The Town (~ Hirsizlar sehri) ' Filminin Konusu : Doug ve ekibinin banka soygununda üzerlerine kimse yoktur; hem acımasız hem de dikkatlidirler. Soydukları son bankanın müdiresiyle aynı mahallede oturduklarını öğrendikten sonra kaçınılmaz olan gerçekleşir ve Doug, kadına âşık olur. Claire, onun soyguncu olduğundan şüphelenmezken Doug'ın kardeşi kadar yakın suç ortağı Jem, kuşku içindedir. Doug, iki taraftan birine ihanet etmeden bir seçim yapamayacaktır.
Mystic River(2003)(7,9-436161)
The Fighter(2010)(7,8-311756)
Zodiac(2007)(7,7-411030)
Training Day(2001)(7,7-351104)
Gone Baby Gone(2007)(7,7-229733)
Argo(2012)(7,7-533058)
Inside Man(2006)(7,6-347485)
The Hurt Locker(2008)(7,6-391085)
Collateral(2004)(7,5-331388)
The Accountant(2016)(7,3-226418)
Fracture(2007)(7,2-168544)
Shooter(2007)(7,2-287827)
klise dolu, yine de cuma gecesini heyecanli sahneleri ile guzel gecirme vaad eden bir film. --- spoiler ---filmin en guzel sahnesi 4 soyguncunun rahibe maskeleri ile tam arabadan indikleri anda polis arabasi ile karsilastiklari ve polisin verdigi tepkilerin oldugu saniyeler..--- spoiler ---
(suti - 18 Eylül 2010 23:16)
klise bir sonu olmasina ragmen guzel film. boston civarina farkli bir acidan yaklasan bu film sayesinde boston'un white trash'i neymis ayrica gormus oluyorsunuz. heyecan dozunda, izlemesi keyifli. ancak salondan cikinca sizinle kalacak cinsten bir film degil.
(ojos rojos - 16 Ekim 2010 05:10)
chuck hogan'ın yazmış olduğu prince of thieves'in beyaz perde uyarlaması.--- spoiler ---ben affleck fena iş çıkarmamış. ama izlediğim en ii heist fimlerinden birisi demek biraz haksızlık olur gibime geliyo zira filmde soygun bölümleri üstünde fazla durulmamış. adamlar silahla bankaya dalıyo, soyuyo, kıyafet değiştiriyo vs. genelde soygunlar bu tarz hep. bir guy ritchie ne bilim bi michael mann senaryosu beklemeyin yani. oyunculukları çok beğendiğimi söleyemicem. ben affleck zaten yazık çok kötü bi oyuncu genel olarak. gene sırıtıyodu filmde. jon hamm'i don draper olarak görmeye alıştık. fbi agentlık üstünden akıyodu. blake lively için ii boston aksanı yapmış falan diyolar ama oyunculuğu gayet amatörceydi bence. serena van der woodsen'lığa devam et sen blake'cim biz seni öle seviyoruz. onun dışında aksiyon sahneleri (kovalamaca vs.) güzeldi beğendim. yani diceğim şudur ki, film kendini sıkılmadan izlettiriyo ama fazla da bişi beklememek lazım. bu arada filmin yapımcısı warnerbrosgiller, "filmin sonu kitap gibin olsun, doug,o çingene kılıklı irish bozması çiçekçi heriflen çatışırken ölsün" demiş lakin deneme izleyişi yapan seyirci "aaaa vallaha olmaz mutlu son olsun, doug ölmesin mandalina da yiyebilsin" diyince filmin sonunu mutlu bitirmişler. ben de sevindim valla ölmemesine ne yalan söliim. filmin normal versiyonu 2 saat 8 dakika sürüyo, extended cut'ı var bi de o da 2 saat 30 dakika. mutlaka extended olanı izleyin derim bölece bazı şeyleri daha ii anlayabilirsiniz. bizimkilerin rahibe kılığında polise yakalandıkları sahne paha biçilmezdi onu da sölemeden edemicem. keyfim kaçık olmasına rağmen az kaldı sandalyeden düşüyodum :ppp 7/10--- spoiler ---
(venus - 13 Aralık 2010 22:18)
