Dunkirk ' Filminin Konusu : 2. Dünya Savaşı'nın ilk yıllarında Nazi Almanyası'nın net bir üstünlüğü vardır. Mayıs 1940'ta İngiltere, Kanada, Fransa ve Belçika'ya ait müttefik ordularından 400 bin asker, Fransa'nın İngiltere'ye çok yakın Dunkerque (Dunkirk) bölgesinde Alman Ordusu tarafından karadan tamamen kuşatılmıştır. Almanlar bu askerleri hava bombardımanlarıyla yok etmeyi planlarken, İngiliz Başbakanı Churchill'in yönlendirmesiyle askerleri kurtarabilmek için çok tehlikeli ve savaşın gelişimi açısından hayati önemde bir tahliye operasyonu başlatılır. Dunkirk, filmi, 2. Dünya Savaşı'nın seyrini etkileyen olaylardan Dunkirk Tahliyesi'ni karadan, havadan ve denizden farklı bakış açılarıyla izleyiciye aktarıyor.
Ödüller :
Inception(2010)(8,8-1795404)
Interstellar(2014)(8,6-1318646)
Three Billboards Outside Ebbing, Missouri(2017)(8,2-317087)
Mad Max: Fury Road(2015)(8,1-758628)
The Martian(2015)(8,0-675438)
The Revenant(2016)(8,0-600267)
Blade Runner 2049(2017)(8,0-457128)
The Imitation Game(2014)(8,0-683776)
Arrival(2016)(7,9-524393)
Avatar(2009)(7,8-1040113)
Get Out(2017)(7,7-363298)
The Shape of Water(2017)(7,4-284814)
En İyi Kurgu
En İyi Ses Kurgusu
En İyi Ses Miksajı
Best Sound
alman ordusunun toplu halde bulunan müttefik ordusuna saldirmamasinin sebebi, hava kuvvetleri komutani olan goeringin düsmanin son ve total imhasini kendi kuvveti olan hava kuvvetleriyle yapmak istemesi, hitleri tanklari tehlikeye atmanin gereksiz olacagi gibi sacma ve yanlis argumanlarla kandirmasi ve ilerleyen alman tanklarina kesin bir dur emri verdirtmesidir.
(aged - 5 Ekim 2002 20:55)
ikinci harbin kader anı bu şehirde gerçekleşmiştir. müttefik ordusu, yıldırım hızıyla ilerleyen wehrmacht askerleri karşısında dunkirk'e çekilme emri almış ve bu şehirde kuşatılmıştır. tam 400 bin müttefik askeri köşeye sıkışmış beklerken hitler wehrmacht'a dur emri verdi. bu emir, belki de savaşın stratejik olarak en büyük hatasıydı. alman ordusu tahliyeyi önleyecek kapasiteye sahipken hitler'den gelen emir alman savaş makinesini durduruyordu. hitler, büyük ihtimalle tahliyenin yapılamayacağını, yapılsa bile bunun bu kadar çabuk olacağını tahmin edemiyordu. hitler ve von rundstedt dunkirk'e girmelerini engelleyecek hiç bir unsur olmadığı halde müttefik ordularını imha etmemiş, açıkça tahliyeye göz yummuştur. 400.000 müttefik askeri, dile kolay.tahliye önlenseydi ingilizler ordusuz kalacaktı. geriye kraliyet donanması ve raf'dan başka bir şey kalmayacaktı. bu da ingilizlerin teslim olma ihtimalini artıracaktı.churchill, yüzebilen her şeyin dunkirk'e gitmesini, oradaki askerlerin ingiltere'ye dönmesi için ülkeyi adeta ikinci defa seferber etmişti. dunkirk, ingilizlere ingiliz olduklarını hatırlatan, savaşın 'gerçek' olduğunu açıkça gösteren bir tahliye hareketinin yaşandığı yerdi. tahliye luftwaffe'nin yoğun saldırılarına rağmen başarılı olur ve müttefik ordularının büyük bir kısmı ingiltereye başarıyla ulaşır. ingiliz ordusu yok olmaktan son anda kurtarılmasına rağmen hayatta kalan askerler savaşı kazanmışcasına seviniyordu. ancak churchill şöyle diyordu; tahliye ile zafer kazanılmaz.
