Collateral ' Filminin Konusu : Los Angeles şehrinde zamana karşı gerçekleşen bir ölüm-kalım kovalamacasını konu alıyor. Tam bir keşmekeşin hüküm sürdüğü bu büyük şehirde yıllardır taksi şoförlüğü yapan Max'in sıradan yaşamı, bir gece arabasına aldığı Vincent adlı garip bir adamla tanışmasıyla tahmin edemeyeceği ölçüde değişir. Vincent, uyuşturucu mafyasına karşı açılacak bir davada tanıklık yapacak kişileri öldürmek için şehre gelmiş bir kiralık katildir ve Max'ı rehin alarrak özel şoförü gibi kullanmaya başlar. FBI'ın Vincent'ın peşine düşmesiyle, şehirde büyük bir kovalamaca başlar.
Ödüller :
Edge of Tomorrow(2014)(7,9-534508)
A Few Good Men(1992)(7,7-211007)
The Last Samurai(2003)(7,7-368987)
Minority Report(2002)(7,7-461994)
Jerry Maguire(1996)(7,3-218897)
Mission: Impossible(1996)(7,1-353002)
Valkyrie(2008)(7,1-224948)
Oblivion(2013)(7,0-445670)
Jack Reacher(2012)(7,0-319987)
Top Gun(1986)(6,9-256893)
The Firm(1993)(6,8-105628)
War of the Worlds(2005)(6,5-386286)
Venedik Film Festivali : "Future Film Festival Digital Award"
BAFTA : "BAFTA Film Award-Best Cinematography"
--- spoiler ---pek ağır başlı bir ölüm sahnesini barındıran film. insanın yaşlandığını fark edişi ve kabullenişi gibi olmuş, çok güzel..--- spoiler ---ayrıca pek güzel soundtrack'i için; (bkz: destino de abril)
(controlemole - 5 Ocak 2008 17:03)
filmde gorulen hayvanlar coyote* oluyor. filmde zavalli max icin "ulan iyice surreallesti hayatim birdenbire, yoldan gecen coyotelere duruyoruz anasini satiyim" bakisi attiriyor bu hayvanlar ama aslinda bu coyote hayvanlari sehirsel yerlesim birimlerinde boyle uluorta gezinebiliyorlar guney kaliforniya'da, cok surreal, cok anormal bir sey degil yani. hatta soyle de bir sorun var ki bu gicik elemanlar milletin ev hayvanlarini yiyorlar, kedim ciksin az bahcede hava alsin cimlerde debelensin diye iki dakika bahceye cikarilan kedileri, bi iseyip gelcem haci diye kopek kapisindan cikiveren kopekleri bir daha goremiyorsaniz coyote efendilere aksam yemegi olduklarini varsayabilirsiniz. yetiskin insanlara saldirmayacak, uzak duracak kadar akillilar bir de. bu size filmden hangi karakteri hatirlatti bakayim? neyse iste, insanin karsisina nerede nasil hayvan ya da insan formunda cakallar cikabilecegini kestirmek zor, filmin ana mesaji da bu olsa gerek.
