Süre                : 2 Saat 58 dakika
Çıkış Tarihi     : 19 Aralık 2001 Çarşamba, Yapım Yılı : 2001
Türü                : Aksiyon,Macera,Drama,Fantazi
Taglar             : Yüzük,Görev,Hobbit,epik,Elf
Ülke                : Yeni Zelanda,ABD
Yapımcı          :  New Line Cinema , WingNut Films , The Saul Zaentz Company
Yönetmen       : Peter Jackson (IMDB)(ekşi)
Senarist          : J.R.R. Tolkien (IMDB)(ekşi),Fran Walsh (IMDB)(ekşi),Philippa Boyens (IMDB)(ekşi),Peter Jackson (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Alan Howard (IMDB)(ekşi), Elijah Wood (IMDB)(ekşi), Sean Astin (IMDB)(ekşi), Sala Baker (IMDB)(ekşi), Sean Bean (IMDB), Cate Blanchett (IMDB)(ekşi), Orlando Bloom (IMDB)(ekşi), Billy Boyd (IMDB)(ekşi), Marton Csokas (IMDB), Mark Ferguson (IMDB), Ian Holm (IMDB), Christopher Lee (IMDB), Lawrence Makoare (IMDB), Andy Serkis (IMDB), Ian McKellen (IMDB), Peter McKenzie (IMDB), Sarah McLeod (IMDB), Dominic Monaghan (IMDB), Viggo Mortensen (IMDB), Craig Parker (IMDB), Cameron Rhodes (IMDB), John Rhys-Davies (IMDB), Harry Sinclair (IMDB), Liv Tyler (IMDB), David Weatherley (IMDB), Hugo Weaving (IMDB), Clinton Ulyatt (IMDB), Jono Manks (IMDB), Rachel Clentworth (IMDB), Sabine Crossen (IMDB), Peter Jackson (IMDB), Bret McKenzie (IMDB), Shane Rangi (IMDB)

The Lord of the Rings: The Fellowship of the Ring (~ Yüzüklerin Efendisi: Yüzük Kardeşliği) ' Filminin Konusu :
Yüzüklerin Efendisi: Yüzük Kardeşliği, dünyanın kaderini değişterecek olan yüzükten kurtulmak için verilen mücadeleyi konu ediyor. Yıllar önce üretilen ve Orta Dünya topraklarına kandan başka hiçbir şey getirmeyen yüzüklerin sonuncusu, üretiminden yüz yıllar sonra ortaya çıkar. Amcasının kendisine emanet ettiği yüzüğün nelere kadir olduğundan habersiz olan Frodo, büyücü Gandalf'ın anlattıkları sonrasında dehşete kapılır. Bu yüzükten ve müstakbel savaşlardan kurtulmanın tek yolu, gücünü toplamaya çalışan Sauron'u da engellemek için bu yüzüğü yok etmektir. Yüzüğü yok edilebileceği tek yer olan Mordor'a götürmek için kendini feda eden savaşçılardan oluşan bir ekip oluşturulur. Çok uzun ve çetin geçecek olan yolculuk başlar. Orta Dünya'nın kaderi, bu insanların ellerindedir.

Ödüller      :

Academy Awards - Oscar:En İyi Film Müziği, En İyi Görsel Efekt, En İyi Sinematografi, En İyi Görsel Efekt
BAFTA:BAFTA Film Award-Best Film, David Lean Award for Direction, BAFTA Film Award-Best Film, BAFTA Film Award-Best Make Up/Hair
Academy of Science Fiction, Fantasy & Horror Films:Saturn Award-Best Director, Saturn Award-Best Supporting Actor


  • "tam şu anda alt yazılı olarak cnbc-e'de başlamıştır. 134. defa izleyeceğim. sizi de beklerim." victory is near but the power of the ring could not be undone ""
  • "eşim ile aramı yapan film.ilk çıktığımız* gün bu filme gitmiştik, sonra ikinci ve ücüncü filmleri de ilk kez beraber izledik tabi.şimdi evli olarak the hobbit an unexpected journey i bekliyoruz."
  • "an itibari ile trt 1'de yayınlanmaktadır. seyrinde otuzlu rakamlara ulaştım, geleceğe umutla bakıyorum."
  • "yine ağlatmıştır eşşek kadar adamı. sam gibi bi dostum olsun yüzüğü sauron'un götüne bile sokarım.-ben söz verdim bay frodo, bir söz; "onu bırakayım deme samwise gamgee". niyetim de yok."
  • "serinin müzikleri açık ara en güzel olanıdır. 2. ve 3. filmler tarihi film havası verirken, bu film tam bir fantastik şaheserdir.yine de favorim pelennor savaşı nedeniyle kralın dönüşüdür."
  • "bir arkadaşımın 'abi kesin bu filmin devamını çekerler, konu sanki böyle yarım kalmış gibi' dediği film."




Facebook Yorumları
  • comment image

    extended versiyonunda, yüzük kardeşliği'nin ayrıkvadi'den ayrıldığı sahnede, elrond'un konuşmasından sonra;

    --- spoiler ---

    gandalf : kardeşlik yüzük taşıyıcısını bekliyor

    frodo mazlum bakışlarla grubun önüne doğru ilerler ve...

    frodo : mordor, gandalf, soldan mı sağdan mı?

    gandalf : soldan...

    ---
    spoiler ---

    beni benden alan ve gözyaşı bezlerimi kendinden geçiren sahnedir.


    (angeleyes butterfly - 21 Aralık 2008 08:31)

  • comment image

    oha super bi sey kesfettim!! filmde frodo'nun nazgul tarafindan yaralanip da iyice kendinden gectigi orman sahnelerinde, hani arwen'in ilk arzi endam ettigi kisimda; arkaplanda vakti zamaninda bilbo ve arkadaslarini yeme planlari yaparken gunese yakalanip tas olan troller var! boyle heykel gibi duruyolar aragorn'un arkasinda o arwen'le konusurken. oley! vay anasini filmi kac kere izledigimin haddi hesabi yok, anca farkettim bugun.

    abi daha once birileri bi yerlere yazdiysa da gelip bana soylemeyin, beni 9 yilin meyvesi bulusumun gururuyla bas basa birakin.


