Süre                : 1 Saat 31 dakika
Çıkış Tarihi     : 03 Ekim 2013 Perşembe, Yapım Yılı : 2013
Türü                : Drama,Bilim Kurgu,Heyecanlı
Taglar             : Kadın kahramanı,uzay istasyonu,tek kurtulan,Öz fedakarlık,Uzun sürebilir
Ülke                : ABD,İngiltere
Yapımcı          :  Warner Bros. , Esperanto Filmoj , Heyday Films
Yönetmen       : Alfonso Cuarón (IMDB)
Senarist          : Alfonso Cuarón (IMDB),Jonás Cuarón (IMDB)(ekşi),George Clooney (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Sandra Bullock (IMDB)(ekşi), George Clooney (IMDB)(ekşi), Ed Harris (IMDB)(ekşi), Phaldut Sharma (IMDB)(ekşi), Amy Warren (IMDB)(ekşi)

Gravity (~ Yerçekimi) ' Filminin Konusu :
Filmde Bullock ilk uzay görevindeki zeki tıp mühendisi rolunü, George Clooney ise son görevine çıkan tecrübeli astronot Matt Kowalski rolünü canlandırıyor. Önceleri son derece sıradan görünen görevde hiç beklenmeyen bir felaketin başgöstermesiyle uzay gemisi harap olur. Stone ve Kowalski uzay boşluğunda tamamen yanlız kalmışlardır. Birbirlerinden başka hiç bir dayanakları kalmayan ikili uzayın derinliklerinde kaybolur. Derin sessizlik onlara Dünya ile bütün ilişkilerini kesildiğini ve kurtulma şanslarının kalmadığını söylerken, korkuları paniğe dönüşüp çok az kalan oksijenlerini de tüketir. Eve dönmenin tek yolu belki de uzayın derinliklerine inmek ve başka uzay istasyonlarına ulaşmaktır.

Ödüller      :

Venedik Film Festivali:Future Film Festival Digital Award
Academy Awards - Oscar:En İyi Kurgu, En İyi Yönetmen, En İyi Sinematografi, En İyi Görsel Efekt, En İyi Ses Kurgusu
BAFTA:Alexander Korda Award for Best British Film, David Lean Award for Direction, Alexander Korda Award for Best British Film
Golden Globes:Golden Globe-Best Director - Motion Picture


  • "çin uzay istasyonuna masa tenisi raketi koymanın unutulmadığı film."
  • "yıl olmuş 2013, hala uyarısını kullanmadan filmi eniştesine anlatır gibi buraya yazan öküzlerin varlığını ispatlamıştır."
  • "uzaydan dünyaya üç vesait gelen bir hanım kızımızın öyküsünü anlatmakta olan film ."
  • "4 yaşında bir çocuk okulun bahçesinden düşüp ölmesine rağmen, 40 yaşındaki kadın dünyadan 600 km yukarıdan düşüyor ve ölmüyor. öldürmeyen allah öldürmüyor. dinimiz amin"
  • "sanıldığının aksine türkçesi gravite değil kütleçekimidir. gravite'nin neresi türkçe yahu?"
  • "bunun neresi bilimkurgu diye eleştiriler geliyor ancak katılmıyorum. uzayda süzülen romantik bir abdullah gül'den daha öte bilimkurgu konusu olacak ne var lan?"




Facebook Yorumları
  • comment image

    james cameron bu film için sinema tarihinin en büyük, en iyi ''uzay'' filmi demişti. jim cameron'ın doğru olduğuna inandığım ve tamamiyle katıldığım bu tesbitine haddime düşmeyerek şu eklemede bulunmak istiyorum, haddim değil ama yazmaya mecburum:

    sinema tarihinin en iyi introsu, en iyi tek plan açılışı, yani en iyi plan sekans'ı ile karşı karşıyayız ve iddia ederim bu plan sekanstan sonra 30. veya 40. dakikaya kadar sinema tarihinin en climactic dakikalarını yaşıyoruz, abarttığımı düşünmüyorum, şöyle tarif edeyim, sinema bir filmi izlerken, kalp atışlarının hızlanması, kendinden geçmek, filmin içinde kaybolup gitmekse, izlediğim en iyisi budur. yönetmen bu başarıya uzay'ın kendine has çevre şartları ve astronot giyisisi arka planını, sinema teknolojisinin günümüzde ulaştığı tüm teknolojik imkanlarla, hepsini en usta düzeyde harmanlayarak başarmış.

    muazzam ötesi bir teknik işcilik, ustalık..

    geri kalanını tartışabiliriz ama filmin ilk 30-40 dakikası gerçekten sinema tarihine geçecek anlar olmuş. aylardır, yıllardır doğru düzgün, eli yüzü düzgün sinema arayanlara şiddetle tavsiye ediyorum.


    (anoktale - 11 Ekim 2013 20:17)

  • comment image

    yıl olmuş 2013, hala spoiler uyarısını kullanmadan filmi eniştesine anlatır gibi buraya yazan öküzlerin varlığını ispatlamıştır.