evde harcama suursuzlugumla hayatima devam edecek olmam biraz uzucu oldu. ama ben nerden bileyim ki soygun filmlerini sevenler icin altin vurus niteliginde oldugunu. o kadar detayli brifing almadik ki, detaylisini almak biraz tadini kaciriyor. kadro adeta allstar, neden allstar, cunku son donemin en populer yapimlarindan secme secme oyuncu seli. vicky cristina barcelona'dan rebecca hall, mad men'den jon hamm, the hurt locker'dan jeremy renner, gossip girl'den blake lively, lost'tan black smoke titus welliver, bir nevi yeni donem yildiz savaslari.-bence spoiler yok-soygunlar heyecan verici, zekice, ama daha kusursuzunu gormustuk: inside man. film soyguncularin capitali denilen charlestownli bir cetenin, hayatlarini etkiledikleri insanlarin filmi, ama daha soygunlara odaklisini da gormustuk: heat. heat'te romance yok muydu, heat'te de vardi, fakat heat'in oncelikli dinamigi soyguncularin soygunlarla ve dedektiflerle olan iliskisiydi, bastan asagiya bir soygun filmiydi. the town oyle degil. oyle olmak zorunda da degil. banka soygunu var, zirhli arac soygunu var, stad soygunu bile var, daha ne olsun diyeceksin, ama bunlari filmden cikarsan geriye 80 dakikalik ortalama ustu bir romance da kalir. iki iyi film es zamanli izleniyor tadi veriyor. en azindan bana verdi, geri cevirmedim. ben affleck filmin yonetmeni, basrol oyuncusu ve dort senaristinden biri. saygidan azini haketmiyor.-onemli degil ki o?-charlestown bahsedildigi gibi pek bir soyguncu ocagi degilmis. bu bilgi de charlestown'a yerlesme planlarimin altust olmasi demek. artik onumuzdeki townlara bakacagiz. konu hakkinda soyle bir yazi var: http://www.csmonitor.com/…ca-s-bank-robbery-capital
(nicomedian - 16 Aralık 2010 15:24)
ben affleck'in crime ve dramayı birleştirdiği ikinci uzun metraj ve yine ikinci ortalama üstü filmi.--- spoiler ---macray'in claire ile son telefon görüşmesini yaptığı sırada, dediği gibi 1 saat sonra evin arkasına gidip teslim olacağını düşünen bir ben varımdır herhalde? ardından gelen go fuck yourself'i içimde hissettim.--- spoiler ---
(tahrik olmusken objektif olamam - 18 Aralık 2010 02:11)
--- spoiler ---bence en gergin sahnelerinden biri; dövmeli herif, esas oğlanla esas kız kafede oturduğu sırada gelip yavşaklık yaparken, dövmenin sürekli gösterilmesi ve seyircinin diken üstünde tutulduğu sahne olan film.9/10--- spoiler ---
(atomicbomb - 19 Aralık 2010 10:50)
ben affleck'e olan antipatimi bir kat daha arttırmış olan film.yanlış anlaşılmasın yönetmen olarak kendisini başarılı buldum.son zamanlarda moda olan uydudan yer saptamalı, bilgisayar sistemine girip şifre kırmalı lazerli vs.'li aşırı teknolojik hırsız-polis filmlerinden sonra bu filmdeki yöntemlerin de polisin de gayet gerçekçi olması güzeldi; ama derseniz ki "eh madem filmi beğendin niye sinir oldun bu adama?" cevabım net:kardeşim bu kadar kazma bir oyuncu olup niye illa başrolde kendin oynarsın? hiç kimseyi bulamıyorsan git kardeşini* oynat, kankanı* oynat. o kadar güzel kadroyu toplamışsın, senin ne işin var o ortamda? ne kadar kötü olduğunu anlamanız için şu kadarını söyleyeyim blake lively bile çok iyi bir oyuncuymuş gibi duruyordu bunun karşısında,o derece.