    (twodimensionprism - 24 Mart 2010 01:55)

  • comment image

    yüzüklerin efendisi serisinde en beğendiğim bölüm.hem film hem de kitap olarak.bi kere farklı bi dünyada yaşamaya başladığınız, yeni bir dünyayı keşfettiğiniz hissini en çok yaşadığınız bölüm bu.tamam 2. ve 3. kitaplar ve filmler de muhteşem ama onların muhteşemliği epik anlatımlarından, muazzam savaşlardan kaynaklanıyor.ilk bölüm ise size bir yolculuk sunuyor.hiç çıkmadığınız bir yolculuk, daha önce hayal bile edemediğiniz bir yolculuk.bütün o karanlık olaylar hobbitler için olduğu kadar sizin için de henüz bir söylenti, bir ürperti.ama içinizde uyanan his korkudan çok bilmediğiniz bir dünyaya yürümek, heyecan ve keşfetme hissi.yani saf bir masal.ejderhalar, elfler, karanlık yaratıklar, iblisler; dağlar, nehirler; yıldız ışığı altında yapılan uzun yürüyüşler...
    bu macerayı muhteşem kılan en önemli unsur ise tabi ki gandalf.bilge dede.kadim büyücü.ateş başında fısıltıyla masal anlatan ve sizi evrenin en büyülü yerlerine götüren bir şaman.sürekli yapılan duraksız bir yolculuk, tehlikeler, ihtişamlı manzaralar, karanlık söylentiler ve ...
    yol hiç bitmek bilmiyor ne zaman başlamıştı bilmem


    (zemzem - 10 Kasım 2010 00:53)

  • comment image

    tam 10 yıl önce bugün sinemada izlediğim efsane film. o zamanki heyecanımı unutmam mümkün değil. sinemada görmeyi en çok istediğim romanın filmine gidebilmek... şimdi benzer bir heyecanı the hobbit an unexpected journey için duyuyorum.


    (tas - 24 Aralık 2011 21:56)

  • comment image

    projenin büyüklüğü yanında hataların devede çil ( kulak bile değil!) olarak kaldığı, serinin bana göre en başarılı filmi... karakterlerin inanılmaz uyumu, görüntülerin şiirselliği ve bunca doğaüstü olayın bu kadar gerçekçi bir havada ekrana aksettirilmesi... konunun derinliği, gandalf'ın bakışlarındaki yumuşaklık ya da kararlılık, arwen'in,i geleceğin hüzünleri ile bulutlu gözleri... bir projektörle duvara yansıtıp, başından sonunda sürekli döndürsen, her karesi tablo gibi filmler filmi, movieler moviesi...


    (chemkirella - 21 Şubat 2012 20:33)

  • comment image

    tam şu anda alt yazılı olarak cnbc-e'de başlamıştır. 134. defa izleyeceğim. sizi de beklerim.

    " victory is near but the power of the ring could not be undone "


    (fayfim - 10 Eylül 2012 22:02)

  • comment image

    an itibari ile trt 1'de yayınlanmaktadır. seyrinde otuzlu rakamlara ulaştım, geleceğe umutla bakıyorum.


    (laplasyen - 6 Ekim 2012 20:07)

  • comment image

    kitabını okuyalı sanırım 12-13 yıl oldu. yani film ile birebir tutuşmadığını çok iyi bilsem de üzerinden uzun zaman geçtiğinden ayrıntıları hatırlamıyorum pek. filmini ise mal gibi okulda sinema çekimi vcd'den izlemiştim. daha sonra televizyonda yayınlanan kıytırık tekrarlarına ise gözucu ile bakmışımdır. bu gece bok varmış gibi "extended"ını baştan sona izledim sonunda. galadriel konusunda aklıma ilginç bir şey takıldı:

    --- spoiler ---

    8 kahraman lothlórien'dan ayrılmadan hemen önce galadriel bunlara çeşitli hediyeler verir. bi' tek aragorn'a "sende hediyenin hası var zaten" der. anlayacağınız boromir dışında herkes iyi-kötü bir şeyler edinir. la yiğit boromir'e niye hediye verilmiyor? pisi pisine şehit oldu gitti adamcağız; belki gönlü hoş tutulsa frodo'ya atarlanmayacaktı, ne belli?...

    ---
    spoiler ---

    sabah sabah sinirlendim, bak. neyse, ben yatayım bari...

    --- spoiler ---

    ekleme/düzelti: bigboned uyardı; kitapta boromir'e altın kemer veriliyormuş, o zaman bunu extended'a bile koymayan peter jackson'a kafam girsin...

    ---
    spoiler ---


    (metal revolution - 27 Aralık 2012 05:54)

  • comment image

    benim bildiğim bu filmde veya kitapta toplanan konseyin içinden bin tane elf çıkarmamasının sebebi görevin gizlilik örtüsü içinde başarılmaya çalışılacak olmasıdır. ( cümleye bak hele hele.)

    yani adamların derdi 10 dakika içinde yüzüğü hüküm dağına atıp kaçmak değil. yıllar sürse bile bir şekilde o yüzüğü o dağın ateşine atmak. büyük bir kuvvetle yaldır yaldır mordor'a doğru koşarsanız sauron itinin yüzüğün bulunduğunu fark etmesi geç olmayacaktır. amaç da o zaten. o ibnenin yüzüğün bulunduğunu fark etmeden ya da hissetmeden yüzüğü yok etmek.

    zaten hatırlarsanız tam hüküm dağında frodo yüzüğü atmayı reddedip yüzüğü takarak yok olduktan sonra bir anda sauron yüzüğün gücünü çok yakınlarında hissediyor ve nazgul efendisini yüzük tayfları ile beraber hüküm dağına yolluyor.

    neden yüzüğü kartallarla hüküm dağına götürmüyorların da cevabı bu sanırım.

    güzel film.
    diğer kardeşleri gibi.

    ayrıca o konseyden sadece gimli, legolas ve boromir'in çıkması da ayrı bir takdire şayan hareket. zaten her halktan bir temsilci çıksın dendiği zaman frodo'dan ve gandalf ile aragorn'un cengaverliğinden sonra ortaya atılıyorlar. diğer hobbitler de bir şekilde gizli olarak katıldıkları konseyde frodo'yu yalnız bırakmak istemediklerinden elrond'un önüne atlıyor.