    (kaddafikadayif - 12 Ekim 2013 15:45)

  • comment image

    --- spoiler ---
    dünyaya düşen göktaşı (hayat) + sudan çıkış (evrim) metaforunu bile artık bayatlamış olan isa'nın dirilişi şeklinde okuyanlar var. evet, filmde bir yenidendoğuş var. hayır, dini gönderme yapsa ne olacak, her şeyi dine bağlasa falan, bir ateistsporlu olarak, filmlerde din ve devlet işlerini ayırmaya çalışan film yorumcularını anlamıyorum. napsın la adam seni memnun etmek için, altmetin kullanmasın mı, 'laik' altmetin mi yazsın.
    ---
    spoiler ---


    (jiyuu - 13 Ekim 2013 01:46)

  • comment image

    benimki eleştiri ya da yorumdan çok bir empati gibi olacak ama;
    --- spoiler ---

    bütün bu olaylar benim başımdan geçse, herhalde her şey aşağı yukarı yine aynı olurdu ama, tek farkla. o da kurtarma kapsülü dünyaya düştüğünde her belayı atlatmış ben, kapsülün kapağını açtıktan hemen sonra kesin boğulurdum amk.

    yani benim takıldığım da bu, nerdeyse çekilmiş tüm filmlerde yeryüzündeki her 100 insandan 100'ü de yüzme biliyormuş tavrı. aga ben bilmiyorum ve hiç öğrenebilecekmişim gibi de gelmiyor. ne yani idare eder herhangi bir gerilim filminde benim yaşama şansım hiç yok mu?
    ---
    spoiler ---
    edit: fatkil uyardı yüzme bilmeyeni astronot da yapmıyorlarmış zaten. şu an yıkıldım resmen amk.


    (pembe incili kaptan kirk - 14 Ekim 2013 00:12)

  • comment image

    çok sağlam film.

    filmi en çok öne çıkaran sinematografinin güzelliği olmuş.emmanuel lubezki'nin dakikalar süren tek plan çekimleri bu filme cuk diye oturmuş.ara ara"acaba bunu nasıl çekmişlerdir?" diye düşünmekten filme odaklanamadığım zamanlar oldu.akşam eve gider gitmez kamera arkası görüntülerini aradım fakat hiçbir şey bulamadım.dvd'nin çıkmasını bekleyeceğiz anlaşılan.

    dvd'yi bekleyemeyecekler şuradan biraz fikir sahibi olabilir: http://www.fxguide.com/featured/gravity/

    --- spoiler ---

    sandra bullock'un karakteri uzaya sürüklendikten sonra kameranın onun kaskının içine girdiği ve etrafı onun bakış açısından gösterdikten sonra kasktan tekrar geri çıktığı sahne çok hoşuma gitti.

    ---
    spoiler ---

    ikinci olarak efektler gerçekten muhteşem.özellikle parçalanmalar,inception'da cobb ve ariadne'nin cafede otururken rüyanın yıkılmaya başladığı sahneyi anımsattı.

    soundtrack harika olmuş.above earth her çaldığında tüylerim diken diken oldu.

    fakat yine müziklerde de bir inception etkisi olduğunu düşünüyorum.özellikle;

    steven price-aurora borealis

    hans zimmer-time

    şu ikisini çok benzettim.

    son olarak filmin bir doğum-evrim metaforu olmasıyla ilgili benim düşüncelerim:

    --- spoiler ---

    1.karakterin cenin pozisyonu alması ve arkasındaki kabloların göbek kordonuna benzemesi.

    2.dünya'yı yumurta astronotları sperm gibi düşünürsek bu spermlerden yalnızca bir tanesinin yarışı tamamlaması ve yumurtaya ulaşması.

    3.karakterin suya battığı sahne için konuşursak ve astronot kıyafetini kızının ölümü olarak düşünürsek onu dibe çeken ve sürekli geçmişe takılı kalmasına neden olan bu olayı deri değiştirir gibi çıkarıp atması.yüzeye çıkması.

    4.karakter denizden çıktığı zaman üzerinden akan suların amniyon sıvısına benzemesi.

    5.sudan çıkan karakterin önce dört ayak üzerinde durması daha sonra doğrularak iki ayağı üzerinde yürümeye başlaması.

    bunlar bazılarına çok zorlama çıkarımlar gibi gelebilir.fakat yönetmen zaten bir röportajında filmin bir doğum metaforu olduğunu söylüyor,cenin pozisyonu sahnesinden bahsediyor.diğer şeyler de buradan yola çıkarak benim düşündüklerim.
    ---
    spoiler ---

    bu filme sinemada gidin ve mümkünse imax izleyin.normalde 3 boyut sevmeyen biri olarak 3 boyutlu izlemenizi öneririm.

    8.8/10


    (mise en abyme - 15 Ekim 2013 18:32)

  • comment image

    cnn international'da bir çok kez uzay görevlerinde bulunmuş bir astronotla (bir nevi filmde clooney'in oynadığı karakter gibi biri) yapılan bir bağlantıda, sunucunun ısrarla buradaki süserler gibi "ama şurası burası gerçekçi değildi diyolaa" şeklindeki sorularına şöyle yanıt vermiştir:

    "filmde gerçekçi olmayan bir yer arıyorsanız, o da uzayda iki nokta arasında mesafe katetmek o kadar kolay değil, bunu da senaryonu akışı açısından olduğunu sanıyorum, onun dışında yaşanılmayacak, gerçekçi olmayan pek bir şey göremedim..."

    uzaya henüz çıkamamış ama tüm olaylara ve fiziğini hatim etmiş arkadaşlara duyurulur.