--- spoiler ---adam film boyunca aynı yüz ifadesiyle oynamış yahu: seks sahnesinde, takip ettiği kızı izlerken ve o kıza güya kur yaparken aynı surat, kankasıyla konuşurken, polis tarafından sorguya çekilirken aynı surat, en iyi arkadaşı ölürken de çiçekçiden intikam alırken de aynı surat.hani yabancılar çok seviyor şu intervention mı ne diyorlar,buna o zımbırtıdan lazım. karısı,kankası,kardeşi toplanıp artık buna "sen oyunculuğu bırak koçum, kamera arkasında iyisin, biz de yanındayız." filan diye gerçekleri söylemeli.--- spoiler ---
(elizabeth g bennet - 25 Aralık 2010 17:57)
ben affleck'ten beklenmeyecek ölçüde (adamın oyunculuğu insanda affleck'in kafasını duvara duvara vurma arzusu doğuruyor) başarılı bir heat naziresi. divan edebiyatında şairler acemilik dönemlerinde öykündükleri şairlerin önemli şiirlerine nazire yazarlarmış. ben affleck de görünen o ki acemilik dönemini buna benzer bir yöntemle aşmaya karar vermiş ve ilginçtir, başarılı da olmuş. hikayenin kimin romanından senaryoya aktarıldığının bir önemi yok. romanın aslı nedir, ne değildir bilmem ama filmin olay örgüsü, karakterleri bütünüyle heat'e saygı duruşu olarak nitelendirilebilir özelliklere sahipler. filmin illa ki heat ile beraber anılıyor olmasının sebebi, yalnızca aynı tür içinde olmaları değil yani. affleck, michael mann'ın ayak izlerini birebir takip etmiş. karakter yaratma aşamasında esas kahramanların karizmalarından puan eksiltip sosyal ilişkilerine vermiş, çatışmaların önemli bir bölümünü sokaktan kapalı mekana taşımışlar. ve ortaya epey düzgün bir film çıkmış. yapılan soygunların planlarının izleyiciye parmak ısırtacak ölçüde "zekice" olmadığı eleştirisi yerinde gibi görünmekle birlikte bir haksızlık da barındırıyor. filmin çizdiği-çizmeye çalıştığı karakterler zaten suç dahisi değiller, sıradana daha yakınlar. yan karakterleri bile tom sizemore, val kilmer, jon voight, ashley judd, natalie portman olan bir film değil karşımızdaki.affleck kariyerini yönetmen olarak sürdürmek istiyorsa (bu herkes için hayırlı olur gibi görünüyor) atması gereken ilk adım kameranın önünü tamamen bırakmak olmalı. filmin oyunculuk anlamında aksayan tek yanı affleck'in kendisi. kendisini gerçekten seven bir yakınının bunu ona uygun bir dille anlatması lazım. kendisinin anlayacağı yok çünkü. jeremy renner ile oynadığı sahnelerde muhammed ali karşısında woody allen çaresizliğinde göründüğünü fark edemiyor. ikinci olarak ise yok ağır çekim, yok siyah-beyaza geçmek türünden görece modern görsel anlatım tekniklerini yalnızca kullanabildiği için kullanmanın matah bir şey olmadığını, onların hikaye ile ilintili olduğu noktalarda kullanılmasının anlamlı olduğu, filme renk kattığı gerçeğini öğrenmesi gerekiyor. üçlünün cafe sahnesi bu anlamda kült bir sahne haline gelebilirdi örneğin. iyi ama eksik kalmış. bir de izleyiciyi salak yerine koymanın gereği yok. tamam anladık hatunun ehliyetini aldınız, tamam anladık olay boston'da geçiyor (organize işler'den sonra ilk kez bir şehrin bu kadar pazarlanmaya çalışıldığını gördüm), on yüz milyon kere gözümüze sokmanın alemi yok. sözün özü, hatasıyla sevabıyla ortalamanın epey üzerinde bir film olmuş the town. ben afleck'in ikinci adımı da sağlam. darısı diğer adımlarının başına.