(volga - 19 Mart 2014 01:39)
nazilerin 250 bin ingiliz askerini torbalayamadığı değil de torbalamadığı yerdir.ikinci dünya savaşındaki alman saldırganlığının altındaki temel saik savaşı maddi unsurlarla değil psikolojik unsurlarla kazanmaktı. hitler, almanya'nın kaynaklarının bir dünya savaşını kazanmaya yetmeyeceğini biliyordu. aslında savaşmayı değil savaş tehdidiyle yıldırarak ilerlemeyi düşünüyordu. bu yüzden yenilikçi stratejilere, mucize silahların yaratacağı dehşete çokça bel bağlamıştır.dunkirk'te bu strateji çerçevesinde ingilizlerin onursuzca kaçmasına izin verdi diye düşünüyorum. ricat halindeki ingiliz ordusunun herhangi bir alman saldırısına karşı koyabilme şansı yoktu. zaten ağır silahlarını bırakıp canlarını lurtarma derdine düşmüşlerdi. bana kalırsa ingilizleri nazilerin karşısında savaşacak yüreği bile bulamamış olmanın vereceği utançla başbaşa bırakmayı düşünmüştü. zaten dunkirk'ten sonra buna çokça oynamıştır. "ingiltere kaybettiğini bilmiyor. bunun için ona zaman tanımak gerek" demişti. hatta belki sonrasında ingiltere hava savaşı'nda askeri değil sivil hedefleri vurması bile sebebe dayanıyor olabilir: yılgınlık yaratmak. tabi eğer strateji buyduysa çok ters tepmiştir o ayrı mesele.
(hickimsehayattansagkurtulamaz - 11 Eylül 2014 00:58)
action-war tarzında bir şey izleyemeyeceğiz. bunu filmin adı bile açıkça ortaya koyuyor. tarihi olarak dunkirk olayı almanlar tarafından kuşatılmış ingiliz yurtdışı orduları ve bir miktar fransız askerinin içinde olduğu büyük bir tahliye ve kurtarma harekatıdır. tarihin dönüm noktalarından biridir. bu olayı derinlemesine bilenler elbette filmin içeriğini az çok tahmin ediyordur ama bu biraz da yönetmene bağlı bir şey. işin içinde c. nolan varsa her şey olabilir. --- tarihi bilgi içerir ---alman orduları 10 mayıs 1940'da fransa, hollanda, belçika ve lüksemburg'a saldırarak ikinci dünya savaşındaki batı cephesini açar. bu öylesine müthiş tasarlanmış bir savaş stratejisidir ki 25 haziran tarihinde (45 gün içerisinde) fransa resmen teslim olur ve batı avrupa'nın işgali tamamlanır. magino hattı ile korunan fransız topraklarına almanlar birinci dünya savaşında olduğu gibi yine belçika üzerinden girerek görülmemiş bir hızda ilerlemiş, planın bir parçası olarak ordu iki kısma ayrılarak bir grup fransa'nın manş kıyılarına, diğer bir grup belçika ve hollanda kıyılarına ilerleyerek fransız ve ingiliz yurtışı ordularını kuşatır. bkz: haritakuşatılan ordu fransa'yı koruyacak esas kuvvetleri barındırdığı için bu fransız ve ingiliz yüksek komutanlıkları için büyük bir şok olmuştur. kuşatılan müttefik ordusu kuşatmayı yarmak için çaba gösterse de almanlar gediğin açılmasına izin vermedi ve savaşın kaybedileceğini anlayan ingilizler kuşatılan ordulara hızlıca dunkirk limanına doğru geri çekilme emri verir. almanlar da müttefik ordularını imha etmek için hemen takibe geçse de bu noktada çok ilginç bir şey oldu. alman batı orduları komutanı rundstedt imha için ilerleyen alman birliklerine dur emri vermiş (batı orduları grubuna dur emrini genelkurmay ya da onların da üstünde hitler vermiş) ingilizler de tahliye için büyük bir fırsat yakalamıştır. rundstedt wehrmacht'ı durdurmasaydı ingiliz ve fransız savaş gücü tamamen yok edilecekti. dur emri neden geldi? bu hala tartışılan ve anlam verilemeyen bir konudur. rundstedt ve hitler müttefikleri dunkirk'te kıstırana kadar alman ordusunun fazlasıyla kayıp verdiğini, tankların dunkirk istikametine doğru ilerleyen arazi için tehlikeli olabileceğini, zaten kapana kısılmış ve deniz yolu dışında hareket etmesi imkansız olan müttefik kuvvetlerini luftwaffe aracılığı ile imha edebilirdi. ayrıca alman yüksek karargahı hiç durmadan savaşan alman birliklerinin dinlenmesi ve moral depolaması için dunkirk'e göndermemiş olabilir. luftwaffe komutanı olan reichmarschall goering, dunkirk'te