(a lifetime of type ii errors - 12 Haziran 2008 09:52)
2004 yapımı bir kişisel kült eser. michael mann’in auteur sıfatına sahip oluşunun kanıtı collateral.michael mann’in avrupalı olup olmadığını tartışmaya yetecek ölçüde metafora ve psikolojik ayrıtlara sahip bir film.karşımızda geceyarısı avına çıkmış soğukkanlı kiralık katil vincent ve hayalleri kabına sığmak zorunda kalmış taksi şoförü max’in birbirlerine karşı sundukları bazen hızlanan ve bazen hızlı bir biçimde ritmi düşen jazz düeti var. aslında karşımızda olan orkestra şefi mann yönetiminde harika performans sergileyen tom cruise ve jamie foxx.bir mann filmi ile karşı karşıyaysak bilmeliyiz ki; karakterler çok ama çok önemlidir. michael mann insanların kim olduklarını belirleyen özelliklerin; nerden geldikleri, ne hayal kurdukları, kapasitelerinin ne olduğu değil sadece ne yaptıklarının önemli olduğunu stilize bir psikoloji ile anlatan adamdır. mavi ve gri tonlamanın estetik duyarlılığı altında adamların hikayesini anlatır. ne yaptıklarını bilseler de, bilmeseler de bunu yapan adamlar. varoluşa kadar sürüklenebilecek açıda bir bakış serbestliği getiren üslubunda karmaşaya ve belirsizliğe yer olmayan bir film collateral. hikaye başlarken de bittiğinde de karakterlerin kimlikleri değişmiyor, bulanmıyor. hikaye kendini satmaya beğendirmeye çalışmıyor. hüzünlü iki adamın düellosunda karanlık alanlar aydınlığa çıkmıyor. “- hey max adamın biri l.a.’de metroya binip ölüyor.. sence biri fark eder mi?” filmin aslında asıl didiştiği anlamı sorgulayan, bunu bulan ve anlatan sözcükler ölmeden önce vincent’ın ağzından dökülüyor. yalnızlık, umursamazlık, kırılganlık, zaman, los angeles. michael mann filmini oluştururken kendisini ait hissettiği kentte bir zaman ve mekan estetiği oluşturmak istediğinin farkındaydı. bu yüzden eline yüksek çözünürlüklü dijital kamerasını almış ve yine bu yüzden kendisini bir l.a. gecesinde karşılaşan iki kırık adamın hikayesine kilitlemişti. bu yüzden anlatılan hikayenin tonu elektronik müziğin karıştığı jazz ritmleriyle buluşuyordu. bir gece ölümün arada kol gezdiği bir yolculukta birbirinden çok uzakta olmayan bir yalnızlığa sahip iki adam aslında soğuk ve sıcak kadar birbirine uzakken, sonunda birinin ölümün yaratıcısı ve diğerinin kurbanı olması sayesinde rollerini değiştiriyorlar. üstteki repliğin karşısında max dehşetle, vincent’i izlerken, vincent belki de hayatının en huzurlu anına kavuşuyor. görüntüde mavi yükseliyor ve griden kendini arındırıyor.iki adam da yapamadıklarına doğru aslında yaptıkları işler dolayısı ile bir yolculukta buluşuyor. özgüven yoksunu max korkularının üzerinde gerçek kendisi ve aşk ile tanışırken; vincent kendini ölümün huzurlu kollarında buluyor. kimsenin fark edemeyeceği bir şekilde l.a.’de bir metronun içinde.filminde mann sevdiği görüntü yakalama ve performans elde etme biçimlerinden vazgeçmiyor. yine yakın çekimle ve ayrıntılı görüntü renk uyumu ile karakterlerinin psikolojisini ön plana çıkarıyor. türün klişeleri ile sarmaş dolaş görünse de; kendi sinema dili üzerinde hiçbirine fazlaca kapılmıyor ve kendinden ödün vermiyor. dijital kamera ile çalışarak görüntü aldığı zeminden fazlaca yakın ve hassas çekim tadı alıyor. geniş lens kullanmayı sevmediğini önceki örneklerinden hatırladığımız yönetmen; aslında zamanın sıkışmış havasını görüntüsüne yedirmek için yüksek kontrast seçeneğine sıkça başvuruyor. filmin kurgusu yine mann filmlerinde görmeye alışık olduğumuz üzere kesinlikle nefes almayı engelleyecek sürate erişmiyor. aksiyonu karelerine yediren ve sindiren bir adam olduğunu bildiğimiz için bu çok fazla şaşkınlık yaratmıyor.yönetmenlik olarak asıl kıvamını bulan nokta ise karakter psikolojileri ve metaforlar ile yakaladığı senkronun yüksek tatmin düzeyi. modernizm ve varoluşçuluk içinde ayrı başlıklar ile irdelenebilecek hammadde olanağı sağlayan film yüksek sesle konuşmadan, demek istediğini anlatıyor. filmde yine eylemleri anlamlarını belirleyen adamlar var. hüzün var. bir düello var ve aslında zaman ve mekan aralığında kalmış bir yolculuk var. yerinde bir jazz ritmi ile beraber gecenin loş tonlarına tutunan güçlü bir hikaye var.tüm elde olan özellikleri ile bu film avrupa sanat duyarlılığına sahip bir film. ticari beklentilerle alakası olmayan, kendisini zamanın değerlemesine bırakan bir kült film. mann’in bundan sonraki işlerini merakla beklemeye sevk eden bu çalışma ile gelecekte şehir estetizmi fonunda, kişisel hikayeler başlığına mutlaka eklemeler olacaktır.. dört yıl önce klavyeden çıkan bu yazının üstüne sakallis der ki: ne yaptın be hocam miami vice ve public enemies'te ne yaptın?