(gulhs - 26 Aralık 2010 15:27)
gayet hareketli ve heyecanla izlenen bir macera filmi. ben affleck'in gone baby gone'dan sonra nasıl bir film çekeceğini merak ediyordum. bu filmi izledikten sonra iyi bir iş çıkardığını gördüm. konu olarak, diğer hollywood filmlerinden ayrılan bir tarafı yok. bazı klişeleri olduğu da doğrudur. ancak ben affleck'in iyi yönetimi ve oyunculuklardaki başarısıyla, film kendini izletiyor. jon hamm, hırslı ve akıllı fbi ajanı rolünde müthiş bir oyunculuk sergiliyor. çiçekçi fergie rolündeki pete postlethwaite'in oyunculuğundan bahsetmeye zaten gerek yok. filmografisine bakıldığında ne kalitede bir oyuncu olduğu belli oluyor. beni en çok etkileyen sahne, doug ve fergie'nin çiçekçide restleştikleri ve fergie'nin doug'ı tehdit ettiği sahne oldu. rahibe kıyafetleri giyerek soyguna giden dörtlüyü gören kaldırımdaki küçük çocuğun bakışları da harikaydı. filmle ilgili tek eleştirim süresinin uzunluğu ile ilgili olacak. senaryo açısından çok da yeni bir şeyler anlatmayan ve karmaşık bir kurguya sahip olmayan bir film için 2,5 saatlik süre bence uzun. filmi izlerken sıkılmıyoruz ancak biraz daha kısa tutulabilirdi belki. sonuç olarak, boş bir gününüzde keyifli ve hareketli bir film izlemek isterseniz, sıkılmadan izleyebileceğiniz bir film. sinemada izlenirse daha çok zevk alınır muhtemelen.
(tardy - 26 Aralık 2010 22:44)
çok büyük beklentilere girmeden, senaryonun sizi ters köşeye yatırmasını beklemeden, oscarlık oyunculuklar istemeden gidilince gayet güzel 2 saat geçirtebilen bir film. yok ben her soygun filminin heat, her fantastik filmin the lords of the rings, her bilimkurgunun total recall, her komedinin hangover olmasını bekliyorum diyorsan daha çok beklersin. arşivinde vardır zaten hepsi, aç çevir çevir izle, boşuna yeni filmlere para verme.
(yarin yaparim - 26 Aralık 2010 23:14)
--- spoiler ---hakkında hiçbirşey bilmeden, sadece ben affleck yönetmiş bunu diye duyunca, açıkçası çok da büyük olmayan bir beklentiyle izlemeye koyulduğum, teknik açıdan inceleyerek izlediğimde beni açılış sahnesinden finaline kadar şaşırtan, çok çok başarılı bir yönetmenlik, çok da iyi bir film. filmi izledikten sonra sözlükte gördüğüm bazı yorumlara inanamadım, hatta "ben affleck gitsin biraz mahsun kırmızıgül'den ders alsın" şeklinde birşey gördüğümde okkalı, tükürüklü bir hassiktir savurdum monitörüme. o kadar da değil. adam oyuncu olarak berbat, hatta hollywood'un görüp görebileceği en kötü oyunculardan biri, evet, ama kabul etmeli, iyi bir yönetmen. bu film bunu kesin olarak kanıtlıyor, kaldı ki kendi filmi olmasının rahatlığı ve güveniyle olsagerek kendi çapında, önceki filmlerine göre gayet iyi oynamış. benim asıl dikkatimi çeken ve ben afflecki iyi bir yönetmen yapan şey, paralel kurgular, doğru yerde yapılan cut'lar, göstergebilimsel kavramlar, sahnedeki hissi en doğru biçimde yansıtabilecek biçimde ayarlanmış açılar, sahnelerin birleştirilmeleri, fotografik kadrajların oldukça başarılı yakalanmış olması, oyuncuların yönetimi, seyirciye tanıtımı, özdeşleşme sağlanması ve en ufak bir hatayı kabul etmeyen çok ince ince tasarlanması gereken çatışma ve kovalamaca sahnelerinin montaj açısından başarısı