sıkışmış olan müttefikleri ordunun yardımı olmadan, sadece luftwaffe aracılığı ile imha edeceğine söz verir. böyle bir sözün verilmesi yürek ister. ancak goering luftwaffe'ye güveniyordur. savaşla birlikte başbakan olan w. churchill her türlü deniz aracının kuşatılmış müttefik kuvvetlerini alması emrini verir. o sırada ingiltere'de bulunan savaş gemilerinden, balıkçı teknelerine kadar tüm araçlar bu işin mükemmel bir hızda toplatılır ve kurtarma operasyonu gerçekleşir. tahliye yaklaşık bir hafta boyunca devam eder. bir günde 10 bin - 60 bin arası asker ingiltere tahliye ettirilir. bu sırada luftwaffe de ingiliz donanmasını bombalasa da çok az kayıp verdirir. yaklaşık 350 bin asker dunkirk'ten ingiltere'deki dover limanına tahliye edilir. ingilizler bütün ekipmanı dunkirk'te bırakır ve almanlar bunların tamamını ele geçirir. filme gelecek olursak, tahliye sırasında luftwaffe'nin bombaladığı royal navy gemileri dışında pek bir aksiyon izleyeceğimizi zannetmiyorum. ha olur da film dunkirk öncesini konu alır da 10 mayıs'ta cephenin başlangıcı ve tahliye sonuna kadar işlenirse büyük bir aksiyon görebiliriz. edit: gelen ilk fragman filmle ilgili ilk tahminlerimi doğru çıkarmış gibi. zira fragmanda bir tahliye botunda bulunan ingiliz askerlerinin luftwaffe uçakları karşısındaki korkusunu izliyoruz. muhtemelen bunun devamında ortaya çıkacak raf uçaklarıyla birlikte nolan'ın yeteneğini de hesaba katarak mükemmele yakın it dalaşları ve stuka uçaklarının ingiliz gemilerine karşı pikelerini bol miktarda seyreceğiz gibi geliyor. ama yine de daha çok asker psikolojisinin üzerinde durulacağını düşünmekte ısrarcıyım.--- tarihi bilgi içerir ---
(volga - 17 Mayıs 2016 05:07)
nolansever bir sinema izleyicisi olarak, nolan filmi klasik "orospu çocuğu vicdansız salak alman vs mızıka çalan mavi gözlü gariban müttefik asker" versusunun ötesine taşınır; en azından benim beklentim bu. winston churchill'in dediği gibi umarım tahliyeyi baştan sona bir zafer gibi yansitmaz. tahliye deyince aklıma nedense davutoglan'in süleyman şah zaferi geldi. tee allam yaa..
(zarif philips - 5 Ağustos 2016 21:19)
efsane yorumlar geliyor tüm site ve eleştirmenlerden. yılsonuna kadar sikko gay zenci müzikali çekilmezse bu kez o oscar gelecek galiba.çabuk gel haftasonu.
(financier - 19 Temmuz 2017 01:01)
şanlıurfa`da şu an tek biletli izleyiciyim. kendimi özel hissettim. film başladı bana iyi seyirler. :)
(el maruf - 21 Temmuz 2017 11:50)
film hakkında bir şey okumaktansa, hangi yazarın imax'de izleyeceğini öğrenebildiğimiz film.teşekkürler sözlük.
(talia al ghul - 21 Temmuz 2017 12:57)
nolan elini boynunuza atmış da hafiften damarların olduğu yerden bastırmış gibi bir film. (off şimdi fark ettim ki sanki fular takıp kurulmuş bir cümle gibi olmuş ama inanın öyle değil.)resmen diken üstünde, gerim gerim izledik filmi. çaresizlik bu kadar iyi anlatılabilirdi.not: bu arada, kokpit içinde focus puller'sız çekim yapmışlar diyen dostum. focus puller'sızlıktan değil o titreme. spitfire'ın filmde de bahsedilen meşhur rolls royce motorundan. işte buna ayrıntı deniyor, kalite deniyor. emin ol nolan biliyordur focus puller kullanmayı. :)not2: madem yeri geldi; konuyla ilgili olarak prusyalı guderian hanesinden, alman ırkının gerçek hamisi, nazilerin ve wehrmacht'ın gözbebeği, blitzkrieg'in yaratıcısı, deutschland deutschland über alles'in koruyucusu, tankların babası, generaloberst'ların en şanlısı, maginot hattı-kıran, erwin rommel'in ağabeyi ve rusya, fransa ve ingiltere'nin kocası schneller brausewind heinz guderian'ın dunkirk'le ilgili sözlerini aktaralım. aktaralım ki guderian kıskançlığından kuduran adolf hitler adlı hıyarın ne denli büyük bir bok yediğini* ve ingilizlerin de nasıl bir verilmiş sadakaları olduğunu gözlerimizle görelim.ilk ağızdan dunkirk, buyurunuz:"kanal limanlarını bir an