(sakallis - 5 Kasım 2009 01:04)
jason statham'ın figüran olduğu, başrolünde soğukkanlı kiralık katil rolünde tom cruise'un harika iş çıkardığı defalarca izlenebilecek film. 2004 yapımıdır. en iyi film oscar adayı olmuştur. jackal'ı beğendiyseniz buna deli divane olacaksınız. izleyin, sizi de gersin. ayriyetten disko sahnesindeki ready steady go isimli tekno parça da harikadır.
(doyoubelieveinlifeafterlove - 12 Aralık 2010 15:18)
tom cruise'un gri saç, sakal ve takım elbiseyle inanılmaz karizmatik olduğu film. vincent ve max'ın 5-6 dakika süren fever isimli gece kulübünü ziyareti ve sonrasındaki kaos, ready steady go ile birlikte nazarımda efsanedir.
(saldiray abi - 4 Aralık 2011 01:30)
finansal anlamda bir borc veya baska bir kredinin karsiliginda teminat olarak gosterilen mal varligi..borcun odenememesi durumunda el konulur..
(cressida - 25 Kasım 2000 16:16)
tom cruise daha iyi filmlerde oynamıştı ama hiç bir filminde bu kadar iyi oynayamamıştı.
(kasaba insani - 25 Mayıs 2012 17:49)
sinemanın gerçeğe yaklaştığı nadir anlardan birisine sahip olan micheal mann filmi.tom cruıse arkada oturur, jamie fox taksiyi sürmektedir. aralarında geçen diyalogda tom ayarı verir.- baban nerede?- öldü...- üzüldüm.- hayır, üzülmedin.- ...****lafta üzülürsün, belki gerçekten üzülmek istersin ama üzülemezsin işte, 2 dk sonra unutacaksındır. ateş hep düştüğü yeri yakar.