    (corona borealis - 16 Ekim 2013 06:19)

  • comment image

    çok merak ettiğim 3d gösterilen bir film bu ve fakat;

    bundan birkaç gün önce 22.00 seansına bursa carrefour'daki sinemaya gittik aile eşrafıyla, amacımız merak gidermek bittabi.
    bilet almak için gişeye gittiğimizde gişe görevlisi "yalnız 3d gözlükleri ters takmanız gerekiyor." dedi. biz bakıyoruz bön bön tabii. "nasıl ters?" diye sormak sonunda aklıma geldi. "filmde bi sorun var, gözlükleri ters takmanız gerek işte." dedi kendileri. "ohahahaha iyiymiş, biz almayalım." dedik, o sırada bir diğer görevli gelip "abi gravity'e bilet satarken gözlükleri ters takmaları gerektiğini söyleyin bak, iade istiyor bütün salon." dedi.

    biz arkamıza bakmadan seri adımlarla uzaklaştık, uzaklaştık ama o gün bugündür düşünüyorum, bu sorun nasıl bi sorun? bu film nasıl o şekilde gösteriliyor, bileti satılıyor? bu biletleri kim alıyor?
    daha da mühimi; bu dahiyane fikir kimin aklına geldi? "hacı gözlükleri ters takıp mı denesek bi de" dediler, ben işin içinden çıkamıyorum arkadaş.

    bi de öyle mi deneseydik acaba? değişik bi deneyim yaşatan film olarak kazınırdı dimağlarımıza belki, bilemedim ben onu.


    (redhotchilijulie - 17 Ekim 2013 00:01)

  • comment image

    alfonso cuarón'nun inception'ı.

    özetle, iyi diyene de kötü diyene de kulak asmayın ve çok geç olmadan bir imax salonu bulup izleyin.

    ha, "gravity 2013 cam xvid unique" filan indirip 13" laptopta izleyen arkadaş;

    şuraya gelip de "hocam olmamış, gerçekçi diil bi kere, efektler yalan sik sik sik vs" şeklinde ahkam kesiyorsan gözünü seveyim kalk şu klavyenin başından canımın içi.


    (minca - 17 Ekim 2013 01:42)

  • comment image

    1) guzel mi? guzel, git.

    2) bilimkurgu mu? eh, ortada. bence bir filmin bilimkurgu olmasi icin illa su anki teknolojinin otesinde birseyler sunmasina gerek yok, teknolojilerin yolacabilecegi senaryolari kesfestmesi yeterli.

    3) james cameron'in dedigi gibi cekilmis en iyi uzay filmi mi? hayir, james cameron kim zaten, uzay filmlerini en iyi biz biliriz. kirk senelik 2001 space odyssey ornegini vermeye gerek yok, son zamanlardan moon veya sunshine daha iyi uzay filmleriydi. "en iyi" sifatini hakedecek bir eser, gorsellik ve alt metinler disinda ilginc temalari da iyi bir sekilde islemeli. bu film o yonden biraz zayif.

    4) alt metin? tema? asl? 18f stokholm. alt metin dogum. embriyo sahnesi ve en son sahneler bunu sembolize ediyor ve yanlizlik, hayatta kalma istegi gibi konulari islemekte kullaniliyor.

    --- spoiler ---
    ---
    spoiler ---
    gerisi hep ufak spoilerlar
    --- spoiler ---
    ---
    spoiler ---

    kadinin cocugunu kaybedip hayattan kopmasi, uzayin sessizligine kacmasi, dibe vurdugunda ise yasama durtusu ve insanin yanliz kalamayacak, baskasina muhtac bir varlik olmasi nedeniyle hayata donup "yeniden dogmasi"...

    fena degil ama cok ilginc konular da degil. her film bir blade runnerolacak degil ama sunshinein fundamentalizm konusu ve islenisi de bundan daha ilgincti bence.

    konunun iyi de islenmedigini dusunmemin sebebi, kadinin cocugunu kaybetmesi hikayesinin cok havada kalmasi. ustelik bir travma sonucu hayattan kopan ve motivasyonunu yitiren birinin gidip astronotluk gibi manyak derecede disiplin ve motivasyon gerektiren bir yola sapmasi gercekdisi. sonucta karakterlere duygusal olarak baglanmak imkansiz oldugundan, sandra bullockun akibetini merak etmemin tek nedeni bizi icine ceken uzun planlarin, 3d'nin ve ses efektlerinin yarattigi adrenalin. bu kismi mukemmel bicimde kotarmis olmalari bence filmi iyi yapmaya yeter, cok iyi yapmaya degil.

    5) kurguyu anladik, bilim kismi nasil?

    kotu. kimse sinemaya belgesel izlemek icin gitmiyor; hikayeyi anlatabilmek icin yapilan birtakim hatalara goz yummak gerek. ornegin gercekte uzay istasyonlari ayni yorungede degiller ve birbirlerine cok uzaktalar. bunu sinemaya aktarsan hikaye ilerlemez. yahut yorungedeki sarapnellerin hizi o kadar yuksek ki, insanin onlari uzaktan gelirken veya yanindan gecerken gormesine imkan yok. bu kismi gercekci yapsan gorsellik zarar gorecek. (sarapneller hakkinda daha da ayrtiniya girecek olursak, bunu bir yerde okudum: o hizda gelip insana vuran sarapnellerin muazzam kinetik enerjilerinin bir kismi isiya donuseceginden, kiyafetin icindeki yuksek oksijenli havayi yakar ve astronotta ufak delik acmak yerine tum objeyi kule cevirir). yahut cin mekiginin tasariminin tamamen soyuzla bir olmasi da hikayenin ilerlemesi icin gerekli. yahut okyanusun ortasi yerine kiyinin dibine dusmek de cok az bir ihtimal ama yeniden dogus sembolizmi icin lazim. yahut sadece 6 ay egitim almis bilimadamina uzay yuruyusu yaptirmak. yahut yahut yahut.