önce ele geçirmek için her üç tümenimi de kullanma önerim maalesef reddedildi. bunun sonucu olarak 10'uncu zırhlı tümen'in hemen dunkerque istikametinde harekete geçmesi olanağı ortadan kalkmış oldu. büyük bir üzüntü içinde planımı değiştirmek zorunda kaldım.""hitler’in olay yaratan dur emri bugün (24 mayıs) yüksek komutanlık, gelişmekte olan harekâta müdahalede bulundu ve bu müdahale sonucunda savaşın gelecekteki tüm gidişatı üzerinde çok felaketli etkiler yaratan bir durum meydana geldi: hitler sol kanadin aa’da* durmasını emretti! bu suyu geçmek yasaklanmış oluyordu. bize bunun nedenleri hakkında bilgi de verilmemişti. emirde şu sözcükler vardı: «dunkerque, hava kuvvetleri’ne bırakılacaktır. calais’nin ele geçirilmesinde zorluklarla karşılaşıldığı takdirde bu liman da hava kuvvetleri’ne bırakılacaktır. » (bu cümleleri aklımda kaldığı kadarıyla yazıyorum.) hepimizin adeta dili tutuldu. bununla beraber bu emrin dayandığı nedenler hakkında bize bilgi verilmediği için karşı argümanlar ileri sürecek durumda da değildik. dolayısıyla zırhlı tümenlere «kanal hattı elde bulundurulacaktır. mevcut dinlenme zamanı, genel derlenip toparlanma ve eksiklerin tamamlanması suretiyle değerlendirilecektir.» emri verildi. şiddetli düşman hava faaliyeti, bizim hava kuvetleri’mizin pek az mukavemeti ile karşılaştığından, etkili oldu.""bugün bir kez daha dunkerque istikametinde taarruz etmek ve bu kıyı kalesinin (calais kalesi) çevresindeki çemberi kapatmak girişiminde bulunduk. fakat yeniden «dur» emirleri geldi. biz de dunkerque'in görüş uzaklığında durmak zorunda bırakıldık! hava kuvvetleri'nin taarruzlarını izledik. ingilizlerin kuvvetlerini tahliye ettikleri büyük ve küçük gemilerden meydana gelen armadayı gördük.""nihayet 26 mayıs günü öğleden sonra hitler, dunkerque’e yeniden taarruza başlanması için izin verdi. ancak bir büyük zafer kazanmak için vakit çok geçmişti. (ek-xx’ye bakınız)**"ingilizler dunkerque’ten çekilmeseydi? yüksek karargah, bir aralık xlx’uncu kolordu’nun harekatı durdurmasını emredip hızlı ve başarılı ilerlemesini kösteklemeseydi harekat çok daha büyük bir çabuklukla sona erdirilebilirdi. o zaman dunkerque’te ingiliz sefer kuvveti'ni tutsak alsaydık acaba savaşın gelecek gelişimi nasıl bir şekil gösterirdi? şimdi bunu tahmin etmek olanaksızdır. ne olursa olsun, o ölçüdeki bir askeri zafer, becerikli diplomatlara büyük bir başarı şansı kazandırmış olurdu. maalesef hitler'in sinirliliği yüzünden fırsat elden kaçırıldı. hitler’in daha sonra benim kolordumu durdurmak için ileri sürdüğü neden - yani flanders bölgesi’nde bulunan pek çok hendek ve kanal yüzünden zeminin tankların hareketine uygun olmaması - zayıf bir nedendi. ""winston churchill, ikinci dünya savaşı anılarında, alman generallerinden bazılarının, hitler’in tanklarını dunkerque’in dışında tutmak suretiyle ingilizlere barış koşulları için miizakereye yanaşma ya da almanya’nın uzlaşma şansını arttırmayı umduğunu iddia ettiklerini söylemektedir. ne o zaman, ne de daha sonraki herhangi bir dönemde bu düşünceyi güçlendiren bir şey işitmedim. churchill’in, rundstedt’in* zırhlı birliklerini kendi kararıyla durdurmuş olabileceği yolundaki tahmini de isabetsizdir. söz konusu bölgede görevli bir komutan olarak kesinlikle belirtebilirim ki, calais'nin kahramanca savunulması, en yüksek derecede takdire değer olmakla beraber, dunkerque 'ün dışındaki olayların gelişiminde herhangi bir etki yapmamıştır. churchill, oldukça doğru bir varsayım olarak, hitler ve özellikle goering'in* alman hava hakimiyetinin ingiliz kuvvetlerinin deniz yoluyla tahliye edilmelerini önleyecek kadar güçlü olduğuna inandıklarını tahmin etmektedir. bu inanç bir takım uyumsuz sonuçlara gebe olan bir hata idi. nedenine gelince, ancak ingiliz sefer kuvveti'nin ele geçirilmesi ingilizleri hitler'le barış yapmaya doğru itebilir ya da almanya'nın ingiltereyi başarılı bir istilası için gerekli koşulları yaratabilirdi."*aa, fransa'da bir nehir. https://www.google.com.tr/…3d50.6471101!4d2.1712402**ek-xx: "dunkerque'ün bombalanması için uzun namlulu topçunun getirilmesi tasarlanmaktadır"kaynak: bir askerin anıları, general heinz guderian cilt:1(bkz: copy paste değil alın teri)