(stefan kuntz - 12 Eylül 2013 14:40)
"aa dreamworks ve universal produce etmis... aman allahim tom cruise ve su zenci filmlerinde oynayan denyo zenci jamie foxx oynuyor bir de will smith'in karisi...kesinlikle rezalet bir hollywood macerasi daha yasicaz..." diyip, arkadasimi patrice leconte'un son filmini izlemeye ikna etmekte basarisiz kalarak ve sinemaya girer girmez zenci populasyonunun beyazlardan daha fazla oldugunu anlayarak huzunlere ugrayip, hatta sinemadaki tek beyaz olmanin verdigi stresle zenci dostlarimizin yanina sinip ama filmin sonunda dostlarimizin da, benim de mosmor olarak ciktigimiz bir film olmustur collateral. zenci dostlarim mosmor oldular cunku butun film boyunca bagrip cagirarak, ciglik cigliga yirtinarak, patlamis misirlarini havalara firlatarak izleyecekleri bir zenci filmi beklentileri bos cikmisti. ben mosmor oldum cunku bu kadar onyargiyla igrenc olucagini dusunurek gittigim film gercekten basarili cikmisti, dreamworks basarili bir film yapmisti. her anlamiyla sinema literaturunde heat gibi adini kaziyacagini dusundugum, super yonetilmis, iyi oynanmis ve kim ne derse desin -klise,klasik, seri katil ve masum adam hikayesi falan filan okuduk elestirilerde-cok cok akillica ve en ince detay ve ayrintisinda bile bir estetik barindiran psikolojik, yerinde komik, heyecanli ve orjinal bir senaryo ile bezenmis tadina doyulmaz bir film olmus. tom cruise'u hic bu kadar karizmatik gormemistim diyebilirim. kisa gri saclari ve inanilmaz oyunculuguyla soguk ama derinliklerinde cok seyler barindiran, psikolojisi karman corman vincent karakterini bu kadar basarili baska kimse oynayamazdi galiba. jamie foxx kendini asmis bu filmde. ilk oynadigi ciddi rolu oldugunu dusunuyorum ve mann'in yonetirken cok s1k1ntilar cektigini tahmin ediyorum ama masum ama kurnaz, akilli ve ciddi taksi soforu rolunu cok iyi siyirmis foxx. mann'a mi helal olsun demeli kendisine mi bilemiyorum ama bir oyuncu olarak cok yollar kat etmis kendisi bu filmde.film oldukca yavas, hatta bir hollywood filmine gore inanilmaz yavaslikta basliyor ve ilk yarim saati sadece taksinin icinde geciyor. bu dakikalar film karakterleri tanitiyor ve taksideki konusmalar, karakterler arasindaki diyaloglar onlarin derinligine inmemizi ve psikolojilerini analiz etmemizi sagliyor. filmin geri kalan kisimlarinda da bu taktik cruise ve foxx arasinda devamli kullaniliyor ve filmi basarili kilan en onemli etkenlerden biri de sanirim takside gecen diyaloglar ve karakterlerin psikolojik karmasasinin basarili bir senaryo ile ekrana aktarilmasi. bir de bir club sahnesi vardi ki filmin en basarili action sahnesiydi kesinlikle ve son zamanlarda gorudugum de en iyisiydi. mann'in bir yonetmen olarak cok ilginc detaylara dikkat cekmesi ilgimi cekti. herhangi bir seri katil action thriller filminin aksine oldukca yavas ve cogu yerinde bir avrupa filmi kadar bol psikolojik konusma ve analizlerle bezenmis taksi sahnelerinin basariyla altindan kalkip kucuk ayrintilara dikkat cekebiliyor. la'in melekler sehri degil de ne yazik ki zavalli insanlarin neon isiklar ve luks yapilarin arkasinda yalniz ve mutsuz hayatlar yasadiklari anlamsiz ve kaybolmus bir sehir olmasina dikkat cekmis mann. ve filmin en guzel kucuk detaylarindan biri de vincent'in filmin basinda sehri tanimladigi kucuk hikayesiydi: yasli bir adam bir gun metroda kalp krizi geciriyor ve aninda oturdugu yerde oluyor. iki gun boyunca insanlar adamin oldugunun farkina varmiyorlar, trene iniiyorlar, biniyorlar, adamin yanina oturuyorlar, kalkiyorlar ve hic kimse adamin oldugunu farketmiyor ve adamin cesedi iki gun boyunca butun sehri dolasiyor. bir metropol de yasayip yapayalniz olmek daha guzel anlatilamazdi sanirim.