    öperim.


    (sakabilmemneyi - 3 Ocak 2013 00:52)

  • comment image

    yine ağlatmıştır eşşek kadar adamı. sam gibi bi dostum olsun yüzüğü sauron'un götüne bile sokarım.

    -ben söz verdim bay frodo, bir söz; "onu bırakayım deme samwise gamgee". niyetim de yok.


    (topsycreats - 17 Şubat 2013 00:58)

  • comment image

    2001'den bu yana on altı kez izlediğim; yaklaşık üç saatten hesaplarsak otuz yıllık ömrümün kırk sekiz saatini alan film.

    sırf gandalf'ın shire'a girişi ve ağacın altında kitap okuyan frodo'nun gandalf'ı karşılama sahnesi için bile değer. unutmayalım: "a wizard is never late, frodo baggins. nor is he early. he arrives precisely when he means to. "


    (yuzdeyuzipek - 26 Ekim 2013 23:33)

  • comment image

    filmi ilk izlediğimde 13 yaşında falanım. o zamanlar öyle internet elimizin altında değil, gelecek filmleri aylar öncesinden falan takip edemiyoruz. şimdilerdeki gibi filmler elimizin altında da değil. sinema, tv bi de dvd. o zamanlar ben hadi şu filme gidelimden çok hadi sinemaya gidelim diye bir arkadaşı da kaptım gittik sinemaya. tamamen şans eseri ( şans diyorum çünkü diğer filmler levent kırca'nın son'u falandı) bunu seçiyoruz.

    o gün o zamana kadar izlediğim en iyi film olduğuna karar vermiştim. çok erken bir karardı ama yanlış değilmiş en azından. filmden o kadar etkilenmiştim ki film sonrası cdsini edindim defalarca izledim, izlettim. tv'de görünce kaçırmadım. sabır neymiş two towers'ı beklerken anladım.

    hala gördüğüm yerde dayanamam izlerim. filmle ilgili bi müzik duysam , bi görüntü görsem içimde bişiler harekete geçiyor ve izleme isteğime engel olamıyorum. her defasında ayrık vadiye hayran kalıyorum, aragorn'a aşık oluyorum. sahneleri falan ezberledim ama etkileyiciliğinden gram kaybetmediğini gördükçe daha da zevk alıyorum.

    hele game of thrones'la karşılaştırılmasına uyuz oluyorum. tamam game of thrones güzel dizi, ben de severek izliyorum. ama karşılaştırılan boru değil the lord of the rings, en sevilmeyen karakteri bile adamı çarpar. nazarımda öyle bi saygıyı hakeden filmdir.


    (terazilastikjimnastik - 13 Nisan 2014 22:43)

  • comment image

    bir çocuk filminin son sekansında, bana çok yakın gelen bir cümle duymuştum: "iki tür hikâye vardır," diyordu filmin esrarengiz sihirbazı. "gerçek hikâyeler, ve gerçek olması gereken hikâyeler. bu izlediğiniz ikinci tür hikâyelerdendi."

    j.r.r. tolkien'ın kült eseri yüzüklerin efendisi'nde ikinci tür hikâyelerden biri, belki de en güzeli anlatılmakta.

    peki ama, nedir bana ve daha yüz küsur bin okuyucuya "frodo baggins'le sekiz yol arkadaşının öyküsü gerçek olmalıydı" dedirten? çok mutlu bir dünyada mı yaşıyorlar, olaylar çok mu keyifli, "keşke bu maceralar benim başımdan geçseydi" diye mi düşünüyor insan?

    hiç değil. yüzüklerin efendisi'nin çizdiği middle-earth yani orta dünya'nın bir ütopya olmadığı kesin. en az bizim dış dünyamız kadar zor ve karmaşık bir yer orası da. olaylar deseniz, en korkusuz okuyucunun dudağını uçuklatır. kendi adıma, öykünün kahramanlarından en şanslısının bile yerinde olmak istemezdim. gene de, bütün iyi fantezi öyküleri gibi, yüzüklerin efendisi de gerçek olmalıydı.

    başarılı bir fantezi eserinin okuyucuda bu tadı bırakmasının sanırım iki nedeni var. birincisi, bildiğimiz gerçekliği askıya alıp bir süre için öykünün temel varsayımlarına inanmayı kabul ettiğimiz andan itibaren, olaylar zaten gerçektir. her şey iyi gitmeyebilir, herkes mutlu sona ulaşmayabilir, ya da yüzüklerin efendisi'nde olduğu gibi zaferin bedeli çok yüksek olabilir; fakat böyle başlayan bir öykü ancak böyle sürebilirdi diye düşünürüz.

    ikinci ve çok daha önemli sebebiyse, tolkien insanoğlunun zamanın ve mekânın dışına çıkma, kendisi dışında akıllı varlıklarla iletişim kurma ihtiyacıyla açıklamakta. bu öyle derin bir ihtiyaç ki, tarih boyunca anlatılmış tüm masalların, tüm mitlerin kaynağını oluşturuyor. zaman ve mekânın ötesine geçip, bulunduğumuz yere dışarıdan bakmak; bize benzemeyen canlılarla alışverişe girip dünya üzerindeki bilinç sahibi tek ırk olmanın yalnızlığından kurtulmak... belki bu perspektif, bu alışveriş, bu kıyaslama sayesinde insanoğlu bir ırk olarak kendisini ve kozmik düzendeki yerini anlayabilecektir. bu anlamda yalnız fantezi değil, bilimkurgu da bu tarih kadar eski dileğe cevap vermekte.