(mete han turkyilmaz - 22 Temmuz 2017 00:00)
yönetmenlik anlamında müthiş yetenekli olan nolan kardeşlerin senaristlik yetisi en zayıf olanının belgeselvari filmi.işin kötüsü mevzuyu bilmiyorsanız belgesel havası bile alamazsınız. zira bir giriş gelişme sonucu yok. olay örgüsü tanıklık ve pov karışımı.ben filme 20 yaşındaki yeğenimle gittim. kızcağız neyin ne olduğunu bile anlamadı. okul müfredatları sağ olsun: dunkirk ne, ww2 ne bilmiyoruz ki?! normandiya ne desen yüzüme bakar.şöyle örneklendireyim; yeğene film arasında sahildeki askerlere saldıranların alman olduğunu söyleyince bildiğin aydınlanma yaşadı. benim yeğen alık falan diye düşünürken film bittiğinde insanların 1 hafta, 1 gün ve 1 saat olayını bile anlamadığını gördüm.demem o ki deneysel takılacağım diyen nolan söylediğinin hakkını vermiş ama iyi yönde değil.bu bakımdan film muhtemelen gişede çakılacaktır.çekimler, takıntılı derecede iyi düşünülmüş açılar, müziklerin verdiği (hans the magnificent) mükemmel gerilim hep iyi. filmi imax olarak izlemek isterdim. özellikle uçak sahneleri mükemmel oluyordur eminim.lakin ortada duygusal bir yan yok. tek duygusal yakınlık belki de pilot farrier'e (tom hardy) duyuluyor. onun da kahramanlığının artık yani ne diyeyim, son kertede boku çıkıyor! buradan aslında ingiliz yenilgisinin bile ne denli görkemli olduğuna bağlayabiliriz... yani bu şuna benziyor, güzel kızlar pembe sıçar. gerçekten bak.üstüne fransız askerin yaratması gereken sıkışmışlık ve hayatta kalma dürtüsü de maalesef anlaşılmayınca film teklemeye başlıyor. askerlik yapanlar bilir, askerlerin hepsi birbirine benzer. bunların saçları falan da uzun ama maalesef ayrıştırma kısmında problem yaşanıyor.netice itibariyle ben filmi beğendim ama filmin herkese göre olmadığını, halkaların zayıf olduğunu ve duygusal katmanın hiç olmadığını kabul ediyorum. benim için nolan sinematografisinde en zayıf halkalardan birisi olacak muhtemelen dunkirk.
(entrapmen - 22 Temmuz 2017 00:43)
--- spoiler ---son sahnedeki "yeni dünya" vurgusu ve bu dünyanın kurulmasındaki emektar devletin, yüce bir amaç için savaşan haklı ve yüksek bir otoriteymiş algısı yaratılması irite etmiştir.--- spoiler ---
(nickalmasakolurmu - 22 Temmuz 2017 00:44)
ben böyle film izlemedim. iyi ya da kötüydü demiyorum zira ben bu tarzda hiçbir film izlemedim.bunlar hep bizim halkımızın kategorize etme saplantısı yüzünden. savaş filmi değilmiş, şöyle değilmiş böyle değilmiş. ulan adam çaresizliği anlatmış, duygu sana geçti mi geçmedi mi?--- spoiler ---politika yok, kahraman yok, hikaye yok, aşk yok, kadın yok, çocuk yok. film sadece kumsaldaki psikolojiyi anlatıyor ve bunu olağanüstü bir şekilde yapıyor.beğenmeyen neyi beğenmedi ben anlamıyorum ki--- spoiler ---
(there me goes - 22 Temmuz 2017 02:40)
nolan'ın, 'filmlerinde kadın karakterler yaratamıyor' eleştirilerine bu filmiyle, tek bir kadın karaktere yer vermeyerek akılcı bir çözüm bulduğu kapak mahiyetinde bir eser olmuş:)
(paronoid android - 23 Temmuz 2017 00:10)
filmden anladığım koskoca royal navy'nin dunkirkte kullandığı gemi sayısı 6, bunların 4'ü battı toplam 2 gemi ve yaklaşık 20-30 sivil tekneyle 300.000'den fazla müttefik askeri kurtuldu. alman askerleri plaja kadar gelip boş balıkçı gemilerine ateş ederek vakit geçirdi. ne film olarak ne tarih olarak hiçbir derinliği olmayan nolan ve arkadaşları olan oyuncularla çekilmiş gereksiz bir filmdir. nolan'a bilim kurgu ve super kahraman filmlerine odaklanmasını tavsiye ettirmiş filmdir.