(ningyo - 12 Ağustos 2004 08:45)
evvela sezarin hakki sezara diyerekten yaklasik yirmi senedir izledigimiz kariyerinde tom cruise en ikna edici, bu baglamda burundugu karakterin tum ketumluguna karsi en samimi (!) karakterini oynuyor (magnolia yi saymazsak). yaslandirilmis, yuzu hafiften kirismis, golgeli, kirli sakalli adam, gecen sene samuraycillik oynarken yalvaran gozlerle "oscar istiyorum ben, oscar istiyorum" diye perdeye bakan kasinti tesekkulune fark atarken kendisini ayakta alkisliyoruz bu sefer. gercekten.miami vicedizisi ile yapimciliginin sahikasina cikan michael mann, nedense gise basarisi olmayan fakat ardindan kult seviyesine yukselen the heatile giristigi ikici yonetmenlik evriminde epey irtifa kazanmis gorunuyor artik. zira akillica kotarilmis, kayda deger diyaloglarin, temposunu ve merak duygusunu yitirmeyen ilgi ve heyecana mazhar senaryosunun ve yer yer de siddetlenen aksiyonun arasina oyle espaslar yerlestriyor, oykusune oylesine genis acilardan hatat zaman zaman disaridan ve izleyicinin inisiyatifine birakarak yaklasiyor ki eserinin hollywood un iddiali yapimlarindan biri oldugunu unutasi geliyor izleyicinin.mesela cazbarda gecen sahne atmosferi, muzigi ve suratimiza samar gibi inen finali ile neticelenen muhabbeti ile bizi collateral in basindan alip sanki bir muzik belgeselinin basina oturtuyor. nedensizce clint eastwood un birdunu animsamaktayim burda. aslinda gevelemem lafi yanliz kurtun caddede salindigi sahneye getirmemde. herkesin omrunde bazen hayati pausa alip, kendini yersiz, zamansiz, boyutsuz boşluga teslim ettiigi anlari filmine tasidigi kucuk bir zaman dilimiyle bir anda yukledigi gerilimi kesip izleyicisini audioslavein ellerine teslim ediyor.hulasa bildik bir aksiyondan ziyade usta isi kovalamaca, gerilim-dram fuzyonuyla karsi karsiyayiz, mann in 95 teki hiti the haet e saygi durusunda da bulunan. siki bir tom cruise izlemek için, saglam bir film izlemek için, iyi vakit gecirmek icin, nasil arzu ederseniz onun icin, ama mutlaka izleyin bu filmi. mutlaka bir sureligine etkisinde kalacaksiniz. ben kaldim ve shadow of the sun dinlemeye gidiyorum. --- spoiler ---metroda bir adam olur--- spoiler ---
(coldplay - 4 Eylül 2004 02:34)
hollywood' un gercekten cok guclu, hollywood'un gercekten cok zeki oldugunu gosteren bir film.. tam anlamiyla bir sanat eseri gercekten. bir sinema yapitini begenmesi icin avrupa' da cekilmis olmasi, goz makyaji akmis, corabi kacmis fransizca konusan kadin oyuncular barindirmasi yeterli olan zihniyet; filmi soguk, yetersiz ve mantiksiz bulabilir. ama bu filmin icerdigi estetik anlayisin, populer kulturun, sonuna kadar asla sona erdirilmeyen, aksine surekli alevlendirilen 'merak' duygusunun, inanilmaz guzellikteki renklerin, gizemin, basitligin ve kult yaklasimin farkina varmamak, michael mann' i dis macunu markasi sanmakla ayni sey bence..
(erk - 6 Ekim 2004 09:19)
--- spoiler ---filmin zirve noktasi karsidan karsiya gecen cakal*dir haci. o anda yasanan dinginlik, karakterlerin ifadeleri ve yalniz canlinin goruntulerini tarife kelam yetmez. bende yok en azindan o kadar malzeme.--- spoiler ---
(my jekyll doesnt hide - 11 Ekim 2004 07:33)
jamie foxx filmin sonlarina dogru cep telefonuyle binadaki kiza polise telefon acmasini soyluyor. buyrun burdan yakin....