    ama hikaye icin gerekli olmayan sacmaliklar da var [bu tip filmlerin bilim kismini yuksek standartlara tutmak lazim cunku a) janraya saygi b) bu bir armageddon degil c) cameron gibi troller d) uzun planlar sayesinde neredeyse belgesel gibi cekilmis oldugundan, bir takim hatalar diger ciddi filmlere kiyasla dahi daha bir goze batiyor]:

    i) tecrubeli gorev kumandani, oksijeni bitmek uzere olan arkadasini sakinlestirmek icin geyik yapayim derken bayagi muhabbete daliyor, oksijenin yarisi onun yuzunden gitti. ben simdi bunu gore gore nasil gerileyim akabindeki sahnelerde?

    ii) yorungede saatte binlerce km hizla giderken ve pin pon topu gibi saga sola sekerken, her sahnede olasi en son ipe, en alttaki basamaga, en uctaki boruya en son saniyede tutunmak.. bir kere de sondan ikincisine tutunun, soz veriyorum film daha az heyecanli olmaz.

    iii) george clooney'nin sahnesi tam bir fizik 101 faciasi. ve bu filmin en dramatik ani oldugu icin cok goze batiyor. uzayda "asagi cekme" mi olur arkadas? senin momentumun zaten durmus. (edit: "tam durmadi, ipler yavas yavas esniyordu" diyen bir kalabalik evimin onunde mesalelerle toplanmaya basladi. olabilir ama neil degrasse tyson da benle hemfikirken sizin tarafa bahislerde fazla sans tanimiyorum). dunyaya 1 metre daha yakin en fazla, o yukseklikte bunun yaratacagi bir yercekimi farki da yok. muazzam bir siddetle osurmuyorsan yorungedeki diger objelerle beraber hareket edersin. clooney elini biraktigi anda olmasi gereken adamin oldugu yerde kalmasi ve akabinde iki astronot arasinda yasanan rahatsiz edici sessizliktir

    (gule gule dedikten sonra ayni asansore binmek, ayni yolda yurumek gibi. iki taraf da aglayip zirladiktan sonra biri kendini feda ediyor, sonra donup beraber ayni mekige biniyorsun. okyanusa dusene kadar agzimi acmam.. dustukten sonra da acmam gerci, o kadar yoldan sonra bogulmak ayip olur)

    iv) tamam bu onemsiz, gicikligina yaziyorum: uzayda aglarsaniz, gozyaslariniz damla damla olup havada asili kalmaz. o yukseklikte yercekiminin etkisi cok az oldugu icin (hic yok degil, tum goksel cisimlerin yer cekim etki alani sonsuza dek azalarak uzanir), en dominant kuvvet suyun yuzey gerilimi olur. yani yaslar gozde boncuk boncuk birikir. yapilmisi: http://www.youtube.com/watch?v=4bbuon--eri


    (immanuel tolstoyevski - 18 Ekim 2013 19:12)

  • comment image

    --- spoiler ---

    yıllar önce children of men’i izledikten sonra sinema dergisindeki eleştirisini okuduğumda yaşadığım sinirin bir benzerini yaşatıyor hakkında yazılanlar. o eleştiride yazar, filmin içerik olarak zayıf olduğu üstünden giderek filmi vasat – vasat üstü bir konuma yerleştiriyor, cuaron’un tek plan çekimlerini de sadece yetkin bir teknik şova indirgeyerek küçümsüyordu. gravity’den çıktığımda içimden “herhalde children of men’i eleştirenler almışlardır ağızlarının payını” demiştim ama internet üstündeki eleştirileri okuyup da aynı minvaldeki eleştirileri gördükçe benzer bir deja-vu yaşar oldum. gravity için de içeriği zayıf, senaryosu yetersiz, alt metinler az ve buna benzer eleştiriler yapılıp cuaron’un aslında (hadi ufak diye ekleyelim) başyapıtlar çıkaran sineması aşağılanıyor. bu arada bu eleştirilerin çoğuna katılıyorum ama yersiz ve saçma buluyorum çünkü bu eleştiriler bir korku filmi için “güldürmedi”, komedi için “korkutmadı” demekle eşdeğer. yani karşımızda zaten onu eleştirdiğiniz noktalarda herhangi bir iddia ortaya atmayan bir eser var ve bu yüzdendir ki bu “içerik” bazlı eleştirilerinizin herhangi bir manası yok.

    cuaron’un filmin çıkış noktası için kafasında oluşan fikir “uzayda yaşanan bir kaza, astronot, kurtuluş mücadelesi”nden ibaretken zaten bu fikir üstüne bol karakterli, karakterler arası etkileşim üstüne dayanan ve katman katman gelişen bir hikaye çıkarmasını beklemenin manası nedir ki? üstelik filmin ilk yarısı (ki o kadar bile sürmüyor belki) hariç neredeyse tamamı tek oyunculu.. eğer elimizdeki bir roman olsaydı o zaman tamam her şey başka olabilirdi, roman boyunca (mesela birinci tekil şahıs ağzından anlatılsaydı hikaye) karakterin iç dünyasını, düşüncelerini, hatta anılarını da okur, daha kapsamlı bir hikayeye sahip olabilirdik ama bu bir film ve film boyunca bu oyuncunun kendi kendine konuşmasını dinleyemeyeceğimize göre, perdede görüp görebileceğimiz tek şey karakterin etrafında olup bitenle fiziksel etkileşiminden ibaret olacağına göre, ve zaten filmin iddiası da sunduğu da bundan ibaret olup bundan gocunmadığına göre elimizde iki seçenek kalıyor. bu filmin bundan daha fazla hikaye, senaryo, alt metin içeremeyecek bir çıkış noktasına dayandığını öncelikle kabul edip sonrasında ya “benim için içerik önemlidir, o yüzden bu filmin hikayesi beni tatmin etmedi” deyip çekilmek, ya da “filmin sunduğu şey benim için yeterlidir” demek. ikisinin arasında bir zeminden eleştirmek boşa laf harcamak gibi geliyor bana.