(maxigenouss - 23 Temmuz 2017 00:16)
filmin türünü boşverin. düşünün, sizi uçağın biri alıyor, savaş alanının ortasında bırakıyor ve siz 107 dakika boyunca orada debeleniyorsunuz. öyle gerici bir atmosfer. film bittiğinde, yan koltuğumda oturan kız, ayaklarını koltuğun üstünde cenin pozisyonuna getirmiş, önümdeki orta yaşlı bey de öndeki koltuğa abanmış bir haldeydi. işte böyle insanı içine alan bir film. üstelik, nolan bunu yaparken, oradaki askerlerle çok da fazla bir duygusal bağ kurmanıza da izin vermiyor. ne bir aşk hikayesi var. ne de bir duygu sömürüsü... filmde resmi bir başrol veya öne çıkarılan kişi yok. film boyunca tek istediğiniz, o 400.000 askerin sağ salim evine dönmesi. verilmek istenen duygu, izleyiciye 100% oranda geçiyor.gelelim oyunculara: cillian murphy belki 10 dakika görünmüştür ama kalitesini ortaya koymuş. bu kadar kısıtlı zamanda, böyle gri bir karakteri yansıtabilmek, her oyuncunun harcı değil. tom hardy, yine gözleriyle oynamış. nedir şu yönetmenlerin adamcağızın ağzına olan gıcıklığı? bu arada, müzisyen oyuncu kontenjanından harry styles da rolünün hakkını vermiş. game of thrones yönetmenleri, meşhur ed sheeran vakasından sonra, şu filmi izleyip biraz feyz alsınlar. başrole en yakın kişi diyebileceğimiz, fionn whitehead, 97'liymiş. kendisinde genç bir merlin havası sezdim. bana göre onun da önü açık.son söz olarak, bu filmi izlerken arada biraz buruklaştım. elalem, nasıl da ordusunu yüceltiyor. savaşamayıp, sıkışan askerlerinin kurtarılması hakkında bile filmler çekiyor. bir de bize bakıyorum: 15 temmuz afişlerinde aşağılanan, suratlarına tükürülen askerler, halk tarafından boğazı kesilen mehmetçikler...
(agluna - 23 Temmuz 2017 00:22)
--- spoiler ---düşen uçaktan kendi askerlerinin orada atlayacakken vazgeçip uçağı indirmeye karar veren, indirince de uçağı yakıp esir düşen müthiş zeki bir baş karaktere sahip film.--- spoiler ---
(hicbir masraftan kacinmayan adam - 23 Temmuz 2017 10:03)
gidin ve izleyin. the thin red line'ı 5, saving private ryan'ı 3 defa izlemiş, ruhunda küçük bir andrey bolkonski taşıyan umarsız bir savaş filmi ve belgeseli müptelası olarak en az 3 defa daha izlerim. ölesiye yalın ve etkileyici bir bir film, seyirciye yaranmak kaygısı yok, oyunculuk da, çekim de, müzik de üst düzey. "çok skldm yha :s" diyenler katlanılmaz esprilerin havada uçuştuğu marvel filmlerini tercih edebilir, bok atılacak hiçbir tarafı yok adam(lar) her şeyiyle yekpare sanat yapmış.--- spoiler ---hayatta kalmak, sen nasıl şaşırtıcı bir güdüsün. kurşunlardan, soğuktan, torpidolardan, bombalardan geçiyorlar da kendilerini bir an koyvermiyorlar. izlerken birkaç defa "ben işte şimdi kendimi bırakmıştım" desem de hayattan vazgeçmek, artık şu dalga beni alsın, şu kurşun beni vursun, ne olur ki demek o kadar kolay değil. tek bir amaç var: sağ kalmak. bu çok temiz, mükemmel bir anlatımken, bir kısım seyircinin senaryoyu yavan bulmasına sebep olan şeyin de ta kendisi, filmin tek bir anında bile hiçbir asker "memleketteki nişanlım anne marie'ye son kez görmek istiyorum", "küçük kardeşim charles'a sarılmak istiyorum" gibi şeyler söylemiyor, kimseye gözyaşlarıyla ıslanmış mektuplar gelmiyor, ceplerden çıkarılıp bakılan siyah beyaz fotoğraflar yok, ölenler ışıklı bir yoldan geçip kendilerini evlerinin bahçesinde karılarına koşarken bulmuyor, sadece ölüyorlar. 400.000 erkek sadece ve sadece kendileri için hayatta kalmak istiyor. belki kimsenin en sevdiği değiller, anne babaları, sevgilileri yok, belki gündelik hayatında alelade bir serseri, hatta başını sokacak bir evi bile yok ama adam yaşamak istiyor, yarını görmek istiyor. aşk, sevda, anne reçeli özlemi değil, o cehenneme gerçekte kim düşse aynen yaşayacağı gibi, sadece canlı kalmak, bu lanet olası ve harika hayatta kalmak için neredeyse hiç konuşmadan çırpınıp duruyorlar. bu öyle güçlü bir güdü ki bir sedyeyi kilometrelerce koşarak taşıtabiliyor, birbirlerinin gözünde aynı isteği gören insanlara birbirlerine adlarını bile sormadan bağlar kurduruyor. bu, insanın tüm ağdalı yüklerinden