(mokota - 16 Ekim 2004 15:37)
--- spoiler ---meslegine saygisizligin, tedbirsizligin ve sark kafasinin orneklerini sergileyen artist bir polis dedektifini de barindiran bir filmdir. film boyunca flip open tipi cep telefonuyla artislik yapan, sekil sakali ve antin kuntin yuzukleriyle pozdan poza yelken acan bu denyo, baskina giderken celik yelegini giymeyerek, bir prensip adami, bir dava sehidi olan kir sacli ravanelli vincent tarafindan mihlanmistir keklik gibi. halbuki hadi is guvenligi nosyonundan tamamen bihabersin, hic merak da mi etmiyorsun, millet telsizle haberi alanda neden o acaip seyi ceketinin altina giyor diye, hic mi dusunmuyorsun, l.a. alemlerinde genc yasta sekmek varken bir anlik denyoluk yuzunden canindan oluyorsun?? bu arada fever'a dogru yol alan gerek felix'in adamlari olsun gerekse, l.a. emniyet amirliginin memurlari olsun, bu kadar korkunc tipli hispanik adami taa training day filminden beri bir arada gormedigimizi hatirliyor, sirf bu adamlari hollywood kahvesinden toplamis olmasindan dolayi bile michael mann'in takdiri, silti, kunyeyi, funyeyi hakettigine kanaat getiriyoruz.--- spoiler ---
(my jekyll doesnt hide - 27 Ekim 2004 11:53)
"at yalanı skeyim inanmayanı" adlı sinema tekniğiyle çekilmiş bir film.--- spoiler ---bir filmde kurt geçmesi, efendim shadowofthesun çalması, bunlar önemli şeylerdir. ama mesela, taksi takla attıktan sonra olay yerine gelen trafik polisinin "neden yalnız çalıştığı" o kadar da önemli değildir. koskoca eleypidi'nin en cevval, en kirli sakallı dedektifleri bile yıllarca "hey dostum ben yalnız çalışırım"ın mücadelesini vermelerine rağmen yanlarına bir ortak almak zorunda kalmışken sikindirik şişko trafik polisinin olay yerine tek başına gelmesi, bugüne kadar 1500 tane amerikan filmi seyreden bendenizi filmden bir hayli soğutmuştur. yahu aynı filmde, sırf camı çatlak diye taksiye biri sağdan biri soldan yaklaşan 2 polis memuru görmemiş miydik biz? nasıl da temkinli, nasıl da özenli yaklaştılardı, içeriye fener bile tuttulardı. ben de az fesat değilim tabi. belki ortağı çişe gitmiştir yahut da aralarında "sen donut al hacı, ben taksiye bakarım" şeklinde iş bölümü yapmışlardır, olamaz mı? pekala olabilir!peki kardeşim, bar-disco sahnesinde yaklaşık 5-6 dakika boyunca silahlar patlarken oturduğu yerde bir sağa bir sola, önce sağa sonra sola, bir sola, bir sağa, sola, sağa, önce sola sonra sağa bakınan, kucağındaki karılar bile kaçmayı akıl etmişken bir sola bir sağa, önce sağa sonra sola bakınmaya devam eden sik suratlı japon'a ne kılıf bulacağız? onun da götüne değirmen taşı asılı değil mi? 8 tane korumayla dolaşma ihtiyacı duyan bir insan silah sesi işitince hiç olmazsa masanın altına girer lan! fakat yönetmeni tebrik etmek lazım, japon'a gözlerini kocaman açtırarak, panik içindeki ruh halini tam olarak aktarmayı başarmış. nasıl da panik içinde bir sağa bir sola bakınıyordu öyle...-kendisine en çok benzeyen taksi şoförünü bulmuştur...bütün enerjinizi bu diyaloğa harcarsanız böyle olur tabi...--- spoiler ---
(konor - 31 Ekim 2004 23:38)