    gravity bir aksiyon filmidir ve bütün anlattığı şey bir astronotun karşılaştığı fiziksel engelleri aşıp kurtulma mücadelesinden ibarettir. bundan daha fazla hikayesi olmadığı gibi sayılan (ve yetersiz olduğundan dem vurulan) alt metinlerin çoğu da aslında zaten ortada yoktur. hatta bu filmde neredeyse hiç alt metin yoktur. sayılan çoğu şey (izolasyon vs) alt değil, direkt üst metin zaten. ayrıca herhangi bir şeye alt metin demek için o şeyin iradi olarak yönetmen (yazar) tarafından konmuş olması gerekir. yani sahne, hikaye o şeyin varlığını dayatmadığı halde yazar tarafından konmuşsa bize ekstradan bir şey anlatmaya çalıştığını anlarız ve bu yüzden ona alt metin deriz. yok eğer zaten üst metin o şeyin varlığını zorunlu kılıyorsa ona nasıl alt metin diyebiliriz ki.. alt metinler kişiseldir ve farklı insanlar aynı hikayeyi işleseler farklı anlatırlar. her kim anlatırsa anlatsın, hepsinin de yapacağı aynı şeyler varsa o aynı şeyler bu klasmana girmez.

    misal ryan’ın oksijeni bitmiş halde, karbondioksit solurken hava kilidinde beklediği andan sonra mekiğe sonunda girebildiği an. burda hikaye ryan’ın başlığını çıkarıp derin bir nefes almasını ve iki saattir içinde olduğu (ve onun için kabusa dönüşmüş) astronot giysisinden sıyrılıp biraz olsun rahat (ve yerçekimsiz ortam olduğundan süzülerek) bir uyuşmuşluğa girmesini dikte etmektedir. aklı başında hiç kimse bu sahnede ryan’a sadece derin bir nefes aldırıp iki saniye içinde tekrar aksiyona daldırmaz, bu sahne zorunludur. o yüzden bu sahnenin aslında bir doğum metaforu (ryan’ın cenin pozisyonunda kıvrılmasından da hareketle) olduğuna dair yorumu doğru bulmuyorum. hem öyleyse eğer cuaron ne demek istemiş olabilir ki.. “uzay bize göre değil, uzaydan kurtulduğumuz anda yeniden doğmuş gibi oluruz” mu.. gerçi böyle yazınca bütün filmin manası buymuş gibi düşünesim de geldi ama bu da alt metin olamaz. çünkü bu bir “survival” filmi ve filmde uzay “kötü adam” olmak zorunda. yani film ekranda gördüğümüz survival haricinde herhangi başka bir şey anlatmıyor ki filmde alt metinler olduğunu iddia edebilelim. az ya da yetersiz değil yani, yok zaten.

    şimdi kendime ters düşme pahasına belki de alt metin klasmanına dahil edilebilecek iki şeyden bahsedeceğim. bunlardan ilki kolayca ekarte edilebilir ve üst metine dahil edilebilir. o da ryan’ın sonunda her şeyden vazgeçmişken gördüğü halüsinasyonla, ikinci işi yaşam koçluğu olan astronot kowalski’nin kendisine terapi uygulayıp onu tekrar hayata sarılmaya ikna ettiği an. böylece ryan ve kowalski bize, ne olursa olsun vazgeçmemeye dayalı bir öğüt mü vermiş oluyorlar.. ama işte yine başa dönüyoruz ve bunun bir kurtuluş filmi olduğunu hatırlayıp zaten karakterin bu düşüncede olması gerektiğini, yoksa ortada bir film olmayacağı gerçeğini hatırlıyoruz. cuaron’un ekstradan bir sahneyle baş karakterin “vazgeçmemesini” vurgulaması, hatta filmin posterlerinde de yanlış hatırlamıyorsam “vazgeçme” benzeri bir lafın olmasını filmin alt metinlerinden sayabilir miyiz.. meh..

    ikinci şey ise belki de tek filmin ana hikayesiyle alakasız olabilecek, ve böylece hikayeciden hikayeciye değişebilecek bir sahne. çok üstüne durulmadığı için emin olamıyorum ama ryan’ın dünyadan ainqaad ile yaptığı telsiz konuşması esnasında “dua etmek istiyorum ama kimse bana öğretmedi, sen öğretir misin” gibisinden cümlesi “düşen uçakta ve yakıtı bitmiş uzay mekiğinde ateist olmaz” şeklinde bir alt metin miydi acaba.. filmden sonra kardeşime “bu cuaron güney amerika’lıydı değil mi” dediğimde neye dayanarak bunu dediğimi hemen anlamış ve karşılık olarak “koyu katolik mi demek istiyorsun” deyivermişti. film boyunca hikayenin dikte etmediği, cuaron’un kendi inisiyatifiyle koyduğu tek sahne buydu ve bu şekilde yorumlanabilirse belki de filmin tek alt metniydi. onun dışında üstte gördüğümüz hikaye sadece ve sadece a noktasından b noktasına giderken karşılaşılan engellerle mücadeleydi ve böyle bir çıkış noktasından hareket ederek senaryo yazdığınızda başkasını yapma ihtimaliniz de yoktu. o yüzden filmin senaryosu zayıf demenin benim nezdimde hiç bir kıymeti harbiyesi yok.