arındırılıp anlatılmış özü, öyle beğendim ki keşke daha güçlü ifade edebilseydim. oyunculuklar için diyecek sözüm yok, tom hardy'ye bir savaş pilotu maskesinin ardından, sadece 2 gözüyle aktardığı tüm o duygu için çok ödüller verilmeli, hardy sen bir bebeksin. ilk kez the white queen'de görüp daha sonra birkaç ingiliz yapımında daha izlediğim aneurin barnard da hiç konuşmadan, kocaman gözleriyle yıkarak oynamış. fionn whitehead'i nolan boşuna seçmemiş, buralar entri dolar. harry styles konusunda çok olmasa da önyargım vardı, beni çok şaşırttı, yerli yapımlar yıllardır sadece kendini oynayan herifler ve kadınlar ile doluyken ben bu filmde one direction üyesi dünyaca meşhur bir oğlan değil, sadece bir asker gördüm. cillian murphy vurucu, mark rylance çok içe dokunacak şekilde oynamış. oyunculuk konusunda en ufak vasatlık ya da overacting yok. görsellik ve ses anlatılmaz yaşanır bir düzeyde, gerçekten yaşadım, marmara park cinemaximum imax'te sesten koltuklar sallandı, o uçağı sanki ben kullandım, o mendirekte beni bombaladılar. mutlaka imax tercih edin.savaş cehennemdir, daha fazla bombalama sesi duymamak için suyun altında kulaklarını kapayan gencecik askerdir, ölmeyi zihninde kabullenmek ölmenin kendisinden bile daha zordur. her olayda kokan ağızlarıyla "türk askeri filanca arap yerleşimine gitsin" diye mal mal bağıran koyun beyinlilere*, tvleri epik-arabesk müzikler eşliğinde koşa koşa ölüme giden türk askeri dizileriyle dolduranlara ve dahi ölmeyi bayılmak sananlara, ivedilikle izletilmeli.--- spoiler ---
(isolde - 23 Temmuz 2017 10:42)
filmin başlarında askerin mutsuzluğunu unutmak için montla sıçması gözlerden kaçmamıştır.usta yönetmen nolan, üstad umut sarıkaya'ya selam çakmış. helal olsun.
(dmxx - 24 Temmuz 2017 07:41)
nazi'siz 2. dünya savaşı filmi, zombisiz zombi filmi, dinozorsuz jurassic park, peynirsiz künefe, sütsüz nuriye ve bıyıksız ibrahim tatlıses ile aynı klasmanda değerlendirilmeli.
(kontra - 26 Temmuz 2017 09:35)
ww2 konulu filmlere askeri doğruluk gözüyle bakmaktan kendimi alamıyorum. uzun yıllardır o kadar çok okudum, araştırdım ki kendimi alamıyorum bundan. merak ve hevesim de geçmiyor. bu filmi geçen gün sinemada izledim, en az 2-3 kez daha muhtelif şekillerde izlerim. daha ilk izleyişimle bu gözle çeşitli doğru ve yanlışlar yapılmış, bazı doğruların da filmdeki drama uğruna yanlış aksettirilmiş olduğunu gördüm. bunu filmin genel başarısı anlamında bir kriter olarak çok görmüyorum ama filmi bu açıdan ele almak isterim. sonraki izlemelerimde yeni maddeler eklenecektir, buraya eklerim.başlayalım;1) dogfight konusufilmde christopher nolan bütün sinema tarihinde(benim izlediğim ww2 filmleri içinde tabi ki, ki hepsine yakınını izlediğimi sanıyorum) bir şeyi "ilk kez" "doğru" çekmiş. bu konuda bir danışman veya danışman kadrosu kendisini doğru yönlendirmiş ve filmde özellikle vurgulanması sağlanmış.ww2 dönemi avcı uçakları, dogfight esnasında birbirlerini tatatatata tarayarak takip edemezler. bugüne değin yapılan tüm filmlerde böyle çekildi. dönem uçaklarının taşıdığı mermi sayısı ve silahlarının rate of fire'ı incelendiğinde, pilot tecrübeleri dinlendiğinde uçakta toplam 20-30 saniyelik ateş süresi vardır. sonra mermi biter. üstelik havadan havaya mermi değdirmek çok zor olduğu için avcı uçak makineli tüfekleri saniyede çok yüksek sayıda mermi atarlar ve uzun süre ateş ederseniz ısınırlar/sıkışırlar. filmde dikkat edilirse pilotların dogfight esnasında yaptığı tüm atışlar 2-3 saniyelik aralıklarla ve çok az sayıda yapılıyor. o yıllarda dogfightlar tam olarak böyle gerçekleşiyordu. yani mühimmatı dolu bir uçakla kalktınız, elinizde 2-3 saniyelik atımlarla(burst diye ifade ediliyor) 10-12 atış sekansı şansınız vardır o kadar...bu filmde bu konu ilk kez doğru yansıtılmış.2) channel sickness (alm: kanal krankenheit)film dunkirk'i anlatıyor. yani battle of britain'ın öncesi. başlık, yani "channel sickness" o dönem ve coğrafya içinde iki düşman hava kuvveti arasında(raf-luftwaffe) oluşmuş "yakıt sıkıntısı" tabiridir. bir avcı uçağı kalktığı andan itibaren, görevi ne olursa olsun(bomber, bomber escort, fighter, recon vs.) gözü yakıt göstergesindedir. çünkü öncelikle menzil içinde %30-40'dan aşağı olmayan bir yol gidilecek, gidilen bölgede görev yapılacak(ki bu sürprizlere çok açıktır, tüketimi tahmin edemezsiniz) üzerine bir de kalkılan üsse geri dönülecektir. bu tüm parametreleri değiştiren büyük bir kısıttır. çünkü dogfight başlayınca ani hızlanmalar, dönüşler, tırmanmalar yüzünden yakıt tüketimi katbekat artar. esası itibarı ile bu problemi bütün savaş boyunca daha çok luftwaffe(alman tarafı) yaşadı.