    ve gene bu anlamda yüzüklerin efendisi fantezi türünün kusursuz bir örneği. arka planda hemen hiçbir edebiyat ürünüyle mukayese kabul etmeyecek zenginlikte bir tarih ve coğrafya var. zamanın ve mekânın dışına adım atan okuyucu kendisini bu zenginliğin ipuçlarıyla donatılmış orta dünya'da buluyor. bizim bildiğimiz dünya burası, ama "güneşin ve dünyanın çok daha genç olduğu bir zaman." üçüncü çağ'ının sonuna yaklaşan orta dünya bir yanda elf, cüce, hobbit, ent, insan ve büyücüleriyle, diğer yanda ork ve trol gibi "hilkat garibeleri"yle, hepsinin gerisinde de varlıkları sezilen vala ve maia'larla bilinçli canlılar yönünden sonsuz bir çeşitliliğe sahip. işte bu fonun önünde dört hobbit, iki insan, bir büyücü, bir elf ve bir cüce'den oluşan dokuz kişilik topluluk, orta dünya'yı yüzüğün efendisi sauron'dan kurtarmak için umutsuz bir yolculuğa çıkıyor.

    birinci ve ikinci çağlar'da neler olmuş, eldarin, yani yüksek elfler niçin orta dünya'da sürgünde, büyücüler insan değilse nedir, umutlar ve yakarışlar neden denizin ötesine batı'ya yöneltiliyor? bütün bu soruların cevabını vermiyor yüzüklerin efendisi. bunlar sadece hikâyenin burada başlamadığını ve burada bitmeyeceğini sezdiren uçsuz bucaksız bir dokunun ipuçları. kitabın bize anlattığı, öykünün yalnızca bir bölümü. ama bu kadarı bile, mütevazı hobbit frodo baggins'in "sauron'un planlarını boşa çıkarmak için herkesten çok çalışan" büyücü gandalf, yurtsuz kral aragorn ve diğer arkadaşlarının yardımıyla sonuca ulaştırdığı yolculuğu arayış edebiyatı (quest literature) türünün klasik örnekleri arasına dahil etmek için yeterli.

    hayranlarına "bu öykü gerçek olmalıydı" dedirten de, bu arayış'ın (yani sembolik anlamda ruhanî olgunlaşma sürecinin) içtenliği belki de. yüzüklerin efendisi belki bu yüzden bir kült. tolkien'ın çocuk kitabı hobbit'le kendi yarattığı dillerin gerisine kurduğu mitoloji arasında bir köprü oluşturan ve yazımı tam on yedi yıl süren bu kitap, ilk yayımlandığı 1954 yılından benim elimdeki nüshasının ait olduğu 1968 yılına kadar yalnızca ingiltere'de tam 38 kere basılmış. amerika birleşik devletleri'nde 60'lı yılların öğrenci hareketleri çerçevesinde öyle güçlü bir yankı uyandırmış ki, kampüslerde "frodo yaşıyor" ya da "cumhurbaşkanı adayımız gandalf" gibi rozetler görülür olmuş.(**)
    bu kadar yoğun bir ilgi karşısında edebi çevreler de tepkisiz kalmamış tabii. fantezi teriminin henüz yerleşmediği o ilk yıllarda ancak "mitoloji" diye tanımlanabilen yüzüklerin efendisi, eleştirmenleri tolkien hayranları ve tolkien düşmanları diye ikiye bölmüş ve bu kamplaşma üzerinden sayısız makale ve kitaba konu olmuş.

    akademik tartışmalar öyle düzeylere varıyor ki, kahkahalarla gülmemek imkânsız. bir yanda tolkien severler yüzüklerin efendisi'nin muhteşem bir edebi yapıt olduğunu söylüyor, jung'un teorilerinden destek alan psikolojik çözümlemeler yapıyor, derin alegorik anlamlar çıkarıyorlar. oysa tolkien çok açık bir dille yüzüklerin efendisi'nin alegori olmadığını belirtmekte. "varlığını sezecek kadar yaşlanıp bezdiğimden bu yana, alegorinin her türlü tezahüründen bütün kalbimle nefret ederim," diyen tolkien'a göre, alegori, yazarı da okuyucuyu da küçük düşüren bir üslup. yüzüklerin efendisi ise bir tarih öyküsü.

    karşı kamptaki eleştirmenler bu tavra iyice öfkeleniyorlar elbette. yüzüklerin efendisi bir alegori olsa, mesela ikinci dünya savaşı'nı sembolize etse, tuhaf tuhaf yaratıkların olmayacak maceralara girip çıkmasını anlayışla karşılayabilecekler belki de. gelgelelim içinde yaşadığımız dünyayla doğrudan paralellik kurmaya yanaşmayan bu hikâye, dış dünya için bir anlam taşımayarak günahların en büyüğünü işliyor. yani koskoca profesör tolkien, bin küsur sayfa boyunca resmen "kaçış edebiyatı" yapıyor.

    iyi kötü bir hayalgücü olan ve gördüğü her satırda ille kendi sığ trajedilerinin yansımasını aramayan okuyucu, yüzüklerin efendisi'nin gündelik hayatımız için bir anlam taşıyıp taşımadığına kendisi karar verecektir. bana sorarsanız, orta dünya dış dünya için anlamlı mı bilmem, ama daha anlamlı olduğu kesin.

    kaçış edebiyatı suçlaması ise yazarın umurunda bile değil. kaçış sözcüğüne haksız yere olumsuz anlam yüklendiği görüşünde tolkien: "kendini hapiste bulan bir insan kalkıp evine gitmek istedi diye onu nasıl küçümseyebiliriz? ya da, kaçamıyorsa bile duvarlar ve gardiyanlar dışında bir şeylerden söz etmesi suç mu? mahkûm onu göremese de, dışarıdaki dünya hâlâ gerçektir." bir başka deyişle, hapisten kaçmakla kavgadan kaçmayı birbirine karıştırmamak gerek. çünkü tıpkı thoreau'nun inzivaya çekilmesi gibi, "gerçek kaçış çoğu zaman iğrenme, öfke, itham ve isyan'la el ele gider".

    her fantezi severin içten içe hissettiği gerçeği de en iyi tolkien özetliyor: "kaçış ihtimali en çok kimi telaşlandırır? kimi olacak, gardiyanları!"

    deniz erksan 1991


    (kendi ekseni etrafinda donen insan - 20 Temmuz 2014 00:08)

  • comment image

    "dünya değişiyor... bunu suda hissediyorum, toprakta hissediyorum... kokusunu alıyorum. eskilerden pek bir şey kalmadı zira hatırlayanlardan yaşayan yok artık... " cumlelerini duydugum an tuylerimi diken diken eden efsane film.