    gelelim teknik denerek küçümsenen şu tek plan çekimlere. cuaron’un benim hayalini kurduğum yönetmenliği yapmasından kelli biraz da adamla özdeşleştiğim için bu eleştiriler beni sinirlendiriyor sanırım. bir saniyelik, yarım saniyelik cut’ları arka arkaya yapıştırıp kendine yönetmen diyen yetenek fukaraları yüzünden el üstünde tutup daha fazlalaşmaları için uğraşmamız gerekirken bu hem yersiz, hem saçma eleştirilerde bulunulması o kadar sinir ediyor ki beni.. üstelik senelerdir tek alameti farikası uzun planlar olan, içerik olarak cuaron’un filmlerinden bile zayıf (ki ben children of men’i içerik olarak zayıf da bulmam.. kusurlu yerleri tabii ki var ama zayıf lafı da saçma) çerezler çıkaran, ama buna rağmen sürekli övgülere mazhar olan başka bir yönetmen varken.. brian de palma.. ve üstelik bu övgüleri sinema eleştirmenlerinden, o çevreden alır durur. çok kötü filmler yaptığında bile insanların dilleri varmaz kötü eleştirmeye. ama aynı teveccüh cuaron’a gösterilmiyor.. neden ki..

    palma’nın zamanında efekt teknolojisi bu kadar gelişmemişti de o yüzden onun yaptığı daha zordu, ve üstelik o yolu açmış, cuaron ancak onu taklit etmişti denirse tamam belki biraz mantığa oturur ama birincisi palma’nın filmlerinin hikayeleri, senaryoları da son derece basitken (ki untouchables için herhalde “pepe mafyada halay çekiyor” ayarında dense yeridir) hiç bu konuda laf edilmemesi, ikincisi de cuaron’un sadece yeşil odada cgi animasyonlarla tek plan çekmediği için gayet de yaptığının taklitten öte bir geliştirme olduğunun göz ardı edilmesi. belki gravity’de yaptığı fazla oyuncusuz ve mekansız olduğu için daha kolay denebilir (tamamen tahmin.. belki de daha zor) ama children of men’deki sahneler için gerçekten “o para, o bütçe ve bugünün imkanlarıyla herkes yapardı zaten” denebilir mi.. hiç sanmıyorum.

    son olarak filmdeki bilimsel hatalardan dem vuranların en güçlü iddialarından birinden bahsetmek istiyorum. o da kowalski’nin ryan’ın tuttuğu ipin ucunda arkaya doğru bir kuvvetle çekilip, bıraktığında uzaklaştığı sahne. filmi seyrederken bu sahne bende bir hata izlenimi yaratmamıştı (çünkü filmin hikayesi beni yeterince filmin içine dahil etmişti), sonra internetteki yorumlarda görünce ancak farkına vardım. savunanları da okudum. çok ikna edici argümanlar değildi ama sonuçta cuaron kardeşler bu filmi bir günde yazıp ertesi gün de çekmediklerine göre, en az bir sene mesai harcadıklarına göre bu kadar bariz bir hatayı bir sene boyunca farkedememiş olmaları mümkün değildir herhalde diyorum. o yüzden ya “hataysa hata boşver” demişlerdir, ya da o savunanların iddia ettikleri şekilde yorumlamışlardır. savunma da şu,

    ryan ve kowalski’nin sabit, hareketsiz olmadıkları, merkezde mekik olmak üzere dairesel bir hareket içinde oldukları. yani ryan merkeze bağlı, elindeki ipin ucunda da kowalski, çember çizerek dönüyorlar. böylece kowalski’ye de, ryan’a da merkezkaç (ya da merkezcil) kuvvet etki ettiğinden dairenin dışına doğru sürükleniyorlar (ip olmasa). ve bu kuvvet yüzünden kowalski, ryan’ı da çekiyor, ipi bıraktığında da uzağa sürükleniyor.

    sahnede döndüklerini hatırlamıyorum, dönseler bile dünyadaki gibi (m.v^2/r) olur mu üstlerine etkiyen kuvvet bilmiyorum ama en azından bir açıklamadır diyelim, ekleyelim (üç sayfa olmuş zaten, iki paragraf daha eklemek bir şeyi farkettirmez).

    sonuç olarak.. neyse işte ne diyelim sonuç olarak. haters gonna hate, long live cuaron.. böyle bitsin.

    ---
    spoiler ---


    (brick top - 21 Ekim 2013 19:27)

  • comment image

    çok beğendiğim film. *

    yalnız bir itirazım var. yanlış anlaşılmasın filme değil, izleyicilere. arkadaş amına koyim herkes mi fizik mühendisi yahu? valla anlamıyorum. film araya girer girmez bütün salon başladı:

    -"şimdi aslına bakılırsa o kapağın o şekilde açılması mümkün değil çünkü oradaki basınç bıdı bıdı...."

    ya kemik gözlüğünü siktiğimin iti ne basıncı ne mümkünatı? bi bırak allasen ya. fizik eğitimi d eşitti m bölü v olan bir hıyarsın sen. neden kasıyorsun bu kadar? iki dakika öncesine kadar patlamış mısır yağları bulanmış parmaklarını koltuğun altına süren adamsın sen, neden hemen şekilde şekile girmeye çalışıyorsun?

    en sevdiklerimden birisi de şu:

    -"yani aslında tam olarak gerçeği yansıttığını söylemek güç"

    eleman bunu söylerken yanındaki arkadaşına bakmıyor bile. ekrana doğru yüzü, boşluğa bakıyor. neden? derin çünkü abim. çünkü aerospace enciniyırlık yapıyor boş zamanlarında.

    film ağabey bu film. amk nasa terk herifleri.


