher'ın yancısı olmuştur,sisteme yandaş olmayı reddedenler de ortamlardan uzaklarda yaşayıp gitmektedirler.

    derken bir gün şehre priest yoldaş'ın oğlu vallon (leonardo di caprio) çıkıp gelir.sonraki olayları özet geçeyim:önce ülkücü taklidi yapıp butcher reyiz'in ekibine girer,hatta onun hayatını kurtarır,belki butcher'dan sonra yeni başbuğ olacak adam konumuna yükselmiştir artık. ama o intikamını unutmamıştır, babasının öldürüldüğü sokak savaşının yıldönümünde butcher reyiz'i indirmek ister,ama ayrılıkçı kürt idealini idrak edememiş şuursuz arkadaşının ispiyonlaması yüzünden indiremez,üstelik butcher tarafından taşakları sıkılıp istikal marşı'nı tersten okumak zorunda kalır.sonra da bir güzel dayak yer tabi. dövülmüş ve aşağılanmış yoldaş vallon bir süre inzivaya çekilir.sonra demokratik ortamı kullanmak üzere harekete geçer.kürtleri örgütleyen vallon,seçim barajına takılmamak için bağımsız milletvekili adayı gösterir ve milletvekilleri seçilir.ama demirden ergenekon dağını eritip çıkan ırkın evladı butcher reyiz demokrasi filan dinlemez tabi,parlamentoyu basıp hepsinin anasını siker.

    artık vallon yoldaş için yapacak bir şey kalmamıştır,butcher reyiz'e meydan okur;buna dünden razı olan butcher reyiz de zevkle kabul eder. vallon hummalı bir çalışmaya girişir;molotof kokteylleri hazırlanır,biji pkk bayrakları dokunur,ayrılıkçı kürt hareketi yıllar sonra tekrar eski günlerine dönmüştür.

    12 eylül sabahı iki taraf da tam karşı karşı geldiği vakit olan olur: kenan evren liderliğindeki türk silahlı kuvvetleri kontrolü eline alır ve askeri sıkıyönetim ilan edilir.sokaklardaki karışıklıkları bahane edip başa gelen ordunun ilk yapacağı iş de tabi ki bu karışıklıkları önlemek olacaktır.sokak savaşının olacağı bölge top bombardımanına tutulur,binlerce ülkücü ve pkk'lı birkaç saat içinde paradise meydanında telef olurlar.telef olurlar diyorum çünkü tek bir bıçak/kılıç/satır darbesi sallayamadan üstlerine basılan böcekler gibi geberip gider hepsi.ama vallon yoldaş bala göte bu bombardımandan kurtulur ve yanıbaşında zaten ölmek üzere olan butcher reyize bir bıçak da o sallar.zaten önceden onu gizlice öldürmeye çalışarak yavşaklığını ispat eden vallon,filmin sonunda bu yavşaklığını tekrar tesciller.artık madalyalı bir yavşaktır.ama hayatta kalan o olmuştur.film amerikan'nın,aman türkiye'nin gerçek tarihinin işte bu olduğu,atalarımızın işte böyle insanlar oldukları vurgusuyla biter.velhasılkelam; aslen kayserili bir ermeni tüccarın oğlu olan martin scorsese'den memketemizin şanlı tarihini hakkıyla anlatan bir başyapıttır bu film.izlenmeli,izletilmelidir.
    ---
    spoiler ---


    (rasseneur - 11 Aralık 2014 21:58)

Yorum Kaynak Link : gangs of new york