gibi, tek başına birer detay gibi görünen ama aslında bütün olarak bakıldığında yönetmenlik anlamında ciddi birer aşama olan,filmi güzelleştiren kimi teknik şeyler oldu. hepsi muhteşem tasarlanmıştı. film, yönetmenlik anlamında kusursuz olması için resmen oya gibi, dantel gibi işlenmiş, uğraşılmış, üzerinde çok çalışılmıştı. kurgu, ilk dikkatimi çeken şeydi bu filmde. teknik anlamda film çok çok başarılı. senaryo ise hiç fena değil, detaylar çok iyi düşünülmüş, ense dövmesi, finalde suratından vurulan herifin çene kemiğinin kırılışı, çamaşır suyu ile izleri yok etmek, kuaförden saç toplayıp suç mahaline atmak vs gayet akıllıca idi, birçok filmde düşünülmeyen detaylar bunlar, taptığım bayıldığım dexter'ımın senaristlerinin bile aklına gelmeyen suç mahaline düşen tek bir saç teli ile dahi yakalanabilecekleri fikri, ben affleck'in aklına gelmiş demek, hayran kaldım. sonra, heat'e , csi ve bones'a yapılan göndermeler, akıllıca ve zamanında yapılan kılık değiştirmeler, ben affleck'in giydiği boston eşofmanları, rahibe maskeli ekibi gören polisin bir an aklından geçenler ve kafasını çevirmesi gibi örnekler de verilebilir.yalnız sonu çok klişe bitti, ana karakterin ölmesini o kadar çok istedim ki, işte o zaman herşey mükemmel olurdu, ölmedi, bir de paraları kıza bırakıp gitti, ılık rüzgara karşı göl kenarında günbatımını izleyen bir romantiğe dönüştü. yine de güzel film. 8/10--- spoiler ---
(black rock - 28 Aralık 2010 16:31)
ben affleck kas yapıcam derken oyunculuğu dışarı çıkarttığı film.süprizsiz, bolca heat alıntılı bir aksiyon olmuş. leon alıntısıda gözlerden kaçmadı.o dar sokaklarda bisiklet kovalamacası olsa yine heyecanlı olurdu, başka da birşey bulamadım, görenlerden haber beklerim. 7,8 nedir arkadaş neresine vediniz bilemiyorum.
(el camilo - 29 Aralık 2010 13:41)
olmus filmdir.bir kere zaten boston gibi amerika'nin en enteresan (hem entelektuel, hem kulturel acidan siradanin disinda eklektik) lakin buna karsin pek ugranmayan sehirlerinden birinde (hep new york, hep la-san fran, yeter anacim) film cekilmis, the boondock saints'ten sonra "anaa lan bizim oralar" tadini yakalamisiz ilk defa, o yuzden direkt arti puanla basliyoruz.sonracima ben affleck bu isi kivirmis (is dedigim yonetmenlik). hakikaten aksiyon sahneleri vs. oldukca gercekci planlanmis, akici aktarilmis. oyle "oeh" dedirten kovalamaca sahnesi falan yok. her sey akli basinda, haddini bilen.baska bir guzel yan da, uzun zaman sonrasinda karakterlerin super duper zeki olmadigi bir soygun filmi izledik en sonunda. hacker'lar, cincigina kadar islenmis planlar falan yok. amcamlar giriyor cikiyor, o herseyin mumkun oldugu hollywood dunyasinda degil de, bizim soluk alip verdigimiz dunyada geciyor olay. ha, klasik film mi? hayir. zira biz bu filmi daha once gorduk. ama hic bu renklerle gormemistik. o yuzden kesinlikle guzel bir film. "lan bir soygun filmi olsa da izlesek" diyene birebir.yalniz, hakikaten ben abi be, biraz mimik calis be. keanu bir, bruce iki sen uc. hani gene neyse ki karakterine biraz bagdastirabildik olayini, o yuzden cok batmadi ama, gene de nereye kadar.
(shelbyl - 31 Aralık 2010 12:08)
ben affleck'ten yönetmen olur dedirtecek film.