    (oldboy - 23 Ekim 2013 13:22)

  • comment image

    cok farkli ve de sahane bir film; ama bu filmi uzay filmi diye kategorize etmeden, bir de sunlari okuyun isterim:

    --- spoiler ---

    film uzayda geciyor gecmesine, eger soyle bir guzelce dusunelecek olunursa, filmin ne uzayla, ne "oldurmeyen allah oldurmuyor"la, ne klasik hollywood filmleriyle alakasi olmadigi anlasilir bence. bana gore bu film ryan'in evliligindeki sorunlari, kocasiyla (matt) kizlarinin olumu sonrasi yasadigi ayriligi, ryan'in depresyona girmesini, kendisini insanlardan soyutlamasini, duzelmeye calisirken yasadigi duygusal cokuntuleri ve de nihayetinde tekrardan ayaga kalkabilmesini anlatiyor.

    filmden anlasilabilecegi gibi ryan ve matt kari kocalar ve de sen sakrak bir kizlari var (filmin basindaki hoppidi hoppidi yapan diger astronot). ryan ciddi bir iskolik ve matt'in uyaralarina ragmen kendini ise adamaktan kesinlikle vazgecmiyor. burada houston'in bir aile terapisti oldugunu ve ryan ile matt'in hal-i hazirda kotu giden iliskilerinde onlara yon gostermeye calistigini dusunuyorum. neyse, gel zaman git zaman isler bariz bir sekilde kotuye gitmesine ragmen, ryan bunu umursamadan kendi bildigini yapmaya devam etmis anlasilan ve tum bunlar olurken matt ile ryan kizlarini bir kaza sonucu kaybetmisler (hoppidi hoppidi astronotun olmesi ani ve de oyuncaklarinin uzaya savrulmasi (bknz: marvin)).

    bunun uzerine ciddi bir duygusal bocalama yasayan ryan'a, iyimser kocasi matt elinden geldigince yardimci oluyor gibi (onu uzaklardan cekip aliyor, ipe takip yonlendiriyor). ama ryan icinde bulundugu bunalimdan (yani uzaydan) pek de cikmak ister gibi degil (yani dunyaya donmeye pek cabalamiyor). bir sure matt'in yardimlarina ragmen, ryan'dan hayir gelmeyince aralarindaki bag ister istemez kopuyor (kanadin baglari koparmasi). anlasilan bosanmayi isteyen asil olarak matt olmus (matt'in "the ties are too weak" demesi ve kendini baglayan kancayi acip uzaklasmasi). ryan olaylar bu raddeye gelince, matt'i kaybetmekten korkuyor ve de evliligin bozulmasini istemiyor (ryan'in uzay istasyonu icinde matt'e seslenisleri ve de onceden umursamadigi hikayeleri dinlemek istemesi).

    cogu insan ryan'in matt'den ayrildiktan sonra kivrilip yatmasini dogum'a gonderme olarak dusunmus, ama bence bu bunalimdaki ve de ciddi korkular yasayan bir insanin cenin pozusyonu almasini istemekten baska bir sey degil. neyse efendim, matt de gittikten sonra ryan icin isler bir turlu duzene girmiyor tabii. ryan hala derin bunalimda (uzayda) ve her kacis cabasi bir diger ruhsal cokuntu ile baltalaniyor (ryan'in gittigi her aracin bir kaza gecirmesi, her seylerin yanmasi, bir turlu islerin rast gitmemesi).

    bazi noktalarda ryan'in caresizlikten ote, bir kisim cabalamalar icinde oldugunu da goruyoruz. mesela cesitli zamanlarda farkli dinlerde dinginlik pesinde olmasi buna guzel bir ornek (kapsullerdeki isa ve buda heykelleri) yine zaman zaman baska insanlarla iletisime gecmeye calismasi bu cabalamalara bir baska guzel ornek. fakat her ne kadar farkinda olmasa da, kuvvetli bunalim ve izolasyon sonrasi gelen bir insanlari anlamamak sorunu ile basbasa ryan (radyodan dunyadaki cinli insanlar ile bir turlu anlasamamasi). ozellikle bu anlasamama durumu, ryan icin donus noktalarindan biri, cunku bu olayin ertesinde bir intihar girisimi bile oluyor -- ocagin gazini acip kendini uyuturak oldurmeye calismasi (filmde ryan'in vanalari cevirererek oksijeni bosaltma girisimleri). bu girisim basarisizlikla sonuclandiktan sonra ve ryan kendisini toparlamaya basliyor (matt'in belirmesi, onun nasihatlari ve ryan'in bir anda dunya'ya donmek icin gaza gelmesi).

    ryan'in bu son girisiminde cok israrci oldugunu anliyoruz, cunku daha onceden anlasamadigi insanlarla bu sefer aldirmadan etkilesime gecmeye calisiyor (cince tuslari, hatirladigi kadariyla kullanmaya calismasi). ayni zamanda kendisi de daha once bunalimdan cikmaya calistigini ama basarisiz oldugunun bilincinde (hayali matt ile konusurken, inis egzersizlerinde hep basarisiz oldugunu soylemesi). neyse, oyle yapiyor, boyle yapiyor, zorluklar bitmiyor; ama filmin sonunda ryan'in son bir dibe cokus sonrasi (kapsulun icinde ryan ile suya batmasi) toparladigini ve kendi ayaklari uzerinde durmaya calistigini goruyoruz (sahilde ayaga kalmaya cabalamalari). bunun yaninda ryan'in insanlarla tekrardan iletisime gecmeyi becermesi de cabasi tabii (radyodaki seslerin tekrardan houston'dan gelmesi, anlasilir olmasi).

    anlayacaginiz film, film olarak bir amerikan klasigi olarak bitse de (kahramanin kurtulmasi), aslinda hem seyirci (biz) hem ryan ruhsal olarak ferahlamis bir sekilde salonu terk ediyoruz -- mutlu son!
    ---
    spoiler ---

    yine de siz bu filmi basarisiz bir uzay filmi olarak hatirlamak istemiyorsaniz tabii, elden bir sey gelmez.