    (kendi ekseni etrafinda donen insan - 5 Kasım 2014 01:26)

  • comment image

    serinin müzikleri açık ara en güzel olanıdır. 2. ve 3. filmler tarihi film havası verirken, bu film tam bir fantastik şaheserdir.

    yine de favorim pelennor savaşı nedeniyle kralın dönüşüdür.


    (itch where you cant reach - 5 Ocak 2015 20:43)

  • comment image

    film yaklasik 3 saat. genel olarak bayaa bi, $a$irtici olcude ba$arili buldugumu soyleyebilirim, ama tabii sonucta asla bi tolkien fanatagi olmadim, kitaptan bolumler ezberlemedim, rune ogrenmedim. onlar ne der bilemem.
    tom bombadil'in yoklugu pek de rahatsiz etmedi $ahsen.
    genel olarak kitabin atmosferi buyuk olcude filme yansitilabilmis. sinematografi olarak dort dortluk. (bkz: peter jackson bu isi biliyor)
    oyuncular cok cok iyi, ana karakterler tam olmalari gerektigi gibi, bi tane bile bana bu olmamis dedirten oyuncu olmadi. matrix'de agent smith rolunden hatirladigimiz hugo weaving, elrond rolune resmen cuk oturmus. galadriel rolundeki cate blanchett'a da $apka cikartmak gerek.
    ne diyim, ba$layinca mutlaka gidin gorun, sakin ha mahrum birakmayin kendinizi bu leziz eserden.


    (robin - 13 Aralık 2001 20:21)

  • comment image

    (asagidaki entry once lord of the rings basligina girilip, sonra buraya tasinmistir)

    bugun* abd'de gosterime giren film. asagida yorumlarini bulabilirsiniz (zor olmayacaktir):

    iki hafta onceden 4 bilet almistim: carsamba icin bir, persembe icin iki*, cuma icin bir. kotu haber her biri icin ayri bir entry girmeyi planliyor olmam. bir kotu haber daha: tum degerlendirmeler nesnellikten olabildigince uzak, oznelden de oznel olacak, hatta ben bile kendimi yeniden kesfedecegim...

    once bir uyari: bu satirlar bir tolkien manyagi tarafindan yaziliyor*. konu kitaplarin kac kere okundugundan da ote: filmin 4 farkli trailerini, 3 farkli tv reklamini, 5 farkli behind the scenes cekimini, 4 farkli pasajini seyrettim haftalarca... soundtrack'ini gecen hafta siparis etmistim. filme gitmeden once 5-6 kez dinleyip, ezberledim. bir yandan da hangi temanin hangi olay/karakter/sahne hakkinda oldugunu kestirmeye, filmin nasil oldugunu hayal etmeye calistim. dun gece gozume bir damla uyku girmedi. kafami dagitmak icin olur olmaz isler yaptim. hatta o kadar kisa surede hic yapamiyacagimi sandigim seylerin* altindan kalktim. nightrunner com adresinden alan lee, john howe ve ted nasmith'in tolkien konulu tum cizimlerini ikinci kez indirdim***. filme kostumle** gittim yahu, dahasi var mi...

    bu durumda film hakkindaki tum nesnellik iddialarim zaten sacma olurdu herhalde. o zaman konumuza girelim artik:

    filme kesinlikle bir sinema filmine gider gibi gitmedim. tolkien konulu cizimlere bayilirim. fanlarin yazdiklari kisa hikaye, siir, macera gibi seyler, middle earth settingli frp oyunlari ilgimi hep cekmistir. bu film de gozumde peter jackson ve ekibinin, en basta da alan lee ve john howe'un, orta dunya'mizin hareketli ve canli versiyonunu bize (en sonunda) sunmalarindan ibarettir. cok sevilen bir tiyatro oyunun farkli bir duzenlemesi, ya da kisinin anilarini tazelerken "boyle olsaydi nasil degisirdi olaylar" konulu dusunme egzersizleri yapmasi gibi.

    beklendigi gibi, film kitaptan cok, ama cok farkli. farkliliklarin yuzde doksanini onceden biliyor oldugum halde goze batarcasina farkli. ama ne peter jackson'un ne de baska birinin sucu bu. kanimca tolkien kalkip boyle bir film yapsaydi, filmi gecelim, kitabi birebir okusaydi bana, ben yine de farkli derdim: diyaloglar farkli, vurgular farkli, sesler farkli... bence cogu insan bu tuzaga dusuyor. kendi kafalarindaki orta dunya'nin filmdekinden farkligi konusunda elestiriler dile getiriyorlar. isin garip yani, onlara da hak veriyorum. ben de zor tuttum kendimi bazi anlarda (hele o boromir'in olumunden onceki ve sonraki sahneler yok mu).

    ayrica, filmi kesinlikle kitabin ziplenmis hali olarak dusunerek gitmelisiniz. ezbere bildigim halde, benim bile tempodan basim dondu... ondan kurtul, bunla karsilas, hah olecek, yok olmedi, frodo olecek ay ay ay, bilbo kudurdu, gandalf maia yuzunu gosterdi, aha gandalf gitti, galadriel gumus tanri oldu, yuzuk parmaga gecti, cikti, gecti, cikti... biybiybiybiy... hepsi de guzel sahnelerin (en azindan benim acimdan). gozumu kirpsam cok onemli bir sahne kaciracagim paranoyasi olusuyor insanda ilk saatten sonra.