(elserko - 5 Ocak 2011 21:42)
gone baby gone'da cok daha zorlu bir hikayeyi layigiyla sinemaya aktaran ben affleck'in bir nebze tökezledigi filmi olmus bence.--- spoiler ---her sahnede böyle icten ice bir olmamislik hissettim ben. o soygun filmi atmosferine sahip olmaya calisirken bir yandan dramatik olma bir yandan da arka sokaklar hakkinda söz söyleme cabasi yapisi sanki biraz uyumsuzdu. jeremy renner'in kompozisyonu disindaki karakterler de yetersizdi sanki. ben affleck'in karakteri mesela hic oyle arka sokaklarin tozunu yutmus, varos bir hirsiz gibi degildi. hani rebecca hall ile sanki ayni liseyi bitirmisler, uzun suredir tanisiyorlarmis gibi uyumlulardi.bir de o tarafsiz tadi filmin, cok buruktu. gercekten buyuk suclar islenirken, bir suclunun naif ask hikayesine odaklanmak oyle kolay bir sey degil zaten ki film de hic yardimci olmuyordu. iyi cekilmis birkac sahne vardi, ama bunun otesinde cok az seyden tat alabildim izlerken. vasat bir film. ama ilerisi icin umut kirici olmamali. affleck'in yonetmenligi oyunculugundan cok daha iyi. zaten kendi filmini baltalayan etkenlerden biri de kendi oyunculugu. bence yine kardesini oynatsin.--- spoiler ---
(ziggy played guitar - 13 Ocak 2011 22:09)
ekşi sözlük sinema uleması tarafından beyazperde ergenleri tadında saldırılara maruz kalmış film.ben affleck kötü bir oyuncu olabilir.ancak sahip olmadığı mimikleri, beton gibi düz oyunculuğu tam da bu filme gitmiş hacılar.bu rol bence bunu gerektiriyor.dümdüz ,buz gibi bi oyunculuğu.senaryoya laf edenlere klişe diyenlere söyleyecek şey bulamıyorum.ulen her film size doğum günü çocuğu gibi sürpriiiizzz diye bağıracak mı?anlayın artık sinemada özellikle yönetmen ve tür sinemasında konudan çok konunun ve karakterlerin nasıl işlendiği ve yaratılan atmosfer önemlidir.klişe olmasının eleştirilecek bir tarafı yok yani.ha aslında kızda soygunculardan biriymiş, çetenin asıl başı makarnacı dino'ymuş, fbicı elemanla çiçekçi de gizli gizli çakışıyomuş falan olsa bayılırdı millet.temposuz diyenler gece otursun star ya da showda çıkan aksiyon filmlerini beklesin.onlarda konu ya da karakter gelişimi diye birşey yok.direk dalıyorlar çatışmaya.niye bu kadar hırs yaptım bilmiyorum ama bence affleck müthiş bir yönetmen ve bu tarz rollere de iyi gidecek bir oyuncu.film boyunca oyunculuğundan hiç rahatsız olmadım.aksine baya baya hoşuma gitti.senenin en iyi filmi.mahsun kırmızıgül'den ders alsın diyenlere ise neyse uzatmayım...