2004 yilinda cekilmis bir michael mann filmi.--- spoiler ---pencereden atılan cesedi bagaya tasirlarken ceset aman abi dikkat edin dusurmeyin tandansinda zenci abimizin bileklerine sikica sarilmisti.--- spoiler ---
(ugurcan - 5 Kasım 2004 08:48)
--- spoiler ---vincentin maxi niye öldüremediğini merak edenler, aradaki kapının tam ortasındaki kurşun izlerine bakabilirler. malumunuz, vincent adam vurmayı omiriliğe bağlamıştır, iki göğse, bir alnının tam ortasına, milimetre sapmadan.--- spoiler ---
(cool n blue - 6 Kasım 2004 00:44)
--- spoiler ---tom cruise'un koşarken sandalyeye basıp düştüğü sahnenin çekim hatası olduğuna inanmak istediğim film.--- spoiler ---
(fair - 6 Kasım 2004 10:55)
--- spoiler ---iyinin ve kötünün sorgulandığı hatta izleyicinin iyi - kötü anlayışının allak bullak edildiği bu açıdan heat'le benzerlikler gösteren kanımca ondan daha başarılı film. daha da başarılısı için: (bkz: dog day afternoon)filmin başı: max iyi, vincent kötü. filmin sonu: değil! max zayıflığına "iyi bir olmak" gibi bir ambalaj bulmuş biri. vincent bu adi süsü yırtıp atıyor. max aynen vincent gibi kendisinin de pislik olduğunu görüyor. max aslında o geceden önce de iyi değildi. sadece eline kötü olma şansı geçmemiş, kötü olmak zorunda kalmamış biri. kendisinin ve insanlığın genelinin kötü olarak adlandıralgeldiği kişi olmak için bir nedeni olmayan biri. neden? tutkuları yok! sahneye max'in tutkuları çıktığında o da kötülüğe kahramanlık etiketini yapıştırmak şartıyla kötü olmakta bir sakınca görmedi, bir adam öldürdü! öldürdüğü masum muydu? vincent'ın öldürdükleri? hmm... vincent kötü adamdı, doğru ya. kim masum?vincent "tamamıyla kötü" etiketine, umursamazlığına acımasızlığına rağmen derviş bilgeliğinde. hayatın kendi gözlerinden görünen kısmını yalamış yutmuş bir adam.kurtlu shadow of the sun sahnesine gelincee.sözüm michael mann'e, tom cruise'a hatta chris cornell'a. kardeşim!çekmeyin böyle sahne! atmayın böyle bakış! çalmayın böyle şarkı! allah allah...bu filmi kesinlikle gece karanlıkta izleyin. kesinlikle yalnız başınıza izleyin. izledikten sonra da ölün! yalnız başınıza...--- spoiler ---
(yoldaki isaretler - 27 Mart 2005 16:08)
2004 yapımı gerilim öğeleri ve diyalogları çok iyi kurgulanmış micheal mann filmi. hiç bu kadar sağlam bir film beklemiyordum açıkçası! çok sağlam çok süper bir gerilim filmi olmuş. her an ne olabilir bilemeden izliyoruz, ikisi de kayıp iki elemanın bir takside buluşmaları ve olayların gelişmesi. hem tom cruise hem de jamie foxx çok iyi oyunculuk çıkarmışlar. diyaloglar da kaydedeğer harika ayrıntılar içeriyordu.-diyaloglar aklımda kaldığı kadarı ile yazılmıştır---- spoiler ---"max, bir adam l.a.'de metroda ölmüş ve 6 saat kimse onu fark etmeden dolaşmış.""hepimiz sonsuz boşlukta birer hiçiz, ne fark eder ki?""-rwanda'da sabah olmadan 10bin kişi öldü bunu fark ettin mi? hiroşima ve nagazakiden sonra bu kadar kısa zamanda bu kadar bir kıyımı önlemek için herhangi bir organizasyona falan kaydoldun mu, umrunda mıydı o zaman? sen lanet olası bir şişkoyu öldürdüğüm için bikbik ediyorsun.-ama ben hiç bir rwandalı tanımıyorum ki-peki bu şişko herifi tanıyor muydun?"--- spoiler ---süper bir film. izlemek lazım.
(azeroth - 20 Ağustos 2005 15:57)
Yorum Kaynak Link : collateral