    ustelik herkes "roller cok dogal ve gercekci olmus" dese de bana pek oyle gelmedi. fark ettim ki icin icin gandalf'in ekrandan cikip beni icine cekecegini, ebediyete kadar orta dunya'da kalip bir daha cikmayacagimi, hidayete erecegimi, yuzugun benim olacagini vs. bekliyormusum. tabi ki eninde sonunda sadece bir filmdi seyrettigim ve bu dunyada yasamaya mahkumdum. hayaller hep gerceklerden daha guzeldi ve fazlasini hayal ettikce gercekler daha da donuklasiyordu...

    bir yandan da hayal bile edemedigim birsey oldu ve daha gandalf'in shire'a vardigi (neredeyse) acilis sahnesinde gozlerim doldu. ian mckellen mi iyi oynamis, ben mi gandalf'i ekranda gormenin mutluluguna dayanamadim, yoksa ikisi birden mi etkisini gosterdi, emin degilim.

    film muzigini onceden ezberlemek buyuk hataymis. ozellikle bu filmdeki gibi tum muzikte iki tema (biri fellowship olarak adlandirabilecegim, gaz temasi, oburu de shire temasi, ki ayni kaliptan yontulmuslar zaten) varsa. basil poledouris tarzi cok cesitli muzik bekleyen biri icin hayal kirikligi acikcasi... sahsen ben, arka planda conan the barbarian calsa cok daha fazla etkilenirdim bu filmden, ama cogu insan damardan ziplenmis verilen tum bu dikkat dagitici faktorlere dayanamayip "eeeh be" tepkileriyle kacabilirdi sinemadan. dedigim gibi yalniz, diger insanlardan acikcasi bana ne! ben eru'yum ve bu benim filmim, size noluyo?*

    bu arada bir not: conan the barbarian benim official dragonlance soundtrackimdir. tolkien icin ne mi dediniz? tabi ki blind guardian. yoksa siz tum blind guardian parcalari isimli basliktan bihaber misiniz?

    spoiler olarak: orthanc ayni alan lee'nin 1995 harper collins basimi lord of the rings kitabinda yer alan suluboya cizimiyle (ki kanimca en basarili orthanc cizimidir) tamamen ayni. barad dur da aynen john howe'un 1991 tolkien takviminde yer alan dark tower cizimiyle (ki ayni zamanda 1998 harper collins basimi the two towers'in ve halihazirda turkce yayimlaniyor olan iki kule'nin kapak calismasidir) ayni. gorgoroth ve mount doom ted nasmith'in 1996 tolkien takvimindeki ilustrasyonun kendisiydi sanki, hareketli goruntu olmasa, almislar resmi koymuslar diyecegim. ayrica john howe, 2001 tolkien takvimine zaten film icin yapmis oldugu resimleri koydugu icin iliskili sahneler yine ayniydi tabi ki... argonath grafiklerini zaten hala gormediyseniz bu entryyi okuyor olma ihtimaliniz sifirdir sanirim.

    gwaihir de gozumu yasartan cgi efektlerindendir. ayrica, bilbo'nun kirmizi kitabi there and back again'deki el yazisi ve cizimler, balin'in mezarinda bulduklari gunlukteki yazilar, balin'in mezari ustundeki yazilar, filmin basinda gordugumuz harita... hepsi j r r tolkien ve christopher tolkien cizimleriyle ayni...

    en hos olani arwen, aragorn ve yer yer legolas'in elfce konusmasi (ingilizce altyazili. cok isterdim altyazilara ihtiyac duymadim demeyi, ama o kadar degil maalesef. hadi okunusunu biraz kivirdik diyelim ama konusma dili olarak mumkun degil cunku...). bu bir tolkien dilbilimcisi icin muhtesem bir zevk olmali: simdiye dek hic konusulmamis olan bu dilin en sonunda ses kimligine burunmesi...

    elestirilebilecek yanlar icin de sunlar soylenebilir:
    sonucta bu bir film (kacinci kez diyorum ben bu lafi acaba yahu). o yuzden film temposu cok onemli. bilindigi uzere birinci cilt (yani ilk iki kitap) khazad dum koprusunde tepe noktasina ulasir, heyecan, kayip, uzuntu, stres, melankoli... (o ne muhtesem balrog'du yalniz, kendimi alevlerinin icine atasim geldi) filmde de bu aynen oluyor. eee? zarari ne? bu noktadan sonra birikmis olan adrenalin patliyor ve insan o ruh halinden cikiyor (terim yerindeyse -degil, kimi kandiriyorum- (bkz: erken bosalmak)). lothlorien ve rauros sahnelerinin gume gitmesinin en buyuk sebebi bu. peter jackson da bunu farketmis, ama khazad dum'u yerinden kaldirip baska yere koymasi da mumkun degil (yazik, simdi acidim adama valla, $25 milyon yapiyor belki ama zorlanmis bayagi). o zaman napiyor? seyirciyi 2. bir ereksiyona zorluyor... zorluyor hakkaten cunku yapmacik hissi vermis bayagi. boromir'in olum sahnesi uzamis da uzamis, orclar aydinlikta karinca surusu gibi saldirinca alienimsi o korku faktoru yokolmus vs vs... ama yine de dogru yapmis da olabilir, diger seyirciler icin yani. beni sorarsaniz, ben ona bir ara music of ainur ziyareti yapip, beynini kulaklarindan akitmayi dusunuyorum.

    bu arada, aklima gelmisken, bree'deki ilk sahnelere dikkat edin, o gegiren sarhos herif peter jackson (20 saliselik bir cameo). prancing pony sahneleri takdire sayan. hele frodo yuzugu takinca (prancing pony, weather top, amon hen) ote tarafa gecmesinin tasviri, ringwraithlerin cgi halleri cok etkileyici. sauron'un gozu her nedense pek tatmin edici degildi. korkudan titretmedi mesela (sesiydi bunu gerceklestiren), ya da "birakiyorum abi ben matematigi felan, dark side'a gececem" dedirtmedi*...