(battle of britain/ savaşın daha çok ingiltere üzerinde verilmesi durumu) ama filmde ingilizler fransız(alman) sahillerine geldiği için onlar üzerinden işlenmiş.bu "kanal hastalığı" savaşın seyrinin beklenenin çok dışında olmasına yol açtı. çok sayıda uçak ve pilot dönüş yolunda yakıtı bittiği için düştü. çok sayıda görev yakıt yetmeyeceği için havada spontan kararlar ile iptal edilmek zorunda kaldı. karşı sahile geçen bir uçaksanız yakıtınızın sadece 15-20 dakikalık bir bölümünü göreve harcayabilirsiniz ve doğru hesap/plan yapamazsınız. bu durumu önlemek için özellikle alman tarafı yoğun şekilde ek yakıt tankları kullanmışlardır. almanya veya fransadaki üslerden iki kanat altında veya gövde altında ek yakıt tankları ile kalkılır, öncelikle bu tanklardaki yakıt kullanılır(bugünün havacılığında da genel kural budur) sonra ilk çatışma çıkınca yakıt tankları atılır ve uçağın kanatlarındaki dolu iç tankları ile çatışmaya girilerek yakıt sıkıntısı aşılmaya veya azaltılmaya çalışılır. (ki bu da aslında tam ideal durum değil. dolu tanklarla ağır olan uçağın dogfight performansı düşüktür. hafif avcı avantajlı olur.)filmde channel sickness işlenmeye çalışılmış ama bu his/sorun tam verilememiş. yine de channel sickness konusuna ihtimam gösterildiği için takdir ettim.3) savaş coğrafyasıbir sahil kentine(dunkerque) ve oranın kumsalına sıkışmış 400.000 asker. ağır silah yok, hele kaçarken yanınıza ancak matara ve tüfeğinizi alabilirsiniz. kumsal uzun ve geniş, su çok sığ. git git ancak dize geliyor modu var.british channel denen yer en dar yerinde 60 km bir alandır ve dunkirk bu en dar yerin oldukça yakınındadır. günümüz sualtı tüneli kabaca calais - dover arasında olup dunkirk calais'in biraz kuzeydoğusunda kalıyor. filmde dunkirk sahilinden dover falezlerinin görüldüğü defalarca ifade edilmiş ki bu açık havalar için doğrudur. oysa filmin kanaldaki deniz, gemi, tekneler çekimlerinde, verilen yolculuk sürelerinde drama uğruna yanlış(fazla) yansıtılmış. "in the middle of nowhere" hissi ile dramayı artırmak için kanal sanki okyanus gibi çekilmiş. dover'dan dunkirk'e denizden giderken yoğun sis, kötü hava yoksa mutlaka iki karayı veya karalardan birisini görmelisiniz. sudaki çekimlerde hep dört yan ufka kadar deniz çekilmiş. bu büyük abartıdır, maksatlıdır. bir de kanal sığ bir yer. en derin yerinin 68 metre olduğu ifade ediliyor.4) uçaklar, silahları ve özelliklerifilmde bir sahnede messerschmitt bf 109'un kanatlarından makineli tüfek ateşi gördüm sanki. bf 109'lar kanatlarda makineli değil burunda makineli top kalibresine yakın bir mermi taşırlar. bu bağlamda büyük hata yapılmış.filmde bir spitfire kuyruk bölümünden 4-5 mermi yiyip havada kalıyor. bf 109 mermisinin(ki makineli top demek daha doğru demiştik) kalibresi sptifire'dan çok daha büyük ve güçlü. kuyruğa 5 değil 1-2 mermi değse uçak anında ikiye bölünmeli, havada kalması imkansız. bence abartılmış.yakıtı biten supermarine spitfire'ın yarım saat havada kalması konusuna girmiyorum. komik çünkü. bir de hurricanelere çok ayıp edilmiş. ww2 için royal air force adına spitfire sembol uçak olmasına rağmen düşürülen her 3 alman uçağının 2'sini, filonun esas yük eşeği hurricaneler düşürmüştür. üstelik bu oran savaş sonlarına doğru artmıştır, dunkirk zamanlarında bu oran belki de 1'e 10 falandır. filolara çok sayıda spitfire savaş sonlarında yetiştirilebilmiştir.şimdilik bu kadar diyelim...
(delikan76 - 28 Temmuz 2017 13:53)
Yorum Kaynak Link : dunkirk