(zemzem - 23 Ocak 2011 21:59)
--- spoiler ---hikayede ters köşe bir çok yer var, hah şimdi bu olacak derken göt oluyorsun. lakin yine de sonu pek tatmin etmedi. the shawshank redemption tadında bir son ummadık değil. öyle de bir sona çok klasik olmuş der miydik? derdik. öyleyse ne istiyoruz? dayak.--- spoiler ---
(indolento - 26 Ocak 2011 10:53)
2010 yılının hakkı yeterince teslim edilmemiş filmlerinden biri. kesinlikle ben affleck ismine aldanıpta ön yargılı yaklaşmamak gerekir. adam yönetmenlik olayını gerçekten kavramış.http://oncewestern.blogspot.com/2011/03/town.html
(fictionel - 2 Nisan 2011 12:44)
ben affleck'in hatun tavlamak için hiç bir sınır tanımadığını bir kez daha gözler önüne seren film. adam hem oynamış, hem yönetmiş, hem de deli gibi kas yapmış. gelsin şimdi gala çıkışı groupieler...yok yok, üzmeyeceğim, yermeyeceğim. sevdiğimden yapıyorum böyle. yanlış anlaşılmasın, ben affleck'i değil, filmi. filme başlama hikayem zaten ayrı bir enteresanlık örneği teşkil ediyor. işten eve gelirken gördüğüm komagene'den aldığım çiğköfte dürümü yerken, madem ağzım meşgul, gözlerim de meşgul olsun diye açtığım; sonra çiğköfte bittiği halde başından ayrılamadığım film oldu. hemen sonuç çıkaralım: çiğköfte öyle yüce bir şey ki, ben affleck bile izlettiriyor insana. bravo. devam:öncelikle şunu söyleyeyim, bu sefer yanında armageddon veya dogma'da olduğu gibi baskın tipler yok, ya da daredevil rolündeki gibi kör değil. sizi bekleyen ciddi bir ben affleck oyunculuğu tehlikesi var. kalbinize güvenmiyorsanız, hiç başlamayın. affleck ile ilgili duygularımı yeterince açıklayabildiğime inanıyorum ve devam ediyorum. film gayet karanlık. hani açık havada falan geçse bile, sizi o havaya iyi sokuyor. karamsarlık çöküyor üzerinize, ''irlanda kafası ama ya, neden böyle oluyor ki?!'' diye sorduruyor. bu sebepten ötürü eğer bir the boondock saints beklentiniz varsa, moraliniz bozulur. güldürmüyor bu film, çoğunlukla düşündürüyor, içine çekiyor. bu yönü sayesinde de, az çok gidişatı tahmin etseniz bile sonuna kadar izleyip görmek istiyorsunuz. o bakımdan güzel, başarılı.yan karakterler daha zenginleştirilebilir, daha fazla konuşabilirmiş ama geri planda kalmışlar. halbuki smokin' aces tecrüben var, neden uyarlamayı düşünmedin ben? jon hamm severler, bu filmde de doyuma ulaşacaklardır diye düşünüyorum. güzel bir karakter olmuş. bunun haricinde jeremy renner da rolünün hakkını sonuna kadar vermiş. hatta filmi çoğu yerde tek başına götürmüş, sıkılmayı, bıkmayı önlemiş diyebilirim. --- spoiler ---olayların geliştiği yer boston, kafalar irlanda. daha önce bir çok filmde izlediğimiz ve görünüşe göre izlemeye de devam edeceğimiz soygun konsepti ön planda. arka planda az şiddetli, memesiz, pipisiz sevişmeli aşk hikayesi devam ediyor. çok klişe gibi gelse de, film bir şekilde kurtarıyor. sonu da, olabilecek yüz milyon tane sürprizden sıyrılıp, en klişe şekilde bitmek konusunda tereddüt etmiyor. ne var ya? mutsuz edeydin bizi, öldürseydin birilerini... bak hele bir leon nasıl bitmiş, heat'in sonunda ne olmuş. neyse bak yine kızmıyorum, hevesini kırmıyorum. bu kadar çok eksine rağmen olumluyum hala. daha iyi olacak diye de umuyorum.--- spoiler ---çiğköftenin de parmağı olabilir ama riski alıyorum ve izlemeyenlere bu filmi öneriyorum. biraz sabır, biraz metanet ile filmin bir süre sonra sizi de nasıl avuçları içine alacağına şaşıracaksınız. en kötü komagene'den verin siparişi, hesabı da yollayın bana.
(kon - 19 Ağustos 2011 16:34)
heat ve mesrine ile birlikte izlediğim en iyi, adamı içinde yaşatan suç filmlerinden biri. --- spoiler ---ztn eleman bi sahnede heat izliyor evdebi de blake lively oynuyor. http://thefilmnest.com/…ively-13989643-1000-762.jpghttp://images.smh.com.au/…ake-lively-town-420x0.jpg--- spoiler ---
(zokondor - 17 Kasım 2011 18:14)
Yorum Kaynak Link : the town