    caradhras konusunda da soylenecekler var. rivendell sonrasi, ikinci kitabin en rahatsiz edici yani, kim dost kim dusman bilinmemesi, hangi dusmanla karsilasildiginin (saruman mi, sauron mu, rohan bile olabilir o an icin, ya da balrog gibi kendi iradesiyle denk karsitina meydan okuyan bir dusman mesela) bilinmemesidir. burada hersey acik: saruman, en azindan simdilik sauron'un iradesine yenik dusmus, onun icin fellowship'e saldirmakta. hatta daha caradhras'a tirmanirken ogreniyoruz ki, saruman balrog'dan da haberdar (olmamasi mumkun degil zaten ama bize o kadar erken caktirilmasi yerinde mi acaba?). gandalf'in da suphesi var ve saruman bunun da farkinda. o yuzden once kuslari yollayip bilgi alan da, caradhras'taki firtinayi yaratan da suphe goturmez sekilde ortada (elemani orthanc'in tepesinden bulutlara hukmederken goruyoruz, ne suphesi?). hatta gandalf karsi guc kullaniyor ve bir kere daha yeniliyor. bundan sikayetci degilim, cunku bilindigi uzere, gandalf, olene kadar* saruman'dan daha gucsuzdur.

    konuyla ilgili olarak, rivendell oncesi, birinci kitabin rahatsiz edici iki yani vardir. evil kapimiza kadar gelmistir, dunyaya neler oluyordur? bu, filmde oldukca basarili sekilde anlatilmis. bir de, bu black knightlar nedir, yakindan temasa gecerlerse nolur? iste bu noktada film heyecani arttirayim derken cuvallamis. bu nazgul adaylarimiz (henuz ucan yaratiklarini alip ordularin basina gececek gucu yeniden toplayamamis durumdalar, nazgul degiller daha yani) frodo'yu daha shire'da yakalayip mantar tarlalarindan baranduin'e* kadar atla kovalayip yakalayamamaktalar. bu peter jackson'in tum film boyunca haritayi bir kere, o da en basta gostermesinin baslica sebeplerinden biri zaten. ziplemek mesafeleri de kisaltmak, aksiyonu bir araya toplamak demek olunca zaman akisi tolkien ustadin kitabindaki gibi homojen degil, oldukca duzensiz... haritayi gosterse millet anlayacak atlarin 5-10 km kovalamasi gerektigini frodo'yu. bence bu zaten basli basina gereksiz bir aksiyon cabasi. kitapta yeterince albeni vardi aksiyon konusunda. nolurdu black knight'lari biraz uzaktan gorsek de, anca bree'de odalara girince ve weathertop'ta kiliclarini kusanip bize saldirirken yakindan anlasaydik ne olduklarini?

    benzer bir konu da gildor'cugumun kirpilmasiyla ilgili. tom bombadil ve burrowdowns su kadar umrumda degil*... ama sunu dikkatle okuyun: bu black knight bizimkileri agac arkasinda kistirip, yoldan o yana dogru suzuluyor, tepelerinde dikiliyor, ama sonra baska yone donuyor... niye?

    kitap: high elf'ler geliyor* boru mu? henuz gucunu toplayamamis, gollum'un sorgusunda baggins ve yuzuk laflarini duyunca sauron tarafindan alelacele mordor'dan taaa uzaklara yollanmis black knight bas edebilir mi onlarla be?

    film: merry ya da pippin (emin degilim, sahne cok kisaydi) 10 metre oteye bir havuc (evet, sizin ve benim bildigimiz bir havuc iste) atiyorlar. isbu nazgul adayi o anda yuzukten 20 santim otede durmakta, frodo'ya yuzugu taktirma iradesini kabul ettirmis, yuzukle parmak arasinda 1 santim kalmis... ama hak veriyorum, bu karakancolos'lar bildiginiz uzere koklar gibi bir hisse sahiptir. gunduz gozuyle goremezler. havuc yiyecek ki, gozleri guclenecek abimizin! sieee... nazgul adayinin basvurusu tarafimizdan incelenmis, havuca karsi olan zaafi nedeniyle redderilmistir, imza mordor.

    oznellige geri donunce: bence gildor'suz lord of the rings olmaz. o sahne, daha shire'in icindeyken sam'in elfleri gormesi, bu yuzden esasinda shire'i terketmek icin hicbir sebebi kalmamasi gibi bir anlam icerir. dahasi, hobbitlerimizin, en azindan o gece, ve mantarlara cikan kestirme yol dolayisiyla da oteki gun black rider'lardan uzak kalmalarini saglar.

    arwen konusundaki cogu elestriye ise katilmiyorum. kilic kullanan bir elf maiden olarak tasviri yanlis da degildir, cunku nereden bakilsa 2777 yasinda olan, o denli deneyimli bir elftir arwen. farzedin ki glorfindel balrog tarafindan olduruldukten sonra reenkarne olmadi (hem bu da mantikli: tum tarih boyunca reenkarne olan elf sayisi 1 -yaziyla bir-, luthien tinuviel, insan sayisi yine 1 -yaziyla bir-, beren, ve istari/maia sayisi yine 1 -yaziyla bir-, olorin).

    galadriel'e cate blanchett olmamis gibi. cok iyi oynamis esasinda. ayrica, biliyorum ki, hediyelerini verdigi sahneler dahil, pek cok sahne kirpilmak zorunda kalmis (muhtemelen 2. filmde kullanilmak uzere). ama tip olarak bile pek gitmemis (bir tek yer haric, o da gumuslestigi* sahne).

    simdilik bu kadar sanirim. tum bu elestirilere ragmen (ki gordunuz, hemen hemen hepsi oznel), filme 10/10 vermekten cekinmiyorum. film su halinin yarisi kadar guzel olsaydi bile, en basta anlattigim sebeplerden dolayi, benden 10/10 alirdi. o yuzden notlandirmami ciddiye almayin pek.

    sonuc olarak: seyrettigim en iyi film mi degil mi bilmiyorum ve bilmek de istemiyorum. onemli olan, seyrederken en fazla keyif aldigim, etrafimdaki herkesi rahatsiz edercesine sesler* cikardigim, gozyaslarimi zor tuttugum bir film oldugu...