    (armish - 24 Ekim 2013 06:03)

  • comment image

    --- spoiler ---

    4 yaşında bir çocuk okulun bahçesinden düşüp ölmesine rağmen, 40 yaşındaki kadın dünyadan 600 km yukarıdan düşüyor ve ölmüyor. öldürmeyen allah öldürmüyor. dinimiz amin

    ---
    spoiler ---


    (kambysesii - 29 Ekim 2013 23:13)

  • comment image

    --- spoiler ---

    gravity
    ============

    filmin başında genel çekim tamamen astronotların lehinedir. işlerini aheste aheste yaparlarken gelen facia ile sadece iki kişi kalırlar: ryan ve kowalski. filmin bu sekansında her şey yolundaydı ilk başta, tıpkı sıradan bir gün geçiren birinin sıradan hayatı gibi. ryan ile kowalski kordon bağı ile birbirine tutunan anne-bebek gibidir. dünyada kızını yitiren ryan, uzayda bebek, kowalski yardımına koşup onu hayatta tutmaya çalışan anne gibidir. nitekim filmdeki görevini başarıyla yerine getirir ve onu mekiğe getirir.

    soyuz
    ============

    ryan burda hala astronottur. kowalski sessizliğe gömülüp uzayın boşluğunda salınmaya başladıktan sonra, ryan rus uzay üssü soyuz'a girer ve kozmonot olur. bebek halen hayata gelmek için o boşlukta, doğmayı beklediği batındadır. yangın tüpü burda önemli bir simge çünkü elinden aldığı imkanı ilerleyen saniyelerde tekrar ona verecektir. ayrıca satrançla özdeşlemiş rusların yer çekimsiz ortamda salınan beyaz kalesi de güzel bir göndermeydi. ryan burda köpek taklidi yapar, aslında yaşamı sevdiğini anlarız. ölmek istememektedir. uzayın soğuk boşluğunda kimsesi olmadan, arkasında dua edip yas tutacak birini bırakmadan ölmek istememektedir. tam pes edip her şeyden vazgeçmişken kowalski gelir ve ona annelik görevinin son basamağını yapıp, çin uzay aracına yollar. bu bölüm ölümle yüzleşme, yaşamla yeniden tanışma bölümüdür.

    shenzhou
    ============
    yangın tüpü hayatını kurtarır ve ryan bu bölümde taykonot olur. o artık amerikalı, rus uzay giysileri içinde, çin uzay aracında bir uzay insanıdır. filmin bu göndermelerle uzay çağına ve yaklaşımlara eğildiği de pekala düşünülebilir. ryan tıpkı bir fetüs gibi evrelerden geçer ve doğuma hazırlanır.

    doğum
    ============

    atmosfere giren binlerce parça arasından yeryüzüne iner ve bir bebek gibi ilk adımlarını atar. o artık yeniden doğmuştur. artık bambaşka bir yaşama, uzaydan getirip anlatacağı müthiş doğum ve hayatta kalma öyküsüyle bambaşka biridir. zaten suyun içinden çıkması ve kapsülün içinde nefessiz kalması, anne rahmini ve ilk nefes almayı simgeler. doğar ve yeniden yer çekimine ayak uydurur.*
    ---
    spoiler ---


    (darkpoe - 30 Aralık 2013 21:40)

  • comment image

    yonetmen alfonso cuaron in filmidir. her zamanki gibi yaraticiligini konusturmustur.

    --- agir spoiler icerir ---

    dr. ryan stone yanlislikla en son dustugu muhtesem dogal guzelige sahip olan yer yerine, guzel anadolumuzdaki guzelim nehrimize duseydi ne olurdu. o kadar felaketten sag cikmis ms. stone tecavuz edilerek oldurulurdu. iste o zaman hell of a story olurdu.

    --- agir spoiler icerir ---


    (rbaron - 8 Şubat 2014 00:39)

  • comment image

    izlemeden önce sözlükten okuyunca;
    bir boka benzemiyor herhalde, yoksa niye bu kadar sözlük yazarı beğenmesin diye izlememiştim. bir gece sıkıntıdan oturdum başına.
    kusura bakmayın da, çok yemiş, bok yemişsiniz.
    topu topu iki kişinin oynadığı ve yetmezmiş gibi uzay boşluğunda geçen bir gerilimin neyini beğenmediniz anlamış değilim.
    ilk 10 dakikası evdekilerin;
    - off çok sıkıcı yeaa !
    demelerine rağmen, sonlara doğru gecenin 3'ünde hepimiz keman yayı gibi gerilmiştik.
    gayet güzel bir film hatta yetmiyormuş gibi gayet güzel bir gerilim filmi.
    buradaki olumsuz yorumlar aklınızı karıştırmasın.


    (sereserpen - 12 Eylül 2014 11:57)

  • comment image

    bunun neresi bilimkurgu diye eleştiriler geliyor ancak katılmıyorum. uzayda süzülen romantik bir abdullah gül'den daha öte bilimkurgu konusu olacak ne var lan?


    (godel escher bach - 10 Kasım 2014 05:25)

Yorum Kaynak Link : gravity