    (eru iluvatar - 20 Aralık 2001 10:13)

  • comment image

    filmle ilgili birkaç trivia vermek istiyorum. the two towers ve the return of the king içinde vericem üzülmeyin.

    *aragorn rolü için önce stuart townsend seçilmiş fakat 4 günlük çekimden sonra peter jackson rol için daha yaşlı bir aktör gerektiğini farkedip stuart towsend ile viggo mortenseni değiştirmiş. (yaaa kader kısmet işi bunlar demekki)

    *elf lordu elrondu david bowienin oynayacağı söylensede rolü hugo weaving kapmış.(agent smith bu şakaya gelmez)

    *daniel day-lewis aragorn rolünü oynamayı reddetmiş.

    *filmin ilk başında galadrielin yüzüğün hikayesini anlatması sırasında john howe ve alan leeyi 9 insan kralından ikisini canladırırken görebilirsiniz.

    * filmin giriş sahnesinin anlatımı için önce elijah wood ve ian mckellen düşünülmüş ama sonuçta sahne kate blanchette kalmış.

    * bilbo bagginsin doğumgünü pastasında 111 tane mum varmış ve normal olarak polyesterden yapılan pastayı tutuşturuvermiş.

    * the lord of the rings serisinin çekimi yeni zellenda ekonomisine 200 milyon dolar ek para getirmiş.

    * filmin special edition dvdsinin jeneriğine isimlerini koydurmak isteyen fanler kişi başı 39.95 $ ödemişler.

    * hobbitonun yapımına filmin çekimleri başlamadan 1 sene evvel başlanmış. gerçekten yaşanır ve doğal bir yer olduğunu göstermek için gerçek sebzeler ve çimler ekilmiş. hatta çimlerin ne kadar uzun olucağına karar vermek için koyunlara yedirmişler önce.

    * moria madenlerinin kapısı, yol işaretlerinin yapıldığı maddelerden yapılmış.(hani parlıyor ya kapı o bakımdan)

    * moria madenlerindeki orcların çığlık sesleri için , possumların kaydedilmiş sesleri kullanılmış.

    * mağara trolünün sesi için, mors, kaplan ve at sesi karışımından oluşan bir ses kullanılmış.

    * çekimlerinin dışında kalan zamanlarda sörf yapan viggo mortensen birgün yaralanıp yüzünün tek tarafı mosmor olunca, makyajla kapatamamışlar ve peter jackson o gün çekilecek sahne için yüzünün tek bir tarafının çekilmesine karar vermiş. bu sahnede moria madenlerine girdikleri sahne oluyor.

    * orlando bloom aslında faramir rolü için seçmelere katılmış ama legolas rolü için geri çağrılmış.(çok da iyi olmuş)

    * filmin trailerı internette yayınlandığı ilk 24 saatte 1.6 milyon kere download edilmiş.

    * filmin orjinal uzunluğu 4 buçuk saatmiş.

    *bir dövüş sahnesinde viggo mortensenin dişi çıkmış yerinden ve ögle yemeği arasında gidip tedavi olmuş.

    * oyuncu ekibi ve film ekibi için her sabah kahvaltıda 1,460 yumurta pişiriliyormuş.

    * viggo mortensen bütün sahnelerini dublörsüz çekmiş ve bütün dövüş sahnelerinde gerçek çelik bir kııç kullanmış. (diğerlerinin kılıçları dandik aluminyum ve kauçuktan yapılmışmış)

    * orlando bloomda nerdeyse hiç dublör kullanmamış ve bir kaburgasını kırmış.

    * sam'in frodonun arkasından nehire koştuğu sahnede sean astin bir cam parçasına basmış ve ayağında protez hobbit ayağı olmasına rağmen o kadar çok kanamışki mecburen hastaneye kaldırmışlar.

    * christopher lee, lord of therings serisini senede bir kere okurmuş ve j r r tolkienla tanışan tek oyuncuymuş filmde.

    * film için ilk seçilen oyuncu j rr tolkienla tanışmış olmasından ve kitabı birçok kere okumasından dolayı christopher leeymiş.

    * gimliyi canlandıran john rhys-davies, filmdeki en uzun boylu oyuncuymuş(186 cm)( tam bir ironi)

    * yüzük kardeşliğinde bulunan karakterleri canlandıran oyuncular bunun anısına elf dlinde 9 sayısını dövme olarak yaptırmışlar. peter jacksonda elf dilinde 10 sayısını yaptırmış.

    * oyuncu ekibi bazı sahne çekim mekanlarına helikopterle götürülüyorlarmış. sean bean uçma korkusu yüzünden karlı dağları geçtikleri sahnenin çekimleri için, hergün giyinmiş bir şekilde 2 saatini dağın eteklerinden setin kurulu olduğu tepeye kadar tırmanmakla geçiriyomuş.

    * viggo mortensen kendini rolüne öyle kaptırmışki, bir sohbet sırasında peter jacksonın kendisine aragorn diye hitap ettiğini yarım saat boyunca farketmemiş.

    * new line cinemadan önce film miramaxa verilmiş ama miramax ikişer saat uzunluğunda sadece 2 film yapmayı kabul edince isteyince film new line'a verlmiş.

    * dominic monaghan ve jake gyllenhaal forodo baggins rolü için seçmelere katılmışlar.

    * peter jackson, galadriel olarak lucy lawlessı ve arwen olarak uma thurmanı oynatmak istemiş ama o sırada 2 aktriste hamile olduğundan dolayı roller kate blanchett ve liv taylora gitmiş. ( çok iyi olmuş bence)

    * gandalfın, isengardta mahsur kadığı sırada yardımına gelen güve kelebeği, sahnenin çekildiği gün doğmuş ve sahnenin çekiminden kısa bir süre sonrada ölmüş. ( şaka maka bütün hayatını ünlü olarak geçirmiş hayvancık)

    * gandalfın balrogla karşı karşıya kaldığı sahnede aslında ian mckellen bir pinpon topuna karşı rol yapıyormuş.

    * peter jackson çıkın çıkmazı film setini saklıyormuş. (sanırım ilerde hobbiti çekicek)


    (venus - 17 Şubat 2006 13:39)